Bütün Uyuyanları Uyandırmaya Bir Tek Uyanık Yeter, Uyanık Olmayana Afiyet Olsun!

kemalettin

Onursal Üye
13 Eyl 2011
590
3,157
Dünya'yı Manipüle Eden Bir Adam kaka kelime olan "Propaganda" yı yeniden isimlendirip bize sattı
biz de severek aldık

Edward Bernays, Sigmund Freud'un yakın akrabası.
Modern psikolojinin ve psikanalizin kurucusu malum Avusturyalı Sigmund Freud.
Yani Freud'un psikanaliz yöntemleri, insan psikolojisine yönelik çıkarımlarını Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels'in propaganda unsurlarıyla birleştirerek halkla ilişkiler adını verdiği bir tabii kendi bakış açısıyla örtülü reklam tekniğiyle insanlarda tüketme arzusunu nasıl oluşturduğuna ve onun insan psikolojisine yönelik araştırmalarını pazarlamaya uyarlamaya akıl eden ilk kişi.

Ve bunun o kadar başarılı olduğunu gördükten sonra Freud'a gel diyor, amcacığım,
gel Amerika'ya gel
Ama Freud bir Yahudi olarak Nazi zulmünden kaçtığı Londra'da kalmayı tercih ediyor ve Amerika'ya gitmiyor.
Ama Edward Bernays bir anlamda tüketim konusunun ağa babalarından biri ve
bugünkü tüketim alışkanlıklarımızın kilometre taşlarını döşeyen en önemli kişilerden biri.

1_org_zoom.jpg

Kullandığı teknik ise propaganda.

Bendeki Türkçe baskısının kapak görüntüsü yanda olan kitabını 1928 de yazıyor

Propaganda aslen Nazilerin keşfi olduğundan ve bu yöntemi hep onlar kullandığından bu ismi tercih etmiyor.

Propaganda Hitler'i çağrıştırır, onu hatırlatır.

Biz "ne diyelim" diye düşünürken o
yeni bir kavram buluyor ve dünyayı değiştiriyor.

Nedir o kavram?

"Halkla ilişkiler" yani PR dediğimiz public relations kavramı. Ve Bernays, Freud'un ve Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels'in prensiplerini kullanarak kitleleri nasıl yönlendirip manipüle edeceğini formüle ediyor.
Bernays bu yarattığı tekniğe rıza mühendisliği diyor.

Kamuoyunun ne kadar kolay nasıl etkilenebildiğini hiç merak ettiniz mi?
Halkla ilişkilerin babası Edward Bernays ile tanışın.
20. yüzyılın başlarında Bernays, bilginin kitlelere yayılma biçiminde devrim yarattı.

Psikoloji prensiplerini kullanarak, insanların bilinçaltı arzularına hitap ederek büyük ölçekte manipüle edilebileceğini anladı.

En ünlü kampanyalarından biri, sigaraları kadınlar için "özgürlük meşaleleri" olarak yeniden markalaştırdığı ve sigara içmeyi feminist kurtuluşla ilişkilendirdiği American Tobacco Company için yaptığı kampanyaydı.
Bernays'ın teknikleri o kadar etkiliydi ki bugün hala reklamlarda ve siyasi kampanyalarda kullanılıyor. Etkisi bir kanıttır

Ben bir rıza mühendisiyim insanların arzularını şekillendireceğim diyor.
Bunu da Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels'in üç temel prensibiyle sağlıyor, ondan ilham alıyor.
Nedir o Nazizm'in üç temel gücü?

1) Yalanın gücü:
Goebbels bir yalanı sürekli tekrar edersen insanlar önünde sonunda ona inanmaya başlar diyor.
Hiç bıkmadan yalanı bile bile büyük bir inançta tekrar edersen insanlar onun gerçek olduğunu düşünmeye başlar diyor.

2) Tek seslilik:
Medyanın tek bir ideolojiyi savunmasını sağlayarak muhalif görüşleri susturmak.
Muhalif hiçbir ses olmayacak, tek bir medya sesi olacak,
bir sürü örneğin radyo istasyonu olacak, bir sürü podcast, bir sürü internet sitesi, bir sürü televizyon istasyonu olacak, bir sürü haber kanalı olacak ama hepsi aynı şeyi söyleyecek. Bu gücümüzü pekiştirir diyor

3) Duygusal manipülasyon:
Korku, öfke, milliyetçilik gibi güçlü toplumsal duyguları gündelik konulara yedirmeyi salık veriyor


İlgiyle izlediğim 2024 yapımı "Goebbels ve Führer" filminin fragmanı
Fırsatınız olursa izlemenizi öneririrm


Psikoloji prensiplerini kullanarak, insanların bilinçaltı arzularına hitap ederek büyük ölçekte manipüle etme sanatı
Şimdi Edward Bernays'in kendi ismi kadar meşhur üç kampanyasını sizlere anlatayım.
Böylelikle bu işin kökenini, tekniğini ve neden nasıl işe yaradığını ve insanların esasında ne kadar kolay yönlendirilebildiğini, ne kadar kolay tırnak içerisinde aldatılabildiğini birlikte görelim.

İlk örneğimiz TORCHES of Freedom adını taşıyor.
Özgürlük Meşaleleri. 1920 lerin Amerika Birleşik Devletleri
kadınların sigara içmesinin hoş karşılanmadığı yıllar.

En ünlü kampanyalarından olan, sigaraları kadınlar için "özgürlük meşaleleri" olarak yeniden markalaştırdığı ve sigara içmeyi feminist kurtuluşla ilişkilendirdiği American Tobacco Company için yaptığı kampanya
Bernays teknikleri o kadar etkili ki bugün hala reklamlarda ve siyasi kampanyalarda kullanılıyor.
Etkisi bir kanıttır


Lucky Strike sigara firması, Bernays'e gidip erkekler bizim sigaralarımızı içiyor ama kadınların da içmesi lazım, bir sürü kadın var, biz bu pazarı kaçırıyoruz, bize bir şeyler yap diyor.
Bernays 1929 da Paskalya günü yürüyüşü için bir plan kurguluyor.
Özenle bir grup alımlı kadın seçiyor. Böyle gayet hoş, gayet şık, güzel, şuh ve pırıl pırıl giyinmiş kadınlar.
insanların o yürüyüş kortej içerisinde mutlaka dönüp bakacağı gözden kaçıramayacağı kadınları buluyor ve hepsine Lucky strike sigaraları veriyor ve yürüyüş boyunca bunları içeceksiniz diyor ve bunu özgürlük Amerika'nın en hassas karnı olan özgürlük Freedom kavramıyla özdeşleştiriyor.

kadınlar da özgürdür ve kadınların sigara içebilmesi kadınların özgürlüğün en büyük sembolüdür gibi bir alt metinle vurguluyor ve bunu basın bültenlerine çevirip bütün gazetelere veriyor.

Özel fotoğrafçılar tutuyor. O kadınların yürüyüş içerisinde sigara içerken böyle en can alıcı pozlarını dağıtıyor. Dolayısıyla güzel fotoğraf, güzel bir basın bülteni, tahmin edeceğiniz gibi bütün gazetelerde kendisine yer buluyor ve bütün gazetelerde büyük haberlere dönüşüyor. Ama kimse tabii bunun bir sigara şirketinin aslında propaganda faaliyeti olduğunu bilmiyor, anlamıyor.

Çünkü o zamana kadar öyle bir şey yapılmamış ve herkes sahiden bir Paskalya günü yürüyüşünde kadınların özgürlük adına sigarayı tüttürmesini sahiden bir dişi özgürlük hareketi olarak algılıyor ve yürümüşü takip eden dönemde kadınların sigara tüketiminde gerçek bir patlama yaşanıyor.

Öyle ki hani sigara endüstrisinin tarihinde benzeri Bugüne kadar eminim yansıması da gelmiştir. TORCHES of Freedom Özgürlük Meşaleleri başlıklı kampanya Edward Bernays tekniklerinden sadece biri.

Caspar-Bernays-1319x2048.jpg

İkincisi çok daha yaygın bir kavram.
Günün en önemli öğünü nedir diye size sorsam zihninizde ne canlanıyor acaba?

Sanıyorum öğle yemeği ya da akşam yemeği diyenler ya da yatmadan önce buzdolabının önünde atıştırılan tıkıştırılan şeyler cevabını verecek olanlar yok denecek kadar azdır. Günün en önemli öğünü ne: kahvaltı.
Öyle mi acaba? Aslında değil

ama Edward Bernays bunu bu hale getirdi.

Gelin biraz da o kampanyaya bakalım şimdi.

Amerika Birleşik Devletleri'nde kahvaltıların vazgeçilmez bileşeni bacon. ( Domuz pastırması)
Ama tüketmek için ne gerekiyor? Kahvaltı yapmak gerekiyor.
Fakat o dönemlerde çalışanlar, yani yoğun çalışma dönemindeki Amerika Birleşik Devletleri, özellikle Büyük Buhranın sonrasında bir yeniden istihdam patlaması yaşanıyor.

İnsanlar artık işe yönelmekten kahvaltılarını ihmal etmeye başlıyorlar. Bu da tabii bacon satışlarını düşürüyor.
Beach Not Pacing adlı bir bacon üreticisi
bizim satışlar düşüyor, bir şey yap diyor. Bernays tabii ki yine şeytani bir planla geliyor.

Amerika'da binlerce doktora mektup yazıyor ve besleyici bir kahvaltı sizce sağlık için faydalı mıdır değil midir diyor.
Şimdi buna kim hayır diyebilir?
Tabii ki bütün doktorlar da evet faydalıdır diyor. İşte gün boyu sizi dinç tutar falan filan gibi cevaplar yazıyor. Hepsinden olumlu yanıt alınca, Bernays bu yanıtları topluyor ve bir alt metne sahip basın bültenine çeviriyor.

Sağlam bir kahvaltı günün en önemli öğünüdür ve sağlık için şarttır. Amerikalı binlerce, bilmem kaç bin doktor işte bu şekilde görüş bildirdi diye bütün gazetelere dağıtıyor

ve ne oluyor?

Bacon satışları tarihinde görülmemiş bir patlama yaşıyor.

Herkes harıl harıl mükellef kahvaltılar, bol kalorili bacon'ların derdine düşüyor


Bernays tabii yine çok meşhur teknikleriyle otomobiller adına Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük endüstrilerinden biri olan otomotiv sanayine yöneliyor
Kendi müşterisi için yarattığı reklam kampanyasında otomobillerin bir ihtiyaç değil, bir arzu nesnesine dönüşmesini sağlıyor.

Otomobillerin içerisine çok güzel alımlı kadınlar yerleştiriyor reklamlarda, ilanlarda.
Erkekler tarafından satın alınan ve yine ağırlıklı olarak erkekler tarafından kullanılan bir araç.
Bu arabayı alırsan bak böyle bir kadınla birlikte olabilirsin, böyle bir kadınla evlenebilirsin, böyle bir sevginin olabilir, birlikte olduğun kadın bu kadar mutlu, bu kadar gururlu olabilir diyor ve otomobili yillarca, onlarca yıl kullanılacak, faydalanacak bir şey olmaktan çıkarıp her sene değiştirilebilecek bir şeye çeviriyor.

Bu işte kaç yıl olmuş neredeyse yüz yıl öncesine dayanan teknikleri taktikleri hala pek çok isim altında devam ediyor.

Yani onun adını almıyoruz, onun tekniklerinin isimlerini belki kullanmıyoruz ama işte halkla ilişkilermiş,

propagandaymış ya da bugünkü yaygın tabiriyle influencer pazarlaması, influencer marketing gibi isimler altında esasında aynı şeyi yapıyoruz.

1989 yılı…Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.

Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer.
Bekledikleri gibi olmaz.
Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.
Dükkanlar kapatılır.
Geri dönülür.

1991 yılı.Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür.
Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder.
Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur.
Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal.
Yayınlanmaya başlar.
Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur.
Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.

1994 yılına gelindiğinde çizgi film milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır.
Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.
Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.
Talep gitgide artar.
Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar.
Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder.
Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir.
Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.

Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi?
Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”!
O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur,onu da buraya yazmayayım.

Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi.İlk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu.
Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor.İlk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor :

“Pizza mı söylesek?”

Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.

Bu sadece bir örnekti,
her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi.
Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye xxx lira ödüyor olmamızın müsebbibi.

Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu.

Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.

İşte algılarımız böyle yönetiliyor.

20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor.

Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret.

Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!

Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil.

Etkiye bakar mısınız?

İşte bu yüzden unutmayalım;

Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor.İ

İnanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.

“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X,

Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine de bir sigara yaktırırlar…Afiyet olsun!

Dünya'yı Manipüle Eden Adam ''Edward Bernays'' hakkında bir diğer kısa videosu

Edward Bernays, modern propagandanın öncüsü olarak anılan, kitle psikolojisi ve ikna yöntemlerini kurumlar ve siyasal organizasyonların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmış halkla ilişkiler uzmanı.

----------------------------------------------------
----------------------------------------------------
Bu yazının tamamı alıntıdır
(% 90 ı nun "Tükengenler çağı" bölümlü ,
%10 u ise podcast da geçen anahtar kelimeler le ilgili google aramalarından oluşmuştur)

"Beğen" veya "Teşekkür" mesajları yerine
olumlu veya olumsuz değerlendirmelerinizi yazmanız
benim için interaktiflik açısından daha değerli
 
Son düzenleme:

balkan

Onursal Üye
27 Şub 2016
3,665
37,445
Üstat @kemalettin , yine harika bir konuyu gündeme almış.

Edward Bernays'in 3 kitabı arşıvimde mevcut ve arasıra gözatmaktan zevk aldığım bu yapıtlar her ne kadar 1928 yılında kaleme alınmış olsalar da yaklaşık 100 yıl geçmesine rağmen hala güncel ve hala uygulanmakta olan düşünceler içermektedir.

Marlboro Şirketinin kadınların da sigara içmelerini sağlamak için, gizli reklam yöntemiyle, film yapımcılarına, akkristlere, top modellere, kamu oyunda bilinen ve tanınan kadınlara sigara içerken görünmeleri için çuvallar dolusu para verdiğini, pazarlama ve tanıtım ile ilgili bir bilimsel çalışmada okumuştum.

Pizza olayında olduğu gibi, Şirketleri dünya şirketi yapan; bir yıllık, beş yıllık gibi planlar değil, başarısızlığı iyice analız edip, gerçek nedenleri saptayıp, bu nedenlerin ortadan kaldırılması için 20 yıllık bir bekleme (beyin yıkama) döneminden sonra satmaz denilen bir malın tutkunlarını yaratan düşünce ve planlamadır.

Zevkle, ilgiyle okunan bu çalışma için çok teşekkürler Üstat @kemalettin.

Daha önce tanıma fırsatım olmayan Sayın M. Serdar Kuzuloğlu 'nu da tanıttığı içinde ayrıca teşekkür ederim.
 
Son düzenleme:

erkanmulusoy

Aktif Üye
23 Ocak 2012
266
960
Teşekkürler sayın kemalettin. Kapitalist sistemin artık vaz geçilmez yaratımı olan tüketim toplumunun, kültürle(n)me süreci içinde bizlere dayattığı kitle kültürünün sonuçlarını anlatan bir yazım olmuş. Konuyla ilgili Alan Swingewood'un kitle kültürü efsanesi kitabını öneririm.
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,253
7,269
Büyük beğeniyle okudum yazınızı değerli @kemalettin . Doğrusu, zengin içerikli yazılarınızı özlemiştim. Özellikle yazınızdaki , ülkemize özgü pizza tarihçesi çok iyi bir " sosyolojik tahlil aracı " olmuş bana göre. Propaganda metodlarına da değinmişsiniz. Bana göre o konuda da, bir hayli tecrübe yaşamış ve yaşamayı sürdüren toplumuz. Saptamalarınız için " enfes " diyorum kısaca. Teşeķür ederim. Yazılarınızı daha sık beklerim.
 

cagan73

Onursal Üye
17 Kas 2013
482
9,234
Çok güzel bir farkındalık yaratarak enfes bir anlatım dili ile adeta konunun resmini çizmişsiniz, çok sevdiğim bir köşe yazısını okur gibi okudum
Umarım çok daha fazla insan tarafından okunur
Çok teşekkürlerimle,

Beynin düşünce yapısını yönlendirebilmek için öncelikle önyargılar kullanılıyor
Ön yargılar sayesinde algıda seçicilik yaratılıyor
Topluma dayatılan en önemli öğreti ise otoriter yönetim anlayışı
"Önüne konan her şeyi kabul et ve şükret"
Eğitimi kısıtlı ( Üniversite mezunu olmak eğitimi kısıtlı etiketini malesef kaldırmıyor) bireyler ön yargılı oluyor algıda seçici olmaya başlıyor
Ne görürse görsün, ne söylenirse söylensin algısı değişmiyor
Bu sayede sadece tek bir gözlük ile bakmamız gerektiği pompalanabiliyor: itaatkar din anlayışı
Sorgulayıcı zihin yapısı en küçük yaştan itibaren silinerek yerine itaatkar bir yapı öğretiliyor
Bu şekilde büyüyen çocuklar ile gelecekte çok daha rahat yönetilecek, düşünme kapasitesi düşük insanlar yaratılarak toplumlar daha kolay yönlendirilebilecek hale getiriliyor.
 

HACILI

Onursal Üye
14 Kas 2012
2,284
8,555
İlginç, ilginç olduğu kadar da bilgilendirici bir paylaşım olmuş.
Eğer becerebilirsem paylaşımınızı alıntılayarak arkadaş gruplarım ile paylaşmak istiyorum.
Bu güzel bilgilendirmeden onlar da yararlansınlar. (
Çizgi diyarı üyesi olmayan dostlarım.)
Ellerinize sağlık. Teşekkürlerimle.
 

kemalettin

Onursal Üye
13 Eyl 2011
590
3,157
Edward Bernays'in 3 kitabı arşıvimde mevcut ve arasıra gözatmaktan zevk aldığım bu yapıtlar her ne kadar 1928 yılında kaleme alınmış olsalar da yaklaşık 100 yıl geçmesine rağmen hala güncel ve hala uygulanmakta olan düşünceler içermektedir.

Marlboro Şirketinin kadınların da sigara içmelerini sağlamak için, gizli reklam yöntemiyle, film yapımcılarına, akkristlere, top modellere, kamu oyunda bilinen ve tanınan kadınlara sigara içerken görünmeleri için çuvallar dolusu para verdiğini, pazarlama ve tanıtım ile ilgili bir bilimsel çalışmada okumuştum.

Pizza olayında olduğu gibi, Şirketleri dünya şirketi yapan; bir yıllık, beş yıllık gibi planlar değil, başarısızlığı iyice analız edip, gerçek nedenleri saptayıp, bu nedenlerin ortadan kaldırılması için 20 yıllık bir bekleme (beyin yıkama) döneminden sonra satmaz denilen bir malın tutkunlarını yaratan düşünce ve planlamadır.
Bu ve pek çok konuda aynı görüşe sahip olduğuma çok seviniyor ve eşsiz katkılarınız için çok teşekkür ediyorum sn @balkan
Şu sıralar yoğun bir çalışma dönemine girmem dolayısıyla çok daha seyrek girebildiğim ÇizgiDiyarı ndan hemen teşekkür edemediğim için özür dilerim
ülkemize özgü pizza tarihçesi çok iyi bir " sosyolojik tahlil aracı " olmuş bana göre. Propaganda metodlarına da değinmişsiniz. Bana göre o konuda da, bir hayli tecrübe yaşamış ve yaşamayı sürdüren toplumuz
Her zaman olduğu gibi aynı görüşte olduğum katkılarınız için çok teşekkür ediyorum sn @eankara
Şu sıralar yoğun bir çalışma dönemine girmem dolayısıyla çok daha seyrek girebildiğim ÇizgiDiyarı ndan hemen teşekkür edemediğim için özür dilerim
Çok güzel bir farkındalık yaratarak enfes bir anlatım dili ile adeta konunun resmini çizmişsiniz, çok sevdiğim bir köşe yazısını okur gibi okudum
Umarım çok daha fazla insan tarafından okunur
Beynin düşünce yapısını yönlendirebilmek için öncelikle önyargılar kullanılıyor
Ön yargılar sayesinde algıda seçicilik yaratılıyor
Topluma dayatılan en önemli öğreti ise otoriter yönetim anlayışı
"Önüne konan her şeyi kabul et ve şükret"
Eğitimi kısıtlı ( Üniversite mezunu olmak eğitimi kısıtlı etiketini malesef kaldırmıyor) bireyler ön yargılı oluyor algıda seçici olmaya başlıyor
Ne görürse görsün, ne söylenirse söylensin algısı değişmiyor
Bu sayede sadece tek bir gözlük ile bakmamız gerektiği pompalanabiliyor: itaatkar din anlayışı
Sorgulayıcı zihin yapısı en küçük yaştan itibaren silinerek yerine itaatkar bir yapı öğretiliyor
Bu şekilde büyüyen çocuklar ile gelecekte çok daha rahat yönetilecek, düşünme kapasitesi düşük insanlar yaratılarak toplumlar daha kolay yönlendirilebilecek hale getiriliyor.
Aynı görüşte olduğum ve bu konuyu benden daha iyi sorgulayan değerli yazınızı kesinlikle pdf yapıp saklayacağım
çok teşekkür ediyorum sn @cagan73

Şu sıralar yoğun bir çalışma dönemine girmem dolayısıyla çok daha seyrek girebildiğim ÇizgiDiyarı ndan hemen teşekkür edemediğim için özür dilerim
paylaşımınızı alıntılayarak arkadaş gruplarım ile paylaşmak istiyorum.
... onlar da yararlansınlar.
Paylaşabilirseniz çok memnun olurum sn @HACILI

Şu sıralar yoğun bir çalışma dönemine girmem dolayısıyla çok daha seyrek girebildiğim ÇizgiDiyarı ndan hemen teşekkür edemediğim için özür dilerim
 
Üst