kemalettin
Onursal Üye
- 13 Eyl 2011
- 591
- 3,207
Dünya'yı Manipüle Eden Bir Adam kaka kelime olan "Propaganda" yı yeniden isimlendirip bize sattı
biz de severek aldık
Edward Bernays, Sigmund Freud'un yakın akrabası.
Modern psikolojinin ve psikanalizin kurucusu malum Avusturyalı Sigmund Freud.
Yani Freud'un psikanaliz yöntemleri, insan psikolojisine yönelik çıkarımlarını Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels'in propaganda unsurlarıyla birleştirerek halkla ilişkiler adını verdiği bir tabii kendi bakış açısıyla örtülü reklam tekniğiyle insanlarda tüketme arzusunu nasıl oluşturduğuna ve onun insan psikolojisine yönelik araştırmalarını pazarlamaya uyarlamaya akıl eden ilk kişi.
Ve bunun o kadar başarılı olduğunu gördükten sonra Freud'a gel diyor, amcacığım,
gel Amerika'ya gel
Ama Freud bir Yahudi olarak Nazi zulmünden kaçtığı Londra'da kalmayı tercih ediyor ve Amerika'ya gitmiyor.
Ama Edward Bernays bir anlamda tüketim konusunun ağa babalarından biri ve
bugünkü tüketim alışkanlıklarımızın kilometre taşlarını döşeyen en önemli kişilerden biri.
Kullandığı teknik ise propaganda.
Bendeki Türkçe baskısının kapak görüntüsü yanda olan kitabını 1928 de yazıyor
Propaganda aslen Nazilerin keşfi olduğundan ve bu yöntemi hep onlar kullandığından bu ismi tercih etmiyor.
Propaganda Hitler'i çağrıştırır, onu hatırlatır.
Biz "ne diyelim" diye düşünürken o
yeni bir kavram buluyor ve dünyayı değiştiriyor.
Nedir o kavram?
"Halkla ilişkiler" yani PR dediğimiz public relations kavramı. Ve Bernays, Freud'un ve Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels'in prensiplerini kullanarak kitleleri nasıl yönlendirip manipüle edeceğini formüle ediyor.
Bernays bu yarattığı tekniğe rıza mühendisliği diyor.
Kamuoyunun ne kadar kolay nasıl etkilenebildiğini hiç merak ettiniz mi?
Halkla ilişkilerin babası Edward Bernays ile tanışın.
20. yüzyılın başlarında Bernays, bilginin kitlelere yayılma biçiminde devrim yarattı.
Psikoloji prensiplerini kullanarak, insanların bilinçaltı arzularına hitap ederek büyük ölçekte manipüle edilebileceğini anladı.
En ünlü kampanyalarından biri, sigaraları kadınlar için "özgürlük meşaleleri" olarak yeniden markalaştırdığı ve sigara içmeyi feminist kurtuluşla ilişkilendirdiği American Tobacco Company için yaptığı kampanyaydı.
Bernays'ın teknikleri o kadar etkiliydi ki bugün hala reklamlarda ve siyasi kampanyalarda kullanılıyor. Etkisi bir kanıttır
Ben bir rıza mühendisiyim insanların arzularını şekillendireceğim diyor.
Bunu da Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels'in üç temel prensibiyle sağlıyor, ondan ilham alıyor.
Nedir o Nazizm'in üç temel gücü?
1) Yalanın gücü:
Goebbels bir yalanı sürekli tekrar edersen insanlar önünde sonunda ona inanmaya başlar diyor.
Hiç bıkmadan yalanı bile bile büyük bir inançta tekrar edersen insanlar onun gerçek olduğunu düşünmeye başlar diyor.
2) Tek seslilik:
Medyanın tek bir ideolojiyi savunmasını sağlayarak muhalif görüşleri susturmak.
Muhalif hiçbir ses olmayacak, tek bir medya sesi olacak,
bir sürü örneğin radyo istasyonu olacak, bir sürü podcast, bir sürü internet sitesi, bir sürü televizyon istasyonu olacak, bir sürü haber kanalı olacak ama hepsi aynı şeyi söyleyecek. Bu gücümüzü pekiştirir diyor
3) Duygusal manipülasyon:
Korku, öfke, milliyetçilik gibi güçlü toplumsal duyguları gündelik konulara yedirmeyi salık veriyor
İlgiyle izlediğim 2024 yapımı "Goebbels ve Führer" filminin fragmanı
Fırsatınız olursa izlemenizi öneririrm
Psikoloji prensiplerini kullanarak, insanların bilinçaltı arzularına hitap ederek büyük ölçekte manipüle etme sanatı
Şimdi Edward Bernays'in kendi ismi kadar meşhur üç kampanyasını sizlere anlatayım.
Böylelikle bu işin kökenini, tekniğini ve neden nasıl işe yaradığını ve insanların esasında ne kadar kolay yönlendirilebildiğini, ne kadar kolay tırnak içerisinde aldatılabildiğini birlikte görelim.
İlk örneğimiz TORCHES of Freedom adını taşıyor.
Özgürlük Meşaleleri. 1920 lerin Amerika Birleşik Devletleri
kadınların sigara içmesinin hoş karşılanmadığı yıllar.
En ünlü kampanyalarından olan, sigaraları kadınlar için "özgürlük meşaleleri" olarak yeniden markalaştırdığı ve sigara içmeyi feminist kurtuluşla ilişkilendirdiği American Tobacco Company için yaptığı kampanya
Bernays teknikleri o kadar etkili ki bugün hala reklamlarda ve siyasi kampanyalarda kullanılıyor.
Etkisi bir kanıttır
Lucky Strike sigara firması, Bernays'e gidip erkekler bizim sigaralarımızı içiyor ama kadınların da içmesi lazım, bir sürü kadın var, biz bu pazarı kaçırıyoruz, bize bir şeyler yap diyor.
Bernays 1929 da Paskalya günü yürüyüşü için bir plan kurguluyor.
Özenle bir grup alımlı kadın seçiyor. Böyle gayet hoş, gayet şık, güzel, şuh ve pırıl pırıl giyinmiş kadınlar.
insanların o yürüyüş kortej içerisinde mutlaka dönüp bakacağı gözden kaçıramayacağı kadınları buluyor ve hepsine Lucky strike sigaraları veriyor ve yürüyüş boyunca bunları içeceksiniz diyor ve bunu özgürlük Amerika'nın en hassas karnı olan özgürlük Freedom kavramıyla özdeşleştiriyor.
kadınlar da özgürdür ve kadınların sigara içebilmesi kadınların özgürlüğün en büyük sembolüdür gibi bir alt metinle vurguluyor ve bunu basın bültenlerine çevirip bütün gazetelere veriyor.
Özel fotoğrafçılar tutuyor. O kadınların yürüyüş içerisinde sigara içerken böyle en can alıcı pozlarını dağıtıyor. Dolayısıyla güzel fotoğraf, güzel bir basın bülteni, tahmin edeceğiniz gibi bütün gazetelerde kendisine yer buluyor ve bütün gazetelerde büyük haberlere dönüşüyor. Ama kimse tabii bunun bir sigara şirketinin aslında propaganda faaliyeti olduğunu bilmiyor, anlamıyor.
Çünkü o zamana kadar öyle bir şey yapılmamış ve herkes sahiden bir Paskalya günü yürüyüşünde kadınların özgürlük adına sigarayı tüttürmesini sahiden bir dişi özgürlük hareketi olarak algılıyor ve yürümüşü takip eden dönemde kadınların sigara tüketiminde gerçek bir patlama yaşanıyor.
Öyle ki hani sigara endüstrisinin tarihinde benzeri Bugüne kadar eminim yansıması da gelmiştir. TORCHES of Freedom Özgürlük Meşaleleri başlıklı kampanya Edward Bernays tekniklerinden sadece biri.
İkincisi çok daha yaygın bir kavram.
Günün en önemli öğünü nedir diye size sorsam zihninizde ne canlanıyor acaba?
Sanıyorum öğle yemeği ya da akşam yemeği diyenler ya da yatmadan önce buzdolabının önünde atıştırılan tıkıştırılan şeyler cevabını verecek olanlar yok denecek kadar azdır. Günün en önemli öğünü ne: kahvaltı.
Öyle mi acaba? Aslında değil
ama Edward Bernays bunu bu hale getirdi.
Gelin biraz da o kampanyaya bakalım şimdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde kahvaltıların vazgeçilmez bileşeni bacon. ( Domuz pastırması)
Ama tüketmek için ne gerekiyor? Kahvaltı yapmak gerekiyor.
Fakat o dönemlerde çalışanlar, yani yoğun çalışma dönemindeki Amerika Birleşik Devletleri, özellikle Büyük Buhranın sonrasında bir yeniden istihdam patlaması yaşanıyor.
İnsanlar artık işe yönelmekten kahvaltılarını ihmal etmeye başlıyorlar. Bu da tabii bacon satışlarını düşürüyor.
Beach Not Pacing adlı bir bacon üreticisi
bizim satışlar düşüyor, bir şey yap diyor. Bernays tabii ki yine şeytani bir planla geliyor.
Amerika'da binlerce doktora mektup yazıyor ve besleyici bir kahvaltı sizce sağlık için faydalı mıdır değil midir diyor.
Şimdi buna kim hayır diyebilir?
Tabii ki bütün doktorlar da evet faydalıdır diyor. İşte gün boyu sizi dinç tutar falan filan gibi cevaplar yazıyor. Hepsinden olumlu yanıt alınca, Bernays bu yanıtları topluyor ve bir alt metne sahip basın bültenine çeviriyor.
Sağlam bir kahvaltı günün en önemli öğünüdür ve sağlık için şarttır. Amerikalı binlerce, bilmem kaç bin doktor işte bu şekilde görüş bildirdi diye bütün gazetelere dağıtıyor
ve ne oluyor?
Bacon satışları tarihinde görülmemiş bir patlama yaşıyor.
Herkes harıl harıl mükellef kahvaltılar, bol kalorili bacon'ların derdine düşüyor
Bernays tabii yine çok meşhur teknikleriyle otomobiller adına Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük endüstrilerinden biri olan otomotiv sanayine yöneliyor
Kendi müşterisi için yarattığı reklam kampanyasında otomobillerin bir ihtiyaç değil, bir arzu nesnesine dönüşmesini sağlıyor.
Otomobillerin içerisine çok güzel alımlı kadınlar yerleştiriyor reklamlarda, ilanlarda.
Erkekler tarafından satın alınan ve yine ağırlıklı olarak erkekler tarafından kullanılan bir araç.
Bu arabayı alırsan bak böyle bir kadınla birlikte olabilirsin, böyle bir kadınla evlenebilirsin, böyle bir sevginin olabilir, birlikte olduğun kadın bu kadar mutlu, bu kadar gururlu olabilir diyor ve otomobili yillarca, onlarca yıl kullanılacak, faydalanacak bir şey olmaktan çıkarıp her sene değiştirilebilecek bir şeye çeviriyor.
Bu işte kaç yıl olmuş neredeyse yüz yıl öncesine dayanan teknikleri taktikleri hala pek çok isim altında devam ediyor.
Yani onun adını almıyoruz, onun tekniklerinin isimlerini belki kullanmıyoruz ama işte halkla ilişkilermiş,
propagandaymış ya da bugünkü yaygın tabiriyle influencer pazarlaması, influencer marketing gibi isimler altında esasında aynı şeyi yapıyoruz.
1989 yılı…Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.
Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer.
Bekledikleri gibi olmaz.
Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.
Dükkanlar kapatılır.
Geri dönülür.
1991 yılı.Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür.
Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder.
Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur.
Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal.
Yayınlanmaya başlar.
Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur.
Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.
1994 yılına gelindiğinde çizgi film milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır.
Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.
Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.
Talep gitgide artar.
Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar.
Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder.
Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir.
Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.
Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi?
Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”!
O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur,onu da buraya yazmayayım.
Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi.İlk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu.
Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor.İlk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor :
“Pizza mı söylesek?”
Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.
Bu sadece bir örnekti,
her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi.
Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye xxx lira ödüyor olmamızın müsebbibi.
Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu.
Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.
İşte algılarımız böyle yönetiliyor.
20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor.
Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret.
Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!
Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil.
Etkiye bakar mısınız?
İşte bu yüzden unutmayalım;
Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor.İ
İnanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.
“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X,
Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine de bir sigara yaktırırlar…Afiyet olsun!
Dünya'yı Manipüle Eden Adam ''Edward Bernays'' hakkında bir diğer kısa videosu
Edward Bernays, modern propagandanın öncüsü olarak anılan, kitle psikolojisi ve ikna yöntemlerini kurumlar ve siyasal organizasyonların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmış halkla ilişkiler uzmanı.
----------------------------------------------------
----------------------------------------------------
Bu yazının tamamı alıntıdır
(% 90 ı
%10 u ise podcast da geçen anahtar kelimeler le ilgili google aramalarından oluşmuştur)
"Beğen" veya "Teşekkür" mesajları yerine
olumlu veya olumsuz değerlendirmelerinizi yazmanız
benim için interaktiflik açısından daha değerli
biz de severek aldık
Edward Bernays, Sigmund Freud'un yakın akrabası.
Modern psikolojinin ve psikanalizin kurucusu malum Avusturyalı Sigmund Freud.
Yani Freud'un psikanaliz yöntemleri, insan psikolojisine yönelik çıkarımlarını Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels'in propaganda unsurlarıyla birleştirerek halkla ilişkiler adını verdiği bir tabii kendi bakış açısıyla örtülü reklam tekniğiyle insanlarda tüketme arzusunu nasıl oluşturduğuna ve onun insan psikolojisine yönelik araştırmalarını pazarlamaya uyarlamaya akıl eden ilk kişi.
Ve bunun o kadar başarılı olduğunu gördükten sonra Freud'a gel diyor, amcacığım,
gel Amerika'ya gel
Ama Freud bir Yahudi olarak Nazi zulmünden kaçtığı Londra'da kalmayı tercih ediyor ve Amerika'ya gitmiyor.
Ama Edward Bernays bir anlamda tüketim konusunun ağa babalarından biri ve
bugünkü tüketim alışkanlıklarımızın kilometre taşlarını döşeyen en önemli kişilerden biri.
Kullandığı teknik ise propaganda.
Bendeki Türkçe baskısının kapak görüntüsü yanda olan kitabını 1928 de yazıyor
Propaganda aslen Nazilerin keşfi olduğundan ve bu yöntemi hep onlar kullandığından bu ismi tercih etmiyor.
Propaganda Hitler'i çağrıştırır, onu hatırlatır.
Biz "ne diyelim" diye düşünürken o
yeni bir kavram buluyor ve dünyayı değiştiriyor.
Nedir o kavram?
"Halkla ilişkiler" yani PR dediğimiz public relations kavramı. Ve Bernays, Freud'un ve Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels'in prensiplerini kullanarak kitleleri nasıl yönlendirip manipüle edeceğini formüle ediyor.
Bernays bu yarattığı tekniğe rıza mühendisliği diyor.
Kamuoyunun ne kadar kolay nasıl etkilenebildiğini hiç merak ettiniz mi?
Halkla ilişkilerin babası Edward Bernays ile tanışın.
20. yüzyılın başlarında Bernays, bilginin kitlelere yayılma biçiminde devrim yarattı.
Psikoloji prensiplerini kullanarak, insanların bilinçaltı arzularına hitap ederek büyük ölçekte manipüle edilebileceğini anladı.
En ünlü kampanyalarından biri, sigaraları kadınlar için "özgürlük meşaleleri" olarak yeniden markalaştırdığı ve sigara içmeyi feminist kurtuluşla ilişkilendirdiği American Tobacco Company için yaptığı kampanyaydı.
Bernays'ın teknikleri o kadar etkiliydi ki bugün hala reklamlarda ve siyasi kampanyalarda kullanılıyor. Etkisi bir kanıttır
Ben bir rıza mühendisiyim insanların arzularını şekillendireceğim diyor.
Bunu da Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels'in üç temel prensibiyle sağlıyor, ondan ilham alıyor.
Nedir o Nazizm'in üç temel gücü?
1) Yalanın gücü:
Goebbels bir yalanı sürekli tekrar edersen insanlar önünde sonunda ona inanmaya başlar diyor.
Hiç bıkmadan yalanı bile bile büyük bir inançta tekrar edersen insanlar onun gerçek olduğunu düşünmeye başlar diyor.
2) Tek seslilik:
Medyanın tek bir ideolojiyi savunmasını sağlayarak muhalif görüşleri susturmak.
Muhalif hiçbir ses olmayacak, tek bir medya sesi olacak,
bir sürü örneğin radyo istasyonu olacak, bir sürü podcast, bir sürü internet sitesi, bir sürü televizyon istasyonu olacak, bir sürü haber kanalı olacak ama hepsi aynı şeyi söyleyecek. Bu gücümüzü pekiştirir diyor
3) Duygusal manipülasyon:
Korku, öfke, milliyetçilik gibi güçlü toplumsal duyguları gündelik konulara yedirmeyi salık veriyor
İlgiyle izlediğim 2024 yapımı "Goebbels ve Führer" filminin fragmanı
Fırsatınız olursa izlemenizi öneririrm
Psikoloji prensiplerini kullanarak, insanların bilinçaltı arzularına hitap ederek büyük ölçekte manipüle etme sanatı
Şimdi Edward Bernays'in kendi ismi kadar meşhur üç kampanyasını sizlere anlatayım.
Böylelikle bu işin kökenini, tekniğini ve neden nasıl işe yaradığını ve insanların esasında ne kadar kolay yönlendirilebildiğini, ne kadar kolay tırnak içerisinde aldatılabildiğini birlikte görelim.
İlk örneğimiz TORCHES of Freedom adını taşıyor.
Özgürlük Meşaleleri. 1920 lerin Amerika Birleşik Devletleri
kadınların sigara içmesinin hoş karşılanmadığı yıllar.
En ünlü kampanyalarından olan, sigaraları kadınlar için "özgürlük meşaleleri" olarak yeniden markalaştırdığı ve sigara içmeyi feminist kurtuluşla ilişkilendirdiği American Tobacco Company için yaptığı kampanya
Bernays teknikleri o kadar etkili ki bugün hala reklamlarda ve siyasi kampanyalarda kullanılıyor.
Etkisi bir kanıttır
Lucky Strike sigara firması, Bernays'e gidip erkekler bizim sigaralarımızı içiyor ama kadınların da içmesi lazım, bir sürü kadın var, biz bu pazarı kaçırıyoruz, bize bir şeyler yap diyor.
Bernays 1929 da Paskalya günü yürüyüşü için bir plan kurguluyor.
Özenle bir grup alımlı kadın seçiyor. Böyle gayet hoş, gayet şık, güzel, şuh ve pırıl pırıl giyinmiş kadınlar.
insanların o yürüyüş kortej içerisinde mutlaka dönüp bakacağı gözden kaçıramayacağı kadınları buluyor ve hepsine Lucky strike sigaraları veriyor ve yürüyüş boyunca bunları içeceksiniz diyor ve bunu özgürlük Amerika'nın en hassas karnı olan özgürlük Freedom kavramıyla özdeşleştiriyor.
kadınlar da özgürdür ve kadınların sigara içebilmesi kadınların özgürlüğün en büyük sembolüdür gibi bir alt metinle vurguluyor ve bunu basın bültenlerine çevirip bütün gazetelere veriyor.
Özel fotoğrafçılar tutuyor. O kadınların yürüyüş içerisinde sigara içerken böyle en can alıcı pozlarını dağıtıyor. Dolayısıyla güzel fotoğraf, güzel bir basın bülteni, tahmin edeceğiniz gibi bütün gazetelerde kendisine yer buluyor ve bütün gazetelerde büyük haberlere dönüşüyor. Ama kimse tabii bunun bir sigara şirketinin aslında propaganda faaliyeti olduğunu bilmiyor, anlamıyor.
Çünkü o zamana kadar öyle bir şey yapılmamış ve herkes sahiden bir Paskalya günü yürüyüşünde kadınların özgürlük adına sigarayı tüttürmesini sahiden bir dişi özgürlük hareketi olarak algılıyor ve yürümüşü takip eden dönemde kadınların sigara tüketiminde gerçek bir patlama yaşanıyor.
Öyle ki hani sigara endüstrisinin tarihinde benzeri Bugüne kadar eminim yansıması da gelmiştir. TORCHES of Freedom Özgürlük Meşaleleri başlıklı kampanya Edward Bernays tekniklerinden sadece biri.
İkincisi çok daha yaygın bir kavram.
Günün en önemli öğünü nedir diye size sorsam zihninizde ne canlanıyor acaba?
Sanıyorum öğle yemeği ya da akşam yemeği diyenler ya da yatmadan önce buzdolabının önünde atıştırılan tıkıştırılan şeyler cevabını verecek olanlar yok denecek kadar azdır. Günün en önemli öğünü ne: kahvaltı.
Öyle mi acaba? Aslında değil
ama Edward Bernays bunu bu hale getirdi.
Gelin biraz da o kampanyaya bakalım şimdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde kahvaltıların vazgeçilmez bileşeni bacon. ( Domuz pastırması)
Ama tüketmek için ne gerekiyor? Kahvaltı yapmak gerekiyor.
Fakat o dönemlerde çalışanlar, yani yoğun çalışma dönemindeki Amerika Birleşik Devletleri, özellikle Büyük Buhranın sonrasında bir yeniden istihdam patlaması yaşanıyor.
İnsanlar artık işe yönelmekten kahvaltılarını ihmal etmeye başlıyorlar. Bu da tabii bacon satışlarını düşürüyor.
Beach Not Pacing adlı bir bacon üreticisi
bizim satışlar düşüyor, bir şey yap diyor. Bernays tabii ki yine şeytani bir planla geliyor.
Amerika'da binlerce doktora mektup yazıyor ve besleyici bir kahvaltı sizce sağlık için faydalı mıdır değil midir diyor.
Şimdi buna kim hayır diyebilir?
Tabii ki bütün doktorlar da evet faydalıdır diyor. İşte gün boyu sizi dinç tutar falan filan gibi cevaplar yazıyor. Hepsinden olumlu yanıt alınca, Bernays bu yanıtları topluyor ve bir alt metne sahip basın bültenine çeviriyor.
Sağlam bir kahvaltı günün en önemli öğünüdür ve sağlık için şarttır. Amerikalı binlerce, bilmem kaç bin doktor işte bu şekilde görüş bildirdi diye bütün gazetelere dağıtıyor
ve ne oluyor?
Bacon satışları tarihinde görülmemiş bir patlama yaşıyor.
Herkes harıl harıl mükellef kahvaltılar, bol kalorili bacon'ların derdine düşüyor
Bernays tabii yine çok meşhur teknikleriyle otomobiller adına Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük endüstrilerinden biri olan otomotiv sanayine yöneliyor
Kendi müşterisi için yarattığı reklam kampanyasında otomobillerin bir ihtiyaç değil, bir arzu nesnesine dönüşmesini sağlıyor.
Otomobillerin içerisine çok güzel alımlı kadınlar yerleştiriyor reklamlarda, ilanlarda.
Erkekler tarafından satın alınan ve yine ağırlıklı olarak erkekler tarafından kullanılan bir araç.
Bu arabayı alırsan bak böyle bir kadınla birlikte olabilirsin, böyle bir kadınla evlenebilirsin, böyle bir sevginin olabilir, birlikte olduğun kadın bu kadar mutlu, bu kadar gururlu olabilir diyor ve otomobili yillarca, onlarca yıl kullanılacak, faydalanacak bir şey olmaktan çıkarıp her sene değiştirilebilecek bir şeye çeviriyor.
Bu işte kaç yıl olmuş neredeyse yüz yıl öncesine dayanan teknikleri taktikleri hala pek çok isim altında devam ediyor.
Yani onun adını almıyoruz, onun tekniklerinin isimlerini belki kullanmıyoruz ama işte halkla ilişkilermiş,
propagandaymış ya da bugünkü yaygın tabiriyle influencer pazarlaması, influencer marketing gibi isimler altında esasında aynı şeyi yapıyoruz.
1989 yılı…Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.
Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer.
Bekledikleri gibi olmaz.
Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.
Dükkanlar kapatılır.
Geri dönülür.
1991 yılı.Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür.
Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder.
Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur.
Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal.
Yayınlanmaya başlar.
Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur.
Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.
1994 yılına gelindiğinde çizgi film milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır.
Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.
Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.
Talep gitgide artar.
Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar.
Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder.
Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir.
Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.
Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi?
Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”!
O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur,onu da buraya yazmayayım.
Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi.İlk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu.
Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor.İlk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor :
“Pizza mı söylesek?”
Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.
Bu sadece bir örnekti,
her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi.
Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye xxx lira ödüyor olmamızın müsebbibi.
Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu.
Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.
İşte algılarımız böyle yönetiliyor.
20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor.
Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret.
Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!
Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil.
Etkiye bakar mısınız?
İşte bu yüzden unutmayalım;
Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor.İ
İnanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.
“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X,
Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine de bir sigara yaktırırlar…Afiyet olsun!
Dünya'yı Manipüle Eden Adam ''Edward Bernays'' hakkında bir diğer kısa videosu
Edward Bernays, modern propagandanın öncüsü olarak anılan, kitle psikolojisi ve ikna yöntemlerini kurumlar ve siyasal organizasyonların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmış halkla ilişkiler uzmanı.
----------------------------------------------------
Bu yazının tamamı alıntıdır
(% 90 ı
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
nun "Tükengenler çağı" bölümlü
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
,%10 u ise podcast da geçen anahtar kelimeler le ilgili google aramalarından oluşmuştur)
"Beğen" veya "Teşekkür" mesajları yerine
olumlu veya olumsuz değerlendirmelerinizi yazmanız
benim için interaktiflik açısından daha değerli
Son düzenleme: