TARİHİ
Çok eski bir şehir olan Trabzon M.Ö. 2000 yıllarında kurulduğu Roma‘nın Bizans’ın kuruluşundan daha eski olduğunu yapılan araştırmalar ortaya çıkarmış bulunmaktadır.
Hitit, Asur, İskit, Makron, Kimri, Amazon, Kloh gibi Türk topluluklarının bölgede yaşadıklarını düşünecek olursak Trabzon ‘un kuruluşunda Rum Pontus ya da Bizansçılıktan öte Türklük vardır.Orta Asya ‘dan gelen bu Türk kavimlerinden sonra Milletlilerin,Romalıların,Bizanslıların, Kommenlerin idaresine girmiştir. Falmerayer isimli bir Alman tarihçisi bile bu hususta “Trabzon’u ilk kuranlar buralara ilk yerleşen Kafkas taraflarından gelen turani bir ırktır.” diyerek bu görüşlere katılmaktadırlar.Fatih Sultan Mehmet Han’ ın 1461 deki Trabzon ‘u fethiyle tekrar Türk hakimiyetine geçmiştir. Trabzon ‘u ilk kuranlar buraları ilk iskan edenler ve bu şehirde yerleşenler Orta Asyalı Türklerdir.
Yomra İlçesinin ilk adı Durana’ dır. İlçede yetişen Yomra elmasının adından ötürü İlçeye Yomra adı verilmiştir.
Şu halde Yomra “Trabzon” un yaşadığı bütün işgalleri görmüş, imar faaliyetlerini beraberce sürdürmüş, saldırılara beraberce göğüs germiş yerleşen kavimleri bağrında barındırmış öz bir Türk yurdudur. Miletlilerin, Bizanslıların, Kommenlerin, Romalıların istilâsına uğramış, Kommenler devrinde toprak gelirlerinin bir kısmı Anadolu Selçuklu devletine ödendiği görülmüştür.
Yine Anadolu Selçuklu devletinin parlak devrini yaşatan Alaaddin Keykubat zamanında komutanlarından Ertoguş Bey mahiyetindeki orduyla buraların kesin olan Türk hakimiyetine girmesi için Trabzon muhasara edilmiş, ancak bu toprakların Türkleşmesi 133 yıl daha gecikmiştir. (1228)
Nihayet Fatih Sultan Mehmet Han'ın 26 Ekim 1461 yılında Trabzon’u fethetmesiyle Anadolu’da son toprak parçası da Türk birliğine katılmıştır.Bundan sonra Trabzon’un doğu taraflarının işgaliyle Şehzade Beyazid ‘in lalası Hızır Bey memur edilmiştir. Yomra’da o’nun vasıtasıyla Osmanlı imparatorluğunun içine girmiştir.Hızır Bey aynı zamanda Trabzon‘un ilk valisi olmuştur.Yomra topraklarının geliri ve iskan işiyle kale muhafızlarını görevlendirmiş, ilk yerleşme de Hızır Bey zamanında başlamıştır.
Tarih boyunca birçok kavimlere yurt olmuş olan Yomra, uzun zaman Trabzon’un bünyesinde kalmıştır. Trabzon’un ekili biçili arazileri ve meyve bahçeleri Yomra ve çevresi olup 20. yüzyılın başına kadar Trabzon’un meyve ihtiyacını karşılamaktaydı. O yıllarda Yomra’da armudun, elmanın, fındığın, kirazın, karayemişin, üzümün ,incirin en alâsı yetiştirilmekteydi.
17. yüzyılda Yomra’dan geçen Evliya Çelebi, ünlü Seyahatnamesinde çevrede gördüğü meyveleri şöyle anlatmaktadır: “Yiyeceklerinden meyvaları, bilhassa kiraz, lahican armudu, Gülabi armudu, Sinop elması, Namık üzümü, Meleki üzümü ve Frenk üzümü gayet nefis olur. Badılcan (Patlıcan) inciri derler bir inciri olur. Bu incir o kadar lezzetli olur ki benzerine Nazilli de bile rastlanmaz.”Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesinde “Levrek balığı, kefal balığı gayet lezzetlidir. Bir karıştan uzun kırmızı başlı tekir balığı, uskumru balığı ve bin çeşit balıkları vardır. Fakat bunlardan en önemlisi ticaretinin yapıldığı hamsi balığı vardır. Bu balık Hamsin’de çıktığı için bu adı almıştır.” demektedir.
1228 yılında Trabzon Seferi ile yine Oğuz Türklerinin çevreye indiklerini görmekteyiz. Faruk Sümer’in “ Oğuzlar “ adlı eserinde 1358 yılında Kalabalık bir asker ile Çepnilerin Maçka’ya geldiklerini burada düşmanla çarpıştıklarını yazar. Aynı yılda Trabzon İmparator Türk akınlarını durdurmak için her zaman yaptığı gibi kızını Çepni Beyi Hacı Emir’e verir. Osmanlı coğrafyacılarından Mehmet Aşıkinin 16. yüzyıl sonlarında yazdığı “Menazür-Ül Evalim” adlı eserinde Trabzon yöresinde yaşayan Türk halkından ehemniyetli bir kısmının Çepnilerden meydana geldiğini belirtir.
Fatih Sultan Mehmet, 26 Ekim 1461 tarihinde Trabzon’u Türk hakimiyetine sokarak bir an önce bütün Karadeniz havalisinin Türkleşmesini istemiş, bunun için de Hızır Bey’i görevlendirmiştir.Yomra‘nın fethini gerçekleştiren Hızır Bey ‘dir.Fatih, Trabzon’un fethinden sonra ahalisine aman tanıdı.Eski hayatlarında serbest bırakarak onları haraç ve cizyeye bağladı.Sipahilere ise tımarlar verildi. Bu tımarların büyük bir kısmı Yomra ve çevresi idi.
4 Nisan 1916 yılı Yomra’nın en karanlık ve acı başlangıcıdır. Birinci Dünya Savaşında dört büyük cephede savaşmak mecburiyetinde kalmamız daha sonra birçok musibetlerin doğmasına sebep oldu. Bu tarihte Rus donanmasının denizden karayı top atışına tutması, karayı yakıp yıkması halkın iç kesimlere doğru kaçmasına sebep olmuştur. Bu defa da Rus ordusu içinde işgal hareketine katılan Ermeni ve yerli Rumların misilleme hareketine maruz kalındı.
Bütün bu olaylar halkın buralardan muhacir gitmesine sebep oldu. Muhacirliğe gidemeyen yaşlılar ise Allah’a emanet edildi. O hicran dolu günler halen Yomra ağzında bitmeyen bir türkü gibi hafızalarda canlılığını korumaktadır.1917 yılında Rusya’da Bolşevik ihtilalinin çıkmasıyla işgalci Rus kuvvetleri yavaş yavaş memleketimizi terketmeye başladılar. 24 Şubat 1918’ de Yomra işgalci Rus kuvvetlerinin elinden kurtuldu. Fakat yapılan tahribatlar kolay kolay tamir edilecek gibi değildi.
Bugün bahsettiğimiz yaylalara gidilecek olursa isimsiz, sayısız mezarlar, boş kovanlar, tüfek parçaları, insan kemikleri görülür. Ruslarla yaptığımız cephe harbinin en büyüğü Sulaklı Yaylasının güneyinde bulunan Çataltepe mevkiinde yapılmıştır ki burada binlerce Türk askerlerinin mezarı vardır.
Yomra, Trabzon'un 18 km. doğusunda olup, eskiden ona bağlı bir bucak iken 1959'da ilçe olmuştur.
Yomra'da günümüze gelen Yomra Çarşı camisi, eski bir caminin yıkılması üzerine 1961 yılında yeniden yapılmıştır. Bu yapının mimari bir özelliği olmamasına karşılık, yıkılan cami konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Karadeniz Bölgesi'nde, Trabzon İline bağlı bir ilçe olan Yomra, doğuda Arsin ilçesi, güneyde Gümüşhane ili, güneybatıda Maçka ilçesi, batısında yine Maçka ilçesi ve Merkez ilçe, kuzeyde de Karadeniz ile çevrilidir. İlin orta kesiminde yer alan ilçe toprakları dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Kıyı kesiminin hemen ardından Trabzon Dağları yükselmeye başlar.
İlçe topraklarını Karadeniz'e dökülen Kalafa deresi sulamaktadır. İlçe doğal bitki örtüsü yönünden oldukça zengindir. Dağlık alanlar kestane, kızılağaç, kayın ve meşe ormanları ile kaplıdır. İl merkezine 12 km. uzaklıktaki ilçenin yüzölçümü 207 km2, 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 39.736'dır.
İlçe ekonomisi tarım, hayvancılık ve balıkçılığa dayalıdır. İlçede yetiştirilen belli başlı tarımsal ürünler; mısır, fındık, patates, elma, armut, çay ve fasulyedir. Kıyı kesimlerde balıkçılık önemli gelir kaynağını oluşturmaktadır. İlçede sanayi kuruluşu olarak; balıkyağı ve balık unu, katgüt, galvanizli saç, tuğlla fabrika ve imalathaneleri vardır. İlçe topraklarında kireçtaşı yatakları ve madensuyu kaynakları bulunmaktadır.
Çok eski bir şehir olan Trabzon M.Ö. 2000 yıllarında kurulduğu Roma‘nın Bizans’ın kuruluşundan daha eski olduğunu yapılan araştırmalar ortaya çıkarmış bulunmaktadır.
Hitit, Asur, İskit, Makron, Kimri, Amazon, Kloh gibi Türk topluluklarının bölgede yaşadıklarını düşünecek olursak Trabzon ‘un kuruluşunda Rum Pontus ya da Bizansçılıktan öte Türklük vardır.Orta Asya ‘dan gelen bu Türk kavimlerinden sonra Milletlilerin,Romalıların,Bizanslıların, Kommenlerin idaresine girmiştir. Falmerayer isimli bir Alman tarihçisi bile bu hususta “Trabzon’u ilk kuranlar buralara ilk yerleşen Kafkas taraflarından gelen turani bir ırktır.” diyerek bu görüşlere katılmaktadırlar.Fatih Sultan Mehmet Han’ ın 1461 deki Trabzon ‘u fethiyle tekrar Türk hakimiyetine geçmiştir. Trabzon ‘u ilk kuranlar buraları ilk iskan edenler ve bu şehirde yerleşenler Orta Asyalı Türklerdir.
Yomra İlçesinin ilk adı Durana’ dır. İlçede yetişen Yomra elmasının adından ötürü İlçeye Yomra adı verilmiştir.
Şu halde Yomra “Trabzon” un yaşadığı bütün işgalleri görmüş, imar faaliyetlerini beraberce sürdürmüş, saldırılara beraberce göğüs germiş yerleşen kavimleri bağrında barındırmış öz bir Türk yurdudur. Miletlilerin, Bizanslıların, Kommenlerin, Romalıların istilâsına uğramış, Kommenler devrinde toprak gelirlerinin bir kısmı Anadolu Selçuklu devletine ödendiği görülmüştür.
Yine Anadolu Selçuklu devletinin parlak devrini yaşatan Alaaddin Keykubat zamanında komutanlarından Ertoguş Bey mahiyetindeki orduyla buraların kesin olan Türk hakimiyetine girmesi için Trabzon muhasara edilmiş, ancak bu toprakların Türkleşmesi 133 yıl daha gecikmiştir. (1228)
Nihayet Fatih Sultan Mehmet Han'ın 26 Ekim 1461 yılında Trabzon’u fethetmesiyle Anadolu’da son toprak parçası da Türk birliğine katılmıştır.Bundan sonra Trabzon’un doğu taraflarının işgaliyle Şehzade Beyazid ‘in lalası Hızır Bey memur edilmiştir. Yomra’da o’nun vasıtasıyla Osmanlı imparatorluğunun içine girmiştir.Hızır Bey aynı zamanda Trabzon‘un ilk valisi olmuştur.Yomra topraklarının geliri ve iskan işiyle kale muhafızlarını görevlendirmiş, ilk yerleşme de Hızır Bey zamanında başlamıştır.
Tarih boyunca birçok kavimlere yurt olmuş olan Yomra, uzun zaman Trabzon’un bünyesinde kalmıştır. Trabzon’un ekili biçili arazileri ve meyve bahçeleri Yomra ve çevresi olup 20. yüzyılın başına kadar Trabzon’un meyve ihtiyacını karşılamaktaydı. O yıllarda Yomra’da armudun, elmanın, fındığın, kirazın, karayemişin, üzümün ,incirin en alâsı yetiştirilmekteydi.
17. yüzyılda Yomra’dan geçen Evliya Çelebi, ünlü Seyahatnamesinde çevrede gördüğü meyveleri şöyle anlatmaktadır: “Yiyeceklerinden meyvaları, bilhassa kiraz, lahican armudu, Gülabi armudu, Sinop elması, Namık üzümü, Meleki üzümü ve Frenk üzümü gayet nefis olur. Badılcan (Patlıcan) inciri derler bir inciri olur. Bu incir o kadar lezzetli olur ki benzerine Nazilli de bile rastlanmaz.”Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesinde “Levrek balığı, kefal balığı gayet lezzetlidir. Bir karıştan uzun kırmızı başlı tekir balığı, uskumru balığı ve bin çeşit balıkları vardır. Fakat bunlardan en önemlisi ticaretinin yapıldığı hamsi balığı vardır. Bu balık Hamsin’de çıktığı için bu adı almıştır.” demektedir.
1228 yılında Trabzon Seferi ile yine Oğuz Türklerinin çevreye indiklerini görmekteyiz. Faruk Sümer’in “ Oğuzlar “ adlı eserinde 1358 yılında Kalabalık bir asker ile Çepnilerin Maçka’ya geldiklerini burada düşmanla çarpıştıklarını yazar. Aynı yılda Trabzon İmparator Türk akınlarını durdurmak için her zaman yaptığı gibi kızını Çepni Beyi Hacı Emir’e verir. Osmanlı coğrafyacılarından Mehmet Aşıkinin 16. yüzyıl sonlarında yazdığı “Menazür-Ül Evalim” adlı eserinde Trabzon yöresinde yaşayan Türk halkından ehemniyetli bir kısmının Çepnilerden meydana geldiğini belirtir.
Fatih Sultan Mehmet, 26 Ekim 1461 tarihinde Trabzon’u Türk hakimiyetine sokarak bir an önce bütün Karadeniz havalisinin Türkleşmesini istemiş, bunun için de Hızır Bey’i görevlendirmiştir.Yomra‘nın fethini gerçekleştiren Hızır Bey ‘dir.Fatih, Trabzon’un fethinden sonra ahalisine aman tanıdı.Eski hayatlarında serbest bırakarak onları haraç ve cizyeye bağladı.Sipahilere ise tımarlar verildi. Bu tımarların büyük bir kısmı Yomra ve çevresi idi.
4 Nisan 1916 yılı Yomra’nın en karanlık ve acı başlangıcıdır. Birinci Dünya Savaşında dört büyük cephede savaşmak mecburiyetinde kalmamız daha sonra birçok musibetlerin doğmasına sebep oldu. Bu tarihte Rus donanmasının denizden karayı top atışına tutması, karayı yakıp yıkması halkın iç kesimlere doğru kaçmasına sebep olmuştur. Bu defa da Rus ordusu içinde işgal hareketine katılan Ermeni ve yerli Rumların misilleme hareketine maruz kalındı.
Bütün bu olaylar halkın buralardan muhacir gitmesine sebep oldu. Muhacirliğe gidemeyen yaşlılar ise Allah’a emanet edildi. O hicran dolu günler halen Yomra ağzında bitmeyen bir türkü gibi hafızalarda canlılığını korumaktadır.1917 yılında Rusya’da Bolşevik ihtilalinin çıkmasıyla işgalci Rus kuvvetleri yavaş yavaş memleketimizi terketmeye başladılar. 24 Şubat 1918’ de Yomra işgalci Rus kuvvetlerinin elinden kurtuldu. Fakat yapılan tahribatlar kolay kolay tamir edilecek gibi değildi.
Bugün bahsettiğimiz yaylalara gidilecek olursa isimsiz, sayısız mezarlar, boş kovanlar, tüfek parçaları, insan kemikleri görülür. Ruslarla yaptığımız cephe harbinin en büyüğü Sulaklı Yaylasının güneyinde bulunan Çataltepe mevkiinde yapılmıştır ki burada binlerce Türk askerlerinin mezarı vardır.
Yomra, Trabzon'un 18 km. doğusunda olup, eskiden ona bağlı bir bucak iken 1959'da ilçe olmuştur.
Yomra'da günümüze gelen Yomra Çarşı camisi, eski bir caminin yıkılması üzerine 1961 yılında yeniden yapılmıştır. Bu yapının mimari bir özelliği olmamasına karşılık, yıkılan cami konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Karadeniz Bölgesi'nde, Trabzon İline bağlı bir ilçe olan Yomra, doğuda Arsin ilçesi, güneyde Gümüşhane ili, güneybatıda Maçka ilçesi, batısında yine Maçka ilçesi ve Merkez ilçe, kuzeyde de Karadeniz ile çevrilidir. İlin orta kesiminde yer alan ilçe toprakları dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Kıyı kesiminin hemen ardından Trabzon Dağları yükselmeye başlar.
İlçe topraklarını Karadeniz'e dökülen Kalafa deresi sulamaktadır. İlçe doğal bitki örtüsü yönünden oldukça zengindir. Dağlık alanlar kestane, kızılağaç, kayın ve meşe ormanları ile kaplıdır. İl merkezine 12 km. uzaklıktaki ilçenin yüzölçümü 207 km2, 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 39.736'dır.
İlçe ekonomisi tarım, hayvancılık ve balıkçılığa dayalıdır. İlçede yetiştirilen belli başlı tarımsal ürünler; mısır, fındık, patates, elma, armut, çay ve fasulyedir. Kıyı kesimlerde balıkçılık önemli gelir kaynağını oluşturmaktadır. İlçede sanayi kuruluşu olarak; balıkyağı ve balık unu, katgüt, galvanizli saç, tuğlla fabrika ve imalathaneleri vardır. İlçe topraklarında kireçtaşı yatakları ve madensuyu kaynakları bulunmaktadır.