1955-HAFTA-sayı-49 ( 9 Aralık 1955 )

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,892
5,215
Sayın murtaza5 ;

HAFTA okuma günlüğü : HAFTA OKU(YORUM) :



4. pdf sayfasında : "Elizabeth Taylor Londra'da" ( fotoğraf ta var )


4. pdf sayfasında : "Geçen Hafta" köşesinden :

D.P. Grupunun Toplantısı ve Kabinenin İstifası
D.P.Meclis Grupu, beklenen toplantısını 29 Kasım Salı günü yapmış ve hükümete tevcih edilen gensorunun müzakeresi esnasında vekllerin istifası istenmiştir. İlk olarak Ticaret ve İktisat Vekili Sıtkı Yırcalı, daha sonra Maliye Vekili Hasan Polatkan, onu takiben Dış işleri Vekaleti Vekili Fatin Rüştü Zorlu istifa etmişlerdir, en sonra da bütün Vekiller birden kabineden toptan ayrılmıştır. Bütün Vekiller istifa ettiği halde Başvekillikten ayrılmak istemeyen Adnan Menderes, durumu Grupa bildirmiş ve tek başına itimat taleb etmiştir. Grup kendisini itimadım bildirmesi üzerine, Menderes Reisicumhur C. Bayar'a istifasını vermiştir. Celal Bayar, yeni hükümeti teşkile yeniden Adnan Menderes'i memur etmiştir."

Dedo11 Yorumu :
1 - D.P. 1955 yılında iyice yıpranmış ve parti ve parti yöneticileri iyice yolundan mı desem , çığrından mı çıkmış desem kararsızım...
2 - Düşünebiliyor musunuz , şu anki iktidardaki partide bu tür şeyler olabilir mi ?..... Meclis grubu bazı bakanlar hakkında gensoru veriyor ve vekiller istifa ediyor ( Reislerine danışmadan ve ondan affını istemeden ) ... Olacak şey değil...
3 - Ednan ( Adnan ) Menderes bütün bakanlar toptan istifa ettikleri halde Başbakan olarak istifa etmesi gerekirken ayak sürüyor. Kendini parti meclisinde güven oyuna sunuyor ( aslında bu bile çok önemli bir durum ) güvenoyu alınca , yani işi garantiye alınca ancak o zaman istifasını sunuyor.
4 - Cumhurbaşkanı Celal Bayar yeni hükümeti yeniden kurmaya tekrar Adnan Menderes'e görev veriyor.



5. pdf sayfasında : "Hasta, hastalığından zevk duyar mı? Duymaz ama gelin görün ki, maç hastası hastalığından son derece memnundur."
Bu satırlar Oğuz Özdeş'in "Maç ve Hastaları" başlıklı güzel yazısının tanıtım yazısından. Tekrar anımsatmakta yarar var. Oğuz Özdeş tarihsel roman yazan biri olacak ileride...





"Kelime körlüğü, eşine ender tesadüf edilen bir hal değildir. Bilakis kültürlü şahsiyetlerde sık sık rastlanır. New-York'ta meşhur bir mecmuanın yazı okuyamaz. Meşhur Şarlı da basılmış yazıların ancak satırbaşı ve sonundaki kelimeleri okuyabilir. Fakat yazı yazmakta da hiç güçlük çekmez."
Bu satırlar 7. pdf sayfasında ; "Telapati İnsanı Çıldırtabilir mi?" başlıklı yazıdan..
Dedo11 Yorumu : "Kelime Körlüğü" nün ne olduğunu bilmiyordum. Burada öğrendim. Bilgim arttı..

Kendi yaşamımda da belli bir dönem "Telapati , telkin ve hipnotizma" yer aldı. 1967-68 Yılları Ceylanpınar (Urfa) Ortaokulundayız ( Buradan muhteşem öğretmenlerim Selim Özel ve İbrahim Utku'ya saygı ve selamlarımı iletirim ). Cankardeşim Sedat Gemici ile bu konuda çok uğraşımız var. Elimizde şimdi tam olarak anımsayamayacağım ( Vural Arıkdal mı, Erdal Arıkdal mı? ....? Elli küsür yıllık kitabı kitaplığımda bulamadım. Oysa anısı var diye saklıyordum. "Telapati , telkin ve hipnotizma" üzerine üzerine bir kitap var ( nasıl elime geçmiş anımsamıyorum ) okuyoruz... Kısaca beynin bir "alıcı ve verici" ( o dönemin diliyle radyo yayını gibi ) gibi çalıştığından hareketle düşüncenin iletilebileceğini ( telapati ) ve beynin etki altına alınıp ona hükmedilebileceğini savlıyor.


Telapati konusunda oldukça başarılı olduk. Ayrı odalara geçiyoruz ( Sedat ve Ben ) birimiz 52 lik oyun kağıdından birine sürekli bakıp öbür odadakine beyni verici gibi aktarmaya çalışıyoruz. Öbür odadaki de beynini alıcı gibi çalıştırıp gönderilen bu bilgileri almaya çalışıyor. Bu konuda neredeyse yüzde 70 ve üzeri başarılı olduğumu anımsıyorum.

Ancak Hipnoz konusunda pek başarılı olamadık. Telkinle ( birimiz ayakları bitişik duruyor. Diğerimiz arkaya geçiyor ve elimizi kürek kemiklerine dayayıp telkin ediyoruz. "Elimden sıcaklık yayıyılıyor." "Gözlerin kapanıyor." "Bana güven, kendini ellerime bırak" vb. sözlerinini belli ton ve aralıklarla tekrarlayarak " arkaya düşmeye bıraktırmaya çalışıyoruz. Bunda başarılı oluyoruz ancak hipnoz uykusuna geçiremiyoruz bir türlü...) hipnoz uykusuna geçirmede başarılı olamadık.

Yıllar sonra 1970'li yıllarda Ankara Cumhuriyet Lisesinde Felsefe dersinde ( o zaman astronomi vb. gibi böyle bir ders te vardı. ) söz sözü açtı konu hipnotizmaya geldi. Ben de yukarıdakileri anlattım. Başaramadığımızı söyledim. Öğretmenim Ben ve Sedat Gemici arkadaşımın HİPNOZ konusunda doğru işler yaptığımızı sonuca çok yaklaştığımızı ama neden başaramadığımızı sorgulamamı istedi. "Sizde sonuca tam inanamaktan doğan bir durum var" sonucuna vardı ve aslında bunu kendisinin bildiğini ama bazı olumsuz sonuçlar ( uyuyan kişi hakkında ) olduğunu ( örneğin kopya çektiğini anlattığını , bazı söylenmiyecek sırlarını itiraf ettiğini , bazı anormal şuuraltında saklı davranışlar sergilediğini ) bu nedenle bunu uygulamadığını söyledi. Sınıf durur mu , israr üstüne israr... Sonunda bir denek seçildi ve tahtanın bulunduğu yere çağırdı. Kısa birkaç uygulamadan sonra o kişiyi hipnoz uykusuna soktu. Bütün sınıf bunu gördü. Ancak ondan sonrası uyuyan kişi için öğretmenimizin sakıncası olan tüm davranışları açısından tam bir rezaletti. Öğretmen onu usulune uygun uyandırdı. İnanılmazdı ama Sedat Gemici cankardeşim ve benim bir türlü başaramadığımız işi öğretmenim birkaç dakikada bunu başarmış ve bütün sınıf bunu izlemişti. Okul dışından gelen bu öğretmenimle bu aşamadan sonra iki dost olduk.






Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...
 
Son düzenleme:
Üst