Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları "Resimler ve İllüstrasyonlar eşliğinde" (2005 ilk ve tek baskı)

cagan73

Onursal Üye
17 Kas 2013
481
9,451
Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı

Hiçbirimizin unutmadığı bu tabir, zengin ve çeşitli bitki örtüsü, hayvan çeşitliliği, tarıma elverişli alüvyonlu topraklar ve bunların sayesinde içinde bulunduğumuz medeniyetin bugünkü halini almasını sağlayan en önemli coğrafyayı tanımlar: “Akdeniz”.

Antik çağdan itibaren düzinelerce medeniyetin, Akdeniz kıyıları boyunca birbirleri ile gerçekleştirdiği ticaret sayesinde kıyı içlerine doğru giderek daha da zenginleşen toplumlar kurduğunu, ticaret ile zenginleşen kıyıların gerçek bir devrim olan yazı devrimine şahit olduğunu Akdeniz tarihini inceleyerek görebiliyoruz.

Akdeniz in görece sakin suları toplumların deniz yolu ile kültürel alışverişinin kolaylaşmasını sağlamış, bugün arkeoloji müzelerinde hayranlıkla seyrettiğimiz sanat eserlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Antik Mısır’daki harf veya sözcük olarak kullanılan kabartmalar, bu etkileşim sayesinde İyon medeniyetinde insanın en derin motiflerinin resmedildiği heykellere dönüşmüştür.

Sümerlerin bir kolu olarak Kenan bölgesine (bugünkü Lübnan, Suriye, Ürdün ve İsrail) inen İbranilerin (Yahudiler), bir Sümer tanrısı ile karşılıklı anlaşma yaparak (Sümer’deki çok sayıda tanrıdan birini seçmeleri ve bu tanrının sadece kendi ırklarını koruyup kollamasını istemelerini içeren Eski Ahit) kendi dinlerini oluşturmaları, günümüzden 3500 yıl önce Doğu Akdeniz kıyılarında meydana gelmişti. (Bu konudaki ileri okumalar için Bkn.: Kürşat Demirci, Muazzez İlmiye Çığ, Ahmet Arslan kitapları)

Toplumların sahip olduğu zenginlikler kaçınılmaz olarak ilk deniz savaşlarının da Akdeniz de oluşmasına sebep olacaktı.
Çok meşhur Troya Savaşının sebebi efsane de anlatıldığı şekilde paylaşılamayan bir güzel kadın değil elbette deniz yollarının zenginliğini kontrol etme amacını gütmekteydi.

Akdeniz sularının kolay ulaşım olanakları sayesinde siyasi ortaklıklarda artmış, kültür ve bilimin hızlı bir şekilde karşılıklı etkileşim ile daha da zenginleşmesini sağlamıştı.
2500 yıl önce Antik Mısır ile etkileşiminde etkisi ile bugünkü Anadolu topraklarında tartışılamaz olan kesinliklere dayalı düşünceler yerine merak ile beslenen, kesin olan her şeye karşı başkaldıran, sürekli değişim isteyen yeni arayışlar başlayacaktı. Bu dönemde ilk defa Zeus’un otoritesi sorgulanarak bilim ve akıl ortaya çıkacaktı.

Dönemin en zengin kütüphanelerinden biri olan İskenderiye nin Akdeniz sahilinde kurulması da tesadüfi değildir. Gerçekten de antik çağda “Akdeniz” dünyanın ortasında görülmekteydi ve bu iç denizde elde edilen bilgi birikimi ve zenginlik olmasaydı hiçbir ulus okyanus fetihlerine ve ticaretine başlayamayacaktı. Okyanus fetihleri ve ticareti karşılıklı etkileşim sayesinde İngilizlerin tabiri ile “Uzakdoğu” ülkelerinin de sanayileşmesini ve zenginleşmesini sağlayacaktı.

Ancak bu sularda oluşan zenginlik önemli bir canavarında da keşfedilmesine sebep oldu:
Emperyalizm ilk defa Roma İmparatorluğu döneminde kullanılmış, neredeyse bölgedeki tüm ulusların köle haline getirilmesine neden olmuştu.
Roma zulmüne isyan eden bir yahudinin üzerinden yeni bir din oluşturan Pavlus’un öğretileri ise tüm kuzey Akdeniz’in 1200 yıl boyunca cehalet ve geri kalmışlık içerisinde yaşamasına neden olacaktı.

Ortaçağ da dönemin gelişmiş İslam medeniyetleri, Akdeniz i boydan boya fethetmiş ve bu sayede Akdeniz’de önemli kültürel gelişmelere önayak olmuştur. Bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri de farklı bitkilerin Akdeniz in bir ucundan diğerine kolaylıkla yayılıp yetiştirilmeye başlamasıdır.

Akdeniz’deki karmaşık ve çok farklı çeşitlilik içeren toplumlar arası etkileşimler, nüfus hareketleri ve göçler sayesinde sağlanan ilerleme, dünyadaki diğer bölgelere göre belirgin bir üstünlük sağlamış, bu üstünlüğü elde etme çabası ise tarihteki en büyük ve kanlı savaşların yine Akdeniz de olmasına neden olmuştur:
İslam medeniyetlerindeki zenginliği elde etme arzusu, haçlı seferlerine neden olacak, bu coğrafya da yüzlerce yıl süren kanlı mücadeleler, Akdeniz’i kaplayacaktı.

Ortaçağ sonlarına doğru oluşan ticari zenginlikler İtalyan şehir devletlerinin bireyselleşmeyi öğrenmesini sağlayacak, bu bireyselleşme Rönesansı doğuracaktı.

Kıymetli maden ticareti ve uluslara büyük bir zenginlik bırakan baharat ticaretini, bölgenin en büyük emperyal devleti olan Osmanlı İmparatorluğunun eline geçirmesi, Avrupalı ulusların okyanus ötesi seferlere çıkarak Dünyanın her alanına ayak basmalarını sağlayacaktı.

Günümüzde ise Akdeniz’de Ortadoğu’dan başlayıp Cebelitarık’a tüm kuzey Afrika’nın karıştırılması, Yemen’deki karışıklıklar, Filistin’deki iğrenç soykırım; din adına gösterilip bambaşka hesaplar güdülüyor.
“Kime ne fayda sağlıyor?”, Doğu Akdeniz’deki bunca kan, gözyaşı, soykırım kimin işine yarıyor?
Anlaşılabildiği kadarıyla Suriye açıklarından başlayıp Libya açıklarına kadar, Kıbrıs’ın güneyinde kalan onca alanda devasa doğalgaz yatakları bulundu.
Yapılan araştırmalar, bölgede sadece kesinleşmiş doğalgaz bulgularının, Avrupa’nın 100 yıllık ihtiyacını karşılayacak seviyede, birkaç trilyon dolar olduğu yönünde…
Böyle olmasa onca nükleer uçak gemisi, denizaltılar, savaş gemilerinin burada ne işi var?
“Kime fayda sağlamıyor?”
Dünya doğalgaz üretim ve satışının yaklaşık yarısı Rusya’nın kontrolünde…
Rusya kontrolündeki uydu ülkeleri ile birlikte milli gelirinin yarısını doğal kaynaklar satışı ile sağlamakta…
Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin çıkartılmasının ve Avrupa’ya naklinin en çok Rusya’nın hoşuna gitmeyeceğini söylemek için çokta zeki olmaya gerek yok. Ancak bölge karışıklık içinde olursa rezervler kullanılamaz.
Bir taraf rezerv kontrolü için kontrol edemeyeceği yönetimleri deviriyor, diğer taraf kendi çıkarları uğruna muhalifleri kışkırtıp ölümüne savaştırıyor. Olan milyonlarca masum insana oluyor.
Farklı bir tarafta ise her yıl yüz milyondan fazla insan Akdeniz de deniz tatili yapıyor…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Eserin sadece bir tarih kitabı olduğunu söyleyemeyiz. Kitap, büyük çoğunluğunu kaplayan yüzlerce tarihi buluntu resmi sayesinde aynı zamanda bir Arkeoloji müzesi niteliğinde…

Kitabı hazırlayan David Abulafia, Cambridge Üniversitesi'nde Akdeniz Tarihi Profesörlüğü ve Cambridge Üniversitesi Tarih Fakültesi Başkanlığı yaptı. Çok sayıda kitap yayımlayan Abulafia’nın diğer kitapları:

  • The Two Italies: Economic Relations between the Norman Kingdom of Sicily and the Northern Communes, 1977
  • Frederick II: A Medieval Emperor, 1988
  • A Mediterranean Emporium: The Catalan Kingdom of Majorca, 1994
  • The Western Mediterranean Kingdoms, 1200–1500: The Struggle for Dominion, 1997
  • The Discovery of Mankind: Atlantic Encounters in the Age of Columbus, New Haven, 2008
  • The Great Sea: A Human History of the Mediterranean, 2011 (Türkçe çevrildi)
  • The Boundless Sea: A Human History of the Oceans, 2019

 

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,369
8,165
İçerdiği bilgiler, haritalar ve rengarenk resimlerle enfes bir kitap! Orijinali, en beğendiğim yayınevlerinden biri olan Thames&Hudson tarafından yayımlanmış, usta çevirmen Nurettin Elhüseyni mükemmel bir Türkçe ile dilimize kazandırmış. Şimdilik kitabın henüz ilk 30 sayfasını okuyabildim ama bu ilk sayfalar bile son derece yararlı ve ufuk açıcı bilgiler içeriyor. 15. sayfada yer alan 15. yüzyıl ortalarından kalma Akdeniz haritasında Asia Minor'un hemen altında "Turchia" (Türkiye) yazması çok enteresan geldi. Osmanlı'da bile Türk isminin kullanımı çok daha yakın zamanlardadır (örneğin, adında Türk sözcüğü geçen ilk sözlüğümüz Kamus-ı Türki bile 1901 yılında basılmıştır!).
Değerli @cagan73'e bu olağanüstü güzel eser ve aynı yazarın Büyük Deniz adlı kitabı için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
 

cagan73

Onursal Üye
17 Kas 2013
481
9,451
Müthiş bir dikkat, inanılmaz saygı duydum.
Ben de Tevfik Fikret'in 1890 lı yılların sonunda mı yoksa 1900 ların başında mı? bir kaç şiirde Türk kelimesini kullanmış olduğunu hatırlıyorum ama büyük bir ihtimalle yanılıyor da olabilirim.
Uyarınız üzerine bakınca kaynakça da Henricus Martellus tarafından Floransa da 1490 yılında haritanın yapıldığı ve orijinalinin British Library de bulunduğunu gördüm. Ancak orijinalinde bu ifade yok malesef. Muhtemelen kaynakça da belirtilen haritanın üzerinde oynama yapılmış olabilir.
 

İnanna Salome

Aktif Üye
4 Eki 2023
281
1,785
Sayın @cagan73'e harika bir sunumla harika ötesi bir eseri bizlerle paylaştığı için sonsuz teşekkürler.
Deniz ve denize kıyısı olan insan aşığı bir Akdenizli olarak ilk bakışta bile her sayfada ruh uçuşu yaşadım. Rengarenk arkeolojik eserler ayrıca göz kamaştırıcı. Hem baştan sona tek başına, hem de Haluk Berkmen'in Kadim Diller ve Yazılar güzelliği ile karşılaştırmalı olarak Tarih Boyunca Akdeniz Uygarlıkları'nı ve Sayın @balkan'ın paylaşımı Büyük Deniz'i heyecanla okuyacağım.
Sayın @Calligrapher'ın harika tespitinin izini de süreceğim.
Harikalar Diyarı'nın Harika Dostlarına harika ötesi paylaşımları ve bilgi dolu katkıları için sonsuz teşekkürler.
Akdeniz'e aşıklara sevgilerle :

Ali Kocatepe, Hümeyra, Esin Engin ve Bora Ayanoğlu - Akdeniz Şarkısı (1972)

 

Calligrapher

Onursal Üye
5 Nis 2021
1,369
8,165
Sayın @Calligrapher'ın harika tespitinin izini de süreceğim.
Yukarıdaki mesajımı yazdıktan sonra, merakımı gidermek adına Türkiye isminin ilk kez ne zaman kullanıldığını araştırırken Prof. Dr. Altay Tayfun Özcan'ın Türkiyat Mecmuasında çıkmış harika bir makalesini buldum ( ). Söz konusu makaleye göre, ilk olarak VII. yüzyıla ait Bizans kaynaklarında Türklerin yaşadıkları bölgeleri ifade etmek üzere Türkistan ve Kafkasların kuzeyindeki sahalar için kullanılan Türkiye tabiri, XII. Yüzyıla gelindiğinde Latince kaynaklarda Anadolu için kullanılmaya başlanmış. İngiliz seyyahlar XVI. yüzyılda İstanbul’un doğusundaki toprakları Türkiye olarak anıyor, Suriye ve Arabistan’ın bir kısmını dahi bu ülkeye bağlıyormuş. Seyahatnamelerde Türkiye adı daha uzun yıllar kullanılmaya devam etmişse de XVI. yüzyıla kadar harita çalışmalarında bu ad pek tercih edilmemiş. Buna karşılık Doğu Anadolu’yu ifade için Türkmenya adı haritacılıkta uzun yıllar kullanılan ve genel kabul gören bir terim olmuş.
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,243
7,167
Çok şanslı olduğumuzu söylemeliyim . Nedeni birden fazla. Değerli Sn. @cagan73 'ün bana göre son derece yararlı paylaşımları ve sunumlarıyla açılan perde ;
değerli Sn @Calligrapher 'ın tesbitleri ve değerli Sn. @İnanna Salome 'nin her zamanki içten yorumlari, konuyu " 12'den vuran " müzikli video katkılarıyla tam bir şölene dönüştü. İyi ki varsınız dostlar. Bilgi, kültür ve sanat birlikteliği gözle görünür oldu.Üstelik, " Akdeniz Aşığı " olarak " Akdeniz Şarkısı "nı dinlerken !

Bir zamanlar Asia Minor konusu bende tutku olmuştu. Gravür çalışan sanatçıları ya da doyumsuz resim çalışmaları yapan gezgin ressamları tanımanın peşindeydim. Charles Texier'in 3 ciltlik Asia Minor çalışması , aynı zamanda yıllar öncesinin yer adları konusunda birincil bilgi kaynağım olmuştu. Sn. @cagan73 'ün bizlere sunduğu David Abulafia'nın kitaplarıyla, Sn. @Calligrapher 'ın sunduğu Prof. Dr. Tayfun Özcan'ın makalesinin benim için hazine değerinde olduğunu belirtmek isterim.

Katkısı olan tüm dostlara teşekkür ederim.
 
Son düzenleme:

melih_

Onursal Üye
24 Ara 2015
1,445
4,742
Osmaniye
İçerdiği bilgiler, haritalar ve rengarenk resimlerle enfes bir kitap! Orijinali, en beğendiğim yayınevlerinden biri olan Thames&Hudson tarafından yayımlanmış, usta çevirmen Nurettin Elhüseyni mükemmel bir Türkçe ile dilimize kazandırmış. Şimdilik kitabın henüz ilk 30 sayfasını okuyabildim ama bu ilk sayfalar bile son derece yararlı ve ufuk açıcı bilgiler içeriyor. 15. sayfada yer alan 15. yüzyıl ortalarından kalma Akdeniz haritasında Asia Minor'un hemen altında "Turchia" (Türkiye) yazması çok enteresan geldi. Osmanlı'da bile Türk isminin kullanımı çok daha yakın zamanlardadır (örneğin, adında Türk sözcüğü geçen ilk sözlüğümüz Kamus-ı Türki bile 1901 yılında basılmıştır!).
Değerli @cagan73'e bu olağanüstü güzel eser ve aynı yazarın Büyük Deniz adlı kitabı için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Hocam ben daha önceden Avrupalıların Anadoludan Turchia ve Asia Minor (Küçük Asya) şeklinde bahsettiklerini okumuştum. Avrupalılar Anadoludan ilk önce Küçük Asya diye bahsederler sonra da bizim egemenliğimize geçtikten sonra Turchia derler. Bazen de kaynaklar da Turquia olarak yazılır. Hatta Kurtuluş Savaşı sırasındaki Avrupa menşeili haritalarda bile Anadolu'nun üstünde Asia Minor diye yazar. Bu arada ülkemizin isminin Türkiye olması boşuna değil. Hatta hafızam yanıltmıyorsa bir yerlerde okumuştum, Genç Osmanlılar Türkeli ya da Türkili derlermiş. Ülkenin isminin ne olması gerektiği hususunda tartışma başlamış, Türkistan koyma fikri olmuş ancak o sıralar Orta Asya'daki Türklerin yaşadığı tüm bölgeye Türkistan denildiği (sanırım o sıralar bu bölgede Türkistan adında bir de devlet var) için bundan vazgeçilmiş, akabinde Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Türkiye olarak kabul edilmiş, bilmiyorum yanlış hatırlamıyorum umarım.
 
Son düzenleme:
Üst