Manara - Caravaggio

LeBluesDeKhartum

Yeni Üye
11 Haz 2022
7
304
71mThODH-yL._SY385_.jpg


Daha önce YKY'den çıkan Rembrand çizgi romanını okumuştum.
Şimdi onu düşünüyorum da, ne kadar benzer şeyler var bu hayat
hikayelerinde diye. Biraz dönem, biraz tutkulu ve azimli kişiliklerin
yansıması demek ki diyorum, tabii aslında çok daha fazla tutku ve
sabırla çalışma olduğunda insan Rembrand veya Caravaggio oluyor,
bu hep böyle olmaya da devam edecek.
Yakın zamanda sanıyorum "balkan" üstadımızın bir konusunda
görmüştüm İtalyanca Caravaggio hikayesi/kitaplarını. Şöyle bir
göz attığımda o serinin de bu kitabın hikaye örgüsüne benzediğini
düşündüm. Keyifle, ibretle, heyecanla okuduğum bir hikayeydi...
Bir şey var yalnız; kitap eski de olsa bir kaç yerde satışta olduğunu
gördüm. Acaba bunlar eski reklamlar mı, piyasada mevcut mu
anlayamadım, bilenler uyarırsa iyi olur.

 

Beymelikli18

Onursal Üye
26 Eyl 2014
19,229
54,101
Kendi Koltuğunda
Teşekkür ediyoruz üstadım dosya boyutu 408mb olduğu için hemen kendime düzenleme yapıp hem iyileştirdim renklerini boyutunuda 30 MB a düşürdüm kota sıkıntıları olanlar için. izninle paylaşıyorum. İznin olmazsa kaldırıırm linki. Teşekkürler..
30 Mbayta düşürülmüştür
 

sahin1

Aktif Üye
23 Eyl 2011
255
900
Bende 1 TB (Evet 1 TB)'lık bir harici disk var. İçindeki sinema filmlerini sildim. Epey bir yer açıldı. Bu halde "vay be, epey bir istifçi oldum" derken yukarıdaki iletileri okudum. Sevineyim mi, üzüleyim mi? bilemedim. Arkadaşlar, ben benim disktekileri bile kalan ortalama bir ömürde okumam mümkün değil derken 6 TB, 10 TB gibi sözler beni çok şaşırttı. Çok imrendim doğrusu. Başta sizler olmak üzere diyardaki arkadaşları selamlıyorum.
 

kayıntı

Yeni Üye
19 Haz 2022
106
499
Teşekkürler. Manara Caravaggio ile sonunda bir başeser yaratmış.

Birkaç gün önce 8 bölümlük Ripley dizisini izledim. Sanırım son yıllarda izlediğim en etkileyici mini-diziydi. Tabii bu burada yazı konusu olması için yeterli değil. Konu içendeki konu dizideki birkaç bölümdeki Caravaggio sahneleri. Uzunca bir yazı planlıyordum fakat Ekşi'deki güncel bir yorumu görünce vazgeçtim; "olive tree by see" isimli arkadaş benden iyisini çoktan yapmış. Aşağıda sunuyorum:

ripley.jpg


  • "yazar 'in 1955 tarihli adlı romanından uyarlanan netflix dizisi.
    başlamadan önce uyarısını buraya bırakıyorum.

    thomas (tom) ripley karakterinin ekranlarda 6. kez kendine yer bulduğu dizide başrol bu kez 'a teslim edilmiş ve bence dizi bu oyuncu seçimiyle maça 1-0 önde başlamış. az sonra aktörün dizideki performansından bahsedeceğim ama önce, özellikle z kuşağının hakkında pek bir şey bilmediği romanın konusundan bahsetmekte fayda var.

    tom ripley, 60'lı yılların başında new york'da yaşayan bir dolandırıcıdır. ripley'in sahte isimler ve kimliklerle, başkalarının parasıyla kıt kanaat sürdürdüğü hayatı, zengin işadamı herbert greenleaf'in kendisine ulaşmasıyla bambaşka bir hale bürünecektir. işadamı, oğlu dickie'nin yıllardır italya'da sürdürdüğü bohem hayatı bırakarak ülkesine dönmesini istemektedir ve bu amaçla ripley'e bir teklif yapar; dickie ile new york'ta tanışmış olan ripley bir şekilde onunla yakınlaşarak abd'ye dönmeye ikna edecektir. bu teklife evet diyerek italya'ya bolca para ile giden ripley, dickie ve sevgilisi marge'ı kolaylıkla bulacak, ikilinin muhteşem bir malikanede sürdürdükleri sanatla dolu hayatı görür görmez büyülenecek, yalanlarıyla hayatlarına girecek ve ardı ardına gelişen olaylar, ripley'in başkasına ait bir kimliği, hayatı çalmasına kadar gidecektir.

    bu kısa bilgilerden sonra, tom ripley'in hikayesinin dizi versiyonuna gelelim şimdi...

    sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; bu dizi tek kelimeyle olağanüstü :) dizinin her bir bölümü sanat eseri olmakla birlikte, özellikle 3. bölümü (tekne sahneleri) sinema okullarında gerilim yaratma başlığı altında ders olarak okutulabilir, o derece muazzam bir işten bahsediyorum.

    elbette bu başarıda en büyük pay sahibi, dizi için özellikle tercih edilmiş eski usül hikaye anlatma arzusu. gerek atmosfer yaratımı, oyuncu seçimi, gerekse siyah beyaz renk tercihiyle izleyicisine beyaz perdenin klasik ve büyülü zamanlarını hatırlatan bir yapım ripley. kimi izleyiciye itici gelen, benimse tek kelimeyle bayıldığım siyah beyaz renk seçiminin nedenini dizinin yönetmeni steven zaillian şöyle , meraklısı için burada:

    "patricia kitabı yazdığında o zamanlar bu kitaptan bir film yapıldığını hayal etseydi, bu film siyah beyaz olurdu. elimdeki kitabın kapağı siyah beyazdı. bu yüzden aklımda o şekilde olması vardı. ayrıca bu hikayenin, onun anlattığı ve benim anlatmak istediğim hikayenin epey tekinsiz ve karanlık olduğunu hissettim. bunun parlak mavi gökyüzü, renkli kıyafetler ve bunun gibi şeylerle güzel bir italyan ortamında gerçekleşmesini hayal edemezdim."

    gelelim andrew scott'a... türk izleyicisinin 'in gönülçelen rahibi ya da 'un moriarty'si olarak bildiği aktör, son derece zeki, bir o kadar da şanslı bir manipülatör olan ripley karakterine resmen a'dan z'ye hayat vermiş. scott oyunuyla, hem aseksüel gibi görünen ripley'in dickie'nin hayatına öykünmesinin ötesinde bir şeyler olabileceğini hissettirmiş (bu noktada dizideki queer atıflarına dikkat), hem de zeki bir yalancının, tekinsiz bir katile dönüşümünü kusursuz bir şekilde resmetmiş.

    öte yandan, ripley'in bir kaybeden olarak zengin ve hedonist dünyaya merhaba dedikten sonra kendi benliğini bir kenara bırakıp kolaylıkla bir başkasına dönüşmesi, dönüşürken de öldürmesi, sınıflararası çatışma, sınıf atlama gibi okunabilir. eleştirmenlere göre, roman da, 1999 tarihli bol ödüllü film versiyonu the talented mr. ripley de, bu açıdan referanslar taşır. 1999 tarihli filmde 'un canlandırdığı tom ripley tiplemesinin sınıfsal çatışmayı gösterme açısından daha başarılı olduğunu da kabul etmek gerekir. ancak bu dizinin konsepti çok daha farklı, çok daha sofistike. 2024 model ripley'imiz daha karanlık, daha kasvetli bir karakter. dizinin cast'ında andrew scott'a yer verilmesinin nedeni de bana göre tam olarak budur. aktör de bu konsepti alıp arşa çıkarmıştır ve iddia ediyorum, bu yılın tv-dizi dünyası için dağıtılacak ödüllerde şimdiden bir numaralı adaydır :)

    dizinin diğer şahane detaylarına gelirsek... italya'nın, roma, atrani (my atrani :), napoli, palermo gibi şehirlerinin insanı 20. yüzyılın ortasına ışınlayan, tarih ve sanat kokan bol manzaralı güzelliği diziye adeta diğer bir başrol oyuncusu gibi katılmış. schindler's list'in (ve birçok başarılı filmin daha) senaryosunda imzası olan oscar ödüllü senarist ve yönetmen steven zaillian ve görüntü yönetmeni, dizi için estetik açıdan en doğru açıyı ve ışığı bulmak için çabalamış ve sanatseverlere unutulmaz kareler hediye etmiş. diziyi izlerken kaç kere durdurup manzarayı seyrettiğimi hatırlamıyorum :)

    keza, ünlü italyan ressam 'nun bazı tabloları dizinin hikayesinde kendine yer bularak, ripley'in beynindeki yanılsamaları anlamamamız için bir kapı olarak gösterilmiş. dizide kendini önce dickie ile özdeşleştiren ripley'in diğer öznesinin (dickie tarafından eserlerini mutlaka görmelisin diye önerilen) caravaggio olduğunu rahatlıkla görebiliriz. ripley, zekasını ve yazgısını eserleri üzerinden caravaggio ile özdeşleştirir, bu aslında hayatı boyunca bir kez bile sahip olmadığı ayrıcalığı ve statüyü getirir belki de. ya da kafasındaki sahtelik, gerçekle ancak bu şekilde örtüşür. işin o kadarını eleştirmenler söylesinler ama bu özdeşleşmenin öne çıkarılmasını dizinin genel havası içinde çok yerinde buldum. yine meraklısı için, dizide çokça gösterilen caravaggio'nun en ünlü eserlerinden "golyat'ın kafasıyla davut" hakkında güzel bir incelemeyi şuraya bırakıyorum. okuduğunuzda diziyle bağlantısını görmeniz . (Bu bağlantıyı atlamayın lütfen. K.)

    diziyi yeterince övdüysem şimdi biraz da magazinel bilgi vereyim;

    * dickie greenleaf'in babası herbert rolündeki kişi, casey affleck'e oscar getiren olağanüstü dram 'nin ödüllü senaristi ve yönetmeni 'dır.

    * ripley'in diğer kurbanı freddie miles rolündeki , ve 'ın aktör ve müzisyen çocuğudur. bence rolünde muhteşem bir iş çıkarmış ve nepo baby olmadığını ispat etmiştir :)

    * son bölümlerde bir sanat simsarı olarak ortaya çıkan geçmişte tom ripley karakterini canlandırmıştır. ilgili film için (bkz: ).

    2024'ü neredeyse yarıladık. bu yıl izlediğim yapımlara şöyle topluca bi baktığımda ripley'in pırıl pırıl parladığını rahatlıkla söyleyebilirim :) oldukça eski bir hikayenin, her şeyin hızlandığı, dijitalleştiği bir çağda, geçmiş zamanlara bir tür selam gibi anlatılması beni çok heyecanlandırdı ve mutlu etti. ruhunuz sanata doysun istiyorsanız adresiniz bu dizi :)

 
Son düzenleme:
Üst