Nathan Never AD/DE Yayıncılık Sayı 002 - Kara Sütun

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,552
70,448
NeverLand
nathannever002karastun00001.jpg



2001styleb.jpg
2001pf2125.jpg

Bu sayıda söz edilen 2001: A Space Odyssey filmi Stanley Kubrick'in
gerçek bir sinema dehası olduğunun en büyük ispatlarından birisi olarak görülüyor.
1968 yapımı olan film ülkemizde de ilk kez 1973 yılında 2001: Uzay Yolu Macerası ismiyle gösterime girmiştir.
Arthur C. Clarke ile ortak çalıştıkları bir yapımdır. Kişisel görüşüm kesinlikle izleme listesine almanız ve
film hakkında söylenenlerle ilgili küçük bir araştırma yapmanız yönündedir.
İlk üç sayfa AD/DE yayınlarından çıkan sayıda varmıydı hatırlamadım.
Eğer yoksa büyük ayıp olmuş.
Varolan çalışmada da görünmediğinden çevirmek zorunda kaldım.
İyi bayramlar ve keyifli okumalar herkese.

 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Melih41

Yönetici
4 Ağu 2012
3,710
49,085
Nathan Never'ın şu anki yayını yani Özer yayıncılığın çıkardığı üç sayı bir arada
Birinci cildi okuyorum ve çok hoşuma gitti ilk sayıları tekrarlamam lazım derken
Bakunin'in bu güzel paylaşımı tam üzerine denk geldi. İmrenilecek tarama ve düzenleme
için çok teşekkür ederim..
 

savok

Admin
30 Eki 2009
20,011
84,739
Kasımpaşa
Sanırım ilk üç sayfayı koymamakla bizi her bakımdan korumuşlar!
Mazallah, okusak başımıza neler gelirdi..
Kaptan farkı ile!
sansürsüz..
Nereden bulursun şaşıyorum..
Kafa anarşit..
Yapacak bir şey yok..
 
12 Şub 2010
15,006
545,241
Filmi 1973 de Ankara'da sinemada izlemiştim adı UZAY YOLU 2001

Büyük ilgi görmüştü. Sinema dolup taşıyordu.


Gazeteler, filmin kopardığı gürültüyle doluydu, uluslararası etkisinden Stanley Kubrick 'in dehasından söz ediyordu.


Bense hiç bir şey anlamamıştım:).İzleyenlerin de bir şey anladığını sanmıyorum ama gazetelerin pompaladığı havanın etkisiyle, insan psikolojisinin gereği olarak herkes filmi övüyordu.


Ben anlamadım demek cesaret işidir ve hiç kimse de toplum dışı kalmamak için bu cesareti gösteremiyordu doğal olarak.


Gazetelerdeki eleştiri yazılarını dikkatle okuyup mesajı hakkında fikir edinmek için kendimi zorladım. Anladım ki eleştirmenler de yabancılardan alıntıladıkları dışında bir şey bilmiyor olacaklar ki, tatmin edici bilgiler vermiyorlardı.


Bu tür filmleri anlamak için öncelikle ve mutlaka kitabının okunması, felsefesinin anlaşılması gerekiyor. Hiç bir film kitabın yerinin tutamaz, hatta çizgi romanın bile yerini tutamaz. Çizgi
romanda konuşma balonu dışında da yazı koyup olayı açıklamak mümkün çünkü. Filmde ise görüntüyü herkes kendine göre anlar, mesaj sahibinin anlatmak istediğini değil.


Daha sonra Korku dergilerinde filmin çizgi romanını okudum yönetmenin felsefesini anladım. Asıl romanı okumuş değilim.


Film gerçekten etkileyiciydi ama. TV de de izledim sonra, ama filmin tadını asla vermiyor.


Nathan'ın bu çizgi romanı,filme ve mesajına göndermeler yapıyor.


Nice bayramların olsun Kaptan, teşekkür eder saygılar sunarım.
 

Gulyabani

Yönetici
15 Ara 2010
5,003
22,519
Sarıyer
Son sayfalarda sanırım Sırpça ya da benzer bir dilde yazılar var, araştırma - çevirme işi buralara kadar uzandı demek! Eksik, gedik kapatmak için gösterdiğin gayretler için teşekkürler, dostum.
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,115
76,949
hiçbiryerde :)
kitabını uzun zaman önce okumuştum,pek birşey kalmamış hafızamda..
filmden aklımda kalan sahneler robot'un beyninin insani özellikler kazanıp,
başkalarını kontrol etme,yönetme isteği kazanması ve astronotla mücadele etmesi...
çok sakin,acaip bir film diye de hatırlıyorum filmini...
nathan never hiç okumadığımdan bakmamıştım buraya,
şimdi bu sayıyı indirip ilk üç sayfasına bakayım diyordum ki
anladım zaten hazırlanmış,yenilenmiş kitap bu :D
eline sağlık bakunin...
 

Marctorius

Yeni Üye
8 Şub 2016
47
37
13 yaşımdayken bu macerayı bulmuştum. marangozda çalışıp haftalığımdan aşırdığım parayla bu çizgi romanı almıştım. o gün babamdan bir temiz sopa yemiştim. ama biliyormusunuz hiç pişman değilim.
 

kadirnip

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
21 Kas 2014
4,654
22,385
Adana
Çok teşekkürler sevgili Bakunin... Paylaşımınız mükemmel... Açıklamalarınız ise çok bilgilendirici... Elinize sağlık...
 

murats

Onursal Üye
5 Şub 2011
1,314
5,463
KARA SÜTUN

Orijinal Kapağı:
1523353897021.jpg--il_monolito_nero___nathan_never_02_cover.jpg


Orijinal Adı:
Il monolito nero (İsmin tercümesi: Siyah Monolit)
İtalya Baskısı: Serie Regolare #2 (Temmuz 1991)
Türkiye Baskısı: AD Yayıncılık #2 (Temmuz1996)

Yazar: Antonio Serra, Michele Medda, Bepi Vigna
Çizer: Germano Bonazzi

Konu:
2001: Space Odyssey filmindeki gibi bir kara monolitten mesaj alacaklarını iddia eden bir tarikat liderinin konuşmasıyla açılan macera, amansız bir kovalamacanın ardından önce başını kurtaran ama Nathan'a bir paket yolladıktan sonra yakalanan bir adam ile açılır. Nathan'a gelen paketten, uzun zamandır tüm kopyaları kaybolmuş olan, 2001 filminin bir 35mm kopyası çıkar. Bu içerik hakkında bir bilgi bulamayan Nathan, bunu izleyebilmek için banta aktartmak üzere filmi Mac adlı robotun dükkanına yollar. Bu film dinci bir grubun yeni satmaya çalıştığı hikaye ile örtüştüğü için, peşlerinde sürekli bu adamlar olacaktır.

TAGS: 2001 Space Odyssey, kara taş, Stanley Kubrick, Penelope Peabody, yapay insanlar, birinci sektör, Marcus Hackman


Eleştirim: (Ağır spoiler içerir)
Hikaye hem 'bilmediğimiz kovalanan adam aksiyonu' temasıyla başlıyor, hem de Nathan'a bağlandığımızda, o da bir aksiyon içinde. Bunlar güzel; ama hikayenin bu başı ile ilgili en önemli eleştirim, ilk kovalayan adamlar ile yakalayan adamlar ayrı gösterildiğinden ve sonra Nathan'ın savaştıkları da bunlara benzediği için aradaki mekan geçişi de teknik olarak net olmadığından, bu iki sekans arası karışıyor. (ki basit bir "O sırada.." kutusu bile bu işi görebilirdi.) Bir de baştaki 'kovalanan adam'ın, postayı gönderen eski polis olduğunu anlamak için elimizdeki tek şey, bir kere geçen isim ve sonra kargodaki yazı. Tüm bu albümle ilgili en büyük eleştirim ise çizerini hiç beğenmemiş olmam. Bir kere çok kalın bir çizgi kullanıyor, alan doldurma tonlamaları çok özensiz, kimi yerde yaptığı tonlama tipi mizah dergilerine çizgi hikayeler yazanları yaptığı cisten. Bizde de o tarz çizgiye sahip mizah çizerleri vardır. Sadece bembeyaz ve simsiyahı kullanıyor. (Bu tam bir negatif değil, ama sıkıcı bir tarz. Ki daha sonra Nathan Never'ın ne kadar gri tonlamayı stencil ile yapan çizerleri olacak. Resmen siyah-beyaz değil de, renkli çizgiroman siyah beyaz basılmış gibi görünecek kimi zaman.) Çizeri bu macerada, genel olarak hiç beğenmiyorum. sf12'deki alttaki tip gibi, öyle kötü ve karikatür gibi çizilmiş karakterler, beden kafa orantısızlıkları, kötü bağlantıları, tam yan açıdan çizilmiş acemi kadrajlar, mizah dergisi tarzı taramalar ve karakter vücud figürleri, sf15'deki Legs vb. Bazı sayfalarda daha düzgünken, gidip sf20'deki Nathan gibi, yanlış baş oranı, gereksiz kalın çizgiler gibi bir tarzı var. Çizgileri değişiklik de gösteriyor. Bakalım daha sonra nasıl çizecek, çünkü Bonazzi halen normal seri'de her yıl en az 1, bazen de 2 albümü çiziyor. Öykünün devamındaki eleştirilerim ise şöyle: Yakuza'nın bordrosunda olan kirli polis müfettişi Ishimori'nin başına bi'şi gelmemiş olması ama Nathan'ın bunu onun yüzüne açıkça vurması ve karakterin yine gösterilmesi güzel. Alfa Ajansının komuşusu, Mac adlı tamir robotunu tanıyoruz. Penelope, Nathan'ın evine geldiğinde güzel bir diyalog geçiyor. Kızın flörtü güzel çizilmiş ve en önemlisi Nathan'ın eşini kaybettiğini öğreniyoruz. Bu macerada dinciler, sahte peygamberler, tarikatler üzerine ve onların bilimsel olarak yanlışlanmalarının önünü alma çabalarına da şahit oluyoruz. Kötü adamların Nathan'ın evinden Penelope'yi kaçırması, mantıklı; Nathan'ın ise fidye olarak vereceği filmi, teslim ettiği yerden geri alamaması ve ana hikayemizle alakasız bir koleksiyoncunun filmi çalması yüzünden işlerin uzaması, hikayenin çıkmazlığını oluşturarak, maceraya yeni bir viraj veriyor. Nathan filmin niye önemli olduğunu anlayamadan, kızı kurtarmak için filmi vermeli, ama film onda değil, verdiği yerde de değil. Neyse ki, yeri belli, elde iz var. Ve bu noktada Nathan'ın dünyasının bir öğesi olan Yapay İnsanlar da anlatının bir parçası oluyor. Çalışan bir sinema salonunun o zamanlarda bulunması ve hatta şimdiden dijitale geçilmişken, 100 yıl sonra 35mm film projektörü bulunması çok zorlama. Kötü adam, Nathan'ın bırakacakken, sadece filmi yokedecekken, koleksiyoner Castle'ın buna izin vermemesi yüzünden ortalığın karışması, mantıklı ve beklenmedik. Hem de yangından kaçış büyük final olarak kullanılıyor, hem de sahte peygamberin foyasının bozulması. Ve finalde Nathan'ın ilk defa öpüşürken görüyoruz. (Ya da öpülürken)


Notlar ve Referanslar: (Spoiler içermesi çok olasıdır)
  • Kitabın başındaki gazete küpürü, yapay insanların toplumda kabulü üzerine bir yazı. Ama alttaki küçük haber ise yeni monolit tarikatinin bu maceranın başındaki durumları üzerine bir altyapı oluşturuyor.
  • Kapaktan ve açılıştan itibaren 2001: Space Odyssey referansını görüyoruz tabi ki. Stanley Kubrick'in yönettiği, Arthur C. Clarke eseri.
  • sf12'deki loader, aynen Aliens filmindeki Power Loader'lara fazlasıyla benziyor.
  • Nathan, Apple bilgisayar kullanıyor. Siri gibi Sibilla adında kadın bir sesli arabirim var. (Macera 1991 yılında çizildi)
  • Hikayede şu söyleniyor: 20.yy sonunda (yani 1999 yılında) sinema sektörü krizi ile (maceranın çiziminden sadece 8 yıl sonra. Ama Nathan'ın kaç yılında yaşadığını henüz bilmiyoruz.) binlerce film tamamen yok olmuş. (O yüzden 2001: Space Odyssey filmini kimse bilmiyor. Yani tarikat bu hikayeyi yutturabilmeli. Ayrıca yaşayan kimse de bu epik filmi hatırlayamamalı. Yani 1999'dan sonra doğmuş olmalı. Bu durumda en azından 2100 yıllarında olmalıyız.)
  • sf26'da Nathan'ın rafında, Yüzüklerin Efendisi, Little Indians, The Big Sleep, Gazap Üzümleri kitapları görünüyor.
  • sf27'de 2001 filminden 2 kare çizilmiş.
  • Ubiq'in bir klonz olduğunu öğreniyoruz. Pembe Panter filmindeki Kato gibi kahramanımıza saldırıyor her seferinde.
  • sf31'de Nathan, Neil Young'dan After the Gold Rush dinliyor.
  • sf37'deki MPC televizyonu binası, Capitol Records binasına benziyor.
  • sf38'de giren reklam esprisi, Philip K. Dick'in, Blade Runner filmine konu olan hikayesi, 'Androidler elektrikli koyunlar düşler mi?'den geliyor.
  • sf40'da Penelope'nin duşta söylediği şarkı: Singin' in The Rain. Aynı adlı müzikal filmin ana müziğidir. (Demek ki o film 1999 yılında kaybolmamış. ;) )
  • Koleksiyoncu Castle, Enrico Caruso'dan Vesti La Giubba, I Pagliacci'nin (Palyaço) müthiş aryasın dinliyor. Bu 1902'lerde olan bir kayıt, Caruso yani. Bugün bile ortayaşlıların bir sürüsü bilmezken, gelecekte Castle ve Nathan'ın bilmesi müthiş niş bir merakın göstergesi. Ayrıca bu parçanın Caruso kayıtları size çok eski gelebilir, Pavarotti'den dinleyebilirsiniz, aynı içli duyguyla söyler. (Düşünsenize artık Pavarotti'yi bile hiç duymamış iki jenerasyon var. Umarım Nathan'ın zamanlarına kadar dayanır bu sanat ve bilgi.)
  • Castle'ın evinde tabi ki bir sürü referans var. Neler bunlar. Beatles, Love Me Do plağı, Bob Dylan plağı. Film kısmında Sierra Charriba dediği 1965 yapımı Sam Peckinpah filmi Major Dundee'nin İtalya'daki vizyon adı. Altında Dune var, David Lynch filmi.
  • sf64'de Castle kasasını açınca, içinde Martin Mystere'nin ilk albümü Gli Uomini in Nero adlı maceranın olduğu kapağı görüyoruz. :)
  • sf69'da Melies caddesindeki bir eski salonda buluşuyorlar. Georges Méliès ünlü Fransız aktör ve yönetmen. Sinemanın ilk yaratıcılarından. Aya Seyahat gibi özel efektli sessiz filmlerin yönetmeni.
  • Tabi Nathan'ın Mac'den filmi banda aktarması için yardım istemesi ama sonra çalışır durumda bir salon ve projeksiyon makinası bulabilmesi saçma. Bugün bile artık 35mm gösteren salonlar kalmamışken, herşey dijitale dönmüşken, Nathan'ın yıllarında 2001 gibi bir film bile kaybolmuşken, 35mm gösterme makinasını çalışır bulmaları süper mümkünsüz.
  • Sinema salonunun girişinde, Psycho, Aliens ve Top Gun posterleri bizi karşılıyor. Ve tabi Rocky 56 esprisi yapılıyor.
  • Ve sonunda Nathan 2001'i izlerken tüm sahne boyunca gerçek filmden kareler çiziliyor.
  • sf75'te ciddi bir hata var. Filmin kopyasının 1965'teki bir zaman kapsülünden çıktığı söyleniyor. Oysa film 1968 yılında çıktı, yani 1965 yılında kapatılmış biz zaman kapsülü içine konamazdı.
  • sf81'de de The Towering Inferno filminin posterini görüyoruz. Yangın ile gönderme yapıyor.
  • sf95'teki uçuş numarası olan THX1138, George Lucas'ın ilk, tutmayan bilimkurgu filminin adıdır.


(murats, 2024 okuması)​
 
Son düzenleme:

murats

Onursal Üye
5 Şub 2011
1,314
5,463
Bu arada, benim çizgidiyarı avatarımın da 2001: Space Odyssey filmindeki bilgisayar Hal 9000'in gözü olduğunun altını çizeyim. : )
 
Üst