Enki Bilal - Nikopol Trilogy - (İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Portekizce)

balkan

Onursal Üye
27 Şub 2016
3,926
41,942
Son düzenleme:

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,338
7,972
Sn. @balkan 'ın yukarıdaki eserlerini görmek benim için tam bir sürpriz oldu ! Zira gördüklerim , çizgi roman sanatının çok sevdiğim sanatçılarından birine ait. Ancak, bu eserleri gördükten sonra, bu kez hemen mesaj yazmak yerine, gelebilecek yorumları merak ettim, okumak istemiştim. Bu yüzden, bu mesajımı bir süre sonra yazdım.

Bu eserlerin sanatçısı Enki Bilal'i yıllar önce YKY tarafından yayınlanan '' Av Partisi '' albümü ile tanıdım. ( O zamanlar yayınevinin yöneticisi olan Enis Batur'un , YKY yayınları dahiline bu kitabı hangi düşüncelerle aldığını hala merak ederim ! ) Sanat eserlerinden sağlıklı anlamlar çıkarabilmek , daha doğrusu detaylı olarak hissetmek, bazen daha önce bilgi edinmeyi gerektirebiliyor. Nitekim '' Av Partisi ''ni bu grupta değerlendirebiliriz. Bir grubun , Polonya civarındaki, karlar altındaki ortamda yaptığı av partisi, aslında '' Sovyetler Birliği ''nin dağılma sürecini ele alıyordu. Artık alışageldiğimiz Bilal eserlerindeki renk cümbüşü ve çizimleri görerek macerayı okurken karşımızda başlı başına bir sanat eseri olduğunu anlıyoruz. Üstelik bu macerayı, senaryo yazarı Pierre Christin '' duvar '' yıkılmadan yıllar önce yazmıştı !! Ancak, başta da yazdığım gibi, maceranın anlam bakımından derinliklerine inmek, daha önce tarihi bilgi edinmeyi gerektiriyor. ( Örneğin Stalin dönemi uygulamaları )

Bilal'in '' Nikopol Üçlemesi ''ni daha sonra okudum. Sn. @kelkirpi 'nin yazdığı çok doğru, filmi de oldukça iyiydi. Tıpkı Av Partisi kitabında olduğu gibi Nikopol Üçlemesi de, ön planda '' görülen '' olay akışının katmanları arasında, siyasi ortam özellikleri dahil pek çok mesaj içeriyor. Sanatçının İstanbul ziyaretinde, konuşma yaptığı salonda bulunan kişilerden biri olduğum için, şanslı olduğumu da belirtmeliyim ! Bilal'in '' Nikopol Üçlemesi''ndeki gibi, 1980'lerden itibaren ilk döneminde ortaya koyduğu bilim kurgu ağırlıklı eserleri, sonraları hem çizim tarzı, hem de senaryolar açısından değişikliğe uğradı. Tıpkı Moebius örneğinde gördüğümüz gibi, giderek bambaşka tarzda kareler üretmeye başladı. Bazı eleştirmenlerce eleştirilen , çizgi roman karelerinden çok , resim sanatına daha yakın, adeta tablolar dizisi görülmeye başladı eserlerinin sayfalarında. Hala da o şekilde eserler üretiyor. ( Örneğin , diyarımızda Sn. @SenSei tarafından geçtiğimiz yıl paylaşılan '' Havanın Rengi '' şu linkte; https://www.cizgidiyari.com/forum/k/la-couleur-de-lair-havanin-rengi-one-shot.181147/ )

Çok teşekkürler @balkan . Dİğer nitelikli paylaşımlarınız yanında, bu Bilal kitapları da benim için sevindirici oldu.
 
Son düzenleme:

MelihAbi

Yeni Üye
9 Nis 2020
80
1,303
Istanbul
Enki Bilal ve Pierre Christin, Kasım 1992’de İstanbul’a gelmişlerdi ve Fransız Kültür Merkezi’nde kendi eserlerinin yer aldığı bir sergiye katılmışlardı.

O günlerde Cumhuriyet gazetesinde çalışan Kemal Gökhan Gürses bu efsane ikiliyle bir röportaj yapmıştı.

Bu röportaj, gazetenin yanı sıra, Levent Cantek’in çıkarttığı “Koloni” isimli çizgi roman fanzinin ikinci sayısında da yayınlanmıştı. (Haziran 1993)

(Bu fanzini Sarkis Paçacı’nın işlettiği “Naregatsi” isimli kafe ve çizgi roman dükkânından satın almıştım tesadüfen. Naregatsi, İstiklal Caddesi’nde Ağa Camii sokağındaydı. Sarkis sağ olsun, o günlerde her çizgi roman alışverişimde indirim yapardı.)



Koloni fanzinin bu sayısı forumumuzda mevcut, şuradan indirilebilir.


Fanzinde Enis Batur’un “Reşit İmrahor” mahlasıyla kısa ve sitemkâr bir giriş yazdığı bu röportajın yer aldığı iki sayfayı, görsel olarak buraya da ekliyorum:







1992 tarihli bu röportajda Enki Bilal “Türkiye’yi yaklaşık iki yıldır, yeni yeni tanıdığını” söylüyordu. Pierre Christin ise “aşağı yukarı 25 yıl önce Türkiye’ye gelmiştim” diyordu.

Pierre Christin’in başka bir büyük ustayla, André Juillard’la birlikte Eylül 2006’da yayımladıkları “Léna’s Odyssey” albümünün birinci cildine baktığımızda, Christin’in Türkiye’yi gerçekten yakından tanıdığı görebiliyoruz:

Fransız istihbaratı için “gönüllü ve geçici ajan” olarak çalışan kahramanımız Lena, Trabzon limanından Türkiye’ye giriş yapıyor, Afyonkarahisar üzerinden nihayet İzmir’e varıyor. İzmir’in Konak semtindeki “Kardiçalı Han”a uğruyor, Karaburun’daki bir villada birkaç gün kalıyor. Daha sonra Gaziantep’ten sınırı geçip Halep’e gidiyor, vs. Kısacası, Pierre Christin’in Türkiye bilgisi gerçekten etkileyici.





Bu vesileyle, maalesef ikisi de geçen yıl aramızdan ayrılan büyük ustalar Pierre Christin ve André Juillard’a selam gönderip saygılarımızı sunmuş olalım.
.
 
Son düzenleme:
Üst