AKBABA-sayı-34 ( 8 Agustos 1973 )

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,896
5,239
Sayın murtaza5 ;

AKBABA okuma günlüğü ( 09.05.2024 ) : AKBABA OKU(YORUM) :
[ Akbaba Dergisi (1973) Sayi 034 (08 Agustos 1973) -20s (Fren-Hindistandaki kastlar) ]

"Seçmek zorunlu kalsanız motörü arızalı, freni sağlam bir otomobile mi binersiniz, motörü sağlam ve freni bozuk olan otomobile mi?

Aklınız varsa, canınıza da değer veriyorsanız birincisini seçersiniz tabi. Çünkü durmamak, gidememekten çok daha tehlikeli bir arızadır. Gidemezseniz gecikirseniz nihayet; fazla fazla canınız sıkılır. Ama duramazsanız? Sıkılacak canınız kalmayabilir.
Evet : Başlatılan bir şeye son verebilmek, durabilmek, vazgeçebilmek... Sırasında dünyanın en önemli zorunluluğu oluverir bu.

Gelgelelim gerek insan psikolojisi, gerek genellikle toplum düzenleri öyledir ki birçok şeyler kolay başlatılır da güç durdurulur."

Bu satırlar AKBABA imzalı "UZAK-YAKIN" adlı başmakale...
Dedo11 Yorumu : Bence üstünde uzun uzun düşünülecek satırlar. Adeta Felsefe ve psikoloji konularında tartışmalara neden olacak konular...
1 - Yine "BENCE" ; Türkiye'de bence halkın yüzde 90 küsürü freni olmayan otomobili tercih eder...
2 - Yine "BENCE" ; Türkiye'de bence halkın yüzde 90 küsürü başlatılan bir şeyi yanlışoğlu yanlış olsa bile durduramaz , ondan vazgeçemez...




"Bu inançlara göre "kirlenmek" ne demek?
Pis sayılan işler ya da kişilere değmek.
Pis kişiler kim?
İnsanın kendi sınıfının altında ki herkes!
Hindular arasında yüzlerce sınıf ve "sınıf şubesi" var. Bunlar -inkeleri saymazsanız- en tepedeki Brahmanlardan en alttaki "el sürülmez" denilen gariplere kadar iniyor. Bunların birbirlerine hiç değmeden yaşamaya çalışmalarındaki güçlüğü düşünün. Sınıf uzaklığı fazla olduğu durummlarda kişilerin gölgelerinin birbirine değmesi bile üst sınıf üyesinin kirlenmesine yol açıyor.
Bence bu durumda en büyük eziyeti üst sınıftakiler çekmekte olmalı. "Ay gölgeme kim değdi?" diye korku içinde yaşarken insan nasıl sapıtmaz?
Bu sapıtma Hindistan'ın özellikle güney bölgelerinde çok yaygın. Oralarda kimin kime ne kadar yaklaşabileceğini belirten cetveller yapmışlar. Söz gelimi, bir "NAYAR" bir "BRAHMANLARIN" burnunun dibine sokulabiliyor ( tabii dokunmamak şartıyla! ) "TİYANLAR" ise "BRAHMANLARIN" en az 36 adım açığından dolaşmak zorunda. "PULAYANLAR" ise 96 adımdan fazla yaklaştıkları her "BRAHMANLARIN" dünyaya bir daha gelişinde sınıflar bareminin diplerine doğru tepetaklak yuvarlanmasına yol açıyorlar.
Hele orada "PURADA-VANNAN" diye bir zümre var, el sürülmezlerin çamaşırcılık şubesi olan bu zavallılar o kadar pis sayıloyorlar ki onları görmek bile kirletiveriyor başka herkesi. O yüzden bunların gündüzleri açıkta dolaşmaları yasak ; ancak hava karardıktan sonra ortaya çıkabiliyorlar.
.............
Yeni Delhi yakınlarını sel basmış; azgın ırmaklardan taşan sular önlerindeki her şeyi alıp götürüyormuş. Başkentin 150 kilometre kadar güneybatısındaki bir yoldan geçmekte olan Kerim Kan adlı bir kamyon şoförü bir de bakmış ki içi insan dolu bir otobüs ağır ağır sel sularına gömülmekte. Hemen uyupuzun bir ipin bir ucunu kamyona, öteki ucunu da beline bağlamış, sularla boğşa boğuşa otobüse sokulup seslenmiş :
--- Atıyorum! Alın, tutunup gelin birer birer!
Otobüstekiler hemen Kerim'in sınıfını sormuşlar. Kendilerinden aşağıda olduğunu öğrenince hiçbiri ipe el sürmeye yanaşmamış. Kerim "Yapmayın, etmeyin, elden gidiyorsunuz!" diye ne kadar yalvardıysa laf dinlememiş bir teki bile. Onun sinirden ağlamasına aldırmadan, gözlerinin önünde tam 78 kişi sulara gömülüp boğlmuş..."

Bu satırlar Refik Erduran'ın "YELPAZE / Tertemiz Boğulanlar" adlı yazısından...
Dedo11 Yorumu : Neden bu kadar uzun uzun alıntı yaptım?
İnanç konusunda bize öğretilenlerin birçoğunun yanlış olduğunu anlatmak için.
1) Hep derler ya ;
"
İnanca saygı duymak gerekir. İnanç eleştirilmez... Kimsenin inancına karışılmaz..."
Şimdi diyeceğim ki bunların hepsi yanlış. Bu basmakalıp sözler sırf kendi saçma sapan ( kendilerince anladıkları gibi bir inanç yaratanlar ) düşüncelerine "Dokunulmazlık" sağlamak içindir. Oysa onlar bizim benimsediğimiz bütün değerlere salıdırır , hatta küfreder , ama onların saçmalıklarına tek laf etmemiz böylece yasaklanır. TABU yaratılır...Bu yazıyı okuyanların bir çoğu bana isyan edecektir. O zaman soruyorum Ya inanç saçmalıklarla dolu ise ; biz ona katlanmak zorunda mıyız? Ya inanç toplumsal felakete neden olacaksa ; göz mü yumacağız... Ya inanç toplumsal tehlike yaratacak düşünceler barındırıyorsa ; susup kalacak mıyız...
2) Şimdi diyeceksiniz ki ; "Böyle saçmalıklar öyle saçma dinlerde olur bizimkinde olmaz?" Ben de soruyorum ; "Emin misiniz? Siz hala öyle sanın bakalım."
Sorgulanmayan her şey yanlışa düşebilir. Her İNAÇ eninde sonunda METAFİZİK kaynaklı olup ; "İRRASYONALDİR"...
3) Bizim dinimizde böyle saçmalıklar olamaz... diye acele etmeyiniz. Bakınız yukarıdaki sel baskınındaki olayın tersi bizde olmadı mı? Hani bir tarikat vardı... O tarikatın KIZ YURDU VARDI.... O yurtta yangın çıkmıştı. Zavallı kızlar yataktan çıkıp can havli ile kendini binanın dışına attılar ya ... Dışarıdaki amirleri ne demişti ? Anımsayanınız vardır. "Kıyafetleriniz uygun değil!!!!! Başlarınız açık!!!!" diye azarlayıp kızlara ne yapılmıştı ? Yanıtınızı duyamıyorum ... Ne oldu? Onları azarlayan amirleri kızları zorla yanan binanın içine sokup , cayır cayır yanmalarına neden olmadı mı? Ne oldu ? Hala bu bölümün başındaki kadar emin misiniz "böyle saçmalıklar" olmaz sözünüzüden...

Hala o sözünüzden eminseniz... Yolunuz açık olsun...





BU SAYIDA OLTAMA TAKILAN KELİMELER ( SÖZCÜKLER ) :


Onlar "arıza" diyor , biz "bozukluk" diyoruz...
Onlar "psikoloji" diyor , biz "ruhbilim" diyoruz... =====>> Önerim : "davranışbilim" veya "tutumbilim"

Onlar "kepaze" diyor , biz "rezil, utanmaz" diyoruz...
Onlar "şube" diyor , biz "dal, kol" diyoruz...
Onlar "sapıtmak" diyor , biz "delileşmek, saçmalamak" diyoruz...
Onlar "barem" diyor , biz "derece" diyoruz...
Onlar "zümre" diyor , biz "topluluk , grup" diyoruz...





Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...
 
Son düzenleme:
Üst