En Güzel Tarih Serisi

cagan73

Onursal Üye
17 Kas 2013
488
9,482
Tam bir yılı yani 365 günü düşünelim,
Bu 365 gün, dünyanın oluşumundan bugüne kadar geçen süreyi simgelesin,
Dünyanın varoluş süresi olan dört buçuk milyar yılı, 365 gün olarak betimleyelim
İlk tek hücreli canlıların günümüzden üç buçuk milyar yıl önce oluştuğunu kesin bir şekilde biliyoruz (Bkn. Önceki sunumlar)

Bu durumda,
Tek hücreli canlılar 284 gündür yaşıyorlar.
Su altı canlıları, 48 gündür yaşıyorlar.
Bitkiler, 40 gündür yaşıyorlar.
Heyecanla filmlerini seyrettiğimiz dinozorlar tam 15 gün yaşamışlar.
İlk insan türleri (konuşma becerisi olmayan fakat alet yapma becerisi olan, ateşi kullanabilen) sadece 10 saat yaşayabilmiş,
Bizim türümüz olan Homo Sapiens ise sadece 1 saattir yaşıyor;
365 günün sadece son 1 saatinde dünyada yaşıyoruz. Bu bir saatin ise sadece yaklaşık 1 dakikasında toplum kurabilmişiz,
365 günün sadece yaklaşık 1 dakikasında toplum kurabilmemize ve kültür oluşturabilmemize rağmen türümüzün dünyanın hakimi olduğunu, dünyanın sadece bizim için oluştuğunu düşünüyoruz. Sadece 1 dakikadır toplum hayatımız olmasına rağmen önceki 365 gününde şu an gördüğümüz şekli ile var olduğunu ve bir anda oluştuğunu düşünüyoruz.

Bizler, insanoğulları, olayları kendi zaman ölçeğimize göre, ortalama seksen yıllık sürelere göre algılıyoruz, Küçük bir çocukken gördüğümüz çoğu şey bugünde hiç değişmemiş olarak gözümüze görünüyor. Bu yüzden tarih ile ilgili algılayabildiğimiz zaman süreci, gördüğümüz ve yaşadığımız zaman ile sınırlı…
Bu durumda insanlığın etrafında gördüğü bitkileri, ağaçları ve diğer her şeyi, yaşamadığı geçmişte de sanki bugün gördüğü gibi, hiç değişmemiş halde olduğunu düşünmesi son derece normaldir.

Ancak bilim ve tarih, algımızı değiştiriyor.
Unutmayalım ki “öyle olduğunu düşünüyorum” , “benim fikrim bu yönde” şeklinde bize öğretilen ve ezberletilen dar kalıplar yerine sadece “bu konuda bilimsel araştırmalar, gözlemler, deneyler bizi nereye götürüyor” şeklinde geliştireceğimiz sorgulayıcı araştırmalar, insan aklını geliştirebilir ve ileriye taşıyabilir.

Sorgulayıcı araştırmalar için ilk adım ise etrafımızın tarihini öğrenmek olmalıdır









 
Son düzenleme:

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,252
7,202
Tarih sevgisi okulda okuduğumuz derslerden çok; Reşat Ekrem Koçu , Va Nu gibi yazarlarımızla , yahut Şahap Ayhan, Münif Fehim gibi sanatçılarımızla bende başlar. Evliya Çelebi'nin akıl almaz tasvirlerinin yeri başkadır. Sn. @cagan73 'ün üzerinde önemle durduğu "Sorgulayıcı " araştırmaların hiç şüphesiz gelişimimizde payı önemli. Hepsi de birbirinden "güzel " bu "tarih " kitapları beğenilmeyecek gibi değil.
Özetle, @cagan73 paylaşımlarını içeren dosyam büyümeye devam ediyor. Çok teşekkür ediyorum Sn. @cagan73
 
Son düzenleme:

kayıntı

Yeni Üye
19 Haz 2022
113
507
Muhteşem kitaplar, muhteşem tanıtım. Teşekkürler sayın cagan73.
Başta ünlü Fransız gazeteci Dominique Simonnet olmak üzere diğerlerinin sorduğu sorulara Fransa'nın en önemli bilim insanlarının uzman oldukları konularda, verdikleri cevaplar.
Bu format ve ustaca sorulan sorular kitapları (bazen background gerektiren ağır konular olsa bile) sihirli bir şekilde kolay okunur hale getiriyor. O kadar ki ben ilgim olmayan konulardaki (bulabildiğim) kitapları bile okumuştum.
Okumayan tüm arkadaşlara tavsiye ederim. İlgi duyduğunuz bir konudan başlayın, ne dediğimi anlayacaksınız.
Son bir söz; bu seri 11 kitap olarak görünüyor. Sayın cagan73@ listede İnancın En Güzel Tarihi ve Özgürlüğün Özgürlüğün En Güzel Tarihi eksik görünüyor. Kitaplığıma baktım, bunlar bende de eksik. Muhtemelen baskıları yapılmadı.
Sevgiler Saygılar
 

cagan73

Onursal Üye
17 Kas 2013
488
9,482
Değerli @kayıntı , ilginiz için çok teşekkür ederim,
"İnancın En Güzel Tarihi" kitabını detaylı olarak inceledikten sonra bu seriye hiç yakıştıramamış ve edinmeye dahi gerek duymamıştım. Ancak kendisinde bulunan bir arkadaşımız varsa serinin eksik kalmaması adına çok güzel olacaktır. (Konu ile ilgili Richard DAWKINS çıtayı o kadar yükseltti ki... Bakınız: )

"Özgürlüğün En Güzel Tarihi" kitabını ise maalesef incelemek için bile bulamamıştım ben de çok merak ediyorum. Umarım kendisinde bulunan bir arkadaşımız vardır. Zira benim bulabilme imkanım bulunmuyor.
Bu arada Dünyanın En Güzel Tarihi yazarlarından Hubert Reeves bu vesile ile tekrar analım: Hubert Reeves
 

kayıntı

Yeni Üye
19 Haz 2022
113
507
Değerli @kayıntı , ilginiz için çok teşekkür ederim,
"İnancın En Güzel Tarihi" kitabını detaylı olarak inceledikten sonra bu seriye hiç yakıştıramamış ve edinmeye dahi gerek duymamıştım. Ancak kendisinde bulunan bir arkadaşımız varsa serinin eksik kalmaması adına çok güzel olacaktır. (Konu ile ilgili Richard DAWKINS çıtayı o kadar yükseltti ki... Bakınız: )

"Özgürlüğün En Güzel Tarihi" kitabını ise maalesef incelemek için bile bulamamıştım ben de çok merak ediyorum. Umarım kendisinde bulunan bir arkadaşımız vardır. Zira benim bulabilme imkanım bulunmuyor.
Bu arada Dünyanın En Güzel Tarihi yazarlarından Hubert Reeves bu vesile ile tekrar analım: Hubert Reeves
Anlaşılan “Özgürlük Karşısında İslamcılık” bölümü yüzünden İş Bankası Yayınları'na yayımlatmamışlar:
 

kemalettin

Onursal Üye
13 Eyl 2011
591
3,122
İnancın En Güzel Tarihi ve Özgürlüğün Özgürlüğün En Güzel Tarihi eksik görünüyor. Kitaplığıma baktım, bunlar bende de eksik. Muhtemelen baskıları yapılmadı.

Değerli @kayıntı , ilginiz için çok teşekkür ederim,
"İnancın En Güzel Tarihi" kitabını detaylı olarak inceledikten sonra bu seriye hiç yakıştıramamış ve edinmeye dahi gerek duymamıştım. Ancak kendisinde bulunan bir arkadaşımız varsa serinin eksik kalmaması adına çok güzel olacaktır.

"Özgürlüğün En Güzel Tarihi" kitabını ise maalesef incelemek için bile bulamamıştım ben de çok merak ediyorum. Umarım kendisinde bulunan bir arkadaşımız vardır. Zira benim bulabilme imkanım bulunmuyor.
Anlaşılan “Özgürlük Karşısında İslamcılık” bölümü yüzünden İş Bankası Yayınları'na yayımlatmamışlar:

Bu eşsiz sunumunuz ve eşsiz bir kütüphane için zamanınıza ve emeğinize sağlık sn @cagan73
Her biri birbirinden güzel bu yayınlar için çok teşekkür ediyorum

Bahsedilen
"Özgürlüğün En Güzel Tarihi"
kitabının kapak görsellerini gördüm , basılmış ama genelde satış için stokta olmadığını belirten sitelere rastladım.
İngilizcesine de rastlayamadım.

Bu eksik kitabın Türkçesi, varsa İngilizcesi ve de orjinal ocr pdf ine ulaşılana kadar
şimdilik aşağıdaki toplayabildiğim ama aslına ulaşana kadar doğruluğundan emin olamayacağım
bilgilerle yetinmek gerekebilecek


------------------------------------------------
------------------------------------------------

La Plus Belle Histoire de la Liberté (Özgürlüğün En Güzel Hikâyesi), André Glucksmann, Nicole Bacharan ve Abdelwahab Meddeb’in birlikte kaleme aldığı bir diyalog kitabı
Bu eser, özgürlük kavramını farklı tarihsel, felsefi ve kültürel açılardan inceleyen üç entelektüelin bakış açılarını bir araya getiriyor
Kitapta özgürlüğün sadece Batı düşüncesinde değil, aynı zamanda Doğu ve İslam dünyasında da nasıl bir anlam kazandığı tartışılıyor

Kitabın İçeriği:
1. Özgürlüğün Felsefi ve Politik Boyutu – André Glucksmann:

André Glucksmann, özgürlüğün felsefi ve politik anlamına odaklanır. Glucksmann’a göre özgürlük, Batı medeniyetinin temel taşlarından biridir, ancak bu kavram her zaman bir mücadele sonucunda kazanılmıştır. Özellikle totaliter rejimlerin ve otoriteryen sistemlerin özgürlüğü tehdit ettiği modern dünyada, bireysel haklar ve özgürlükler için verilen savaşın önemini vurgular.

Glucksmann, özgürlüğün felsefi kökenlerine inerek Antik Yunan’dan başlayarak modern felsefeye kadar uzanan bir düşünce zinciri kurar. Sokrates’in adaleti ve bireysel özgürlüğü savunmasından, Jean-Jacques Rousseau’nun “genel irade” anlayışına kadar, özgürlüğün felsefi anlamda nasıl şekillendiğini inceler. Ona göre, özgürlük, bireyin topluma karşı savunma mekanizmasıdır ve her türlü tiranlığa karşı bir direnç göstergesidir.

Ayrıca Glucksmann, totaliter rejimlerin nasıl bireysel özgürlükleri ortadan kaldırma girişiminde bulunduğunu ele alır. Nazizm, Stalinizm gibi rejimlerde özgürlüğün yok sayılması ve bireyin devlet karşısında zayıflatılması konusundaki analizlerinde, özgürlüğün sadece bir hak değil, aynı zamanda sürekli olarak savunulması gereken bir sorumluluk olduğuna dikkat çeker.

2. Amerikan Demokrasisi ve Özgürlük – Nicole Bacharan:
Nicole Bacharan, özgürlüğün Amerikan demokrasisindeki yerini ve Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihsel gelişiminde bu kavramın nasıl bir rol oynadığını tartışır. Amerika’nın bağımsızlık mücadelesi ve anayasası, özgürlük ideallerinin somutlaştığı önemli tarihsel olaylar olarak ele alınır.

Bacharan, Amerika’nın özgürlük kavramını kurucu değerlerinden biri haline getirdiğini ve bu kavramın Amerikan kimliğiyle özdeşleştiğini vurgular. Amerikan Devrimi sırasında ortaya atılan bireysel özgürlük, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü gibi değerler, modern demokrasilerin temellerini atmıştır. Ayrıca, Amerikan Anayasası’nda yer alan özgürlük kavramlarının, zamanla nasıl evrildiğini ve Amerikan iç savaşı, köleliğin kaldırılması, sivil haklar hareketi gibi tarihsel dönemeçlerde nasıl genişletildiğini analiz eder.

Bacharan, günümüz Amerika’sındaki özgürlük anlayışının da derin bir incelemesini yapar. Modern dünyada Amerika’nın özgürlük ve insan hakları konusundaki tavrını değerlendirirken, özgürlüğün sadece bir hak değil, aynı zamanda toplumsal eşitlik ve adaletle nasıl dengelenmesi gerektiğini tartışır. Özgürlüğün yalnızca bireysel bir hak olmadığını, toplumsal sorumluluklarla birlikte ele alınması gerektiğini savunur.

Gelelim Tunus lu şair ve yazar Abdelwahab Meddeb ın hazırladığı 3. bölüme

(Yazarın Türkçeye de çevrilmiş İslamın Hastalığı adlı bir kitabına da archive.org da rastlamıştım)

3. İslam Dünyasında Özgürlük - Abdelwahab Meddeb
Abdelwahab Meddeb, La Plus Belle Histoire de la Liberté kitabında İslam dünyasında özgürlük kavramını derinlemesine ele alır.

Meddeb, özgürlüğün İslam’daki tarihsel kökenlerini, Kur’an’da ve İslami öğretilerde nasıl yer bulduğunu, modern İslam toplumlarında bu kavramın ne şekilde yorumlandığını ve Batı’daki özgürlük anlayışlarıyla karşılaştırmasını yaparak kapsamlı bir analiz sunar.

1. İslam’ın Erken Dönemlerinde Özgürlük Anlayışı
Meddeb, İslam’ın erken dönemlerinde özgürlük kavramının nasıl şekillendiğine dair tarihi bir çerçeve sunar. Kur’an ve Peygamber Muhammed’in öğretilerinde özgürlük, öncelikle bireysel sorumluluk ve ahlaki seçimler üzerinden ele alınır. İslam’da, özgürlük kavramı Tanrı’ya teslimiyetle ilişkilidir. Bu teslimiyet, bireyin kendi iradesiyle yaptığı bir tercih olarak görülür ve kişi, Allah’ın emirlerine uyduğu ölçüde “özgür” kabul edilir. İslam’a göre insan, doğası gereği özgür bir varlıktır, ancak bu özgürlük mutlak değildir; ilahi buyruklarla sınırlandırılmıştır.

Meddeb, erken İslam döneminde sosyal adalet, toplumsal eşitlik ve bireysel haklar gibi kavramların özgürlükle iç içe geçtiğini savunur. Örneğin, İslam’ın köleliği kaldırmaya yönelik adımları ve toplumun zayıf kesimlerini koruma yükümlülüğü, bireysel hakların korunmasına yönelik bir çaba olarak değerlendirilebilir. Bu açıdan, İslam dünyasında özgürlük hem dini hem de toplumsal bir boyut kazanmıştır.

2. Klasik İslam Medeniyetinde Özgürlük
Meddeb’e göre, İslam medeniyetinin Altın Çağı olarak bilinen dönem (8. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar olan dönem) özgürlük kavramının entelektüel, felsefi ve bilimsel bağlamlarda genişlediği bir zaman dilimidir. Bu dönemde, özellikle Abbasi halifeliği altında, İslam dünyasında düşünce özgürlüğü, bilimsel gelişme ve farklı kültürlerle entelektüel etkileşim ön plana çıkmıştır. Bağdat’ta kurulan Beytü'l-Hikme (Bilgelik Evi), Yunan felsefesi, Hint matematiği ve Pers bilimi gibi çeşitli medeniyetlerden alınan fikirlerin özgürce tartışıldığı bir merkez olmuştur.

Bu dönemde, İslami düşünürler özgürlük kavramını sadece dini bir bağlamda değil, aynı zamanda felsefi ve siyasi bağlamlarda da tartışmışlardır. Örneğin, İbn Rüşd (Averroes) ve İbn Sina (Avicenna) gibi filozoflar, bireyin akıl yoluyla özgür iradesini kullanmasının önemine vurgu yapmışlardır. Bu filozoflar, özgürlüğü akıl ve inanç arasında bir denge unsuru olarak görmüşlerdir. Meddeb, bu dönemin İslam dünyasında özgürlüğün gelişimi açısından önemli bir yer tuttuğunu belirtir.

3. Modern Dönemde İslam Dünyasında Özgürlük Mücadelesi
Meddeb, İslam dünyasında modern dönemde özgürlüğün anlamının önemli değişimlere uğradığını ifade eder. 19. ve 20. yüzyıllarda Batı’nın kolonizasyonu ve İslam toplumlarının modernleşme süreci, özgürlük kavramını yeniden tanımlamıştır. Batılı güçlerin İslam dünyasındaki sömürge faaliyetleri, birçok Müslüman düşünür için özgürlük mücadelesinin siyasi bir anlam kazanmasına neden olmuştur. Bu dönemde, bağımsızlık hareketleri ve ulusal kurtuluş mücadeleleri İslam dünyasında özgürlüğün öne çıkan temaları olmuştur.

Meddeb, bu dönemde İslam dünyasında iki ana eğilimin ortaya çıktığını savunur:

Modernleşme ve sekülerleşme eğilimi: Batı’nın siyasi ve kültürel etkisi altında kalan bazı İslam ülkeleri, özgürlük kavramını Batı demokrasilerindeki insan hakları, ifade özgürlüğü ve bireysel haklar ekseninde ele almıştır. Özellikle Mısır’da Cemal Abdül Nasır gibi liderler altında modernleşme ve sekülerleşme politikaları uygulanmış, bu süreçte özgürlük Batı tarzı demokratik değerlere dayandırılmıştır.

Gelenekselcilik ve İslamcılık: Diğer yandan, Batı’nın etkisine tepki olarak ortaya çıkan İslamcı hareketler, özgürlüğü İslam şeriatına dayalı bir düzen çerçevesinde ele almışlardır. Bu hareketler, Batı’nın seküler özgürlük anlayışını reddetmiş ve özgürlüğün yalnızca İslami kurallar içinde var olabileceğini savunmuşlardır. Bu bakış açısına göre, gerçek özgürlük, bireyin dini vecibelerini yerine getirerek Allah’a boyun eğmesiyle mümkündür.

4. Özgürlük ve Diktatörlükler
Abdelwahab Meddeb, modern İslam dünyasında özgürlüğün en büyük tehditlerinden birinin otoriter rejimler ve diktatörlükler olduğunu vurgular. Meddeb, birçok İslam ülkesinde siyasi özgürlüğün baskıcı rejimler tarafından ciddi biçimde sınırlandığını belirtir. Bu rejimler, dini liderler veya askeri otoriteler tarafından yönetilen otoriter devlet yapıları oluşturarak halkın özgürlük taleplerini baskı altına almıştır.

Meddeb, özellikle 20. yüzyılda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otokratik rejimlerin, bireysel ve toplumsal özgürlüklerin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu savunur. Bu rejimler, siyasi muhalefeti bastırmış, ifade özgürlüğünü kısıtlamış ve özgürlük arayışlarını tehlikeli görmüşlerdir. Meddeb, bu bağlamda Arap dünyasında demokrasinin gelişememesinin bir sonucu olarak özgürlüğün sınırlı kaldığını dile getirir.

5. Arap Baharı ve Özgürlüğün Yeniden Tanımlanması
Abdelwahab Meddeb, Arap Baharı'nı İslam dünyasında özgürlük mücadelesi açısından önemli bir dönüm noktası olarak görür. 2010-2011 yıllarında Tunus, Mısır, Libya, Suriye ve diğer Arap ülkelerinde patlak veren halk ayaklanmaları, İslam dünyasında özgürlük ve demokrasi taleplerinin yeni bir döneme girdiğini gösterir. Meddeb, Arap Baharı'nın, İslam dünyasında sadece siyasi özgürlük değil, aynı zamanda ifade özgürlüğü, insan hakları ve adalet taleplerinin bir yansıması olduğunu belirtir.

Ancak Meddeb, Arap Baharı’nın ardından ortaya çıkan siyasi belirsizlikler, iç savaşlar ve yeni otoriter rejimlerin, özgürlük umutlarını büyük ölçüde zedelediğini de dile getirir. Bu süreçte, bazı ülkelerde demokrasiye geçiş umutları gerçekleşmişken, diğer ülkelerde iç savaşlar ve kaos ortamı özgürlüğün daha da kısıtlanmasına yol açmıştır.

6. İslam Dünyasında Özgürlüğün Geleceği
Abdelwahab Meddeb’e göre, İslam dünyasında özgürlüğün geleceği, modernleşme, dini reform ve siyasi değişimlerle yakından ilişkilidir. Meddeb, İslam dünyasının Batı’daki seküler özgürlük anlayışından ders çıkararak, kendi özgün özgürlük modellerini geliştirmesi gerektiğini savunur. Meddeb, İslam ve özgürlüğün birbirine zıt kavramlar olmadığına, ancak bu iki kavramın dengeli bir şekilde bir arada var olabilmesi için hem dini hem de siyasi reformların şart olduğuna inanır.

Sonuç olarak, Abdelwahab Meddeb, İslam dünyasında özgürlüğün hem tarihi bir miras hem de çağdaş bir mücadele konusu olduğunu vurgular. Meddeb, İslam dünyasında özgürlüğün tam anlamıyla sağlanabilmesi için otoriter yönetimlerin sona ermesi, dini reformlar ve bireysel hakların genişletilmesi gerektiğini savunur. Bu süreçte, İslam dünyası, özgürlüğü hem dini hem de modern demokratik değerlerle uzlaştıran bir yol bulmalıdır.
----------------------------------------------------------
----------------------------------------------------------
 
Üst