Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Soruda adı geçen, Osmanlı döneminin İstanbul'undaki gönüllü mahalle itfaiyecileri, yani "tulumbacılar"la ilgili bir film vardı bizde. Lütfi Akad'ın yönettiği 1960 yapımı filmin iki adı vardı: "Yangın Var!" ve "Eski İstanbul Kabadayıları". Lütfi Akad "Işıkla Karanlık Arasında" adlı anı kitabında bu filmin yapım aşamalarını anlatırken şunları diyor:
"İstanbul'un ahşap evleri ve sokakları tozu dumana katan poyrazla arada bir patlayan lodos rüzgârları da göz önüne alındığında bu tulumbacılar değil söndürmek, belki de attıkları bir iki tas suyla yangını büsbütün azdırıyorlardı, buna karşılık işlerini gereğinden çok ciddiye alıyor, mahalleler arası takımlar kuruyor, birbirlerine rekabet içinde, kimi zaman yol kesip yangına yetişmeye çalışan takımla kavgaya girişiyorlardı. Faydalı oldukları tek şey, eğer zamanında yetişirlerse yanan evlerden yatak yorgan, kap kacak, iskemle gibi hafif eşyaları kurtararak ev sahibinin, büsbütün perişan olmamalarına yardım etmekti. Emme basma bir tulumbanın bulunduğu dört kollu sandığı omuzlayıp don gömlek yangına koşan takımla çıra gibi yanan ahşap evler karşı karşıya gelince, bütün dramatik görünüşüne karşın işin mizah yönünü görmemek elde değil. Ben de öyle yapıyorum ister istemez, bir yandan paşa kızıyla tulumbacı gencin aşk hikâyesi trajediye doğru gelişirken, bir yandan özellikle baş taraflarda işin mizah yönünü belirtmeye çalışıyorum. Senaryo bittiğinde tek kaygım yangın sahnelerini gereği gibi inandırıcı yapıp yapamayacağımız oluyor ama başka bir şeye daha kaygılanmam gerekiyormuş, her şey bitip filmi seyrettiğimizde üzülerek o mizah sahnelerini gereği gibi açığa çıkaramadığımı görüyorum."