In the Pines - (Five Murder Ballads) - Erik Kriek - (İngilizce)

MelihAbi

Yeni Üye
9 Nis 2020
76
1,231
Istanbul
In the Pines - (Five Murder Ballads) - Erik Kriek - (İngilizce)

- Bir cinayet hikâyesi anlatan geleneksel folk şarkılarının çizgi roman uyarlaması -


(Senaryo ve çizimler: - Yayınevi: - Fantagraphics, 2017)






İngiliz ve Amerikan folklor geleneğinde “murder ballads / cinayet hikâyesi anlatan şarkılar” önemli yer tutar.
Son birkaç yüzyıl boyunca gezgin ozanlar ve şarkıcılar tarafından kulaktan kulağa aktarılan bu hikâyeler, insanları hem eğlendirir hem de (eğer doğru yoldan saparlarsa) başlarına gelebilecek felaketler hakkında ürpertici bir hayat dersi işlevi görürdü.

Zamanla geleneksek halk kültüründe yerini alan bu şarkılı - şiirli ve ahlaki mesajlı hikâyeler, özellikle de 20. yüzyılda “country müzik”ten “indie rock”a kadar geniş bir yelpazedeki pek çok müzisyene esin kaynağı oldu.

Örneğin, Nick Cave’in 1996 tarihli “Murder Ballads” albümündeki şarkıların çoğu ve Johnny Cash’in 1965 tarihli “Long Black Veil” şarkısı, her birinin kökeni bu folklor efsanelerine dayanan geleneksel müzik türünün en bilinen örnekleri arasındadır.




***

Hollandalı sanatçı Erik Kriek de bu trajik hikâyelerden seçtiği beş şarkıyı çizgi romana uyarlamış. Tabii sanatçı özgürlüğünü kullanarak, geleneksel şarkıların hikâyelerinde bazı değişiklikler de yapmış.

Çizerin sinematografik anlatım tarzı:

Kriek’in hafiften gravür tekniğini hatırlatan siyah-beyaz çizimleri, bu tedirgin edici hikâyelere gayet uygun bir atmosfer yaratıyor.
Her an ölmeye veya öldürmeye hazır kahramanların karanlık karakterini, olayların geçtiği küçük kasaba ve derin ormanların ürpertici havasını rahatça hissedebiliyoruz çizgi romanda.

Hikâyelerin çoğunda olay akışı doğrusal bir çizgi izlemiyor, sanki bir filmin storyboard’unu okur gibi, sık sık ileri ve geri atlamalarla kahramanın geçmişini ve eylemlerinin arka planını da izliyoruz.
Kısacası, Erik Kriek’in çizgi roman senaryosunu kurgularken sinematografik bir yaklaşım kullandığını söyleyebiliriz sanırım.
Ayrıca, tıpkı işini iyi bilen bir kameraman gibi, bazen kahramanlardan uzaklaşıp cinayet silahına ya da başka detay nesnelere odaklanması da, okurlara bir nefes alıp hikâyeye dışarıdan bakabilme olanağı tanıyor.

***

Şarkı listesi (ya da cinayet listesi):

1) “Pretty Polly and the Ship’s Carpenter”:




18. yüzyılın ilk yarısında İngiltere’de ortaya çıktığı düşünülen bu şarkı, o günlerde denizciler arasında yaygın olan bir batıl inanca dayanıyor:
Eğer gemide bir katil varsa, öldürdüğü kişinin ruhu denizde de onu takip eder ve tüm gemiyi lanetler, ta ki adalet yerini bulana kadar.

Sevdiği kadının kasabada başka erkeklerle de sohbet etmesini kaldıramayan kıskanç ve psikopat bir adam, gayet planlı bir şekilde kadını öldürür ve bir gemiye atlayıp oralardan kaçar. Ama kadının hayaleti adamın peşini bırakmayacaktır.




2) “The Long Black Veil”:



Haksız yere cinayetle suçlanan bir adam, olay sırasında başka yerde olduğunu kanıtlayacak tanığı olduğu halde, hem kendisi hem de tanık mahkemede susmayı tercih ederler ve adam idam edilir.
Çünkü adamımız cinayet sırasında en yakın arkadaşının eşiyle yataktadır. Arkadaşını eşiyle aldattığının ortaya çıkmaması için ölmeyi tercih eder.

Kadın da hayatının sonuna kadar sevgilisinin mezarını ziyaret eder ve her gidişinde uzun siyah bir şal takar.
Bu trajik ihanet - sadakat - onur hikâyesini, ölmeyi tercih eden adamın gözünden dinleriz.

“The Long Black Veil”: / Johnny Cash - (1965) /

Johnny Cash - (1965)



3) “Taneytown”:

ABD’de siyahi bir çocuğu döverek “eğlenmek isteyen” beyaz zorbaların saldırısında beklenmedik bir gelişme olur ve çocuk cebinden çıkardığı bıçakla beyazlardan birini öldürür. Olay yerinden kaçarken de bıçağı çalıların içine fırlatıp atar.

Her şeyden habersiz başka bir siyahi çocuk tesadüfen bıçağı bulup alınca katil zanlısı olarak yakalanır ve hemen idam edilir.
Asıl katil, ibret olsun diye bir köprüye asılan çocuğun cesedini uzaktan seyreder ve nehir kıyısında sessizce oynamaya devam eder.




4) “Caleb Meyer”:

Saf denecek derecede iyi niyetli bir çiftçinin genç ve güzel karısı Nellie Kane, çiftlikte çalışan Caleb Meyer adındaki alkolik bir işçinin tecavüzüne uğrar.
Kadın boğuşma sırasında Caleb’i öldürür ve cesedini de bir uçurumdan aşağı atar.
Tabii ki kadın başına gelenleri kocası dâhil hiç kimseye anlatmaz. Geceleri Caleb’in kendisini ormanda kovaladığı kâbuslar görerek sessizce yaşamaya devam eder.




5) “Where the Wild Roses Grow”:



Bu şarkının çizgi romandaki uyarlaması, Nick Cave ve Kylie Minogue düetiyle tanıdığımız versiyondan biraz farklı.

Elisa McDay isimli genç kız, ormanın içinde bataklığın kenarındaki bir evde annesiyle birlikte yaşamaktadır.
Elisa’nın babası, çok sayıda banka soygunu yapmış olan “Wild Rose” çetesinin lideridir ve yıllardır hapistedir. Çete yakalanmıştır ama soygunlardan topladıkları ganimetin büyük bölümü bir türlü bulunamamıştır.

Bu arada, hapisten yeni kaçmış iki mahkûm da elleri zincirli halde bataklıkta ilerleyerek Elisa’nın evine doğru gitmektedir. Peşlerinde de gardiyanlar vardır tabii.
Mahkûmların amacı, bataklıkta saklı olduğuna inandıkları ganimeti ele geçirmektir. …

“Where the Wild Roses Grow” - Nick Cave & the Bad Seeds ft. Kylie Minogue




***

Lütfen buradan indiriniz:

 
Son düzenleme:
Üst