Topal Sevda
Dün sahilde karşılaştık.
Bir an gözüm ısırdı,
Sonra birden tanıdım.
Düşmemek için zor tuttum kendimi
Bacaklarım titredi,
Bir ağaca yaslandım.
Yırtılan bir mektup gibi,
Sisli hatıraların gerisinden bakıyordu.
Eski bir sevdanın
Durulmamış nehirleri,
Çırpınarak yüreğime akıyordu.
Hatırladığım,
Bir sonbahar günüydü,
Karşımızdaki yeni eve taşındılar.
Bütün gün bakışıp duruyorduk.
Gözleri...
Gözleri sanki birer kurşundular!..
O zamanlar ben,
Zıpkın gibi bir çocuktum,
Liseye yeni başlamıştım.
Onun, saçlarını geriye savurup
Çapkınca gülümsemesinden hoşlanmıştım.
Ne zaman cama çıksam, karşı balkonda
Itırlı bir çiçek gibi tütüyordu
Ne zaman buluşalım, desem,
Olmaz, diyordu.
Mektuplaşmak ona yetiyordu.
Bir Temmuz akşamıydı,
Unutmam...
Yazlık sinema daha yeni dağılmıştı,
Bahçe kapısında sıkıştırıp öpmüştüm,
İçeri kaçıp saatlerce ağlamıştı.
Sonraları çok konuştuk, gezdik.
Bazen ağlaşıp bazen de gülüştük.
Çılgın gibiydik,
her firsatta buluştuk.
Uluorta öpüştük, herkesin diline düştük.
Ailesi baş edemedi,
Mersin’deki halasına gönderdi.
Hiç arayıp sormadım.
Ben o sıralar eylemci oldum;
Mahalleden ayrılıp
Yıllarca eve de uğramadım.
Dünyam değişmişti artık...
Memleketin gidişatını
Hiç mi hiç beğenmiyordum.
Forumlara, yürüyüşlere katılıyor,
Durmadan şiir okuyup,
Ajitasyon çekiyordum.
Ah o gençlik rüzgarı, ah...
Ezilen insanları, tek başıma
Kurtaracağımı sandım...
Anarşik bir eylem sırasında,
Seken kurşunlarla
Bacağımdan yaralandım.
Ameliyatın ardından
Yıllarca yattım içerde...
Dosyam bir hayli kabarmıştı.
Beni, o nemli koğuşlarda,
Vefakar anamdan başka
Hiç kimse aramamıştı...
İçerden çıkınca, onu sordum,
Bir astsubayla evlenip buradan gitmişti.
Oysa, kibrit ağusuyla
Koluma dağladığım ismi,
Hala silinmemişti...
Hayat devam ediyordu...
İçkiye vurmuştum,
Unutmayı deniyordum.
Pencerenin önünde,
Kuruyan bir çiçek gibi
Günden güne tükeniyordum...
Anam çökmüştü artık,
Ölmeden mürüvvet istiyordu
Bazen oturup dertleşirdik.
Kimsesiz bir kadın varmış, körmüş,
Olur, demiş.
Ben de fazla uzatmadım, evlendik.
Geçmişe ait ne varsa,
Mektuptu, resimdi;
Bir-bir ayırıp yaktım ateşte.
Nasıl gittiğini sorarsanız,
Ne bileyim,
Kör-topal gidiyor işte...
Ne var ki, o hırçın saçları
Hep yüzüme savruluyor,
Balkona her baktığımda.
Pişmanlık, bir eski yara gibi
Hala kımıldayıp duruyor
Onu hatırladığımda.
Biliyorum, onunla olsaydım
Böyle kavga edip durmazdım yüreğimle.
Biliyorum, bu sevdayı ben yıktım,
Ben öldürdüm
Bu hoyrat ellerimle!..
Dün, sahilde karşılaştık.
Bir an boş bulundum,
Sendeler gibi oldum.
Öyle bir baktı ki,
Ben o gözlerde
Bir ömrün bütün acılarını buldum...
Bir şeyler söylemek ister gibiydi.
Başını eğip gitti, çocuklarının yanına
Nedendir bilmiyorum, fakat
Girmek istemedi sanki,
Kocasının koluna...
Ardından koşup durduramadım,
Ona soramadım.
Öylece donakaldım...
Çünkü o anarşik eylemden beri
Ben artık
Değnekli bir topaldım!..
Yusuf Hayaloğlu
Dün sahilde karşılaştık.
Bir an gözüm ısırdı,
Sonra birden tanıdım.
Düşmemek için zor tuttum kendimi
Bacaklarım titredi,
Bir ağaca yaslandım.
Yırtılan bir mektup gibi,
Sisli hatıraların gerisinden bakıyordu.
Eski bir sevdanın
Durulmamış nehirleri,
Çırpınarak yüreğime akıyordu.
Hatırladığım,
Bir sonbahar günüydü,
Karşımızdaki yeni eve taşındılar.
Bütün gün bakışıp duruyorduk.
Gözleri...
Gözleri sanki birer kurşundular!..
O zamanlar ben,
Zıpkın gibi bir çocuktum,
Liseye yeni başlamıştım.
Onun, saçlarını geriye savurup
Çapkınca gülümsemesinden hoşlanmıştım.
Ne zaman cama çıksam, karşı balkonda
Itırlı bir çiçek gibi tütüyordu
Ne zaman buluşalım, desem,
Olmaz, diyordu.
Mektuplaşmak ona yetiyordu.
Bir Temmuz akşamıydı,
Unutmam...
Yazlık sinema daha yeni dağılmıştı,
Bahçe kapısında sıkıştırıp öpmüştüm,
İçeri kaçıp saatlerce ağlamıştı.
Sonraları çok konuştuk, gezdik.
Bazen ağlaşıp bazen de gülüştük.
Çılgın gibiydik,
her firsatta buluştuk.
Uluorta öpüştük, herkesin diline düştük.
Ailesi baş edemedi,
Mersin’deki halasına gönderdi.
Hiç arayıp sormadım.
Ben o sıralar eylemci oldum;
Mahalleden ayrılıp
Yıllarca eve de uğramadım.
Dünyam değişmişti artık...
Memleketin gidişatını
Hiç mi hiç beğenmiyordum.
Forumlara, yürüyüşlere katılıyor,
Durmadan şiir okuyup,
Ajitasyon çekiyordum.
Ah o gençlik rüzgarı, ah...
Ezilen insanları, tek başıma
Kurtaracağımı sandım...
Anarşik bir eylem sırasında,
Seken kurşunlarla
Bacağımdan yaralandım.
Ameliyatın ardından
Yıllarca yattım içerde...
Dosyam bir hayli kabarmıştı.
Beni, o nemli koğuşlarda,
Vefakar anamdan başka
Hiç kimse aramamıştı...
İçerden çıkınca, onu sordum,
Bir astsubayla evlenip buradan gitmişti.
Oysa, kibrit ağusuyla
Koluma dağladığım ismi,
Hala silinmemişti...
Hayat devam ediyordu...
İçkiye vurmuştum,
Unutmayı deniyordum.
Pencerenin önünde,
Kuruyan bir çiçek gibi
Günden güne tükeniyordum...
Anam çökmüştü artık,
Ölmeden mürüvvet istiyordu
Bazen oturup dertleşirdik.
Kimsesiz bir kadın varmış, körmüş,
Olur, demiş.
Ben de fazla uzatmadım, evlendik.
Geçmişe ait ne varsa,
Mektuptu, resimdi;
Bir-bir ayırıp yaktım ateşte.
Nasıl gittiğini sorarsanız,
Ne bileyim,
Kör-topal gidiyor işte...
Ne var ki, o hırçın saçları
Hep yüzüme savruluyor,
Balkona her baktığımda.
Pişmanlık, bir eski yara gibi
Hala kımıldayıp duruyor
Onu hatırladığımda.
Biliyorum, onunla olsaydım
Böyle kavga edip durmazdım yüreğimle.
Biliyorum, bu sevdayı ben yıktım,
Ben öldürdüm
Bu hoyrat ellerimle!..
Dün, sahilde karşılaştık.
Bir an boş bulundum,
Sendeler gibi oldum.
Öyle bir baktı ki,
Ben o gözlerde
Bir ömrün bütün acılarını buldum...
Bir şeyler söylemek ister gibiydi.
Başını eğip gitti, çocuklarının yanına
Nedendir bilmiyorum, fakat
Girmek istemedi sanki,
Kocasının koluna...
Ardından koşup durduramadım,
Ona soramadım.
Öylece donakaldım...
Çünkü o anarşik eylemden beri
Ben artık
Değnekli bir topaldım!..
Yusuf Hayaloğlu