agartan
Onursal Üye
- 28 Haz 2019
- 1,220
- 11,307
The White Buffalo (1977)
Sayın BlackBishop, nice yıllara...
Yönetmen: J. Lee Thompson
Senaryo: Richard Sale
Müzik: John Barry
Ülke: ABD
Tür: Western
Süre: 97 dk
Vizyon Tarihi: Ekim 1979 Türkiye (Azgın Boğa)
Dil: İngilizce
Çekim Yeri: Los Angeles, California, ABD
Nam-ı Diğer: Hunt to Kill
IMDb Rating: 6.2
Sunum: 692 MB, 720p, orijinal dilde ve Türkçe altyazısı yanındadır.
Azgın Boğa:
Eylül 1874'te Wild Bill Hickok (Charles Bronson), James Otis takma adıyla Batı'ya geri döner.
Ölüm korkusunu simgeleyen dev bir beyaz bufalo rüyalarına musallat olmuştur.
Uyumaya çalıştığı her seferinde aynı kabustan uyanır. Kabusuyla yüzleşmez ise delireceğinden korkmaktadır.
Eski arkadaşı Charlie Zane (Jack Warden), beyaz bufaloyu avlamak için Sand Creek'in büyük beyaz savaşçısı olarak da bilinen,
gençliğinde ünlü bir Kızılderili avcısı olan Vahşi Bill Hickok ile birlikte gider.
Ünlü kızılderili savaşçı Şef Çılgın At (Will Sampson), farklı nedenlerle beyaz bufaloyu aramaktadır.
Küçük kızı beyaz bufalo tarafından öldürülmüştür ve çocuğunun intikamını alana kadar "öteki dünyada sonsuza dek işkence edilecek".
Onun için av kutsaldır ve başaramazsa kendisiyle barışık yaşayamaz. Bunu törelerine uygun şekilde yapmalıdır.
Film, IMDb'de en kötü 100 Western arasında yer almaktan kıl payı kurtulmuş.
Aklı havada bir genç iken izlediğimde hayran olup aşırı etkisinde kaldığım; yakın zamanda izlediğimde ise "iyi" diyebileceğim film,
karakterlerin tamamına yakını gerçek tarihi kişiliklerden ve olaylardan oluşmuş.
Dolayısıyla, bir kaç gün saplantı derecesinde bu filmi araştırdım.
Başlangıç olarak, White Buffalo'nun neden başarısız görüldüğünü anlamak için,
film 1977'de gösterime girdiğinde seyircilerin ve eleştirmenlerin neler beklediğini açıklamak gerekir.
White Buffalo, 1970'lerin sonlarında, Dino de Laurentiis'in yapım şirketi tarafından yapılan King Kong ve Orca arasında yayınlandı.
O sıralarda (resmi olmayan) de Laurentiis'in "Big Animal on the Rampage" üçlemesinin bir parçası olarak görüldü.
Bu talihsiz bir durumdu, çünkü üç film arasında kalan White Buffalo, şimdiye kadar yapılmış en yanlış anlaşılan filmlerden birisidir.
1960'larda ve 1970'lerin başında yapılan spagetti westernlerinden sonra izleyiciler bunlardan bıkmıştı. Başka bir şey istediler.
1970'lerin başından, ortalarına kadar westernlerin sayısı hızla azalmıştı ve Charles Bronson gibi yıldızların yorgun türden uzaklaşması gerekiyordu.
1974'te Bronson, tüm dünyada büyük bir hit olan Death Wish'de rol alarak, çağdaş bir aksiyon kahramanı olarak görüldü.
(Clint Eastwood da Dirty Harry serisiyle aynı geçişi yapmıştı.)
White Buffalo piyasaya çıktığında, Charles Bronson böyle bir kaç film çekmişti.
Yeni izleyicileri çağdaş aksiyon rollerinde tanıyıp beğendikleri Charles Bronson'u görmeyi beklediler ve hayal kırıklığına uğradılar.
Charles Bronson'ı western film yıldızı olarak bilen insanlar da White Buffalo'da hayal kırıklığına uğradılar,
çünkü Charles Bronson'ın oynadığı efsanevi Vahşi Bill Hickok karakteri, önceki westernlerinde oynadığı rollerden çok farklıydı.
King Kong, Orca veya Jaws'ı gören ve başka bir "Big Animal on the Rampage" filmi görmeyi bekleyen korku / bilimkurgu hayranları vardı ve
White Buffalo'dan açıkça hayal kırıklığına uğradılar, çünkü bu bir Jaws değildi. (Bazı Jaws benzeri sahneler olsa bile).
Bunun başlıca nedeni, bu tuhaf westerni nasıl "satacağına" dair hiç bir fikri olmayan ve başlıkta ve hikayede mevcut olan tema nedeniyle
White Buffalo'yu bir "Big Animal on the Rampage" filmi olarak satmaya karar veren stüdyonun reklamlarından kaynaklanıyordu.
Filmin kendi içinde ne kadar iyi ya da kötü olduğuna bakılmaksızın, filmin ticari başarı yakalama şansı yoktu.
Her hangi birinin net ve objektif bir görüşe sahip olamayacağı kadar çok sayıda yanıltıcı ve çelişkili faktör vardı.
Yönetmen J. Lee Thompson pek iyi bir yönetmen değil. Ve Charles Bronson da dünyadaki en iyi oyuncu değil.
Ancak Bronson ve Thompson'ın ideallerine yakın bir şey, temelde "sanatsal" bir western türü yaratma çabasında oldukları aşikar.
"White Buffalo" ile ilgili birkaç sorun var ama filmin iyi nitelikleri kötü olanları gölgede bırakıyor.
Filmin her şeyden önce "mitik bir alegori" olarak görülmesi gerekir.
Beyaz bufalo, Wild Bill Hickok ve Crazy Horse buluşması ve rüya gibi bir atmosfer, White Buffalo'yu bu kadar unutulmaz kılıyor.
Standart western ile alegorik unsurlara sahip western arasındaki çelişkili anlatılar, ikincisine daha da fazla güç verir.
David Lynch tarafından yönetilen bir western hayal edin.
Mekanik bufalonun üzerine monte edildiği parkuru net bir şekilde görebileceğiniz birkaç çekim dışında, bufalo da sorun değil.
White Buffalo'da, mekanik hayvanın nasıl göründüğüne gerçekten iyi bir fikre sahip olacak kadar uzun süren herhangi bir sahne yok.
Manzara güzel ve John Barry'nin müziği mükemmel. Ve tüm filme nüfuz eden tuhaf, önsöz niteliğinde klostrofobik bir ruh hali var.
Ve Jack Warden, Vahşi Bill'in ortağı olarak mükemmel bir performans sergiliyor.
White Buffalo'nun bütçesinin ne olduğuna dair herhangi bir bilgi bulamasam da,
Dino de Laurentiis Corporation'ın makul miktarda para sağlamadığını sanıyorum.
Şöyle düşünün:
2001: A Space Odyssey, 1968'de gösterildi ve Star Wars, White Buffalo ile aynı yıl yayınlandı.
Özel efektler -CGI olmasa da- geliştirilmişti. Öyleyse... neden daha gelişmiş efektler kullanılmadı?
Yapımcıların, yüz yıl önce bir köy kamp ateşi etrafında kızılderili bir hikaye anlatıcısını dinlemek gibi, (zamanımızdan 150 yıl önce)
gerçeküstü, rüya gibi bir his yaratmak istediklerini düşünüyorum.
Çağdaş efektlerin kullanılması bu filmin puslu ve efsaneye benzer ortamını bozardı...
Film, tarihsel kişilik Wild Bill'in tabancalarını herhangi bir kılıf olmadan bir kemer veya kuşak içinde taşıma şeklini doğru bir şekilde gösteriyor.
Gerçekçi mekanlar, filmi ürpertici kılıyor. Ağarmış bufalo kemik dağlarını gösteren sahneler üzücüydü.
James Butler Hickok efsanesi, Crazy Horse efsanesi, beyaz bufalo efsanesi...
Karanlık, gotik bir havaya sahip western arıyorsanız, kesinlikle "The White Buffalo" iyi bir örnektir.
Saygılarımla.
*
Sayın BlackBishop, nice yıllara...
Yönetmen: J. Lee Thompson
Senaryo: Richard Sale
Müzik: John Barry
Ülke: ABD
Tür: Western
Süre: 97 dk
Vizyon Tarihi: Ekim 1979 Türkiye (Azgın Boğa)
Dil: İngilizce
Çekim Yeri: Los Angeles, California, ABD
Nam-ı Diğer: Hunt to Kill
IMDb Rating: 6.2
Sunum: 692 MB, 720p, orijinal dilde ve Türkçe altyazısı yanındadır.
Azgın Boğa:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Eylül 1874'te Wild Bill Hickok (Charles Bronson), James Otis takma adıyla Batı'ya geri döner.
Ölüm korkusunu simgeleyen dev bir beyaz bufalo rüyalarına musallat olmuştur.
Uyumaya çalıştığı her seferinde aynı kabustan uyanır. Kabusuyla yüzleşmez ise delireceğinden korkmaktadır.
Eski arkadaşı Charlie Zane (Jack Warden), beyaz bufaloyu avlamak için Sand Creek'in büyük beyaz savaşçısı olarak da bilinen,
gençliğinde ünlü bir Kızılderili avcısı olan Vahşi Bill Hickok ile birlikte gider.
Ünlü kızılderili savaşçı Şef Çılgın At (Will Sampson), farklı nedenlerle beyaz bufaloyu aramaktadır.
Küçük kızı beyaz bufalo tarafından öldürülmüştür ve çocuğunun intikamını alana kadar "öteki dünyada sonsuza dek işkence edilecek".
Onun için av kutsaldır ve başaramazsa kendisiyle barışık yaşayamaz. Bunu törelerine uygun şekilde yapmalıdır.
Film, IMDb'de en kötü 100 Western arasında yer almaktan kıl payı kurtulmuş.
Aklı havada bir genç iken izlediğimde hayran olup aşırı etkisinde kaldığım; yakın zamanda izlediğimde ise "iyi" diyebileceğim film,
karakterlerin tamamına yakını gerçek tarihi kişiliklerden ve olaylardan oluşmuş.
Dolayısıyla, bir kaç gün saplantı derecesinde bu filmi araştırdım.
Başlangıç olarak, White Buffalo'nun neden başarısız görüldüğünü anlamak için,
film 1977'de gösterime girdiğinde seyircilerin ve eleştirmenlerin neler beklediğini açıklamak gerekir.
White Buffalo, 1970'lerin sonlarında, Dino de Laurentiis'in yapım şirketi tarafından yapılan King Kong ve Orca arasında yayınlandı.
O sıralarda (resmi olmayan) de Laurentiis'in "Big Animal on the Rampage" üçlemesinin bir parçası olarak görüldü.
Bu talihsiz bir durumdu, çünkü üç film arasında kalan White Buffalo, şimdiye kadar yapılmış en yanlış anlaşılan filmlerden birisidir.
1960'larda ve 1970'lerin başında yapılan spagetti westernlerinden sonra izleyiciler bunlardan bıkmıştı. Başka bir şey istediler.
1970'lerin başından, ortalarına kadar westernlerin sayısı hızla azalmıştı ve Charles Bronson gibi yıldızların yorgun türden uzaklaşması gerekiyordu.
1974'te Bronson, tüm dünyada büyük bir hit olan Death Wish'de rol alarak, çağdaş bir aksiyon kahramanı olarak görüldü.
(Clint Eastwood da Dirty Harry serisiyle aynı geçişi yapmıştı.)
White Buffalo piyasaya çıktığında, Charles Bronson böyle bir kaç film çekmişti.
Yeni izleyicileri çağdaş aksiyon rollerinde tanıyıp beğendikleri Charles Bronson'u görmeyi beklediler ve hayal kırıklığına uğradılar.
Charles Bronson'ı western film yıldızı olarak bilen insanlar da White Buffalo'da hayal kırıklığına uğradılar,
çünkü Charles Bronson'ın oynadığı efsanevi Vahşi Bill Hickok karakteri, önceki westernlerinde oynadığı rollerden çok farklıydı.
King Kong, Orca veya Jaws'ı gören ve başka bir "Big Animal on the Rampage" filmi görmeyi bekleyen korku / bilimkurgu hayranları vardı ve
White Buffalo'dan açıkça hayal kırıklığına uğradılar, çünkü bu bir Jaws değildi. (Bazı Jaws benzeri sahneler olsa bile).
Bunun başlıca nedeni, bu tuhaf westerni nasıl "satacağına" dair hiç bir fikri olmayan ve başlıkta ve hikayede mevcut olan tema nedeniyle
White Buffalo'yu bir "Big Animal on the Rampage" filmi olarak satmaya karar veren stüdyonun reklamlarından kaynaklanıyordu.
Filmin kendi içinde ne kadar iyi ya da kötü olduğuna bakılmaksızın, filmin ticari başarı yakalama şansı yoktu.
Her hangi birinin net ve objektif bir görüşe sahip olamayacağı kadar çok sayıda yanıltıcı ve çelişkili faktör vardı.
Yönetmen J. Lee Thompson pek iyi bir yönetmen değil. Ve Charles Bronson da dünyadaki en iyi oyuncu değil.
Ancak Bronson ve Thompson'ın ideallerine yakın bir şey, temelde "sanatsal" bir western türü yaratma çabasında oldukları aşikar.
"White Buffalo" ile ilgili birkaç sorun var ama filmin iyi nitelikleri kötü olanları gölgede bırakıyor.
Filmin her şeyden önce "mitik bir alegori" olarak görülmesi gerekir.
Beyaz bufalo, Wild Bill Hickok ve Crazy Horse buluşması ve rüya gibi bir atmosfer, White Buffalo'yu bu kadar unutulmaz kılıyor.
Standart western ile alegorik unsurlara sahip western arasındaki çelişkili anlatılar, ikincisine daha da fazla güç verir.
David Lynch tarafından yönetilen bir western hayal edin.
Mekanik bufalonun üzerine monte edildiği parkuru net bir şekilde görebileceğiniz birkaç çekim dışında, bufalo da sorun değil.
White Buffalo'da, mekanik hayvanın nasıl göründüğüne gerçekten iyi bir fikre sahip olacak kadar uzun süren herhangi bir sahne yok.
Manzara güzel ve John Barry'nin müziği mükemmel. Ve tüm filme nüfuz eden tuhaf, önsöz niteliğinde klostrofobik bir ruh hali var.
Ve Jack Warden, Vahşi Bill'in ortağı olarak mükemmel bir performans sergiliyor.
White Buffalo'nun bütçesinin ne olduğuna dair herhangi bir bilgi bulamasam da,
Dino de Laurentiis Corporation'ın makul miktarda para sağlamadığını sanıyorum.
Şöyle düşünün:
2001: A Space Odyssey, 1968'de gösterildi ve Star Wars, White Buffalo ile aynı yıl yayınlandı.
Özel efektler -CGI olmasa da- geliştirilmişti. Öyleyse... neden daha gelişmiş efektler kullanılmadı?
Yapımcıların, yüz yıl önce bir köy kamp ateşi etrafında kızılderili bir hikaye anlatıcısını dinlemek gibi, (zamanımızdan 150 yıl önce)
gerçeküstü, rüya gibi bir his yaratmak istediklerini düşünüyorum.
Çağdaş efektlerin kullanılması bu filmin puslu ve efsaneye benzer ortamını bozardı...
Film, tarihsel kişilik Wild Bill'in tabancalarını herhangi bir kılıf olmadan bir kemer veya kuşak içinde taşıma şeklini doğru bir şekilde gösteriyor.
Gerçekçi mekanlar, filmi ürpertici kılıyor. Ağarmış bufalo kemik dağlarını gösteren sahneler üzücüydü.
James Butler Hickok efsanesi, Crazy Horse efsanesi, beyaz bufalo efsanesi...
Karanlık, gotik bir havaya sahip western arıyorsanız, kesinlikle "The White Buffalo" iyi bir örnektir.
Saygılarımla.
*