Yaşasın siyasi mizah!
Sevgili stoktan,
Ben ve benim gibi düşündüğüne inandığım hiç kimse kötülük istemedik.İlerlemek,gelişmek gibi çok sade suya tirit ideallerimiz vardı.
Hepsi bu!
Denedik olmadı!
Hayırlısı böyle imiş..
Dediğim gibi artık ne dersek boş,bitti gitti!
İnsanlar nasıl mutlu olmak istiyorlarsa öyle olsunlar!
Al sana bir Dale Arden illüstrasyonu;
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için Giriş yap veya üye ol.
Ben de bir demokratım... üstüne üstlük bilimsel şüpheciyim ve tanıdığım hiç bir demokrat da karikatürde gösterildiği gibi "sazan" değildir.
Aslında tanıdığım hiç bir müslümanın da böyle abuk sabuk talepleri yok. İma edilenlerin de demokratik taleplerle ilgisi yok. Böyleleri yok mudur? Elbette biyerlerde vardır, siyaseten karşı durulur ama örnek oluşturmaz.
Öyle görünüyor ki, hep yaptıkları gibi, liberallerle kafa bulmak kesmedi, şimdi sıra demokratlarda anlaşılan. Aslında, her türlü özgürlük talebine karşı hızla rijitleşmekte bu kesim. Kötü tabi...
Sanırım bu bakış problemi, demokrasiyi hazmedememiş, hatta demokrasiyi pek de umursamayan bir "aydınlar" topluluğundan kaynaklanıyor, çünkü membaında bulunmuyor bu kavram. Sonunda da arkadaşlar kendi vehimleriyle kavrula kavrula, demokrasiyi "olmasa da olur" dan da öte " olmasa daha iyi olur" noktasında görmeye başladılar. Bu türden abartılı eleştiriler ondandır...
Onlar için herşey bir aydınlanma meselesiydi çünkü...
Her köye bir piyano göndererek "şu cahil halkı" aydınlatacaklarını falan sanırlardı onlar. Ama "çok bilimsel" olmalarına rağmen en basit diyalektik prensibi unutuverdiler ve halkın üretim araçlarını değiştirmek için pek de bir şey yapmadılar. "Dincilik" bir feodal ideolojidir, köylü ideolojisidir. Sosyolojiyi de pek takmadıklarından, onu da bilemediler hiç. Aksine, toplumu köylü tutmak için gereken her şeyi yaptıklarını görürsünüz baktığınızda. Yani "pratikleri teorilerine" uymaz. Yaptıkları söylediklerine benzemez. En büyük "takiyye" işte budur. Ve hep belli bir zümreye hizmet eder. Aslında ideolojik devletlerin kaçınılmaz sonu da hep budur.
Ülkede cumhuriyet tarihi boyunca, gene bu çevrelerce saptırılarak hedefine varamamış, ve bir seçkin zümrenin malı olarak kalmış "aydınlanma" felsefesinin yolaçtığı, aslında çok da eskimiş sorunlar bunlar ama pek çok şeyde olduğu gibi bunu da yaklaşık 100 sene kadar geç yaşıyoruz. Bunun kabahati geç aydınlanan bir toplumda mı, yoksa o halkı Kızılay meydanına "çarıklı" diye sokmayanlarda mı bir bakmak lazım.
Beğenmeseniz de o halk eşyanın tabiatı gereği ve kendi imkânlarıyla yolunu buluyor, bir şekilde ilerliyor. Demokrasiyi kendilerine çok gören seçkinci zümreye de tek söylediği, "destek olmadın, bari köstek olma". Bırak da iş yapalım, bırak da okuyalım, bırak da yaşayalım!.. diyor. Bunu engellemek için bahaneler üretmenin sonu yok, sonuca bir etkisi de yok.
Gerçek yukarıdaki karikatürde gösterilmek istendiği gibi değil. Onu batılı oryantalistler çok uzun zamandır yapıyorlar zaten bize karşı. Bir de yerlilerine hiç gerek yok doğrusu.
Bilimsel, sosyolojik bakışlar lazım... Bir çok bilimci bunu yapıyor. Behiç Ak'lar değil...
(
Vay be... bi karikatüre bi makale yazdım. iki karikatüre bi roman yazarım heralde, ne dersiniz? İşte "çizginin" gücü.
)
Amiiiin!...Ben de bir demokratım... üstüne üstlük bilimsel şüpheciyim ve tanıdığım hiç bir demokrat da karikatürde gösterildiği gibi "sazan" değildir.
Aslında tanıdığım hiç bir müslümanın da böyle abuk sabuk talepleri yok. İma edilenlerin de demokratik taleplerle ilgisi yok. Böyleleri yok mudur? Elbette biyerlerde vardır, siyaseten karşı durulur ama örnek oluşturmaz.
Öyle görünüyor ki, hep yaptıkları gibi, liberallerle kafa bulmak kesmedi, şimdi sıra demokratlarda anlaşılan. Aslında, her türlü özgürlük talebine karşı hızla rijitleşmekte bu kesim. Kötü tabi...
Sanırım bu bakış problemi, demokrasiyi hazmedememiş, hatta demokrasiyi pek de umursamayan bir "aydınlar" topluluğundan kaynaklanıyor, çünkü membaında bulunmuyor bu kavram. Sonunda da arkadaşlar kendi vehimleriyle kavrula kavrula, demokrasiyi "olmasa da olur" dan da öte " olmasa daha iyi olur" noktasında görmeye başladılar. Bu türden abartılı eleştiriler ondandır...
Onlar için herşey bir aydınlanma meselesiydi çünkü...
Her köye bir piyano göndererek "şu cahil halkı" aydınlatacaklarını falan sanırlardı onlar. Ama "çok bilimsel" olmalarına rağmen en basit diyalektik prensibi unutuverdiler ve halkın üretim araçlarını değiştirmek için pek de bir şey yapmadılar. "Dincilik" bir feodal ideolojidir, köylü ideolojisidir. Sosyolojiyi de pek takmadıklarından, onu da bilemediler hiç. Aksine, toplumu köylü tutmak için gereken her şeyi yaptıklarını görürsünüz baktığınızda. Yani "pratikleri teorilerine" uymaz. Yaptıkları söylediklerine benzemez. En büyük "takiyye" işte budur. Ve hep belli bir zümreye hizmet eder. Aslında ideolojik devletlerin kaçınılmaz sonu da hep budur.
Ülkede cumhuriyet tarihi boyunca, gene bu çevrelerce saptırılarak hedefine varamamış, ve bir seçkin zümrenin malı olarak kalmış "aydınlanma" felsefesinin yolaçtığı, aslında çok da eskimiş sorunlar bunlar ama pek çok şeyde olduğu gibi bunu da yaklaşık 100 sene kadar geç yaşıyoruz. Bunun kabahati geç aydınlanan bir toplumda mı, yoksa o halkı Kızılay meydanına "çarıklı" diye sokmayanlarda mı bir bakmak lazım.
Beğenmeseniz de o halk eşyanın tabiatı gereği ve kendi imkânlarıyla yolunu buluyor, bir şekilde ilerliyor. Demokrasiyi kendilerine çok gören seçkinci zümreye de tek söylediği, "destek olmadın, bari köstek olma". Bırak da iş yapalım, bırak da okuyalım, bırak da yaşayalım!.. diyor. Bunu engellemek için bahaneler üretmenin sonu yok, sonuca bir etkisi de yok.
Gerçek yukarıdaki karikatürde gösterilmek istendiği gibi değil. Onu batılı oryantalistler çok uzun zamandır yapıyorlar zaten bize karşı. Bir de yerlilerine hiç gerek yok doğrusu.
Bilimsel, sosyolojik bakışlar lazım... Bir çok bilimci bunu yapıyor. Behiç Ak'lar değil...
(
Vay be... bi karikatüre bi makale yazdım. iki karikatüre bi roman yazarım heralde, ne dersiniz? İşte "çizginin" gücü.
)