cagan73
Onursal Üye
- 17 Kas 2013
- 484
- 9,287
İtalya nın Siena şehrinde 1297 yılında inşaatına başlanan ve bittiğinde Siena şehri yöneticilerine ev sahipliği yapan “Palazzo Pubblico” isimli bir bina bulunmaktadır. Binanın ana salonunda 1338-1339 yılları arasında “Ambrogio Larenzetti” tarafından resmedilen üç görkemli fresk bulunur
1. freskte gözünüze ilk çarpacak detay, sağda oturan ve bir kral veya yöneticiye benzeyen kişidir. Etrafı kardinallerin farklı erdemlerinin temsilleriyle çevrilmiştir: sol tarafında Sebat, İhtiyat ve Barış; sağ tarafında da İtidal, Adalet ve Cömertlik
Siena'nın renkleri olan siyah ve beyaz bir giysi giyen yönetici, görünüşte adil ve yüce gönüllü bir yönetimi tasvir eder zira o dönemde şehir tek bir kişi tarafından değil seçilmiş bir yönetici grup tarafından yönetilmektedir.
Ayaklarının altında Siena'nın simgeleri olan Kurt ve ikizler, Roma'nın kuruluş mitindeki bir kurt tarafından emzirilen ikizler Romulus ve Remus'tan ilham alınmıştır
Yöneticinin başının üstüne bakınca C.S.C.V. harfleri görülür:
Bu harfler Latince "Commune Senarum Civitas Virginis", "Siena Komünü, Bakire'nin Kenti" diye çevrilebilir. Siena, Floransalıları yendikleri 1260'taki Montaperti Muharebesi'nden hemen önce Meryem Ana'yı şehrin koruyucusu olarak kabul etmişti.
Bu freskte "güç elde etme ve sonuçlarından oldukça farklı bir şey görülür. Yöneticiler arka plandadır ve toplumu temsil eden Komün ön plana çıkmıştır. Sienalılar bu örgütlenme biçiminin, "iyi yönetim" olgusu olduğunu kavramışlardı. Siena ve aynı dönemde İtalya'da serpilen diğer komünlerin ayırt edici tarafı, daha ileri düzeyde özgürlüktü. Bu sayede refahın daha geniş bir tabana yayıldığını fark etmişlerdi.
Bu algı ile günümüzden 2500 yıl önce iyon medeniyetinde keşfedilen yönetim biçimi, ilerletilerek tekrar tesis ediliyordu.
Freskin en sol köşesindeki Barış teması adeta freskin merkezini temsil ediyor.
Barışın solunda bir başka büyük figür olan Adalet oturmaktadır, bunu elindeki teraziden anlıyoruz. Teraziden iki çifte ip sarkar ve daha önce Siena'da konsül olarak görev yapan yirmi dört kişiyi temsil eden 24 figürü geçerek tablonun diğer tarafındaki yöneticiye ulaşır. Yirmi Dörtlere ipi veren concordia (uyum) adındaki oturan figürdür.
Uyum'un kucağında bir marangoz rendesi vardır. Rende kap yüzeylerini pürüzsüzleştirmek ve muhtemelen "hukukun üstünlüğü" anlamına gelen düz bir alan yaratmak için kullanılır. Bunun anlamı Siena yasalarının herkese eşit uygulandığıdır.
Toplumu temsil eden Yirmi Dörtlerin ipi tutmaları ama ip tarafından bir arada tutulmamaları önemlidir. Bu iktidarın onlara toplum tarafından verildiğine işaret eder, topluma hükmetmek için değil. Çifte ip tablonun diğer tarafındaki lidere ulaştığında bileği etrafında düğümlenmiştir. Devlet Adaletten türeyen iple prangalanmıştır. Güçler ayrılığı ilkesinin ilk defa resmedilmesidir bu olgu.
Freskin bahsedilmeye değer başka özellikleri de vardır: Yöneticinin ayakları dibinde, hafifçe sağda zırhları içerisinde diz çökmüş iki soylu bulunur. Bu tasvir komünün, kendileri de adalet tarafından sınırlandırılmış aristokratlar üzerindeki otoritesine işaret eder. Arkalarında ellerinde mızraklarla duran bir grup asker, muhtemelen yöneticilerin şehrin kırsalını korumaları için oluşturdukları özel gücü temsil etmektedir.
Tüm bunlar korkudan (barış nedeniyle), şiddetten (adalet nedeniyle) ve hakimiyetten (yasalar ve halkın yetkilendirmesiyle sınırlandırılan devlet ve seçkinler nedeniyle) özgür olmayı çağrıştırmaktadır.
Duvarın altına yazılan sözcükler de çok şey ifade eder:
Bu kutsal erdem (Adalet) yönettiği her yerde,
Pek çok ruha birlik aşılar;
Ve böyle bir amaç için,
Yöneticilerinin sırtlanacağı ortak menfaat (ben comun) için toplanan insanlar;
O bu devleti yönetmek için,
Gözlerini yüzlerin parlaklığına
Ve etrafında duran erdemlere,
Hiçbir zaman kapatmamayı seçer.
Bu nedenle zafer ona sunulmuştur.
Vergiler, harçlar ve toprakların lordluğu;
Bu nedenle savaşmadan,
Her sivil yurttaşın onu izlemesi,
Faydalı, zorunlu ve keyiflidir.
Burada önemli bir sözcük oyunu vardır. Ortak menfaat komünle özdeşleşir. Komün tarzı siyasi yönetim ortak amaca hizmet eder çünkü yönetici Adaletle bağlanmıştır ve gerçekten de yönetici ve Adaleti birbirine bağlayan yurttaşlardır. Fresk, komünün ortak iyiye hizmet etmesini sağlayanın, toplum tarafından yönetilmek olduğunu vurgular.
2. freske gelirsek (İyi Yönetimin Etkileri) Fresk kentin ve kır hayatının kuşbakışı bir tasvirini sunar. Sol tarafta kent insanlarla kaynıyor, ön tarafta bir grup kadın dans ediyor ama en çarpıcı olan tarafı serpilen iktisadi hayat.
Dans edenlerin sağ tarafında, bağlanmış bir atın ipini tutan bir adamla ayakkabı pazarlığı yapan bir kunduracı var. Onların sağında bir rahip vaaz verirken bir kadın zeytinyağı kavanozları veya muhtemelen şarapları satış için tezgahına yerleştiriyor. Başka bir adam yakacak odun dolu bir eşekle geçiyor. Bir grup dokuma tezgahında çalışırken diğerleri koyun sürüsüne bakıyor. Birisinde bir sepet diğerinde bir kuş olan iki kadın muhtemelen pazara gidiyorlar. Nihayet en arka tarafta mallarla yüklü iki at geçip gidiyor. Freskin tepesinde bir inşaat ekibi gökyüzüne dikilen güzel kuleleri daha da yükseltmekle meşgul.
Freskin sağ yarısında iyi yönetimin kırsal alandaki etkileri anlatılıyor.
Burada prangalanmış devletin ve yarattığı özgürlüğün sağladığı iktisadi zenginlik ve hareketlilik karşımıza çıkıyor. Kırsal alanın tasvirinin üzerinde duran güvenlik figürünün elinde, zenginliği özgürlüğe bağlayan bir parşömen var:
Bırakalım herkes korkusuzca ve özgürce yürüsün,
Ve bırakalım herkes tohumlarını ekebilsin,
Böyle bir komünü,
Bu kadın yönetimi altında tutacaktır,
Çünkü O suçluların ellerinden tüm güçlerini almıştır.
Fresk bu hislerle uyumlu bir manzara tasvir eder. En önde bereketli buğday tarlasının önünde alın terleriyle çalışan köylüler görünür. Bir av partisi, taş döşeli bir yoldan giderek şehir kapılarını ardında bırakırken, yolun karşı tarafından bir grup tüccar ellerindeki malları ve bir domuzu satmak için beraberlerinde getirirler.
Arka tarafta bir grup insan tohum eker, ekin biçer ve tahılları harmanlar. Bakımlı tarlalar ve evlerin ortasında her şey huzur dolu ve müreffeh görünmektedir.
Mesaj açıktır: İyi yönetimin çok sayıdaki yararlarından en önemlisi ekonomik refahtır.
Buraya kadar “İyi Yönetim Alegori” sini inceledikten sonra 3. ve sol taraftaki freske gelirsek:
Burada kötü yönetimin iktisadi neticelerini ortaya koyan “Kötü Yönetim İçin Alegori” görülür.
Bu fresk diğerleri kadar iyi muhafaza edilmemiş olsa da mesajı açıktır. Sivri dişleri ve boynuzları olan "Tiranlık" (despotizm) figürü freske hakimdir. Ayaklarının altında, bağlı halde Adaleti görürüz. Yukarıya çıktıkça Cömertlik veya İtidal yerine Kendini Beğenmişlik, ihanet, Zalimlik, Sahtekarlık ve Kargaşayı görürüz. En sol köşede kılıcı havada Savaşı buluyoruz.
Savaşın yanında, elinde rende yerine bir nesneyi kesmek için testere tutan Bölünmeyi görüyoruz. Buradaki mesaj, toplumu ayrıştıran ve savaş getirenin Bölünme olduğudur. Freskin arka planı Tiranlığın iktisadi neticelerini canlı olarak tasvir ediyor. Sola doğru kent ıssız görünür. Taş yığınları her tarafa saçılmış, duvarları ve balkonları deliklerle dolu evler harabeye dönmüştür. Bir cinayet işlenmektedir. Alışveriş veya ticaret yapılmıyordur. Kötü yönetimin kırsal neticeleri olan terk edilmişlik ve yoksulluk da ortadadır.
Bir ordu ıssız bırakılmış tarlalarda kol gezer. Evler yakılmış, ağaçlar kurumuştur.
3. ve bu son freskte Despotik Devletin yol açtığı ve kötü yönetime mal edilen iktisadi sonuçların çarpıcı bir tasviri güçlü bir şekilde anlatılmaktadır.
Günümüzden 700 yıl önce, Demokrasi ve Güçler ayrılığı kavramlarının halka sağlayacağı huzur, barış ve refah olgularının, hem bu kadar net bir şekilde anlatıldığı hem de önemli bir sanatsal ifade ile resmedildiği bu sanat eserinin, toplumsal tarihin en değerli varlığı olduğunu söylemek belki de hiç aşırıya kaçmayacaktır.
2024 Nobel ekonomi ödülüne; kurumların oluşumu ve refaha etkilerine ilişkin çalışmalarından dolayı Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James Rinson layık görüldü.
Nobel ödülü getiren teoriyi basitçe ifade edersek, devletler arasındaki gelişmişlik farkı, devlet kurumlarının ne kadar doğru çalıştığı ile alakalıdır. Kurumlar ne kadar özerk ve bağımsız olurlarsa toplumun refahı da aynı derecede artacaktır.
Kitaplarında, güçlü bir devletin güçlü toplumsal kurumlar ile zincirlenebildiği toplumların refah seviyesinin nasıl arttığı tarih boyunca pek çok örnek ile anlatılmaktadır.
Fakat bu çok kolay bir şey değildir:
Özgürlük ve refah, ne devletin çok güçlü olduğu baskıcı rejimlerde, ne de devletin zayıf olduğu Kaos ortamında filizlenebilir.
Özgürlüğün ve refahın gelişmesi için devlet ve toplumun birlikte ve dengeli bir şekilde hareket etmesi gerekir. İşte bu dengeye dar koridor deniliyor. Devletin çok güçlü olduğu ve toplumu oluşturan bireylerin pasif olduğu durumlarda otoriter rejimler ortaya çıkıyor, özgürlükler kısıtlanıyor, devlet vatandaşının hayatının her alanına müdahale ediyor.
Devlet çok zayıfsa toplum kontrolsüz bir biçimde hareket ettiği için hukuk, adalet ve düzen sağlanamıyor ve bu kaosta anarşiye yol açıyor. Devletin otoritesinin zayıf olması durumunda ülkeler uzun süre iç çatışmalar ve istikrarsızlıkla mücadele ederler.
İdeal denge de devlet yeterince güçlü olmalıdır ki düzeni ve hukuku sağlasın ancak çok da güçlü olmamalıdır ki bireysel özgürlükler kısıtlanmasın. Toplumu oluşturan bireylerin yeterince güçlü olması ise devleti şeffaf ve hesap verebilir hale sokacaktır.
Toplumun güçsüz olduğu durumlarda, devletin kurumları halka değil yönetenlere hizmet etmeye başlar ki bu durum ülkelerin sürekli yoksul kalmalarına neden olur. Bu durumda kurumlar herkese eşit fırsatlar sunmak yani kapsayıcı olmaktan ziyade sömürücü ve dışlayıcı hale gelirler.
İşte bu olgular binlerce yıllık toplumsal tarih içinde düzinelerce tarihsel örnek ile açıklanıyor.
Bu açıdan Daron Acemoğlu nun kitaplarının ana temasına “ekonomi ve yönetim tarihi” adını çok rahatlıkla verebiliriz.
Not: Kitap resimleri tanıtım amaçlıdır, link içermez
Son düzenleme: