bortecinefb
Süper Üye
Destan şairimiz.
1929 - 1992
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, 1929’da Elazığ’ın Ağın ilçesinde doğdu. 1947’de Akçadağ Köy Enstitüsünden mezun olan şair, gençlik yıllarında başladığı şiir sanatını bir delikanlı hevesiyle sürdürürken Nihal Atsız’ın “Bozkurtların Ölümü” adlı romanını okur. Genç bir köy öğretmeni iken okuduğu bu roman, ileride onun şiirinin kaynağını oluşturur. Manzum yazıların hafızalardan daha geç silineceğini düşünen şair, romanı manzum hikâyeye dönüştürmeye çalışır. Nihal Atsız da teşvikiyle çalışmalarına hız verir.
Niyazi Yıldırım’ın şiirleri, bent, kıta ve beyit şeklinde tertip edilmiştir. Serbest nazmı da zaman zaman kullanan şair beyitlerini genellikle gazel tazında yazmıştır. Milliyetçi şairlerdendir. Destan şâiri olarak bilinir. Şiirde ses güzelliğine, iç mûsikîye değer verir. İfadesi güçlüdür Hem hece ile hem serbest nazımla şiirler yazmıştır.
Türk tarihinde efsaneleşmiş Dede Korkut Hikâyelerinden (Bu hikâyeler 12 tanedir.) bir kaçını manzum olarak yeniden yorumlarken fikirlerini de tarih çerçevesi içine yerleştirir. Dede Korkut üslûbuyla oluşturduğu manzum hikâyeler, eski tarihin yeniden gözden geçirilmesi gibidir. Diğer bir ifadeyle; tarihî şahsiyetler ön plâna çıkarılmış, efsane ve mitolojik motifler yeniden çizilmiştir. Tabiî bu arada uçsuz bucaksız Asya Bozkırları üzerinde vatan kuran alperenler de devleştirilmiştir.
Alp, İslâmiyet öncesi hayatımızın kahramanları; Eren İslâmiyet sonrası hayatımızın bilge kişileridir. Şair kimileri gibi Türk tarihini İslâmiyet’in doğuşuyla başlatmaz, bilâkis İslâmiyet öncesinin Alp’i ile İslâmiyet sonrasının Eren’ini birleştirerek yeni bir terkip oluşturur. Ardından da: “Alperen, maddî ve manevî erdemleri şahsında birleştiren bir insan tipidir.” diyerek onları yüceltir. Bununla da yetinmeyen şair; alperenleri Anadolu’yu doğudan-batıya defalarca kat eden sıradağlara benzetir. “Bu sıra dağlar, Alperen dedelerime ne kadar benziyor. Sırt sırta, omuz omuza yaslanan bu dağlar ve Alperenler ölmüşler, fakat dümdüz toprak değil, ulu ulu dağlar olmuşlar” diyerek yeri sabit tutan dağları Türk’ü ayakta tutan alperenlerin mezar tümseğine benzetir.
Birçoğu bestelenmiş yüzlerce destanımsı şiirleri vardır.
Şiir kitapları:
1. Bozkurtların Ruhu (1952)
2. Gençosman Destanı (1959)
3. Kür Şad İhtilâli Destanı (1970)
4. Malazgirt Destanı (1971)
5. Bozkurtların Destanı (1972)
6. Kopuz dan Ezgiler (1973)
7. Salur Kazan Destanı (1976)
8.Boğaç Han Destanı (1977)
1929 - 1992
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, 1929’da Elazığ’ın Ağın ilçesinde doğdu. 1947’de Akçadağ Köy Enstitüsünden mezun olan şair, gençlik yıllarında başladığı şiir sanatını bir delikanlı hevesiyle sürdürürken Nihal Atsız’ın “Bozkurtların Ölümü” adlı romanını okur. Genç bir köy öğretmeni iken okuduğu bu roman, ileride onun şiirinin kaynağını oluşturur. Manzum yazıların hafızalardan daha geç silineceğini düşünen şair, romanı manzum hikâyeye dönüştürmeye çalışır. Nihal Atsız da teşvikiyle çalışmalarına hız verir.
Niyazi Yıldırım’ın şiirleri, bent, kıta ve beyit şeklinde tertip edilmiştir. Serbest nazmı da zaman zaman kullanan şair beyitlerini genellikle gazel tazında yazmıştır. Milliyetçi şairlerdendir. Destan şâiri olarak bilinir. Şiirde ses güzelliğine, iç mûsikîye değer verir. İfadesi güçlüdür Hem hece ile hem serbest nazımla şiirler yazmıştır.
Türk tarihinde efsaneleşmiş Dede Korkut Hikâyelerinden (Bu hikâyeler 12 tanedir.) bir kaçını manzum olarak yeniden yorumlarken fikirlerini de tarih çerçevesi içine yerleştirir. Dede Korkut üslûbuyla oluşturduğu manzum hikâyeler, eski tarihin yeniden gözden geçirilmesi gibidir. Diğer bir ifadeyle; tarihî şahsiyetler ön plâna çıkarılmış, efsane ve mitolojik motifler yeniden çizilmiştir. Tabiî bu arada uçsuz bucaksız Asya Bozkırları üzerinde vatan kuran alperenler de devleştirilmiştir.
Alp, İslâmiyet öncesi hayatımızın kahramanları; Eren İslâmiyet sonrası hayatımızın bilge kişileridir. Şair kimileri gibi Türk tarihini İslâmiyet’in doğuşuyla başlatmaz, bilâkis İslâmiyet öncesinin Alp’i ile İslâmiyet sonrasının Eren’ini birleştirerek yeni bir terkip oluşturur. Ardından da: “Alperen, maddî ve manevî erdemleri şahsında birleştiren bir insan tipidir.” diyerek onları yüceltir. Bununla da yetinmeyen şair; alperenleri Anadolu’yu doğudan-batıya defalarca kat eden sıradağlara benzetir. “Bu sıra dağlar, Alperen dedelerime ne kadar benziyor. Sırt sırta, omuz omuza yaslanan bu dağlar ve Alperenler ölmüşler, fakat dümdüz toprak değil, ulu ulu dağlar olmuşlar” diyerek yeri sabit tutan dağları Türk’ü ayakta tutan alperenlerin mezar tümseğine benzetir.
Birçoğu bestelenmiş yüzlerce destanımsı şiirleri vardır.
Şiir kitapları:
1. Bozkurtların Ruhu (1952)
2. Gençosman Destanı (1959)
3. Kür Şad İhtilâli Destanı (1970)
4. Malazgirt Destanı (1971)
5. Bozkurtların Destanı (1972)
6. Kopuz dan Ezgiler (1973)
7. Salur Kazan Destanı (1976)
8.Boğaç Han Destanı (1977)
Son düzenleme: