Progresif ve Psychedelic rock'ın efsanesi Pink Floyd..

Muhammed AĞAR

Aktif Üye
11 Ağu 2012
353
1,528
Benim avatarımda ki kişi Syd Barrett'tır. :)
Kaynak : Wikipedia

Pink Floyd, dünya çapında başarıya ulaşmış, progresif rock ve psychedelic rock müzik grubudur. Felsefik şarkı sözleri, yenilikçi albüm kapakları, etkileyici-grift sahne şovları ile anılırlar. Dünya çapında 230 milyon albüm satışıyla dünyanın en başarılı rock müzik gruplarından biridir. Pink Floyd, Rolling Stone dergisinin Tüm Zamanların En İyi 100 Sanatçısı listesinde 51. sırada bulunmaktadır. Grubun gitaristi David Gilmour ise Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi arasında 14. sırada yer almaktadır.

Eski üyeler
Syd Barrett
Roger Waters
David Gilmour
Rick Wright
Nick Mason

Kuruluş;
Grubun ilk oluşumundan sonraki kayıtları ve çalışmaları psychedelic rock tarzından oldukça uzaktı. Ve grup o zamanlar ciddi anlamda dinlenen ve de beğeni toplayan Jazz müziğini, alt yapıları olarak benimsedi ve müziklerindeki bateri ve gitar alt yapılarını Jazz akorları üzerine kurarak başarı sağladı. Daha sonra kendilerini geliştirerek kendi müziklerini oluşturdular. Bunun ismi ne jazz ne de psychedelic rock'tı. Bu, dünyada ilk defa diğer müzik türlerinden farklılığını gösteren bir müzikti. Bu Pink Floyd gerçeğiydi. O zamanlar tüm dünya Pink Floyd'u konuşuyordu. Müzik otoriteleri bile ne yorum yazabileceklerini bilmiyorlardı.
Grup "psychedelic rock" tarzları ve görselleri çok iyi kullandıkları konserler ile Londra yer altının en önemli gruplarından biri haline gelmişti. 1966'da daha bir firmayla anlaşmamışken gazeteci Peter Whitehead'ın çektiği Tonite Let's All Make Love in London belgeselinde şarkılarıyla yer aldılar.
1966'da ilk kez bir müzik şirketiyle anlaştılar. 1967'de Arnold Layne single'ı ile müzik dünyasına girdiler. 20. olan bu single'ı See Emily Play takip etti. Şarkı 6. olmuş ve grubu ünlü program "Top of the Pops"'a çıkartmıştır. İlk albümleri The Piper at the Gates of Dawn bir şarkı dışında tamamen Barrett imzalıydı. Albüm İngiltere'de büyük bir başarı kazandı. Amerika'da albüm çok iyi satmasa da grup Jimi Hendrix ile beraber turneye çıkıp kendini tanıttı.

Syd Barrett'in ayrılışı;
Kompleks bir sound'a sahip bu albümden sonra Syd Barrett ruh sağlığını gittikçe kaybediyordu. Stüdyolara katılmayan, konserlerde iyi performans göstermeyen Barrett'in yanında grup elemanlarının arkadaşı David Gilmour da gitara alındı. A Saucerful of Secrets grubun beş kişi ile yayınladığı tek albümdür. Ancak Barrett, sadece Jugband Blues adlı şarkıyı yazmış ve Remember A Day'de gitar çalmıştır. Sorunlarının artmasıyla sadece söz yazarı olarak grupla anlaşan Syd daha sonra gruptan ayrılmıştır.
Yeni Pink Floyd, grubun beyni Barrett'ten sonra kendilerini bulmak için stüdyoda uzun zaman geçiriyordu. Grup zaman zaman Careful With That Axe, Eugene gibi uzun ve deneysel şarkılar üzerinde çalışıyorlardı. Vokalleri ise Waters, Gilmour ve Wright üçlüsü değişerek yapıyorlardı. Grup 1969'da More filminin soundtrack'ini yaptı. Albümde daha önceden yaptıkları bestelerin yanında film için özel besteler yaptılar.
Pink Floyd 1969'da ilk iki LP'lik albümleri Ummagumma'yı çıkarmışlardı. İlk LP'si 4 tane canlı performanstan ikinci LP ise grubun solo çalışmalarından oluşmuştu. İkinci disk'te bulunan solo şarkılardaki psychedelic özellikler hem dinleyiciler hem de eleştirmenler tarafından çok başarılı bulunmuştu.

Pink Floyd'un yükselişi;
1970'de Atom Heart Mother yayınlandı. Grup albümün ilk şarkısını 23 dakikalık bir beste olan "Atom Heart Mother"ı bir orkestrayla kaydederek oluşturmuştu. Grubun üç elemanının da solo eserleri ve bir tane daha deneysel parçadan oluşan albüm Floyd'un o dönem en çok satan albümü olmuştu. Grup üyeleri daha sonra bu albümü beğenmemiş olsalar bile deneyselliği, ses efektleriyle Pink Floyd ile bütünleşecek elementlerin bulunduğu ilk albüm olmuştu. Floyd albümün başarısıyla ilk Amerika turnelerine çıkmıştı. Albümün ismiyle ilgili soru soran gazetecilere grup üyelerinden Nick Mason şöyle cevap veriyordu: "Her şey atomik bir kalp makinesiyle hayata bağlanmış hamile bir kadının gazete manşetine çıkmasıyla başladı. Dünyanın annesini ya da dünyanın kalbini düşünmek istiyorsan ineklerle başlık arasındaki bağlantıyı da görürsün."
Grup 1971'de ilk dönemlerindeki teklilerinin toplandığı Relics albümünü çıkardı ve Zabriskie Point albümüne şarkılar verdi. Aynı yıl içinde bulunan "Echoes" parçasıyla dikkat çeken Meddle yayınlandı. Ses efektlerin daha da dikkat çektiği albüm, grup tarafından da grupça çalıştıkları ilk albüm olarak görülmüştü. Albüm İngiltere listelerinde 3 numaraya kadar çıktı.
1972'de çıkan Obscured By Clouds, "La Vallee" adlı filmin film müziğiydi. Albüm bir önceki Meddle'a göre daha sade olmasıyla dikkat çekiyordu. Albüm eleştirmenler tarafından çok beğenilmese de ilk kez Amerika listelerine ilk 50'den giriyordu. Free Four şarkısı ise Amerika'da bir hit haline geldi. Şarkı daha sonra çok konu olacak Roger Waters'ın babasıyla ilgiliydi. Albüm Waters gruptan ayrılana dek David Gilmour'un son yazdığı sözleri içeriyordu.

Dark Side Of The Moon;

Grubun sonraki albümü Dark Side of the Moon (bu isim astronomik bir anlamdan ziyade, kişinin cinnet geçirmesiyle ilgilidir)[4] Mayıs 1972 ile Ocak 1973 arasında kaydedildi. Albüm Mart 1973'de piyasaya çıktı. Albümün mühendisliğini Alan Parsons yaptı. Parsons'a Chris Thomas da destek verdi. Thomas özellikle albümdeki "Us and Them" parçasındaki yankılar gibi dikkate değer değişiklikler yaptı. Albüm Britanya ve Amerika müzik listelerine birinci sıradan girdi. Özellikle grup üyelerinden David Gilmour ve Nick Mason'a göre bu albüm müzikal açıdan Meddle veya Atom Heart Mother'dan daha iyi değildi; fakat ilk defa albüm tanıtımı için belirli bir para ayrılmıştı ve basın gruba destek vermişti. David Gilmour albümün müzikal başarısını parçaların daha önce canlı olarak çalınması ve parçaların bildinmesine, dolayısıyla kayıtların iyi olmasına bağlıyordu. Albümde saksafon kullanımı ve Wright'ın piyano stili bazı parçalara bir caz havası katıyordu, bayan vokalistler yer alıyordu.
Albümde bütün parçaların sözleri Roger Waters tarafından yazılmış ve tematik şekilde birbirlerine bağlanmıştı. Grup artık dünya ve insan sorunlarına odaklanan ve tek bir konu ve ton etrafında yoğunlaşan bir müzik yapmaya karar kıldı.
Dark Side of the Moon dünya çapında 50 milyondan fazla satarak dünyanın en çok satan ikinci rock albümü olmuştur. Bu albümle beraber grubun basçısı Waters'ın grupta egemenliği daha ön plana çıkmıştır. 1969'dan beri İngiltere'de single yayınlamayan Pink Floyd bu albümden Money şarkısını yayınlamış ve bir numaraya oturmuştur.
Albümün başarısı A Nice Pair (İlk iki albümün birlikte olduğu bir toplama), Syd Barrett (Barrett'in iki albümünün beraber olduğu bir toplama) ve Pink Floyd: Pompeii Konseri gibi materyallerin yayınlanmasına neden oldu. Bu toplamalar Pink Floyd'un ilk dönemlerini de yeni dinleyicilere daha yakından tanıttı.

Wish You Were Here;
Pink Floyd stüdyo'ya Ocak 1975'de geri döndü. Alan Parsons grubun kendisiyle çalışmaya devam etmesi önerisini kendi çalışmalarına öncelik vermek için reddetti, grup da More albümünde çalıştıkları Brian Humphries ile anlaştı. Grup Dark Side of the Moon albümünün başarısından sonra yeni fiziksel ve duygusal olarak bitkin durumdaydı.
Yaratıcı bir yönü olmamasına karşın Waters, yeni bir konsept için araştırmaya girişti. Grup 1974'de çıktığı Avrupa turnesinde üç yeni besteyle hayranlarının karşısına çıktı. Bu besteler sonraki albüm için bir başlangıç noktası oldu. Bu bestelerden birinde Gilmour tarafından çalınan bir gitar solosu Waters'a grubun eski üyesi ve kurucusu Syd Barrett'i hatırlattı. Albüm Eylül 1975'de piyasaya çıktı. Albümde yer alan Shine On You Crazy Diamond ve Wish You Were Here parçaları da Barrett'ın anısına idi. "Shine On You Crazy Diamond" içindeki slide guitar ve psychedelic havayla Barrett günlerine bir gönderme yapıyordu. Şarkının sonunda Rick Wright See Emily Play'den bir bölüm çalıyordu. Diğer şarkılar ise müzik endüstrisine karşı bir eleştiriydi.
Albüm kayıtları sırasında Syd Barrett stüdyoyu ziyaret etmişti ancak grup elemanları fiziksel olarak değişmiş Syd Barrett'i tanımamışlar, tanıyınca da gözyaşlarına boğulmuşlardı. Ona besteledikleri şarkıları dinletmişlerdi ve daha sonra Barrett stüdyodan ayrılmıştı. Bu grubun Barrett'i son kez gördüğü andı.
Waters o günleri şöyle anlatıyor: "Çok garipti, sözler yazılmıştı ve aslında Syd ile ilgiliydi, geri kalan her şey başka bir şey anlatabilirdi ama neden sözleri Syd hakkında yazmaya başladım, bunu bilmiyorum. Sanırım Dave'in solosu ve onun hüzünlü sound'u beni oraya götürdü. Aslında Syd'in durumunun grubun genel durumunun bir sembolü olması 'Wish You Were Here' kayıtlarının başlamasından çok önceydi. (...) Elbette o çok önemliydi, grup Syd olmadan asla başlayamazdı. Çünkü her şeyi yazan oydu. Onsuz hiç bir şey olmazdı ama diğer yandan onunla da yürüyemezdi. Rock'n Roll tarihinde Syd önemli olabilir ya da olmayabilir ama Pink Floyd için insanların düşündüklerinden çok daha önemli. Kendimi yıllarca onun tehdidi altında hissettim. Ama o 'Wish You Were Here' kayıtlarında geldiğinde karşımda iri, şişman, kel, delirmiş bir insan buldum ve gözyaşlarımı tutamadım."
Wright ise olaydan şöyle bahsediyor: "Bütün albüm Dave'in baştaki gitar solosundan yola çıktı, çok güzel bir soloydu. Sonuçta bence albüm bizim en iyi albümümüz oldu, çünkü en renklisi ve en duygusalıydı. 'Shine On' un sözleri Syd için yazılmıştı. Stüdyoya yürüyerek gelmiştim. Roger masasında miksaj yapıyordu, sonra onun yanında oturan şişman, kel bir adam gördüm. Bunu garipsemedim çünkü insanların bizi merak edip gelmesi normaldi. Sonra roger 'Bu adam kim bilmiyorsun değil mi?' dedi. 'Bu Syd'. Büyük bir şoktu, çünkü onu 6 yıldır hiç görmemiştim. Ayağa kalktı, dişlerini fırçaları, yeniden oturdu ve 'Pekala gitarı ne zaman çalacağım?' dedi. Tabii yanında gitarını getirmemişti. Biz ise 'Üzgünüz Syd, gitarların işi bitti', dedik."

Son çalışmalar;
Grup 1996'da "Rock 'N Roll Hall of Fame"e girmeye hak kazandı Törende Roger Waters bulunmadı. 2000'de Is There Anybody Out There? The Wall Live 1980-81 konser albümü ve 2001'de best of Echoes yayınlandı. 2003'te Dark Side of the Moon yeniden yayınlandı. 2004'te ise Nick Mason "Inside Out" isimli Pink Floyd kitabını yazdı.
Gilmour, Mason ve Wright 2003'te ölen menejerleri Steve O'Rourke için birleşip "Fat Old Sun" ve "The Great Gig In The Sky"'ı cenazede çaldılar. 1981 yılındaki Earls Court (Londra) konserinin ardından bir daha sahnede birlikte görülmeyen grubun orijinal kadrosu 2 Temmuz 2005 tarihinde Londra Hyde Park'ta düzenlenen Live 8 yardım konserlerinde 24 yıl sonra bir araya geldi ve "Breathe", "Money", "Wish You Were Here" ve "Comfortably Numb" parçalarını canlı olarak çaldı.
Grup kurucularından Syd Barrett, 7 Temmuz 2006'da pankreas kanserinden dolayı hayatını kaybetmiştir. 2007'de ise onu anma konserinde Roger Waters sahne almıştır, konserin sonunda ise sürpriz olarak Gilmour, Mason, Wright Arnold Layne'i çalmışlardır. Gecenin son şarkısında tüm konuklar beraber "Bike"ı söylemişlerdir ancak Roger Waters, diğer Floyd üyeleriyle sahneye çıkmamıştır. Grubun piyanisti Richard Wright da 15 Eylül 2008 tarihinde açıklanmayan bir kanser çeşidinden dolayı yaşamını yitirdi.
Syd Barrett ve Roger Waters'tan sonra grubun üçüncü lideri olarak nitelendirilen David Gilmour gelen turne tekliflerini "Artık yaşım ilerledi. Pink Floyd'un stüdyo ve turne stresini kaldıramam" diyerek geri çevirmektedir. Bu açıklama, bir bakıma Pink Floyd'un ebedîyen dağıldığını ve bir daha birleşmeyeceğini göstermektedir.

Üyeler
Syd Barrett – lead vokal, lead gitar (1965–1968)
David Gilmour – lead vokal, lead gitar, bass gitar, klavye, özel efektler (Aralık 1967–1996, 2005, 2011)
Bob Klose – gitar (1965)
Nick Mason – davul, perküsyon, programlama (1965–1996, 2005, 2011)
Roger Waters – lead vokal, bass gitar, diğer gitarlar, perküsyon, programlama (1965–1985, 2005, 2011)
Richard Wright – klavye, vokal (ara sıra lead), org, piyano, sintesayzır, mellotron (1965–1979, 1987–1996, 2005)

 
Son düzenleme:

lotoloto

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
6 Kas 2009
4,136
20,726
Evet sevgili Muhammed Ağar;
benim içinde bu yüzyıla damgasını vurmuş, en büyük müzik topluluğudur.
Seviyelerine henüz ulaşılamadı.
Ben şahsen bu müzik ortamında ulaşılacağını da zannetmiyorum.
Beste , yorum , vokal mükemmel.
Ne söylesem az. Oğullarım da benim gibi hastası.
Teşekkürler.
Sevgi ve saygılar.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Muhammed AĞAR

Aktif Üye
11 Ağu 2012
353
1,528
Evet sevgili Muhammed Ağar;
benim içinde bu yüzyıla damgasını vurmuş, en büyük müzik topluluğudur.
Seviyelerine henüz ulaşılamadı.
Ben şahsen bu müzik ortamında ulaşılacağını da zannetmiyorum.
Beste , yorum , vokal mükemmel.
Ne söylesem az. Oğullarım da benim gibi hastası.
Teşekkürler.
Sevgi ve saygılar.

Efsane demek bile seviyelerini aşağı çekiyor. :)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

timed

Onursal Üye
19 Eki 2009
2,330
9,556
Teşekkürler dostum.
Bence en hüzünlü öykü , Syd Baret'in stüdyoya gelip ben de gitar çalacakmıyım demesidir.
Alkol ve uyuşturucu tamir edilemez bir yıkım yapmış adamda ve grup üyelerinin gitarları kayıt ettk demesiyle de stüdoyu terk etmiş ve bu onu son görüşleri olmuş.
Bu abi öldüğünde üzülmüştüm ve bir hafta sürekli wish you were here dinledim.
 

Muhammed AĞAR

Aktif Üye
11 Ağu 2012
353
1,528
Teşekkürler dostum.
Bence en hüzünlü öykü , Syd Baret'in stüdyoya gelip ben de gitar çalacakmıyım demesidir.
Alkol ve uyuşturucu tamir edilemez bir yıkım yapmış adamda ve grup üyelerinin gitarları kayıt ettk demesiyle de stüdoyu terk etmiş ve bu onu son görüşleri olmuş.
Bu abi öldüğünde üzülmüştüm ve bir hafta sürekli wish you were here dinledim.

Ben de çok üzülmüştüm ölümüne :/

Aktardığın bilgiler için teşekkürler, nedense ben hep Pink Floyd ve Dire Straits gruplarını karıştırırım..

Pek bi yakınlık göremedim :)
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,599
35,062
İstanbul
Pink Floyd denince aklıma direk, tek kelime ile bir başyapıt olan "Another brick in the wall" geliyor. Bu parçayı ilk dinlediğim sıralarda bir arkadaşımdan, parçanın, eğitim sistemini eleştirdiği için bir çok ülkede yasaklandığını duynmuştum.

 
Üst