agartan
Onursal Üye
- 28 Haz 2019
- 1,220
- 11,307
The Agony And The Ecstasy (1965)
Yönetmen: Carol Reed
Senaryo: Irving Stone, Philip Dunne
Müzik: Alex North
Ülke: ABD, İtalya
Tür: Biyografi, Dram, Tarihi
Süre: 139 dk
Vizyon Tarihi: 16 Eylül 1965 (Batı Almanya)
Dil: İngilizce, Latin
Çekim Yeri: Rome, Lazio, İtalya
İlgi: Mikelanj, Papa II. Julius
IMDb Rating: 7.2
3 Ödül
Sunum: 1,25 GB, 720p, orijinal dilde ve Türkçe altyazı yanındadır.
The Agony And The Ecstasy,01:
The Agony And The Ecstasy,02:
1503 yılında Katolik Kilisesinin başına geçen Papa II. Julius (Rex Harrison) bir yandan diğer İtalyan şehir devletleri ve
komşu ülke Fransa'yla savaşırken, diğer yandan da bilim adamlarının ve sanatçıların koruyuculuğunu yapıyordu.
Bu ihtiraslı ve savaşçı lider ordusuyla Roma'ya geldiğinde birçok sanatçıyı etrafında toplayarak bazı yeni mimari ve sanat eserlerinin yapımı için emirler verir.
Bu arada devrin ünlü heykeltraşı Michelangelo’yu da (Charlton Heston) Sistina Şapeli’nin tavanına görkemli bir dinî fresk yapması için görevlendirir.
Ancak ünlü heykeltraş resim yapmaktan pek hoşlanmamaktadır ve bu istek karşısında sürekli ayak diretir,
hatta bu görevi kabul etmemek için İstanbul'a gidip Padişah için Haliç Köprüsü projesinde çalışmayı düşünür,
üstelik bu iş için Sultan'dan kaparo bile alır. (Keşke gerçekleşseydi. Düşünün bir, İstanbul'da Mikelanj eseri!)
Ancak Papa'nın baskısı ile Şapelin tavanını resimleme işine başlayan Michelangelo,
hem Papa ile hem de Papa'nın baş mimarı Donato Bramante (Harry Andrews) ile sık sık fikir ayrılığına düşer.
Film, Irving Stone'un aynı isimli romanından uyarlanmış. Kitap, Michelangelo'nun tüm hayatını kapsıyordu ancak
kısa bölümlerden birinden uyarlandı.
Epik gibi görünen film; aslında heykeltıraş, ressam, mimar, şair -mimar ve şairliği pek bilinmez- Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni
(Michael Angel - Mikelanj) ve Papa II. Julius arasındaki, Sistine Şapelinin tavan freskleri yapımı sırasındaki çatışmalarını yansıtan
bir dram / biyografi olan büyüleyici, renkli ve çok iyi yapılmış bir film.
Filmde daha fazla, Mikelanj (Charlton Heston) hayranlık uyandıran bir şekilde yalnızca güzellik yaratmak isteyen bir adam,
insan becerileri olmayan veya başka herhangi bir şeye ilgi duymayan bir adam olarak sunuluyor;
ne kadınlar, ne hanedan hayalleri, ne de "erkeklerin" savaşı umurunda değil.
Dine bile, yalnızca dünya onu ilgilendirdiği için dikkat ediyor ve kendine dair cennetini, insanların başarabilecekleriyle
ölümden sonraki yaşam olarak bulmayı düşündüğü türden bir yerle özdeşleştiriyor.
Film başlamadan önce Michelangelo ve çalışmaları hakkında yaklaşık 12 dakikalık bir belgesel var.
Mikelanj'ın saklandığı dağ, gerçek hayatta da saklandığı, mermeri dünyaca ünlü Carrara dağıdır.
Mikelanj'ın bir çok eserini yaptığı Carrara mermerinden yapılmış, bizim de bir heykelimiz vardır:
Filmi izlerken hemen aklıma geliverdi, Sabiha Ziya Bengütaş'ın eseri, Çankaya Köşkü Atatürk Anıtı.
Sabiha Ziya, esasında Taksim Cumhuriyet Anıtını (9 Ağustos 1928) yapan İtalyan heykeltıraş Pietro CANONICA'nın asistanıdır.
Anıt, sipariş ile karşılıklı anlaşılıp sözleşme yapılarak İtalya'da yaptırılmıştır.
Sözleşme maddelerinde bir de Canonica'nın asistanlarından birinin Türk olması şartı vardı.
Bu asistan bir yarışma ile seçilecekti, Sabiha Ziya birinci oldu.
O zamanki durumda, (Sabiha 22 yaşındaydı) bekar bir genç kızın İtalya, Roma'ya tek başına gitmesi söylentilere sebep olmuştu.
Anıtın seçici kurulu, (topu üzerinden atmak, sorumluluktan kaçmak böyle bir şey) Canonica'ya mektup yazarak fikrini sordu.
Canonica durumu hemen kavrayıp, heykeltıraşlığın çok zor bir iş olduğunu; böylesine önemli bir anıtın
bir genç kızın zarif ellerine teslim edilemeyeceğini kibarca yazarak yanıt verdi.
Seçici kurul tam rahatlamıştı ki, en tepeden gelen bir emirle Sabiha Ziya, Roma'ya gönderildi. (ve Maarif Vekili Mustafa Necati)
Öylesine çalışkan, özverili ve hünerliydi ki...
İstanbul'da olanlar gidip bakabilir, Sabiha'ya hayran kalan Canonica, anıtın doğu ve batı taraflarına kızımızın yüzünü işlemişti.
Doğuya bakan taraftaki peçeli ve üzgün, cumhuriyet öncesi Türk kadınını simgeler.
Batıya bakan taraftaki ise, peçesiz ve gülen yüzü ile modern, cumhuriyet sonrası Türk kadınını.
Ayrıca, İzmir Cumhuriyet Meydanı Atatürk Anıtında (1932, Canonica), İzmir'e yürüyen Türk Ordusunun en önündeki köylü kız figürü de Sabiha'dır.
Sabiha Ziya 1933'de Abdülhak Hamid'in torunu diplomat Şakir Emin Bey ile evlendi. 1935'de soyadı kanunu gereğince BENGÜTAŞ soyadını aldı.
1938'de açılan iki yarışmayı birden kazandı. Bu sefer hem Atatürk'ün, hem İsmet İnönü'nün heykellerini yapacaktı.
Maalesef kısa bir süre sonra Atatürk vefat etti, daha sonra II. Dünya Savaşı başladı.
Sabiha yapacağı heykellerin eskizlerini hazırlamıştı. Roma'ya gidip orada heykelleri yaptı.
İlginçtir ki, kaderin bir cilvesi olarak; 11 Kasım 1944'de vefat eden ABD Büyükelçimiz Münir Ertegün'ün naaşı, ölümünden 1,5 yıl sonra
Amerikalıların ünlü Missouri zırhlısı ile Nisan 1946'da Türkiye'ye gönderilir.(bunun derin siyasi sebepleri var, ancak konumuz değil)
İşte bu Battleship Missouri, İtalya'ya uğrar ve Ertegün'ün naaşı ile birlikte, heykelleri Türkiye'ye getirir.
İsmet İnönü heykeli Mudanya'da,
Carrara mermerinden yapılan Atatürk heykeli ise Çankaya Köşkündedir.
Saygılarımla.
*
Yönetmen: Carol Reed
Senaryo: Irving Stone, Philip Dunne
Müzik: Alex North
Ülke: ABD, İtalya
Tür: Biyografi, Dram, Tarihi
Süre: 139 dk
Vizyon Tarihi: 16 Eylül 1965 (Batı Almanya)
Dil: İngilizce, Latin
Çekim Yeri: Rome, Lazio, İtalya
İlgi: Mikelanj, Papa II. Julius
IMDb Rating: 7.2
3 Ödül
Sunum: 1,25 GB, 720p, orijinal dilde ve Türkçe altyazı yanındadır.
The Agony And The Ecstasy,01:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
The Agony And The Ecstasy,02:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
1503 yılında Katolik Kilisesinin başına geçen Papa II. Julius (Rex Harrison) bir yandan diğer İtalyan şehir devletleri ve
komşu ülke Fransa'yla savaşırken, diğer yandan da bilim adamlarının ve sanatçıların koruyuculuğunu yapıyordu.
Bu ihtiraslı ve savaşçı lider ordusuyla Roma'ya geldiğinde birçok sanatçıyı etrafında toplayarak bazı yeni mimari ve sanat eserlerinin yapımı için emirler verir.
Bu arada devrin ünlü heykeltraşı Michelangelo’yu da (Charlton Heston) Sistina Şapeli’nin tavanına görkemli bir dinî fresk yapması için görevlendirir.
Ancak ünlü heykeltraş resim yapmaktan pek hoşlanmamaktadır ve bu istek karşısında sürekli ayak diretir,
hatta bu görevi kabul etmemek için İstanbul'a gidip Padişah için Haliç Köprüsü projesinde çalışmayı düşünür,
üstelik bu iş için Sultan'dan kaparo bile alır. (Keşke gerçekleşseydi. Düşünün bir, İstanbul'da Mikelanj eseri!)
Ancak Papa'nın baskısı ile Şapelin tavanını resimleme işine başlayan Michelangelo,
hem Papa ile hem de Papa'nın baş mimarı Donato Bramante (Harry Andrews) ile sık sık fikir ayrılığına düşer.
Film, Irving Stone'un aynı isimli romanından uyarlanmış. Kitap, Michelangelo'nun tüm hayatını kapsıyordu ancak
kısa bölümlerden birinden uyarlandı.
Epik gibi görünen film; aslında heykeltıraş, ressam, mimar, şair -mimar ve şairliği pek bilinmez- Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni
(Michael Angel - Mikelanj) ve Papa II. Julius arasındaki, Sistine Şapelinin tavan freskleri yapımı sırasındaki çatışmalarını yansıtan
bir dram / biyografi olan büyüleyici, renkli ve çok iyi yapılmış bir film.
Filmde daha fazla, Mikelanj (Charlton Heston) hayranlık uyandıran bir şekilde yalnızca güzellik yaratmak isteyen bir adam,
insan becerileri olmayan veya başka herhangi bir şeye ilgi duymayan bir adam olarak sunuluyor;
ne kadınlar, ne hanedan hayalleri, ne de "erkeklerin" savaşı umurunda değil.
Dine bile, yalnızca dünya onu ilgilendirdiği için dikkat ediyor ve kendine dair cennetini, insanların başarabilecekleriyle
ölümden sonraki yaşam olarak bulmayı düşündüğü türden bir yerle özdeşleştiriyor.
Film başlamadan önce Michelangelo ve çalışmaları hakkında yaklaşık 12 dakikalık bir belgesel var.
Mikelanj'ın saklandığı dağ, gerçek hayatta da saklandığı, mermeri dünyaca ünlü Carrara dağıdır.
Mikelanj'ın bir çok eserini yaptığı Carrara mermerinden yapılmış, bizim de bir heykelimiz vardır:
Filmi izlerken hemen aklıma geliverdi, Sabiha Ziya Bengütaş'ın eseri, Çankaya Köşkü Atatürk Anıtı.
Sabiha Ziya, esasında Taksim Cumhuriyet Anıtını (9 Ağustos 1928) yapan İtalyan heykeltıraş Pietro CANONICA'nın asistanıdır.
Anıt, sipariş ile karşılıklı anlaşılıp sözleşme yapılarak İtalya'da yaptırılmıştır.
Sözleşme maddelerinde bir de Canonica'nın asistanlarından birinin Türk olması şartı vardı.
Bu asistan bir yarışma ile seçilecekti, Sabiha Ziya birinci oldu.
O zamanki durumda, (Sabiha 22 yaşındaydı) bekar bir genç kızın İtalya, Roma'ya tek başına gitmesi söylentilere sebep olmuştu.
Anıtın seçici kurulu, (topu üzerinden atmak, sorumluluktan kaçmak böyle bir şey) Canonica'ya mektup yazarak fikrini sordu.
Canonica durumu hemen kavrayıp, heykeltıraşlığın çok zor bir iş olduğunu; böylesine önemli bir anıtın
bir genç kızın zarif ellerine teslim edilemeyeceğini kibarca yazarak yanıt verdi.
Seçici kurul tam rahatlamıştı ki, en tepeden gelen bir emirle Sabiha Ziya, Roma'ya gönderildi. (ve Maarif Vekili Mustafa Necati)
Öylesine çalışkan, özverili ve hünerliydi ki...
İstanbul'da olanlar gidip bakabilir, Sabiha'ya hayran kalan Canonica, anıtın doğu ve batı taraflarına kızımızın yüzünü işlemişti.
Doğuya bakan taraftaki peçeli ve üzgün, cumhuriyet öncesi Türk kadınını simgeler.
Batıya bakan taraftaki ise, peçesiz ve gülen yüzü ile modern, cumhuriyet sonrası Türk kadınını.
Ayrıca, İzmir Cumhuriyet Meydanı Atatürk Anıtında (1932, Canonica), İzmir'e yürüyen Türk Ordusunun en önündeki köylü kız figürü de Sabiha'dır.
Sabiha Ziya 1933'de Abdülhak Hamid'in torunu diplomat Şakir Emin Bey ile evlendi. 1935'de soyadı kanunu gereğince BENGÜTAŞ soyadını aldı.
1938'de açılan iki yarışmayı birden kazandı. Bu sefer hem Atatürk'ün, hem İsmet İnönü'nün heykellerini yapacaktı.
Maalesef kısa bir süre sonra Atatürk vefat etti, daha sonra II. Dünya Savaşı başladı.
Sabiha yapacağı heykellerin eskizlerini hazırlamıştı. Roma'ya gidip orada heykelleri yaptı.
İlginçtir ki, kaderin bir cilvesi olarak; 11 Kasım 1944'de vefat eden ABD Büyükelçimiz Münir Ertegün'ün naaşı, ölümünden 1,5 yıl sonra
Amerikalıların ünlü Missouri zırhlısı ile Nisan 1946'da Türkiye'ye gönderilir.(bunun derin siyasi sebepleri var, ancak konumuz değil)
İşte bu Battleship Missouri, İtalya'ya uğrar ve Ertegün'ün naaşı ile birlikte, heykelleri Türkiye'ye getirir.
İsmet İnönü heykeli Mudanya'da,
Carrara mermerinden yapılan Atatürk heykeli ise Çankaya Köşkündedir.
Saygılarımla.
*