eankara hazırladı. DAMPYR. Vampir, Dante, CEHENNEMİN KAPISI.

levon

Aktif Üye
Yeni Üye
18 Şub 2022
162
1,891
DAMPYR. ÇizgiRoman'da Vampirlerin kapısı. eankara, bizim için hazırladı. ÇİZGİ ROMAN SANATINDA DANTE UYARLAMASI DAMPYR - CEHENNEMİN KAPISI.
-- ‘’Diyar‘’ Üstadlarından Sn. Bakunin ile Dampyr üstüne söyleşi.
--Vampir ve Dampyr konusu için; ilgili yayınlar dışında, Avrupa, Balkanlar, Osmanlı ve Türk kaynakları.
--Giovanni Scognamillo, Mehmet Berk Yaltırık, Seçkin Sarpkaya.
--Dante Alighieri, John William Polidori, Mauro Boselli, Murizio Colombo, Moreno Burattini, Fabrizio Longo.
--Uzun lafın kısası, Dampyr ve Vampir'ler hakkında herşey.
--Haftaya; eankara'dan bir yerli çizgi roman incelemesi var. Uzun yıllar süren araştırmalara ve belgelere dayanan, bir kahramanlık öyküsünün ÇizgiRomanını inceleyeceğiz. Kurtuluş Savaşımızın önemli bir olayının ÇizgiRomanını, senaryo yazarı ve çizerinin, röportajı ile tanıyacağız.
cizgiromantik.com ile kalın

 

balkan

Onursal Üye
27 Şub 2016
3,544
35,456
İrlandalı yazar Bram Stoker, 1897 yılında yayınlanan "Dracula" isimli romanıyla, vampir'i Romanya'ya ait bir kültür! veya olay olarak nitelendirmiştir.

Vampirlerin Romanya'dan yayıldığı yönündeki yanlış inanışı, Üstat @eankara , her zamanki gibi titiz araştırmacılığı ile, vampir - dampir olayının Güney Yugoslavya (Bügün Sırbıstan, Makedonya ve kısmen Bosna Hersek)'da yaşanmış olaylarından kaynaklandığını detaylı olarak belgeleriyle açıklayarak düzeltmiştir.

Bu tür konulara meraklı olanların ilginç şeyler öğreneceği harika bir çalışma.

Teşekkürler Üstat @eankara.
 

thycoon

Aktif Üye
Yeni Üye
14 Şub 2011
446
1,865
Tamamen yabancı olduğum ve hiç ilgimi çeken bir olgu olmamasına rağmen @eankara'nın teferruatlı ve mükemmel çalışması konuyu cazip hale getiriyor ve diyarda paylaşılan Dampir paylaşımlarını da daha kıymetli kılıyor. Teşekkürler @eankara, emeğinize ve ellerinize sağlık.
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,119
76,966
hiçbiryerde :)
Çizgi roman dünyasının önemli karakterlerinden biri olan Dampyr hakkında çok çok kapsamlı bir inceleme olmuş, her zamanki 'eankara' tititzliği ile. Bakunün üstadın düşüncelerini okumak da çok mutlu etti beni. Şunu söylemek istiyorum, evet, Dampyr'in ana meselesi normal yaşamak isteyenler ve sömürenler arasındaki çatışmalar. Bir okul gibi aslında Dampyr maceraları. Teşekkürler, sevgi ve saygılar.
 

balkan

Onursal Üye
27 Şub 2016
3,544
35,456
Üstat @eankara 'nın, bu çalışmasında Sayın @levon 'unda belirttiği üzere, son zamanlarda DAMPYR'leri bizlere sunan Admin @bakunin ile söyleşisi de mevcut.

Bu çok önemli söyleşiyi dikkatle okumanızı öneririm.

Ben, bu vesileyle Üstat @bakunin 'in adını aldığı Mihail Bakunin'den sözetmek istiyorum.

Mihail Aleksandroviç Bakunin

(Rusça: Михаил Александрович Бакунин; 30 Mayıs [E.U. 18 Mayıs] 1814 – 1 Temmuz 1876), tanınmış bir Rus devrimci ve kolektivist anarşizm kuramcısıdır. Anarşist düşünürlerin ilk kuşağının temsilcilerindendir ve Anarşizmin babaları olarak anılan düşünürlerden biridir.

Hayatı

Bakunin, Moskova’nın Kuzeybatısı'nda, Torzok ve Kuvşinovo arasındaki Piramukhino köyündeki aristokrat bir ailenin çocuğudur. 14 yaşındayken Topçuluk Üniversitesinde askerî eğitim aldığı Sankt-Peterburg’a gitti. Eğitimi 1832 yılında tamamlandı ve Rusya İmparatorluk Muhafız Alayı’na düşük rütbeli bir subay olarak atandı ve Minsk’e, Gardinas’a, Litvanya’ya (artık Belarus) gönderildi. Babası Bakunin’in askerî veya sivil göreve devam etmesini istiyorduysa da, o 1835 yılında ikisini de terk ederek, felsefe okumayı umut ettiği Moskova’ya geçti.

Bakunin Moskova’da eski üniversitelilerden oluşan bir grupla arkadaşlık kurdu ve ardından sistematik bir idealist felsefe çalışmasına başladı. Özellikle de Schelling, Fichte ve Hegel’e yoğunlaştı. Başından beri o ve arkadaşları çalışmalarını, o dönem modern bilimin başkenti sayılan Berlin’e bir seyahat yaparak tamamlamak istiyorlardı. Bakunin’in âilesi bu yolculuğun masraflarını karşılamayı reddetti; ama sonunda yumuşadılar ve 1840 yılında yolculuğa çıktı.

O sıralar Bakunin’in plânı üniversitede profesör olmaktı (arkadaşlarının deyimiyle “doğruluğun râhibi”). Fakat daha sonra “Sol Hegelciler” adı verilen radikal öğrencilerle karşılaştı ve onlara katıldı. Berlin’deki sosyalist harekete dâhil oldu. Buradan Proudhon ve George Sand’le karşılaşacağı, Polonyalı sürgünlerin lideriyle tanıştırılacağı Paris’e geçti. Paris’ten İsviçre’ye seyahat etti. Burada bir süre kalarak sosyalist hareketlerde faâl olarak bulundu.

İsviçre’deyken, Bakunin Rusya hükûmeti tarafından Rusya’ya çağrıldı ve çağrıyı reddetmesi üzerine mallarına el konuldu. 1848 yılında Paris’e döndüğünde, Rusya’ya karşı ateşli bir saldırı başlattı ve bu Bakunin’in Fransa’dan sürülmesine neden oldu. 1848’in devrimci hareketleri kendisine demokratik bir kampanyaya katılma fırsatını verdi ve 1849 Mayısındaki Dresden ayaklanmasına katılması nedeniyle tutuklandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Bununla birlikte idam hükmü ömür boyu hapse çevrildi ve Rus yetkililere teslim edildi. Hapsedildi ve 1855 yılında doğu Sibirya’ya gönderildi.

Bakunin Amur bölgesine gitmek için izin talep etti ve buradan kaçmayı başararak Japonya’ya, ardından da 1861 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nden İngiltere’ye geçti. Geri kalan yaşamını batı Avrupa’da, özellikle de İsviçre’de sürgünde geçirdi. 1869 yılında Sosyal Demokratik Birliği kurdu. Bununla birlikte Birinci Enternasyonal’in uluslararası bir organizasyon olduğu ve yalnızca ulusal organizasyonların üyeliğe kabul edildiği bahanesiyle Bakunin’in kurduğu birlik Birinci Enternasyonal’e alınmadı. Oluşturulduğu yıl dağılan bu birliği oluşturan çeşitli gruplar daha sonra Enternasyonal’e ayrı ayrı katıldılar.

1870 yılında Bakunin Lyons’taki başarısız bir ayaklanmaya önderlik etti. Ayaklanma daha sonra Paris Komünü için örnek teşkil etti. Karl Marx ve Friedrich Engels daha sonra bu komünü onayladılar ve onu proletarya diktatörlüğünün bir örneği olarak tanımladılar; bununla birlikte Marx Lyons’taki ayaklanmanın erken ve maceracı bir ayaklanma olduğu görüşündeydi. Çünkü başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Aynı zamanda da Bakunin'in önderliğinde olması böyle bir değerlendirmeyi getirebilirdi.

Bakunin’in 1872’deki Lahey Kongresi’nde Marx’ın üstün gelmesiyle Enternasyonal’den tasfiye edilmesi, Marksist düşüncenin devletin nihâî çözülmesinden önce kurulmasını öngördüğü işçi devleti görüşü ile Bakunin’in böyle bir ara basamağa gerek olmadığına dâir görüşü arasındaki uyuşmazlığın açık bir temsili oldu. Marx’ın (dehâsını kabûl ederek) yaptığı sınıf çözümlemesini ve kapitalizme ilişkin öne sürdüğü ekonomik teorilerini kabûl etmekle birlikte, Devlet ve Otorite hakkındaki görüşlerini de son derece âciz, yetersiz buluyordu. Marx’ın küstah ve kibirli olduğunu ve yöntemlerinin komünist devrimi tehlikeye atacağını düşünüyordu. "Bakunin Yahudi kökenli olduğu için Marx’a saldırarak anti-semitist olduğunu da açığa vurdu" diyenler de vardır. Fakat ilginç olan Marx'ın redaktörlüğünü yaptığı Neue Rheinische Zeitung'da Bakunin'in Rus ajanı olduğunu iddia eden bir haberin ciddi imiş gibi yayınlanması ve Avrupa'da tüm burjuva basınının ve bunlara hâkim Yahudi kökenlilerin bu sözde haberi sık sık tekrarlamaları karşısında Bakunin anti-semitist sayılabilecek ifâdeler de kullanmıştır. Bu haber özellikle Marx'a çok yakın Utin (daha sonra Çar'dan özür dilemiş ve Rusya'da yaşamasına izin verilmiştir) tarafından sürekli gündemde tutulmuştur.

Bakunin 1873 yılında Lugano’da bir köşeye çekildi ve 13 Haziran 1876’da Bern’de öldü.

Politik görüşleri

Bakunin hangi isim ya da biçim altında olursa olsun, Tanrı da dahil olmak üzere tüm dış otorite sistemlerini reddediyordu. Ölümünden sonra 1882 yılında basılan Tanrı ve Devlet adlı eserinde şöyle yazıyordu:

“İnsanın özgürleşmesi yalnızca buna bağlıdır, çünkü o doğanın yasalarına itaât eder; onlar insana dışarıdan insanî veya ilâhî, kolektif veya bireysel her ne olursa olsun, herhangi bir yabancı irade tarafından empoze edildiği için değil, kendisi onları böyle kavradığı için.„

Böylece doğa kanunlarının farkına her insan kendisi varır. Bakunin'in akıl yürütmesi sonunda bu kanunların kendi doğasının kanunları olduğu için, bireyin bunlara uymaktan başka çaresinin olmadığı ve bu nedenle politik organizasyonların, yönetimlerin ve yasaların derhâl yok olacağı düşüncesine varır.

Bakunin aynı şekilde herhangi bir imtiyazlı konumu veya sınıfı reddetmiştir. Çünkü "bu ayrıcalığın acayipliğidir ve her ayrıcalıklı konum insanın kalbini ve zihnini öldürür. Ayrıcalıklı insan, politik yahut ekonomik fark etmez, zihnen ve kalben bozulmuş insandır".

Bakunin'in devrimci programını gerçekleştirme yöntemleri de onun prensiplerinden daha az anlamlı değildir. Bakunin’in tanımladığı gibi, bir devrimci özel bir ilgi veya duyguya izin vermeyen, din, vatanseverlik yahut ahlâk konusunda, onu kelimenin her anlamıyla var olan toplumu altüst etme görevinden saptıracak hiçbir şüphe taşımayan, sadık bir insan olmalıdır.

Mikhail Bakunin ve Karl Marx arasındaki anlaşmazlık, anarşizm ve Marksizm arasındaki farklılığa ışık tutar: Anarşistler ve Marksistler aynı ortak hedefi (sosyal sınıfların ve devletin olmadığı özgür, eşit bir toplumun yaratılması) paylaşmakla birlikte, bu hedefe nasıl ulaşılacağı konusunda büyük anlaşmazlıklar yaşarlar. Anarşistler sınıfsız, devletsiz topluma devlet aygıtı yoluyla değil emekçilerin özyönetim organları aracılığıyla ve proletarya diktatörlüğü gibi bir geçiş aşaması olmadan geçilmesi gerekliliğine inanırlar. Anarşistlere göre iktidar yozlaştırır. Marksistler böyle bir şeyin imkânsız olduğuna ve anarşistlerin çok idealist olduğuna inanırlar. Devlet aygıtını yok etmeyi değil ele geçirmeyi amaçlarlar. Marksistler sınıfsız ve devletsiz topluma, bir siyasal geçiş dönemi olan proletaryanın devrimci iktidarı (proletarya diktatörlüğü) ile geçileceğini öngörürler.

 
Üst