Kilis

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,500
NeverLand
HULYA79_100_5211.jpg

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin güneybatı bölümünde yer alan Kilis’in doğu, batı ve kuzeyinde Gaziantep, güneyinde de Suriye bulunmaktadır. Hatay-Maraş oluğu ile Fırat ırmağı arasında uzanan Gaziantep Platosu’nun güneybatı kısmında, Türkiye-Suriye sınırında bulunan il toprakları Akdeniz ve Güneydoğu bölgeleri arasındaki geçiş kuşağı üzerindedir. Tilbaşar Ovası’nın doğusunda Suriye topraklarına doğru alçalan dalgalı düzlük bir arazide yer almaktadır. İlin en önemli yükseltisi Acar Dağı’nın Gülbahar Tepesi (1.021 m.)’dir. İlin kuzeyinde yer alan ve doğudan batıya doğru uzanan dağlar arasında kuru dereler ve birkaç küçük akarsu bulunmaktadır. Genellikle kıraç arazilerin yer aldığı bu dağların etekleri ve üst kısımlarında tarıma elverişli araziler bulunmaktadır. İlçe topraklarını Balıksuyu, Sunnep Çayı, Afrin Çayı ve Sabun Suyu sulamaktadır. Gaziantep’e 58 km uzaklıkta olan Kilis Suriye sınırına ise 10 km uzaklıktadır. Yüzölçümü 1.428 km2 olup, toplam nüfusu 130.198’dir.

Kilis ilinin iklimi genel karakterleri itibariyle Akdeniz iklimi içerisinde kalır. Bu özelliği ile Kilis, etrafındaki il ve ilçelerden farklı bir iklime sahiptir. Kilis´in batısından, Torosların arasından geçerken serinlesen Akdeniz rüzgarı Yaz aylarında çok sıcak olan şehir havasını serinletir. Kilis, bir yayla iklimine sahiptir de denebilir.

00099863.jpg


İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, ticaret ve küçük sanayie dayalıdır. Kilis’in tarım alanındaki pazarları Osmanlı dönemine kadar inmektedir. Osmanlı döneminde Halep’in meyve ve sebze ihtiyacı buradan karşılanıyordu. İlde yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler; arpa, buğday, mercimek, nohut, soğan, sarımsak, zerdali Antapfıstığı ve az miktarda pamuk ve mısırdır.

Ayrıca meyve sebze üretimi ileri düzeydedir. Özellikle bağcılık ve zeytincilik ön plandadır. Meraların bitkisel üretim alanlarına ayrılmasından ötürü, hayvancılık eski önemini yitirmiştir. Bununla birlikte, sığır besiciliği, Kilis keçisi ve koyun yetiştirilmektedir. Suriye’ye yakınlığından dolayı, Öncüpınar (Tibil) sınır kapısı nedeniyle Suriye ile ticari bağlantısı vardır. İlde bitkisel yağ, şarap üreten, dokumacılığın ağırlık kazandığı iş yerleri bulunmaktadır. İl topraklarında manganez ve fosfat maden yatakları vardır.

İlk kez bir Asur tabletinde, Ki-li-zi adında bir yerden söz edilmesinden ötürü, Kilis’ in Asurlular döneminde bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır. Kilis antik kentinin bugünkü yerinden 12 km batıda Suriye sınırları içerisindeki Ürya Nebi denilen yerde olduğu ve Chrrhus ismi verildiği sanılmaktadır. Bu kenti Büyük İskender’in kurduğu konusunda bazı iddialar bulunmaktadır. Buna göre, Kilis İskenderun Körfezi’nden Fırat Nehri’ne kadar uzanan Christik eyaletinin merkezi idi. Bizans’ın doğu sınırını gösteren bazı haritalarda ve bugünkü Kilis’in bulunduğu yere Ciliza deniliyordu. Ayrıca Roma metinlerinde de buradan Ciliza siv ürmanijijant olarak söz edilmektedir.

rg-4.jpg


M.Ö. 1700 yıllarında Kilis, Hitit Devletinin önemli kentlerinden biriydi. Kilis’ in kuzeybatısında Gaziantep’teki Yesemek, Hititlerin Heykel atölyesinin bulunduğu önemli bir merkez idi. Kilis yöresi M.Ö. 700 ile 550 yılları arasında Asur, Medlerin ve Perslerin egemenliğinde kalmıştır.

Büyük İskender’ in Pers Devletini yıkmasından sonra, Makedonyalıların hakimiyeti altına girmiştir. M.Ö. 323 yılında İskender’in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu İskender’in üç generali arasında paylaşılmıştır. Kilis ve çevresi Seleukosların egemenliğine girmiş ve bu durum 227 yıl sürmüştür. Bunun ardından da Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Kilis, M.S. 636 yılına kadar Bizans İmparatorluğu’nun bir kenti olmuştur.

00099870.jpg


VIII.yüzyılda Kilis’e Harun Reşit, El-Mehdi döneminde Abbasilerin akınları başlamıştır. El-Mehdi zamanında Horasanlı Oğuz boyları Abbasilerin hizmetine girdikten sonra buraya Uç Beylikleri olarak yerleştirilmişlerdir. XI.yüzyılda Türk boylarının Atabek ismi altında burada küçük devletler kurmuşlardır. Bu devletlere aynı zamanda da Suriye Selçukluları ismi verilmiştir. Haçlıları 1151’de buradaki Atabek Nurettin Mahmut’dan Kiris, Azez, Telbaşar, Ayıntab, Telhalit, Ravanda, Dülük, Maraş ve Besni’yi zaptetmişlerdir. Ancak kısa bir süre sonra Türkmenler bu yerleri Haçlılardan geri almışlardır. Yaklaşık bir yüzyıl Kiris Atabeklerin yönetiminde kalmıştır. 1250’den sonra bu yöre Mısır-Türk Kölemen Devleti’nin egemenliğine, XII.yüzyılda da Ravanda Eyyübi Devleti’nin egemenliği altına girmiştir. 1393’te Timur bütün Kuzey Irak’ı, Bağdat’ı ve bugünkü Kilis’i de ele geçirmiştir.

Yavuz Sultan Selim 23 Ağustos 1516’da Mercidabık Savaşı’ndan sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. Halep eyaletine bağlı bir sancak konumuna getirilen Kilis, 400 yıl sürecek Osmanlı egemenliği altında kalmıştır. Bu dönemde Kilis köy olmaktan çıkmış hızla genişlemiş ve yeni eserlerle bezenmiştir.

00099871.jpg


Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde; “Kilis Halep’ in batısındadır, bir kalesi vardır. Kilis ve Azez sancak olup, Valide Sultanın hasıdır. Şehrin dört tarafı kale şeklinde yüksek duvarlarla çevrili, bu duvarlar kerpiçten yapılmıştır. Şehre sekiz kapıdan girilir. Bu kapılar demirli değildir. Kalenin önünde hendekler yoktur. Şehir beş mahalle, dört bin altı yüz altmış evden ibaret olup, nüfusu da 24.000’dir”. Bu arada Evliya Çelebi Canbolatoğlu Camisi’nden övgü ile söz ederek bunun güzellik ve ihtişamda Arabistan’daki benzerliklerinden geri kalmadığını yazar. Sonra da kentteki diğer camilerden övgü ile söz ederek han ve hamamların özelliklerini belirtir.

Kilis 1818 yılında büyük bir kuraklık, 1820’lerde bir deprem, 1826’da veba salgını geçirmiş, 1831’de Mısırlı İbrahim Paşa Kilis’i işgal etmiştir. Bunun üzerine Kilis’te derebeylik yapan ve Osmanlı devletine başkaldıran Kilisli Veli Ağa Gavur Dağı’na çekilmiş ve dağlarda işgalcilerle gerilla savaşı sürdürmüştür. Bundan sonra Mısır ordusu geri çekilmiştir. Veli Ağa’nın Mısırlılara karşı koymasından ötürü Osmanlı Hükümetince affedilmiş ve Osmanlılar yeniden yöreye hakim olmuşlardır. Bu arda kıtlık, bulaşıcı hastalıklar, çekirge saldırısı gibi afetlerden son derece etkilenmiştir.

00099872.jpg


I.Dünya savaşından sonra Kilis yakınlarına gelen 6 tabur İngiliz müfrezesi 6 Aralık 1918 günü Kilis’e gelerek Kışı geçirmek üzere yerleşmişlerdir. İngilizler 22 Ekim 1919 tarihinde Kilis’ten çekilerek yerlerini, Tunus, Cezayir, Siyam Madagaskar ve Ermeni asıllı Fransız işgal kuvvetlerine bırakmışlardır. Bunun üzerine Kilis’te kurulan “Kuva-i Milliye” grupları Fransızlarla sürekli savaşmışlar, 20 ay süren bu mücadele sonunda Fransızlar Kilis’ten çekilmiş ve Albay Polat Bey önderliğinde Kuvay-i Milliye 7 Aralık 1921’de Kilis’e girmiştir. Kilisliler ayrıca Gaziantep’i işgal eden Fransızlara karşı Gaziantep milislerine katılmışlardır.

Gaziantep’in il olması ile 1927 yılında Gaziantep’e bağlı bir ilçe olan Kilis, 1995’de il konumuna getirilmiştir.

00099873.jpg


Kilis’te günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Oylum Höyük, Çatal Höyük, Kulsurun Höyük, Eğlit Höyük, Yavuzlu Höyük, Sinnap Höyük, Karamelik Höyük, Kumludere Höyük, Çörten Höyük, Keferdeşir Höyük, Tilel Höyük, Çınadır Höyük, Ravanda Kalesi kalıntıları, Resul Osman Kalesi, Tiyatro Kalıntısı, Kilise kalıntısı, Tekye Cami, Ulu Cami (1334), Akçurun camisi (1515), Canbolat Paşa Külliyesi (1553), Şeyh Camisi (1569), Şeyhler Camisi (1655), Hindioğlu Camisi (1664), Çalık Camisi (1683), Cuneyne Camisi (XVII.yüzyıl), Şeyh Süvendan Camisi (1748), Kadı Camisi (XVII.yüzyıl), Çekmeceli Cami, Cuneyne Camisi, Kör İmam Camisi, Hacı Derviş Camisi (1551), Muallak (Hasan Bey )Camisi (1599), Pirlioğlu Camisi (XVII.yüzyıl), Hasan Attar Camisi (1802), Tek Minare Camisi, Alacacı Cami (1460), Bayraklı Cami (1598), Kesik Minare Camisi (1778), Kilis Mevlevihanesi (1525), Şurahbil Zaviyesi (1773), Şeyh Efendi Tekkesi, Şeyh Abdullah Efendi Türbesi, Kadızade medresesi (1627), Şeyh Şemun Medresesi (1747), Baytazzade Hanı (1879), Calkanlı Lilli hanı (XIX.yüzyıl), Hoca Hamamı (1545), Eski Hamam (1562), Paşa Hamamı (1567), Hasan Bey Hamamı (Çukur hamam) (1599), Tuğlu Hamam (1785), Kurtağa Çeşmesi (1635), İpşirpaşa Çeşmesi (1654), Fellah Çeşmesi (1623), Kavaf Çeşmesi (1844), Küçük Çarşı Çeşmesi bulunmaktadır. Kilis Şehirler Anıtı da yakın tarihlerde yapılmıştır.

00099875.jpg


Kilis’te ayrıca Türk sivil mimari örneklerinden evler olup, Akıncı Konağı, Kaymakam İbrahim Bey Konağı bunların başında gelmektedir. Karataş Mesire yeri, Akpınar Mesiresi ilin doğal güzellikleri arasındadır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,500
NeverLand
Ravanda Kalesi

Kilis İli Polateli İlçesi Belenözü köyü yakınındaki Ravanda Kalesi, Kilis kent merkezine 24 kilometredir.

rg-5.jpg


Kalede arkeolojik bir çalışma yapılmadığından aidiyeti hakkındaki bilgiler yoruma ve yörenin ilk sahiplerine dayanmaktadır. Yesemek’teki Hitit Heykel İşliği yöreye yakın olduğundan kalenin Hitit yapısı ya da Hititler tarafından kullanıldığı görüşü oldukça yaygındır.

Ravanda Kalesi’ne ait basılı kaynaklara dayalı bilgiler XI.Yüzyıla ve bu yıllardaki Haçlı Seferleri’ne dayanmaktadır. 1097 yılından itibaren adından sıkça söz edilen kale, I.Haçlı Seferleri’ ne katılan BAUDOİN’le anılmaya başlandı ve giderek ünlendi.

rav.jpg


XII.Yüzyıldan XVI.Yüzyılın başlarına kadar çeşitli beylik ve devletlerce (Selçuklu, Artuklu, Eyyübi, Memluk/Kölemen) kullanılan Ravanda Kalesi, 1516 yılından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir.

İslam kaynaklarında “er-Ravendan” , Haçlı kaynaklarında “Ravendel / Ravandal / Ravenel” , Ermeni kaynaklarında da “Aréventen” olarak geçen kale, tarihsel süreç içersinde bölgeye egemen tüm beylik ve devletlerce garnizon olarak kullanılmıştır. Özellikle VII.Yüzyılın ortalarında bölgede yaşanan Hıristiyan – Müslüman çatışmasında “Avasım, Sügur” adı verilen bölge içinde kalan Ravanda Kalesi, İslam devletlerince Hıritiyan Bizans’a karşı verilen savaşlarda önemli bir askeri üs olmuştur.

Ravanda Kalesi görüş açısı oldukça geniş, yüksek konik bir tepe üzerine inşa edilmiş ve tepenin yamaçları da çıkışı engelleyecek kadar diktir.

Kaleye ait tüm yapılar zirvedeki düzlükte olup, düzlük sularla çevrilidir. Surları, köşeli ve yarım yuvarlak burçları, su sarnıcı ve oldukça büyük bir yapıya ait olduğu sanılan yapı kalıntısı kaleden günümüze kalan mimari başlıca mimari değerlerdir.

Kasteller (Çeşmeler)

Yerel ağızda “çeşme” anlamında kullanılan bu sözcük, Arapça kökenli olmasına karşın Karacaoğlan’ın dizelerinde de yer almıştır. “Munbuc’un kapısı altın tokalı / Kimse yaptırmamış felek yıkalı / Ulu şadırvan çatal birkeli / Katsalında apdest alanlar hani. Karacaoğlan Hayatı ve Şiirleri, S.N.ERGUN, 1942, s.101”

İlde bulunan “16” kastelden (çeşme) bir kısmı özgünlüğünü yitirmiş, bir kısmı da susuzdur. Aşağıda açıkladığımız kasteller taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmiş yapılardır.

Yöredeki kastel, sebil ve şadırvanların suyu kent dışında (ilezi) açılan kuyulardan ve kaynak suları çevresinde yapılan kaptaşlardan sağlanıp; yerleşim birimlerine kanallar, su depoları, maskemler (savak, maslak) ile getirilmiştir.

Salih Ağa Kasteli

Tabakhane Mahallesi’nde Tabakhane Camisi yakınında olan bu kastel, 1855 yılında Salih Ağa adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır.

Yol kotundan biraz aşağıda, sundurmalı bir yapı olan bu kastelin bir ana girişi, iki de yan girişi vardır. Kasteli gösterişli kılan sivri kemerler ayaklara bindirilmiştir. Kastelin önündeki musluğun altında taştan yapılmış bir tekne; ayna taşının da iki yanında maşrapa koymağa yarara birer tane niş (maşrapalık) vardır.

Taştan yapılmış yazıtının çevresi bitki ve zincir desenli motiflerle süslenmiş, sivri kemerli bir pano içersindedir.

Günümüzde suyu olmayan bu kastelin suyu, geçmişte İlezi yöresindeki beş ayrı kaynaktan sağlanırmış

İpşir Paşa Kasteli

Şehit Sakıp Mahallesi’nde İpşir Paşa Caddesi’ndedir.

Dikdörtgen planlı, önü sundurmalı bir kasteldir. İki girişi sivri kemerli olup, kemerler

ayaklar üzerine oturtulmuştur. Kastelin ana girişini sağlayan sivri kemerin tepesinde çevresi zincir biçimli bir motifle süslenmiş bir delik ve bunun iki yanında bitki desenli motiflerle süslenmiş birer rozet vardır. Ana girişin solundaki kemer ise yalındır.

Ayna taşının üzerinde bulunan ve çeşitli desenleri içeren (yaprak, palmet) yapım, onarım yazıtları ile rozeti mermer olup, oldukça dikkat çekicidir.

İpşir Paşa Kasteli lülesi, yazıtları, su teknesi,sekisi, maşrapalık olarak kullanılan iki küçük nişi ve rozetiyle döneminin özelliklerini yansıtan, tipik bir Osmanlı çeşmedir.

Günümüzde suyu akmayan kasteli 1654 yılında sadrazam Mustafa Paşa (İpşir Paşa) yaptırmış ve suyunu da İlizi yöresinden getirtmiştir.

Fellah Kasteli

Ebulula Mahallesi’nde Tokatlı Reşit Sokağı ile Mercidabık Caddesi yakınındadır.

Arapça adının dilimizdeki karşılıklarından biri “ekinci, çiftçi, ekin eken ve biçen;” sözcüğü olduğundan bu kastel daha çok bu tür insanları gereksinm

1643 yılında yapılan bu kastel, canlı (kaynak kişi) ve yazılı kaynaklara göre yörede Belediyece yapılan yol çalışmaları sırasında yeri değiştirilmiş ve özgünlüğünü yitirmiştir.

Dikdörtgen bir planı içeren yapı sundurmalı olup, tek yönlüdür. Yüzeysel bir nişe yerleştirilen musluklar yapının önünde olup, yol kotundan birkaç basamak alttadır.

1643 yılında Hasan Ağa tarafından yaptırılan kastelin biri yapım diğeri onarım olmak üzere iki tane yazıtı vardır.

Halen akmakta olan suyu, Kurdağa Kasteli’nden gelmektedir.

Kurdağa Kasteli

Bölük Mahallesi’nde Kurdağa Caddesi ile Binbaşı Sokağı yöresindedir.

1635 yılında Kilis voyvodası Kurdağa tarafından yaptırılmış tek girişli bir çeşmedir.

Ön yüzü düzgün kesme taş, arka tarafı moloz taşlarla örülmüştür. Kastelin önünde sivri kemerli derin bir niş ile ayna taşının iki yanında maşrapa koymaya yarayan (maşrapalık) sivri kemerli iki niş daha vardır.

İkinci bir su deposu, hayvanların kullanımı için yapılmış ayrı bir teknesi (yalak) de olan yapıya sonradan üç yandan açık kemerli ve üzeri kubbe ile örtülü bir sundurma eklenmiştir.

Yazıtı olmayan kastelin suyu halen akmakta olup; Kalleş Dağı yöresindeki Mıh Kuyusu adı verilen kuyulardan sağlanmaktadır.

Nemika Kasteli

Deveciler Mahallesi Adnan Menderes Parkı köşesindedir.

1911 yılında Abuş Hanım adlı bir hayırseverin, kızı Nemika Hanım için yaptırdığı bu kastel sonradan yapılan onarım ve müdahalelerle özgünlüğünü yitirmiştir.

Yapının bir duvarı düz olup diğer üç duvarı sağır kemerlidir. Kastelin görünümü etkileyen süslemeler, yuvarlak kemerler ile bunların oturduğu mukarnaslı konsollardır.

Yazıtı yıpranmış olan kastelin suyu halen akmakta olup, Koyunoğlu yöresindeki kuyulardan gelmektedir.

Hamamlar

Kilis’te taşınmaz kültür varlığı günümüze ulaşan beş tane hamam vardır. Eskiden bu hamamlar, katı evsel atıkların (yöredeki adı ‘külhan zibili’) yakılmasıyla ısınır (külhanda yanan zibilin külüne ‘kursümbül / kursünbül’ denir; duvar sıvasında ve damlarda dolgu malzemesi olarak kullanılır) ve kentte bugünkü gibi vahşi çöp deponi alanı olmazmış. Bu alışkanlık yöre ağzında “külhan zembili (külhanda yakılacakların doldurulduğu hasırdan yapılmış araç)” , “külhan zibili (hamamda yakılmak üzere toplanan katı atıklar)” , “külhan şilifi ( külhanda yakılacakların doldurulduğu kıldan yapılmış büyük torba)” , “külhancı eşeği (külhan zibili ve külhan şilifi taşıyan eşek)” gibi söz öbekleri doğurmuştur.

Belirttiğimiz bu hamamlar haç planlı, dört eyvanlı ve köşe hücreli olup; hepsinde, “soğukluk, ılıklık, sıcaklık” bölümleri vardır. Kilis’teki hamamlarda bir de “mağdas” adı verilen “su tekneleri” bulunmaktadır. Farklı din ve inançlı kişilerle birlikte yaşayan Kilisli bu “mağdasları” Yahudilerin kullanması için yapmış, yaptırmıştır.

Eski Hamam


Meşhedlik Mahallesi Eski Hamam Sokağı’nda bulunan bu hamamı Emir Kasım oğlu Emir Canbolad yaptırmıştır.

Soğukluk, ılıklık, sıcaklık bölmeleri ayni eksen üzerinde olan bu hamamda sadece soğukluk bölümü düzgün, kesme sarı taştan; diğer bölümleri ise, sarı ve siyah renkli taştan yapılmıştır.

Hamamın girişi sağlayan taç kapı ve düz atkılı üç pencere oldukça dikkat çekicidir. Kapının atkı taşı zıvanalı taşlarla örülmüştür. Buranın üstünde üste sıralanmış; sülüs karakterli yazıyla yazılmış bir yazıt (dikdörtgen biçiminde,yonca yapraklı ), taştan yapılmış düz bir silme ve bir alınlık bulunmaktadır.

Girişten sonra beşik tonozla örtülü bir dehliz ve sonunda sivri kemerli kapısı olan “soyunma yeri” gelir. Mekanı örten kasnaksız kubbe, birbirine sivri kemerlerle bağlanmış dört payeye üzerine oturmaktadır. Kubbenin eteğinde dört pencere, tepesinde konik bir aydınlık feneri, altında sekizgen bir şadırvan ve yanlardaki dikdörtgen biçimli düz atkılı beş pencere bu bölümün diğer ayrıntılarıdır.

Bu bölümden sonra soğukluk bölümü ve ondan sonra da üzeri basık kubbeyle örtülmüş ılıklık bölümü gelir. Geçişleri beşik tonozla örtülü, sivri kemerli dehlizler sağlamaktadır.

Hamamın sıcaklık bölümü dört eyvanlı ve dört halvetli olup; orta mekan yıldız ve altıgen biçimli aydınlık delikleri kaplı basık bir kubbeyle örtülmüştür. Sekilerle çevrili olan sıcaklık bölümünün ortasında beyaz ve kırmızı mermerden yapılmış sekizgen biçimli bir göbek taşı vardır.

Hoca Hamamı

Kimin yaptırdığı kesin olarak bilinmeyen Hoca Hamamı, Kilis’in en eski hamamı olup; Vaiz Mahallesi Mehmet Paşa Sokağındadır.

Soğukluk, ılıklık, sıcaklık bölümleri aynı eksen üzerinde olmayan bu yapıda düzgün kesme taşlar kullanılmıştır.

hoc.jpg


Yapının güneybatı köşesinde bulunan portal, beşik tonozlu kavsarası ve çiçek motifleri ile süslü kemeriyle dikkat çekicidir. Portaldan, üzeri beşik tonozlu örtülü dikdörtgen planlı dehlize, buradan da soğukluk bölümüne geçilir. Soğukluk bölümü, yan duvarlarında yinelenen kemerle birbirine bağlı payelere oturmuş, bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin altındaki mozaik kaplı şadırvan sonradan yapılmıştır.

Soğukluk bölümünden sonra dehlizle helalara ve ılıklık bölümüne geçilir. Üç kollu haç planlı olan bu bölümde sivri, beşik tonozlu üç eyvan, üzeri kubbe ile örtülü iki hücre ile sonradan bozulan/değiştirilen bir mağtas vardır.

Ilıklık bölümünden sonra basık kemerli kapısı o haç planlı, dört eyvanlı, dört halvetli sıcaklık bölümü gelir. Ortadaki alan ile halvetler kubbe ile eyvanlar beşik tonozlarla örtülmüştür. Ortada büyük ve tek kubbe dört köşede dört küçük kubbenin altında sekiz yıkanma yeri/bölmesi vardır. Merkezi alanın ortasında beyaz, sarı, kırmızı, siyah renkli mermerlerden yapılmış sekizgen biçimli göbek taşı vardır.

Paşa Hamamı

Tekke Mahallesi Sabah Pazarı yöresinde bulunan Paşa Hamamı dikdörtgen planlıdır.

Sivri kemerli derin bir niş içinde bulunan cümle kapısı oldukça görkemlidir. Bu kapının düz atkısı üzerindeki silmelerin yukarısında yapının Kilis Sancak Beyi Canbolad Bey tarafından yapıldığını belirten yazıtı vardır.

pas.jpg


Portaldan sonra dehlizlerden geçilerek hamamın soğukluk bölümü gelir. Bu bölümü örten kubbenin ağırlığı sivri kemerlerle köşelerdeki ayaklara bindirilmiştir Dıştan altıgen içten yuvarlak olan kubbe kasnağında sekizgen biçimli aydınlık feneri vardır.

Soğukluk bölümünden iki basamaklı merdivenle soyunma (soyunmalık) bölümüne geçilir. Toplam on üç pencere ile iyice aydınlık olan bu bölümün tabanı siyah beyaz mermerle kaplı olup ortada taştan yapılmış yuvarlak bir şadırvan vardır.

Yapının kuzeybatı yönündeki dehlizin sonunda sivri kemerli bir kapısı olan üç eyvanlı iki halvetli ılıklık bölümü gelir. Kubbe ile örtülü olan halvetler buradaki cam fanuslardan gelen gün ışığı ile aydınlanır. Bu bölümde büyüğü tahrip olmuş küçüğü halen var olan iki su teknesi vardır.

Sivri kemerli bir kapısı olan sıcaklık bölümü haç planlı, dört eyvanlı, dört halvetlidir. Merkezi alan kubbe ile haç planın kollarını oluşturan eyvanlar beşik tonozla örtülüdür. Halvetletler haçın kollarında ve üzerlerinde küçük kubbeler vardır. Tabanı siyah, beyaz, pembe renkli taşla döşeli olan bu bölümün ortasında beyaz mermerden yapılmış sekizgen göbektaşı ve on yedi kurna vardır.

Hasan Bey Hamamı (Çukur Hamamı)

Çaylak Mahallesi Hasan Bey Hamamı Sokak’ta bulunan bu hamamı, XVI.Yüzyılda Canboladoğulları’nın kahyası Hasan Bey yaptırmıştır. Yapının çevresinde sonradan yapılan müdahalelerle hamam yol kotunun altında kaldığından, halkın arasında “Çukur Hamam” olarak anılır.

hads.jpg


Hamamın giriş kapısı yapının kuzey yönünde olup dilmeli bir kemer içersinde basık kemerlidir. Buradan dar ve uzun dikdörtgen biçimli dehlizle soğukluk bölümüne geçilir. Ahşap atkılı bir kapısı olan soğukluk bölümü sivri kemerle birbirine bağlanan ve köşelerde dört payeye oturan kubbe ile örtülüdür. Ongen biçimli kasnağı olan kubbenin eteğinde beş küçük pencere ile tepede piramit külahlı bir aydınlık feneri vardır. Sekilerle çevrili olan soğukluk bölümünün tabanı siyah, beyaz, kırmızı taşlarla döşenmiş olup; ortasında taştan yapılmış sekizgen biçimli fıskiyeli bir şadırvan bulunmaktadır.

Dehlizli geçişle varılan ılıklık bölümüne sivri kemerli bir kapıyla girilir. Dikdörtgen planlı olan bu bölümüm üzeri basık bir kubbe ile örtülmüştür. Tabanı sarı, siyah, kırmızı renkli taşlarla döşeli olan ılıklık bölümünde eyvanlar, halvet ve su teknesi (mağtis) vardır.

Ilıklığın güneybatı ucu basık kemerli bir kapısı olan dehlize ve dehliz sonu da sıcaklığa açılır. Haç planlı, dört eyvanlı, dört halvetli olan sıcaklık bölümün orta alanı kubbe ile örtülmüştür. Orta alana açılan eyvanların üzeri beşik tonozlarla örtülüdür. Sivri kemerli küçük kapılı halvetleri; beyaz, kırmızı mermerden yapılmış sekizgen biçimli göbektaşı ve toplam sekiz tane kurnası hamamın göze çarpan diğer özellikleridir.

Tuğlu Hamamı (Yeni Paşa Hamamı, Daltaban Paşa Hamamı)

Şeyhler Mahallesi Efeler Sokak’ta bulunan hamamı; Kilis ve yöresinin yönetiminde bir süre egemen olan (1782-1788) ve daha sonra “paşa” sanıyla ödüllendirilen Daltaban oğlu Mehmet Paşa yaptırmıştır.

tug.jpg


Duvarları renkli, düzgün kesme taşlarla; kubbesi tuğla ile örülen hamam 1785 yılı yapımıdır.

Taç kapıdan dehlize, dehlizden basık kemerli girişi olan soğukluk bölümüne girilir. Bu bölümdeki eyvanların üzeri beşik tonozla, ortadaki alanın üzeri de kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ağırlığı sivri kemerlerle köşelerdeki dört ayağa aktarılmış olup; tepesinde sekizgen biçimli aydınlık feneri, altında da siyah ve beyaz taşlardan yapılmış sekizgen bir şadırvan vardır.

Tabanı siyah, beyaz, kırmızı renkli taşlarla döşeli olan bu bölümden sonra dehlizli bir geçişle, tabanı siyah, beyaz, sarı, kırmızı renkli taşlarla döşenmiş, ılıklık bölümüne geçilir. Üç eyvan, birinde su teknesi olan iki halvet bulunan bu bölümün üzeri basık kemerli bir kubbe ile örtülmüştür.

Ilıklık bölümünden yuvarlak kemerli giriş kapısı olan haç planlı, dört eyvanlı, dört halvetli sıcaklık bölümüne geçilir. Eyvanlar sivri beşik tonozlarla, orta alan da, kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin altında siyah, kırmızı mermerden yapılmış göbek taşı vardır. Üç eyvanda ve dört halvette birer tane olmak üzere, toplam yedi tane kurna bulunur.

Portal ve portalın bulunduğu yüzeyde kullanılan siyah ve beyaz taşlar ile sarı, beyaz, kırmızı mermerlerle gerçekleştirilen geometrik geçme biçimli silmeler yapının görünen süslemeleridir.

Konaklar

Konut yaptıracak olanlar ustaya gider:”bizim evde kibleye, boyraza karşı iki taga (pencere) bir kapı ev yaptıracağım.” diyerek taş ustasıyla anlaşırmış.

Yapım işi saptanan zamanda bitmezse ev sahibi çalışanlara yemek verirmiş. ‘Hamislik’ adı verilen bu yemek verilmezse yonucular kendi aralarında ‘şirin gel’ diye karşılıklı konuşurlarmış.

Yonucular işe ustada önce geldiği için evin hanımı ustadan önce tanırlarmış. Usta iş yerine geldiğinde yonuculara !musavat iyi mi?’ diye sorar;musavat yani evin hanımı güler yüzlüyse ‘evet usta musavat iyi’ der; asık suratlı ise ‘yok usta, musavat taş keşkeşe’ dermiş.

Kilis Evi


Konut yaptıracak olanlar ustaya gider: "bizim evde kibleye, boyraza karşı iki taga (pencere) bir kapı ev yaptıracağım. " diyerek taş ustasıyla anlaşırmış.
Yapım işi saptanan zamanda bitmezse ev sahibi çalışanlara yemek verirmiş. 'Hamislik' adı verilen bu yemek verilmezse yonucular, kendi aralarında 'şirin gel' diye karşılıklı konuşurlarmış.

Yonucular işe ustadan önce geldiği için evin hanımı ustadan önce tanırlarmış. Usta iş yerine geldiğinde yonuculara 'müsavat iyi mi?' diye sorar; müsavat yani evin hanımı güler yüzlüyse 'evet usta müsavat iyi' der; asık suratlı ise 'yok usta, müsavat taş keşkeşe' dermiş.

Kilis’te tüm evler avlulu (havuş) olup; taş, kerpiç ve leften (Kilis ve yöresinde taş ocaklarından çıkarılan kirli beyaz renkli yapı taşı) yapılmıştır. Yaşam havuşa dönük olduğundan pencereler avluya açıktır. Dışarıya yani sokak ve caddeye açılan pencere çok azdır.

Geleneksel ‘Kilis Evi’ avlu, mutfak odalar ve mağaralardan oluşur.

Genellikle tek katlı olan kerpiç evler kırsal kesimde, bir ve iki katlı taştan yapılmış konutlar da kent merkezinde, eski Kilis yerleşiminin (Hindioğlu Mahallesi, Tekye Mahallesi,Çaylak Mahallesi, Ketenciler Mahallesi, Salih Efendi Sokak, Hacı Ömer Ağa Sokak, Abidin Ağa Caddesi, Akcurun Caddesi) bulunduğu mahalle ve sokaklardadır. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak kullanılan “Neşet Efendi Konağı (1924/1925), Dağlı Ahmet Bey Konağı, Eski Kaymakam Evi, Süpürgeci Konağı, Müftü Salih Efendi Konağı, Hacı Mehmet Efendi Konağı (1895), Yahya Efendi Konağı (1880/1890), Hacı Muhammed Efendi Konağı / Akıncı Konağı (1895), Kulaksız Binbaşı Konağı ve Mısırlıoğulları Kantarması (kırsal kesimdeki iki katlı ağa evlerine yörede ‘kantarma’ denir) önemli sivil mimari örnekleridir.

Bunlardan “Neşet Efendi Konağı (İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)” , “YOYAV (Yoksullara Yardım ve Eğitim Vakfı)” ait yapı (Prof.Dr.Alaiddin YAVAŞÇA’nın doğup, büyüdüğü ev) ve “Çok Amaçlı Toplum Merkezi-ÇATOM (Bu yapı 1850 yılında Ermeni kökenli Toros Ağa tarafından konak olarak yaptırılmış daha sonra Şehit Sakıp İlkokulu olarak hizmet vermiştir.) her zaman gezilip görülebilecek mekanlardır.

Neşet Efendi Konağı

nes.jpg


Kilis eşrafından Neşet Efendi’ye ait olan bu konak 1925 yılında yaptırılmıştır. Konak, bahçe içinde bodrum üzeri iki katlı taş bir yapıdır. Yapıda yöredeki “Kesmelik” adı verilen taş ocaklarından getirtilen kesme taşlar, renkli İtalyan ve Gaziantep mermerleri yanında, doğramalarda “Gomalak” ağacı kullanılmıştır.

Yapının haremlik ve selamlık olmak üzere iki girişi, kendine ait su kuyusu vardır.

Ahmet Bey Konağı

ah.jpg


Kilis’te “Konak Tipi” yapıların en güzel örneklerinden biridir.

Kilis eşrafından Ahmet Bey’e ait olup “Ahmet Bey Konağı” olarak bilinmektedir. Yöresel kesme taştan yapılan yapının sokağa bakan iki cephesi vardır. Avluya kemerli bir kapıdan girilmekte, avlunun batı ucunda tek parça taştan oluşmuş kuyu, konağın dikkati çeken önemli bir ayrıntısıdır.

Yapının haremlik ve selamlık olmak üzere iki girişi, vardır.

Azize Uygur

az.jpg


Avlulu (havuşlu) “Kilis Evi’nin” tipik örneklerinden biridir. Dış duvarlar oldukça sade olup, moloz taştan yapılmıştır.

Taştan yapılan bu tek katlı yapının odaları avlu’ya (havuş) açılmakta olup; geniş, ferah ve oldukça aydınlıktır.

Yapı iki katlıdır.

Hayrettin Mimaroğlu

hay.jpg


Avlulu (havuşlu) “Kilis Evi’nin” en güzel örneklerinden biridir. Yapı yüksek bahçe duvarı arkasında dış mekandan soyutlanmıştır. 2 katlı olan yapı yörede üretilen kesme taştan yapılmıştır. Cephede düzgün taş işçiliği ve oymaları ve süslemeleri evin en dikkat çeken görünümüdür. 3 katlı yapılmış olup avluya bakan cumbaları mevcuttur.

Kifayet Barışkan

kf.jpg


Avlulu ‘Kilis Evi’ örneklerinden biridir. Çok sade bir dış duvara sahip olup; avluya bakan cephe oldukça düzenlidir ve bu cephede taş süslemeleri bulunmaktadır. Yapı içe dönük yaşam tarzına göre dizayn edilmiştir. Tek katlı olup, eyvanlı bir plan özelliğindedir.

Meliha Üzümbalı

mel.jpg


Avlulu (havuşlu) “Kilis Evi’nin” en güzel örneklerinden biridir. Yapı yüksek bahçe duvarı arkasında dış mekandan soyutlanmıştır. 2 katlı olan yapı yörede üretilen kesme taştan yapılmıştır. Ahşap ve taş işçiliği ustalığı yanında bu malzemeyle yapılan süslemeler yapının önemli görünüm özelliklerindendir.

Muhlis Salihoğlu

muh.jpg


Avlulu (havuşlu) “Kilis Evi’nin” tipik örneklerinden biridir. Dış duvarlar sağır ve moloz taştan yapılmıştır.
Taştan yapılan bu tek katlı yapının odaları avlu’ya (havuş) açılmakta olup; geniş, ferah ve oldukça aydınlıktır.
Yapının özgün biçimi büyük avlulu (havuş) iken sonradan miras nedeniyle gerçekleşen parselasyonla küçülmüştür.

Safder Tümay

saf.jpg


Kilis’te “Konak Tipi” yapıların en güzel örneklerinden biridir.
İki katlı olarak planlanan yapının giriş katı ticarethane diğer katı ise konut olarak düzenlenmiştir. Dış cephedeki taş işçiliği ve süslemeler yapının dışa vuran en temel özellikleridir.

Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal bu evde konakladığı için yörede “ATATÜRK EVİ” olarak bilinir.

Zübeyde Ülgen Neci

zub.jpg


Avlulu ‘Kilis Evi’ örneklerinden biridir. Yöresel kesme taştan yapılmıştır. Oda tavanları ceviz ağacı ile kaplanmıştır. Yapı içe dönük yaşam tarzına göre dizayn edilmiştir. İki katlı olup, eyvanlı bir plan özelliğindedir.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,500
NeverLand
Kurukastel Ören Yeri

Kilis İli’nin kuş uçumu 3 km. batısında yer almaktadır. Kurukastel su kaynağının kuzeyindeki üzüm bağlarının bittiği yerde başlayan yaklaşık 30-40 m yükseklikteki tepe arkeolojik yerleşim yeridir.

Tepede bulunan gözetleme kulesi ve çevresindeki mimari kalıntılar “I.Derece” ; tepenin güneyi eteğinde konuşlanan yerleşim yeri de “III.Derece” arkeolojik sit olabilecek değerlerdir.

Ağcakent Ören Yeri

Musabeyli İlçesi Akçakent Köyü Haraba yöresindedir. Erken Bizans Dönemi’ne ait bir köy yerleşkesi olduğuna dair arkeolojik buluntu ve kalıntılar vardır. Kalker kökenli moloz taştan yapılmış bu kalıntıların bulunduğu alan mozaik kaplı ve üzeri örtülüdür.

Canbolat Paşa Medresesi

Kilis Tekke Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı’nın güneyinde bulunan Canbolat Camisi ile Medresesini, caminin kitabesinden öğrenildiğine göre; 1552 tarihinde Canbolat Paşa yaptırmıştır.

Medreseden günümüze kuzeydeki revağın üç kemeri, portal izleri ve batı tarafındaki üç hücresi gelebilmiştir. Medresenin diğer bölümleri yıkılmıştır. Günümüze gelebilen üç hücreden ikisine basık kemerli birisine de düz lentolu kapıdan girilmektedir. Bunların üzerleri beşik tonozlu ve düz damlıdır. Doğu duvarlarına birer pencere yerleştirilmiştir. Ayrıca içerisinde nişleri bulunmaktadır.

Bu medrese caminin bir bölümü olarak yapılmış olup, geniş bir avlunun doğu ve batısındaki hücreler ile kuzeydeki revaktan meydana geliyordu.

Servili Medrese

Kilis Karaali Mahallesi’nde, Tokmak Dere Sokağı’nda bulunan medresenin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak Kilis Vakıflar Memurluğu arşivinde bulunan bir kayıttan medresenin 1893 yılında yapıldığı öğrenilmektedir.

Medrese geniş bir avlu çevresinde muntazam kesme taştan yapılmıştır. Medrese avlusunun iki kapısı bulunmakta olup, bunlardan ortadaki kapı basık kemerli, diğeri de düz lentoludur. Bu giriş kapısının karşısına bir de mihrap yerleştirilmiştir. Mihrabın bulunduğu mekanın, medresenin dershanesi olduğu sanılmaktadır. Medresenin üzeri kırma çatı ile örtülü olup, günümüze orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmış olarak gelebilmiştir.

Kilis’te bulunan ancak, günümüze gelemeyen medreselerin isimleri Salnameler ve Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde geçmektedir. Bunlar; Şeyh Şemun Medresesi, Kadızade Medresesi, Ömer Ağa Medresesi, Küre Medresesi, Şeyh Ayvad Medresesi, Ulu Cami Medresesi, Tekke Cami Medresesi, Akcurun Camii Medresesi, Çalıkzade Hacı Ali Medresesi, Halil Paşa Medresesi, İbrahim Efendi Medresesi, Hüseyin Ağa Medresesi’dir.

Canbolat Paşa (Tekke) Camisi

Kilis Tekke Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı’nın güneyinde bulunan Canbolat Camisi’ni kitabesinden öğrenildiğine göre; 1552 tarihinde Canbolat Paşa yaptırmıştır. Ancak bu kitabenin yeri caminin yapımında boş bırakılmış, daha sonra buraya yazılmıştır. Caminin mimarının kimliği bilinmemektedir. Yapım tarihi Mimar Sinan’ın Hassa Mimarlar Teşkilatı’nın başında olduğu döneme rastlarsa da Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tezkiretü’l-Bünyan ve Tezkiretü’l-Enbiye gibi kitaplarda bu camiyi yaptırdığını belirten bir bilgiye rastlanmamıştır. Ancak caminin planı ve yapı şekli Mimar Sinan dönemi eserlerine benzemektedir.

can.jpg


Canbolat Paşa, Yavuz Sultan Selim’in Suriye ve çevresine yaptığı akınlarda babası Emir Kasım ile İstanbul’a getirilmiş, Babası idam edilmiş Canbolat da eğitimini sarayda yapmıştır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1535’te Kilis Sancak Beyliğine atanmıştır. Kıbrıs’ın fethine katılmış 1571’de Magosa önlerinde şehit olarak orada gömülmüştür. Canbolat Paşa Kilis’te bir çok eser yaptırmıştır.

Cami medrese hücreleri ile çevrili bir avlunun güneyinde bulunmaktadır. Önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri olup, kare planlı ibadet mekanı merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Caminin güneyindeki hazire kuzeybatıdaki minareye kadar devam etmektedir. Klasik dönem eserlerinin bir örneği olan bu caminin son cemaat yeri altı yuvarlak sütun tarafından taşınan beş kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerinin doğusunda hazireye açılan kapı, batısında da minare bulunmaktadır. Minarenin batısında Canbolat oğullarından Hacı Bekir Bey’e ait bir türbe vardır.

00097795.jpg


Son cemaat yerinden ibadet mekanına açılan portal alternatif olarak sıralanmış renkli taşlardan meydana gelmiştir. İki yanında birer gömme sütun, bu sütunların üzerinde de sivri at nalı şeklinde bir kemer bulunmaktadır. Bu kemerle kapı arasında kalan bölümler mukarnaslarla doldurulmuştur. Ayrıca portal nişinin her iki yanında birer mihrabiye vardır. İbadet mekanı içten 15.25x14.70 m. ölçüsünde, dıştan 21.90x18.20 m. ölçüsündedir. İbadet mekanının kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerine birer hücre yerleştirilmiştir. İbadet mekanı dört yöne gömme ayaklarla genişletilmiştir. Duvarlar 1.50 m. kalınlığında olup, sekiz gömme ayağın iç mekanın her cephesine ikişerli olarak yerleştirilmesiyle derin nişler ortaya çıkmış ve bunların içerisine de birer pencere yerleştirilmiştir. İbadet mekanı sekiz gömme ayağa dayanan 11.40 m. çapındaki büyük bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. İçten yuvarlak kasnaklı olan kubbe kasnağında basık kemerli on altı pencere bulunmaktadır. Altlı üstlü pencerelerle aydınlatma sağlanmıştır. Doğu ve batı cephelerinde üçer, kuzey ve güney cephelerinde ikişer tane olmak üzere toplam on pencere bulunmaktadır. Pencerelerin iç alınlıkları çini ile bezenmiştir. Mihrap ve minber renkli mermerden caminin duvarları ise kesme taştan yapılmıştır. Bu taşlar yöredeki Çilçime ve Mülük dağları ile Parsa ocaklarından getirilmiştir.

00097794.jpg


Canbolat Camisi bezemeleri yönünden de Kilis’in en önemli eserleri arasındadır. Renkli taş işçiliğinin yanı sıra sıva ve ahşap üzerine yapılmış renkli kalem işleri ile de dikkati çekmektedir. Bunlardan bazıları zaman zaman yenilenmiş olmasına rağmen orijinal örneklere de rastlanmaktadır.

Son cemaat yerinin doğusunda minaresi bulunmaktadır. Minare siyah-beyaz taşlardan yapılmış bir kaide üzerinde, yukarıya doğru genişleyen dört sıra halindeki mukarnaslar ve üzerinde de çokgen minare gövdesi bulunmaktadır. Minare üç tane bilezikle bölümlere ayrılmıştır. Tek şerefeli korkulukları geometrik şekillerdedir. Petek silindirik, külahı da taştan koni biçimindedir. Külahın eteğine bir sıra ince mukarnas frizi yerleştirilmiştir.

Caminin avlusunda bulunan şadırvanı 1950 yılında çekilen resimlerine dayanılarak tekne kısmının yuvarlak olduğu ve ortasında da bir fıskiyenin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu şadırvan 1960 yılında tamamen yıkılmış ve yerine caminin yapısı ile uyuşmayan yeni bir şadırvan yapılmıştır.

Ulu Cami

Kilis Hacı Gümüş Mahallesi’nde bulunan Ulu Cami, şehrin en eski camisidir. Osmanlı döneminde tamir ve değişiklik yapılmasına rağmen orijinal planını kısmen korumuştur. Camiyi yaptıranın kim olduğu ve mimarı bilinmemektedir. Abdullah oğlu Hacı Halil tarafından 1388’de yeni baştan yapılmış, daha sonra 1912, 1924 yıllarında Hacı Mustafa tarafından onarılmıştır. Bu onarımları Halep’in ünlü mimarlarından Hacı Ahmet Aziz yaptırmıştır.

00097796.jpg


Ulu Cami’nin doğu ve batı tarafında hücreler, kuzeyinde de bazı mekanlar bulunan hafif çarpık bir avlunun güneyinde yer almaktadır. Avlunun doğu ve batısındaki odaları ve kuzeydeki revağın bir bölümünün medrese olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Beşik ve çapraz tonozlarla örtülü avlu çevresindeki hücreler ve önlerindeki revak düz bir damla örtülmüştür.

00097797.jpg


Ulu Cami, mihraba paralel iki sahınlı, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Mihrap önünde iki sahın boyunca bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbenin ağırlığı sivri kemerlerle duvarlardaki gömme ayaklara dayanmaktadır. Kilis Ulu Camisi’nin enine gösteren planı, mihrap önünün daha yüksek tutulmasıyla Leşkeri Bazar, Şam Emeviye, Halep Ulu Camisi ve Diyarbakır Ulu Camisi’ne benzemektedir. Mihrap önündeki kubbeli bölümün her iki yanında ikişer çapraz tonozlu bölümler bulunmaktadır. Mihrap önü kubbesi tuğladan olup, 7.30 m. çapındadır. Bu kubbenin kasnağında basık kemerli 12 pencere bulunmaktadır. İbadet mekanı 42x9.40 m. ölçüsündedir. Caminin önünde son cemaat yeri bulunmamaktadır. Çapraz tonozlu mekanların üzeri düz damlı bir çatı ile örtülmüştür.

İbadet mekanının ortasında bulunan mihrap, sivri kemerli olup, kitabesinden öğrenildiğine göre 1924 yılında tamir edilmiştir. XVI.yüzyıl mukarnaslarına benzeyen bezemesi 1924 yılında orijinaline uygun olarak yenilenmiştir. Ahşap minber mihrabın sağ tarafında olup 1924 yılında yapılmıştır.

Minare caminin doğusunda yer almaktadır. Kare planlı kaidesi kirli sarı ve siyah taşlardan örülmüştür. Bunun üzerinde pahlı gövdeye geçiş ve sekizgen pabuç kısmı bulunmaktadır. Tek şerefeli çokgen gövdeli minare oldukça sade bir görünümdedir. Yalnızca peteğin üst kısmına ajur tekniğinde yıldız motifleri yerleştirilmiştir. Minareye çıkış kapısı üzerine kitabe yerleştirilmiştir. Buradan da caminin 1912 yılında yenilendiği öğrenilmektedir.

Akcurun Camisi

Kilis Hacı İlyas Mahallesi’nde bulunan Akcurun Camisi’nin banisi bilinmemekle beraber, Hurufat Defterlerindeki kayıtlardan Hacı Davut tarafından 1775 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

00098833.jpg


Akcurun Camisi medrese hücreleri ile çevrili avlunun kenarında bulunmaktadır. Önünde iki sahınlı son cemaat yeri, kıbleye paralel tek sahınlı bir yapı olup, mihrap önü kubbelidir. Caminin ibadet mekanından daha büyük olan son cemaat yeri dikkat çekicidir. Avlunun doğu ve kuzeyinde medrese hücreleri batısında da dükkanlar bulunmaktadır. Caminin avlusunda doğu yönünde üç hücre bulunmaktadır. Basık kemerli birer kapı ile içerisine girilen bu hücreler avluya bakan üç pencere ile aydınlatılmıştır.

Akcurun Camisi dikdörtgen planlı, iki sahınlıdır. Son cemaat yeri 19.00x7.60 m. ölçüsünde olup, ortada iki serbest payeye, yanlarda da gömme ayaklara dayanan üç sivri kemerle avluya açılmaktadır. İbadet mekanının güney duvarının kalınlığı 1.75 m., batı duvarının kalınlığı 1.00 m. olduğu halde kuzey duvarı 2.00 m.dir. 1917 yılında yapılan bir onarımla genişletilen ibadet mekanı bugün 18.90x4.80 m. ölçüsündedir. Mihrap önündeki kubbe 5.00 m. çapında olup, bunun yan tarafları beşik tonozlarla örtülmüştür.

Mihrap sade bir niş şeklinde olup, hiçbir özelliği yoktur. Sağında mermerden, özelliği olmayan bir minberi vardır. Caminin ibadet mekanında herhangi bir süsleme elemanına rastlanmamaktadır.

Caminin minaresi avlunun kuzeybatı köşesinde yer almaktadır. Güneydeki kapısı üzerinde 1515 yılına ait üç satırlı kitabesi bulunmaktadır. Minare dikdörtgen kaide üzerinde, yüksek sekizgen pabuç ve iki sekizgen silme ile gövdeden ayrılmıştır. Gövde düzgün kesme taştan yapılmış olup, şerefe altı stalaktitlerle doldurulmuş, peteğin üzerine de külah oturtulmuştur. Minarenin kuzeyine de küçük bir dükkan oturtulmuştur. Avlunun batısında beş dükkan bulunmaktadır.

Hacı Derviş Camisi

Kilis Büyükkütah Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan Hacı Derviş Camisi 1551 yılında yapılmış, 1678 ve 1909 yıllarında yenilenmiştir. Camiyi Abdullah oğlu Hacı Mustafa yaptırmış olup, mimarı bilinmemektedir.

Caminin üç kemerli son cemaat yeri, ortada iki, yanlarda da birer gömme ayakların taşıdığı üç bölümden meydana gelmiştir. Cami kesme taştan yapılmış, duvar örgüsünde yer yer siyah taşlara yer verilmiştir. İbadet mekanı 9.60x6.70 m. ölçüsünde olup, giriş kapısının sağ ve solunda birer pencere bulunmaktadır. Bunun dışında doğu ve batı duvarlarındaki iki pencere ile aydınlatılmıştır. İbadet mekanının üzeri üç çapraz tonozla örtülmüştür. Mihrap ve minberi sade olup, herhangi bir özellik taşımamaktadır.

İbadet mekanının batı cephesinde dışarıya çıkıntı yapacak şekilde minaresi yerleştirilmiştir. Minare şerefesi dört sütun üzerine oturtulmuş olup, küçük bir kubbe ile örtülüdür. Minare kaidesi köşeleri pahlı kare planlı, gövde yuvarlaktır. Günümüzde minarenin yalnızca kaidesi ve gövdesinin bir bölümü ayaktadır. Şerefe ve kubbesi tamamen yıkılmıştır.

Kadı Camisi

Kilis Büyükkütah Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan Kadı Camisi’ni Kara Kadı isimli bir kişi yaptırmıştır. Kara Kadı’nın kim olduğu bilinmemektedir. Yapının mimarı da bilinmemektedir.

00097801.jpg


Kadı Camisi 1820 yılında meydana gelen depremden hasar görmüş, 1822 yılında Hacı Abdurrahman Efendi tarafından onarılmıştır. Daha sonra 1878 ve 1889 yılında cami batıya doğru genişletilmiştir. Bu durumda caminin orijinal plan ve mimarisinde değişikliğe uğradığını göstermektedir. Caminin yapım kitabesi bulunmamakla beraber, çeşitli zamanlarda yapılan onarımları belirten kitabeler günümüze kadar gelebilmiştir.

Kadı Camisi kıbleye paralel olarak uzanan üzeri çapraz tonozlarla örtülü, iki sahınlı ibadet mekanı ve dokuz kemerli son cemaat yeri ile bu plan şeklinde Kilis’te yapılmış camilerin en büyük örneklerinden birisidir. Caminin güney ve batı cephelerine dükkanlar yerleştirilmiştir. Avlusunun doğusundaki iki katlı hücrenin fetvahane olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Avlunun ortasında bulunan sekizgen planlı şadırvan günümüze gelememiştir.

Caminin onarım öncesinde kare planlı, iki serbest yığma ayağın iki sahına ayırdığı bir ibadet mekanı olduğu, bunun kuzeyinde de beş kemerli son cemaat yerinin olduğu sanılmaktadır. Ancak değişik dönemlerde yapılan onarımlardan sonra önüne dokuz kemerli bir son cemaat yeri ve büyük bir de ibadet mekanı yapılmıştır. Orijinalinde caminin duvarlarında siyah taş kullanılmış, genişletilen bölümlerde muntazam kesme sarı taş kullanılmıştır. Günümüzde son cemaat yeri kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde birer gömme ayak, bunların ortasında da yedi yığma ayağın taşıdığı yedi bölüm halindedir.

İbadet mekanı dikdörtgen planlı olup, beş ayak ile iki sahna ayrılmıştır. İbadet mekanında iki mihrap bulunmaktadır. Bunlardan ortadaki mihrap nişi hafif sivri kemerli, iki tarafında da köşe sütunçeleri bulunmaktadır. Üzerlerindeki kitabelerden de mihrabın 1822 yılında onarıldığı anlaşılmaktadır. Güneybatıdaki mihrap ise 1889 yılında yuvarlak kemerli bir niş olarak yapılmıştır. Üzerine de istiridye motifi yerleştirilmiştir. Caminin ibadet mekanında bezeme bulunmamaktadır.

Avlunun kuzeydoğusundaki minaresi etrafındaki hücrelerin yıkılmasından ötürü camiden biraz uzakta kalmıştır. Düzgün kesme taştan yapılan minare kare kaide üzerinde, tek şerefeli ve silindirik gövdelidir. Şerefe altı mukarnaslarla doldurulmuştur. Orijinal külahının taştan olduğu sanılan minare bugün çinkodan piramidal külahlıdır.

Muallak (Hasan Bey Camisi) Cami

Kilis Meşetlik Mahallesi, Odun Pazarı Caddesi’nde bulunan bu cami, Tanrıverdi oğlu Hasan Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapı üslubundan XVIII.yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır. İ.Hakkı Konyalı Hasan Bey’in Canbolat ailesinin kahyası, Şamlı bir Türk olduğunu belirtmektedir. Caminin mimarı hakkında bilgi bulunmamaktadır.

00098513.jpg


Cami XX.yüzyılın başlarında onarılmıştır. Bu onarımlar sırasında caminin doğu tarafındaki bazı girintiler kapatılmış, çapraz tonozlu üst örtüler beşik tonoza çevrilmiştir. Ayrıca 1965-1966 yıllarında güney ve batı cephelerindeki beden duvarları sökülerek yeniden taş örgü ile örülmüştür. Kubbe ve tonozların üzerindeki toprak dolgular yenilenmiş, iç sıvalar, saçak ve silmeler, kapı, pencere doğramaları da yenilenmiştir.

Cami iki katlı olarak yapılmış, Kilis camileri arasında benzeri olmayan bir yapıdır. Mihraba paralel olarak uzanan tek sahınlı ve mihrap önü kubbeli bir yapıdır. II.Abdülhamid dönemi albümlerindeki resimlerden bu caminin orijinal plan ve mimarisini yitirmeden günümüze ulaştığı anlaşılmaktadır. Caminin alt katında dükkanlar ve iki mahzen, üst katında ise cami bölümü bulunmaktadır. Ayrıca güneyinde dikdörtgen planlı, beşik tonozlu üç dükkan bulunmaktadır. Batı yönünde ise yine beşik tonozlu, kareye yakın planlı dört dükkan daha vardır.

Caminin doğusunda bir avlu olup, buraya güney ve kuzeydeki iki ayrı kapıdan girilmektedir. İbadet mekanının bulunduğu ikinci kata kuzeydoğu ve batıdaki kapılardan geçildikten sonra merdivenlerle ikinci kata çıkılmaktadır. Bunlardan kuzeydoğudaki kapı daha sade olduğu halde, batı kapısı minare kaidesi altında yer almakta olup, yüksek sivri kemerli bir portal görünümündedir.

Caminin yapımında muntazam kesme taş kullanılmıştır. Batı portalinin kapı ve kemerlerinde beyaz ve siyah düzgün kesme taşların kullanıldığı görülmektedir. Caminin son cemaat yeri yoktur. Ancak, ibadet mekanının kuzeyine kapalı camekanlı bir mekan yapılmıştır. İbadet mekanı 13.60x5.30 m. ölçüsünde tek sahınlı, mihraba paralel bir planı vardır. Mihrabın önündeki kare planlı mekanın üzeri küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Dört taraftan sivri kemerlere oturan pandantifli kubbenin ağırlığını kuzey-güney duvarlarındaki gömme ayaklar taşımaktadır. Mihrap sivri kemerli, sade bir niş şeklindedir. Mihrap üzerine de barok üslupta vazo biçiminde bir kabartma yerleştirilmiştir. Cami içerisinde dikkati çeken bir bezemeye rastlanmamaktadır.

Caminin giriş portali üzerinde köşeleri pahlı, kare kaideli, sekizgen pabuçlu, onikigen gövdeli, tek şerefeli, kesme taştan minaresi bulunmaktadır. Şerefe altı mukarnaslarla doldurulmuş olup, minare külahı taştandır. Caminin doğusundaki bahçede banisi Tanrıverdi oğlu Hasan Bey’e ait bir mezar bulunmaktadır. Bu mezardan da banisinin 1599 yılında öldüğü anlaşılmaktadır.

Hindioğlu Camisi

Kilis Hindioğlu Mahallesi, Dereağzı Sokağı’nda bulunan Hindioğlu Camisi’nin banisi bilinmemektedir. Kitabesi bulunmadığından bu caminin banisi ile ilgili bazı iddialar ortaya atılmıştır. Bunlardan birine göre; Kör Hüseyin Ağa tarafından 1664 yılında yaptırılmıştır. Ancak, yapının mimarisi bundan daha önceki bir tarihe işaret etmektedir. Bu da gösteriyor ki, Kör Hüseyin Ağa büyük olasılıkla bu camiyi onarmıştır. Kaynaklarda yapının mimarı hakkında da bir bilgiye rastlanmamıştır.

00097841.jpg


Cami üç kemerli son cemaat yeri, kıbleye paralel, tek sahınlı, ahşap örtülü sade bir yapıdır. Caminin avlusuna doğu ve batısındaki iki ayrı kapıdan girilmektedir. Bunlardan doğudaki kapı daha yüksek ve sivri kemerlidir. Bunun arkasındaki beşik tonozlu küçük bir dehlizden avluya geçilmektedir. Bu giriş aynı zamanda cami minaresinin kaidesini meydana getirmektedir. Kısa gövdeli silindirik minare bu girişin üzerinde olup, düzgün kesme taştan yapılmıştır. Caminin batı kapısı sonradan yapılmıştır. Cami avlusunda sağ tarafta minareye ve hücrelerin üzerine çıkan on iki basamaklı bir merdiven bulunmaktadır. Avlunun kuzeyindeki hücrelerden yalnızca kuzeybatı köşesindeki hücre günümüze gelebilmiş, diğerleri yıkılmıştır.

00097842.jpg


Son cemaat yeri üç kemerli olup, bu kemerler ortadaki iki sütuna, yanlarda da gömme ayaklara dayanmaktadır. Son cemaat yerinin kuzeydoğu köşesinde içerisinde sanduka bulunan bir oda bulunmakta ve bu sandukanın kime ait olduğu bilinmemektedir. Ancak bu hücrenin altında Selçuklu üslubunda bir türbe olduğu ve bu türbenin üst kısmının yıkılarak geriye mumyalık kısmının kaldığı söylenmektedir. İ.Hakkı Konyalı buradaki kişinin Şeyh Osman Çelebi olduğunu belirtmiştir.

Caminin ibadet mekanı 14.00x6.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planda olup, oldukça sade görünümdedir. İrili ufaklı 14 pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap hafif sivri kemerli bir niş şeklinde olup sağ ve solunda birer konsol bulunmaktadır. Mihrabın sağındaki minber ahşaptan ve bir özellik taşımamaktadır.

Çalık Camisi

Kilis Aşırt Mahallesi’nde bulunan Çalık Camisi Hacı Ali Bin Çalık Mehmet Ağa (Çalık hacı Ali) tarafından 1683’de yaptırılmıştır. Bunu belirten beş beyitlik bir kitabe son cemaat yerinden ibadet mekanına açılan kapı üzerindedir.

Kitabe:

Habbezâ Hacı Ali ol sahibi-i hayr ü himem
Ki eyledi bu cami ile medreseye resmen tamam
Talübân-ı l’ime me’vasın itti beraberinde hem
İdeler dâim salat-ı penç-gâhı hass-u âm
Bu iki cây-ı ferahzânın beyân-ı sâlini
Diledim bir mısra-ı garrade idem intizâm
Medrese sâlin beyan ide hurûf-u sâdesi
Hâldâr-ı câmi’a tarih ola mâ-lâ-kelâm
İrdi hâtiften nidâ kim Şevkiyâ tarihidir
Medrese hayrâtıdır Hacı Ali’nin ber-devam
1095 (1683)


Caminin avlu batısındaki kapısı üzerinde 1911 yılında onarıldığını gösteren bir kitabesi bulunmaktadır.

00097934.jpg


Cami kıbleye paralel tek sahınlı olup, mihrap önü kubbelidir. Kuzeyinde üç kemerli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Caminin doğusuna1960 yılında üç kemerli bir son cemaat yeri ve büyük bir kubbe ile örtülü ibadet mekanı yapılmak sureti ile genişletilmiştir. Caminin kuzeyinde, avlunun üç tarafına sıralanmış hücrelerden meydana gelen bir de medresesi vardır. Büyük bir olasılıkla bu cami medresenin mescididir. Günümüze bu medreseden yalnızca doğudaki iki hücre, doğu duvarındaki niş gelebilmiştir. Avlunun doğusunda bulunan beş oda aynı şekilde batıda da hücrelerin devam ettiğini göstermektedir.

Caminin avlusuna doğu, kuzeybatı ve güneybatıdaki üç ayrı kapıdan girilmektedir. Cami altı sivri kemerli ahşap örtülü son cemaat yeri ve mihraba paralel olarak uzanan tek sahınlı iki bölümü ile dikdörtgen bir plan göstermektedir. Bunlardan doğudaki kubbeli mekan 1960 yılında yapılmıştır. Batıdaki mihrap önü kubbeli mekanı yapının günümüze gelebilen orijinal bölümüdür. Orijinal ibadet mekanı 13.20x6.40 m. ölçüsünde olup, mihrap önü kubbesinin doğu ve batısında kalan bölümler beşik tonozlarla örtülmüştür.

Caminin iki mihrabı bulunmaktadır. Bunlardan orijinal olanı giriş kapısının ekseninde yer almaktadır. Bu mihrap sivri kemerli, sade bir niş şeklinde olup, günümüzde dolap olarak kullanılmaktadır. Caminin ibadet mekanı doğuya doğru genişletilince bu mihrap iptal edilmiş ve yeni mihrap yapılmıştır. Eski mihrabın doğusundaki minber ise taht şeklinde olup sonradan buraya eklenmiştir. Minare ve güneybatıdaki portalin siyah ve sarı renkli taşları dışında başka bir süslemesi bulunmamaktadır.

Minare caminin sağında, güneybatı köşesinde, kare kaide üzerinde, çokgen gövdeli olarak kesme taştan yapılmıştır. Tek şerefeli minarenin gövdesi iki kuşakla bölümlere ayrılmış, şerefe altı da mukarnaslarla bezenmiştir.

Pirlioğlu Camisi

Kilis Arslan Mahallesi Nahaslı Çeşme Sokağı’nda bulunan Pirlioğlu Camisi’nin banisi ve yapım tarihi ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber yapı üslubundan XVII.yüzyılın ortalarında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Cami büyük bir avlunun güneybatı köşesinde bulunmakta olup, bu avluya doğu-batı ve güneydeki üç kapı ile girilmektedir. Avlunun kuzeyine kesme taştan dört hücre yerleştirilmiştir. Caminin sivri kemerli son cemaat yeri ile birlikte kareye yakın bir planı vardır. Son cemaat yeri üç gözlü olup, üzeri beşik tonozlarla örtülmüştür. İbadet mekanına son cemaat yerinden basık kemerli bir kapı ile girilmektedir. İbadet mekanı 11.70x6.90 m. ölçüsünde olup, kıbleye paralel iki sahınlıdır. İbadet mekanının üzeri çapraz tonozlarla örtülüdür. Düzgün kesme taştan yapılan cami içerisinde bezemeye rastlanmamaktadır.

Minare avlunun batısında, son cemaat yerinin kuzeybatı köşesine yakın bir yerdedir. Minare kareye yakın dikdörtgen planlı kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli, tek şerefeli muntazam kesme taştan yapılmıştır.

Hasan Atar Camisi

Kilis Deveciler Mahallesi’nde bulunan Hasan Atar Camisi, eski Hurufat Defterlerinden öğrenildiğine göre Atar Hasan tarafından 1802 yılında yaptırılmıştır.

Cami kıbleye paralel iki sahınlı, tonoz örtülü sade bir yapıdır. Çavuşzade Hacı Mehmet Ağa bu mescidi 1802 yılında onarmış ve bir de minber eklemiştir. Onarım kitabesinden öğrenildiğine göre cami, 1911 yılında yıkılmış, Hacı Hasan Muhammed isimli bir kişi tarafından yeniden yaptırılmıştır. Bu arada cami kuzeye doğru genişletilmiş ve bir de minare yapılmıştır.

Günümüzde içerisinde bulunduğu avlunun kuzeyinde 1958 yılında yenilenmiş iki hücre bulunmaktadır. Cami son cemaat yeri ile birlikte 15.50x15.20 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Son cemaat yerinden ibadet mekanına girilen kapının üzerine 1911 tarihli onarım kitabesi yerleştirilmiştir. İbadet mekanı içeriden 10.00x10.00 m. ölçüsünde olup, kubbeye paralel iki bölümden meydana gelmiştir. Mihrap önündeki sahın, arka sahından 1.50 m. daha geniştir. Mihrap sade bir nişten ibarettir. Minber dört sütuncuğun taşıdığı, üzeri kubbeli taht şeklindedir. İbadet mekanının üzeri içten tavan ile örtülüdür.

Caminin batı duvarında bulunan minare, dikdörtgen kaide üzerine muntazam kesme taştan yapılmıştır. Şerefe altında profilli silmeler görülmektedir. Yuvarlak gövdeli minare konik bir külahla örtülüdür.

Zeytinli Camisi

Kilis Yeni Mahalle’de bulunan Zeytinli Camisi’nin kitabesi günümüze gelemediğinden ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Yapı üslubundan caminin XIX.yüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır.

Cami, üç kemerli ve üç bölümlü son cemaat yeri ile iki sahınlı ibadet mekanından meydana gelmiştir. Son cemaat yerinden basık kemerli bir kapı ile 10.00x5.70 m. ölçüsündeki ibadet mekanına girilmektedir. İbadet mekanı ortadaki kısa bir sütuna ve yanlardaki gömme ayaklara oturan iki kemerle iki sahna ayrılmıştır. İbadet mekanı beş pencere ile aydınlatılmıştır. Kesme taştan yapılan caminin dış duvarlarında sade bir mihrap nişi, onun sağ ve sol duvarlarında dışarıya doğru çıkıntılı birer konsol bulunmaktadır. Mihrap da dışarıya doğru çıkıntılıdır. Caminin minberi bulunmamaktadır. Ayrıca içerisinde herhangi bir bezeme elemanına rastlanmamaktadır.

Caminin orijinal minaresi yoktur. Bugünkü minare 1975 yılında yapılmıştır.

Helvacıoğlu Camisi

Kilis Helvacıoğlu Mahallesi, Helvacıoğlu Çıkmazı ile Güllübahçe Sokağı’nda bulunmaktadır. Helvacıoğlu isimli bir kişi tarafından yapılmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır. Caminin bugünkü yapısı 1903 yılına aittir.

Cami geniş bir avlunun güneyinde, dikdörtgen planlı bir yapı olup, tek sahınlıdır. Önünde son cemaat yeri yoktur. İbadet mekanı üç çapraz tonoz ile örtülüdür. Bu tonozlar kuzey, güney köşelerindeki gömme ayaklar tarafından taşınmaktadır. İbadet mekanı basık kemerli on pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrabı son derece basit olup, minberi bulunmamaktadır. Caminin yapımında kesme taş kullanılmıştır.

Alacacı Camisi

Kilis İnaplıkütah Mahallesi’nde bulunan bu camiyi kitabesinden öğrenildiğine göre, Hacı Yusuf Ramazanoğlu Emir Nasreddin 1460 yılında yaptırmıştır. Cami Kilis Zabıtı Murtaza Ağa tarafından 1659 yılında onarılmıştır. Caminin ibadet mekanının kuzeydoğu duvarındaki sülüs yazılı kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, bu mübarek mekan, irade-i seniyenin izniyle, Allah’ın lütfuna muhtaç Hacı Ramazanoğlu Nasruddin Muhammed tarafından 865 (1460) yılında yaptırıldı”.

00098519-1.jpg


Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1937 yılında kadro harici bırakılan cami, 1962 yılında yıkılmış yerine bugünkü betondan iki katlı cami yapılmıştır. Bugünkü cami dikdörtgen planlı olup, üzeri kırma bir çatı ile örtülüdür. Caminin alt katında dükkanlar bulunmaktadır. Mihrabı dışa taşkındır. Yuvarlak kemerli pencerelerle içerisi aydınlatılmıştır. Camiye bitişik olan minaresi kare kaide üzerine, yivli gövdeli, tek şerefelidir.

Şeyh Camisi

Kilis Tırıhlı Mahallesi’nde bulunan bu caminin kayıtlarda ismi Şeyh İhlas Camisi, Hıdır Şeyh Camisi ve Şeyh Camisi olarak geçmektedir. Yapım kitabesinden Hacı Bulgaroğlu Hacı Baki Murat tarafından 1569 yılında yaptırıldığı öğrenilmiştir. Kitabesinin mealen anlamı şöyledir:

“Allah’ın ismiyle bu mübarek mekanı 977 (1569) yılında Hacı Bulgazroğlu Hacı Baki Murat yaptırdı”.

Cami son yıllarda yapılan onarımlarla özelliğini tümüyle yitirmiştir. Son cemaat yeri yıkılmış, ibadet mekanı genişletilerek betondan yeniden yapılmıştır. Bugünkü görünümü ile mimari yönden hiçbir özelliği bulunmamaktadır. yalnızca caminin kuzeybatı köşesindeki minaresi orijinaldir. Bu minare kare planlı kaide üzerinde, kısa ve silindirik gövdelidir. Tek şerefeli olup, şerefenin altı mukarnaslarla doldurulmuştur.

Cüneyne Camisi

Kilis Abdioymağı Mahallesi’nde, Odun Pazarı mevkii’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak Hurufat Defterlerindeki bir kayıttan bu caminin 1626 yılında var olduğu anlaşılmaktadır. Caminin bulunduğu yerde Kilis’in Araplar tarafından fethi sırasında şehit düşen sahabilere ait olan mezarlar bulunmaktadır. Bu bakımdan Arapça bahçe anlamına gelen Cüneyne Camisi’nin bulunduğu yere şehitlik anlamında Meşetlik de denilmektedir.

00098515.jpg


Evliya Çelebi bu caminin kubbeli olduğunu belirtmiştir. Cami 1865 ve 1959 yıllarında onarılmış ve orijinalliğinden tamamen uzaklaşmıştır. Bu bakımdan caminin orijinal planı ve mimarisi ile ilgili bilgi bulunmamaktadır.

Camiden günümüze kadar yalnızca orijinal olarak minaresi gelebilmiştir.

00098516.jpg


Minare kesme taştan yapılmış, onikigen kalın gövdesi kesme taş bir kaide üzerine oturmuştur. Şerefesinin altı mukarnaslıdır.

Bugünkü haliyle cami dikdörtgen planlı, ahşap çatılı tek katlı bir yapıdır. Yuvarlak kemerli basit bir giriş kapısı olup, yuvarlak tek sıra pencerelerle içerisi aydınlatılmıştır.

Bayraklı (Çirazoğlu Camisi) Camisi

Kilis Ketenciler Mahallesi, Çırazoğlu Sokağı ile Kıbrıs Parkı arasındadır. Caminin yapım kitabesinden Bayraklı oğlu Kasım tarafından 1598’de yaptırıldığı öğrenilmektedir. Harap bir halde olan bu cami 1937 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kadro dışı bırakılmıştır. Cami ile ilgili olarak Hurufat Defterlerinde herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu bakımdan caminin orijinal durumu ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Bugünkü cami 1956 yılında yeniden yapılmıştır.

Kesme taştan, dikdörtgen planlı, çatılı bir cami olup, yuvarlak kemerli pencerelerle cami içerisi aydınlatılmıştır. Mimari yönden bir önemi bulunmamaktadır.

Kesik Minare Camisi

Kilis Karaali Mahallesi’nde bulunan bu cami, kitabesinden öğrenildiğine göre Hacı Satılmış oğlu Hacı Osman isimli bir kişi tarafından 1620 yılında yaptırılmıştır. Başlangıçta mescit olarak yapılan bu caminin doğu tarafına minaresini Halil Paşa eklemiştir. Zamanla bu minarenin bir kısmı yıkılmış, bu yüzden de Kesik Minare ismi buraya yakıştırılmıştır.

Caminin orijinal yapısı ile Halil Paşa’nın yaptırmış olduğu minare ve çevresindeki medreseden günümüze hiçbir iz gelememiştir. Cami 1950 yılında yıkılarak genişletilmiş ve betonarme olarak yeniden yapılmıştır. Taş minaresi de 1958 yılında yapılmıştır.

Caminin son cemaat yerinde Arapça yapım kitabesi, ibadet mekanının kuzeydoğu köşesindeki kapı üzerinde eski minarenin yapım kitabesi, avlunun kuzey tarafındaki medrese hücrelerinin kalıntıları üzerinde bir başka kitabe bulunmaktadır. Bu kitabeler Ebcet hesabına göre 1957 tarihini ortaya koymaktadır. Caminin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır.

Şeyh Hilâl (Şeyh Ahmet) Camisi

Kilis Çaylak Mahallesi’nde bulunan cami, günümüze gelemeyen ancak, İbrahim hakkı Konyalı’nın değindiği kitabesine göre, Şeyh Hilal tarafından 1631 yılında yaptırılmıştır. Evliya Çelebi de buradan; “Cümleden mükellef ve binayı metin Hacı Hilal Mescididir” diyerek söz etmiştir.

00098517.jpg


Caminin ilk yapımı ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Zamanla harap olan bu cami, 1937 yılında Şerbetçi hacı Ahmet’e satılmış, daha sonra halkın yardımıyla ibadete açılmış ve bu yüzden de Şeyh Ahmet Camisi ismi ile anılmıştır. Cami 1985 yılında yeniden onarılmıştır. Bu onarımlar sırasında minaresi dışında eski yapısından hiçbir iz günümüze gelememiştir.

Caminin minaresini Musa kızı Fatma, 1643 yılında avlunun kuzeydoğu köşesine yaptırmıştır. Kare kaideli minare tek şerefeli olup, kalın gövdelidir. Kesme taştan yapılan minarenin şerefesinin altında üç sıra halinde mukarnaslar bulunmaktadır.

Cami bugünkü hali ile dikdörtgen planlı olup, ibadet mekanının üzerini her köşesinde birer pencere olan sekizgen kasnaklı yuvarlak bir kubbe örtmektedir. Caminin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.

Şeyh Süleyman (Şeyhler) Camisi

Kilis Şeyhler Mahallesi’nde Ulu Cami’nin batısında bulunan bu caminin yapım kitabesi günümüze gelememiştir. Abaza Hasan Paşa tarafından 1655 yılında onarılmıştır. Bunun dışında caminin bu onarım öncesi planı, mimarisi ve banisi hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır.

Cami 1937 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kadro dışında bırakılarak satılmış, daha sonra 1955, 1959 ve 1960 yıllarında onarılmıştır. Bugünkü Şeyh Süleyman Camisi kıbleye paralel iki sahınlı, dikdörtgen planlıdır. Önünde dört kemerli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Caminin avlusunun kuzeyindeki kalıntılardan avlunun çevresinin hücrelerle çevrildiği anlaşılmaktadır.

Caminin kuzeydoğusundaki minaresi, köşeleri pahlı kare kaide üzerinde sekigen gövdelidir. Kesme taştan yapılmış olup, tek şerefesinin altında üç sıra halinde mukarnas dizileri bulunmaktadır. Caminin avluya açılan doğu kapısı üzerine de Abaza Hasan paşa’nın onarım kitabesi yerleştirilmiştir. Ayrıca son cemaat yerindeki yığma ayak üzerinde de bu caminin Abaza Hasan paşa tarafından yenilendiğini belirten ikinci bir kitabe bulunmaktadır.

Şeyh Süveyden (Hacı Özbek) Camisi

Kilis Muhali Mahallesi’nde bulunan bu caminin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. İbrahim Hakkı Konyalı günümüze gelemeyen kitabesine dayanarak caminin, Kilis Zabıtı, Abaza Mehmet Ağa’nın katibi, Valide Sultan’ın Kethüdası Mustafa Efendi’nin adamlarından Yusuf Efendi tarafından 1677’de yenilendiğini belirtmiştir. Buna göre caminin XVII.yüzyıldan önce yapıldığı sanılmakla beraber, mimari yapısı ile ilgili hiçbir bilgi bulunmamaktadır.

Cami 1963-1966 yıllarında yeniden yapılmıştır. Orijinalliğinden bütünüyle uzaklaşan camiden minaresi dışında eski dönemine ait günümüze hiçbir iz gelmemiştir.

Caminin kuzeybatı köşesinde bulunan minarenin kaidesinde bulunan kitabeden Abdülaziz isimli bir kişi tarafından 1713 yılında yenilendiği öğrenilmektedir. Minare kaidesi 2.40x2.40 m. ölçüsünde, köşeleri pahlı olup, üzerinde oldukça kısa yuvarlak minare gövdesi oturtulmuştur. Kesme taştan yapılan minare tek şerefelidir.

Tabakhane Camisi

Kilis Tabakhane Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. Eski Hurufat Defterlerinde bu caminin Şeyh Gökçe tarafından 1746 yılında yapıldığına dair notlar bulunmaktadır.

Evliya Çelebi; Tabakhane Camisi kireç örtülüdür diye söz etmektedir. Sultan II.Abdülhamit albümlerindeki bir fotoğraftan da caminin avlulu ve avlunun kuzeyinde de medrese hücrelerinin bulunduğu, beş kemerli son cemaat yeri ile dikdörtgen planlı toprak örtülü bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Son cemaat yerinin mihrabiyesi üzerindeki kitabeden Hacı Haydar ile Veli isimli iki kişi tarafından 1694 yılında onarıldığı öğrenilmektedir. Bu duruma göre caminin XV.-XVI.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Bunun dışında caminin orijinal durumu ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır.

Cami 1932, 1956-1958 yıllarında onarılmıştır. Bunun ardından Abdüsselam isimli bir kişi tarafından da 1968’de yeniden onarılmıştır. Bu nedenle de cami orijinalliğini bütünüyle kaybetmiştir. Cami avlusunun kuzeydoğu köşesinde minaresi bulunmaktadır. Kesme taştan yapılmış olan minare 2.50x2.50 m. ölçüsünde, köşeleri pahlı bir kaide üzerinde onaltıgen gövdelidir. Tek şerefeli minarenin kitabesi bulunuyorsa da bu kitabe bozulmuş ve okunamayacak bir durumdadır.

Günümüzde cami dikdörtgen planlıdır. Önünde duvar uzantılarının arasında dört paye ve üzeri çapraz tonozlu beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. İbadet mekanı enine dikdörtgen planlı olup, dört paye ile iki sahna ayrılmıştır. Üzeri toprak dam ile örtülüdür.

Murtaza Ağa Camisi

Kilis Şeyh Abdullah Mahallesi’nde, Murtaza Ağa Caddesi üzerinde bulunan bu caminin kitabesi bulunmamaktadır. Kaynaklara göre Kilis Zabıtı (Voyvodası) Murtaza Ağa tarafından 1661 yılında yaptırılmıştır.

Caminin orijinal planı ve mimarisi ile ilgili hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Cami 1948-1949 yıllarında yeni baştan yapılırcasına onarılmış ve özelliğini yitirmiştir. Kuzeydoğu köşesinde 2.20x2.20 m. ölçüsünde kare kaideli kesme taştan, silindirik gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.

Türkler Camisi

Kilis Bölük Mahallesi’nde, Küçük Çarşı Sokağı’nda bulunan bu caminin yapımı ile ilgili kesin bilgi bulunmamaktadır. yalnızca Molla Halil ve Emine Hatun isimli kişilerin 1705 yılında buraya bir eyvan yaptırdığını belirten bir kitabe bulunmaktadır. Ayrıca Osmanlı arşivlerindeki bir vesikada “Kilis’te Kürt Hüseyin Ağa’nın yaptırdığı medrese ve mescidi şerif” ismi geçmektedir. Bu belgeye ve Hurufat defterlerindeki kayıtlara göre caminin Kürt Hüseyin Ağa tarafından 1722 yılında yaptırıldığı yazılıdır. Bunun dışında bu caminin yapımı ile ilgili kesin bilgi bulunmamaktadır. kaynaklarda Kürtler Camisi olarak geçen caminin ismi Türkler Camisi olarak değiştirilmiştir.

Caminin güney ve batısında bazı hücre kalıntıları bulunmaktadır. Büyük olasılıkla bunlar Molla Halil ile Emine Hatun’un 1705 yılında yaptırdıkları eyvana aittir. Bu eyvanın yıkılmasından sonra buradaki kitabe caminin kuzey cephesine yerleştirilmiştir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü bu camiyi 1937 yılında kadro dışı bırakmıştır. 1954-1955 ve daha sonraki yıllarda yeniden yapılmış ve orijinalliğinden tamamen uzaklaşmıştır. Eski camiden günümüze yalnızca kuzeybatısındaki kesme taştan minaresi gelebilmiştir. Bu minare 2.50x2.50 m. ölçüsünde pahlı, kare kaide üzerinde kısa ve çokgen gövdelidir. Tek şerefeli olup, şerefe altı mukarnaslıdır. Minarenin petek ve külahı taştan olup, petek kısmı gövdeye göre daha incedir.

Kör İmam Camisi

Kilis’in güneyinde, Odun pazarı Caddesi’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından, kaynaklarda da belge ve bilgiye rastlanmadığından banisi ve yapım tarihi bilinmemektedir.

00098518.jpg


Cami mihraba paralel iki sahından meydana gelmiştir. İki yığma ayak ve bunları birbirine bağlayan sivri kemerler caminin üst örtüsünü taşımaktadır. Bugünkü durumuyla orijinalliğini bütünüyle yitirmiştir.

Kilis Mevlevihanesi

Kilis Tekke Mahallesi’nde, Hükümet Konağı’nın doğusunda bulunan Mevlevihane giriş kapısı üzerindeki kitabesinin son satırı Ebcet hesabına göre Mevlevihane’nin1894 yılında yapıldığını göstermektedir. İbrahim Hakkı Konyalı ise, kitabe tarihinin 1525 olduğunu belirtmektedir. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Zikir ocağı, aşıklar evi, fazilet kaynağı, sâlikler konağı, âşıkların etrafında döndükleri Kâbe gibi âbıtlarin karargâhı ve dergâhı olan bu eseri, gelenlerin sığınağı olarak, yiğit, kâmil vasıflara sahip Subuhi Dede, zamanın padişahı ve müminlerin emiri II.Abdülhamid el-Murtaza’nın yardımlarıyla, malını ve bütün himmetlerini sarf ederek burayı oturulacak bir hale getirdi. Sabredip Rabbine güvenerek iş görenlerin mükâfatı ne güzeldir.Ayetini okuduk. Tarihi düşüren Râmiz dedi ki: Buraya güven içinde esenlikle giriniz”.

Evliya Çelebi de bu Mevlevihane’den söz ederek bu konuda bazı bilgiler vermektedir: “Cümleden mükellef binâ-ı cedid Canboladiye kethüda yeri Ali Ağa’nın hayratıdır. Dört tarafı gül, gülistan ile müzeyyen ve havuz ve şadırvan sebilleri ile piraste bir Mevlevihane’dir.” Evliya Çelebi’nin burada asitane olarak söz etmesi dikkate alındığında Mevlevihane’nin şeyh ve derviş yetiştiren büyük bir dergah olduğu da anlaşılmaktadır.

mev.jpg


Mevlevihane arşiv belgelerinden öğrenildiğine göre suyunu Abdullah isimli bir kişi 1639’da getirmiştir. Ayrıca İbrahim Hakkı Konyalı’nın sözünü ettiği ancak, günümüze gelemeyen kubbedeki bir kitabede de 1890 yılında onarıldığı anlaşılmaktadır.

Mevlevihane’nin yapım kitabesi bulunmamaktadır. Günümüze gelebilenler ise onarım kitabeleridir. Canbolat Paşa’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde bulunan arşivindeki 1553 tarihli vakfiyesinde sözünü ettiği ve cami ismi verilen tekkenin bu Mevlevihane olduğu sanılmaktadır. Kilis Tapu ve tahrir Defterlerindeki 1584 tarihli bir notta da Canbolat paşa’nın Kilis’te bir tekke yaptırdığı belirtilmiştir. Büyük olasılıkla bu tekke Mevlevihane’dir. Canbolat paşa’nın Kilis Sancak Beyliği’ne 1535 yılında atandığı göz önüne alınırsa Mevlevihane’nin de bundan sonra, 1535-1553 yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Mevlevihane’den günümüze yalnızca semahanesi gelebilmiştir. Mevlevihane’nin semahane çevresindeki diğer yapıları günümüze ulaşamamıştır. Semahane muntazam kesme taş, beyaz ve sarımtırak taştan yapılmıştır. Bu nedenle de buraya halk arasında “Ak Tekke” ismi verilmiştir.

Semahane kare planlıdır. Batı cephesinde biri kapı olmak üzere, altta dikdörtgen çerçeveli dört, üstte de yuvarlak kemerli dört alçı pencere bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerine de alçı şebekeli yuvarlak bir pencere yerleştirilmiştir. Alt sıra pencereler ile giriş kapısı siyah ve beyaz taşların alternatif olarak kullanılması ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Alt sıra pencerelerin üzerlerine sağır kemerlerden oluşmuş birer alınlık yerleştirilmiştir. Bu pencere sistemi güney cephede de aynen uygulanmıştır. Bu pencereler altta ve üstte ikişer tane olmak üzere dört adettir. Semahanenin doğu cephesinde batı ve güneyde olduğu gibi nişler bulunmamaktadır. Burada da altı pencere vardır.

Semahane batı, güney ve doğu cephelerindeki 21 pencereden ışık almakta olup, içerisi oldukça aydınlıktır. Ana mekanı örten kubbe L şeklindeki paye üzerine oturtulmuştur. Birbirlerine sivri kemerlerle bağlanan bu payelerin üzerlerinde mukarnaslı tablalar bulunmaktadır. Kubbeye geçiş üçgenlerle sağlanmıştır. Kubbe onikigen yüksek bir kasnak üzerindedir. Mukarnas bezemeli bir friz buradaki pencereleri çepeçevre kuşatmıştır. Bu kasnağın her cephesine yuvarlak kemerli birer pencere yerleştirilmiştir. Semahanenin dört köşesine ayrıca dört küçük kubbe yerleştirilmiştir. Bu kubbeler iki taraftan kemerlerin yardımı ile ana kubbeyi taşıyan ayaklara bağlanmıştır. Semahanenin kuzey tarafına ahşap mutrıp yerleştirilmiştir. Bu mutrıba kuzeybatı köşedeki bir kapıdan çıkılmaktadır.

Semahanede çok fazla olmamakla beraber bezemeye yer verilmiştir. Özellikle batı ve güney cephede siyah ve sarı renkli taşlar alternatifli olarak kullanılmış ve cephelerdeki nişlerin üzeri de mukarnaslarla doldurulmuştur. İç mekandaki bezeme kubbe ve mihrapta görülmektedir. İbrahim hakkı Konyalı’nın sözünü ettiği kubbe ve kasnaktaki yazılardan hiç birisi günümüze gelememiştir. Büyük olasılıkla bu yazılar Mevlevihane’nin 1971 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan onarımı sırasında ortadan kaldırılmıştır. Günümüzde bezeme olarak kubbede kasnağı çepeçevre dolanan mukarnaslı bir friz bulunmaktadır.

Mihrap sivri kemerli olup, üzeri koyu mavi, açık yeşil, sarı ve koyu yeşil renkte boyanmış, üzeri de mukarnaslarla doldurulmuştur. Mukarnasların bitiminde palmet, dal ve yaprak motiflerinden oluşan bitkisel bir friz bulunmaktadır. Bu bezeme XVIII.yüzyılın başlarına ait barok ve rokoko intibaını vermektedir.

Şurahbil Zaviyesi

Kilis Demirciler Mahallesi’nde, Karataş Tepesi’nde bulunan bu zaviyenin yapım kitabesi bulunmamaktadır. Günümüze gelebilen kitabelerin hepsi onarım kitabesidir. Zaviyenin ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Zaviyenin haziresindeki Şurahbil bin Hasene gerçekten burada gömülü ise, bu zaviyenin de Türklerin Anadolu’ya yerleştiklerini ortaya çıkarmaktadır. Osmanlı arşivlerindeki 1617 tarihli bir belgede bu zaviyenin ismi geçmektedir. Evliya Çelebi de bu dergâhtan söz etmektedir. Bu da zaviyenin XVII.yüzyılın ilk yıllarında bulunduğunu göstermektedir. Daha önceki dönemi ile ilgili kesin bilgi bulunmamaktadır. Dergâhın banisi ve mimarı hakkında da bir bilgi bulunmamaktadır.

00098559.jpg


Zaviyenin Şurahbil’e ait olduğu söylenen mezarın yanındaki mescit zamanla doğuya doğru genişletilmiş, avlusunun çevresine diğer yapılar da yerleştirilerek dergah ortaya çıkarılmıştır. Zaviye avlusu ile birlikte 27.85x24.10 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Avlunun üç tarafında üç eyvan, güneydoğu köşesinde mescit, güneydeki eyvanın batısında türbe, doğusunda da mutfak ve kiler, kuzeyinde de derviş hücreleri bulunuyordu. Zaviyenin doğusundaki eyvan mutfak, kiler ile kuzeydeki hücrelerin, eyvanın avluya bakan cepheleri muntazam kesme taştan yapılmıştır. Dış cephelerde moloz taşa yer verilmiştir. Mescit ile batısındaki eyvan ve türbe yine düzgün kesme taştan yapılmıştır. Buradaki bir kitabeden 1902 ve 1913 yıllarında bu bölümlerin onarıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre zaviyenin en eski bölümleri avlunun kuzey ve doğu kanadıdır.

00098560.jpg


Zaviyenin dikdörtgen planlı avlusunun girişi batı yönündedir. Bu avlunun güneydoğu köşesinde 14.40x4.15 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı mescit bulunmaktadır. Tek sahınlı bu mescidin giriş kapısı üzerinde Kilis Ağası, Hüseyin Ağa’nın 1913 yılında yaptığı onarımı gösteren bir kitabe bulunmaktadır. Mihrabın kuzeyindeki bir kapıdan da sağ tarafta Şurahbil’e ait olduğu sanılan türbe bulunmaktadır. Mihrabın önünde kare mekanlı bir mekan meydana getirilmiş ve üzeri küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe beşik tonozların ve sivri kemerlerin yardımıyla yan duvarlar üzerine oturtulmuştur. Kubbe kasnağı içten yuvarlak, dıştan da sekizgendir. Bunun dışında kalan bölümler ise beşik tonozlarla örtülmüştür. Mihrap mescidin güney duvarının kenarındadır ve dışa doğru çıkıntı yapmıştır. Mihrabın bir özelliği bulunmamaktadır. Buradaki bir kitabeye göre de bu bölüm 1902 yılında onarılmıştır.

Türbeye batıdan girilmektedir. Üzeri çapraz tonozlarla örtülmüştür. Bir büyük, bir de küçük pencere ile içerisi aydınlatılmıştır. İç kısmında bezeme elemanına rastlanmamaktadır. Türbenin batısında 1960 yıllarında yapılan minare bulunmaktadır.

Mescidin kuzeyindeki sivri kemerle avluya açılan eyvanın kuzeyinde kiler ve mutfak yer almıştır. Zaviyenin helaları avlunun kuzeydoğusuna yerleştirilmiştir.

Şeyh Efendi Tekkesi

Kilis Bölük Mahallesi, Kurtağa Caddesi’nde bulunan bu tekkenin banisi Şeyh Abdullah Sermest Efendi’dir. Bu derg3ahı 1858-1859 yıllarında yaptırmıştır. Ölümüne kadar da burasının şeyhliğini üstlenmiştir. Sermest Efendi 1819 yılında Kilis’te dünyaya gelen Hacı Mehmet Efendi’nin oğludur. Nakşibendi tarikatı’na bağlı olup, bu dergaha Baytazzade hanını, bu hanın etrafındaki 18 dükkanı, bir kahvehaneyi ve bir de fırını vakfetmiştir.

Dergah geniş bir bahçenin doğusunda bulunmakta olup, ayrıca altı derviş hücresi, bir zikir evi (mescit), şeyhin selamlığı ve bahçenin güneybatı köşesinde de türbesi bulunmaktadır. Dergahın yapımında kesme taş ve moloz taş kullanılmıştır. Bugünkü Kurtağa Caddesi’ne açılan basık kemerli bir kapıdan girilen tekkenin sivri kemerli kapısı üzerinde yapım kitabesi bulunmaktadır.

Bu kitabede;

Habbezâ dergâh-ı feyz câh-i ali dil-pesend
Asıtani sâye bahş-i tâk-ı gerdun-ı bülend
İntisab-ı hâk-ı bâb-ı devlet-i bi-irtiyâb
Salikâni kurb-i vasl-ı Hak’tan eyler behre-mend
Himmet-i pirânla yazdım Zihniyâ tarihini
Nevbinâ a’lâdır vâlâ-yı şâh-ı Nakşibend
Tarihuhu 1275
(1858) yazılıdır.

Derviş hücreleri üzerindeki selamlığa avludaki dehlizin karşısına gelen yerdeki merdivenlerden çıkılmaktadır. Bu dehlizin güneyinde derviş hücreleri bulunmaktadır. Bu hücrelerin basık kemerli kapıları, basık kemerli birer pencereleri bulunmakta olup, avluya açılmaktadırlar. Avlunun güneydoğu köşesinde bulunan mescidin küçük bir son cemaat yeri vardır. Basık kemerli bir kapıdan caminin ibadet mekanına girilmektedir. Bu kapı üzerinde de bir kitabe vardır.

Bu kitabede;

Ya Hazreti müceddid-i elf-i sâni
Hakka ki kıldı himmet-i pir-i keramet ârâ
Bu dergâh-i reşâdet a’lâdan oldu a’lâ
Hak-ı dûrri dem-a-dem takbil gâh-ı âlam
Huld-ı berinden akdem ehl-i sulûke me’vâ
İlham ile yazıldı zihni bu tamam tarih
Bab-ı Hüdâyı zîba dergâh-ı feyz-i ‘ulyâ
Tarihu 1276 (1859)
yazılıdır.

Mescit 7.00x6.20 m. ölçüsünde olup, iki sivri kemerle iki sahna ayrılmıştır. İçerisi ikisi batı, ikisi de güney cephede olan basık kemerli dört pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap son derece basit bir niş şeklindedir.

Tekkenin banisi Şeyh Abdullah Sermest Efendi ölünce tekkenin avlusuna yapılan türbeye gömülmüştür. Bu türbe dikdörtgen planlı, 12.10x6.80 m. ölçüsünde düzgün kesme taştandır. İki ayrı mekandan meydana gelen türbenin batıdaki bölümü kubbe ile, doğudaki bölümü de çapraz tonozla örtülmüştür. Kuzey cephedeki kapıdan girilen türbede Şeyh Abdullah Sermest Efendi’nin ailesine ait yedi sanduka bulunmaktadır. Kubbeli mekanda da Şeyh Abdullah Sermest Efendi’nin büyük sandukasının yanında dört sanduka daha bulunmaktadır.

Bu türbe 1987 ve 1990 yıllarında iki kez onarılmış, son onarımında içerisi çinilerle kaplanmıştır.

Kilis’te arşiv belgelerinden öğrenildiğine göre, günümüze gelemeyen zaviyeler ve tekkeler bulunmaktadır. Bunlar; Parsa Hatun Zaviyesi, Şemun Nebi Zaviyesi, Revhaniye Zaviyesi, Şeyh İyd Zaviyesi, Bekir Dede Zaviyesi, Hz.Talha Zaviyesi, Şeyh Ahmet Zaviyesi, Şeyh Kırbaç Zaviyesi ve Şeyh Yusuf Zaviyesi’dir. Ayrıca Şeyh Muhammed Arabi tekkesi, Şeyh Muhammed Simati Tekkesi, Şeyh Muhammed Ensari Tekkesi de günümüze gelememiştir.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,500
NeverLand
Vehhâb Efendi Kervansarayı

Kilis Çaylak Mahallesi’nde, Hasan Bey hamamı’nın batısında bulunan Vehhâb Efendi Kervansarayı’ndan pek az kalıntı günümüze gelebilmiştir.

Kervansarayın ne zaman yaptırıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Kitabesi de günümüze gelememiştir. Ancak, kervansarayın Mahmut Efendizade Vehhâb Efendi tarafından 1873’te yaptırıldığı söylenmektedir. Bununla beraber bu kişiye ait olup olmadığı konusunda da somut bir kaynak bulunmamaktadır.

00098768.jpg


Kervansarayın büyük bir bölümü yok olmuş ve günümüze yalnızca deve ahırı denilen kısmı gelebilmiştir. Bu bölüm kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kuzeybatısındaki basık kemerli bir kapıdan içeriye girilmektedir. Deve ahırı bölümünün ortasında yığma taştan ayaklar bulunmaktadır. Ayrıca duvar kalıntıları üzerinde de duvarlara gömülü taş ayaklar vardır. Ahırın ortasındaki ayaklar ile duvardaki gömme ayaklar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Bunların taşıdığı üst örtünün ne şekilde olduğu bilinmemektedir. Büyük olasılıkla içten tonozlu, dıştan da toprak bir damla örtülü olduğu sanılmaktadır.

00098769.jpg


Kervansarayın içerisi bu kemerlerle birbirine paralel bölümlere ayrılmıştır. Kemer ayaklarında ve onların birbirine bağlandığı duvarlarda, kemerlerde kesme taşa geniş yer verilmiştir. Bunun dışında kalan bölümler moloz taşla doldurulmuştur.

Moloz ve kesme taştan yapılmış olan kervansarayın girişinden sonra, dikdörtgen bir avlusunun olduğu, diğer bölümlerin de bunların çevresinde sıralandığı sanılmaktadır. Günümüze ulaşabilen ahırın batı duvarında iki, avluya bakan bölümünde de üç pencere bulunmaktadır. Bunun dışında kervansaray ile ilgili başka bir bilgi ve kalıntı bulunmamaktadır.

Ki-li-zi, Chrrhus, Ciliza, (Kilis)

İlk kez bir Asur tabletinde, Ki-li-zi adında bir yerden söz edilmesinden ötürü, Kilis’ in Asurlular döneminde bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır.

Kilis antik kentinin bugünkü yerinden 12 km batıda Suriye sınırları içerisindeki Ürya Nebi denilen yerde olduğu ve Chrrhus ismi verildiği sanılmaktadır. Bu kenti Büyük İskender’in kurduğu konusunda bazı iddialar bulunmaktadır. Buna göre, Kilis İskenderun Körfezi’nden Fırat Nehri’ne kadar uzanan Christik eyaletinin merkezi idi. Bizans’ın doğu sınırını gösteren bazı haritalarda ve bugünkü Kilis’in bulunduğu yere Ciliza deniliyordu. Ayrıca Roma metinlerinde de buradan Ciliza siv ürmanijijant olarak söz edilmektedir.

00479556.jpg


M.Ö. 1700 yıllarında Kilis, Hitit Devletinin önemli kentlerinden biriydi. Kilis’ in kuzeybatısında Gaziantep’teki Yesemek, Hititlerin Heykel atölyesinin bulunduğu önemli bir merkez idi. Kilis yöresi M.Ö. 700 ile 550 yılları arasında Asur, Medlerin ve Perslerin egemenliğinde kalmıştır.

Büyük İskender’ in Pers Devletini yıkmasından sonra, Makedonyalıların hakimiyeti altına girmiştir. M.Ö. 323 yılında İskender’in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu İskender’in üç generali arasında paylaşılmıştır. Kilis ve çevresi Seleukosların egemenliğine girmiş ve bu durum 227 yıl sürmüştür. Bunun ardından da Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Kilis, M.S. 636 yılına kadar Bizans İmparatorluğu’nun bir kenti olmuştur.

Kilis ve ilçelerinde, SİT alanı içerisinde 18 höyük bulunmaktadır.

Kilis İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre, 18 höyük içerisinde sadece Oylum Höyük'te kazı yapılıyor. 18 höyüğün 6 tanesi Elbeyli ilçesinde bulunuyor.

Kilis İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün tespitlerine göre, Kilis merkez Oylum köyünde Oylum Höyük, Elbeyli ilçesi Güvendik köyünde Çatal Höyük, Elbeyli ilçesi Geçerli köyünde Kulsurun Höyük, Kilis merkez Öncüpınar karayolu üzerindeki Leylit mevkiinde Leylit Höyük, Kilis merkez Yavuzlu beldesinde Yavuzlu Höyük, Kilis merkez Acar köyünde Acar Höyük, Musabeyli ilçesi Belentepe köyünde Belentepe Höyük, Polateli ilçesi Polatbey köyünde Polatbey Höyük, Kilis merkez Karamelik köyünde Karamelik Höyük, Musabeyli ilçesi Murat Höyük köyünde Murat Höyük, Elbeyli ilçesi Taşlıbakar köyünde Taşlıbakar Höyük, Kilis merkez Çörten köyünde Sinnap Çörten Höyük, Kilis merkez Demirciler Mahallesi İçeri Bahçe Akpınar mevkiinde Akpınar Höyük, Kilis merkez İnanlı köyünde İnanlı Höyük, Elbeyli ilçesinde Çamurlu Höyük, Elbeyli ilçesi Taşlıbakar köyünde Tileyli Höyük, Elbeyli ilçesi Yağızlı köyünde Kızıl Höyük, Kilis merkezde Kumludere Höyük adı alında tescilli 18 höyük yer alıyor.

Kent merkezinin 5 km kadar güneydoğusundaki Oylum Höyük'te sürdürülen arkeolojik kazı çalışması sonuçlarına göre, yörenin tarihi Geç Kalkolitik Çağa (M.Ö: 3500-3000) kadar dayanmaktadır.

1988 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Özgen öncülüğünde kazı çalışmalarına, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük höyüğü olarak bilinen Oylum Höyük’te çeşitli dönemlerde ABD, Almanya, İngiltere, Japonya ve Hollanda’nın yanı sıra Türkiye’den de çok sayıda arkeolog katılmıştır.

Oylum Höyük

00479557.jpg


Kilis-Gaziantep karayolu üzerinde, aynı adı taşıyan köyde yer alan Oylum Höyük, boyutları itibarıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük höyüklerinden biridir. Biri 22 metre, diğeri 37 metre yüksekliğinde ve bir boyunla birbirine bağlanan iki yükseltiden oluşan höyük, 460 metre uzunluğunda ve 370 metre genişliğindedir. Ovadaki alçak bir yükselti üzerine kurulan Oylum Höyük, yüksek Anadolu platosunun bittiği ve Suriye’ye doğru uzanan düzlüklerin başladığı verimli topraklar üzerinde bulunmaktadır. Höyüğün batı etekleri boyunca akan ve Kilis Ovası’ndan doğan Akpınar Deresi binlerce yıl boyunca buradaki yerleşmelerin yaşam kaynağı olmuştur.

Höyük, Kilis Ovası’na hakim durumdadır. Kilis’in bulunduğu bölge Mezopotamya’dan Filistin’e uzanan “Bereketli Hilal’in” kuzeybatı ucunda yer almaktadır. Höyüğün doğu-batı ve kuzey-güney yönlerinde uzanan eski ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu, merkezi oldukça önemli bir arkeolojik merkez kılmaktadır.

Oylum Höyük, çevresindeki uydu yerleşme niteliğindeki birçok höyükle birlikte, başta Tunç Çağları (M.Ö:3000-1200/1000) olmak üzere çeşitli dönemler boyunca bölgesel bir merkez durumundadır. Gerek yüzey araştırmaları, gerekse gerçekleştirilen kazılar, höyüğün en azından Geç Kalkolitik Dönem’den (M.Ö:3500-3000) itibaren kesintisiz olarak yoğun iskân gördüğünü ortaya koymaktadır.

00479560.jpg


Anadolu, Suriye, Mezopotamya arasında yer alan oldukça büyük bir höyüktür. Stratejik bir konumda bulunan höyük, hemen her dönemde iskan görmüştür. Bu nedenle arkeolojik açıdan büyük bir önem teşkil etmektedir. Söz konusu üç kültürün kesiştiği bir merkez olarak yalnız Anadolu arkeolojisi için değil aynı zamanda Önasya arkeolojisi içinde büyük bir önem taşımaktadır. Orta Tunç Çağında önemli bir siyasi güç olan Hititler, güney seferlerinde Oylum Höyük’ü kullanmış olmalılar. Höyük’te bu nedenle Hitit’lere ait arkeolojik bulgular ele geçmiştir.

Bakırtaş (Kalkolitik) Çağı’ndan Hellenistik Dönem’e kadar kesim iskan gösteren Oylum Höyük’te yapılan kazılar sonunda bölgenin tarihinin yanı sıra Önasya’nın da tarihi aydınlanmaktadır. Oylum Höyük’teki kazı çalışmaları 1989 yılından beri devam etmekte olup, bu çalışmalara Prof. Dr. Engin ÖZGEN başkanlığında Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ile Bilkent Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencileri katılmaktadır.

00479562.jpg


Oylum Höyük'te 1989 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Engin Özgen'in başkanlığında başlayan kazı çalışmaları, Cumhuriyet Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Atilla Engin, Yrd. Doç. Dr. Erdal Eser, Yrd. Doç. Dr. Meryem Acara Eser'in danışmanlığında her yıl kesintisiz olarak sürmektedir. Kazı sonucu ele geçen buluntular Kilis'te müze olmadığı için Gaziantep Müzesi'nde sergilenmektedir.

Oylum Höyük Kazı Ekibi Başkan Yardımcısı Dr. Atilla Engin, 1988 yılından buyana sürdürülen kazı çalışmalarında çok önemli bulgulara rastlandığını belirterek, 2001 yılında kaçak kazı yapan defineciler tarafından ilk bölümü çıkarılan mozaik o dönemde koruma altına alınmış, Kilis Belediyesi’nin desteği ile yeniden yapılan kazılarda mozaik ortaya çıkarılmıştır. Mozaik tabanının olduğu yerin milattan önce 5. yüzyılda dini törenlerin yapıldığı salon olarak kullanıldığını ifade eden Engin, Hıristiyanlık öncesi Roma döneminde dini törenlerin yapıldığı bu tür büyük salonlar ’Bazilika’ olarak bilindiğini, höyükte bulunan Bazilika’nın kazı çalışmaları sonrasında açık hava müzesine dönüştürüleceğini vurgulamıştır.

Oylum Höyük'ün yaklaşık 200 metre batısında bulunan bu kalıntı VI. Yüzyıl'a tarihlenen Erken Hıristiyanlık Dönemi'ne ait bir bazilikadır.

Uzun dikdörtgen planlı olduğu anlaşılan bu yapıda yöresel taş (siyah renkli bazalt taş ile kireç taşı) kullanılmıştır. Batı yönünden girişi olan bazilikanın iç mekanı iki sıra sütunla üç nefe ayrılmıştır.

00479563.jpg


Kazı sonucunda iki tane yazıt, çok miktarda Roma ve Ortaçağ dönemlerine ait sikke ve sütun kaidelerine ait kalıntılar bulunmasına karşın, bu sütunlara ait sütun başlıkları bulunamamıştır.

Kırmızı, kahverengi, beyaz, gri, kavuniçi, siyah renkli taşlarla bitki (yaprak), malta haçı ve çeşitli geometrik (kesişen daire, baklava dilimi, kare ve zikzak) desenlerle kompoze edilen bu döşeme mozaiği, Erken Bizans Sanatı Dönemi'nin özelliklerini yansıtmakta olup, yaklaşık 800 metrekarelik bir alanı kaplar.

Canbolad Paşa Külliyesi

Kilis Tekke Mahallesi, Cumhuriyet Meydanı’nın güneyinde bulunan Canbolat Külliyesi’ni kitabesinden öğrenildiğine göre; 1552 tarihinde Canbolat Paşa yaptırmıştır. Ancak bu kitabenin yeri caminin yapımında boş bırakılmış, daha sonra buraya yazılmıştır. Caminin mimarının kimliği bilinmemektedir. Yapım tarihi Mimar Sinan’ın Hassa Mimarlar Teşkilatı’nın başında olduğu döneme rastlarsa da Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tezkiretü’l-Bünyan ve Tezkiretü’l-Enbiye gibi kitaplarda bu camiyi yaptırdığını belirten bir bilgiye rastlanmamıştır. Ancak caminin planı ve yapı şekli Mimar Sinan dönemi eserlerine benzemektedir.

00097807.jpg


Canbolat Paşa, Yavuz Sultan Selim’in Suriye ve çevresine yaptığı akınlarda babası Emir Kasım ile İstanbul’a getirilmiş, Babası idam edilmiş Canbolat da eğitimini sarayda yapmıştır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1535’te Kilis Sancak Beyliğine atanmıştır. Kıbrıs’ın fethine katılmış 1571’de Magosa önlerinde şehit olarak orada gömülmüştür. Canbolat Paşa Kilis’te bir çok eser yaptırmıştır.

Cami medrese hücreleri ile çevrili bir avlunun güneyinde bulunmaktadır. Önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri olup, kare planlı ibadet mekanı merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Caminin güneyindeki hazire kuzeybatıdaki minareye kadar devam etmektedir. Klasik dönem eserlerinin bir örneği olan bu caminin son cemaat yeri altı yuvarlak sütun tarafından taşınan beş kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerinin doğusunda hazireye açılan kapı, batısında da minare bulunmaktadır. Minarenin batısında Canbolat oğullarından Hacı Bekir Bey’e ait bir türbe vardır.

Son cemaat yerinden ibadet mekanına açılan portal alternatif olarak sıralanmış renkli taşlardan meydana gelmiştir. İki yanında birer gömme sütun, bu sütunların üzerinde de sivri at nalı şeklinde bir kemer bulunmaktadır. Bu kemerle kapı arasında kalan bölümler mukarnaslarla doldurulmuştur. Ayrıca portal nişinin her iki yanında birer mihrabiye vardır. İbadet mekanı içten 15.25x14.70 m. ölçüsünde, dıştan 21.90x18.20 m. ölçüsündedir. İbadet mekanının kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerine birer hücre yerleştirilmiştir. İbadet mekanı dört yöne gömme ayaklarla genişletilmiştir. Duvarlar 1.50 m. kalınlığında olup, sekiz gömme ayağın iç mekanın her cephesine ikişerli olarak yerleştirilmesiyle derin nişler ortaya çıkmış ve bunların içerisine de birer pencere yerleştirilmiştir. İbadet mekanı sekiz gömme ayağa dayanan 11.40 m. çapındaki büyük bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. İçten yuvarlak kasnaklı olan kubbe kasnağında basık kemerli on altı pencere bulunmaktadır. Altlı üstlü pencerelerle aydınlatma sağlanmıştır. Doğu ve batı cephelerinde üçer, kuzey ve güney cephelerinde ikişer tane olmak üzere toplam on pencere bulunmaktadır. Pencerelerin iç alınlıkları çini ile bezenmiştir. Mihrap ve minber renkli mermerden caminin duvarları ise kesme taştan yapılmıştır. Bu taşlar yöredeki Çilçime ve Mülük dağları ile Parsa ocaklarından getirilmiştir.

Canbolat Camisi bezemeleri yönünden de Kilis’in en önemli eserleri arasındadır. Renkli taş işçiliğinin yanı sıra sıva ve ahşap üzerine yapılmış renkli kalem işleri ile de dikkati çekmektedir. Bunlardan bazıları zaman zaman yenilenmiş olmasına rağmen orijinal örneklere de rastlanmaktadır.

Son cemaat yerinin doğusunda minaresi bulunmaktadır. Minare siyah-beyaz taşlardan yapılmış bir kaide üzerinde, yukarıya doğru genişleyen dört sıra halindeki mukarnaslar ve üzerinde de çokgen minare gövdesi bulunmaktadır. Minare üç tane bilezikle bölümlere ayrılmıştır. Tek şerefeli korkulukları geometrik şekillerdedir. Petek silindirik, külahı da taştan koni biçimindedir. Külahın eteğine bir sıra ince mukarnas frizi yerleştirilmiştir.

Caminin avlusunda bulunan şadırvanı 1950 yılında çekilen resimlerine dayanılarak tekne kısmının yuvarlak olduğu ve ortasında da bir fıskiyenin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu şadırvan 1960 yılında tamamen yıkılmış ve yerine caminin yapısı ile uyuşmayan yeni bir şadırvan yapılmıştır.

Medrese:
Canbolat Paşa Külliyesi’nin medresesinden günümüze kuzeydeki revağın üç kemeri, portal izleri ve batı tarafındaki üç hücresi gelebilmiştir. Medresenin diğer bölümleri yıkılmıştır. Günümüze gelebilen üç hücreden ikisine basık kemerli birisine de düz lentolu kapıdan girilmektedir. Bunların üzerleri beşik tonozlu ve düz damlıdır. Doğu duvarlarına birer pencere yerleştirilmiştir. Ayrıca içerisinde nişleri bulunmaktadır.

Bu medrese caminin bir bölümü olarak yapılmış olup, geniş bir avlunun doğu ve batısındaki hücreler ile kuzeydeki revaktan meydana geliyordu.

Türbe:

00097810.jpg


Canbolat Paşa Camisi’nin avlusunda kıble duvarının önünde bulunan türbe, cami ile aynı, sarımtırak taştan yapılmıştır. Duvar işçiliğinde yer yer siyah taş ta kullanılmıştır.

Türbe altıgen planlı olup, üzeri tuğladan yapılmış bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçiş mukarnaslarladır. Türbenin doğusunda basık kemerli kapısı ve altıgen gövdeli her cephesinde de birer pencere bulunmaktadır.

Türbe içerisinde üç ahşap sanduka vardır. Türbe kitabesi bulunmamaktadır. Canbolat Paşa 1571’de Kıbrıs’ta şehit düşmüş ve oraya gömülmüştür.

Kilis Mesire Yerleri

Kilis il merkezinde ovaya hakim tepe üzerinde bulunan Karataş, ismini siyah renkli taşların oluşturduğu tepeden almıştır. Karataş ağaçlık ve yeşillikle örtülü olup, akarsular bulunmaktadır. Çam ağaçlarıyla süslü olan bu tepeden Kilis Ovası bütün güzelliği ile gözler önüne serilmiştir.

park-1.jpg


Kilis Akpınar mesiresi çevre projesi uyarınca İl Valiliği tarafından düzenlemesi yapılan tepe Kilis’in önemli bir mesire yeridir. Akpınar'ın çevre onarımı, "Kilis Akpınar Mesiresi Çevre Düzenleme Projesi" ile Valilik tarafından yapımı programa alınmıştır. Projenin içinde büfe, tuvalet, oturma, dinlenme, oyun yerleri, otopark alanı, yemek yeme alanları, su başı oturma yerleri yer almaktadır.

Dört yanı zeytinlikler, bağ ve meyve bahçeleriyle çevrilmiş, çimenden halılarla kaplı bu mesire yeri bahar ve yaz aylarında Kilisliler'in akınına uğrar.



Dinlenme konaklama ve piknik yeri olarak düzenlenmiş olan Söğütlüdere Kilis halkının sıkça akın ettiği doğal güzelliklerden birisidir. 32 km2 alana sahip yerin 5656 m2’sinde gölet meydana getirilmiştir. Göletin içerisinde 390 m2’lik bir alan üzerinde bir restaurant hizmet vermektedir.

Göletin batısındaki 375 metrekarelik alana yapılmış olan çay bahçesinin ortasında su havuzu bulunmaktadır.
 
Üst