Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin güneybatı bölümünde yer alan Kilis’in doğu, batı ve kuzeyinde Gaziantep, güneyinde de Suriye bulunmaktadır. Hatay-Maraş oluğu ile Fırat ırmağı arasında uzanan Gaziantep Platosu’nun güneybatı kısmında, Türkiye-Suriye sınırında bulunan il toprakları Akdeniz ve Güneydoğu bölgeleri arasındaki geçiş kuşağı üzerindedir. Tilbaşar Ovası’nın doğusunda Suriye topraklarına doğru alçalan dalgalı düzlük bir arazide yer almaktadır. İlin en önemli yükseltisi Acar Dağı’nın Gülbahar Tepesi (1.021 m.)’dir. İlin kuzeyinde yer alan ve doğudan batıya doğru uzanan dağlar arasında kuru dereler ve birkaç küçük akarsu bulunmaktadır. Genellikle kıraç arazilerin yer aldığı bu dağların etekleri ve üst kısımlarında tarıma elverişli araziler bulunmaktadır. İlçe topraklarını Balıksuyu, Sunnep Çayı, Afrin Çayı ve Sabun Suyu sulamaktadır. Gaziantep’e 58 km uzaklıkta olan Kilis Suriye sınırına ise 10 km uzaklıktadır. Yüzölçümü 1.428 km2 olup, toplam nüfusu 130.198’dir.
Kilis ilinin iklimi genel karakterleri itibariyle Akdeniz iklimi içerisinde kalır. Bu özelliği ile Kilis, etrafındaki il ve ilçelerden farklı bir iklime sahiptir. Kilis´in batısından, Torosların arasından geçerken serinlesen Akdeniz rüzgarı Yaz aylarında çok sıcak olan şehir havasını serinletir. Kilis, bir yayla iklimine sahiptir de denebilir.
İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, ticaret ve küçük sanayie dayalıdır. Kilis’in tarım alanındaki pazarları Osmanlı dönemine kadar inmektedir. Osmanlı döneminde Halep’in meyve ve sebze ihtiyacı buradan karşılanıyordu. İlde yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler; arpa, buğday, mercimek, nohut, soğan, sarımsak, zerdali Antapfıstığı ve az miktarda pamuk ve mısırdır.
Ayrıca meyve sebze üretimi ileri düzeydedir. Özellikle bağcılık ve zeytincilik ön plandadır. Meraların bitkisel üretim alanlarına ayrılmasından ötürü, hayvancılık eski önemini yitirmiştir. Bununla birlikte, sığır besiciliği, Kilis keçisi ve koyun yetiştirilmektedir. Suriye’ye yakınlığından dolayı, Öncüpınar (Tibil) sınır kapısı nedeniyle Suriye ile ticari bağlantısı vardır. İlde bitkisel yağ, şarap üreten, dokumacılığın ağırlık kazandığı iş yerleri bulunmaktadır. İl topraklarında manganez ve fosfat maden yatakları vardır.
İlk kez bir Asur tabletinde, Ki-li-zi adında bir yerden söz edilmesinden ötürü, Kilis’ in Asurlular döneminde bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır. Kilis antik kentinin bugünkü yerinden 12 km batıda Suriye sınırları içerisindeki Ürya Nebi denilen yerde olduğu ve Chrrhus ismi verildiği sanılmaktadır. Bu kenti Büyük İskender’in kurduğu konusunda bazı iddialar bulunmaktadır. Buna göre, Kilis İskenderun Körfezi’nden Fırat Nehri’ne kadar uzanan Christik eyaletinin merkezi idi. Bizans’ın doğu sınırını gösteren bazı haritalarda ve bugünkü Kilis’in bulunduğu yere Ciliza deniliyordu. Ayrıca Roma metinlerinde de buradan Ciliza siv ürmanijijant olarak söz edilmektedir.
M.Ö. 1700 yıllarında Kilis, Hitit Devletinin önemli kentlerinden biriydi. Kilis’ in kuzeybatısında Gaziantep’teki Yesemek, Hititlerin Heykel atölyesinin bulunduğu önemli bir merkez idi. Kilis yöresi M.Ö. 700 ile 550 yılları arasında Asur, Medlerin ve Perslerin egemenliğinde kalmıştır.
Büyük İskender’ in Pers Devletini yıkmasından sonra, Makedonyalıların hakimiyeti altına girmiştir. M.Ö. 323 yılında İskender’in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu İskender’in üç generali arasında paylaşılmıştır. Kilis ve çevresi Seleukosların egemenliğine girmiş ve bu durum 227 yıl sürmüştür. Bunun ardından da Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Kilis, M.S. 636 yılına kadar Bizans İmparatorluğu’nun bir kenti olmuştur.
VIII.yüzyılda Kilis’e Harun Reşit, El-Mehdi döneminde Abbasilerin akınları başlamıştır. El-Mehdi zamanında Horasanlı Oğuz boyları Abbasilerin hizmetine girdikten sonra buraya Uç Beylikleri olarak yerleştirilmişlerdir. XI.yüzyılda Türk boylarının Atabek ismi altında burada küçük devletler kurmuşlardır. Bu devletlere aynı zamanda da Suriye Selçukluları ismi verilmiştir. Haçlıları 1151’de buradaki Atabek Nurettin Mahmut’dan Kiris, Azez, Telbaşar, Ayıntab, Telhalit, Ravanda, Dülük, Maraş ve Besni’yi zaptetmişlerdir. Ancak kısa bir süre sonra Türkmenler bu yerleri Haçlılardan geri almışlardır. Yaklaşık bir yüzyıl Kiris Atabeklerin yönetiminde kalmıştır. 1250’den sonra bu yöre Mısır-Türk Kölemen Devleti’nin egemenliğine, XII.yüzyılda da Ravanda Eyyübi Devleti’nin egemenliği altına girmiştir. 1393’te Timur bütün Kuzey Irak’ı, Bağdat’ı ve bugünkü Kilis’i de ele geçirmiştir.
Yavuz Sultan Selim 23 Ağustos 1516’da Mercidabık Savaşı’ndan sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. Halep eyaletine bağlı bir sancak konumuna getirilen Kilis, 400 yıl sürecek Osmanlı egemenliği altında kalmıştır. Bu dönemde Kilis köy olmaktan çıkmış hızla genişlemiş ve yeni eserlerle bezenmiştir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde; “Kilis Halep’ in batısındadır, bir kalesi vardır. Kilis ve Azez sancak olup, Valide Sultanın hasıdır. Şehrin dört tarafı kale şeklinde yüksek duvarlarla çevrili, bu duvarlar kerpiçten yapılmıştır. Şehre sekiz kapıdan girilir. Bu kapılar demirli değildir. Kalenin önünde hendekler yoktur. Şehir beş mahalle, dört bin altı yüz altmış evden ibaret olup, nüfusu da 24.000’dir”. Bu arada Evliya Çelebi Canbolatoğlu Camisi’nden övgü ile söz ederek bunun güzellik ve ihtişamda Arabistan’daki benzerliklerinden geri kalmadığını yazar. Sonra da kentteki diğer camilerden övgü ile söz ederek han ve hamamların özelliklerini belirtir.
Kilis 1818 yılında büyük bir kuraklık, 1820’lerde bir deprem, 1826’da veba salgını geçirmiş, 1831’de Mısırlı İbrahim Paşa Kilis’i işgal etmiştir. Bunun üzerine Kilis’te derebeylik yapan ve Osmanlı devletine başkaldıran Kilisli Veli Ağa Gavur Dağı’na çekilmiş ve dağlarda işgalcilerle gerilla savaşı sürdürmüştür. Bundan sonra Mısır ordusu geri çekilmiştir. Veli Ağa’nın Mısırlılara karşı koymasından ötürü Osmanlı Hükümetince affedilmiş ve Osmanlılar yeniden yöreye hakim olmuşlardır. Bu arda kıtlık, bulaşıcı hastalıklar, çekirge saldırısı gibi afetlerden son derece etkilenmiştir.
I.Dünya savaşından sonra Kilis yakınlarına gelen 6 tabur İngiliz müfrezesi 6 Aralık 1918 günü Kilis’e gelerek Kışı geçirmek üzere yerleşmişlerdir. İngilizler 22 Ekim 1919 tarihinde Kilis’ten çekilerek yerlerini, Tunus, Cezayir, Siyam Madagaskar ve Ermeni asıllı Fransız işgal kuvvetlerine bırakmışlardır. Bunun üzerine Kilis’te kurulan “Kuva-i Milliye” grupları Fransızlarla sürekli savaşmışlar, 20 ay süren bu mücadele sonunda Fransızlar Kilis’ten çekilmiş ve Albay Polat Bey önderliğinde Kuvay-i Milliye 7 Aralık 1921’de Kilis’e girmiştir. Kilisliler ayrıca Gaziantep’i işgal eden Fransızlara karşı Gaziantep milislerine katılmışlardır.
Gaziantep’in il olması ile 1927 yılında Gaziantep’e bağlı bir ilçe olan Kilis, 1995’de il konumuna getirilmiştir.
Kilis’te günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Oylum Höyük, Çatal Höyük, Kulsurun Höyük, Eğlit Höyük, Yavuzlu Höyük, Sinnap Höyük, Karamelik Höyük, Kumludere Höyük, Çörten Höyük, Keferdeşir Höyük, Tilel Höyük, Çınadır Höyük, Ravanda Kalesi kalıntıları, Resul Osman Kalesi, Tiyatro Kalıntısı, Kilise kalıntısı, Tekye Cami, Ulu Cami (1334), Akçurun camisi (1515), Canbolat Paşa Külliyesi (1553), Şeyh Camisi (1569), Şeyhler Camisi (1655), Hindioğlu Camisi (1664), Çalık Camisi (1683), Cuneyne Camisi (XVII.yüzyıl), Şeyh Süvendan Camisi (1748), Kadı Camisi (XVII.yüzyıl), Çekmeceli Cami, Cuneyne Camisi, Kör İmam Camisi, Hacı Derviş Camisi (1551), Muallak (Hasan Bey )Camisi (1599), Pirlioğlu Camisi (XVII.yüzyıl), Hasan Attar Camisi (1802), Tek Minare Camisi, Alacacı Cami (1460), Bayraklı Cami (1598), Kesik Minare Camisi (1778), Kilis Mevlevihanesi (1525), Şurahbil Zaviyesi (1773), Şeyh Efendi Tekkesi, Şeyh Abdullah Efendi Türbesi, Kadızade medresesi (1627), Şeyh Şemun Medresesi (1747), Baytazzade Hanı (1879), Calkanlı Lilli hanı (XIX.yüzyıl), Hoca Hamamı (1545), Eski Hamam (1562), Paşa Hamamı (1567), Hasan Bey Hamamı (Çukur hamam) (1599), Tuğlu Hamam (1785), Kurtağa Çeşmesi (1635), İpşirpaşa Çeşmesi (1654), Fellah Çeşmesi (1623), Kavaf Çeşmesi (1844), Küçük Çarşı Çeşmesi bulunmaktadır. Kilis Şehirler Anıtı da yakın tarihlerde yapılmıştır.
Kilis’te ayrıca Türk sivil mimari örneklerinden evler olup, Akıncı Konağı, Kaymakam İbrahim Bey Konağı bunların başında gelmektedir. Karataş Mesire yeri, Akpınar Mesiresi ilin doğal güzellikleri arasındadır.