cagan73
Onursal Üye
- 17 Kas 2013
- 484
- 9,416
Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı
Hiçbirimizin unutmadığı bu tabir, zengin ve çeşitli bitki örtüsü, hayvan çeşitliliği, tarıma elverişli alüvyonlu topraklar ve bunların sayesinde içinde bulunduğumuz medeniyetin bugünkü halini almasını sağlayan en önemli coğrafyayı tanımlar: “Akdeniz”.
Antik çağdan itibaren düzinelerce medeniyetin, Akdeniz kıyıları boyunca birbirleri ile gerçekleştirdiği ticaret sayesinde kıyı içlerine doğru giderek daha da zenginleşen toplumlar kurduğunu, ticaret ile zenginleşen kıyıların gerçek bir devrim olan yazı devrimine şahit olduğunu Akdeniz tarihini inceleyerek görebiliyoruz.
Akdeniz in görece sakin suları toplumların deniz yolu ile kültürel alışverişinin kolaylaşmasını sağlamış, bugün arkeoloji müzelerinde hayranlıkla seyrettiğimiz sanat eserlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Antik Mısır’daki harf veya sözcük olarak kullanılan kabartmalar, bu etkileşim sayesinde İyon medeniyetinde insanın en derin motiflerinin resmedildiği heykellere dönüşmüştür.
Sümerlerin bir kolu olarak Kenan bölgesine (bugünkü Lübnan, Suriye, Ürdün ve İsrail) inen İbranilerin (Yahudiler), bir Sümer tanrısı ile karşılıklı anlaşma yaparak (Sümer’deki çok sayıda tanrıdan birini seçmeleri ve bu tanrının sadece kendi ırklarını koruyup kollamasını istemelerini içeren Eski Ahit) kendi dinlerini oluşturmaları, günümüzden 3500 yıl önce Doğu Akdeniz kıyılarında meydana gelmişti. (Bu konudaki ileri okumalar için Bkn.: Kürşat Demirci, Muazzez İlmiye Çığ, Ahmet Arslan kitapları)
Toplumların sahip olduğu zenginlikler kaçınılmaz olarak ilk deniz savaşlarının da Akdeniz de oluşmasına sebep olacaktı.
Çok meşhur Troya Savaşının sebebi efsane de anlatıldığı şekilde paylaşılamayan bir güzel kadın değil elbette deniz yollarının zenginliğini kontrol etme amacını gütmekteydi.
Akdeniz sularının kolay ulaşım olanakları sayesinde siyasi ortaklıklarda artmış, kültür ve bilimin hızlı bir şekilde karşılıklı etkileşim ile daha da zenginleşmesini sağlamıştı.
2500 yıl önce Antik Mısır ile etkileşiminde etkisi ile bugünkü Anadolu topraklarında tartışılamaz olan kesinliklere dayalı düşünceler yerine merak ile beslenen, kesin olan her şeye karşı başkaldıran, sürekli değişim isteyen yeni arayışlar başlayacaktı. Bu dönemde ilk defa Zeus’un otoritesi sorgulanarak bilim ve akıl ortaya çıkacaktı.
Dönemin en zengin kütüphanelerinden biri olan İskenderiye nin Akdeniz sahilinde kurulması da tesadüfi değildir. Gerçekten de antik çağda “Akdeniz” dünyanın ortasında görülmekteydi ve bu iç denizde elde edilen bilgi birikimi ve zenginlik olmasaydı hiçbir ulus okyanus fetihlerine ve ticaretine başlayamayacaktı. Okyanus fetihleri ve ticareti karşılıklı etkileşim sayesinde İngilizlerin tabiri ile “Uzakdoğu” ülkelerinin de sanayileşmesini ve zenginleşmesini sağlayacaktı.
Ancak bu sularda oluşan zenginlik önemli bir canavarında da keşfedilmesine sebep oldu:
Emperyalizm ilk defa Roma İmparatorluğu döneminde kullanılmış, neredeyse bölgedeki tüm ulusların köle haline getirilmesine neden olmuştu.
Roma zulmüne isyan eden bir yahudinin üzerinden yeni bir din oluşturan Pavlus’un öğretileri ise tüm kuzey Akdeniz’in 1200 yıl boyunca cehalet ve geri kalmışlık içerisinde yaşamasına neden olacaktı.
Ortaçağ da dönemin gelişmiş İslam medeniyetleri, Akdeniz i boydan boya fethetmiş ve bu sayede Akdeniz’de önemli kültürel gelişmelere önayak olmuştur. Bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri de farklı bitkilerin Akdeniz in bir ucundan diğerine kolaylıkla yayılıp yetiştirilmeye başlamasıdır.
Akdeniz’deki karmaşık ve çok farklı çeşitlilik içeren toplumlar arası etkileşimler, nüfus hareketleri ve göçler sayesinde sağlanan ilerleme, dünyadaki diğer bölgelere göre belirgin bir üstünlük sağlamış, bu üstünlüğü elde etme çabası ise tarihteki en büyük ve kanlı savaşların yine Akdeniz de olmasına neden olmuştur:
İslam medeniyetlerindeki zenginliği elde etme arzusu, haçlı seferlerine neden olacak, bu coğrafya da yüzlerce yıl süren kanlı mücadeleler, Akdeniz’i kaplayacaktı.
Ortaçağ sonlarına doğru oluşan ticari zenginlikler İtalyan şehir devletlerinin bireyselleşmeyi öğrenmesini sağlayacak, bu bireyselleşme Rönesansı doğuracaktı.
Kıymetli maden ticareti ve uluslara büyük bir zenginlik bırakan baharat ticaretini, bölgenin en büyük emperyal devleti olan Osmanlı İmparatorluğunun eline geçirmesi, Avrupalı ulusların okyanus ötesi seferlere çıkarak Dünyanın her alanına ayak basmalarını sağlayacaktı.
Günümüzde ise Akdeniz’de Ortadoğu’dan başlayıp Cebelitarık’a tüm kuzey Afrika’nın karıştırılması, Yemen’deki karışıklıklar, Filistin’deki iğrenç soykırım; din adına gösterilip bambaşka hesaplar güdülüyor.
“Kime ne fayda sağlıyor?”, Doğu Akdeniz’deki bunca kan, gözyaşı, soykırım kimin işine yarıyor?
Anlaşılabildiği kadarıyla Suriye açıklarından başlayıp Libya açıklarına kadar, Kıbrıs’ın güneyinde kalan onca alanda devasa doğalgaz yatakları bulundu.
Yapılan araştırmalar, bölgede sadece kesinleşmiş doğalgaz bulgularının, Avrupa’nın 100 yıllık ihtiyacını karşılayacak seviyede, birkaç trilyon dolar olduğu yönünde…
Böyle olmasa onca nükleer uçak gemisi, denizaltılar, savaş gemilerinin burada ne işi var?
“Kime fayda sağlamıyor?”
Dünya doğalgaz üretim ve satışının yaklaşık yarısı Rusya’nın kontrolünde…
Rusya kontrolündeki uydu ülkeleri ile birlikte milli gelirinin yarısını doğal kaynaklar satışı ile sağlamakta…
Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin çıkartılmasının ve Avrupa’ya naklinin en çok Rusya’nın hoşuna gitmeyeceğini söylemek için çokta zeki olmaya gerek yok. Ancak bölge karışıklık içinde olursa rezervler kullanılamaz.
Bir taraf rezerv kontrolü için kontrol edemeyeceği yönetimleri deviriyor, diğer taraf kendi çıkarları uğruna muhalifleri kışkırtıp ölümüne savaştırıyor. Olan milyonlarca masum insana oluyor.
Farklı bir tarafta ise her yıl yüz milyondan fazla insan Akdeniz de deniz tatili yapıyor…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Eserin sadece bir tarih kitabı olduğunu söyleyemeyiz. Kitap, büyük çoğunluğunu kaplayan yüzlerce tarihi buluntu resmi sayesinde aynı zamanda bir Arkeoloji müzesi niteliğinde…
Kitabı hazırlayan David Abulafia, Cambridge Üniversitesi'nde Akdeniz Tarihi Profesörlüğü ve Cambridge Üniversitesi Tarih Fakültesi Başkanlığı yaptı. Çok sayıda kitap yayımlayan Abulafia’nın diğer kitapları:
Hiçbirimizin unutmadığı bu tabir, zengin ve çeşitli bitki örtüsü, hayvan çeşitliliği, tarıma elverişli alüvyonlu topraklar ve bunların sayesinde içinde bulunduğumuz medeniyetin bugünkü halini almasını sağlayan en önemli coğrafyayı tanımlar: “Akdeniz”.
Antik çağdan itibaren düzinelerce medeniyetin, Akdeniz kıyıları boyunca birbirleri ile gerçekleştirdiği ticaret sayesinde kıyı içlerine doğru giderek daha da zenginleşen toplumlar kurduğunu, ticaret ile zenginleşen kıyıların gerçek bir devrim olan yazı devrimine şahit olduğunu Akdeniz tarihini inceleyerek görebiliyoruz.
Akdeniz in görece sakin suları toplumların deniz yolu ile kültürel alışverişinin kolaylaşmasını sağlamış, bugün arkeoloji müzelerinde hayranlıkla seyrettiğimiz sanat eserlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Antik Mısır’daki harf veya sözcük olarak kullanılan kabartmalar, bu etkileşim sayesinde İyon medeniyetinde insanın en derin motiflerinin resmedildiği heykellere dönüşmüştür.
Sümerlerin bir kolu olarak Kenan bölgesine (bugünkü Lübnan, Suriye, Ürdün ve İsrail) inen İbranilerin (Yahudiler), bir Sümer tanrısı ile karşılıklı anlaşma yaparak (Sümer’deki çok sayıda tanrıdan birini seçmeleri ve bu tanrının sadece kendi ırklarını koruyup kollamasını istemelerini içeren Eski Ahit) kendi dinlerini oluşturmaları, günümüzden 3500 yıl önce Doğu Akdeniz kıyılarında meydana gelmişti. (Bu konudaki ileri okumalar için Bkn.: Kürşat Demirci, Muazzez İlmiye Çığ, Ahmet Arslan kitapları)
Toplumların sahip olduğu zenginlikler kaçınılmaz olarak ilk deniz savaşlarının da Akdeniz de oluşmasına sebep olacaktı.
Çok meşhur Troya Savaşının sebebi efsane de anlatıldığı şekilde paylaşılamayan bir güzel kadın değil elbette deniz yollarının zenginliğini kontrol etme amacını gütmekteydi.
Akdeniz sularının kolay ulaşım olanakları sayesinde siyasi ortaklıklarda artmış, kültür ve bilimin hızlı bir şekilde karşılıklı etkileşim ile daha da zenginleşmesini sağlamıştı.
2500 yıl önce Antik Mısır ile etkileşiminde etkisi ile bugünkü Anadolu topraklarında tartışılamaz olan kesinliklere dayalı düşünceler yerine merak ile beslenen, kesin olan her şeye karşı başkaldıran, sürekli değişim isteyen yeni arayışlar başlayacaktı. Bu dönemde ilk defa Zeus’un otoritesi sorgulanarak bilim ve akıl ortaya çıkacaktı.
Dönemin en zengin kütüphanelerinden biri olan İskenderiye nin Akdeniz sahilinde kurulması da tesadüfi değildir. Gerçekten de antik çağda “Akdeniz” dünyanın ortasında görülmekteydi ve bu iç denizde elde edilen bilgi birikimi ve zenginlik olmasaydı hiçbir ulus okyanus fetihlerine ve ticaretine başlayamayacaktı. Okyanus fetihleri ve ticareti karşılıklı etkileşim sayesinde İngilizlerin tabiri ile “Uzakdoğu” ülkelerinin de sanayileşmesini ve zenginleşmesini sağlayacaktı.
Ancak bu sularda oluşan zenginlik önemli bir canavarında da keşfedilmesine sebep oldu:
Emperyalizm ilk defa Roma İmparatorluğu döneminde kullanılmış, neredeyse bölgedeki tüm ulusların köle haline getirilmesine neden olmuştu.
Roma zulmüne isyan eden bir yahudinin üzerinden yeni bir din oluşturan Pavlus’un öğretileri ise tüm kuzey Akdeniz’in 1200 yıl boyunca cehalet ve geri kalmışlık içerisinde yaşamasına neden olacaktı.
Ortaçağ da dönemin gelişmiş İslam medeniyetleri, Akdeniz i boydan boya fethetmiş ve bu sayede Akdeniz’de önemli kültürel gelişmelere önayak olmuştur. Bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri de farklı bitkilerin Akdeniz in bir ucundan diğerine kolaylıkla yayılıp yetiştirilmeye başlamasıdır.
Akdeniz’deki karmaşık ve çok farklı çeşitlilik içeren toplumlar arası etkileşimler, nüfus hareketleri ve göçler sayesinde sağlanan ilerleme, dünyadaki diğer bölgelere göre belirgin bir üstünlük sağlamış, bu üstünlüğü elde etme çabası ise tarihteki en büyük ve kanlı savaşların yine Akdeniz de olmasına neden olmuştur:
İslam medeniyetlerindeki zenginliği elde etme arzusu, haçlı seferlerine neden olacak, bu coğrafya da yüzlerce yıl süren kanlı mücadeleler, Akdeniz’i kaplayacaktı.
Ortaçağ sonlarına doğru oluşan ticari zenginlikler İtalyan şehir devletlerinin bireyselleşmeyi öğrenmesini sağlayacak, bu bireyselleşme Rönesansı doğuracaktı.
Kıymetli maden ticareti ve uluslara büyük bir zenginlik bırakan baharat ticaretini, bölgenin en büyük emperyal devleti olan Osmanlı İmparatorluğunun eline geçirmesi, Avrupalı ulusların okyanus ötesi seferlere çıkarak Dünyanın her alanına ayak basmalarını sağlayacaktı.
Günümüzde ise Akdeniz’de Ortadoğu’dan başlayıp Cebelitarık’a tüm kuzey Afrika’nın karıştırılması, Yemen’deki karışıklıklar, Filistin’deki iğrenç soykırım; din adına gösterilip bambaşka hesaplar güdülüyor.
“Kime ne fayda sağlıyor?”, Doğu Akdeniz’deki bunca kan, gözyaşı, soykırım kimin işine yarıyor?
Anlaşılabildiği kadarıyla Suriye açıklarından başlayıp Libya açıklarına kadar, Kıbrıs’ın güneyinde kalan onca alanda devasa doğalgaz yatakları bulundu.
Yapılan araştırmalar, bölgede sadece kesinleşmiş doğalgaz bulgularının, Avrupa’nın 100 yıllık ihtiyacını karşılayacak seviyede, birkaç trilyon dolar olduğu yönünde…
Böyle olmasa onca nükleer uçak gemisi, denizaltılar, savaş gemilerinin burada ne işi var?
“Kime fayda sağlamıyor?”
Dünya doğalgaz üretim ve satışının yaklaşık yarısı Rusya’nın kontrolünde…
Rusya kontrolündeki uydu ülkeleri ile birlikte milli gelirinin yarısını doğal kaynaklar satışı ile sağlamakta…
Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin çıkartılmasının ve Avrupa’ya naklinin en çok Rusya’nın hoşuna gitmeyeceğini söylemek için çokta zeki olmaya gerek yok. Ancak bölge karışıklık içinde olursa rezervler kullanılamaz.
Bir taraf rezerv kontrolü için kontrol edemeyeceği yönetimleri deviriyor, diğer taraf kendi çıkarları uğruna muhalifleri kışkırtıp ölümüne savaştırıyor. Olan milyonlarca masum insana oluyor.
Farklı bir tarafta ise her yıl yüz milyondan fazla insan Akdeniz de deniz tatili yapıyor…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Eserin sadece bir tarih kitabı olduğunu söyleyemeyiz. Kitap, büyük çoğunluğunu kaplayan yüzlerce tarihi buluntu resmi sayesinde aynı zamanda bir Arkeoloji müzesi niteliğinde…
Kitabı hazırlayan David Abulafia, Cambridge Üniversitesi'nde Akdeniz Tarihi Profesörlüğü ve Cambridge Üniversitesi Tarih Fakültesi Başkanlığı yaptı. Çok sayıda kitap yayımlayan Abulafia’nın diğer kitapları:
- The Two Italies: Economic Relations between the Norman Kingdom of Sicily and the Northern Communes, 1977
- Frederick II: A Medieval Emperor, 1988
- A Mediterranean Emporium: The Catalan Kingdom of Majorca, 1994
- The Western Mediterranean Kingdoms, 1200–1500: The Struggle for Dominion, 1997
- The Discovery of Mankind: Atlantic Encounters in the Age of Columbus, New Haven, 2008
- The Great Sea: A Human History of the Mediterranean, 2011 (Türkçe çevrildi)
- The Boundless Sea: A Human History of the Oceans, 2019
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.