Malatya

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,518
NeverLand
MALATYA-1.jpg

Büyük bir bölümü Doğu Anadolu Bölgesi’nde, küçük bir bölümü de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Malatya, doğuda Elazığ ve Diyarbakır, güneyde Adıyaman, batıda Kahramanmaraş, kuzeyde Sivas ve Erzincan illeri ile çevrilidir. Malatya, Yukarı Fırat Havzasında; Adıyaman, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş ve Van çöküntü alanının güneybatı ucunda yer almaktadır. Malatya, Sultansuyu ve Sürgü çayı vadileri ile Akdeniz’e, Tohma vadisi ile İç Anadolu’ya, Fırat vadisi ile de Doğu Anadolu’ya açılarak bu bölgeler arasında bir geçiş alanı oluşturmuştur.

Malatya il alanı, Alp kıvrımlaşması sonrasında şekillenmiştir. III. Jeolojik zamanın sonu ile IV. zamanın başlarında ortaya çıkan tektonik hareketler sırasındaki kırılma ve kıvrılmalarla arazi bazı yerlerde yükselmiş, bazı yerlerde de çökmüştür. İl alanında çok şiddetli aşınmalar olmuş, çöküntü alanları alüvyonlarla dolmuştur. Başta Malatya ovası olmak üzere ilin diğer ovaları bu gelişmelerle ortaya çıkmıştır.

00120333.jpg

Malatya’nın kuzey, batı ve güneyi dağlık olup, orta ve doğu kesimleri düzlüklerden oluşmaktadır. Büyük bölümü Sivas il alanında bulunan Yama Dağı ve uzantıları volkanik bir oluşum olup, batıda Kuruçay vadisine, güneydoğuda Fırat vadisine kadar uzanır. İlin kuzeyinde Yama Dağı ile bunun güney uzantısı olan Ayran Dağı ve Göl Dağı bulunmaktadır. Kuzeybatıda Leylek Dağı (2.052 m.), batıda Akçababaçalı Tepesi’nde 2.164 m.ye yükselen Akçababa Dağı yer alır. Tohma vadisi ile Kuruçay vadisi arasında yer alan Akçababa Dağları, Nurhak dağlarının kuzeydoğudaki uzantılarıdır. Akçababa dağları, kuzeybatı yönünde yayılarak geniş bir alanı kaplar. Malatya’nın güneybatı, güney ve güneydoğusu boydan boya Güneydoğu Toroslara bağlanan dağlarla çevrilmiştir. Güneydoğu Torosları’mn kuzeye açılan kolunu oluşturan, Vadiye paralel olarak kuzeydoğu yönünde uzanan Nurhak Dağı’nın kuzeydoğu uzantıları ilin güneybatısını engebelendirir. Nurhak dağlan üzerindeki en önemli yükseltiler; Derbent dağı (2.428 m.) Kepez dağı (2.140 m.) ve Kuşkaya Tepesi (1.922 m.), Akçadağ (2.013 m.)’dır. İlin güneyinde ise Malatya Dağları yer almakta olup, Bozdağ (2.581 m.), Beydağ (2.545 m.), Becbel Tepe (2.544 m.), Kelle Tepe (1.250 m.), Gayrık Tepe (2.306 m.) belli başlı yükseltileridir.

00120336.jpg

Malatya ilinde platolar çok geniş yer tutar. Genellikle kalker yapılı dağ kütleleri, hızla aşınarak orta ve yüksek platolara da dönüşmüştür. Volkanik hareketler sonucu çıkan lavlar dalgalı yapıyı düzleştirerek geniş düzlüklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Malatya’daki en önemli platolar ilin kuzey, güney ve batısındaki dağlar üzerinde yer almaktadır. Bu platolar su kaynakları yönünden de oldukça zengin olup, derin vadilerle yarılmıştır.

00120338.jpg

Malatya’nın yapısında vadilerin büyük önemi vardır. İl topraklarındaki bütün vadiler Fırat ana vadisine açılarak geniş bir yan vadiler grubunu oluşturmaktadır. Daha sonra bunlar genişleyerek ilin önemli ovalarını oluşturur. Ancak bu vadilerin büyük bölümü Karakaya Baraj Gölü’nün suları altında kalmıştır. Türkiye’nin en önemli vadilerinden bir olan Fırat Vadisi oldukça derin ve sarptır. Bunun yanı sıra Tohma, Kuruçay vadileri ile Yazıhan Düzü ve Çapıtlı Yazısı ilin diğer önemli vadileridir.

İlin orta ve doğu kesimleri ise, Malatya Ovasını oluşturmaktadır. Batı-doğu yönünde uzanan Malatya Ovası bir çöküntü alanı olup, akarsuların taşıdığı alüvyonlardan oluşmuştur. Doğanşehir, İzollu, Mığdı, Sürgü, Akçadağ, Yazıhan, Mandara, Çaplı, Distrik ve Erkenek ovaları Malatya’nın diğer belli başlı ovalarıdır.

Türkiye’nin en büyük su havzası olan Fırat Havzasının(127.000 km2) su kaynakları, Fırat Nehri, Tohma Suyu, Kuruçay ve Sürgü Çayı’dır. Keban Barajı’ndan çıkan Fırat Nehri, Malatya’nın Elazığ ile sınırını oluşturacak şekilde güneybatıdan güneydoğuya doğru genişçe bir yay çizerek akar. Önce Kuruçay’ı sonra Tohma suyunu alarak akan Fırat, zaman zaman kollara ayrılarak adacıklar oluştururdu. Bu alan günümüzde Karakaya Baraj Gölü sahası içinde kalmıştır. Fırat nehri, Kömürhan mevkiinde Doğu Anadolu’nun en uzun ve en derin boğazlarından biri olan Kömürhan boğazına girerek akmasına devam edip, boğazdan sonra Malatya-Diyarbakır sınırını oluşturmaktadır.

İl topraklarını dağlardan kaynaklanan akarsular sulamaktadır. Söğütlü Çayı, Morhamam Çayı, Kuruçay, Tohma Suyu, Sultan Suyu, Sürgü Suyu, Beylerderesi, Mamihan Çayı ve Şiro Çayı ilin başlıca akarsularıdır. Malatya’da önemli bir tabii göl yoktur. Yalnızca dağlık kesimlerden akan suların kaynak alanlarında ve düşük yükseltiri plato basamaklarında yüzeye çıkan suların oluşturduğu küçük göller vardır. Bunlar dışında sulama amaçlı göletler bulunmaktadır. Malatya’da Sürgü, Medik, Polat ve Sultansuyu barajları olmak üzere dört tane barajı bulunmaktadır. Polat ve Sultansuyu barajları sulama amaçlı, Medik Barajı Sulama ve elektrik enerjisi sağlamak ve Sürgü Barajı da Sulama ve Taşkın koruma amaçlı olarak yapılmıştır. İlin Yüzölçümü 12.313 km2 olup, toplam nüfusu 853.658’dir.

Malatya toprakları önemli bitki örtüsünden yoksundur. Eskiden il alanının önemli bir bölümü ormanlarla kaplı iken, bu örtü zamanla yok olmuştur. Doğal şartlar ormanların kendi kendisini yenilemesini büyük ölçüde güçleştirdiğinden yer yer bozkırlar ortaya çıkmıştır.
îl arazisinin 367.253 hektarı (% 30)’u ormanlık ve fundalıklarla, 125.156 hektarı (% 10)’u ise çayır ve meralarla kaplıdır. Malatya dağları üzerinde yer alan platolar ile Malatya ovasına yakın kesimlerde yer alan yarı ova nitelikli düzlükler, zengin çayır otları ile kaplıdır. İl alanının güneybatısını kuşatan dağlar ve platolarda doğal bitki örtüsü hemen hemen ortadan kalmıştır. Daha çok meşelerden oluşan bozuk nitelikle orman kalıntılarından başka canlı örtüye rastlanamaz.

00120340.jpg

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, dokumcaılık ve sanayie dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında kayısı olmak üzere, buğday, arpa, şeker pancarı, patates, nohut, soğan, mısır, üzüm, kavun, karpuz, starking elması, domates, fasulye, armut, zerdali ve duttur. Dünya kuru kayısı piyasasının %90’ı Türkiye’ye aittir. Bunun da %70’i Malatya’dan karşılanmaktadır. Kayısıdan sonra gelen en önemli ürün Malatya armududur.

Hayvancılıkta sığır, koyun ve kıl keçisi besiciliğinin yanında arıcılık da yapılmaktadır. Sultansuyu harasında at yetiştirilmektedir. Tavukçuluk da halkın önemli geçim kaynaklarından biridir.

Malatya'da geleneksel dokumacılık, özellikle Manusa dokumacılığı, Bervanik baskıcılığı, el dokuması çorap ve eldivenler, düz dokumalar, Dirican, Sinan, Sandıklı, Yedidağ kilimleri ve çuvallar, perdeler ekonomiye katkısı olan el sanatları arasındadır.

Kalkınmada öncelikli iller kapsamında olan Malatya, Doğu Anadolu Bölgesi’nin sanayide en gelişmiş illerindendir. Malatya Pamuklu Sanayii Müessesesi, Tekel Sigara fabrikası, Türkiye Şeker fabrikaları, Et Balık Kurumu, Hekimhan Demir ve Çelik İşletmeleri ildeki resmi sanayi kurumlarıdır. Ayrıca ilde özel sektöre ait un, kayısı işleme, süt ürünleri, yem, meyve suyu, dokuma, giyim, iplik, tuğla, kiremit, akü, kâğıt, orman ürünleri ve boya fabrikaları da bulunmaktadır.

Malatya yer altı kaynakları bakımından da oldukça zengindir. Merkez ilçede tuğla-kiremit hammaddesi, Doğanşehir’de boksit, Darende’de kurşun-çinko, çimento hammaddesi, vermikülit, Hekimhan’da demir, dolomit, kireçtaşı, Hasançelebi’de demir, Pötürge’de demir ve pirofillit, Yeşilyurt’ta asbest yatakları bulunmaktadır.

00120342.jpg

Malatya ve yöresinde XX.yüzyılın ikinci yarısında başlayan kazılar ilk yerleşimin Paleolitik Çağa (MÖ. 5500-3500) kadar indiğini göstermiştir. Tarihi çağlar boyunca yöre, eski ticaret yollarının üzerinde bulunuşundan ötürü önemini korumuş, bu nedenle de sürekli yerleşime sahne olmuştur. Malatya’da Ansır (Buzluk) ve İnderesi mevkiinde bulunan mağaralarda Paleolitik Çağa ait buluntularla karşılaşılması bu iddiayı kuvvetlendirmiştir. Ayrıca 1979 yılında başlayan Karakaya Baraj Gölü kurtarma kazıları kapsamında, Cafer Höyükte yapılan kazılarda, o yörede yaşayan insanların Paleolitik Çağda ilk kez mağaralardan çıkarak ovalara inerek yerleşik köy yaşamına başladıkları da anlaşılmıştır.Bunun sonucu olarak, Cafer Höyük kazıları Malatya ve çevresinin M.Ö. 7000 yılında köy yaşantısının izlerini ortaya koymuştur.

00120348.jpg

Anadolu’nun önemli bir kültürünü oluşturan Hititler döneminde de Aslantepe yörenin merkezi konumunda idi. Geç Hitit dönemi şehir devletlerinden biri olan Malatya’nın tarihi Hitit kitabelerinden öğrenilmiştir. Bunun ardından Asur krallarının yıllıklarında ve Urartu kitabelerinde de bu konu daha açıklık kazanmıştır. Günümüze ulaşan Asur belgelerinde Malatya’nın ismi Milid, Melid, Milidia, Meliddu şeklinde geçmektedir. Urartu ve Hitit kaynaklarında Melitea, Hitit tabletlerinde de geniş biçimde yer almıştır. Bunun yanı sıra Urartu krallarından lspuinis (M.Ö. 824816) ile oğlu Menuas (M.Ö. 816-807) zamanlarına ait Palu kaya kitabelerinde, yörenin tarihine ışık tutacak bilgiler bulunmaktadır. Buradan Urartuların Milid Kralı Sulumeli’yi mağlup ettikleri, Malatya Kralı’nın da bu yeni egemenliği kolayca kabul etmediği öğrenilmiştir. Nitekim bu kitabelerde, I. Argistis (M.Ö. 789-766) “Tanrı Haldi’nin sayesinde Hatti memleketlerine karşı sefer ettiğini ve Tuwate’nin oğlunun memleketini Melitea (Malatya)’yı zaptettiği” ve Malatya krallarının kısa bir süre sonra Urartulara karşı yeniden ayaklandıkları, III. Sarduri’nin (M.Ö. 765-733) Melitea Kralı Sahu oğlu Hilaruwata’yı mağlup ederek, şehri yağmaladığı yazılıdır.

00120344.jpg

M.Ö. 1750 yıllarında Kuşsara Kralı Anitta, Anadolu’yu tek bir yönetim altında toplayarak siyasi birliği sağlamıştır. Bu dönemde Malatya’nın, büyük bir olasılıkla, siyasi birliğe katıldığı sanılmaktadır. I. Hattuşilis, Kuzey Suriye yolunu emniyet altına almış, yerine geçen oğlu I. Murşilis ise Anadolu birliğini Halep ve Babil seferlerinden sonra sağlamış. Malatya’ nın bu krallar döneminde kuzey Suriye ile Anadolu arasında önemli yol kavşağında olması nedeniyle Hitit birliğine girdiği ve bir Hitit şehri olduğu sanılmaktadır. I. Mursilis, babası I. Hattusilis ’in gösterdiği, çıkarlarının güneyde olduğu fikri üzerine hareket edip, Halep ve Bağdat’ı fethederek “Büyük Kral” unvanını aldığı Akad metinlerinde görülmektedir. Hitit Krallarından Ammunas ile Huzziyas’tan dönemlerinde M.Ö.XV. yüzyılda yer yer görülen isyanlar sonunda Hitit Birliğinin kuzey Suriye’deki egemenliği Mitanni Krallığının eline geçmiştir. Böylece, Malatya da bu dönemde Mitanni egemenliği altına girmiştir. Hitit Kralı Şuppiluliuma, M.Ö. 1450 yıllarında Fırat Nehrini geçerek bölgede yer alan Mitanni egemenliğine son vererek Malatya’yı yeniden Hitit İmparatorluğuna kazandırmıştır. II. Mursilis, Muvatalli ve III. Hattusilis dönemlerinde Malatya, Hitit Merkezine bağlı kalmıştır.

00120351.jpg

M.Ö. 1000 yıllarında Malatya, Kargamış Krallığı’na bağlı olarak varlığını sürdürmüştür. Gürün yakınlarında bulunan bir kitabeye göre “Sasa” isimli biri Malatya Kralı olarak bilinmektedir. Asur Kralı II. Adad Nirari (M.Ö. 911-891) Kargamış’ı egemenliği altına alarak, Kargamış’ın Malatya üzerindeki hakimiyeti son bulmuştur. Yöredeki Urartu egemenliği, Asur kralı III. Tiglat Psaser’in tahta çakışına kadar devam etmiş ve Malatya, M.Ö. 733’de yeniden Asur Krallığına haraç veren beylikler arasına girmiştir. M.Ö. 722 yılında Malatya Kralı Funzianu, Asur Kralı II. Sargon’a esir düşmüştür. Bu tarihte Asur Kralının Malatya’yı egemenliği altına aldığı, bir isyan sonunda M.Ö. 713 yılında Malatya Kralı Tarhunaz’ı esir ettiği anlaşılmaktadır. Kral Tarhunaz’ı halkı ile birlikte Asur’a, Basra’ya sürgün ettiği, Basra halkından bir kısmını da Malatya’ya getirerek yerleştirdiği bilinmektedir. Malatya’ya Asurlu bir kral atadığını ve emrine 150 savaş arabası, 1500 atlı, 20.000 yaya, 10.000 kalkan ve mızrak taşıyıcıları verdiğini II. Sargon’un kitabelerinden öğrenilmektedir. Asur Kralı Sanherib (M.Ö. 705-681) döneminde Asur egemenliğinde olan Malatya’da, Asar Haddon (M.Ö. 681-669) zamanında Asur egemenliği sona ermiş, bunun yerini bölgede Med ve Persler almıştır.

00120352.jpg

Perslerin Anadolu egemenliği Büyük İskender’e kadar sürmüştür. Makedonya Kralı Büyük İskender Perslerin kurmuş olduğu idari sistemi bozmamış, bölgeye atadığı komutanları ile Helenistik kültürünün Anadolu’ya yayılmasını sağlamıştır. Bundan sonra Malatya, tamamen Helen kültürünün etkisi altında kalmıştır. İskender’in M.Ö. 323 yılında ölümünden sonra bu büyük İmparatorluk, onun komutanları ve Satrapları arasında bölüşülmeye başlandı. Malatya bölgesine ilk önce, İskender’in Kapadokya Satrabı Eumenes’in egemenliğine girmiştir. Eumenes’in M.Ö. 315’de komutan Antiogonos’a yenilmesi üzerine bu kez yöre Antiogonosların egemenliğine girmiştir. Böylece, M.Ö . 312’de Seleukos devletinin temelleri atılmıştır. Seleukosların Malatya’yı da içerisine alan topraklarda yeni bir krallık kurması, Lisimaukhos’u M.Ö. 281 ’de yenilgiye uğratmasından sonra gerçekleşmiştir. Seleukosların Malatya’da egemenlikleri yalnızca bir yıl sürmüş, yöre halkının isyanı sonucu Seleukoslar Malatya’yı terk etmek zorunda kalmışlardır. Bundan sonra yöre Kapadokya Krallığı’nın egemenliğine geçmiştir. Ne var ki Kapadokya Krallığı, bir süre sonra “Sofen Presleri” diye anılan ve Harput yöresinde bağımsızlığını ilan eden prenslere boyun eğmiş ve Malatya yöresinin yönetimini bırakmak zorunda kalmıştır. M.Ö. 212’de bölgedeki yönetim, tekrar Seleukosların eline geçmiştir. Bu yönetimden de memnun olmayan yöre haklı, kuzeyde bulunan Pontus Kralı Farmekes’in koruması altına sığınmıştır (M.Ö. 170).

00120353.jpg

Malatya yöresi uzun süre Pontus Krallığına bağlı olarak kalmıştır. Pontus Kralı Mitridates Evpator’un (M.Ö. 120-63), Pompeius komutasındaki Roma ordusuna yenilmesinden sonra bölge, merkezi Kelkit Irmağı kıyısındaki Kabira olan Roma eyaletinin sınırları içerisine alınmıştır (M.Ö. 66). Roma döneminde eski kavşak yollarından ötürü, Roma ordularının uğrak yeri haline gelen Malatya; kuzeyi güneye, doğuyu batıya bağlayan bir düğüm noktası konumundaydı. Ayrıca Fırat nehrinin doğu ile batıyı birbirinden ayırması, buranın önemini daha da artırmıştır. Bu bölgeye Romalılar iki Legionu (lejyon) yerleştirmişlerdir. Bu lejyonlardan biri Melitene’ye (Malatya) gönderilerek görevlendirilen lejyon XII. Fulminita’dır. Diğeri ise Samosata (Samsat-Adıyaman) gönderilen lejyon XVI. Flavia’dır. Roma’nın .30 lejyonundan ikisini Fırat kıyısına yerleştirmesi bölgenin önemini gözler önüne sermektedir. Melitene’de yerleştirilen 12. lejyon doğudaki Roma’nın en önemli askeri bir üssü olmuştur. Bu lejyonlar bölgede asayişi sağlayarak, Karadeniz’den Zeugma’ya kadar uzanan doğu sınırlarının ileri karakolu olmuştur. Romalıların 12. Lejyonu buraya yerleştirmelerinin nedeni; önemli bir yol kavşağında olmasının yanı sıra Fırat’ın burada geçit vermesi, su kaynaklarının ve yiyecek depolarının bol olmasıdır. 12. lejyonun Malatya’da yerleştirilmesi ile Aslantepe’deki şehrin yeri değiştirilmiş, şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir. Şehir surları (M.S. 98 -117) Traianus döneminde yapılmıştır.

00120354.jpg

Traianus zamanında, Melitene (Malatya), Part’lara karşı önemli bir sınır üssü olmuş, askeri yolların bir geçit noktası haline gelmiştir. Romalılar döneminde sınır şehri olma özelliğini taşıyan Melitene ’ye komşu devletler tarafından sürekli saldırıya uğramıştır. Savaşlar nedeniyle zarar gören şehir surları, İmparator Constantinus (M.S. 363) zamanında onarılarak genişletilmiştir. Bütün Roma’da olduğu gibi, Melitene’de (Malatya) de isyanlar artmış, şehir sürekli el değiştirmiştir. Daha sonra Pers Kralı Sapor’u Bizans İmparatoru Valens yenerek bölgede Roma egemenliğini yeniden sağlamıştır. Romalılar tarafından askeri bir karargâh olarak kullanılan Malatya’da o döneme ait eserler tahrip olduğundan günümüze ulaşamamıştır. Ulaşabilen kültürel buluntular ve kalıntılar Malatya müzesinde sergilenmektedir.

00120359.jpg

Roma İmparatorluğu’nun M.S.395’te Arcadius ve Honorius arasında bölünmesinden sonra Anadolu Arcadius’a düşmüştür. Malatya, İmparatorluğun ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu içinde kalmıştır. Bizanslılar, Malatya’yı Sasanilere karşı bir hudut şehri olarak kullanmışlardır. 575 yılında Sasanilerle Bizanslılar arasında büyük bir meydan savaşı olmuş, Sasani imparatoru 1. Hüsrev yenilgiyi hazmedemeyerek intikam amacı ile şehri yakıp yıkmıştır. Bizans ve Araplar arasında paylaşılamayan bir merkez konumunda olan Malatya, VII. yüzyıldan itibaren sürekli Arap akınlarına uğramıştır. 1993 yılında Battalgazi ilçesinde Belediye Hamam inşaatı hafriyatı sırasında ele geçen VII. Mikhael Dukas (1071-1078) dönemine tarihlenen altın sikkeler, Bizans döneminin bu tarihte Malatya’da son bulduğunu işaret etmektedir.

00120360.jpg

VII.-X. Yüzyıllar arasında Araplar ile Bizanslılar arasında bir çok kez el değiştiren yöre, 1101’de Danişmendlilerin, 1105’te de Anadolu Selçuklularının eline geçmiştir. Yıldırım Beyazıt 1399’da Malatya’yı ele geçirmişse de Ankara Savaşı’nda (1402) Timur’un ordusu tarafından şehir yağmalanmıştır. Sonraki yıllarda Osmanlılarla Memlüklular arasında çekişmeye neden olan Malatya, daha sonra Dulkadiroğulları’nın yönetimine geçmiştir. Yavuz Sultan Selim 1515’te Malatya’yı kesin olarak Osmanlı topraklarına katmıştır. Zulkadriye eyaletine bağlı Malatya sancağının merkezi konumuna getirmiştir.

00120361.jpg

1577 yılında Suriye’de, Şam Diyade adlı Türkmen aşiretinden Şah İsmail olduğunu iddia eden bir kişi ayaklanmıştır. Malatya yöresindeki Türkmenlerin de ona katılmasıyla asiler, Kırşehir yöresine kadar ilerlemişlerdir. Osmanlı Devleti bu ayaklanmayı güçlükle bastırdı. 1582 yılından sonra İran’la yapılan savaşlar Anadolu’da karışıklıkları daha da arttırdı. Malatya ve Sivas yöresinde ayaklanan Kiziroğlu Mustafa buraları haraca bağlamış, Onun ölümünden sonra adamları, Malatya’dan Niğde’ye kadar yayılarak ayaklanmalarını sürdürmüşlerdir.
1596 yılında Kiziroğlu Mustafa’nın adamlarından Kelp İlyasoğlu Ali, ve ünlü asilerden Karayazıcı’nın merkezi yönetimle olan çatışmaları, Malatya yöresine büyük zararlar vermiştir. Osmanlılar bu isyanları bastırdıktan sonra Malatya’da yer yer ayaklanmalar olmuşsa da bunu izleyen yıllarda Osmanlı egemenliği sürmüş, halk huzurlu bir yaşam sürmüştür.

00120365.jpg

Kavalalı Mehmet Ali Paşa 1839’da Osmanlı ordusu ile çarpışmaya giderken burada konaklamış, askerlerini Malatya’daki evlere yerleştirmiş, bunun üzerine halk bir sayfiye yeri olan Aspuzu’ya göç etmiştir. Askerlerin buradan ayrılmasından sonra harap olan eski evlerine dönmeyerek Aspuzu’nun olduğu yerde bugünkü Malatya kentini kurmuşlardır. Malatya’dan geçen İngiliz gezgin, W. F. Ainsworth, askerlerin ayrıldığı kentte, yıkık 500 ev bulunduğunu yazmaktadır. Charles Texier de, kervansarayların ıssız, evlerin perişan olduğunu belirttikten sonra Eski Malatya’nın yakında kent olmaktan çıkacağını belirtmektedir. Yeni Malatya’nın kurulduğu Asbuzu yöresi, sulu bahçeler ve bağlardan oluşmakta, ayrıca bağ ve çevrelerinde ufak yerleşim yerleri de bulunmaktaydı. Zamanla dış mahalleler Asbuzu ile birleşmiştir. Malatya XIX. yüzyıl boyunca küçük bir kent olarak kalmış, asıl gelişmesi Cumhuriyet döneminde olmuştur.

Osmanlı döneminde, Malatya yöresi Maraş eyaletine bağlı bir sancak idi. 1831 yılında yapılan idari değişiklikle, Malatya sancağı, Maraş eyaleti sınırları içinde yer almakta idi. 1847 yılında Harput eyaletine bağlanmış, 1867 yılında kazaya dönüşerek, Diyarbakır vilayetinin Mamuret-ül Aziz sancağına bağlanmıştır. Osmanlı döneminin son yıllarında müstakil Mutasarrıflık olan Malatya Cumhuriyetin ilanından sonra 1924’de il konumunu sürdürmüştür.

Malatya’da günümüze gelebilen eserler arasında; Malatya’ya 4 km. uzaklıkta Orduzu Mevkiinde Aslantepe Höyüğü, Eşref Höyük, Merkez Samanköy’de Samanköy Höyük, Kaletepe Höyük, Karahöyük, Kuruçay Höyük, Fethiye Höyük, Malatya-Elazığ karayolu üzerinde Furuncu Höyük, İsahöyük, Morhamam (Uzunoğlan) Höyüğü, Orduzu Pınarbaşı Gölet kenarında Maltepe Höyüğü, Güzelyurt Höyük, Ören Höyük, Arga Tepesi, İkinciler Höyük, Akçadağ’da Kaya Mağaraları ve Kaya Kabartmaları, Rom Dönemi sur kalıntıları , Darende’de Merkez Tümülüsü, Taşhoron Kilisesi (XVIII.yüzyıl), Venk Kilisesi (XIX.yüzyıl), Zengibar Kalesi, Eski Arapgir Kalesi, Eski Arapgir Kale Köprüsü, Yeni Cami (1912-1913), Yususf Ziya Paşa Camisi (1792), Çarşı Camisi (XVII.yüzyıl), Hal Fetih Minaresi (XIII.yüzyıl), Melik Sunullah Camisi (1393-1394), Emir Ömer Mescidi (1563-1564), Ak Minare Camisi (1575), Köprülü Mehmet Paşa Camisi (1660), Sütlü Minare Camisi (XVII.yüzyıl), Abdülselam Camisi (1566-1567), Malatya Ulu Camisi (1224), Karahan Camisi (1589), Cafer Paşa Camisi (1683), Arapgir Yeni Cami (1515), Gümrükçü Osman Paşa Camisi (1787), Molla Eyüp Mescidi (XVIII.yüzyıl), Namazgâh (1243), Şahabiye-i Kübra Medresesi (XIV.yüzyıl), İriağaç Köy Camisi, Somuncubaba Cami minaresi, Mir-i Liva Ahmet Paşa Camisi (XVIII.yüzyıl), Arapgir Ulu Cami (XIV.yüzyıl), Bedesten ,Silahtar Mustafa Paşa Hanı, Kanlı Kümbet (XV.yüzyıl), Kırkgöz Köprüsü, Sitti Zeynep Kümbeti (XIII.yüzyıl), Nefise Hatun Kümbeti (XVI.yüzyıl), Kabak Abdal Türbesi (1844), Taşhan (1218), Köprülü Mehmet Paşa Hamamı (XVII.yüzyıl), Darende’de Kavlak, Taş ve Nadir köprüleri, Hasan Paşa Hamamı, Çarşı Hamamı, Elmasık Hamamı, Osman Paşa Hamamı (XIX.yüzyıl) bulunmaktadır. Ayrıca ilde, Atatürk Anıtı, İnönü Anıtı, Askeri Şehitlik ve Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır.

Orduzu Pınarbaşı, Horata, Gündüzbey, İnekpınarı, İspendere İçmesi, Sultansuyu Harası, Sürgü Takas, Balaban İçmecesi, Günpınar Çağlayanı ilin önemli mesire yerleridir.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,518
NeverLand
Malatya Kalesi

Malatya Battalgazi ilçesinde bulunan Eski Malatya Kalesi, il merkezinden 11 km. kuzeyde, Aslantepe’nin de 3 km.kuzeybatısındadır. Derme Deresi ile kesilen kale ve surlar geniş bir alanı kapsamaktadır.

Eski Malatya Kalesinin yapımına Roma İmparatoru Titus Livius M.S.79 yılında başlamış, çalışmalar uzun süre devam etmiş, Bizans İmparatoru Iustianus zamanında, 530-540 yıllarında tamamlanmıştır. Danişment Emirlerinden Gazi Taylı ve Selçuklu Sultanı II. Kılıçaslan tarafından 1181’de onarılmıştır.

00119846.jpg

Alçak bir düzlükte yer alan kale dikdörtgene yakın beşgen bir plan düzeni gösteren kale günümüze harap bir durumda gelmiştir. Duvarları 20 m. yüksekliğinde kesme ve moloz taşla yapılmıştır. Kalenin koruma altına aldığı alan 2900 m.dir. Bu alandaki surlar, kuzeyde 500 m. doğuda 850 m. güneyde de 750 m. batıda da 800 m. uzunluğundadır. Kale, kalıntılarının çok azı günümüze gelmiş, bu nedenle de kaynaklardan öğrenildiğine göre sur duvarları bazılarına göre 94, bazılarına göre de 95 burçla takviye edilmiştir. Bunlardan kuzeyde 23, doğuda 24, güneyde 24 ve batıda da 23 burç ve kule bulunmaktadır.

Kalenin dışa açılan 11 kapısı bulunmaktadır. Bu kapıların belli başlıları Meşak ile Pazar kapılarıdır.

Kale içerisinde su sıkıntısı olmadığından, yanındaki dereden yararlanmasından ötürü kale içerisinde sarnıç yapılmamıştır. Yalnızca kale içerisinde bulunan yapıların temel kalıntılarına yer yer rastlanmaktadır.

Arapgir Kalesi

Malatya Arapgir ilçesinde, Eski Arapgir’de bulunan kale, oldukça sarp bir kayalık üzerinde yapılmıştır. Kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Kaynaklarda da kale ile ilgili yeterli bilgiye rastlanmamaktadır.

Günümüze yalnızca duvar kalıntılarından pek azı gelebilen bu kalenin XIV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kalenin moloz taş duvarlı kalıntılarından planını çıkarmak mümkün olamamıştır.

Zengibar Kalesi

00119851.jpg


Malatya Darende ilçesinin kuzey yamaçlarında bulunan ve Sengbar ismi ile anılan Zengibar Kalesi’nin kitabesi bulunmamaktadır. Bu bakımdan yapım tarihi konusunda yeterli bilgi olmadığı gibi kaynaklarda da onunla ilgili belgeye rastlanmamıştır. Seng-bâr, Farsçada Taşkale anlamına gelen bir sözcüktür. Kalenin yekpare bir kaya parçası üzerine kurulduğu düşünülürse de Perslerin kaleye bu ismi verdiği de sanılmaktadır. Bununla beraber bu iddialar kesinlik kazanamamıştır.

Osmanlı döneminde yapıldığı sanılan bu kalenin yalnızca giriş kapısı günümüze gelebilmiştir. Kesme taştan olan bu kapı yakın tarihlerde restore edilmiş, bu yüzden de mimari özelliğini kısmen yitirmiştir. Bugünkü durumu ile kesme moloz taştan olan kapının yuvarlak kemerli bir girişi bulunmaktadır. Bu kapının yanı sıra sur duvarlarına ait moloz taştan bazı kalıntılar bulunmaktadır. Bu kalıntılar kalenin planını çıkarılmasına yeterli değildir.

Günümüzde kale harap bir durumda olup, Es-Seyyid Osman Hulûsi Vakfı kalenin kurtarılması ve restore edilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı ile temas halindedir. Bu konuda ilgili vakıf tarafından projeler hazırlanmış olup, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na gönderilmiştir.

Sur Kalıntıları ve Kalesi

Malatya Doğanşehir ilçesinde Roma Dönemine tarihlenen sur kalıntıları ile kaleden çok az duvar kalıntısı ve kalenin temelleri günümüze gelebilmiştir.

Kale ile ilgili bir kitabeye ve kaynaklarda da onunla ilgili bir ize rastlanmamakla beraber kale ve surların MS.I.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kale ile ilgili eski bir gravürde günümüze gelememiştir. Temel izlerine dayanılarak kalenin beşgen bir planı olduğu ve moloz taştan yapıldığı sanılmaktadır.

Melitea, Milidia, Meliddu, Melitene (Malatya)

Malatya ve çevresinde XX. yüzyılın ikinci yarısında başlayan kazılar ilk yerleşimin Paleolitik Çağa (MÖ. 5500–3500) kadar indiğini göstermiştir. Tarihi çağlar boyunca yöre, eski ticaret yollarının üzerinde bulunuşundan ötürü önemini korumuş, bu nedenle de sürekli yerleşime sahne olmuştur. Malatya’da Ansır (Buzluk) ve İnderesi mevkiinde bulunan mağaralarda Paleolitik Çağa ait buluntularla karşılaşılması bu iddiayı kuvvetlendirmiştir. Ayrıca 1979 yılında başlayan Karakaya Baraj Gölü kurtarma kazıları kapsamında, Cafer Höyükte yapılan kazılarda, o yörede yaşayan insanların Paleolitik Çağda ilk kez mağaralardan çıkarak ovalara inerek yerleşik köy yaşamına başladıkları da anlaşılmıştır. Bunun sonucu olarak, Cafer Höyük kazıları Malatya ve çevresinin M.Ö. 7000 yılında köy yaşantısının izlerini ortaya koymuştur.

00488141.jpg


Anadolu’nun önemli bir kültürünü oluşturan Hititler döneminde de Aslantepe yörenin merkezi konumunda idi. Geç Hitit dönemi şehir devletlerinden biri olan Malatya’nın tarihi Hitit kitabelerinden öğrenilmiştir. Bunun ardından Asur krallarının yıllıklarında ve Urartu kitabelerinde de bu konu daha açıklık kazanmıştır. Günümüze ulaşan Asur belgelerinde Malatya’nın ismi Milid, Melid, Milidia, Meliddu şeklinde geçmektedir. Urartu ve Hitit kaynaklarında Melitea, Hitit tabletlerinde de geniş biçimde yer almıştır. Bunun yanı sıra Urartu krallarından lspuinis (M.Ö. 824816) ile oğlu Menuas (M.Ö. 816–807) zamanlarına ait Palu kaya kitabelerinde, yörenin tarihine ışık tutacak bilgiler bulunmaktadır. Buradan Urartuların Milid Kralı Sulumeli’yi mağlup ettikleri, Malatya Kralı’nın da bu yeni egemenliği kolayca kabul etmediği öğrenilmiştir. Nitekim bu kitabelerde, I. Argistis (M.Ö. 789–766) “Tanrı Haldi’nin sayesinde Hatti memleketlerine karşı sefer ettiğini ve Tuwate’nin oğlunun memleketini Melitea (Malatya)’yı zaptettiği” ve Malatya krallarının kısa bir süre sonra Urartulara karşı yeniden ayaklandıkları, III. Sarduri’nin (M.Ö. 765–733) Melitea Kralı Sahu oğlu Hilaruwata’yı mağlup ederek, şehri yağmaladığı yazılıdır.

M.Ö. 1750 yıllarında Kuşsara Kralı Anitta, Anadolu’yu tek bir yönetim altında toplayarak siyasi birliği sağlamıştır. Bu dönemde Malatya’nın, büyük bir olasılıkla, siyasi birliğe katıldığı sanılmaktadır. I. Hattuşilis, Kuzey Suriye yolunu emniyet altına almış, yerine geçen oğlu I. Murşilis ise Anadolu birliğini Halep ve Babil seferlerinden sonra sağlamış. Malatya’ nın bu krallar döneminde kuzey Suriye ile Anadolu arasında önemli yol kavşağında olması nedeniyle Hitit birliğine girdiği ve bir Hitit şehri olduğu sanılmaktadır. I. Mursilis, babası I. Hattusilis ’in gösterdiği, çıkarlarının güneyde olduğu fikri üzerine hareket edip, Halep ve Bağdat’ı fethederek “Büyük Kral” unvanını aldığı Akad metinlerinde görülmektedir. Hitit Krallarından Ammunas ile Huzziyas’tan dönemlerinde M.Ö. XV. yüzyılda yer yer görülen isyanlar sonunda Hitit Birliğinin kuzey Suriye’deki egemenliği Mitanni Krallığının eline geçmiştir. Böylece, Malatya da bu dönemde Mitanni egemenliği altına girmiştir. Hitit Kralı Şuppiluliuma, M.Ö. 1450 yıllarında Fırat Nehrini geçerek bölgede yer alan Mitanni egemenliğine son vererek Malatya’yı yeniden Hitit İmparatorluğuna kazandırmıştır. II. Mursilis, Muvatalli ve III. Hattusilis dönemlerinde Malatya, Hitit Merkezine bağlı kalmıştır.

M.Ö. 1000 yıllarında Malatya, Kargamış Krallığı’na bağlı olarak varlığını sürdürmüştür. Gürün yakınlarında bulunan bir kitabeye göre “Sasa” isimli biri Malatya Kralı olarak bilinmektedir. Asur Kralı II. Adad Nirari (M.Ö. 911-891) Kargamış’ı egemenliği altına alarak, Kargamış’ın Malatya üzerindeki hakimiyeti son bulmuştur. Yöredeki Urartu egemenliği, Asur kralı III. Tiglat Psaser’in tahta çakışına kadar devam etmiş ve Malatya, M.Ö. 733’de yeniden Asur Krallığına haraç veren beylikler arasına girmiştir. M.Ö. 722 yılında Malatya Kralı Funzianu, Asur Kralı II. Sargon’a esir düşmüştür. Bu tarihte Asur Kralının Malatya’yı egemenliği altına aldığı, bir isyan sonunda M.Ö. 713 yılında Malatya Kralı Tarhunaz’ı esir ettiği anlaşılmaktadır. Kral Tarhunaz’ı halkı ile birlikte Asur’a, Basra’ya sürgün ettiği, Basra halkından bir kısmını da Malatya’ya getirerek yerleştirdiği bilinmektedir. Malatya’ya Asurlu bir kral atadığını ve emrine 150 savaş arabası, 1500 atlı, 20.000 yaya, 10.000 kalkan ve mızrak taşıyıcıları verdiğini II. Sargon’un kitabelerinden öğrenilmektedir. Asur Kralı Sanherib (M.Ö. 705-681) döneminde Asur egemenliğinde olan Malatya’da, Asar Haddon (M.Ö. 681-669) zamanında Asur egemenliği sona ermiş, bunun yerini bölgede Med ve Persler almıştır.

00488139.jpg


Perslerin Anadolu egemenliği Büyük İskender’e kadar sürmüştür. Makedonya Kralı Büyük İskender Perslerin kurmuş olduğu idari sistemi bozmamış, bölgeye atadığı komutanları ile Helenistik kültürünün Anadolu’ya yayılmasını sağlamıştır. Bundan sonra Malatya, tamamen Helen kültürünün etkisi altında kalmıştır. İskender’in M.Ö. 323 yılında ölümünden sonra bu büyük İmparatorluk, onun komutanları ve Satrapları arasında bölüşülmeye başlandı. Malatya bölgesine ilk önce, İskender’in Kapadokya Satrabı Eumenes’in egemenliğine girmiştir. Eumenes’in M.Ö. 315’de komutan Antiogonos’a yenilmesi üzerine bu kez yöre Antiogonosların egemenliğine girmiştir. Böylece, M.Ö . 312’de Seleukos devletinin temelleri atılmıştır. Seleukosların Malatya’yı da içerisine alan topraklarda yeni bir krallık kurması, Lisimaukhos’u M.Ö. 281 ’de yenilgiye uğratmasından sonra gerçekleşmiştir. Seleukosların Malatya’da egemenlikleri yalnızca bir yıl sürmüş, yöre halkının isyanı sonucu Seleukoslar Malatya’yı terk etmek zorunda kalmışlardır. Bundan sonra yöre Kapadokya Krallığı’nın egemenliğine geçmiştir. Ne var ki Kapadokya Krallığı, bir süre sonra “Sofen Presleri” diye anılan ve Harput yöresinde bağımsızlığını ilan eden prenslere boyun eğmiş ve Malatya yöresinin yönetimini bırakmak zorunda kalmıştır. M.Ö. 212’de bölgedeki yönetim, tekrar Seleukosların eline geçmiştir. Bu yönetimden de memnun olmayan yöre haklı, kuzeyde bulunan Pontus Kralı Farmekes’in koruması altına sığınmıştır (M.Ö. 170).

Malatya yöresi uzun süre Pontus Krallığına bağlı olarak kalmıştır. Pontus Kralı Mitridates Evpator’un (M.Ö. 120-63), Pompeius komutasındaki Roma ordusuna yenilmesinden sonra bölge, merkezi Kelkit Irmağı kıyısındaki Kabira olan Roma eyaletinin sınırları içerisine alınmıştır (M.Ö. 66). Roma döneminde eski kavşak yollarından ötürü, Roma ordularının uğrak yeri haline gelen Malatya; kuzeyi güneye, doğuyu batıya bağlayan bir düğüm noktası konumundaydı. Ayrıca Fırat nehrinin doğu ile batıyı birbirinden ayırması, buranın önemini daha da artırmıştır. Bu bölgeye Romalılar iki Legionu (lejyon) yerleştirmişlerdir. Bu lejyonlardan biri Melitene’ye (Malatya) gönderilerek görevlendirilen lejyon XII. Fulminita’dır. Diğeri ise Samosata (Samsat-Adıyaman) gönderilen lejyon XVI. Flavia’dır. Roma’nın .30 lejyonundan ikisini Fırat kıyısına yerleştirmesi bölgenin önemini gözler önüne sermektedir. Melitene’de yerleştirilen 12. lejyon doğudaki Roma’nın en önemli askeri bir üssü olmuştur. Bu lejyonlar bölgede asayişi sağlayarak, Karadeniz’den Zeugma’ya kadar uzanan doğu sınırlarının ileri karakolu olmuştur. Romalıların 12. Lejyonu buraya yerleştirmelerinin nedeni; önemli bir yol kavşağında olmasının yanı sıra Fırat’ın burada geçit vermesi, su kaynaklarının ve yiyecek depolarının bol olmasıdır. 12. lejyonun Malatya’da yerleştirilmesi ile Aslantepe’deki şehrin yeri değiştirilmiş, şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir. Şehir surları (M.S. 98 -117) Traianus döneminde yapılmıştır.

00120348.jpg


Traianus zamanında, Melitene (Malatya), Part’lara karşı önemli bir sınır üssü olmuş, askeri yolların bir geçit noktası haline gelmiştir. Romalılar döneminde sınır şehri olma özelliğini taşıyan Melitene ’ye komşu devletler tarafından sürekli saldırıya uğramıştır. Savaşlar nedeniyle zarar gören şehir surları, İmparator Constantinus (M.S. 363) zamanında onarılarak genişletilmiştir. Bütün Roma’da olduğu gibi, Melitene’de (Malatya) de isyanlar artmış, şehir sürekli el değiştirmiştir. Daha sonra Pers Kralı Sapor’u Bizans İmparatoru Valens yenerek bölgede Roma egemenliğini yeniden sağlamıştır. Romalılar tarafından askeri bir karargâh olarak kullanılan Malatya’da o döneme ait eserler tahrip olduğundan günümüze ulaşamamıştır. Ulaşabilen kültürel buluntular ve kalıntılar Malatya müzesinde sergilenmektedir.

Roma İmparatorluğu’nun M.S.395’te Arcadius ve Honorius arasında bölünmesinden sonra Anadolu Arcadius’a düşmüştür. Malatya, İmparatorluğun ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu içinde kalmıştır. Bizanslılar, Malatya’yı Sasanilere karşı bir hudut şehri olarak kullanmışlardır. 575 yılında Sasanilerle Bizanslılar arasında büyük bir meydan savaşı olmuş, Sasani imparatoru 1. Hüsrev yenilgiyi hazmedemeyerek intikam amacı ile şehri yakıp yıkmıştır. Bizans ve Araplar arasında paylaşılamayan bir merkez konumunda olan Malatya, VII. yüzyıldan itibaren sürekli Arap akınlarına uğramıştır. 1993 yılında Battalgazi ilçesinde Belediye Hamam inşaatı hafriyatı sırasında ele geçen VII. Mikhael Dukas (1071-1078) dönemine tarihlenen altın sikkeler, Bizans döneminin bu tarihte Malatya’da son bulduğunu işaret etmektedir.

Malatya Kalesi

Malatya Battalgazi ilçesinde bulunan Eski Malatya Kalesi, il merkezinden 11 km. kuzeyde, Aslantepe’nin de 3 km. kuzeybatısındadır. Derme Deresi ile kesilen kale ve surlar geniş bir alanı kapsamaktadır.

Eski Malatya Kalesinin yapımına Roma İmparatoru Titus Livius M.S.79 yılında başlamış, çalışmalar uzun süre devam etmiş, Bizans İmparatoru Iustianus zamanında, 530-540 yıllarında tamamlanmıştır. Danişment Emirlerinden Gazi Taylı ve Selçuklu Sultanı II. Kılıçaslan tarafından 1181’de onarılmıştır.

00120342.jpg


Alçak bir düzlükte yer alan kale dikdörtgene yakın beşgen bir plan düzeni gösteren kale günümüze harap bir durumda gelmiştir. Duvarları 20 m. yüksekliğinde kesme ve moloz taşla yapılmıştır. Kalenin koruma altına aldığı alan 2900 m.dir. Bu alandaki surlar, kuzeyde 500 m. doğuda 850 m. güneyde de 750 m. batıda da 800 m. uzunluğundadır. Kale, kalıntılarının çok azı günümüze gelmiş, bu nedenle de kaynaklardan öğrenildiğine göre sur duvarları bazılarına göre 94, bazılarına göre de 95 burçla takviye edilmiştir. Bunlardan kuzeyde 23, doğuda 24, güneyde 24 ve batıda da 23 burç ve kule bulunmaktadır.

Kalenin dışa açılan 11 kapısı bulunmaktadır. Bu kapıların belli başlıları Meşak ile Pazar kapılarıdır.

Kale içerisinde su sıkıntısı olmadığından, yanındaki dereden yararlanmasından ötürü kale içerisinde sarnıç yapılmamıştır. Yalnızca kale içerisinde bulunan yapıların temel kalıntılarına yer yer rastlanmaktadır.

Malatya Yöresinde yapılan arkeolojik kazılar:

Malatya yöresinde Prof.Bahadır Alkım’ın yapmış olduğu kazılarda Yesemek heykel atölyeleri ortaya çıkarmıştır. Dünyadaki ilk heykel örneği sayılan, beyaz kireçtaşından yapılmış küçük figürler, M.Ö. 7000 yılına tarihlendirilmektedir. Bunların yanı sıra Yesemek’te büyük boy heykellerle karşılaşılmıştır.

Yesemek ve Pirot Caferhöyük kazılarında ortaya çıkarılan bu eserler halen Malatya müzesinde sergilenmektedir. Eski çağlara ait ele geçen seramikler genellikle tek renk olup, ateşte az pişirilmiş koyu astarlıdır. Bu seramiklerin yanında ithal malı Halaf tipi seramik örneklerine Hekimhan, Kuyuluk, Hinso ve Arguvan Karahöyükte; Hassuna boyalı Seramik örneklerine ise Aslantepe, Değirmentepe, İsahöyük ve Fırıncıhöyük’te rastlanmaktadır.

M.Ö. 3000 yılında Malatya yöresi seramikleri çömlekçi çarkı yerine genellikle elle yapılmışlardır. Bu seramiklerin hamuruna ince kum karıştırılmış olup, üzerleri siyah renkte astarlanmıştır. Bunlara ait örneklere; Aslantepe, Hasırcı, Fırıncıhöyük, Karahöyük, İsahöyük, Morhamam, Kösehöyük, İmamoğlu, Değirmentepe, Köşgerbaba ve Pirothöyük’te rastlanmıştır. Ayrıca Eski tunç II. döneminde, M.Ö. 2500 yıllarında başlayan seramik örneklerine de yörede yer yer rastlanılmıştır. Eski tunç III. evrelerine ait elle yapılan, ateşle pişirilen seramikler Malatya bölgesinde çoğunlukla deve tüyü renkli olup, üzerindeki süsler, geniş bantlar şeklinde desenlerle kaplıdır. Bu örneklere Aslantepe, Değirmentepe, Pirothöyük’te rastlanmıştır. Aslantepe kazılarıyla 1992 yılında gün ışığına çıkarılmış ve M.Ö. 3200 yıllarına tarihlenen tapınak, bölgenin en önemli dini ve kültür merkezi konumuyla, Mezopotamya Kültürü ile çağdaş ve hatta Anadolu’nun ilk tapınak örneklerinden olarak tarih ve arkeolojiye ışık tutmaktadır.

Aslantepe ve Değirmentepe kazıları, bölgedeki yerleşimin M.Ö. 5000–3000 yılları arasında Kalkolitik çağda da devam ettiğini ele geçen buluntu ve heykeller göstermektedir. Değirmentepe ve Aslantepe’de bulunan çok sayıdaki taş ve pişmiş topraktan damga mühürleri ile pişmemiş toprak mühür baskıları yörenin aynı zamanda önemli bir ticaret merkezi olduğunu belgelemektedir. Kuşkusuz Anadolu’nun büyük bir bölümünde olduğu gibi, Malatya da Kuzey Mezopotamya, Suriye ile Fırat Nehri yoluyla yapılan ticaretin merkezi idi.

Höyükler:

Aslantepe

Malatya Orduzu semtinde yer alan tepe, şehre 4 km. uzaklıktadır.1932 yılında bilimsel kazılara başlanmış günümüzde de devam etmektedir. Yapılan kazılarda geç Kalkolitik döneminden Roma dönemine kadar 7 kültür tabakası tespit edilmiştir. En önemli yerleşimi geç Hitit döneminde oluşmuştur. Bu devirde Aslatepe “Melita” ülkesinin merkeziydi.

Arslantepe kazılarında ortaya çıkartılan Geç uruk dönemi sarayının kralına ait M.Ö.2900 yılına tarihlenen kral mezarının bir rekonstüriksüyonu Müzede sergilenmektedir. Kralın hoker vaziyette yatış biçimi ve mezarın üzerinde kurban edildiği varsayılan 4 kişinin bulunma pozisyonları ilgi çekmektedir.

Gelinciktepe

Orduzu semtinde yer alan tepe, Aslantepe’nin 2 km kuzey doğusunda eski Tunç devri yerleşim yeridir.

Ansur(Buzluk)

Merkeze bağlı Yazıhan Bucağının Buzluk Köyü sınırları içerisindedir.

Köşgerbaba Höyüğü

Malatya’nın 31 km. Kuzeydoğusunda, Fırat köyü sınırları içindedir. En üstte küçük bir Osmanlı yerleşmesinin altında Roma kenti yer alır. Urartu katında, çok sayıda boya bezekli keramik, demir silahlar ele geçirildi. En alt kat, İlk Tunç çağı kalıntılarını içerir. Höyük baraj gölünün altındadır.

Pirot Höyük (İkiz Höyük)

Çift konili olduğu için. İkiz Höyük diye de bilinir. Malatya’nın 40 km.kuzey doğusunda, bugün baraj gölü altındaki Kıyıcak köyündedir. Araştırma sonuçlarına göre, ilk Tunç Çağından Bizans’a değin yerleşim alanı olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.

İmamoğlu Höyük

Malatya’nın 24 km. Kuzeydoğusundaki höyük, Karakaya baraj gölünün suları altındadır. İlk Tunç Çağı’ndan Roma dönemine kadar yerleşim yeriydi.

İlk defa 1945 yılında Prof.Dr. Kılıç Kökten tarafından İmamlı adıyla haberdar edilen höyük, yörede daha sonra yüzey araştırması yapan Prof.Dr. Ümit Serdaroğlu ve Prof.Dr. Mehmet Özdoğan tarafından yeniden belgelenmiştir. 1980–87 yıllarında, İstanbul Arkeoloji Müzeleri araştırmacılarından Edibe Uzunoğlu yönetiminde kazılar yapılmıştır. Kazı daha çok koni kısmının üstünde ve yamacında gerçekleştirilmiştir.

Fethiye Höyük

Malatya’nın 36 km. Kuzey batısındadır. İlk Tunç Çağı yerleşmesinden çok sayıda çakmak taşı bulunmuştur.

Değirmentepe Höyük

Değirmentepe Malatya’nın 24 km, bugün baraj gölü altında kalan İmamlı Höyüğünün 1,5 km doğusundadır. Son Kalkolitik çağda Orta Anadolu, Kuzey Mezopotamya ve Suriye ile ticari ilişkileri bulunan önemli bir merkezdi. Değirmentepe, Malatya’nın 24 km, bugün baraj gölü altında kalan İmamlı Höyüğünün 1,5 km doğusundadır.

Bu höyük ilk defa Adagören “Kilisik” höyüğü olarak 1975’te Prof.Ümit Serdaroğlu ve ekibi tarafından yeri saptanmıştır. Daha sonra Prof. Mehmet Özdoğan ve ekibinin aşağı Fırat havzası yüzey araştırmalarında Değirmentepe ismi verilmiştir. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Kürsüsünden Prof. Ufuk Esin tarafından kurtarma kazılarına başlanmıştır.

Höyük üzerinde çeşitli açmalardan eşde edilen sonuçlara göre burada on bir tabaka tespit edilmiştir. Höyük 5.000- 4.000 yılları arasına tarihlendirilmiştir. En üstteki ilk dört yerleşim tabakası Demir Çağına aittir. Ancak, son iki tabaka Geç Roma ve Bizans dönemlerinde yeniden kullanılmıştır. Bu nedenle de tahrip olmuştur. Yapılan kazılar sonucunda yuvarlak planlı küçük bir kale, küp mezarlardan oluşan nekropol, taş kemerli kerpiç duvarlı, dörtgen planlı bitişik düzende evler ortaya çıkarılmıştır. Ele geçen çanak çömlekler Geç Hitit, Urartu ve son Asur dönemlerine ait çanak çömleklerle karışık bir düzendedir. Burada ele geçen Kalkolitik Obeyt kültürü mühür ve mühür baskıları Anadolu’da bu döneme ait mühür sanatı ile ilgili en büyük koleksiyonu oluşturmuştur. Obeyt kültürünün ortaya koyduğu çanak çömlekler ise, genellikle yeşilimsi, bej, pembemsi, açık renkli kilden yapılmışlardır. Geometrik, şematik bitki motifleri, açık renk zemine siyah, kırmızı ve kahverenginde bezeme olarak yapılmıştır.

Cafer Höyük

Kentin 40 km. Kuzeydoğusundaki höyükte, üstte ilk tunç Çağı, üstte ise keramiksiz neolotik yerleşme saptandı. Bugün Karakaya baraj gölünün altındadır.

Levent Vadisi

Akçadağ ilçe sınırları içinde çeşitli jeolojik olaylar sonucunda meydana gelen levent Vadisinde, vadi boyunca farklı büyüklükte Mağaralar mevcuttur. Yapılan yüzey incelemeleri sonucunda Bağköy civarındaki mağaralarda Geç Hitit Çağı’na ait olduğu düşünülen kaya kabartmaları bulunmuştur.

Fırıncılar Höyük, Fethiye Höyük, Ören, Güzelyurt, Samanköy, İsa Höyük, Morhaman, Karahöyük, Sürgü Höyük, Hasırcılar, Hacı Höyük, İkinciler ve Aslantaş Malatya’daki diğer arkeolojik alanlardır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,518
NeverLand
Sitti Zeynep Kümbeti

Eski Malatya Battalgazi ilçesinde, Karahan Mahallesinde, sur dışında bulunan Sitti Zeynep Kümbeti XII.yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır. Selçuklu sultanlarından olan Sitti Zeynep Sultan’ın kim olduğu bilinmemektedir.

Kümbet, düzgün kesme taştan olup sekizgen planlıdır. Üzerini sekiz köşeli piramidal bir külah örtmektedir. Türbenin altında mumyalık bölümü bulunmaktadır. Türbenin toprağa gömülmüş giriş kapısı dışında duvarlarında pencere bulunmamaktadır.

Nefise Hatun Kümbeti

Eski Malatya’da, Battalgazi ilçesinde bulunan Nefise Hatun Kümbeti’nin kime ait olduğu bilinmemektedir. Kaynaklarda da onunla ilgili bir bilgiye rastlanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan XVI. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kümbet baldaken üslubunda kare planlı bir mezar anıtıdır. Üzeri kubbe ile örtülmüştür. Altında mumyalık olup olmadığı toprak dolgusu nedeniyle anlaşılamamıştır. Kesme taştan yapılmış olup günümüzde çok harap bir durumdadır.

Hacı Hüseyin Paşa Bedesteni

00119785.jpg


Malatya Darende ilçesinde, Eski Darende Mevkii’nde bulunan bedestenin kitabesi bulunmamaktadır. Yapım tarihi bilinmemekle beraber, banisi Hacı Hüseyin Paşa’dır. Hacı Hüseyin Paşa’nın XVIII.yüzyılda yaşadığı dikkate alınacak olunursa, bedestenin de bu yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Bedesten dikdörtgen planlı olup, Osmanlı döneminde yapılmış, kapalı çarşı planını yansıtmaktadır. Yapının dış duvarlarında kesme taş, iç duvarlarında da moloz taş kullanılmıştır. Bedestenin kuzey, güney ve doğusunda üç kapısı bulunmaktadır. Bunlardan kuzey ve doğu kapıları dışarıya taşkın olup, görkemli bir görünüşü vardır. Üzeri beşik tonozla örtülmüştür. Bedestenin ortasında tonozla örtülü uzun bir koridor ve bunun iki yanında da yine beşik tonozlu dükkânlar sıralanmıştır.

Yapının güney bölümü daha geniş olup, kuzey bölümü ile bağlantısı sivri kemerli bir kapı ile sağlanmıştır. Bedesten günümüze çok harap bir durumda gelebilmiştir.

Çingene Hanı

Eski Malatya Battalgazi ilçesinde bulunan Çingene Hanı XIII.yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır. Günümüze gelemeyen bu han avlu ve kapalı kısım olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir.

Çingene Hanı’nın kalıntılarından anlaşıldığına göre kesme ve moloz taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmış, kapalı bölüm payelerle desteklenmiştir.

Taşhan

Malatya Hekimhan ilçesinde, Taşhan Mahallesi’nde bulunan Taşhan, İstanbul-Bağdat kervan yolu üzerinde önemli bir konaklama yeridir. Hanın üzerinde üç ayrı kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabelerden hanın iki aşamada yapıldığı öğrenilmektedir. Hanın kapalı bölümünün üzerindeki bir kitabede Sultan I. İzzeddin Keykavus döneminde (1183-1220) , Selçukluların ünlü doktorlarından El Malat tarafından 1218’de yaptırıldığı yazılıdır. Bu kitabe Süryanice ve Ermenice olarak tekrarlanmıştır. Handaki ikinci kitabe avludaki bölümlerden biri üzerinde olup Sultan Alaeddin Keykubad döneminde (1220-1237) yılında yaptırıldığı yazılıdır. Üçüncü kitabe ise hanın kapalı bölümlerindedir. Burada da XVI. yüzyılda yapılmış bir onarımdan söz edilmektedir. Bu onarımı Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa 1660’da Mimar hasan Ağa’ya yaptırmıştır.

Taşhan Selçuklu döneminin gelenekselleşmiş, kapalı avlulu hanlarından bir örnektir. Moloz ve kesme taştan yapılan han dikdörtgen planlı avlulu ve kapalı bölümlerden meydana gelmiştir. Duvarlar dışarıdan payandalarla desteklenmiştir. Hanın giriş kapısında ve içerisinde bezemeye rastlanmamaktadır.

Hanın ilk bölümünde ortada bir avlu ve bunun çevresinde çeşitli büyüklüklerde ocaklı odalar sıralanmıştır. İkinci bölümdeki kapalı mekan her sırada, birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış 5’er paye ile üç bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerin üzeri içten tonoz dıştan da düz toprak bir üst örtü ile örtülmüştür.

Taşhan’ın doğusundaki duvarında, ona bitişik olan Köprülü Hamamı 1660’da yapılmıştır. Ayrıca hanın 50m güneydoğusunda da aynı tarihte Köprülü Camisi yapılmıştır.

Taşhoron Kilisesi

Malatya’da bulunan Taşhoron Kilisesi XVIII.yüzyılın ikinci yarısında yapılmış bir Ermeni Kilisesi’dir. Kitabesi silik olduğundan okunamamıştır. Bu bakımdan da kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır.

Kilise kesme taştan ve moloz taştan yapılmış, dikdörtgen bazilika planlı bir yapıdır. Kilisenin taşıyıcı elemanları kesme taştan, dolgu duvarları da moloz taştan yapılmıştır. Doğu yönündeki apsis bölümünün üzeri kubbe ile örtülü olup, buraya iki yandan çıkılan protethesis ve diakonikon (Papaz hücreleri) bulunmaktadır.

Malatya’da Ermeni nüfusunun azalması üzerine kilise terk edilmiş ve 1970’li yıllarda yıkılmıştır. Günümüze kilisenin kalıntıları gelebilmiştir.

Vank Kilisesi

Malatya il merkezi yakınında, Çamurlu Köyü’ndeki bu kilisenin kitabesi günümüze ulaşamamış, kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu bakımdan yapım tarihi bilinmemektedir.

Kilise kalıntılarına dayanılarak XIX.yüzyılda yapılmış bir Ermeni Kilisesi’dir. Kilise dikdörtgen, bazilika planlı bir yapıdır. Kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Kilisenin taşıyıcı unsurları taştan olup, üzeri çift meyilli bir çatı ile örtülmüştür.

Malatya’da Ermeni nüfusunun azalması üzerine kilise terk edilmiştir. Günümüzde kilise harap bir durumdadır.

Kilise

Malatya Hekimhan ilçesinde bulunan bu kilisenin kitabesi günümüze gelememiştir. Ayrıca kaynaklarda da ismine rastlanmamıştır. Bu bakımdan ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Büyük olasılıkla XIX.yüzyılda yapılmış bir yapı olup, cemaati bulunmadığından terk edilmiş, bir süre de hapishane olarak kullanılmıştır.

Kilise kesme taş ve moloz taştan yapılmış olup, bazilika planında dikdörtgen bir yapıdır. Günümüzde harap ve yıkık bir durumdadır.

Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) Zaviyesi

00119834.jpg


Malatya Darende ilçesinde, Hıdırlık Zaviye Mahallesi’nde, Tohma Çayı yanındaki Şeyh Hamid-i Veli Zaviyesi’nin yanında, kayalık alanın bitiminde Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) Zaviyesi bulunmaktadır.

Şeyh Hamid-i Veli Somuncu Baba ismiyle tanınmış, Türk mutasavvıflardandır. Kayseri Akçakaya’da 1331’de dünyaya gelmiştir. Bu arada Horasanlı olduğu da iddia edilmiştir. İlköğrenimini babası Musa Efendi’den ve Kayseri’nin devrinin önde gelen bilginlerinden almıştır. Babasının ölümünden sonra Şam’da bulunan Bayezidiyye Dergâhı’na gitmiş, ardından Tebriz civarında Hoy kasabasında Şeyh Hacı Alâeddin Erdebili’nin öğrencisi olmuştur. Şeyh Erdebili’den halkı aydınlatma görevini aldıktan sonra Bursa’ya gelmiş, Bursa çilehanesi yanında açtığı fırında bereketli ekmekleri ile tanınmış ve halk tarafından sevilmiştir. Bu yüzden de Somuncu Baba ismiyle tanınmıştır Bursa’da ününün artmasından rahatsızlık duymuş, Aksaray’a gelmiş ve orada Şeyh Hamidüddin-i Aksarayı ismi ile tanınmıştır. Daha sonra müridi Hacı bayram-ı Veli ile Şam’a giderek bir süre orada kalmış ve sonra oğlu Halil Taybi ile birlikte Darende’ye yerleşmiştir. Darende’de 1412 yılında ölmüş ve kendi adına taşıyan cami ve zaviyenin yanındaki türbesine gömülmüştür.

00054370.jpg


Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin; Zikir Risalesi, Silah'ül-Müridin ve Hadis-i Erbain adında yazılı üç eseri bilinmektedir.

İslam Âlim ve Mütefekkiri. Şeyh Hamid-i Veli Zaviyesi çeşitli dönemlerde yapılan eklerle ilk yapılışından kısmen de uzaklaşmış olsa bile yine de günümüze iyi bir durumda gelmiştir. Nitekim zaviyenin giriş kapısı üzerinde 1640 yılında yenilendiğini gösteren bir kitabe bulunmaktadır. İlk yapılışında yalnızca zaviye olan bu yapı camiye dönüşmüş, sonra da yanına türbe yapılmıştır.

Zaviyenin giriş kapısı üzerinde h.1005 (1596) tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır. Bunun ardından yapı topluluğu 1990–2000 Yılları arasında Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı tarafından aslına uygun olarak restore edilmiştir.

Zaviye geniş bir avlunun ortasındadır. Dış avluya kemerli bir kapıdan girilmektedir. Buradan daha büyük ikinci bir kapı ile ikinci bir bahçeye geçilmektedir. Bu kısma yakın tarihlerde bir de büyük havuz eklenmiştir. Avlunun sağında türbe ile minare arasında iki katlı medrese hücreleri yapılmıştır. Medrese hücreleri L planlı olup doğu cephesinin üst katı yıkılmıştır. Medreseye bitişik olan cami kısmının son cemaat yeri aynı zamanda türbe ile zaviyenin kütüphanesine geçişi sağlamaktadır. Cami kısmı kareye yakın dikdörtgen planlı olup üzeri tromplu yedigen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin üzeri yedigen piramidal bir çatı ile örtülmüştür. İbadet mekânı kubbe kasnağındaki yedi küçük pencere ile doğu, batı yönünde birer, kıble tarafında üst örtüde açılan bir pencere ile aydınlatılmıştır.

Somuncu Baba Türbesi kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Kare planlı türbenin üzeri kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin içerisi kasnaktaki pencerelerle aydınlatılmıştır. Türbede Şeyh Hamid-i Veli ile oğlu Halil Tayyibi gömülüdür. Her ikisinin de sandukaları ceviz işlemelidir. Ceviz sandukanın üzerinde kubbe bulunmaktadır. Ayrıca türbenin önünde Şeyh Hamid-i Veli’nin müritlerinin mezarları vardır.

Caminin ana mekânının yanına inşa edilen ilave camiinden başka Darende-Somuncu Baba Tanıtım Merkezi, Şeyh Hamidi-i Veli Kütüphanesi gibi birimler vardır.

Malatya Hankâhı

Malatya Arapgir ilçesinde bulunan Hankâhın Ulu Cami ile birlikte XIV.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. İlhanlı döneminde gezgin dervişlerin ve fakir yolcuların barınması için yapılan bu yapının kitabesi günümüze gelememiştir.

Hankâh, moloz taştan yapılmış olup, günümüze yıkık olarak gelmiş ve kalıntılarından da L planlı olduğu anlaşılmaktadır. Hankâhın doğu yönündeki yuvarlak kemerli kapısından ana mekâna girilmektedir. Burada mihrabın bulunduğu bölüm sivri kemerle ana mekândan ayrılmıştır. Yapının kuzey ve batısında da iki ayrı kapısı bulunmaktadır.

Ali Baba Namazgâhı

Malatya Battalgazi ilçesinde, sur dışında ilçeye merkezden gelen yolun sağında yer alan namazgâhın mihrap taşı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre Saceddin Ishak oğlu Kemalettin Kamyar tarafından 1243’de yaptırılmıştır. Namazgâha Ali Baba isminin verilmesinin nedeni bilinmemektedir.

Namazgâh dikdörtgen planlı olarak kesme taştan, zeminden biraz yüksek bir platform üzerinde bulunmaktadır. Kıble duvarının ortasında yer alan mihrap nişinin yanında 8 basamaklı taş bir minber bulunmaktadır. Mihrap, beyaz ve kırmızıya yakın renklerdeki taşların sıralanmasıyla meydana getirilmiş olup, bordürleri sekiz köşeli yıldızlar, geçmeler ve örgü motifleri ile bezenmiştir. Mihrap çevresindeki bazı uyumsuzluklar mihrabın değişik dönemlerde onarım geçirdiğini göstermektedir.

Şahabiyye-i Kübra Medresesi

Malatya Battalgazi ilçesinde, Malatya Ulu Camisinin güneyinde bulunan Şahabiyye-i Kübra Medresesi Malatya Ulu Camisi’nin yanında bulunmaktadır. Selçuklular döneminde 1224 tarihinde, Mir-i ümera lakabı ile tanınan Şahabeddin Hızır isimli bir emir tarafından yaptırılmıştır. Medresenin kitabesi günümüze gelememiştir. Ancak kaynaklardan mimarlarının Şemseddin Muhammed bin Osman ve Takvor bin Stefan olduğu bilinmektedir.

Medrese günümüze çok harap ve büyük ölçüde yıkılmış olarak gelebilmiştir.Büyük ateş medresesi anlamına gelen bir ismi vardır. Yapı malzemesi kesme taş ve moloz taştandır. Planını çıkarabilmek mümkün olamamıştır. Kalıntılara dayanılarak iki eyvanlı medreseler gurubundan olduğu sanılmaktadır. Bununla beraber büyük bir orta avlusu girişin ekseninde, eyvan içerisinde mihrabı ve batı yönündeki bir odası ayakta kalabilmiştir. Portali taş işçiliğinin güzel örneklerinden olup kenar silmeleri ile yan kuşaklarında bezemeleri bulunmaktadır.

Girişin sağında türbesi bulunmaktadır.

Mehmet Paşa Kütüphanesi

Malatya Darende ilçesi, Eski Darende Mevkii’nde bulunan Sokullu Mehmet Paşa’nın yaptırmış olduğu caminin ve türbenin yanında kütüphanesi de bulunmaktadır. Kütüphane girişi üzerindeki kitabeden öğrenildiğine göre; Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa tarafından h.1193 (1779) yılında yaptırılmıştır.

Kütüphane kesme taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri tromplu kasnaksız bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kütüphane Cumhuriyetin ilanından sonra Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak işlevini sürdürmüştür.

Şeyh Hamid-i Veli Cami Kitaplığı

Malatya Darende ilçesi Somuncu baba Dergâhı’nın içerisindeki bir bölüm kütüphane haline getirilmiştir. Bu kütüphane zaviyeye bağışlanan kitaplardan oluşmuş olup, 2000’e yakın elyazması ve baskı kitaplar bulunmaktadır.

Hacı Hulusi Ateş Efendi Kitaplığı

Malatya Darende ilçesinde Hacı Hulusi Ateş’in evi içerisinde bulunan bu kitaplık özel bir kütüphanedir. Kütüphanede elyazması ve baskı eserlerden oluşan 3000 civarında kitap bulunmaktadır.

Ispanakçı Mustafa Paşa Kütüphanesi

Malatya Arapgir ilçesi, Osman Paşa Mahallesi’nde bulunan Molla Eyüp Mescidi’nin içerisinde bir kütüphane bulunmaktadır.

Kütüphanenin bulunduğu mescidin mimari yönden karmaşık bir görünümü olup, girişi batı duvarının kuzey köşesinde ve toprak seviyesinin altındadır. Osmanlı döneminde yapılan bu mescidin bir bölümüne XIX.yüzyılın sonlarında kütüphane eklenmiştir.

Büyük Kozluk Köprüsü

Malatya Arapgir ilçesinde Kozluk Çayı üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmasına rağmen, yapım tarihi yazılı değildir. Mimari yapısından Beylikler döneminde, XIII.-XIV. yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır.

Kesme taştan yapılan köprü iki gözlü olup, günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir. Köprü 45.00 m. uzunluğunda, 4.60 m. genişliğinde, 7.50 m. yüksekliğindedir.

Kale Köprüsü

Malatya Arapgir ilçesi, Eski Arapgir’de, Arapgir Çayı üzerinde bulunmaktadır. Kozluk Köprüsünün 100 m. güneyinde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmamaktadır. Mimari üslubundan XIII.yüzyılda, Selçuklular döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.

Kaba yontma taştan yapılan köprü tek gözlüdür.

Taş Köprü

Malatya Darende ilçesinde, Tohma Çayı üzerinde bulunan bu köprü, Köprügözü ismi ile de tanınmaktadır. Kitabesi bulunmamaktadır. Bu nedenden ötürü yapım tarihi ve banisi kesinlik kazanamamıştır.

Köprü XX.yüzyılın ilk yarısında onarılmış ve betonarme ile takviye edilmiştir. Halen kullanılmaktadır.

Nadir Köprüsü

00119783.jpg


Malatya Darende ilçesinde, Tohma Çayı üzerinde bulunan bu köprü, XVIII.-XIX.yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi bulunmayan köprünün yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir.

Köprü yontma taş ve yer yer de moloz taştan yapılmıştır. Köprünün orta kemeri yuvarlak olup, iki yandaki hafif sivri kemerlerden daha büyük ölçüdedir. Üç gözlü olan köprünün bir gözü kapatılmış ve betonarme ile onarılmıştır. Köprünün korkuluk taşları yoktur. Aynı zamanda köprü ayaklarında selyaranlar da bulunmamaktadır. Günümüzde kullanıma açıktır.

Kavlak Köprüsü

Malatya Darende ilçesinde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi hakkında bilgi edinilememiştir. Kaynaklarda da bu konu ile ilgili bilgiye rastlanmamıştır. Mimari üslubundan XIX.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Köprü kaba yontma taştan yapılmıştır. Günümüzde halen kullanılmaktadır.

Bu köprüler dışında Darende’de Hacılar, Uzunok, Köprügözü ve Şekeroğlu köprüleri olup, harap durumdadır. Bu köprülerin onarımı için Es-Seyyid Osman Hulûsi Vakfı projeler hazırlamış, Karayolları Genel Müdürlüğü ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yazışmalar yapılmaktadır.

Kırkgöz Köprüsü

Malatya Yazıhan ilçesi, Sinanlı Köyü yakınında, Malatya-Arapgir yolu üzerinde, Tohma Çayı üzerinde bulunan Kırkgöz Köprüsü’nün kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kaynaklarda da bu konuda yeterli bulunmadığından köprünün ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Sultan IV. Murat'ın Bağdat seferi sırasında bu köprüyü yaptırdığı söylenmektedir. Evliya Çelebi köprünün Sultan Hasan tarafından yapıldığını ileri sürmüştür. Köprünün yapı üslubundan XV. Yüzyıl sonu veya XVI.yüzyıl başında Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Çeşitli dönemlerde onarılan köprünün en önemli onarımlarından birisi, Sultan II. Abdülhamit döneminde yapılmış ve köprü yeniden yapılırcasına onarılmıştır. Bunun ardından da Karayolları Genel Müdürlüğü köprüyü 1921, 1941, 1943 ve 1945 yıllarında peş peşe onarmıştır.

Kırkgöz Köprüsü 222.50 m. uzunluğunda olup eni 3.60 m.dir. 22 yuvarlak gözden meydana gelen köprünün en büyük kemer açıklığı 6.50 m.dir. Onarımlar sırasında köprünün 1-12. gözleri beton olarak yenilenmiştir. Diğer gözlerde beton eklemeler görülmektedir. Köprü eğimli olmayıp düz olarak devam etmektedir.

Köprünün yapımında kesme taşlar kullanılmış, kemerlere ise basık tek sıra iri kesme taşlara yer verilmiştir. Bu arada köprü uçlarındaki dolgularda moloz taşlarından dolgu olarak yararlanılmıştır. Köprü ayaklarının önünde sel yaranlar bulunmaktadır. Memba yönünde bunlar üçgen çıkıntılar halinde olup üzerlerinde üçgen külahlar bulunmaktadır. Mansap tarafında ise topuk tabir edilen sel yaranlara rastlanmamaktadır. Köprünün tempan duvarları üzerinde uzun bir korniş taşına yer verilmiştir. Bunun üzerine de üç sıra taş bloklardan oluşan taş korkuluklar yerleştirilmiştir. Ancak korkulukların büyük çoğunluğu sonraki dönemlerde yapılan onarımlar sırasında buraya konulmuştur.

Günümüzde köprü Karakaya Baraj Gölü altında kalmıştır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,518
NeverLand
Pınarbaşı Mesire Yeri

Malatya il merkezine 5 km uzaklıkta bulunan Pınarbaşı Mesire yeri Bahçebaşı (Orduzu) mevkiindedir. Buradaki kaynak sularının önüne bir set çekilmiş ve bir gölet oluşturulmuştur.

00120305.jpg


Çevresindeki tepelerin yamaçları çam ağaçları ile çevrili olan bu mesire yerinden yöre halkı yararlanmaktadır. Göletin çevresinde dinlenme tesisleri bulunmaktadır. Ayrıca Malatyaspor’un burada yaz kış kullanılan bir yüzme havuzu bulunmaktadır. Çevresinde amatör takımların kullandığı futbol sahaları bulunmaktadır.

Horata Mesire Yeri

Malatya’ya 5 km. uzaklıkta Konak bucağında bulunan mesire yerinde Beydağı eteklerinden çıkan Horata suyu bulunmaktadır. Bu suyun çevresinde oluşan mesire yerinden yöre halkı yararlanmaktadır.

Sürgü Mesire Yeri

Malatya Doğanşehir ilçesinin Sürgü bucağında, Sürgü Vadisinde bulunan Sürgü Mesire yerinin il merkezine uzaklığı 70 km. Doğanşehir’e de 12 km.dir. Sürgü su kaynağının oluştuğu bu yer aynı zamanda doğal bir akvaryum görünümündedir. Yöre halkının piknik yaptığı bu yerde alabalık üretme çiftlikleri bulunmaktadır.

Gündüzbey Mesire Yeri

00120307.jpg


Malatya’ya 8 km uzaklıktaki Yeşilyurt ilçesinde, Gündüsbey bucağındaki Gandüzbey Mesiresinin bulunduğu yerde Derne deresi kaynamaktadır.

Derenin çevresi mesire yeri olduğu gibi yakınında da Kapılık isimlibir diğer mesire bulunmaktadır.

Karakaya Baraj Gölü

Malatya il sınırları içerisinde, büyük bir bölümü kalan Karakaya Baraj Gölü Karakaya Barajının yapılmasıyla meydana gelmiş suni bir göldür.

00120311.jpg


Karakaya Barajı Fırat Nehri üzerinde kurulmuş olan baraj Atatürk Barajından sonra Türkiye’nin ikinci büyük barajıdır. Barajın temelden yüksekliği 173 m. su hacmi de 200.000.000 m3.dür. Baraj gölü 298 km2.dir.

Malatya’nın önemli kültür varlıklarından Kırkgöz Köprüsü baraj sularının altında kalmıştır. Malatya valiliğince göl çevresinde turistik tesisler ve feribot işletmesinin çalışmaları yapılmış, göl çevresi turizm yönünden ağırlık kazanmıştır. Ayrıca Kırkgöz Köprüsünün bulunduğu alan ile Kömürhan Köprüsü arasındaki karayolunun yapımı devam etmektedir.

Takaz Mesire Yeri

00120304.jpg


Malatya Doğanşehir’in 14 km. güneydoğusunda bulunan Takaz Mesire Yeri yöre halkının rağbet ettiği bir mesire yeridir.

Somuncu Baba ve Çevresi Mesire Yeri

Malatya Darende ilçesi, Zaviye Mahallesi’nde Tohma Irmağı kenarında, Somuncu Baba Zaviyesi’nin önünde bulunan Kudret Havuzu bulunmaktadır. Burada balıkların çıktığı su kaynağı ve hemen yakınındaki vadiden geçen Tohma Suyu çevresi mesire yeri olarak yöre halkınca yararlanılmaktadır.

Kudret Havuzu Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı’nın mülkiyetinde olup, havuz vakıf tarafından modern bir yüzme havuzu haline getirilmiş, çevresine soyunma ve duş yerleri yapılmıştır.

İnek Pınarı Mesire Yeri

Malatya Yeşilyurt ilçesine 5 km. uzaklıktaki Altmalı mevkiinde bulunan İnek Pınarı Mesiresi doğal güzellikleri, meyve ağaçlı alanları ile yaz aylarında yararlandığı bir mesire yeridir.

Malatya’da bu mesire yerleri dışında Arguvan ilçe merkezine 10 km. uzaklıkta Kızık Köyünde Balıklı Çeşme; Bemara Çayının geçtiği vadide; Arguvan ilçesinin 3 km. uzağında Dolaylı mahallesinde Büyük Bağlar Subaşı Mesire Yeri; Gürge Köyünde Deliklitaş; Hekimhan ilçesinde Güzelyurt, Ilıcak, Uğurpınar, Şıp Şıp, Zurbahan ve Yücekara mesire yerleri bulunmaktadır.

Balaban İçmesi

Malatya Darende İlçesine 17 km. Balaban bucağına 1 km. uzaklıkta bulunan Balaban İçmesinin suyu mide, böbrek rahatsızlıkları ve cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.

Harap Şehir İçmesi

Malatya Doğanşehir ilçesinde bulunan Harap Şehir içmesinin suyu idrar yolları ve böbrek rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.

İspendere İçmesi

Malatya’nın 28 km. doğusunda, İspendere Köyü’nde bulunan İspendere İçmesi ağaçlar arasındaki bir alandadır. İçmenin suları üç ayrı kaynaktan çıkmakta, hem içme, hem de banyo yapma amaçlı olarak kullanılmaktadır.

İçmenin suyu sindirim sistemi, idrar yolları ve karaciğer hastalıklarına iyi gelmektedir. İçmenin çevresinde İl Özel İdaresi tarafından yaptırılmış turistik tesisler bulunmaktadır.

Davullu Pınar

Malatya Yeşilyurt ilçe merkezine 2 km. uzaklıktaki Taftacık mevkiindeki kaynak sularının dereye karıştığı yerin çevresi yöre halkının yararlandığı bir mesire yeridir.

Levent Vadisi Mağaraları

Malatya Akçadağ ilçe sınırları içinde çeşitli jeolojik olaylar sonucunda meydana gelmiş mağaralar bulunmaktadır. Levent vadisi, boyunca sıralanmış olan ve birbirinden farklı büyüklükte olan bu mağaralarda, özellikle Bağ Köy yakınında olanlarda yapılan yüzey araştırmalarında Geç Hitit Çağı’na ait kaya kabartmalar ile karşılaşılmıştır.

Sulu Mağara

00120298.jpg


Malatya Doğanşehir ilçesinde, Polat Bucağına 6 km uzaklıkta bulunan Sulu Mağara içerisinde kristalize kireç taşından oluşmuş sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Bu mağarada Prehistorik Çağlarda yerleşim olmuştur.

Bu mağaranın astım hastalığına iyi geldiği yöre halkı tarafından söylenmektedir.

İndere Mağarası

Malatya’nın 1 km güneydoğusunda, İndere Tepesi’nde bulunan İndere Mağarası Paleolotik Çağda yerleşime sahne olmuştur. Ancak mağara doğal ve fiziki etkisiyle harap olmuş, içerisindeki Prehistorik Çağ izleri tahrip olmuştur.

Onar Mağarası

Malatya Arapgir ilçesine 10 km uzaklıkta, Onar Köyü yakınında bulunan Onar Mağarası Prehistorik Çağlarda yerleşime sahne olmuştur. Mağara içerisinde Prehistorik Çağa ait duvar resimleri bulunmaktadır.

Orman Sırtı Mağarası

Malatya Arapgir ilçesinin kuzeydoğusunda, Orman Sırtı Köyü yakınlarında bulunan Orman Sırtı Mağarası Prehistorik Çağlarda yerleşime sahne olmuştur. Mağara içerisinde Prehistorik Çağlarda yapılmış duvar resimleri bulunmaktadır.

Selçik Mağarası

Malatya Yazıhan ilçesi, Pirinçli köyünde bulunan Selçik Mağarası çevredeki mağaraların en büyüğüdür. Selcik Mağarasının Malatya’ya uzaklığı 28 km.dir. Zugur Deresi yatağında olan mağara, yörenin önemli doğal güzellikleri arasındadır.

Ansır Mağarası

Malatya, Yazıhan ilçesinin 10 km batısında, Buzluk Köyü’nde bulunan Ansur Mağarası’nda Prehistorik Çağlarda yerleşim olmuştur. Bu mağara halk arasında Buzluk Mağarası ismi ile de tanınmıştır. Günümüzde doğal etkilerden bozulmuş olan mağaranın çevresinde mezarlara rastlanmıştır.

Günpınar Şelalesi

00054379.jpg


Malatya Darende ilçesinin 10 km. batısında bulunan Tohma Çayı’nın kaynağından çıkan sular kayalar arasından 45-50 m.den düşüş yaparak bir şelale meydana getirmektir.

Şelalenin çevresi ağaçlık olup burası Malatya İl Özel İdaresince düzenlenmiş ve yöre halkının rağbet ettiği, turizme açık bir mesire yerine dönüştürülmüştür.

Malatya Sivil Mimari Örnekleri

Malatya sivil mimarisi, şehrin kuruluşu ile birlikte başlamıştır. XIX.yüzyılın ikinci yarısından sonra kent merkezinde ve çevresinde sivil mimari örneklerini yansıtan çeşitli yapılar yapılmıştır. Ancak, yakın tarihlerde başlayan yeni yapılanma Malatya evlerini olumsuz yönde etkilemiştir. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak Malatya sivil mimari örneklerinden birçoğu bilinçsizce yıkılmıştır. Günümüzde Malatya evlerinden bazıları koruma altına alınmıştır. Bu evler daha çok Saray Mahallesi’nde, Aslanbey Mahallesi’nde, Niyazi Mahallesi’nde bulunmaktadır. Bunların başında Erol Balabanlı Evi, Karakaşların Konağı, İstanbulluoğlu Konağı gelmektedir.

00119919.jpg


Malatya evleri çoğunlukla sokağa cephesi olan iki katlı evlerdir. Bunların hemen hepsinde doğrudan doğruya sokağa açılan kapıları bulunmaktadır. Yörenin ikliminden ötürü evler, kalın duvarlı ve birbirlerine uyumlu küçük pencereleri olan müstakil yapılardır. Bazı örneklerde üç katlı evlere de rastlanmaktadır. Bu evlerin arkasındaki bahçelerde başta kayısı olmak üzere, çeşitli meyve ağaçları bulunmaktadır.

00119909.jpg


Malatya evlerinden önemli bir grup Mücelli Caddesi’nde bulunmaktadır. Bu evlerin diğerlerinden farklı bir mimari özelliği vardır. Eyvanlarının daha geniş olmasından ötürü yaz aylarında da kullanılan mekânlara yer verilmiştir. Eyvanların açıldığı bahçe veya avlular da mutlak surette bir havuz ve bunun çevresinde de kameriyelere de yer verilmiştir. Çoğunlukla bunlar asmalarla gölgelendirilmiştir.

Sivas Caddesi’ndeki evlerde ise, daha çok merkezi özellikler ön plana alınmıştır. Nitekim İstanbulluoğlu Konağı bunun tipik bir örneğidir. İmar nedeniyle yarısı yıkılan bu evin kalan bölümleri de bu konuda yeterli bilgi vermektedir.

00119907.jpg


Niyazi Mahallesi’ndeki Karakaşların Konağı ise 90 cm. kalınlığındaki birinci kat duvarları ve buraya sıralanmış küçük pencereleri ile Malatya evlerinin tüm özelliklerini taşıyan bir örnektir.
Malatya Sinema Caddesi’nde, Beş Konaklar olarak bilinen on üç ev kentin önemli sivil mimari örnekleri arasındadır. Bunun yanı sıra Kemal Mustafa Paşa Mahallesi’ndeki ev, Derme İlköğretim Okulu karşısındaki H.Çekirdek Evi, Şerafettin Arpacı Evi Malatya’nın tipik sivil mimari örnekleri arasındadır.

00119905.jpg


Malatya evlerinde ana yapı malzemesi olarak taş kullanılmıştır. Çevreden sağlanan ve işlemesi çok kolay olan koyu renkte bazalt taşları bu evlerde kullanılmıştır. Duvarlar arasında ahşap hatıllara yer verilmiştir. Ayrıca evlerin iç doğramaları, döşemeleri, tavanları, pencereleri, kapıları, yüklükleri, merdivenleri ve sekileri ahşaptan yapılmıştır. Madeni olarak da kapı kilitlerinin yanı sıra dövme demir çiviler de dekoratif şekiller halinde kullanılmıştır.

00119902.jpg


Evlerin avlularındaki zemin kat taşlık olup, genelde yassı plaka halinde taşlar yan yana dizilmiştir. Ana giriş kapıları çoğunlukla çift kanatlıdır. Bu evlerin bahçe kapıları arabaların geçeceği büyüklüktedir. Her kapıda birer tokmak olup, bu kapılarda diğer bölgelerde olduğu gibi ahşap oymalara pek rastlanmaz. Yalnızca kapıların üst kısmında, birinci kat çıkmalarının veya şahnişlerin kirişlerinde dekoratif bezeme ile karşılaşılır. Ana giriş kapısının üzerinde rüzgârlık veya aydınlık olarak nitelenen ve çoğunlukla elips şeklinde pencereler bulunmakta olup, bunlar demir kafeslerle korunur. Zemin kat pencereleri bu bölümlerde ambar, kiler ve tandırlar olduğundan daha küçük olarak yapılmıştır. Bu kattaki odalardan birisine “Hızna Odası” ismi verilir. Burası daha çok evin kileri konumundadır.

00119901.jpg


Malatya sivil mimari örneklerinden evlerin cephelerindeki pencereler üzerindeki kemerli alınlıklar dış cepheyi tamamlamaktadır. Bu pencereler duvar kalınlıklarına göre bazen düz, bazen de mazgal pencere niteliğindedir. Üst katlardaki şahnişli pencerelerin pervazlarının üzeri kemerlidir. Malatya evlerinde cepheye çok fazla önem verilmiştir. Genellikle birinci katlar dışa taşkındır. Bazen burada bütün cephe boyunca dışa taşkın olan Başodaya yer verilmiştir. Sokak köşesinde bulunan evlerde ise her iki cepheden de çıkmalar yapılmıştır. Bir veya ikinci katların bittiği yerde ise çatıya geçişlerde daha çok kavisli taşmalar görülmektedir. Bu taşmalarda özel olarak kavislendirilmiş bağlantı kirişlerinin aralarına çıtalar yerleştirilmiş ve üzerleri de çamurla sıvanmıştır. Cepheler çoğunlukla kireç badanalıdır. Çatının uçlarında aşağıya doğru sarkan ahşap oymalar bir dantelâ gibidir.

00119900.jpg


Malatya’nın konak tipi evlerinde çatı üzerinden taşan, üç tarafı açık veya açık eyvanlara yer verilmiştir. Bunlar yazın oturulan ve sıcak yaz gecelerinde yatılan evin havadar bölümleridir.

Üst katlarda başodalar daha çok misafirlerin ağırlandığı yerler olup, bu odalara “Makat” denilen sedirler yerleştirilmiştir. Misafirler çoğunlukla üzerleri halı kilim ve minderlerle örtülü olan bu sedirlerde oturtulur, ev sahipleri ise döşemedeki halı ve kilim üzerinde otururdu.

Evlerin üst katındaki yatak odalarında çift kanatlı ahşap kapaklı dolaplar bulunmaktadır. Ayrıca bu kapaklı dolabın yanında veya içerisinde de gusülhanelere yer verilmiştir.

00119899.jpg


Malatya evlerinin üst katlarında başoda ve yatak odasının dışında bir de “Kış Damı” denilen mekân bulunmaktadır. Bu bölüm yaz aylarında ev halkının günlük yaşamını geçirdiği yerdir. Aslında kış damı dikdörtgen planlı, geniş bir oda şeklinde olup, bu odanın girişinin karşısına da “Limseki” denilen bir bölüm eklenmiştir. Bu bölüm oda seviyesinden daha yüksekte olup, buradaki sekinin üzeri de halı ve minderlerle kaplanmıştır.

XIX.yüzyılda yapılmış Malatya evlerinin kış damı denilen bölümünde duvara yaşmaklı ve piramit külahlı bir de ocak yerleştirilmiştir. Bu ocağın yanında çeşitli eşyaların konulduğu kapaklı dolaplar bulunmaktadır.

Malatya’nın ilçelerinden Arapgir evlerinin de kendine özgü bir özellikleri vardır. Bu evler bahçe içerisinde, düz toprak damlı, kerpiç ve taş karışımı olarak yapılmış 2-3 katlı konutlardır. Bu evlerin iskeletlerinde kavak ağaçları kullanılmıştır. Bunların temelleri taştan olup, üzerlerinde kavak ağacından döşenmiş kirişler ve kaburga denilen ince çubuklar yerleştirilmiş, aralarına da kerpiç ile dolgu yapılmıştır. Arapgir evlerinin en tanınmışları Berenge Mahallesi’nde Hacı Sabit Efendi Evi olup, harem ve selamlık olarak 1884 yılında yapılmıştır. Bu konağın haremlik ve selamlığının giriş katı günlük yaşama ayrılmıştır. Bunun üzerindeki birinci kat ve ikinci kat yatak odalarıdır. Bu evlerden Çobanlı Konağı, Cevat Şakir Paşa’nın konağıdır. Giriş katı ile birlikte bu konak üç katlı olup, taş malzeme ve kerpiçten yararlanılmıştır. Duvarlar arasına ahşap hatıllar atılmış, üzeri de geniş bir çatı ile örtülmüştür. Bu evlerin zemin katlarındaki taşlar 40x60 cm. ölçüsünde olup, Amberge denilen bir yerden getirilmiştir. Arapgir konaklarının başodasının bir köşesine ahşap parmaklıkla çevrili ve Mim Sofa denilen çocuklara ayrılmış bir bölüm de bulunurdu.

Malatya ilçelerinden Darende’nin Balabanlı yöresindeki evler dar sokakların iki yanında sıralanmışlardır. Bunlar bir veya iki katlı evler olup, üst katlar dışarıya doğru çıkma yapmış pencereli yapılardır. Bunların yanı sıra Balabanlı evlerinde yer yer sağır cepheli olanlara da rastlanmıştır. Çoğu kez taş temeller üzerine ahşap hatıllı kerpiç evlerin zemin katlarında depolar, mutfak ve benzeri mekânlar sıralanmıştır.

Günümüzde bu evlerin çoğu yıkılmış olmasına rağmen, Balabanlı bölgesindeki evlerde mimari yönden bir bütünlük ve uyum görülmektedir. Yöresel killi toprakla sıvanan bu evlerin kendilerine özgü bir görünümleri vardır.

XIX.yüzyılın sonlarında yapılmış olan ve Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılan yapı Osmanlının son dönem mimari eserlerindedir. Bütünü ile kesme taştan yapılmış olan yapının ortasında uzun bir salon ve etrafında da çeşitli odalar sıralanmıştır. İçerisi kâgir olan bu yapıda Malatya’yı ziyaret eden Atatürk kalmıştır. Ayrıca Cumhuriyet döneminde, 1933 yılına tarihlenen Gazi İlköğretim binası da biri bodrum olmak üzere üç katlı Neo-Klasik üslupta yapılmış bir yapıdır.
 

batu4444

Yeni Üye
26 Eki 2014
5
3
sevgili bakunin malatya ile ilgili bayağı bilgi vermişsin eline sağlık fakat malatyanın yayınladığın resimleri bayağı eski ben 40 yaşındayım ve malatyalıyım ben bile bazı resimlerdeki yerleri tanıyamadım şimdi malatya çok değişti ve büyüdü yeni resimlerinide görmek isteriz ayrıca eski malatya evleri şimdi hepsi restorasyon gördü şuan çok iyi durumdalar onların resimleride çok güzel o resileride görmek dileği ile iyi çalışmalar.....
 
Son düzenleme:
Üst