Bitlis

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,314
50,076
NeverLand
btls.jpg

Genel Bilgiler

Yüzölçümü: 6.707 km²

Nüfus: 388.678 (2000)

İl Trafik No: 13

Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Bitlis'i, güneyden Siirt, batıdan Muş, kuzeyden Ağrı illeri ve doğudan Van Gölü çevreler.

Bitlis, Kaleleri ve Türk İslam eserleriyle önemli bir ildir.

İlçeler: Adilcevaz, Ahlat, Güroymak, Hizan, Mutki ve Tatvan' dır.

rg.jpg

Tarihçe

Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan Bitlis, Van Gölü’nün batısındadır. İsmi Makedonya Kralı Büyük İskender’in, şehirdeki kaleyi yaptırttığı komutanlarından Bedlis’ten gelmektedir. Tarihsel yapıların ağırlıkta olduğu bir vadi içinde kurulduğundan “ Vadideki Güzel Şehir” diye anılır. Bitlis M.Ö.400 yıllarında Urartular’ın yerleşim alanıydı. M.Ö.11. yüzyıla kadar Urartular’ın yurdu olmaya devam eden ve 7. Yüzyıla kadar Asurlular’ın, 6. Yüzyıla kadar ise Medler’in yönetimi altında kalan Bitlis, daha sonra Pers Krallığının kurulması ile 2. Darius tarafından ele geçirilmiştir. M.Ö.4. yüzyılda Makedonya Kralı Büyük İskender’in yönetimi altına giren ve M.S.2. yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Trayan tarafından ele geçirilen Bitlis, 7. Yüzyıla kadar Bizans yönetiminde kaldı.

BitlisYeni0158.jpg

Türkler’in 10. Yüzyılla birlikte başlayan Anadolu akınları sırasında önemli bir uğrak yeri haline gelen ve bu tarihlerde Alparslan ve ordularını Ahlat’ta konuk eden Bitlis, Türkler’in Anadolu’ya açılmasında çok önemli bir rolü de üstlenmiş oldu. 13. Yüzyılda Eyyübiler ve daha sonra Harzemşahlılar ve Moğolların saldırısına uğrayan ve 1514 yılındaki Çaldıran Savaşıyla Osmanlı egemenliğine giren Bitlis, Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresi altında ilim, sanat ve kültür merkezi haline geldi. Birinci Dünya Savaşı Esnasında bir süre Çarlık Rusya’nın işgali altında kalan Bitlis, Cumhuriyettin ilanından sonra il yapıldı.

ahlatmezar.jpg

Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere kucak açan Bitlis’te, bu dönemlere ait birçok kale, cami, medrese, köprü ve kervansaray yapıları bulunmaktadır. Bu nedenle geçmiş medeniyetlerin kültür ve sanat kalıntılarıyla yan yana yaşamak mümkündür. Nemrut Yanardağı’nın patlamasıyla oluşan Van Gölü’nün, yarısından fazlası Bitlis İl sınırları içerisindedir. Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz İlçeleri Van Gölü sahillerinin güzelliklerini, kendi tarihi özellikleriyle bütünleştirir. Özellikle uzun yıllar Selçuklu egemenliği altında kalan Ahlat’ta dünyaca ünlü kümbet adı verilen anıt mezarlar ve mezar taşları, Adilcevaz İlçesi’nde ise Urartular’a ait eserler ve özellikle Kef Kalesi, ilin tarihi zenginliğinin halkalarını oluştururlar.

Bitlis.jpg

EFSANE

Gerek Makdis’i gerekse Şerefname’nin yazarı tarihçi Sultan Şerefeddin biri Romanlılar ülkesine diğeri de Farslar’a ait yazdıkları kitaplarda, Büyük İskender için iki boynuzlu İskender diye söz ederler. Çünkü İskender’in alnında boynuz şeklinde iki et parçası vardı. Başka bir açıklamada da, her 32 yıla karn deniyor. Yıldızlarda her 32 yılda bir döndükleri için ve de Alexander (İskender) 32 yıldan fazla yaşadığı için kendisine iki karnlı adam da denmektedir. İki Karnlı Bey ( Alexander ) bu bölgeleri zapt edip Dicle kıyısına eriştiğinde, bu ırmağın berrak suyundan içer, suyun sağlığa yararlı olduğuna kanaat getirir. Oradan Diyarbakır’a gelir. Sonrada Batman kıyısından giderek Kefender Kalesi’ne varır. Fakat Bitlis’ten çıkan sudan içer içmez gözleri ışıkla dolar. Kefender’den Bitlis’e vardığında nehrin iki yatağa ayrıldığını görür. Bunun üzerine önce Avih vadisinden akan sudan içer suyun pek yararlı olmadığını anlar. Fakat Bitlis Kalesi’nin doğusundaki kaynaklardan içince, hemen orada sakin bir uykuya dalar. Bu kaynağın suyundan yedi gün boyunca içer. Kendisinde hiçbir hastalığın kalmadığını görünce hizmetçisi Bidlis’i yanına çağırır, “benim sadık hizmetçim eğer Chasulchas olmak istiyorsan, hazinemden keselerle yeteri kadar altın al ve hemen şuraya bir kale kur. ( Bir kese 2000 altın ) Çapakçur’ dan döndüğümde bitmiş olsun. Öyle bir kale olmalı ki alınması güç olsun. Bu kaleyi ben bile kuşatsam, almakta zorluk çekeyim.”
Bu emri alan Bidlis, tüm ünlü yapı ustalarını, fen bilimcileri, fizikçileri, mühendisleri kalenin yapım işleriyle görevlendirir. Bidlis, kalenin yapım işi bittikten sonra kaleye taşınır. Çapakçur’un alınışından dönen Alexander, kaleyi kuşatır. Fakat bir türlü kaleyi alamaz. “Hey, seni dinsiz adam. Bana karşımı gelmek istiyorsun?” der. Sonrada kaleye her taraftan saldırı emri verir. Yığınla asker gece gündüz kaleye saldırır. Fakat nafile, sonuç değişmez. Büyük İskender, kaleye kapanmış olan Bidlis’in karşısında çaresiz düşer. Bidlis’e şunları söyler.
“İşlediğin tüm bu suçlara rağmen seni bağışlıyorum. Çık dışarı.” Alexander’in gönderdiği elçileri Bidlis tersyüz eder. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, eski efendisinin ordusunu mancıklarla taşa tutar. Demir oklar yağdırır Alexander’in ordusuna, ordudan çok insan ölür. Savaş bu şekilde 40 gün sürer.
41. gün kalenin kayalıklarındaki bir mağaradan eşek arıları bir bulut gibi dışarı çıkarlar. Her bir arı neredeyse bir serçe kadardır. Askerler ve hayvanlar, arılardan kaçmaya başlarlar. Arılar, Alexander’in burun ve kulaklarını sokarak neredeyse öldürürler. Oda çareyi kaçmakta görür. Bu olay Alexander’i oldukça yorar. Muş ovasına doğru geri çekilir.

İşte tam bu sırada Bidlis, kaleden ayrılarak içinde mücevher olan bir kutu , kalenin anahtarı ve diğer armağanlarla Alexander’a gider. Hediyeleri atının ayakları altına bırakan Bidlis yeri öper. Sonra da hediye kutusunu kendisine sunar. Alexander “ Hey, sen kahır olası adam. Neden bunca askerimi öldürdün?” Bidlis hemen yanıt verir; “ Efendim, alınması güç bir kale inşa etmemi siz buyurdunuz. Ben de emriniz üzere yaptırdım. Öyle bir kale olmalı ki, Büyük Alexander bile almakta güçlük çeksin.” Alexander, Bidlis’i kalenin Valiliğine atar. Bu nedenle kale, Bidlis adını alır. Alexander’in emri ile yaptığı için Fransızlar’ın tarih kitaplarında burası Alexander’in payı tahtı olarak adlandırılmıştır.

Coğrafya

Sphan.jpg

Bitlis ilinin topraklarının çoğu sarp ve yüksek dağlardan oluşmuştur. Önemli dağlar olan Nemrut ve Süphan'dır.

Karasal özellikler gösteren Bitlis iklimi, gerçekte doğunun sert ve karasal iklimiyle Akdeniz iklimi arasında bir geçiş niteliği göstermektedir. İlde kışlar soğuk, yazlar ise sıcak ve kurak geçer.

Göller

Van Gölü: Sodalı ve tuzlu suyu olan Van Gölünün yarısı Bitlis sınırları içerisinde yer almaktadır. Ahlat, Adilcevaz ve Tatvan ilçeleri Van Gölü kıyısında kuruludur. Kıyılarda pek çok plajın yanı sıra konaklama, yeme-içme tesisleri bulunmaktadır.

Nemrut Dağı ve Krater Gölleri: İlin kuzeyinde, Tatvan İlçesinin sınırları içerisinde yer alan ve yüksekliği 2935 m. olan Nemrut Dağı, volkanik bir dağdır. Bir doğa harikası olan Nemrut Dağı her yıl özellikle yaz aylarında çok sayıda yabancı ve yerli turist tarafından gezilmektedir. Nemrut Dağı krater alanı içerisinde yer alan Nemrut Gölü, büyüklük bakımından ülkemizin birinci , dünyanın ise ikinci en büyük krater gölü unvanına sahiptir. Bitlis'e 27 km., Tatvan'a ise 13 km. uzaklıkta bulunan dağa Tatvan - Çekmece Köyü ve Ahlat - Serinbayır köyü yollarından otomobille rahatlıkla çıkılabilmektedir.

rgs.jpg

Kültürel Detaylar

Kültürel geleneğin, kapalı toplumsal yapı, dinsel kurumlar, akrabalık ve aşiret ilişkileriyle belirlendiği Bitlis’te değişik kültürler de yaşama biçiminin bir başka öğesidir. Son yıllarda ortaya çıkmaya başlayan sanayileşme ve kentleşme olguları, toplumsal yaşamda önemli değişiklikler meydana getirmektedir.

El Sanatları

İlimizde geçmişte ve günümüzde yapımı devam eden el sanatların şöyle sıralayabiliriz.

a) El Tezgahlarında dokunan el sanatları

Gej ( Yöresel Kumaş ): Mutki ve Hizan İlçelerinde dokunmakta olan bu el sanatı İl Kültür Müdürlüğü ile Mutki Halk eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan kurslarla desteklenmektedir. Yöresel elbiseler sadece Halk oyunlarında kullanılmaktadır. Hammadde ve pazarlama sıkıntısı çekilmektedir.

Seccade ve Heybe: Bitlis İl Merkezi ile Tatvan ve Hizan ilçelerinde halkın kendi evinde kurduğu el tezgahlarında dokunmaktadır.

Cacım: Cacım İlimiz Tatvan ilçesinde dokunmaktadır.

Aba: Aba dokuma iki çeşit olarak dokunmaktadır, Birincisi keçi kılından ikincisi ise tiftik yünden dokunmaktadır, kıl dokuma kısa kollu, tiftik dokuma ise yelek olarak dokunmaktadır. Aba dokuma Mutki ilçesinde yapılmakta ve Mutki Halk eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan kurslarla devam sürdürülmektedir. Abalar modern giyside kullanılabilecek durumdadır. Hammadde ve pazarlama sıkıntısı çekilmektedir.

Bitlis Kuşağı: Tatvan ilçesinde dokunmaktadır,halk oyunları aksesuarı olarak kullanılmaktadır. Sadece Halk oyunlarında kulanılmaktadır.

b) Dokuma Tezgahlarında Dokunan El Sanatları

wss.jpg


Halıcılık: İlimizde Halıcılık Sümer Halı destekli olarak halıcılık yapılmaktadır. Sümer Halı Tatvan ve Hizan İlçesinde faaliyetleri devam ettirmektedir. 2000 yılı içinde de İl Kültür Müdürlüğünce halıcılık kursuna başlanılmıştır.

Kilimcilik: İlimizde Kilimcilik Ahlat ve Adilcevaz İlçelerinde faaliyetlerinin sürdürmektedirler. Bu atölyeler İlçe Kaymakamlıkları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca sürdürülmektedir.

c) Yöresel Ayakkabı Harik

ddd.jpg
dddds.jpg


Yöreye has olan bu ayakkabı ( Harik ) İl Merkezinde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün bünyesinde açılan kurslarla faaliyetlerine devam etmektedir. Yöresel Ayakkabı ( Harik) Halkoyunlarında, özel günlerde ve süs olarak şark köşesinde kullanılır. Pazarlama sıkıntısı çekilmektedir.

d) Toprak Seramik (Çömlekçilik)

rgsd.jpg


İlimizde toprak seramik Mutki İlçesi Kavakbaşı Beldesi ile Güroymak İlçesi Günkırı köyünde faaliyetleri devam etmektedir.

e) İğne ve Boncuk Oyası

Nineden toruna geçen ve eli biraz iğne tutabilen kız çocuklarının ilk öğrendikleri el sanatıdır.

f) Taş İşçiliği

rga-1.jpg


Sivil mimari tarzını oluşturan Taş İşçiliği Sanatı zarafet ve inceliği ile göz kamaştıran bir sanattır. Ahlat İlçesinde taş işçiliği sanatı yapılmakta, bu sanatı destekleme amacı doğrultusunda Ahlat Kaymakamlığınca geleneksel olarak her yıl yarışma düzenlenmektedir. Taş işçiliğinin maliyetli olması insanları daha ucuz malzemeye yönlendirmektedir.

g) Bastonculuk

rga.jpg
rg-1.jpg


Ahlat ve Adilcevaz İlçelerinde yapılan Ahlat Bastonu ile ün salan bu el sanatı, ceviz, karaağaç, dut ve kiraz ağaçlarını el marifetiyle yöresel desen oymak ve kemik işlenerek vernik veya golmak cila ile cilalanarak Selçuklu motifleri ile süslenmektedir.

Bastonculuk sanatına desteklemek için İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Ahlat Kaymakamlığınca geleneksel yarışmalar düzenlenmektedir.

Yemekleri

Yöremizde pişirilen mahalli yemekler sırasıyla; İçli Köfte, Şekalok Yemeği, Tutmanç Aşı, Çorti Köftesi, Büryan Kebabı, Katıklı Dolma, Gari Aşı, Ayran Aşı, Glorik, Gebol, Çireş Pancarı, Kengerli Pilav, Halim Aşı, Keşkek, Çorti Aşı, Keledoş gibi çeşitlerini çoğaltabileceğimiz yemeklerdir.
Zengin çeşide sahip İlimiz yemeklerinden İçli Köfte ve Büryan Kebabının yapılışları şöyledir;

Bitlis Köftesi

Kfte.jpg


Bitlis kadını için yapılması açısından olgunluğun bir ölçüsü sayılan bu yemek için gerekli malzemeler ; 1 kg sinirsiz ve yağsız but eti, 1 kg ince bulgur, 1/2 kg şereh (beden) yağı, yarım baş soğan, bir miktar toz biber, kara biber, iki adet ekşi nar veya limon suyu ve yeteri kadar tuz.
İçinin hazırlanışı; Şereh yağı makinede iki kez çekildikten sonra içine yarım baş soğan rendelenerek, tuz, karabiber ve toz biber ile karıştırılır. Bu karışma ekşi nar içi, o yoksa limon suyu sıkılır.
Yapılışı; sinirsiz ve yağsız but eti iki kez makinede çekildikten sonra elde edilen bu kıymaya bir o kadar da ince bulgur karıştırılarak su ile yoğrulur. Yoğrulmuş olan hamur küçük parçalara ayrılır, bu parçalar birer birer sol avuç içine alınarak sağ elin şahadet ve orta parmağı ile delinmeyecek şekilde oyulur. Bu oyuğun içine alabildiği kadar yukarıda tarif ettiğimiz içi için hazırlanmış karışımdan konulur. Daha sonra oyuğun ağzı kapatılarak sağ el suya değdirilmek suretiyle iki el arasında yuvarlayarak düzeltilir. Usta ev kadınlığının ifadesine göre köftenin en mühim tarafı ağzının kapatılması ile, dış kısım kalınlığının bir birine eşit olmasıdır. Sıra pişirilmesine gelmiştir. Köfteler kuvvetli bir ateş üzerinde fıkır fıkır kaynayan su dolu bir tencerenin içerisine taşmayacak şekilde elle atılarak alevin daha kuvvetlenmesi temin edilir. Bir müddet kaynadıktan sonra köfteler suyun yüzüne çıkınca piştiği anlaşılır ve sıcak servis yapılır.

Büryan Kebabı

Bryan.jpg


Anadolu’nun bazı yerlerinde yapılan tandır kebabından çok farklı bir şekilde yapılan büryan için “Hevur” denilen erkek keçi eti tercih edilir, bulunmadığı taktirde erkek koyun eti kullanılır, kebabın yapılışında büyük bir rol oynayan tandırın ebatları şöyledir; Ham toprakta 2,5m derinliğinde bir çukur kazılır. Çukurun ağız genişliği 45cm , dip genişliği ise 125cm’dir. Büryancı piyasanın en nazik ve yağlı etinden birkaç gövde alır gövde dışındaki yağları kopmayacak şekilde kat kat bıçakla etten ayırarak sarkıtılır. Bu et iyice yıkandıktan sonra ince tuzla her tarafı iyice tuzlanır. Gövdenin üst tarafına fazlaca tuz vurulur. Büryancılar etin durumuna göre ne kadar tuz vurulacağı konusunda ihtisas sahibidirler. Tandırda alevli ateş yanıp söndükten ve tavını aldıktan sonra madeni bir leğene bir miktar su konulup, çengeller takılarak tandırın dibine indirilir. Et gövdelerinin de üst tarafına çengeller takılarak tandırın ağzına bırakılan demir çubuktan sarkıtılır. Taş olan tandır kapağı kapatılarak etrafı kırmızı çamurla hava almayacak şekilde sıvanır. Böylelikle et tandırın içerisinde hem pişer hem de suyun buharı ile yumuşar. Tandırın ağzı etin hususiyetine göre 45 dakika ile 1 saat arasındaki bir zamanda açılır ve yerine asılarak kebaplar servise çıkarılır. Bu sırada dikkatle bakıldığı zaman tuz eriğinin etin etrafında adeta bir kabuklaşma meydana getirdiği görülür.

Bryan1.jpg


Büryanın sıcağı makbuldür. Bunu temin için büryancı uzun müddet sıcaklığını muhafaza eden tandıra soğuyan gövdeleri tandıra indirir ve servis için tandırdan sıcak gövdeleri çıkarır. Garnitür olarak yaygın bir şekilde yaş üzüm tercih edilir. Evlerde böyle bir kebap olanağı olmadığından, sadece büryancılardan temin edilir. Etteki besleyici maddelerin kaybolmamasından dolayı besin değeri oldukça yüksek bir yemek türüdür.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,314
50,076
NeverLand
Bitlis Kalesi

00001898.jpg


Bitlis’e hakim konumdaki Bitlis Kalesi’nin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Büyük İskender’in Anadolu seferi sırasında M.Ö.334’de komutanlarınca yapıldığı rivayet edilmektedir. Bununla beraber J.Shiel, bir yazıta göre M.S.322’de yapıldığını söylemektedir. J.Shiel’in bulduğu bu yazıtın onarım yazıtı olduğu kalenin daha eski döneme ait olması çok daha olasıdır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu kaleden söz etmiş; çevresinin 3 km.ye yakın olduğunu, duvarlarının 586 m. yükseklikte, kalınlığının da 7 m.yi bulduğunu ileri sürmüştür. Kale Bitlis suyunun kollarından iki derenin birleştiği yerde yalçın kayalıklar üzerindedir. Ermeni ve Bizans kaynaklarında bu kalenin ismi geçmektedir.

Dikdörtgen planlı kalenin doğu yönünde oldukça yüksek bir burcu bulunmaktadır. Bu burçta idama mahkum edilenler aşağıya atıldıklarından ötürü Kanlı Kule ismi buraya yakıştırılmıştır. Bu kulenin bir benzeri de batıda kale kumandanının sarayının olduğu yerdedir.

c86c2.jpg


Çepeçevre duvarlarla çevrili kalede 670 mazgal olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Sur duvarları, 20-30 m. yüksekliğinde, 4-6 m kalınlığında olup dirsekler oluşturarak daha korunaklı bir duruma getirilmiştir. Kalenin güneyinde, aşağıdaki kente yönelik üç katlı demir bir kapısı bulunmaktadır.

Kale içerisinde üç yüzden fazla ev ve bir saray bulunmaktadır. Ayrıca erzak, cephane depoları ile mağaralar da kale içerisindedir. Kaleden kente inen yol üzerinde mescit ve medrese yapılmıştır. Bunların yalnızca kalıntıları günümüze gelebilmiştir.

Tatvan Kalesi

Tatvan’ın Tuğ Mahalsinde bulunan Tatvan Kalesi, Kanuni Sultan’ın vezirlerinden Zal Paşa tarafından 1550-1560 yıllarında yaptırılmıştır. Bölgede beylerbeylik yapmış bulunan Zal Paşa’nın Bitlis de bunun dışında eserleri bulunmaktadır.

Osmanlı-İran Savaşları sırasında İran Şahı Tahmasp Kuli Han, Adilcevaz ve Ahlat Kalelerini ele geçirmiş, Tatvan Kalesi’nden oraya yardım gitmesini önlemek amacıyla bu kaleyi yıktırmıştır.

Adilcevaz Sahil Kalesi

AdiLcevaz-KaLesi.jpg


Adilcevaz Sahil Kalesi, Van Gölü kıyısındaki sarp kayalıklar üzerinde kurulmuştur. İç ve dış kale olara iki ayrı bölümden yapılmış olan kalenin yapımında muntazam blok taşlar kullanılmıştır. Sur duvarları 38 kule ile desteklenmiştir.

Kale içerisinde Kanuni Sultan Süleyman Camisi, cephanelik, buğday ambarları, sarnıçlar,mehterhane ve 70 civarında ev bulunmaktaydı. Günümüze bu kalenin yalnızca kalıntıları gelebilmiştir.

Ahlat Sahil Kalesi

c8e44.jpg


Urartular Döneminden kalmış,ancak 1224 yılı depreminde yıkılmıştır. .Kanuni Sultan Süleyman Beylerbeyi ve Veziri Zal Paşa’dan bu kalenin onarılmasını istemiştir. Mimar Sinan, 1557’de kaleyi yeni baştan yapmıştır.

Bu kalenin surları çok fazla yüksek olmamakla beraber çevresine geniş su hendekleri yapılmıştır. Çevresi 3000 adım olan kalenin sur duvarları oldukça sağlam olup duvarları 13 kule ile takviye edilmiştir.

Hacı Beğiye Medresesi

Bitlis şehir merkezinde, Hacı Beğiye Camisi’nin yanında, cami ile birlikte yapılmıştır. Camideki kitabeden öğrenildiğine göre İbrahim oğlu Emir Mehmet tarafından 1444’de yaptırılmıştır.Caminin üç kitabesi vardır ve bunların üçünde de l444 tarihli yazılıdır.Bu kitabelerden biriside bu medreseye aittir.

Hacı Beğiye Camisi’nin yanında bulunan medrese dikdörtgen planlı küçük bir yapıdır. Medresenin kuzey kısmı yakın tarihlerde yapılmış bir yapı ile kapatılmıştır. Medresenin giriş kuzeyde olup buradaki duvarlar ileriye doğru bir çıkıntı meydana getirerek küçük bir eyvan oluşturtmuştur. Medrese dikdörtgen planlı olmasına rağmen ortadaki kemerlerle iki kare bölüme ayrılmıştır. Bunların üzeri pandantiflerin taşıdığı ikişer kubbe ile örtülmüştür. Yakın tarihlerde bu kubbelerin yerlerini düz tavanlar almıştır. İç mekan batıdaki bir pencereden ışık almaktadır.

Hacı Beğiye Medresesi günümüze pek az bir kalıntısı gelebilmiştir.

Nuhiye Medresesi

Bitlis’in doğusunda Hersa Mahallesi’nde bulunan Nuhiye Medresesi l700 yılında yapılmıştır. Kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Büyük bir bölümü yıkılan medresenin bir çok yerine ilaveler yapılmış,bir ara polis karakolu olarak kullanılmıştır.

Medresenin doğu tarafındaki günümüze kadar gelebilen kalıntılardan anlaşılacağı gibi kesme taş duvarlı bir yapı olup hücrelerin üzerleri beşik tonozlarla örtülmüştür. Dış duvarlarında işçiliğe özen gösterilmiş.üzerlerine taş bezemeler yapılmıştır. Örgü ve rozet motifleri dikkat çekici güzelliktedir.

Medrese enine dikdörtgen bir plan gösterir. Dikdörtgen planlı bir bölümün arkasında beşik tonozlu, birbirinin eşi üç oda peş peşe sıralanmıştır.Uzun dikdörtgen bölümün önünde tam muntazam olmayan giriş eyvanı bulunmaktadır.Medrese odaları avluya birer kapı ve pencere ile açılmaktadır.

İhlasiye Medresesi

hlasiye1.jpg


Bitlis, Gökmeydan Mahallesi’nde Hükümet Konağı’nın karşısında bulunan İhlasiye Medresesi’ni Beşinci Şeref Han 1589 tarihinde yaptırmıştır. Medrese sonraki tarihlerde Emir Şemseddin tarafından tamir ettirilmiştir.

Medrese oldukça geniş bir alanı kaplamaktadır.Ana planı dikdörtgen olmasına karşılık kuzey cephesinde dışarıya doğru çıkıntı oluşturan büyük bir bölümle adeta T şeklinde bir plana dönüşmüştür. Bütünüyle kesme taştan yapılan medresenin güney cephesi taş işçiliği yönünden diğer cephelerden farklı bir görünümdedir. Güney cephesinin her iki köşesine yerleştirilen köşe kuleleri görünümündeki payandalarla kale görünümünü kazanmıştır. Giriş kapısı medresenin duvarlarından 40 cm daha yüksektir ve böylece anıtsal bir giriş görünümünü kazanmıştır. Kapı yüzeyinde birbiri içerisinde daralan ve kademe kademe yükselen nişler,çevre bordürleri geometrik şekilde taş oymalarla süslenmiştir. Bunların üstleri de kufi yazılı bordürlerle bezenmiştir. Bunların ardından gelen bölümler profillerle, geometrik oymalarla bütün yüzeyi kaplamıştır.Yuvarlak kapı girişinin üzerine de yapım kitabesi yerleştirilmiştir.

Medresenin köşe kuleleri ile giriş kapısı arasında kalan duvarlara ikişer pencere açılmıştır. Ayrıca pencereler arasındaki duvarlara da dışa doğru çıkıntı yapan yarım piramidal çatılı kulecikler yerleştirilmiştir. Güney cephesinin böylesine görkemli oluşuna karşılık diğer cepheler daha sadedir. Bununla beraber düz yüzeyler halindeki duvarların ortasına ,doğu ve batı da altlı üstlü ikişer pencere yerleştirilmiştir. Bunlardan alt pencereler dikdörtgen olmasına karşılık üst pencereler içe doğru kavisli nişler halindedir. Medresenin doğu ve batı cephelerinde saçaklar güney cepheden farklı olarak eşit aralıklı kavisli küçük konsollar üzerine oturmuştur.

3eedf3.jpg


Medresenin iç plan düzeninde simetrik bir düzen görülmektedir. Giriş kapısın arkasında sivri beşik tonozlu küçük bir eyvan orta mekana açılmaktadır. Orta mekanın doğu ve batısı iki bölümlü beşik tonoz örtülü yan mekanlarla çevrilidir. Bu mekanlar birbirlerine ve orta mekana birer kapı ile açılmaktadır.

Orta mekan dört kenar ile bağlantılı büyük sivri kemerlerin taşıdığı kesme taştan,pandantifle bir kubbe ile örtülmüştür.Sekizgen kasnak üzerine oturan bu kubbenin her bir kenarında yuvarlak pencereler sıralanmıştır.

Kuzeyde orta mekanın büyük kemeri arkasında beşik tonozlu bir eyvan ve ardında da üç kenarı dışa doğru çıkıntılı bir bölüm yer almıştır. İhsaniye Medresesinin üzeri diğer yapılarda olduğu gibi toprak bir damla örtülmüştür.

Medresenin bahçesinde Şerefhan oğullarının türbeleri bulunmaktadır. Bu türbeler Veli Şemseddin’e, Ziyaeddin Han’a ve II.Şerefhan’a aittir. Ayrıca Üçbacılar Türbesi de burada bulunmaktadır.

Medrese Kültür Bakanlığı tarafında müze olarak restore edilmiştir.Bugün Bitlis İl Kültür Müdürlüğü burada görev yapmaktadır.

Hatibiye Medresesi

Hatibiye.jpg


Bitlis Zeydan Mahallesi’nde Memi Dede Türbe ve zaviyesinin karşısında bulunan Hatibiye Medresesinin kitabesi olmadığından kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Medrese yapı üslubuna göre XVI. yüzyılda yapılmıştır. Günümüzde harap bir durumdadır.

Hatibiye Medresesi blok kesme taştan yapılmıştır. Osmanlı mimarisindeki bilinen medrese planlarından çok farklı bir düzendedir. Dikdörtgen planlı medresenin güney batı köşesi bir platform üzerinde olup, buradaki giriş kapısına on iki merdivenle çıkılmaktadır. Bu bölümde büyük bir dershane bulunmaktadır. Medresenin yan ve arkası kayalıklara dayanmıştır. Bu nedenle de aydınlatma orta kısmın üzerini örten tonoz ve yanlardan sağlanmaktadır. Medresenin batı kenarında beşik tonozla örtülü bir eyvanla birleşen bir bölüm bulunmaktadır. Batı kenarından beşik tonozla örtülü dikdörtgen hücrelere geçilmektedir. Bu hücreden, günümüze gelemeyen,ancak izlerinden anlaşılan bir diğer hücreye geçilmektedir. Bu bölüm, 5.10 X 5.05 m. ölçüsünde dikdörtgen plan düzenindedir.

Kalıntılarından medresenin güney batı yönünün bezemeli olduğu sanılmaktadır. Buradan yalnızca güney batı köşesindeki duvarlar günümüze gelebilmiştir. Bu bölümde nişler, örgü motifleri ve silmelerin izleri görülebilmektedir.

Yusufiye Medresesi

Bitlis, İnönü Mahallesi, Girik Düzü Mevkiinde bulunan bu medresenin kitabesi günümüze gelmediğinden kimin tarafından ve ne zaman yaptırıldığı bilinmemektedir. Yapı üslubundan XVII-XIX. yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır.

Yusufiye Medresesi yüksek duvarlarla çevrili bir avlunun kenarında düzgün olmayan dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kesme taştan yapılmış medresenin planı L şeklini andırmaktadır. İki sütun ve üç yuvarlak kemerli bir revağın arkasında dört medrese hücresi sıralanmıştır. Bu hücrelerden girişin sağında bulunan hücre diğerlerinden farklıdır.Diğer hücreler dikdörtgen ve beşik tonozlu olmasına karşılık burası kare planlı ve kubbe ile üzeri örtülüdür. Bu hücrenin dershane olması kuvvetle muhtemeldir. Hücreler dışarıya açılan birer pencere ile aydınlanmaktadır. Ayrıca doğu kenarında L planının ucunu meydana getiren bir hücre daha bulunmaktadır.

Medresenin tümünün üzeri toprak damlıdır.Ancak dershane hücresinin üzeri konik taş külahlı olarak dikkati çekmektedir.

Medrese bir ara ceza evi olarak kullanılmış olup, günümüzde restore edilmektedir.

Şerefiye Medresesi

Şerefiye yapı topluluğundan olan medrese cami ile birlikte IV.Şeref Han tarafından 1529’da yaptırıldığı sanılmaktadır. Medresenin yapım kitabesi bulunmamaktadır. Caminin doğusunda yer alan medrese caminin mihrap duvarı boyunca doğu yönünde bulunmaktadır.

Dikdörtgen planlı medrese yöresel kırmız renkli Bitlis taşından yapılmıştır. Arazi konumuna uyularak yapılmış olan medresenin batısı kayalara dayanmaktadır. Güney cephesi de diğer binalara bitişik olup yalnızca kuzey ve doğu cepheleri mimari özelliğini ortaya koymaktadır. Doğu cephesi iki katlı olan medresenin birinci katına dükkanlar yapılmıştır. Kuzey cephesinin ortasındaki iki sütunla çerçevelenmiş bir kapıdan önce tonozlu bir eyvana ardından da avluya girilmektedir. Girişin tam karşısına tonozlu dershane eyvanı yerleştirilmiştir. Giriş ve dershane eyvanı arasında her iki tarafta uzanan revakların arkasında medrese hücreleri sıralanmıştır.

Doğu yönünde ortada tonoz örtülü dikdörtgen bir mekan ile bunun bir yanında kubbeli kare bir hücre,diğer yanında da kubbeli iki kare mekan yer almaktadır. Diğer yönde ise üzerleri kubbeli kare planlı beş hücre peş peşe sıralanmıştır. Medresenin üzeri toprak bir örtü ile kapatılarak kubbeler gizlenmiştir.

Şerefiye İmareti (Aşevi)

Şerefiye külliyesinin imaretinin de diğerleri ile birlikte IV.Şeref Han tarafından 1529’da yapıldığı sanılmaktadır.

Şerefiye İmareti dikdörtgen planlı olup, kaba yontma taştan yapılmıştır. Külliyenin diğer yapıları ile karşılaştırıldığında daha kaba bir işçilik ve yapı malzemesi kullanıldığı görülmektedir. Bununla beraber dört metre yüksekliğindeki duvarları basit taş silmelerle hareketlendirilmeye çalışılmıştır.

İmarete güney cephedeki küçük bir eyvan ile avluya girilmektedir. Giriş kapısı sivri kemerli bir niş şeklinde olup kesme taştan yapılmış, silmelerle profillendirilmiştir. İmaretin içerisinde ortadaki kubbeli kısma açılan dört yönde sivri beşik tonozlu dört eyvanın her köşesine yine beşik tonozlu hücreler yerleştirilmiştir. Bunlardan batıdaki eyvan diğerlerinden 60 cm. daha yüksek olup içerisine bir sel sebil ile havuz yerleştirilmiştir. Doğu eyvanı iki kısımdan meydana gelmiştir.İmaretini yanından geçen dereye uyulmasından ötürü de plan düzeni intizamsızdır. Büyük olasılıkla ilk yapılışında daha düzgün olan bu bölümün içerisine bir duvar örülmüştür.

Bitlis Kervansarayları

kervansaray.jpg


Anadolu’nun bir çok yerindeki kervan yolları üzerinde kurulan kervansaraylardan Bitlis’te örnekler bulunmaktadır. Önemli ticaret yolları üzerindeki bu kervansaraylar savaş sırasında karargah,barış zamanında ise konaklama yeri olarak kullanılmışlardır. Bundan ötürü diğer yapılardan farklı bir düzende dıştan kaleyi andıracak şekilde içerisinde de çağın gereksinimine uygun biçimde yapılmışlardır.

Bitlis'de Şerefiye, Arasa, Duhanı, Kohoz ve Zal Paşa hanlarının yanı sıra El Aman Kervansarayı yapılmıştır.

Narlıdere (Kasrık) Köprüsü

Kasrk.jpg


Bitlis-Baykan yolu üzerinde bulunan Narlıdere Köprüsü’nün kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı belli değildir.

Bitlis’in en güzel köprüsü olup, büyük olasılıkla Osmanlılar zamanında, XVI-XVII.yüzyılda yapılmıştır.

Memi Dede Dergahı

Bitlis, Zeydan Mahallesi Alemdar Sokağı’nda bulunan bu dergahı Mehmet oğlu Ahmet Yunus tarafından Memi Dede adına l572 de yaptırmıştır.

Dergah geniş bir alana yayılmış olup iki büyük yapıdan meydana gelmiştir. Bu yapılardan birisi Memi Dede’nin dergahı, diğeri de ona bitişik olan türbesidir.Yapı kesme taştan yapılmıştır.Güneyinden Bitlis Deresi geçtiğinden ötürü güney duvarları daha yüksek tutulmuştur. Dergah L şeklinde bir plan göstermekte olup bu binanın yarısı mescit diğer yarısı da türbeden meydana gelmiştir. Girişten tonoz örtülü kare bir mekana girilmektedir. Güney duvarında dışa doğru hafif bir çıkıntı yapan mihrap ve bunun yanında bir pencere bulunmaktadır. Girişin solundaki kapıdan da dergah olarak kullanılan dikdörtgen planlı bölüme geçilmektedir. İki pencere ile aydınlatılan b bölümün de üzeri tonoz örülüdür.

Mescidin batsında Memi Dede’nin türbesi bulunmaktadır. Türbe,kare kaideli olmasına karşılık içeriden silindirik ,dıştan da on iki kenarlıdır. Türbenin altında mumyalık bölümünün olduğu sanılmaktadır. Türbe bütünüyle taştan yapılmıştır. Giriş kapısı doğrudan mescide açılmaktadır. Türbenin mescide açılan pencerenin taş işçiliği ,karşısındaki Hatibiye Medresesi bezemeleri ile çok yakın benzerlik göstermektedir. Türbenin üzeri de mescit gibi tonoz örtülüdür.

Memi Dede Dergahı ve Türbesi sade, bezemesiz iki yapıdır.

Hacı Hasan Hoca Sirvani Dergahı

Bitlis, Kurubulak Mahallesi’nde, yamaçta bulunan Hacı Hasan Hoca Sirvani Dergahının içerisinde iki kitabe bulunmaktadır. Bu kitabelerden birisinde l822 tarihi yazılı olup, diğer kitabe okunamamaktadır. Bu durumda dergah XIX.yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı açıklık kazanmaktadır. Hacı Hasan Hoca l887’de ölmüş ve türbesini de Şerefhan sülalesinden Cevahir Hatun yaptırmıştır.

Dergah meyilli bir arazide yapılmıştır.Oldukça küçük olan dergah ve yanındaki türbesi küçük bir yapı topluluğu oluşturmaktadır. Arazi konumundan ötürü dergahın altındaki küçük mekanın çilehane olduğu sanılmaktadır. Kesme taştan dergahın duvarları oldukça alçak olmasına karışlık üst örtüsünde türbe bölümünün oldukça yüksek piramidal külahı ile oldukça iddialı bir görünümü vardır.

Yapı topluluğu dikdörtgen planlıdır. Dergah bu plan düzenin de içerisine küçük hücreler halinde sığdırılmıştır. Büyük hücrenin kuzeyinde ve Türbe kapısının açıldığı küçük kubbeli hücrelere,diğer bir kapıdan da doğudaki küçük hücrelere geçilmektedir. Güney batıdaki Hacı Hasan Hoca’nın türbesi diğerlerinden daha büyük ölçüdedir. Bu kısımda dört kenarlı bir piramit şeklinde çatı içeriden de açıkça kendini göstermektedir. Türbe içerisini güney ve batı kenarındaki pencereler aydınlatmaktadır.

Yapı içerisindeki küçük bölümler, pandantifli kubbelerle, büyük bölümler de tonozlarla örtülmüştür.

Dergah, yapılışından sonra çeşitli dönemlerde yapılan eklerle genişletilmiştir. Bu arada kuzeydeki bordürleri onarımlar sırasında yenilenmiştir.

IV.Şeref Han Türbesi

Şerefiye yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan Şeref Han Türbesi, avlunun doğusunda, Şerefiye Camisi’nin giriş kapısına bitişiktir. Giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre Emir Şeref oğlu Emir Şemseddin tarafından IV.Şeref Han için 1533’de yaptırılmıştır.
Kesme taştan yapılan türbenin alt bölümü kare planlı olup, köşelerin kesilmesiyle sekizgen bir görünüm kazanmıştır. Beden duvarlarına mermer şebekeli,silmeli dikdörtgen pencereler açılmıştır.Alt sıra pencerelerin üzerine daha küçük ölçüde ikinci bir pencere sırası yerleştirilmiştir.

Türbe girişi avlunun batı yönündedir. Sivri kemerli büyük bir niş görünümündeki giriş iki sıra halinde bir bordürle çevrilmiştir. Bunlardan dıştaki bordür 25 cm. genişliğinde geçme örgüler ve bunların arasındaki dilimli sekizgenler ve yıldızlarla bezenmiştir. Kapı kenarlarını süsleyen ikinci bordür halat motifleri şeklindedir. Yay kemerli türbe kapısı üzerinde de dörtgen bir çerçeve içerisine alınmış kitabe bulunmaktadır. Ayrıca türbenin doğusuna oyma bir bordürle çevrili hacet penceresi açılmıştır.

Türbenin cami duvarları ile birleştiği kısımlarda taştan üçgen dolgulara yer verilmiştir. İç kısımda kıble yönü büyük bir niş şeklindedir. Pandantifli bir kubbenin örttüğü türbe tipik Selçuklu türbelerinin bir benzeridir. Alt kısımda mumyalık, üst kısımda da sanduka bulunmaktadır. Türbe içerisinde altı sanduka bulunmakta olup bunlardan sağ kenardaki IV.Şeref Han’a aittir.

Veli Şemseddin Han Türbesi

Bitlis İhlasiye Medresesi yanında bulunan Veli Şemseddin Han Türbesi’nin kitabesi günümüze gelememiştir. Mimari üslubundan bu türbenin XV-XVII.. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Türbe iki bölümden meydana gelmiştir.Yapının birinci bölümü bir medrese eyvanına benzemektedir. Burası daha çok bir dergaha benzemektedir. Günümüzde her iki bölüme de sandukalar yerleştirilmiştir. Yol seviyesinden daha yüksekte olan bu bölüm, eyvanlı türbeleri andırmaktadır.

Kesme taştan yapılmış, doğu duvarına da küçük bir niş açılmıştır. Buradaki bir merdiven ile aşağıya inilerek ikinci kısma geçilmektedir. Sivri kemerli bir kapıdan içerisine girilen ikinci bölüm kare planlı olup dört kenarına dört eyvan yerleştirilmiş ve böylece haçvari bir plana dönüşmüştür. Böylece türbenin Selçuklu geleneğini sürdürdüğü de açıkça görülmektedir. Kuzey ve güney eyvanlardaki küçük nişlerin dergahın çile hücreleri olduğu da iddia edilmişse de bu durum yeterince kanıtlanamamaktadır. Üst örtü eyvan kemerlerinden başlayarak üst üste bindirilmiş kademeler halindedir.

II.Şeref Han Türbesi

II.Şeref Han Türbesi, Gökmedrese’nin karşısındadır. Kitabesi olmamakla beraber II.Şeref Han’a ait olduğu sanılmaktadır. Bu durumda 1421 tarihinde yapıldığı sanılmaktadır.

Kümbet şeklinde bir türbe olup büyük bir kısmı toprağa gömülmüştür. Türbenin alt kısımları kare planlı olup üzeri sekizgen planlıdır ve piramidal bir külahla üzeri örtülmüştür. Kuzey kesimindeki kapısına üç basamaklı bir merdiven ile inilir. Türbenin biri giriş kapısı diğer ikisi de doğu ve batı duvarlarında ki üç pencere ile aydınlanmaktadır. Türbenin içerisi kare planlıdır ve üzerini l.50 m. yüksekliğinde hafifçe daralan bir kubbe örtmektedir.

Türbe içerisindeki mezarlar toprağa gömülüdür. Ayrıca mumyalık kısmı bulunmamaktadır.

Üç Bazılar Türbesi

Gökmeydan yapı topluluğu içerisinde olan Üç Bazlar Türbesi’nin II.Şeref Han’ın kızlarına ait olduğu söylenmektedir. XIV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Türbe uzunca bir dikdörtgen planı olup ortasındaki bir kemere ikiye ayrılmıştır. Ayrıca türbenin etrafında dört sivri kemerli bir açıklık bulunmaktadır.Böylece bu türbe açık türbeler gurubu içerisinde düşünülebilir. Türbenin üzeri kuzey güney yönünde uzanan sivri beşik tonozludur. Orta kısımda ise tonoz kesme taştan bir kemerle takviye edilmiştir. Türbenin bütün kesme taştan yapılmıştır.

Ziyaeddin Han Türbesi

Bitlis, Gökmeyden yakınındaki bu türbenin Şerefhanlar sülalesinden Ziyaeddin Han’a ait olduğu sanılmaktadır. Bu bakımdan XIV-XV.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Türbe yıkılmış, günümüze yalnızca mumyalık kısmı gelebilmiştir. Türbenin kümbet şeklinde yapıldığı sanılmaktadır.

Türbenin alt kısmı kare planlı olup kalıntılarından üzerinin sekizgen planlı olduğu anlaşılmaktadır. Üzeri de büyük olasılıkla primi dal bir külahla örtülüdür. Kuzeydeki girişten üç basamaklı bir merdiven ile inilen türbenin içerisi oldukça basıktır. Mumyalık kısmının duvarları taş çıkıntılarla yukarıya doğru hafif bir kavisle devam ederek köşelerde birleşmektedir.

Şeyh Hacı İbrahim Türbesi

Bitlis, İnönü Mahallesi, Kürün Sokak’taki,Girit Mezarlığı’nda bulunan Şeyh Hacı İbrahim Türbesi’nin kitabesi bulunmamakla beraber, içerisindeki mezar taşında 1781 tarihinin bulunuşu, türbenin XVIII.yüzyılın sonlarında yapılmış olacağına işaret etmektedir.

Kare planlı kaidesinin üzerinde kare planlı bir türbedir. Toprak zemin altında kalmış olmasına rağmen, ayakta kalabilmiş duvarlarından yapı şekli hakkında bilgi vermektedir. Kare planlı mekan kemerlerle genişletilmiş, üzeri de pandantifli tonoz bir kubbe ile örtülmüştür.

Türbenin içerisine güney cephesindeki bir kapıdan girilmektedir. Giriş kapısı üzerinde kitabe yeri bulunuyorsa da kitabesi günümüze gelememiştir.

Şeyh Tarihi Gürgi Türbesi

Bitlis’in doğusunda, Zeydan Mahallesinde bir tepenin yamacında bulunan Şeyh Tarihi Gürgi Türbesi ,avlu duvarındaki kitabesinden öğrenildiğine göre, Abdal Han tarafından, Şeyh Tarihi Gürgi için 1664’de yapılmıştır.

Türbe basit bir yapıdır, küçük bir avlu içerisindedir. İçeriden silindirik, dışarıdan on iki kenarlıdır Üzeri içten kubbe, dıştan piramidal bir külahla örtülmüştür. Girişi doğu cephesindedir. Güneydeki bir pencere ile içerisi aydınlatılmaktadır.Türbe içerisinde hiçbir bezeme bulunmamaktadır.

Türbeye Şeyh Tarihi Gürgi’nin yanına Hüsamettin Bitlisi de gömülmüştür.

Aynelbürüt Türbesi

Bitlis’in doğusundaki yamaçta, İnönü Mahallesi Havuzbaşı’nda bulunmaktadır.Yanındaki camiye de halk arasında Soğukpınar Camisi denilmektedir. Türbe, Molla Abdurrahman’a
aittir.

Meyilli bir arazide yapılmış olan caminin doğusundaki Molla Abdurrahman’ın mezarı bulunmaktadır.

Memi Dede Türbesi

Bitlis, Zeydan Mahallesi, Alemdar Sokaktaki Memi Dede Dergahının yanında bulunan Memi Dede Türbesi, Mehmet oğlu Ahmet Yunus tarafından, dergah ile birlikte 1572’de yaptırılmıştır.

Dergahın yanından Bitlis Deresi geçtiğinden ötürü dergah ile birlikte türbenin de düzgün bir planı bulunmamaktadır. Memi Dede dergahının yarısı mescit diğer yarısı da türbedir. Türbe kesme taştan, kare kaideli, içten silindirik,dıştan on iki kenarlı bir yapıdır. Mescit’e bitişik olan türbenin buraya sonradan eklendiği sanılmaktadır. Türbe de mescit gibi tonoz örtülüdür. Altında mumyalık kısmı olduğu sanılmaktadır.

Küfrevi Türbesi

Bitlis’in doğusundaki Bitlis Deresi’nin yakınındaki Küfrevi Türbesi Şeyh Muhammet Küfrevi dergahı ile birlikte XVIII.yüzyılda yapılmıştır.

Dergahın girişindeki revak kısmında türbe bulunmaktadır. Buradaki revakların üzeri küçük kubbelerle örtülüdür. Türbe barok üsluptaki türbenin sekizgen planı bulunmaktadır. Üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Aynı zamanda bir ziyaretgah olarak düşünüldüğünden ötürü her kenarına dikdörtgen pencereler açılmıştır. Bu pencerelerin üzerinde ve saçak altında bir profil çepeçevre türbe kenarlarını dolaşmaktadır.

Nuh Baba Türbesi

Bitlis, Hersa Mahallesi’nde, Karakulak semtinde bulunan Nuh Baba Türbesi, kitabesine göre 1700 yılında yapılmıştır. Türbenin bitişiğinde Nuhiye Medresesinin kalıntıları bulunmaktadır.

Kareye yakın dikdörtgen planlı türbe sarı Bitlis taşından yapılmıştır.Güney yönünde girişi olan türbe içeriden, kuzey güney yönünde büyük nişlerle genişletilmiştir. Girişi güney yönündedir. Türbenin üzerinde kasnaksız bir kubbe yer almaktadır. Buradaki kubbeye duvarlardan geçiş küçük pandantiflerin yardımı ile olmaktadır.Kubbenin üzerinde bir boşluktan sonra piramidal külah oturtulmuştur. Beden duvarları üzerindeki sade ve dar bir silme başlıca süslümü elemanıdır. Ancak duvarlar sade olmasına karşılık pencere ve kapı silmeleri üzerinde örgü motifleri bulunmaktadır.

Sait Şeref Han Türbesi

Bitlis’in güney doğusunda, Hersa Mahallesi’nde bulunan Sait Şeref Han Türbesi içerisindeki mezar taşındaki 1723 tarihinden ötürü XVIII.yüzyılın ilk yarısında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Türbe sarı Bitlis taşından yapılmıştır. Kesme taştan duvarları olan türbe kare planlıdır ve üzeri piramidal bir külahla örtülmüştür. Kuzey yönünden içerisine girilen türbenin üç kenarında pencereler bulunmaktadır. İç mekandan kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Beden duvarları üzerindeki dar silmeler, çatının taş kaplamalar ve saçak silmeleri başlıca bezeme elemanlarıdır.

Şeyh-Ül Garip Türbesi

Bilecik, Zeydan Mahallesi, Alemdar Sokak’ta bulunan Şeyh-ül Garip Türbesi, Hadım Ağası Mehmet Ağa tarafından 1632’de onarılmıştır. Bu durumda türbenin daha eski tarihte yaptırılmış olduğu sanılmaktadır.

Düzgün kesme taştan yapılmış olan türbe iki katlıdır. Birinci katta Şeyh Garip’in türbesi, ikinci katta da Sultaniye Camisi bulunmaktadır. Birinci katta türbenin yanı sıra dikdörtgen bölümlerden birisinde mihrap nişinin bulunuşu türbeyi ziyaret gelenlerin namaz kılmasına ayrılmıştır.

Feyzullah Ensari Türbesi

Bitlis, Alemdar Camisi yanındaki Feyzullah Ensari Türbesi’ni Maksut Paşa 1783 yılında yaptırmıştır. Türbe de gömülü olan Feyzullah Ensari’nin Eyüp el Ensari’nin kardeşi olduğu söylenmektedir.

Türbenin üst kısmında Alemdar Camisi bulunmaktadır. Bu yapı çeşitli mezarları kapsayan, dikdörtgen basit bir türbedir. Alemdar Camisi yapılmadan önce bu türbenin bulunduğu, daha sonra türbeyi içerisine alarak, alt katta türbenin, üst katta da caminin yapıldığı sanılmaktadır.

Hacı Hasan Hoca Türbesi

HacHasan.jpg


Bitlis, Kurubulak Mahallesi’nde Hacı Hasan Hoca Sirvani Dergahı’nın bir bölümünü oluşturan Türbeyi, Şerefhan ailesinden Cevahir Hatun yaptırmıştır.

Oldukça meyilli bir arazide bulunan dergahın güney batısında Hacı Hasan Hoca Şirvani’nin türbesi bulunmaktadır. Dergahın hücrelerin yanında bulunan türbe diğerleri gibi kesme taştan olup üzeri piramidal konik bir çatı ile örtülüdür.Türbenin içerisini güney ve batı kenarlarındaki pencereler aydınlatılan türbe diğerlerinden daha büyük ve gösterişli konumdadır.

Çıplak Baba (Şeyh Baba) Türbesi

Bitlis, Gazi Bey Mahallesi’nde bulunan Çıplak Baba Türbesi’nin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Ancak içerisinde bulunan, l834 tarihli bir mezar taşına dayanılarak XIX.
yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır.

Türbenin bulunduğu alan meyilli bir arazide oluşundan ötürü batı cephesi daha yüksekte kalmıştır. Doğu yönü ise arkasındaki kayalıklardan ötürü 4 m. uzaklıkta meyilli bırakılmıştır.

Türbe kare planlı, kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Birinci kat toprağın kazılması ile meydana getirilmiştir. Güney cephesine birbirlerine bitişik beşik tonozlu eyvan şeklinde üç hücre eklenmiştir. Bu hücrelerden türbeye bitişik olanının tonozu türbenin yan duvarı üzerinde bir çıkıntı yapmaktadır. Türbeye kuzeydeki bir bölümden girilmektedir. Bunu sağlayan koridor aynı zamanda türbenin yanında bulunan dershane ve diğer bölümlere açılmaktadır. Büyük olasılıkla da bu yapı topluluğu bir dergahtır.

Kesme taştan türbenin altlı üstlü iki sıra penceresi bulunmaktadır. Üzeri pandantifli,bakı bir kubbe ile örtülüdür.

Türbe içerisinde Şeyh Baba’dan başka beş sanduka daha bulunuyorsa da bunların kimlere ait oldukları bilinmemektedir.

Dede Maksut Türbesi

Ahlat, İki Kubbeli Mahallesinde, Emir Ali Kümbeti karşısında bulunan Dede Maksut Türbesi’nin 1538’den önceki tarihlerde yaptırıldığı sanılmaktadır.

Türbe küçük bir yapı olup 6.46 X 5.73 m. ölçüsünde, kesme taştan yapılmıştır. Türbenin duvarları 2.80 m. yüksekliğinde olup basit bir silme ile sonuçlanmaktadır. Kuzey doğu köşesindeki taş lentolu kapısı üzerinde kitabe yeri bulunmakla beraber kitabesi yeterince okunamamıştır.Türbenin içerisi güney kenarının ortasındaki mazgal penceresinden ışık almaktadır. Üzeri sivri beşik tonozla örtülmüştür.

Türbe içerisindeki üç mezardan biri Dede Maksut’a ait olup diğerlerinin ailesine ait olduğu sanılmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü l970 yılında türbeyi onarmıştır.

Mirza Muhammet Türbesi

Ahlat, İki Kubbeli Mahallesi ile Tahtı Süleyman Mahalleleri arsında bulunan Mirza Muhammet Türbesi, XVI-XVII.yüzyılda Mirza Muhammet için yaptırılmıştır.
Türbenin zemini yanından geçen yol nedeniyle aşağıda kalmıştır. Mumyalığı olmayan kare planlı türbe, 6.20 X 6.20 m ölçüsündedir. Kuzey kenarının ortasında niş içerisinde giriş kapısı bulunmaktadır. Kapı mukarnaslı bezeme ile daralmakta ve üzerini iki rozet süslemektedir. Ayrıca türbenin dört cephesi üzerindeki pencerelerin silmeleri üzerinde de birer rozet bulunmaktadır.

Kare kaide üzerinde, köşe pahları ile sekizgene dönüştürülen türbenin üzeri piramidal bir külahla örtülüdür. İçeriden dört kenardaki sivri kemerlerle takviye edilen beden duvarlarından taş pandantiflerle kubbeye geçilmektedir.

Kalender Baba Kümbeti

KalenderAaKmbeti.jpg


Kalender Baba Kümbeti, Bitlis-Tatvan yolu üzerinde, Rahva’dan Muş’ a giderken Norsen’deki Selçuklu Mezarlığında bulunmaktadır. Ancak buradaki kümbetler yıkılmış, günümüze yalnızca Kalender Baba kümbeti harap halde gelebilmiştir. Kitabesi günümüze gelmediğinden kime ait olduğu bilinmemektedir.Yöre halkının Kalender Baba ismini yakıştırdığı bu kümbetin neden bu ismi aldığı bilinmemektedir.

Yapı üslubundan ve kapı lentosu üzerindeki l290 tarihinden, XIII.yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır. Bu kümbet de diğer Selçuklu kümbetlerinde olduğu gibi iki katlı yapılmıştır. Ahlat taşından yapılmış olan kümbetin al katı,cenazelik bölümü 7.96X 7.96 m. ölçüsünde kare planlıdır. Ölünün gömüldüğü kısım zeminden l.20 m. aşağıda toprak içerisindedir. Mumyalığın doğusunda birkaç basamakla inilen bir kapısı ve bunun karşısında da bir havalandırma penceresi bulunmaktadır. İç kısımda mihrap bulunmamaktadır. Zemin katın 3.73 m. yüksekliğinde silindirik on iki kenarlı gövdeye köşelerdeki üçgen yüzeylerden geçilmektedir. Bunun üzerinde iki sıra zincir ve bir sıra balık pulunu andıran motiflerden oluşan bir kuşak bütün gövdeyi çepeçevre dolaşmaktadır. Türbeye kuzey yönündeki bir kapıdan girilmektedir. Türbenin gövdesi silindirik olup üzeri konik çatı ile örtülüdür.
Türbenin ikinci katına iki taraftan on bir basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Buradaki taş söveli bir kapıdan içeriye girilmektedir.Kapının üzerinde mermer bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin çevresini mukarnaslar, geometrik şekiller süslemektedir.

Bu kümbet, Prof.Dr.Orhan C.Tuncer tarafından incelenmiş,yayınlanmış ve O’nun çizdiği projeye göre Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından da onarılmıştır.

Akçayuva Köyü Kümbeti

Bitlis Akçayuva köyünün güneyindeki bir yamaçta bulunan bu kümbetin kitabesi bulunamadığından kime ait olduğu bilinmemektedir. Yapı üslubundan XIV-XV.yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır.

Kümbetin altında 6.35 X 6.35 m. ölçüsünde kare bir kaide,üzerinde kenarları l .63 m olan on iki kenarlı gövdesi oturtulmuştur. İçeriden silindirik bir planı olan kümbetin bütün kesme taştan yapılmıştır. Duvarlarda iki ayrı renk taşın kullanılmış oluşu kümbetin iki ayrı dönemde yapıldığı izlenimini vermektedir. Ancak iç yapıdaki mimari parçalar kümbetin aynı dönemde yapıldığına işaret etmektedir.

Kümbetin mumyalık kısmı yıkılmıştır. Kare planlı alt gövde düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Buradan üçgen yüzeylerin yardımıyla on iki kenarlı üst gövdeye geçilmektedir. Alt katlarda moloz taşlar, üstlerde ise kesme blok taşlar kullanılmıştır.Yer yer profilli kuşaklarla sınırlanmış olan kümbetin her yüzeyinde saçak altına kadar iki taş sırası, kuşaklar birbirini izlemektedir.

Kümbetin doğusundaki açıklığın üst silmeleri üzerinde bir insan başı ve iki rozet görülmektedir.

Usta Şakirt Kümbeti

akirt.jpg


Bitlis, İki kubbe Mahallesinde, Meydanlık Mezarlığının güneyinde, Osmanlı Kalesi’nin yakınındadır. Ahlat Kümbetlerinin en büyüklerinden olan bu kümbetin XIII.yüzyılın kinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır. Bu kümbetin bulunduğu yerde, yaklaşık 100 m. uzaklıkta Usta Şakirt’in yapmış olduğu ve aynı isimle tanınan ikinci bir kümbet daha bulunmaktadır. Ancak her iki kümbetin de kimin tarafından ve kimin için yapıldığı bilinmemektedir. Büyük olasılıkla Olcayto Hüdabende adına Ahlat’ı yöneten Sadi Aka İbni Coğan Aka adına yapılmıştır. Söylentiye göre bugün bulunmayan, ancak izleri görülen ikinci kümbeti Ahlatlı bir usta yapmış, karşısına da çırağı (Şakirt) bir başka kümbet yapmıştır. Ne var ki, çırağın yapmış olduğu kümbet yapı ve işçilik bakımından ustasının yapmış olduğu kümbetten daha güzel olmuştur.Ustanın yapmış olduğu kümbet yıkılmış, çırağın (Şakirt) yapmış olduğu kümbetle ismini sürdürmüştür. Ancak bu konuda çalışmaları olan Abdürrahim Şerif 1921 yılında taşlar arasında ustanın yapmış olduğu kümbetin kitabesini bulmuş ve Ahlat Kitabeleri isimli eserinde yayınlamıştır.

Kümbetin alt kısmı dıştan 9.00 X 9.00 m. ölçüsünde kare planlı olup mumyalık denilen bölüme doğudaki,zeminden biraz aşağıda bulunan bir kapıdan girilmektedir. Mumyalığın üzeri tonoz örtülü olup doğuda ve batıda iki mazgal pencere bulunmaktadır. İkinci katın duvarları üçgen pahlarla on iki kenarlı hale getirilmiş, ve üç sıra halinde zencerek motifinden oluşan bir kuşakla çevrelenmiştir. Bunun üzerindeki ikinci kuşak balık kılçığı şeklinde olup üzerindeki silindirik gövde düzgün panolarla birbirinden ayrılmış ve her panonun ortasına birbirini izleyen nişler yerleştirilmiştir. Kuzeydeki büyük nişin içerisine giriş kapısı açılmış,buraya dokuz basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Kapı nişinin etrafı yivli iki sütunçe, üzerinde de mukarnaslar yer almaktadır. Ayrıca etrafı da geometrik geçmelerden oluşan iki bordür ile çevrelenmiştir. Giriş kapısının dışında diğer nişlerde de mukarnaslı, etrafı bordürle dört niş daha yer almakta olup bunların arasındaki panolarda üçü üçgen, kenarları dar bir bordür ile çevrili ince uzun nişler bulunmaktadır. Bu nişlere açılmış olan pencerelerin üstleri de geometrik geçmelerle, rozetlerle süslenmiştir.

Üst kısımda panoları sınırlayan zencerek motifli kuşağın izleyen ve kümbeti bütünüyle saran geometrik geçmeli ikinci bir kuşağın üzerine beyaz taşa Aya tel kürsü yazılı bir diğer kuşak işlenmiştir. Bu kuşaktan sonra üç kademe halinde dışa doğru genişleyen saçak kısmı mukarnaslarla zengin bur görünüme ulaşmıştır. Bu saçaktan sonra da kümbetin üzerini örten konik külah bulunmaktadır.

Kümbetin içerisi oldukça sade ve tamamen kesme taştan yapılmıştır. Buradaki silindirik birinci katın çapı 3.40 m.dir.İçeride kıble yönündeki mihrabın etrafı içeride ince dışarıda daha geniş zencerek motifli bir bordür çevirmektedir. İçeride kubbe ile örtülen kümbetin konik üst örtüsü ile kubbe arasında bir boşluk bulunmaktadır.

Şeyh Necmeddin Türbesi (Havai Baba Türbesi)

Ahlat, Ergezen Mahallesinde Erzen Hatun mezarlığında Erzen Hatun Kümbeti yanındaki Şeyh Necmeddin Kümbeti, portal kitabesinden öğrenildiğine göre Üzeri kare biçimde yükselen piramidal külahla örtülüdür. Bu bakımdan da benzerleri arasında tek örnektir. Diğer kümbetler hep silindirik biçimde, konik külahlıdırlar. Şeyh Necmeddin tarafından 1222 ‘de yaptırılmıştır. Giriş kapısı üzeride iki kitabe bulunmakta olup bunlardan birisi vakfiye,diğeri de kümbetin yapım kitabesidir.

Bu kümbet dört köşe oluşu ile diğer kümbetlerden ayrılıktadır. Kümbetin 5.17 X 5.18 m. ölçüsünde küçük kare bir kaidesi vardır.Alt kattaki mumyalığın kuzey cephesinden yedi basamaklı bir merdivenle aşağıya inilmekte,buradaki yay kemerli bir kapıdan mumyalığa girilmektedir. Üzeri sivri beşik tonozla örülü mumyalığın batı ve doğu kenarında iki mazgal penceresi bulunmaktandır.

Üst kat kare planlı olup kesme taştan yapılmıştır. Doğu cephesindeki iki taraflı dört basamaklı bir merdiven ile çıkılan giriş kapısı kümbetin en gösterişli ve en süslü bölümüdür. Giriş kordon şeklinde yuvarlak hatlı dikdörtgen çerçeveler içerisine alınmıştır.Dar ve uzun olan buradaki kapının iki köşesine sütuncukların bulunduğu uzun kenarlı sivri kemerli kapı nişi yerleştirilmiştir. Giriş kapısının üzerinde kündetin vakfiyesi yerleştirilmiş, bunu mukarnaslar tamamlamıştır. Bunun üzerine de kümbetin diğer kitabesi konulmuştur.

Kümbetin beden duvarları sivri kemerlerle bölünmüş ve rozetlerle bezenmiştir. İç kısım son derece sade olup kıble duvarı ortasına dikdörtgen mihrap nişi bulunmaktadır. Türbenin batı ve kuzey yüzlerindeki pencereler Bursa kemerli nişler içerisine açılmıştır. Kümbet bir süre mescit olarak kullanılmıştır.Vakıflar Genel Müdürlüğü kümbeti l966-1967 yıllarında restore etmiştir.

Hasan Padişah Kümbeti

HasanPadiah.jpg


Ahlat, Tahtı Süleyman Mahallesinde bulunan Hasan Padişah Kümbeti, Emir Hüsameddin Hasan Aka Bin Mahmud adına 1275 tarihinde yaptırılmıştır. Halk arasında yaygın bir söylentiye göre bu kümbetin Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’a ait olduğu iddiası vardır. Ancak kümbetin kitabesindeki 1274tarihi Uzun Hasan’ın ölüm tarihinden 200 yıl önce yapılmış olduğunu göstermektedir.Kümbet, Ahlat hükümdarı Hasan Aka’ya aittir. Kümbetin mumyalık kısmındaki Hasan Aka ile veziri Hasan Ali Aka’nın mumyaları yangın sonucu yanmışlardır.

Kümbet, 8.95 X 8.95 m. ölçüsünde kare kaide üzerine oturtulmuştur. Doğu kenarındaki dokuz basamaklı bir merdivenle inilen,sivri kemerli küçük bir kapıdan mumyalık kısmına girilmektedir. Kesme taştan ayna tonoz örtülü mumyalığın doğu,batı ve güney kenarlarını ortasında dar mazgal pencereler bulunmaktadır. Batıdaki pencerenin etrafı zencerek motifi ile,güneydeki ise dikdörtgen ve z harfi şeklindeki motiflerle süslenmiştir.
Kaideden köşe pahları ile on iki kenarlı gövdeye geçilmektedir. Kündetin gövdesi dikey hatlı,kabartma zencerek motifli kuşaklarla sekiz bölümü ayrılmıştır. Bölümlerin ortasına birer niş açılmıştır.Ayrıca köşelerdeki nişler dikine yuvarlak kavisli üçgen bezemelerle süslenmiştir.

Kümbetin gövdesi sekiz bölüme ayıran plasterlerin kenar profilleri üst kuşağın altından ortası düğümlü kemerler şeklinde süslemeler meydana getirmektedir. Kümbetin kapı ve pencere nişlerin etrafı diğer bölümlere göre daha bezeli olup bu bezemeler ters U şeklinde nişlerin etrafını sarmaktadır. Gövdenin üzerindeki düz ve boyalı bir kuşak halinde bırakılmış olan kitabe şeridinde Ayet el Kürsi yazsının olduğu biliniyorsa da bu kuşak restorasyon sırasında harap olmuştur. Kitabe kuşağından sonra bir sıra tezyinatsız taştan friz,iki sıra mukarnaslı saçak frizi yer almaktadır. Kümbetin üzeri diğerleri gibi konik bir külahla örtülüdür.

Kümbet l966 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Emir Bayındır Kümbeti

emirbayindirkumbeti.jpg


Ahlat İki Kubbe Mahallesi ile Taht-ı Süleyman Mahallesi arasında bulunan Emir Bayındır Kümbeti, Akkoyunlu hükümdarı Rüstem Bayender adına 1481 yılında yapılmıştır.Bu kümbet Ahlat kümbetleri arasında en ilgi çekici olanıdır.Kümbetin yanında , Bayındır İbn.Rüstem’in yaptırdığı 1477 tarihli Emir Bayındır Camisi bulunmaktadır.

Parmaklı Kümbet de denilen bu kümbetin 6.37 X 6.47 m. ölçüsünde kaidesi bulunmaktadır. Kuzey doğu köşesindeki iki basamaklı merdiven,ardından dayanak duvarlı, üzeri açık bir koridor ve doğusundaki yedi basamaklı merdiven ile mumyalık kısmına inilmektedir. Üzeri sivri beşik tonozlu mumyalığın doğu,batı ve güney kenarlarının ortasına mazgal pencereler açılmıştır.Bu kaidenin üzerine zemin hizasından başlayarak köşe pahları yapılmış ve 2.70 m. yüksekliğindeki on iki kemerli gövde oturtulmuştur. İki sıralı zencerek motifli kuşak ve bunun üzerine kabartma balık kılçığı şeklinde bezemeli ikinci bir kuşak ile kaide sınırlandırılmıştır. Bu kaide üzerinde 128 cm yüksekliğe kadar kapalı olan beden duvarları görkemli bir görünüş kazanmıştır.

Bayndr.jpg


Kuzey yönünde, iki taraftan beşer basamaklı bir merdiven ile çıkılan giriş kapısı Ahlat kümbetleri arasında en çok bezenmiş oluşu ile dikkati çekmektedir. Girişin iki yanına burmalı iki sütun yerleştirilmiştir. Bu bölüm zengin mukarnaslarla bezenmiştir. Girişin iki yanında kapalı olan duvarların her iki kısmında yarım ve tam sütunlar sıralanmıştır. Böylece yarısı açık olan kümbetin beden duvarları üzerinde sekiz tam sütun, iki yarım sütun yerleştirilmiştir. Yukarıya doğru daralan boğumlu kaideler üzerine oturan bu sütunların üzerinde geniş ve mukarnaslı sütun başlıkları bulunmaktadır. Sütun başlıklarını birleştiren kemerler üzerinde giriş cephesindeki bezeme bordürleri kadar kabartma kornişler arasına iki fırız yerleştirilmiştir. Bunların alt kuşağında baklava,üsttekilere de Ayet el Kürsi yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Baklavalı kuşak kapı kenarındaki bordür ile kesilmesine karşılık kitabe kuşağı bütün gövdeyi çepeçevre dolaşmaktadır. Saçağın altında genişleyen mukarnaslı friz üst sırası külahla örtülmüştür.

Kümbetin ikinci katına küçük bir mihrap konulmuştur. Büyük olasılıkla buradan ibadet amaçlı yararlanılmıştır.

Emir Ali Kümbeti

Ahlat, İki Kubbe Mahallesinde bulunan Emir Ali Kümbeti, Emir Ali adına l306’da yapılmıştır. Ahlat kümbetleri arasında değişik planı ile dikkati çeken Emir Ali Kümbeti daha çok eyvanlı kümbetler arasında yer almaktadır. Kümbet 6.05 X 5.35 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Burada diğer kümbetlerde olduğu gibi mumyalık kısmı bulunmamaktadır. Zemin ile anı düzeyde olup kesme taştan yapılmıştır. Beden duvarlarından, köşelerdeki üçgen pahlarla dört köşeden sekizgen kasnağa geçilmektedir. Bu kasnağın güney cephesinin üç kenarında yanları dişli, ortası 25 cm. genişliğinde bir fırız bulunmaktadır. Güney cephesinde yan kenarlar boyunca uzanan avlu duvarları üç kademe halindedir . Doğu kenarına kapı açılmış olup buradaki kapı kemeri üç dilimlidir. Büyük bir sivri kemerle avluya açılan eyvanın kemerleri içeride kirpi dışarıda düz bir kuşakla çevrilirdir. Kenarlardaki köşe dolgularına her iki yanda mermer üzerine kufi yazıyı andıracak motiflerle süslü iki pano işlenmiştir. Eyvan kemeri ortasına kitabe yerleştirilmiş ise de bu kitabe okunamamıştır.

Kümbetin sekiz kenarlı kasnağı üzerine alçak sundurma şeklindedir ve kümbetin üzerini örten sekiz kenarlı piramidal bir taş külahla üzeri örtülmektedir. Kümbetin içerisinde dört köşede büyük sivri kemerler ve dört kenarın ortasında dikdörtgen nişler bulunmaktadır. Sivri kemerlerden de kubbe kasnağına geçilmektedir. Ayrıca 50 cm genişliğinde örgü motifli bir kuşak kenarları çepeçevre e dolaşmaktadır. Köşelerdeki üçgen yüzeyler de geometrik motiflerle bezenmiştir.

Bu kümbeti Vakıflar Genel Müdürlüğü l976 yılında onarmıştır.

Şirin Hatun Buğatay Aka Kümbeti (Çifte Kümbet)

irinHatun.jpg


Ahlat İki Kubbe Mahallesinde bulunan Şirin Hatun Buğatay Aka Kümbeti 1281 yılında Onun adına yapılmıştır.
Çifte kümbet ismiyle tanına yan yana iki kümbetten doğu uçta bulunan bu kümbet planı düzeni ve yapı üslubundan diğer kümbetin hemen hemen eşidir. Ancak dış bezemeleri ve iç süslemesi yönünden daha zengindir. Kümbetin 7.84 X 7.84 m. ölçüsünde kare planlı bir mumyalık kısmı vardır ve burası zeminden daha aşağıda kaldığından,doğu köşesindeki merdivenle inilmektedir. Sivri kemerli bir kapı ile de içerisine irilmektedir. Sivri beşik tonoz örtülü mumyalık tavanı kesme taştandır.Güney kenarında 2.60 m. genişliğinde sivri kemerli bir büyük bir niş mekanı daha da genişletmektedir. Burada biri güneyde diğeri de batı ve doğu da olmak üzere mazgal pencereler bulunmaktadır.

Zemindeki köşe pahları kare plandan gövde altında on iki kenarlı bir düzene getirmektedir. Burada zencerek motifli bir kuşak ve balık pulu motifleri görülmektedir. Kümbetin gövdesi kenar profilinden biraz daha içeride başlayarak silindir şeklini almıştır. Etekten başlayan dikey hatlarla saçak altında birleşen kuşak,geometrik örgü motifleri gövdeyi dört bölüme ayırmıştır. Bu bölümlerin ortalarına büyük dikdörtgen nişli kapı ve pencereler açılmıştır. Bunların çevresini de U şeklinde örgülü bordürler çevrelemiştir. İki sıra halinde dışa doğru genişleyen kümbetin saçağı konik külahtan aşağıya doğru sarkmıştır.

Kümbetin ikinci katı 5.80 m. çapında silindirik olup üzeri kesme taştan kubbe ile örtülmüştür.
Kubbe içerisinde Boğatay Aka (1281) ve aynı tarihte ölen Şirin Hatun gömülüdür.

Hüseyin Timur Esen Tekin Kümbeti (Çifte Kümbet)

8452269.jpg


Ahlat İki Kubbe Mahallesinde Boğatay Aka Kümbeti ile beraber Çifte kümbetler diye isimlendirilen bu kümbet Hüseyin Timur adına XIII.yüzyılda yapılmıştır.
Bu kümbette diğerleri gibi iki katlıdır. Alt kısımda 6.72 X 6.72 m. ölçüsünde kare planlı bir kaide bulunmakta olup burası aynı zamanda mumyalık bölümüdür. Kuzey doğu köşesinden altı basamaklı bir merdiven ile inilen mumyalığın üzeri ayna tonozla örtülmüştür.Güney kenarında sivri kemerli bir niş bulunmakta olup kemerin içerisi zencerek motifleri ile bezenmiştir. Ayrıca doğu,batı ve kuzey kenarlarında kemerlerin ortasında üç mazgal penceresi yerleştirilmiştir.

Kümbetin kaidesinden gövdeye köşelerdeki pahlarla geçilmektedir. Gövde ile kaide arasındaki etek frizi bütün çevreyi dolaşan zencerek motiflidir.Silindirik gövde 30 cm genişliğinde dikey geometrik geçmelerle bezenmiştir. Bu bezemeler bütün gövdeyi bir kuşak gibi sarmaktadır. Gövde üzerinde meydana gelen dört bölümün her birinde kabartma profiller ile dikdörtgen çerçeveli panolar bulunmaktadır. Bu panoların her birinin ortasında üzeri mukarnas dekorlu büyük pencere nişleri açılmıştır.Bu nişlerin etrafı U şeklinde saran kenar bordürleri geometrik desenlerden farklı olarak işlenmişlerdir.Böylece zengin cephe görünümü ortaya çıkmıştır.

Gövdeyi ayıran ve dikey plasterlerle birleşen örgülü kuşağın üzerinde kitabe kuşağı yer almakta ise de bu kitabenin büyük bir kısmı tahrip olmuştur. Ayrıca saçak altında zencerek motifli bir kuşak bütün gövdeyi sarmaktadır.Üst örtüyü oluşturan konik saçak yuvarlak fitilli dikey hatlarla bölümlere ayrılmıştır.

Giriş kapısın üst silmesinde türbenin yapım kitabesi bulunmaktadır. İç kısımdaki duvarların üzerinde Bursa kemeri şeklinde düzenlenmış nişlerle gövde panolara ayrılmıştır.Güney cephesine mihrap yerleştirilmiştir. İçerisini örten kubbe kesme taştan yapılmıştır.

Kümbetin cenazeliğindeki kitabeden öğrenildiğine göre Hüseyin Timur (1281),Hüsamettin Aka’nın kızı Esentekin Hatun (1279) gömülü bulunmaktadır. Bu kümbet de Vakıflar Genel Müdürlüğünce l969 da onarılmıştır.

Hasan Padişah Kümbeti Yanındaki Kümbet

Ahlat, Tahtı Süleyman Mahallesinde, Hasan Padişah Kümbeti’nin 25 m. kuzeyinde bulunan bu kümbetin kimin için yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Söylentiye göre de Hasan Padişah’ın karısı için yaptırılmıştır.Yapı üslubundan XIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Günümüze oldukça harap ve yarıyı yakın bölümü toprak altında kalan kümbetin 6.30 X 6.30 m. ölçüsünde mumyalık kısmına doğu cephesindeki dokuz basamaklı bir merdivenden inilmektedir. Kesme taştan ayna tonozlu bu mekanın doğu, batı ve güney kenarlarında mazgal pencereler bulunmaktadır. Bunlar kaide kısmında pencere görünümünde dışarı açılmakta olup dış yüzü zengin bir bezeme ile süslenmiştir.

Kümbet kaidesinin köşeleri ikişer üçgen pahlarla daralarak üst kısma geçilmektedir.Buradaki zencerek motifi cepheye hareket kazandırmıştır. Kümbetin içerisi 4.55 m. genişliğinde silindir şeklindedir.Bu kümbetin gövdesinde de Alimoğlu Kümbetinde olduğu gibi dikey plasterlerle gövde bölümlere ayrılmıştır. Ancak kümbetin üst kısmı günümüze gelememiştir.Bu nedenle bu bölümlerin bezemesi hakkında yeterli bir bilgimiz bulunmamaktadır.

Alim Oğlu Kümbeti

Ahlat, Tahtı Süleyman Mahallesinde bulunan bu kümbet XIII.yüzyılda yapılmıştır. Kümbetin kaidesi 8.33 X 8.33 m. ölçüsünde kare planlıdır. Ancak kümbetin üst kısmı tamamlanamadan yarım bırakılmıştır. Yarıya yakın kısmı toprak içerisine gömülmüş olan kümbetin altındaki, ayna tonozlu mumyalık kısmına doğudaki yuvarlak bir kapıdan girilmektedir. Kaidenin köşelerindeki ikişer üçgen pahla dört köşeden,on iki kenara geçilmekte ve sonra da birbirine geçmiş kırık hatlardan oluşan zencerek motifi tüm gövdeyi kuşatmaktadır. Bunun üzerinde balık kılçığı motifli ince profilli ikinci bir kuşak bulunmaktadır.

Gövde dikey hatlı, ince kabartmalı hatlarla dikine bölümlere ayrılmıştır. Kümbetin 4.20 m.ye varan duvarları tamamlanamamıştır.Yıkılmış olabileceği de düşünülmektedir. Pencere üzerinde kümbetin en zengin motifleri yer almaktadır. Burada geometrik bezemeler, mukarnas dolguları görülmektedir. Ancak pencerelerin yanı sıra kapı üstü silmeleri bezemesiz bırakılmıştır.Yalnızca güney penceresinin zencerek motifi ile bezenmiş oluşu burasının mihrap olarak kullanılacağı izlenimini vermektedir.

Kitabesiz Kümbet (Keşiş Kümbeti)

Bu kümbetin ne zaman ve kimin için yapıldığı bilinmemektedir. Yapı üslubundan XIII-XIV.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır.

Kümbetin alt kısmı 6.20 X 6.20 cm ölçüsünde kare planlıdır. Mumyalık kısmına kuzey doğu köşedeki sivri kemerli bir kapıdan girilmektedir. Burada güney, doğu ve batı kenarlarında birer mazgal penceresi bulunmaktadır. Kaidenin dört köşesinde,üçgen pahlarla on iki kenarlı gövdeye geçilmektedir. Burada da zencerek motifli bir kuşak bulunmaktadır. Gövdenin on iki kenarı üzerinde üst kısımları Bursa kemeri şeklinde,kırık hatlı kemerli nişler gövdeyi süslemektedir. Oldukça sade bir işçilik gösteren gövdenin dört cephesinde kapı ve pencere nişleri açılmıştır. Bunların üzerleri zengin mukarnaslarla bezenmiştir.

Gövde üzerindeki külahın altı 40 cm genişliğinde birbiri içerisine geçmiş zencerek motifli bir silme ile hareketli bir görünüm kazanmıştır. Piramidal çatının üzeri dikey hatlı yuvarlak fitillerle ahşap kaplamayı andırmaktadır.

İçeriden kubbe ile örtülüdür. İç mekan oldukça sade, kesme taştandır. Pencereler dışarıda olduğu gibi içeride de dikdörtgen nişler halinde, yay kemerlidir.

Anonim Kümbet

Ahlat İki Kubbeli Mahallesindeki bu kümbetin, yazıtı olmadığından kime ait olduğu bilinmemektedir. Yapı üslubundan XVII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Şirin Hatun Türbesi olarak da halk arasında tanınmıştır.

Ahlat kümbetlerinden farklı bir görünümü olan bu kümbet bazı noktalardan Emir Ali Kümbetine benzemektedir. Büyük olasılıkla burada Emir Ali Kümbetinin değişik bir şekli uygulanmıştır.

Kümbet 6.94 X 6.94 m. ölçüsünde kare kaide üzerine tek katlı olarak yapılmıştır. Kümbet mimarisinden çok türbe mimarisine yakınlık gösteren bu yapı kesme taştan,sade bir işçilik göstermektedir. Zeminden itibaren 2.80 m. yüksekliğindeki beden duvarları hafif dışarı taşkın profilli üçgen pahlarla sekizgen kasnağa geçmektedir. Profilli bir kuşak kasnağı dolaşmakta ve dar bir silme ile sonuçlanmaktadır. Bu kasnağın üzerinde sekizgen kenarlı piramidal üst örtü bulunmaktadır.

Kümbetin doğu cephesinin ortasında bulunan üç basamaklı bir merdiven ile çıkılan kapının üzerinde yalnızca rozet bulunmaktadır. İçerisi üç pencere ile aydınlatılmaktadır. Bunlardan iki pencerenin arasına küçük bir niş halinde mihrap yerleştirilmiştir.

Bu kümbet Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından l971 yılında onarılmıştır.

Erzen Hatun Kümbeti

Ahlat kümbetlerinin en zengin bezemesi olan kümbetlerinden Erzen Hatun Kümbeti, Emir Ali’nin kızı Erzen Hatun adına Ameli Kasım İbni Sinan Ali tarafından yaptırılmıştır. Bu kümbet Gevaş Halime Hatun kümbetinin benzeridir.

Kümbet iki kısımdan meydana gelmiştir. Alt katta, 6.55 X 6.58 m. ölçüsünde, kareye yakın planda mumyalık bulunmaktadır. Buraya kuzey doğu köşesindeki beş basamaklı bir merdiven ile inilmektedir. Yuvarlık kemerli kapısı olan mumyalık 92 cm kalınlığında kesme taştan yapılmıştır. Üzeri tonoz örtülü olan mumyalığın , doğu,batı ve güney yönlerinde, havalandırma amaçlı üç penceresi bulunmaktadır. Bu pencerelerden güneydekinin üst kısmında, içerisi rozetlerle süslü sivri kemerli alınlığı vardır.

Kümbetin dört köşeli kaidesi ikişer adet pahla onikigen şekle geçilmekte ve bunun bitiminde gövdenin etrafını saran örgülü kemer kornişi başlamaktadır. Buradaki kabartma örgü motifi Hüseyin Timur ve Şirin Hatun kümbetine benzemektedir.Bunun üzerinde kırık hatlardan meydana gelmiş ikinci bir kuşak bulunmaktadır.

Kümbetin on iki kenarlı ve gövdenin her kenarı üzerinde üstleri Bursa kemeri formunda kemerli nişler,bunların içerisinde de yine nişler bulunmaktadır. Kuzey yönündeki yerdi basamaklı bir merdiven ile kümbetin içerisine girilmektedir.

Kümbetin üzeri hiç boş yer bırakılmamacasına zengin motifli taş işçiliği örnekleri ile bezenmiştir. Ahlat kümbetlerinde böylesine çeşitli bir motif zenginliği görülmemektedir.
Dört yöndeki kapı ve pencerelerin bulunduğu kenarlar diğerlerine göre çok daha fazla işlenmiştir. Buradaki nişlerin etrafında ters U şeklinde geometrik geçmeli bordürler yer almaktadır. Kuzey cephesinde,girişin bulunduğu niş diğerlerinden daha fazla bezemelidir.

Kümbeten iç kısmı kıble duvarına dikey üç neften meydana gelmiştir. Neftlerden her birisi kuzey güney yönünde sivri beşik tonozlarla örtülmüştür. Nemleri birbirinden ayıran payeler üzerindeki kemerler duvarlardaki çıkıntılara bağlanmıştır. Orta kısımdaki haçvari payeler kemerlerin yardımıyla üst örtüyü taşımaktadır. İbadet mekanını oluşturan mekan 1290 X 1251 m. ölçüsünde, dikdörtgen plan şeklindedir. Ancak arazi durumundan ötürü neftler arasında ölçü yönünden uyumsuzluklar gözlemlenmektedir.

Mihrap kademeli şekilde olup üzerinde kufi yazı ile işlenmiş bir bordür bulunmaktadır. Bu taş bordürün eski bir yapıdan alınarak buraya konulduğu sanılmaktadır.

Kümbetin üzerini örten piramidal külah üzerinde kabartma,her taşa ayrı ayrı işlenmiş çeşitli rozetler bulunmaktadır.Bundan ötürü de kümbetin Karakoyunluların ilk döneminde yapıldığın bir kanıtıdır.

Kümbetin batı kenarında 3.5 m genişliğindeki sivri bir kemerin meydana getirdiği bir açıklık ile üçüncü bölüme geçilmektedir. Mihrap duvarına dik,iki neft halinde bulunan bu bölümler 3.38 ve 3.66 m genişliğindedir. Buradaki iki neft ortadaki haçvari bir paye ve duvar çıkıntılarını birleştiren sivri kemerli iki açıklıkla birbirinden ayrılmıştır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,314
50,076
NeverLand
Ulu Cami

ulu.jpg


Bitlis merkezinde, Bitlis Deresi kıyısında bulunan Ulu Cami, küfi yazılı kitabesinden öğrenildiğine göre Selçuklu sultanı Tuğrul bey'e bağlı Mervanoğullarından Ebul Muzaffer Muhammed tarafından 1153 yılında yaptırılmıştır. Cami bir çok kez onarım geçirmiştir.

Ulu Cami yeni ilaveleri ile birlikte U şeklinde bir plan göstermektedir. İbadet mekanı 19.80 x 13.80 m. ölçüsündedir. Mihrap duvarına paralel dörder payenin oluşturduğu üç sahından ve beş bölümden oluşmaktadır. Buradaki payeler sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Sahınları birbirlerinde ayıran mihrap önündeki kubbeyi taşıyan iki ayak diğerlerinden daha farklı olarak daha büyüktür, kubbe önünde kademeler oluşturmaktadır. Buradaki kalın kemerlere oturan pandantifler de kubbeye geçişi sağlamaktadır. Caminin yanlızca mihrap üzerinde dıştan da görülebilen bir kubbesi olup, düzgün kesme taştan külahlı olarak örülmüştür. Mihrap önündeki kubbe dışarıdan konik olarak yükselmektedir. Kubbe kasnağında küçük pencereler sıralanmıştır.

Kesme taştan yapılan caminin üzeri toprak bir damla örtülüdür. İç mekan doğu-batı yönünde tonozlarla örtülmüştür. Kuzey cephesinde üç tane giriş kapısı bulunmaktadır. Bu kapılardan ortadakinin solunda büyük bir pano halinde kufi yazılı bir pano, soldakinin üzerinde de dört küçük kartuş içerisine alınmış bir başka kitabe bulunmaktadır.

Orta aksın tam ortasında bulunmayan mihrap, doğu duvarına biraz daha yakın olup dışarıya doğru küçük bir çıkıntı yapmaktadır.Caminin içerisi oldukça sade ve bezemesizdir. İbadet mekanını beden duvarları üzerindeki dikdörtgen pencereler aydınlatmaktadır.

Caminin yaklaşık 10 m. uzağında, avlunun da kuzeydoğu köşesindeki minare kaidesi beden duvarlarına kadar yükselir ve gövde silindiriktir. Minare kuşaklar, profillerle hareketlendirilmiştir. Şerefe altı birbiri izleyen yuvarlak profillerle genişlemekte iki sıralı zikzaklarla görkemli bir görünüşe ulaşmaktadır. Minare bunların üzerinde küçük taş bir kubbe ile sonuçlanır.

Kızıl Mescit

Kzl.jpg


Bitlis’in merkezinde, Kızıl Mescit Mahallesi’nde ve Bitlis Çayı’nın doğusund, Ulu caminin 50 m.kuzeydoğusunda dik bir yamaç üzerindedir. Kızıl Mescit’in ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber üzerindeki iki ayrı kitabeden 1507 ve 1863 yıllarında onarıldığı öğrenilmektedir. Kitabelere göre Akaoğlu Alaeddin l507, İbni Kasım el Hacı Mehmet 1864 yılında camiyi onarmışlardır.

Mescit meyilli bir arazi üzerinde yapılmış olduğundan batı cephesi doğuya göre daha yüksektir. Bitlis’e hakim konumdaki mescidin ibadet mekanı bu nedenle de düzgün bir plan göstermemektedir. Kareye yakın bir plan düzeni olup ulu cami plan tipleri arasındadır. İbadet mekanı mihraba dikey üçer sütunla üç sahna ayrılmıştır. Buradaki altı silindirik mermer sütun ibadet mekanını on iki bölüme ayırmıştır. Bu sütunlar sivri kemerlerle aynı zamanda beden duvarlarına da bağlanmaktadır. Her bir bölümün üzeri taştan basık kubbelerle örtülmüştür. İbadet mekanı batı cephesinde yuvarlak kemerli sekiz, mihrap yanında birer pencere ile aydınlatılmıştır. Pencereler iki sıra halinde ikişerli diziler halindedir. Batı yönü kademeler halinde daralan bir takviye duvarı ile bu tarafı ile görkemli bir görünüşe ulaşmıştır.

Camide yörede çok sık görülen kırmızı taşlar kullanılmıştır. Caminin muntazam olmayan planı üst örtüye de yansımış, kubbeler dışında kalan bölümler düz tavanlarla örtülmüştür.

Mihrap tam eksen üzerinde bulunmamaktadır. Doğu cephesine daha oluşu da düzgün olmayan plandan kaynaklanmaktadır.

Şerefiye Camisi ve Külliyesi

267.jpg


Bitlis’in merkezinde çarşı içerisinde, Hosor ve Kışla derelerinin birleştiği yerde bulunan Şerefiye Külliyesi IV.Şeref Han tarafından 1529 yılında yaptırılmıştır. Şeref Hanları XVI. yüzyılda Bitlis şehrine hakim olan bir aile olup Kanuni Sultan Süleyman’dan büyük imtiyazlar almıştır.

Yapı topluluğu cami, medrese, imaret, hamam ve Şeref Han Türbesi’nden oluşmaktadır. Yapı topluluğunun batı ve güney yönleri yüksek kayalıklara ve diğer yapılara birleşmiş konumdadır. Yalnızca kuzey ve doğu cepheleri görkemli bir şekilde görülebilmektedir.

Şerefiye Camisi dikdörtgen planlı olup, yöresel kırmızı kesme taştan yapılmıştır. Batı yönü kayalarla birleşmiş, mihrap yönüne de medrese yapılmıştır. Her iki yapı arasındaki iki metrelik aralıkta medresenin giriş kapısı bulunmaktadır. Caminin kuzeydoğu köşesindeki duvarları doğuya doğru devam ederek L şeklinde bir plan ortaya koymaktadır. Doğu yönünde de caminin anıtsal portali bulunmaktadır. Portalin alt kısmında üç söveli demir şebekeli dikdörtgen pencereler bulunmakta olup üzerlerine aynı zamanda duvarları takviye eden yay kemerler yerleştirilmiştir. Bu bölümler arabesk tabir edilen motiflerle bezenmiştir. Zengin taş işçiliği olan portalin dışında dar bir profilin ardından bir sıra mukarnaslı friz oldukça geniş bir nişi meydana getirmektedir. Bu yüzeyin ortasında beyaz ve siyah taşlardan oluşan üç dilimli büyük giriş kemeri bulunmaktadır. İki yanındaki burmalı sütunlarla takviye edilen portalin çevresi geometrik motiflerle bezenmiştir. Giriş kemeri üzerinde de kartuşlar içerisine alınmış kitabeler bulunmaktadır.Kitabelerin ve kapı girişinin üzeri son derece güzel bir işçilikle yapılmış zengin mukarnaslar devam etmekte olup portale daha görkemli bir görünüş kazandırmaktadır.

Portalden 3.00 X 3.00 m. ölçüsünde kubbeli bir bölüme geçilmektedir. Buradan da batı kenarındaki kapı ile son cemaat yerine ulaşılmaktadır. Caminin kuzey cephesinde avluya bakan beş bölümlü son cemaat yeri sivri kemerli payandalar ile birbirlerine ve duvarlara bağlanmıştır.Bu payandalar arasında da yöresel taştan yapılmış dikdörtgen başlıklı silindirik sütunlar bulunmaktadır.

Son cemaatten ibadet mekanın giriş diğer camilerde olduğu gibi ortada değil iki yanda yer almıştır. Caminin sağ ve solundaki bu kapılar oldukça basit olup üzerleri düz silmelidir. İbadet mekanına bu kapılardan dar bir koridordan geçilmektedir. Kuzey duvarı ile üç büyük kemerin ve üç büyük payenin bulunduğu bu koridorun üzeri üç küçük kubbe ile örtülmüştür. İbadet mekanı beş kalın payenin taşıdığı ,pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Bunun dışında kalan bölümler tonozlarla örtülüdür. Caminin üst örtüsü de toprak damlıdır.

Mihrap tuğladan olup ilik yapılışında alçı ile kaplı olduğu sanılmaktadır. Çevresinde geometrik taş şebeke izleri görülmektedir. Ayrıca minber ahşaptan olup güzel bir ağaç işçiliği görülmektedir.

Şerefiye İmaretinin doğu kenarına bitişik olan minare kırmızı taştan tamamen yöresel üslupta yapılmıştır. Dikdörtgen, kesme taştan kaide üzerinde köşe dolguları, palmet motifleri ile bezenmiştir. Bezemeli kaideden yuvarlak gövdeye geçilmektedir. Gövdenin altında yuvarlak sağır kemerler bulunmaktadır. Kemerlerin içleri kufi yazı ve geometrik geçme motifleri ile bezenmiştir. Gövde iki sıra silme ile hareketlendirilmiş, orta kuşaktan sonra konik biçimde dışa doğru genişlemektedir. Gövde üzerine yer yer rozetler konulmuştur. Şerefe üzerindeki petek kısmı daha dar olup sekizgen bir silme ile sınırlandıktan sonra üzeri piramidal bir külahla örtülmüştür.


Şerefiye Külliyesindeki Diğer Yapılar:

Şerefiye Medresesi: Şerefiye yapı topluluğundan olan medrese cami ile birlikte IV.Şeref Han tarafından 1529’da yaptırıldığı sanılmaktadır. Medresenin yapım kitabesi bulunmamaktadır. Caminin doğusunda yer alan medrese caminin mihrap duvarı boyunca doğu yönünde bulunmaktadır.

Dikdörtgen planlı medrese yöresel kırmız renkli Bitlis taşından yapılmıştır. Arazi konumuna uyularak yapılmış olan medresenin batısı kayalara dayanmaktadır. Güney cephesi de diğer binalara bitişik olup yalnızca kuzey ve doğu cepheleri mimari özelliğini ortaya koymaktadır. Doğu cephesi iki katlı olan medresenin birinci katına dükkanlar yapılmıştır. Kuzey cephesinin ortasındaki iki sütunla çerçevelenmiş bir kapıdan önce tonozlu bir eyvana ardından da avluya girilmektedir. Girişin tam karşısına tonozlu dershane eyvanı yerleştirilmiştir. Giriş ve dershane eyvanı arasında her iki tarafta uzanan revakların arkasında medrese hücreleri sıralanmıştır. Doğu yönünde ortada tonoz örtülü dikdörtgen bir mekan ile bunun bir yanında kubbeli kare bir hücre,diğer yanında da kubbeli iki kare mekan yer almaktadır. Diğer yönde ise üzerleri kubbeli kare planlı beş hücre peş peşe sıralanmıştır. Medresenin üzeri toprak bir örtü ile kapatılarak kubbeler gizlenmiştir.

Şerefiye İmareti: Şerefiye külliyesinin imaretinin de diğerleri ile birlikte IV.Şeref Han tarafından 1529’da yapıldığı sanılmaktadır.

Şerefiye İmareti dikdörtgen planlı olup, kaba yontma taştan yapılmıştır. Külliyenin diğer yapıları ile karşılaştırıldığında daha kaba bir işçilik ve yapı malzemesi kullanıldığı görülmektedir. Bununla beraber dört metre yüksekliğindeki duvarları basit taş silmelerle hareketlendirilmeye çalışılmıştır. İmarete güney cephedeki küçük bir eyvan ile avluya girilmektedir. Giriş kapısı sivri kemerli bir niş şeklinde olup kesme taştan yapılmış, silmelerle profillendirilmiştir. İmaretin içerisinde ortadaki kubbeli kısma açılan dört yönde sivri beşik tonozlu dört eyvanın her köşesine yine beşik tonozlu hücreler yerleştirilmiştir. Bunlardan batıdaki eyvan diğerlerinden 60 cm. daha yüksek olup içerisine bir sel sebil ile havuz yerleştirilmiştir. Doğu eyvanı iki kısımdan meydana gelmiştir.İmaretini yanından geçen dereye uyulmasından ötürü de plan düzeni intizamsızdır. Büyük olasılıkla ilk yapılışında daha düzgün olan bu bölümün içerisine bir duvar örülmüştür.

IV.Şeref Han Türbesi:Şerefiye yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan Şeref Han Türbesi, avlunun doğusunda, Şerefiye Camisi’nin giriş kapısına bitişiktir. Giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre Emir Şeref oğlu Emir Şemseddin tarafından IV.Şeref Han için 1533’de yaptırılmıştır.
Kesme taştan yapılan türbenin alt bölümü kare planlı olup, köşelerin kesilmesiyle sekizgen bir görünüm kazanmıştır. Beden duvarlarına mermer şebekeli,silmeli dikdörtgen pencereler açılmıştır.Alt sıra pencerelerin üzerine daha küçük ölçüde ikinci bir pencere sırası yerleştirilmiştir.

Türbe girişi avlunun batı yönündedir. Sivri kemerli büyük bir niş görünümündeki giriş iki sıra halinde bir bordürle çevrilmiştir. Bunlardan dıştaki bordür 25 cm. genişliğinde geçme örgüler ve bunların arasındaki dilimli sekizgenler ve yıldızlarla bezenmiştir. Kapı kenarlarını süsleyen ikinci bordür halat motifleri şeklindedir. Yay kemerli türbe kapısı üzerinde de dörtgen bir çerçeve içerisine alınmış kitabe bulunmaktadır. Ayrıca türbenin doğusuna oyma bir bordürle çevrili hacet penceresi açılmıştır.

Türbenin cami duvarları ile birleştiği kısımlarda taştan üçgen dolgulara yer verilmiştir. İç kısımda kıble yönü büyük bir niş şeklindedir. Pandantifli bir kubbenin örttüğü türbe tipik Selçuklu türbelerinin bir benzeridir. Alt kısımda mumyalık, üst kısımda da sanduka bulunmaktadır. Türbe içerisinde altı sanduka bulunmakta olup bunlardan sağ kenardaki IV.Şeref Han’a aittir.

Şerefiye Han Hamamı: Şerefiye Külliyesinin bir bölümünü oluşturan hamam Han Hamamı ismiyle halk arasında tanınmaktadır. Hatuniye Caddesinde demirciler denilen yerde bulunmaktadır. Hamamın kitabesi bulunmamakla beraber Şeref Han’ın vakfiyesinde ismi geçen hamamın bu hamam olduğu sanılmaktadır.

Şerefiye Hamamı’nın düzgün olmayan palan düzeni bulunduğu araziden kaynaklanmaktadır. Buradaki arazinin doğu ve güneyinin kazılmasından ötürü hamamın bir bölümü toprağa gömülmüştür.

Hamamın soyunmalık kısmı oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Bu bölüme sonradan yapılan ek binaların arasından girilmektedir. Beşik tonoz örtülü küçük bir bölümden sonra içerisine girilen soyunmalık orijinal yapımında kare planlı olmasına karşılık sonradan iç kısımların köşeleri doldurulmuş ve sekizgen bir plana dönüştürülmüştür. Bu bölümün üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Soyunmalığın doğusunda bulunan bir koridordan dikdörtgen, beşik tonozlu ılıklık bölümüne geçilmektedir, bir diğer kapı ile de kubbeli bir bölüme geçilmektedir. Burada diğer hamamlarda rastlanmayan bir özellik de soyunmalığın bir bölümünde beşik tonozlu küçük bir eyvan meydana getirilerek kıble duvarına bir de mihrap yerleştirilmiş olmasıdır. Zeminden 70 cm. yüksekliğindeki bu bölüm diğerlerinden ayrılmaktadır. Böylece hamam içerisinde bir mescit meydana getirilmiştir.

Hamamın doğusunda büyük bir alanı kaplayan düzgün planlı sıcaklık merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Bu bölüm dört eyvan ve köşe hücrelerinden oluşmuştur. Buradaki hücreler arazi durumundan ötürü düzensiz bir plan göstermektedir. Bazı hücrelerin genişlemesinde arazinin kayalık oluşu da etkili olmuştur.

Kureyşi Camisi

Bitlis Zeydan Mahallesi’nde bulunan Kureyşi Camisi’nin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber tavan örtüsünün sivri tonozlu oluşu yapının XII.yüzyılda Selçuklular döneminde yapıldığına işaret etmektedir. Halk arasında yaygın bir söylentiye göre Arabistan’daki Kureyşi kabilesinden bir kişi Bitlis’e gelip yerleşmiş ve bu camiyi yaptırmıştır. Bu yüzden de camiye Kureyşi Camisi ismi yakıştırılmıştır.

Kureyşi Camisi basit bir yapıdır. Ancak l810 tarihinde yeni baştan yapılırcasına onarım geçirmiştir. Dikdörtgen planlı cami kaba ve yontma taştan yapılmıştır. Güney cephesindeki altı basamaklı bir merdiven ile girilen caminin yekpare taş kemerli bir kapısı bulunmaktadır. Girişin hemen yanında gasilhane ve helalar, batısında ise odunluk olarak kullanılmış bir mekan bulunmaktadır. Kuzeydeki bir kapıdan ibadet mekanına girilmekte ve 9.00 X 8.30 m ölçüsündedir. Üzeri toprak damla örtülü olup iç mekanını ortasında dikdörtgen kalın bir paye kemerlerle beden duvarlarına bağlanmıştır.Böylece iç mekan dört bölüme ayrılmış ve birinin üzeri beşik tonozlarla örtülmüştür. Bu bölümlerden mihraba yakın olanı diğerlerinden daha geniştir. Mihrabın belirli bir özelliği bulunmamaktadır. İç mekan beş pencere ile aydınlatılmıştır.Kuzey doğu köşesine yerleştirilen minare sonradan buraya eklenmiştir.

Caminin batısındaki, içeriden geçilen türbenin kime ait olduğu bilinmemekle beraber büyük olasılıkla banisine aittir.

Dört Sandık Camisi

Bitlis, Gökmeydan semtindeki bir yamaçta bulunan Dört Sandık Camisi’nin banisi bilinmemekle beraber l543-1552 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.

Kare planlı, kalın kesme taştan yapılmış olan cami düz toprak damlı olup basit bir yapıdır. İbadet mekanına kuzey yönündeki basit ve sonradan yapılmış bir yapının içerisinden geçilerek girilmektedir. İbadet mekanının ortasındaki tek bir sütun çatıyı desteklemektedir.Bu sütunla duvarlar arasında bağlantı sağlanmış, böylece ibadet mekanı üzeri kubbelerle örtülü dört bölüme ayrılmıştır. Basit mihrabının yanındaki bir kapıdan üzeri tonozla örtülü dikdörtgen planlı türbeyi geçilmektedir. Bu türbede Şeyh Abdullah Redehşani gömülüdür.

Aşağı Kale Camisi

Bitlis şehir merkezinde bulunan Şerefiye yapı topluluğunun batısında, köprü başında bulunan Aşağı Kale Camisi’ni kimin yaptırdığı bilinmemektedir.Yapı üslubundan büyük olasılıkla XVII.yüzyılda yapılmıştır.

Cami hafif meyilli bir arazide Dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Arazi konumundan ötürü de belirli bir plan tipi içerisine yerleştirilememektedir. Girişin de bulunan bir holden sonra ibadet mekanına girilmektedir. İbadet mekanı ortasında kalın bir sütunla desteklenmekte olup bu sütunla duvarlar arasındaki kemerlerle dört bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler kubbe şeklindeki tonozlarla örtülmüştür. Caminin bütününün üzeri düz toprak damlıdır. Ancak düzensiz planından ötürü bu bölümler birbirlerine eşit değildir. Mihrabın iki yanındaki pencerelerle içerisi aydınlatılmaktadır. Cami mimari yönden bir özellik taşımamaktadır.

Taş Camisi

Bitlis merkezinde Hükümet konağına çıkan yolun üzerinde, Taş Cami Mahallesi’nde bulunan bu caminin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Yapı üslubundan XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kareye yakın dikdörtgen planlı caminin bulunduğu arazinin meyilli oluşundan ötürü batı cephesi diğer yanlardan daha yüksektir. Caminin ortasında bulunan tek sütun kemerlerle duvarlara bağlanmış içerisini dört bölüme ayırmıştır. Bölümlerin üzeri de küçük kubbelerle örtülmüştür. Güney kenarının ortasında bulunan mihrap dışarıya doğru çıkıntı meydana getirmektedir. Mihrabın solunda küçük bir pencere diğer tarafında da ahşap minber yer almaktadır. Bu caminin de üzeri toprak damla örtülmüştür.

Alemdar Camisi

Bitlis şehir merkezinin güneyinde, Bitlis deresinin de sağında bulunan Alemdar Mahallesi’ndeki bu camiyi kitabesinden öğrenildiğine göre Maksut Paşa 1783-1784 yıllarında yaptırmıştır. Yapılışından sonra birkaç kez onarılmıştır.

Alemdar Camisi dik bir yamacın üzerinde bulunmakta, kesme taştan iki katlıdır. Caminin alt katında banisinin mezarı bulunmaktadır. Ayrıca burada Eba Eyyb-el Ensari’nin kardeşi Feyzullah el-Ensari’nin mezarının bulunuşu halk arasında camiyi aynı zamanda ziyaretgah yapmıştır.

İbadet bölümü bunun üzerindeki ikinci kattadır. Bu caminin de arazi konumundan ötürü düzgün bir planı bulunmaktadır. Eğri bir dikdörtgen plan düzenindeki camiye batı kenarındaki yay kemerli kapıdan girilmektedir. Kapı kemeri üzerinde de caminin kitabesi yer almıştır. İbadet mekanı doğu ve batı yönünde uzanan dört sütun ile iki bölüme ayrılmıştır. Ayrıca kuzey-güney yönündeki kemerlerle de beşer bölüme ayrıldığı görülmektedir. Bu kemerlerde muntazam olmayıp, doğu uçtaki iki kemer beden duvarlarına dikey,diğerleri ise çapraz konumdadır.

Duvarların doğu ve güneyinde nişler içerisinde pencereler sıralanmıştır. Diğer duvarlarda kemer ayaklarından ötürü büyük nişler yerleştirilmiştir. Caminin üst örtüsü düz toprak damlıdır.

Gökmeydan Camisi

İl merkezinin güneyinde Gökmedrese Mahallesi’nde bulunan caminin kitabesinde l801 yılında yaptırılmış olduğu yazılı ise de yapı üslubundan daha eski tarihlerde yapıldığı anlaşılmaktadır. Büyük olasılıkla bu kitabe, belirtilmemekle beraber onarım kitabesidir. Caminin bu tarihte temelinden itibaren yıkılarak eski parçaların eklenmesiyle yeniden yapıldığı sanılmaktadır. Yalnızca giriş cephesindeki ahşap kapısının Selçuklu döneminden kaldığı sanılmaktadır. Bunun yanı sıra kesme taştan kapı kenarlarında Selçuklu yapılarında görülen sütunlar bulunmaktadır.

Günümüzde camiye yapılan yeni eklerle plan düzeni bozulmuş ve ortaya L şeklinde bir plan çıkmıştır. İki katlı olan caminin alt katını oluşturan taş duvarlar üst kattan tamamen ayrılmaktadır.Alt katın medrese veya zaviye olduğu ileri sürülmüşse de bu iddia da kesinlik kazanamamıştır.

İkinci katı oluşturan ibadet mekanına doğu cephesindeki merdivenlerle çıkılmaktadır.Düzgün olmayan,dikdörtgen planlı bu bölüm iki sütun ve iki paye ile boyuna iki, enine de dört bölüme ayrılmıştır. Bölümleri birbirinden ayıran kemerlerin beden duvarlarına birleştikleri yerlerde duvarlar ayrıca birer payanda ile takviye edilmiştir. Bunun sonucu olarak da ibadet mekanı sekiz ayrı bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerin üzerleri basık kubbelerle örtülmüştür.

İç mekan biri doğu diğeri de batı ve ikisi de mihrap yanında olmak üzere dört pencere ile aydınlatılmıştır. İç kısımda herhangi bir bezeme bulunmamaktadır.Yalnızca mihrap duvarının ortasında XIX.yüzyıl özellikleri taşıyan bezemeler dikkati çekmektedir.

Caminin güneybatı köşesine,camiden 3 m. uzaklıkta çok yüksek olmayan minaresi yapılmıştır. Minare, kitabesinden anlaşılacağı gibi l924 tarihinde yapılmıştır. Kare kaideli minarenin gövdesi yuvarlak olup yer yer bilezikler, rozetler, kaval silmeler ve üçgenlerle süslenmiştir.

Hacı Beğiye Mescidi

Bitlis merkezinde, Bitlis Deresinin doğusunda yer alan Hacı Beğiye Mescidi kitabesinden öğrenildiğine göre İbrahim oğlu Emir Mehmet tarafından l444’de yaptırılmıştır. Ancak zaman zaman yapılan onarımlar nedeniyle cami ile birlikte medresesi orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Dikdörtgen planda küçük bir yapı olan cami Bitlis taşından yapılmıştır. Batı cephesinde üst sıralarında iri mukarnas yuvaları şeklinde fırız bulunmakta olup yapıldığı döneme aittir. İbadet mekanında orijinal bir iz ve bezeme bulunmamaktadır. Diğer Bitlis camileri gibi bunun da üzeri toprak düz damla örtülüdür.

Aynelbürüt Camisi (Soğukpınar Camisi)

Bitlis’in doğusundaki yamaçta, İnönü Mahallesi’nin Havuzbaşı mevkiinde bulunmaktadır. Bu yapıdaki türbeden ötürü Molla Abdurrahman Camisi de denilmektedir. Caminin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir.

Eğimli bir arazide yer alan cami iki katlıdır. Doğusundaki yoldan ötürü yüksekte kalan caminin cephesi bu yüzden basık bir görünümdedir. Alt kattaki türbe,şadırvan uzun bir koridor şeklinde olup üzeri tonoz örtülüdür.

İkinci katta caminin ibadet mekanı bulunmaktadır.Buraya zemin katından geçildiği gibi doğu cephesindeki kapıdan da girilmektedir. Kesme taştan duvarların batı ve güney cephelerine pencereler açılmıştır. Bu bölüm kuzey güney yönünde ve mihrap eksenindeki bir orta paye ile içerisi dört bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerin üzerleri basık kubbelerle örtülmüştür. Üst örtü diğer Bitlis camilerinde olduğu gibi düz toprak damlıdır.

Yarım silindirik mihrabın iki köşesine silindirik iki küçük sütun yerleştirilmiştir. Caminin minberi ve minaresi bulunmamaktadır.

Papşin Hanı (Hüsrev Paşa Hanı)

Bitlis’e 4-5 km. uzaklıkta bulunan Papşin Hanı’nı XVI.yüzyılda Hüsrev Paşa’nın yaptırdığı ileri sürülmüştür. Hanın kitabesi bulunmadığından bu konu yetenince açıklık kazanamamıştır.

Han, kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlıdır. Muntazam kesme taştan yapılmıştır. Girişin iki köşesinde yarım silindirik, kuzeydoğu ve batı köşesi ile kuzeyinde kare Oldukça basit silmelerle sona eren duvarlardan sonra hanın üzeri toprak damla örtülmüştür.

Duhanı

Diyarbakır-Bitlis yolu üzerinde bulunan Duhanı’nın kitabesi olmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Hanın mimari üslubundan XVI-XVII.yüzyıllarda Osmanlı döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır. Enine dikdörtgen planlı olan han, 49.65 X 15.50 m. ölçüsündedir. Yamaçta bulunan hanın girişi ile iki cephesinin büyük bir bölümü tahrip olmuştur.

Han iki bölümden meydana gelmiştir. Hanın her iki bölümüne de ayrı ayrı, ancak aynı cephe üzerindeki sivri kemerli niş içerisine alınmış yuvarlak kemerli kapılardan girilmektedir. Hanın büyük bölümü 34.15 m. boyunda enine dikdörtgendir. İçerisi iki sıra halindeki payelerle üç bölüme ayrılmıştır. Bu payeler birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır.

Üzeri boydan boya beşik tonozlarla Hanın küçük bölümü arazi konumundan ötürü düzgün bir plan göstermemektedir. İçerisi ikişerli dört paye ile üç bölüme ayrılmıştır. Bu payeler birbirlerine ve duvarlara kesme taştan sivri kemerlerle bağlanmıştır. Bu bölümün duvarlarında küçük mazgal pencerelerin oluşu bu kısmın yolculara diğerinin de hayvan ve arabalara ayrıldığını göstermektedir.

Hazo Han

Bitlis’in güneyinde, Bitlis Deresi yanında, Alemdar Köprüsü’nün yakınında olan Hazo Hanı kitabesinden öğrenildiğine göre 1626-1627 yılında yaptırılmıştır.

Doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlı hanın duvarlarının yarısı muntazam kesme taştan, yarısı da kaba yontma taştan yapılmıştır. Beden duvarları bezemesiz, oldukça sade olup, yalnızca üst kısmını sade bir silme sınırlar. Üzeri toprak damlıdır.

Hanın girişi batıda cephenin ortasında olup sivri kemerli bir niş içerisinde yuvarlak kemerlidir. Girişin üzerinde kitabe bulunmaktadır. Hanın içerisi iki sıra halinde dörder paye ile on beş bölüme ayrılmıştır. Bu payeler birbirleri ve duvarlarla sivri kemerlerle bağlanmıştır. Her birinin üzeri de çapraz tonozlarla örtülmüştür. Girişe göre orta akstaki bölüm diğerlerinden daha geniş olup dikdörtgen planlıdır. Hanın doğu ve batı cephelerinde beşik tonozlarla örtülü üçer hücre bulunmaktadır. Bu hücrelerin her biri birer kapı ile orta bölüme açılmaktadır. Bu bölümlerin yolculara,ortadaki bölümün de hayvan ve arabalara ayrıldığı bilinmektedir.

Hatuniye Hanı

Bitlis Hatuniye Köprüsü yanında bulunan bu hanın ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır.

Günümüze gelen kalıntılardan ve tarihi kaynaklardan XIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Abbasi döneminde Sultan Evhadullah Han’ın kızı Hamu Hatun tarafında XI.yüzyılda yaptırıldığı söylenmektedir.

Bitlis yöresindeki diğer hanlar gibi bu handa dikdörtgen planlı, kesme taştan bir yapıdır. İçerisi payelerin desteklediği payelerle bölümlere ayrılmıştır. Bu payeler duvarlara ve birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Üst örtüsü toprak düz damlıdır.

Paşa Hamamı

Bitlis Çarşısı'nda, dere kenarında bulunan Paşa Hamamını 1571 yılında Beylerbeyi Hüsrev Paşa yaptırmıştır. Paşa Hamamı, dikdörtgen planlı çifte hamamdır. Hamamın kadınlar ve erkekler kısmı yan yana olup, kadınlar kısmı yıkılmış, yalnızca erkekler kısmı günümüze gelebilmiştir.

Dıştan basit bir yapı olarak görülen hamamın doğu cephesine bir sıra dükkan yapılmıştır. Böylece hamamın XVI.yüzyıl özelliği gölgelenmiştir.

Erkekler kısmının soyunmalığı köşe tromplarının yardımı ile beden duvarları üzerine oturan merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Soyunmalığın güney duvarındaki bir kapıdan kare planlı bir hücreye geçilir, bunun batısındaki beşik tonozlu doğusunda da kubbeli iki hücre bulunmaktadır. Bu kısımların ılıklık olarak ayrıldığı sanılmaktadır. Kubbeli mekandan kuzey eyvanındaki sıcaklık kısmına geçilir. Bu sıcaklığın dört yanında beşik tonozlu dört eyvan bulunmaktadır. Yakın tarihlere kadar gelebilen kalıntılarından kadınlar kısmının da aynı düzende olduğu sanılmaktadır.

Şerefiye Han Hamamı

Şerefiye Külliyesinin bir bölümünü oluşturan hamam Han Hamamı ismiyle halk arasında tanınmaktadır. Hatuniye Caddesinde demirciler denilen yerde bulunmaktadır. Hamamın kitabesi bulunmamakla beraber Şeref Han’ın vakfiyesinde ismi geçen hamamın bu hamam olduğu sanılmaktadır.

Şerefiye Hamamı’nın düzgün olmayan palan düzeni bulunduğu araziden kaynaklanmaktadır. Buradaki arazinin doğu ve güneyinin kazılmasından ötürü hamamın bir bölümü toprağa gömülmüştür.

Hamamın soyunmalık kısmı oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Bu bölüme sonradan yapılan ek binaların arasından girilmektedir. Beşik tonoz örtülü küçük bir bölümden sonra içerisine girilen soyunmalık orijinal yapımında kare planlı olmasına karşılık sonradan iç kısımların köşeleri doldurulmuş ve sekizgen bir plana dönüştürülmüştür. Bu bölümün üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Soyunmalığın doğusunda bulunan bir koridordan dikdörtgen, beşik tonozlu ılıklık bölümüne geçilmektedir, bir diğer kapı ile de kubbeli bir bölüme geçilmektedir. Burada diğer hamamlarda rastlanmayan bir özellik de soyunmalığın bir bölümünde beşik tonozlu küçük bir eyvan meydana getirilerek kıble duvarına bir de mihrap yerleştirilmiş olmasıdır. Zeminden 70 cm. yüksekliğindeki bu bölüm diğerlerinden ayrılmaktadır. Böylece hamam içerisinde bir mescit meydana getirilmiştir.

Hamamın doğusunda büyük bir alanı kaplayan düzgün planlı sıcaklık merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Bu bölüm dört eyvan ve köşe hücrelerinden oluşmuştur. Buradaki hücreler arazi durumundan ötürü düzensiz bir plan göstermektedir. Bazı hücrelerin genişlemesinde arazinin kayalık oluşu da etkili olmuştur.

Nemrut Krater Gölü

e841.jpg


Nemrut Krater Gölü’nün bulunduğu alan, Bitlis’e 35 km, Tatvan’a l5 km, Ahlat’a da 30 km uzaklıktadır.

Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Nemrut Dağı Karater Gölü, 1440 yılında faaliyet göstermiş, bunun sonucu olarak kraterin ağzı genişlemiştir. Bugün 48 km2 olan bu alanda irili ufaklı beş tane göl bulunmaktadır. Bunlardan Türkiye’nin en büyük krater gölü olan Soğuk Göl 13 km2’lik genişliği ile Nemrut Dağı Kraterinin yaklaşık l/3’ünü kaplamaktadır. Son derece dik ve yüksek kayaların çevrelediği bu alan her türlü su sporlarının yapıldığı bir potansiyeldedir.

Bitlis Kaplıcaları

Bitlis’te çeşitli kaplıcalar bulunmaktadır. Bu kaplıcalardan Alemdar Çermiği, Bitlis’in Taş Mahallesindedir .Bu kaplıca çeşitli cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.

Köprüaltı Çermiği, Bitlis Deresi kenarındadır ve o da diğeri gibi cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.

Çim Çermiği, Bitlis’in Hersan Mahallesindedir. Bu kaplıca kulak hastalıklarına iyi gelmektedir.

Acısu çermiği, Bitlis’e 2 km. uzaklıkta olup, cilt hastaları bu kaplıcadan yararlanmaktadır.

Küçür Çermiği, Bitlis’in Taş Mahallesindedir.Bu kaplıcanın suları cilt ve romatizmaya iyi gelmektedir.

Sabkür Çermiği, Rabak Çayı kenarında olup cilt hastaları buradan yararlanmaktadır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,314
50,076
NeverLand
El Aman Kervansarayı

291.jpg


El Aman Kervansarayı, Bitlis-Tatvan-Muş yolu ayrımında Rahva düzlüğü denilen yerde bulunmaktadır. Rahva Düzlüğü kış aylarında kervanlar için tehlikeli bir yerdi. Bu nedenle de kervansaray oldukça geniş bir arazide kurulmuştur. XVI. yüzyılda Van Beylerbeyi Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kervansarayın ne zaman yapıldığını içeren bir kitabe günümüze ulaşamamıştır. Bu kervansaray Anadolu’nun en büyük ve eski kervansaraylarından birisidir.

Kervansaray avlu ile birlikte, 90 x 70 m uzunluğunda, beş ayrı bölümden oluşmaktadır. Kervansarayın batı bölümündeki kalın, kesme taş duvarlı bölüm adeta bir ribat (yol güzergahlarında askeri amaçlı küçük kale) görünümündedir. Silindirik payandalarla desteklenin bu bölüm yapının en eski bölümüdür.

Kervansaray doğ batı doğrultusunda iki sıra halinde iki sıra halinde üçerden altı paye ile üç nefe ayrılmıştır. Bu mekanların üzeri beşik tonozlarla örtülmüştür. Bu bölümün dışarıya açılan pencereler adeta birer mazgal görünümündedir.

Kervansarayın güney bölümü diğer taraflardan farklı olarak beş dikdörtgen hücreli olup bunlar da birer kapı ile avluya açılmaktadır. Bu hücrelerin güney kenarının ortasında da birer pencere,batı duvarlarında da birer ocak bulunmaktadır. Bu hücrelerin üzeri de dikey sivri kemerlerle örtülmüştür.

Kervansarayın ikinci bölümünü oluşturan kapalı mekan birinci yapının kuzey doğu köşesindedir ve ondan daha yüksek , daha geniş ve aydınlıktır. Kuzey duvarı diğer duvarların iki katı kalınlığındadır ve aynı zamanda , dıştan her kenardaki ikişer payanda ile desteklenmiştir. Bu bölüm avlu duvarı ile birleşerek daha değişik bir plan göstermektedir. Doğu batı yönünde iki sıra halinde, her sırada dört paye ve beş sivri kemerle üç uzun nef meydana getirmektedir. Birinci kısımdan daha büyük olan bu bölüm tonozlarla üstü örtülmüştür. Burada da mazgal pencereler duvarlara sıralanmıştır.

Güney kenardaki büyük bir kapı ,kervansarayın haçvari bölümüne açılmaktadır. Avlunun batı kenarı ortasında büyük sivri kemerli ve sivri tonozlu giriş eyvanı doğu batı uzantısında uzun bir koridor görünümündedir. Bu koridorun ortasında bulunan yüksek kubbeli kare bölüm dört bir yandaki eyvanlarla haçvari bir plan görünümündedir. Burasının kuzeyindeki eyvan kervansarayın kapalı kısmına,güney eyvanı arasta çarşısı denilen yere açılmaktadır. Kubbeli mekanın çevresindeki eyvanlar aynı büyüklükte değildir. Bunların en büyüğü giriş kısmında bulunan eyvandır. Burası da sivri kemerli bir tonozla takviye edilmiştir. Bu bölümün karşısında,kervansarayın batısındaki eyvan oldukça uzun olup birinci kapalı kısma açılmaktadır. Batı eyvanının kuzeyindeki hücreler kervansarayın ikinci kapalı kısmına açılmaktadır.Bunun da üzeri beşik tonozla örtülmüştür.

Kervansarayın güneydeki eyvanı, en küçük eyvan olup güneydeki bölümleri kervansarayın diğer bölümlerinden ayırmaktadır.Buradaki güney eyvan genişliğinde, beşik tonoz örtülü bir koridor ortadan sivri bir kemerle ikiye ayrılmıştır. Bu koridorun doğusunda üç, batısında da dört ayrı hücre bulunmaktadır.

Ana girişin güneyindeki bir kapı ile içerisine girilen kare hücre mescit olarak kullanılmıştır.
Girişin kuzeyindeki hücreler diğer bölümlerden tamamen ayrılmış durumdadır ve iki katlıdırlar. Bunların kervansaraya gelen hatırlı kişilere ayrıldığı sanılmaktadır. Avludaki bir merdiven kervansarayın gözetleme kulesine çıkışı sağladığı sanılmaktadır.

Kervansarayın dördüncü bölümü avlunun güneyindeki hamam ve ona bitişik hücreleri oluşturmaktadır. Asıl yapıdan daha küçük ve daha alçak olan bu kısmın da avluya çıkışı sağlayan bir koridor ile ona dikey dört hücreden oluşmaktadır. Koridorun batısında, girişin yanına rastlayan kısımda beşik tonozlu iki hücre daha bulunmaktadır. Bunların helalar olması kuvvetle muhtemeldir.

Kervansarayın üst örtüsü bütünüyle tonozlarla örtülü olup bu tonozlarda taş ve tuğla birlikte kullanılmıştır.Bunların arasında bir insanın geçebileceği deliklerin bulunuşu dikkat çekicidir. Ancak bunların ne amaçla yapıldığı bilinmemektedir.

Ahlat Mezar Taşları

290.jpg


Ahlat, Urartulardan Osmanlı dönemleri de dahil olmak üzere çeşitli devletlerin ve beyliklerin yönetiminde kalmıştır. Bunun yanı sıra Ahlat, mezar taşları ile ünlü bir yerleşim alanıdır. Gömülerin üzerine taş koymak tarih öncesi devirlere kadar inen bir gelenektir. Bu nedenle Anadolu’ya yerleşen çeşitli topluluklar, bu geleneğe bağlı kalmışlardır. Bunun sonucu olarak da kendilerine özgü biçimleri olan, plastik değerde mezar taşları Ahlat’ta da yapılmıştır.

Doğu Anadolu’da, Akkoyunlu ve Selçuklular dönemlerinde koyun, koç ve atlardan oluşan mezar taşlarına rastlanmıştır. Bunun yanı sıra , çeşitli taşlar mezar veya mezar anıtı olarak dikilmişlerdir.

Ahlat, Orta Çağın ekonomik yönden en zengin yerleşim yerlerinden biri olmasından ötürü burada 3-4 m yüksekliğinde mezar taşları yapılmıştır Bu taşlar Ahlat Mezarlığına uzak yerlerden getirilmişlerdir. Bu taşlara toplumun mimarisi de yansımıştır. Özellikle Selçukluların çok sık mimari de uyguladığı ince ve sık işlenmiş dekoratif motifler burada kullanılmıştır. Bazı örneklerde ise kaba motifler, gölge ışık oyunları ile daha da görkemli bir durma gelmişlerdir. Bazı taşlarda geometrik motifler, bazılarında da bitkisel motiflere yer verilmiştir. Çoğu kez de, aynı mezar taşında her ikisi birlikte kullanılmıştır. Selçuklu mimari yapılarında görülen mihraplar, mukarnaslar, rozetler, yıldız, fırfır motifleri bu mezarlarda çok sık görülmektedir. Ayrıca stilize hayvan, bitki,yazı şekilleri, mimari alınlıklar da onları tamamlamıştır.

Ahlat’taki Meydanlık Mezarlığı, Malazgirt Savaşı’nda şehit düşenler için hazırlanmış bir mezarlıktır. Buradaki mezar taşlarında palmet, lotüs, rumi, rozet, geometrik geçmeler, laleler, saç örgüleri çeşitli bordür süslemeleri karşımıza çıkmaktadır. Buradaki mezar taşlarını ön ve arka yüzlerinde, yan cephelerinde, birbirlerinden farklı ayrı motifler işlenmiştir.

Bu mezar taşların yükseklikleri ise ölenin sosyal konumu dikkate alınarak yapılmıştır.Bundan ötürü de bazılarının boyları 1 m.den 4-5 m’ye kadar ulaşmaktadır. Bu taşlar üzerinde sanatçıların ve hattatların isimleri,imzaları bulunmaktadır.

Ahlat mezar taşlarında stilize edilmiş ejder motifleri de görülmektedir. Bunların çoğu lahit şahideli ve sanduka şeklinde mezarlardır.Bazı örnekler oda şeklinde olup toprağın altında kalmış olup çou günümüzde bilinmemektedir.

Ahlat Mezar taşlarının bir özelliği de Ahlat tarihinin karmaşık oluşu ve değişik kültürlerin burada yaşamasından kaynaklanmaktadır. Orta Çağın önemli bir kültür merkezi olan Ahlat, bir çok sanatkar,kadı ve bilim adamını yetiştirmiştir. Günümüze gelen mezar taşlarının çoğu da onlara aittir.

Ahlat mezar taşları üç ana gurupta toplanmaktadırlar:

Çatma lahitler: Çatma lahitler gri tüften kesilmiş iki uzun levhanın, üst kenarlarda bir açı meydana getirecek biçimde birbirleriyle bağlanmasıyla meydana gelmektedir. Bu lahitlerde baş ve ayak uçları üçgen biçimli boşlukların önüne konulan küçük taş bloklardan meydana gelmiştir. Üzerlerine kufi yazılar yazılmış örnekleri bulunmaktadır.

Şahidesiz prizmatik sandukalar: Müslüman toplumların yaygın biçimde kullandıkları bu tür mezarlar Ahlat’ta iki gurupta kullanılmıştır.Bunlar yekpare gövdeli basit sandukalar ve gövdeli, kapaklı sandukalar olmak üzere iki gurupta toplanabilmektedir.

Yekpare gövdeli basit sandukalar kaidesiz veya alçak, ensiz birkaç basamaklı bir kaide ile birlikte aynı taştan kesilmişlerdir. Çoğunluklu da yekpare bir kitle oluşturmaktadırlar. Bunlarda iki yanlarda ki yüzeylere kufi yazı ile ölünün kimliği ile ayetler yazılmıştır.
Gövdeli ve kapaklı sandukalarda ise sandık biçimindedirler. İçi boş bir gövde ile bunun üzerini örten beş kenarlı prizma biçiminde bir kapaktan oluşmuşlardır. Bunların üzerine de ölünün kimliği ile Kur’an dan alınma ayetler yazılıdır.

Şahideli Mezar taşları: Şahideli mezarlar değişik örnekler ortaya koymaktadır. Bazılarında yalnızca baş taşı, bazen de hem baş hem ayak taşı olan örneklerdir. Ahlat mezar taşlarında bu tip mezar taşları çoğunluktadır.

Ahlat mezar taşları kırımızı tüf taşından yapılmışlardır. Ayrıca sandukalar silindirik, sütun biçiminde ve üç parçadan oluşmuş üzeri açık örneklerdir. Bunun yanı sıra tekne biçiminde ve dikdörtgen prizma biçiminde yekpare taştan oyularak yapılmış örnekler de bulunmaktadır.
 
Üst