yeryüzü
Yönetici
Dostlar objektiflerinin gözünden dünkü tarihi buluşmayı bir güzel anlattılar.
Ben de farklı bir hikaye anlatayım o zaman:
Sabah ustalar gelmiş; selamlaşmalar, hal hatır sormalar ve kahvaltılar yapılmış,
yavaş yavaş terasa çıkılmaya başlanmış.
Ozanbarış dostumuz Aslan Şükür'ü, Abdullah Turhan'ı, Yücel Köksal'ı bulmuşken o güzelim ilk Ceylan Tommiks'lerini,
ilk Tay Mister No'larını getirmiş ustalara gösteriyor ve günün anısına bir imza,
bir çizim vermek istiyor usta sanatçılarımız.
Ve heyhat! Bir kalem lazım, o kalem de işte şu aşağıda gördüğümüz pembe okul çantalı,
elinde kalem kutusu olan Selen adlı afacanda.
Bakar mısınız sanki kalem değil de milyarlık bir ihale falan isteniyor kendisinden:
Ozanbarış tatlı diliyle kalemi almayı başardıktan sonra
afacan kaldığı yerden resim yapmaya devam ediyor.
Bir süre sonra Yıldırım Örer ve Nuri Kurtcebe ile oturduğumuz masaya geliyor.
Üstatlar resimlerine bakar, onu yüreklendirirler, çalışmanın önemini anlatırlar.
Afacan Selen onları ilgiyle dinler, arada bir iki jimnastik hareketi yapar,
evet aynen masaların arasında parende falan atar ve ben de
'ehem, kem, küm, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur, değil mi' falan derken
bir an Nuri Kurtcebe üstada dönüp 'bir şey sorabilir miyim' der kızım,
üstat 'tabii' deyince bizim kız ne dese beğenirsiniz:
'Sakalınıza dokunabilir miyim'
O esnada terastaki muhabbet son hızla devam etmektedir...
Ben de farklı bir hikaye anlatayım o zaman:
Sabah ustalar gelmiş; selamlaşmalar, hal hatır sormalar ve kahvaltılar yapılmış,
yavaş yavaş terasa çıkılmaya başlanmış.
Ozanbarış dostumuz Aslan Şükür'ü, Abdullah Turhan'ı, Yücel Köksal'ı bulmuşken o güzelim ilk Ceylan Tommiks'lerini,
ilk Tay Mister No'larını getirmiş ustalara gösteriyor ve günün anısına bir imza,
bir çizim vermek istiyor usta sanatçılarımız.
Ve heyhat! Bir kalem lazım, o kalem de işte şu aşağıda gördüğümüz pembe okul çantalı,
elinde kalem kutusu olan Selen adlı afacanda.
Bakar mısınız sanki kalem değil de milyarlık bir ihale falan isteniyor kendisinden:
Ozanbarış tatlı diliyle kalemi almayı başardıktan sonra
afacan kaldığı yerden resim yapmaya devam ediyor.
Bir süre sonra Yıldırım Örer ve Nuri Kurtcebe ile oturduğumuz masaya geliyor.
Üstatlar resimlerine bakar, onu yüreklendirirler, çalışmanın önemini anlatırlar.
Afacan Selen onları ilgiyle dinler, arada bir iki jimnastik hareketi yapar,
evet aynen masaların arasında parende falan atar ve ben de
'ehem, kem, küm, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur, değil mi' falan derken
bir an Nuri Kurtcebe üstada dönüp 'bir şey sorabilir miyim' der kızım,
üstat 'tabii' deyince bizim kız ne dese beğenirsiniz:
'Sakalınıza dokunabilir miyim'
O esnada terastaki muhabbet son hızla devam etmektedir...
Moderatör tarafında düzenlendi: