Kadın Direnişçiler

cagan73

Onursal Üye
17 Kas 2013
484
9,498
İkinci Dünya Savaşı yıllarında naziler ile en zor şartlar altında mücadeleyi bırakmayan ve bu uğurda canlarını feda eden dört kadın direnişçinin gerçek hayat öyküsünü bu kitapta okuyabilirsiniz.
Kitabı sunmadan evvel kendi ulusumuzun kahraman kadınlarını anmadan edemedim zira hiç bir ulus böylesine büyük fedakarlıkları yaşamadı...
……………………………………….

Ann Bridge (İngiliz gazeteci/yazar) milli mücadeleyi yazmak için İnebolu'ya gelmiş, İnebolu'dan Ankara'ya cephane taşıyan insanları, ülkesine döndüğünde yazmıştı:
“Sonsuz bir insan seli, birbirlerinden bir buçuk metre aralıklarla tek sıra halinde akıyordu. İnsanlar, taşıdıkları tüfek demetleri, cephane kutuları ve top mermilerinin ağırlığı altında öne doğru eğilmişlerdi. Daha şaşırtıcı olanı, bu insanların dörtte üçünden fazlasının kadın olmasıydı.
Pembe eteklikli yöresel kıyafetler ve parlak çiçekli kiraz rengi şalvarlar giyen bu kadınların bazıları, sırtlarına sarılı yükle beraber, kucaklarında emzikli bebeklerini taşıyorlardı. Bazılarının arkasında ise, kaygan çamurda kısa adımlarla yürüyen iki veya üç küçük çocuk bulunuyordu.
Böylece, bir gece önce İstanbul’dan kaçak olarak gemiyle gelen askeri malzeme Küre Dağları’nı aşıyordu.

Fransız gazeteci Jean Chiliquelin ise, aynı güzergahı şöyle yazıyordu:
“Sırf kadınlardan oluşan öyle kafilelere rastladım ki, doğrudan doğruya sırtlarında obüs sandıkları taşıyorlardı. Kocaları cephede dövüşen bu kadınlar, ne siyasi bir akıma tabi olmuşlardı, ne de koyun sürüsüydüler. Mükafat beklemiyorlardı. Şükran sözü de beklemiyorlardı. Bu halkı böylesine harekete geçiren hiçbir yasal mecburiyet yoktu.
Ruhlarına doğmuş, yüce bir yurtseverlik duygusuydu.”
(İnebolu, İstiklal Madalyası verilen ilk ve tek ilçemiz olmuştu.)

İşte bu duyguyla bu ulusun yüzlerce kadını, eline silah almış, Ege'de Kuvayi Milliyeci olmuş, İnönü’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da çarpışmış ve tereddüt bile etmeden şehit düşmüştü.
……………………………………….

Manisa Yunan işgaline uğrayınca pek çok Kuvayi Milliye birliği kuruldu,
Ankara sürekli milli mücadeleyi örgütlüyordu, birliklerin hepsi tek bir çatı altında toplandı.
Gördes yakılıp yıkılmıştı
Gördesli Makbule,
Çocukken ailesinden ata binmeyi, avcılığı öğrenmişti
İşgal başladığında en önde Milli Mücadeleye katıldı.
Keskin nişancıydı.
Eşi Halil Efe ile defalarca çatışmaya girmiş, en önde savaşmış, asla cesaretini kaybetmemişti.
Mart 1922'de Müfrezesi Yunan Pususuna düşürüldü.
Alnından tek kurşunla şehit düştü.
Eşi Halil Efe kısa bir süre sonra başka bir çarpışmada Makbule’sine kavuştu...
Gördes'te; Şehit Makbule Hanım Meydanı'nda, Şehit Makbule Hanım İlköğretim Okulunda hatırası yaşatılmaktadır.

Makbule'nin şehit düştüğü günlerde, vahdettin doğum gününü kutluyordu
Yıldız Sarayı’nda tebrikleri kabul etti.
İngilizler yanlış anlamasın diye top atışları yapılmadı.
Doğum günü hediyesi olarak Ankara Hükümeti’nin dışişleri bakanı Yusuf Kemal bey’in çalınan evrak çantası getirildi,
İçindeki yazışmalar derhal İngiliz yüksek komiserliğine teslim edildi.
Sarayın casusları kendi ülkesinin milli mücadelesini çalıyordu.
..............................................

Fransızlar Anadolu'nun güneyini işgal etmişti.
İşgal güçleri yöredeki Ermeni çetelerle birlikte halkı öldürüp mallarını yağmalıyordu
Osmaniye'de kuvayi milliye kuruldu.
Tayyar Rahmiye mücadele başlar başlamaz gönüllü oldu.
At üstünde uçarcasına düşmana saldırdığı için “tayyar” lakabı verildi.
Temmuz 1920'de Fransız karargâhına saldırıldı. Erkeklerin önünde savaştı, karargah ele geçirilirken binanın önünde şehit düştü.
Osmaniye merkezinde bir mahalle ve Rahime Hatun Kız Meslek Lisesi'nde hatırası yaşatılmaktadır.

Birkaç ay öncesinde İstanbul İngilizlerce resmen işgal ediliyor, vahdettin o aşamada şöyle diyordu: “Bir millet var, koyun sürüsü. Bu sürüye çoban lazım, O da benim”
sonrasında bizzat vahdettin imzası ile Mustafa Kemal ve arkadaşları idama mahkum ediliyordu.
..............................................

70’inci alay komutanı Halit bey’in kızıydı.
Henüz sekiz yaşındayken annesini kaybetmişti.
Kimseye bırakılmamış, bizzat babası tarafından cephelerde, siperlerde yetiştirilmişti.
Ata binmeyi, silah kullanmayı öğrenmişti.
Çanakkale Savaşı’nda bile babasının yanında, cephedeydi.
İlk asker üniformasını 11 yaşındayken giymişti.
Kuvayı Milliye kalpağı takıyordu.
Boyundan büyük yüreği vardı.
Firar etmeye kalkışan askerlerin karşısına dikiliyordu:
“Ben babamın yanında ölmeye gidiyorum, siz nereye kaçıyorsunuz, çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız” diye bağırıyordu.
Çatışmalara katılıyor, kurşun sıkıyordu.
Babasına moral veriyordu;
“Hiç müteessir olma, seni de vururlarsa, yetim kalmam, bana millet bakar, ben ölürsem, zaten şehit olurum” diyordu.

İnönü savaşlarında cephedeyken Ankara'da TBMM’de gündeme getirildi;
Kurtuluş Savaşı’nın ve Türkiye tarihinin ilk İstiklal Madalyası, henüz 12 yaşındaki kız çocuğuna, Nezahat’a verildi.

Türk milleti İnönü savaşlarında canını ortaya koyarken
vahdettin hükümeti, sultan Abdülhamid’in zevcelerinin maaşlarına zam yapıyordu.
Hanımefendiler başvuruda bulunarak, geçim sıkıntısı çektiklerini söylemişlerdi.
..............................................

Esmer, kara kaşlı, kara gözlüydü.
Elbisesi, pantolonu, çizmeleri simsiyahtı
Tüfeği, kaması atı bile simsiyahtı.
Erzurumluydu, Binbaşı eşi Sarıkamış’ta şehit düşmüştü
Erzurum'da kongre olduğunu duyunca kalkmış gitmiş fakat yetişememişti
Dört nala at sürerek Sivas Kongresi’ne gelmiş, Atatürk'ün karşısına dikilmişti.
“At binerim, silah atarım, bana iş ver” demişti.
Fatma Seher’di.
Tarihi sıfatını Mustafa Kemal taktı; “Keşke bütün kadınlar senin gibi olsa Kara Fatma” dedi
Kendi el yazısıyla görev pusulası yazdı, imzaladı.
İzmit bölgesinde görevlendirildi.
Aralarında kendi kızının da bulunduğu 15 yurtsever kadınla milis müfrezesi kurdu. İki ay sonra emrindeki milislerin sayısı 700’e yaklaşmıştı. 43 kadın, 600 küsur erkeğin komutanıydı.

Gözükara’ydı.
İnönü’de, Sakarya’da çarpıştı. Yanındaki kadınların 28’i şehit düştü.
Kızı elinden vuruldu, iki parmağı koptu, kendisi sağ kolundan yaralandı
Esir düştü, 19 gün işkence gördü, kaçmayı başardı.
Büyük Taarruza katıldı.
9 Eylül’de İzmir’e giren süvarilerin arasındaydı.
Üsteğmen olarak emekliye ayrıldı.
İstiklal Madalyası aldı.
Maaş bağlanmasını kabul etmedi, Emekli maaşını Kızılay’a bağışladı.
Devletin bir kuruşunu kabul etmedi.
Yıllar sonra evsizlere yardım eden bir barınakta bulundu.
Yalvar yakar zorla ikna edildi, Darülacezeye alındı.
1955’te vefat etti, tek bir bohçası çıktı
İçinden İstiklal Madalyası ve Atatürk'ün kendisine hediye ettiği sigara tabakası çıktı. Sadece onları saklamıştı.
..............................................

Ayşe Hanım
Ege'de 350 kişilik Kuvayi Milliye Müfrezesi kurdu, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları'na ve Sakarya Meydan Savaşı'na katıldı, birlikte savaştığı oğlu ve damadını şehit verdi, ardından Sakarya Savaşı'nda yaralandı, iyileşti Büyük Taarruzda savaştı, ayağından yaralandı, yine de İzmir'e ilk giren birliklerin içindeydi
Merkez Bankası'nda odacı olarak çalışırken geçim sıkıntısı içinde 1949 yılında öldü.
............................................

Şimdi günümüzde bakıyoruz bazı politikacıların, bazı kadrolu Din büyüklerimizin eşleri, kızları sadece 8-10 ülkeye gidebildiklerinden filan şikayet ediyorlar
e haklılar tabi bu ülke niçin kurtuldu?



 

sinan.dinler

Aktif Üye
21 Şub 2016
366
1,041
"Keşke Yunan galip gelseydi" diyen vatan haini ve elleri de ayakları da öpülesi kahraman kadınlarımız. Mekanları cennet olsun, onların sayesinde namusumuz, onurumuz kurtuldu. Bu ülkenin haini de kahramanı da çoktur. Büyük Taarruz öncesi asker kaçağı oranı %40dır.
 

cagan73

Onursal Üye
17 Kas 2013
484
9,498
Büyük Taarruz öncesi asker kaçağı oranı %40dır.
Değerli @sinan.dinler,

Milli mücadele ile ilgili pek çok yazı paylaşmama rağmen bu konuyu atlamışım, mahcup oldum. Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasını sağlayan sebeplerden biri olan bu konuyu da mutlaka ayrı bir yazı olarak paylaşmaya çalışacağım. Hatırlattığınız için çok teşekkür ederim.
 
Son düzenleme:

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,243
7,167
Sn. @cagan73 , paylaştığınız kitap, son günlerin çok beğendiğim çizgi romanlarından biri oldu . Eserin kahramanlarının '' epik '' diyebileceğim direniş öyküleri çok iyi işlenmiş. Ayrıca, sunum yazınız da her zamanki gibi çok güzeldi. Teşekkürlerimi sunarken, '' bilim '' konulu grafik yapılı kitap paylaşımlarınızı özlediğimi belirtmek isterim . Sağ olun.
 
Üst