Iğdır

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,580
73,568
NeverLand
igdirli_76_2957.jpg

Yüzölçümü: 3.539 km²

Nüfus: 168.634 (2000)

İl Trafik No: 76

Türkiye'nin doğu sınırında yer alan Iğdır, efsanevi Ağrı Dağı ile görülmesi gereken bir ildir.

Iğdır, Türkiye’nin doğu sınırında, yüksek platoların ve dağlık kesimlerin geniş yer kapladığı bir bölgede yer almaktadır. Bununla birlikte Iğdır Ovası, jeolojik yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle, meyve ve pamuk dahil olmak üzere her türlü tarıma elverişli topraklara sahiptir. Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’nın büyük bir bölümü de il sınırları içinde kalmaktadır. Ağrı Dağı hakkında pek çok efsane vardır. Bunlardan en bilineni Nuh’un gemisidir. İncil, Tevrat, Kur’an gibi kutsal kitaplarda bahsedilen ve ünlü Sümer destanı “Gılgamış”ta da geçen tufandan sonra Nuh’un gemisinin Ağrı Dağı’nda karaya oturduğu inancı yaygındır. Bir diğer söylence de dağın zulme ve kötülüğe karşı öfkelenmesiyle ilgili halk inancı çerçevesinde gelişen Ağrı Dağı efsanesidir.

k_zali44_nuhun_gemisi_2.jpg


Yapılan arkeolojik araştırmalara göre, ilin tarihi Paleolitik Çağ’a kadar uzanmaktadır. Mezolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç çağlarında da iskan edilen yörede, M.Ö. 1. binde Urartular, Assurlular, Kimmer ve İskit akınları etkin olmuştur. Daha sonra Pers, Makedon, Seleukos, Roma hâkimiyetine giren bölge, M.S. 7. yüzyılda Arapların eline geçmiştir. Araplarla Doğu Roma İmparatorluğu arasında sürekli çatışma konusu olan ve birçok kez el değiştiren yöreye, 1064’de Selçuklular egemen olmuşlardır. 13. yüzyılda Moğol istilasına uğrayan, 1514’de Çaldıran Savaşı’nın kazanılmasıyla Osmanlı topraklarına katılan Iğdır, 1737-1746 yıllarında İran ve 1878-1918 yılları arasında Rus işgali altında kalmıştır.

İran üzerinden gelip Doğubayazıt, Kars, Erzurum, Erzincan üzerinden İç Anadolu’ya uzanan İpek Yolu Iğdır’dan geçmektedir.

Coğrafi Konumu

Doğu Anadolu gibi yüksek platolar ve dağlık kesimlerin geniş yer kapladığı bir bölgede bulunan İl, gerek iklim, gerekse toprak ve bitki örtüsü gibi tabii çevre özellikleri bakımından oldukça farklı özellikler gösterir.

Bölge, Aras nehrinin birtakım birleşme boğazları ile birbirlerine bağladığı depresyonlardan (çöküntülerden) birisini oluşturur. Ancak, bu depresyon bölgesi, Aras nehri ve bu nehrin yatağı boyunca geçen Türkiye-Ermenistan sınırı tarafından hemen hemen iki eşit parçaya bölünmüştür. Sınırlarımız dışında kalan Erivan (Revan) ovası ile Iğdır Ovası'nın birlikte oluşturduğu bu depresyon bölgesinin tümüne "Sürmeli Çukuru" da denilmektedir. Fakat yörede bu çukurluğun sınırlarımız içerisinde kalan kısmına "Sürmeli Çukuru", Ermenistan sınırları içerisinde kalan bölümüne ise "Sahat Çukuru" adı verilmektedir.

Sürmeli Çukuru, Arpaçay'ın Aras'la birleştiği Ergüder mevkiinden başlayıp, Aras nehrinin ülkemiz sınırlarını terk ettiği Türkiye-İran-Nahcıvan sınırlarının birleşme noktasına kadar devam eder. Yükseltisi, batıdan-doğuya ve güneyden-kuzeye doğru azalan bu çukurluğun merkezinde Iğdır şehri kurulmuştur.

Aras nehri boyunca doğu-batı doğrultusunda uzanan Iğdır Ovası, Batı Iğdır, Doğu Iğdır ve Dil ovasından oluşmaktadır. Iğdır Ovası'nın güneydoğuya doğru bir uzantısı durumunda olan Dil Ovası (Dil Ucu), aynı zamanda ülkemizin en doğu uç noktasını (440 48') oluşturur.

_agri_1.jpg


Bölgenin güneyinde, kabaca batı-doğu doğrultusunda uzanan Orta Toroslar'ın uzantısı ve Munzur dağlarıyla başlayıp Karasu-Aras dağlarıyla devam eden dağlık kütlenin doğudaki bölümü yer almaktadır. Bu bölüm üzerinde yer alan dağlar sırasıyla batıdan doğuya doğru Durak Dağı(2811) m), Zor Dağı (3.196 m), Pamuk Dağı (2.639 m) Büyük Ağrı Dağı (5.165 m) ve Küçük Ağrı (3.986 m) dağlarıdır. Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı, İran ile tabii bir sınır teşkil eder. Anadolu ile Asya'dan uzanan sıradağların bir nevi buluşma noktasıdır.

İlin güneydoğusunda; çevresinin 128 km’yi, yüz ölçümünün 1.188 km²’yi bulduğu tahmin edilen Büyük Ağrı Volkanik Dağı yükselmektedir. Dağın 5.000.m yükseklikteki kesiminde devamlı kar ve buzullarla kaplı bir "krater düzlüğü" ün bulunduğu kabul edilmektedir. Büyük ve Küçük Ağrı Volkanik Dağları arasındaki 2687 m yüksekliğindeki geçide "Serdarbulak Geçidi" denilmektedir.

Ağrı Dağına Oğuzlar, arkadaki dağ anlamına gelen "Arkuri", 1290 yılında bölgeden geçen Marko Polo "Arkdağ", Katip Çelebi ünlü eseri Cihannüma'da ve Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde "Kül-i Argı" adıyla bahsetmişlerdir. Batılıların daha çok "Ararat" dedikleri Ağrı Dağı'na Arap Coğrafyacıları "Cebel-el-Haris", İranlılar ise "Küh-i Nuh" adını vermişlerdir. Aslında, iki volkan konisinden oluşan Ağrı Dağı, Serdarbulak geçidi adlı boyun noktası ile Büyük ve Küçük Ağrı kütlelerinden oluşur.

Tarihçe

Iğdır ismi, Oğuz boylarından Üç Ok’ların başında bulunan Oğuz Han’ın oğullarından olan Iğdır Bey’in isminden gelmektedir.

124.jpg


Iğdır’daki ilk yerleşim MÖ. 5000-4000 yıllarında Orta Asya’dan geldikleri kabul edilen, bugünkü Azerbaycan, Sürmeli Çukuru ve Doğu Anadolu’da yerleştikleri sanılan Hurriler’dir. Hurrilerden sonra, MÖ.. 3000-2000 yıllarında Mitanniler, Hititler, Asurlular ile başlamıştır. Ardından buradaki Urartu yerleşimi MÖ.646-625 yıllarında III.Sardur döneminde Kimmerlerin ve Sakaların buraya yaptıkları saldırılar sonucunda yıkılmıştır. Bundan sonra bölgede Medler, Persler, Makedonyalılar, Seleukoslar, Romalılar, Arsaklar ve Sasaniler hüküm sürmüşlerdir. VII.yüzyılda Araplar buraya egemen olmuş, ardından yöre Araplar ile Bizanslılar arasında birkaç kez el değiştirmiştir.

123.jpg


Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklu egemenliğine girmiş, 1239’da Moğollar yöreye hakim olmuş, ardından Çingizler, İlhanlılar, Celayırlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safaviler burada hakim olmuşlardır. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferinden (1514) sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Osmanlıların 1583’te Revan’ı (Erivan)fetihlerinden sonra, bugünkü Iğdır, Tuzluca ve Aralık ilçelerinin idaresi"Aralık Kazası" adıyla Revan Eyaleti’ne bağlanmıştır. İranlılarla yapılan savaşlar sonunda imzalanan 1736 tarihli İstanbul Antlaşmasından sonra 1827’ye kadar İran idaresinde kalan bölge, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda 42 yıl Rus işgalinde kalmıştır. 1917 Ekim Devriminden, Bolşevik İhtilali sonra içine düştüğü siyasi bunalımdan kurtulamayan Rusya’nın diğer devletlerle Brest-Litovks Antlaşmasının imzalamasıyla bölge, tekrar Osmanlıların eline geçmiştir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan Mondros Mütarekesiyle (30 Ekim1918) Türk orduları bölgeden çekilince bölge Ermeniler’in saldırılarına uğramıştır. 14 Kasım 1920’de 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir komutasındaki Türk ordusu Ermenileri bozguna uğratmış ve Aras Nehri’nin kuzeyine püskürtmüş, Iğdır ve çevresi de Türkiye topraklarına katılmıştır.

Soykırım AnıtıKars iline bağlı bir ilçe iken, ekonomik,sosyal ve coğrafi özellikleri dikkate alınarak, 27.05.1992 tarihinde Türkiye’nin 76. ili olmuştur.

125.jpg


Iğdır’da günümüze gelebilen eserler arasında; Sürmeli Kalesi, kentin 25 km. güneybatısında Selçuklu Kervansarayı (XIII.yüzyıl), Iğdır Ovası’nın batısında Karakale Ören Yeri, Çakırtaş Köyü’ndeki Kümbet, Melekli beldesi yakınlarında Urartu Mezarlığı, Ağrı Dağı eteklerinde Ahura Ören Yeri bulunmaktadır. Garip dede Türbesi, İlde ayrıca Soy Kırım Anıtı, Hakahmet Köyü Anıtı, Oba Köyü Anıt Mezarı bulunmaktadır.
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,580
73,568
NeverLand
Iğdır Kalesi

korganKalesi.jpg


Iğdır, Büyük Ağrı Dağı eteklerinde, oldukça sarp, savunmaya elverişli kayalıklar üzerinde bulunan Iğdır Kalesi Sürmeli’den Büyük Ağrı Dağı ve Serdarbulak Geçidi’nden Doğubeyazıt’a giden kervan yollarını kontrol altında tutabilmek amacıyla yaptırılmıştır.

drkale.jpg


Bu kalenin 200 m. kadar aşağısında Oğlan Kalesi ve Kız Kalesi ismi ile anılan iki ayrı kale daha bulunmaktadır. Bu kalelerin hepsi tamamen çevreyi kontrol altında tutabilmek ve kervan yolunun güvenliğini sağlamak amacı ile yaptırılmıştır. Kaleler XI.yüzyılda Anadolu Selçukluları tarafından yaptırılmıştır.

Karakoyunlu (Kire) Kalesi

00065074.jpg


Iğdır Karakoyunlu ilçesinde çevreye hakim bir tepede bulunan kale kalıntısının hangi dönemde yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Akkoyunlular döneminde kullanıldığı sanılmaktadır. Kaynaklarda bu kale ile ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.

Günümüze ulaşabilen kalıntılar, kalenin iri blok taşlardan yapıldığını göstermektedir. Burada herhangi bir kazı yapılmamış, mevcut kalıntılar da kalenin planı hakkında bilgi vermeye yeterli değildir. Büyük olasılıkla bu kale daha önce yapılmış olan bir kale üzerinde, Akkoyunlular döneminde yapılan ilavelerle XV.yüzyılın ilk yarısında kullanıldığı sanılmaktadır.

Iğdır Kervansarayı

kervansaray.jpg


Iğdır’a 25 km. uzaklıkta Asma Köyü yakınında bulunan bu kervansaray XII.-XIII.yüzyılda Emir Şerafeddin Ejder tarafından yaptırılmıştır.

Batum-Tebriz kervan yolu üzerinde, Çilli Geçidi’nden önce menzil noktasında bulunan kervansaray dikdörtgen planlıdır. Kervansarayın uzun kenarlarında silindir biçimli beş kule ile duvarları takviye edilmiştir. Kervansarayın son derece gösterişli bir giriş kapısı bulunmaktadır. Kapı baklava, sitilize edilmiş bitki motifleri ve yıldızlarla bezenmiştir. Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmamaktadır. Bu kapıdan kare planlı bir hole geçilmektedir. Bu holün üzeri pandantiflerin taşıdığı manastır tonozu ile örtülmüştür. Holün iki yanında birer hücre bulunmaktadır. Bunların da üzeri manastır tonozları ile örtülüdür. Bu iki hücrenin kervan yolcularının yatması için yapıldığı sanılmaktadır. Buradaki holden üç nefli bir bölüm halinde ahırlara geçilmektedir. Bunlardan ortadaki nef, iki yanlardaki neflere göre daha yüksek ve daha büyük tutulmuştur.

Kervansarayın kalıntılarından anlaşıldığına göre avlusuz bir kervansaray plan tipindedir. Yapı günümüze oldukça harap durumda gelmiştir. Bununla beraber Kültür Bakanlığı’nca 1988 yılında koruma altına alınmıştır.

Kümbet

Iğdır Merkez ilçeye bağlı Çakırtaş Köyü’nde bulunan kümbetin kime ait olduğu bilinmemektedir. Kaynaklarda bu konuda bilgi olmadığı gibi kitabesi de bulunmamaktadır. Yapı üslubundan XII.-XIII.yüzyıllarda Selçuklular döneminden kaldığı sanılmaktadır.

Günümüze harap bir durumda gelen kümbet kesme taştan yapılmış altında da mumyalık kısmı bulunmaktadır. Büyük olasılıkla da üzeri konik bir çatı ile örtülü bulunuyordu.

Oba Köyü Anıt Mezarı

Iğdır Oba Köyü’nde Ermenlerce katledilmiş Türklere ait toplu bir mezar, Prof.Dr. Enver Konukçu tarafından 1986 yılında ortaya çıkarılmış, bu katliam olayı ile ilgili belgelere de arşivlerde rastlanmıştır.

Toplu mezar kazısında öncelikle 6.00x8.00 m. ölçülerinde açılan açmalardan sonra demir kilitli bir kapı bulunmuş ve buradaki dolgu toprağın altında 90’a yakın iskeletle karşılaşılmıştır. Bu iskeletlerin kafatasları üzerinde delik, çatlak ve kırıklar bu insanların kafalarına vurularak öldürüldüklerini göstermiştir.

O dönemde yörede yaşayanlar ve tarihi belgeler Ermeni çetecilerinin Oba Köyü’nden topladıkları silahsız insanların çoğuna işkence yaptıkları, ardından da üzerlerine ateş açtıkları ve gazyağı dökerek de yaktıklarını doğrulamaktadır. Bu insanların bulundukları oda, ahşap direğin taşıdığı toprak damlı bir yapı idi. Bu olay tarihe Tandır Damı Katliamı olarak geçmiştir. Burada yapılan kazılar, ahşap direğin yanmasından ötürü toprak damın çöktüğünü gösteren yanmış ahşap parçalar, cam kırıkları, demir parçaları, kurşun çekirdekleri ve yoğun bir kül tabakasını ortaya çıkarmıştır.

Hakmehmet Köyü Anıt Mezarı

00065084.jpg


Iğdır Hakmehmet Köyü’nde 17 Eylül 1919’da Ermeniler tarafından katledilmiş 51 Türk’ün mezarı bulunmuştur.

Katledilen bu insanların anısına Iğdır Valiliği’nce yaptırılan anıt mezar 4 Ekim 2002 yılında açılmıştır.

Tarihi kaynaklara Su Kuyusu katliamı olarak geçen bu olayda öldürülenlerin iskeletleri 5 Ekim 1999’da bulunmuş, yurtiçi ve yurtdışında bu olay duyurulmuştur.

Koç Başlı Mezar Taşları

_koc_heykelleri.jpg


Iğdır Karakoyunlu ilçesinde bulunan koç başlı mezar taşları Karakoyunlular döneminden günümüze gelebilen eserler arasındadır. Selçuklular ve Karakoyunlular döneminde yapılmış Doğu Anadolu’nun bir çok yerinde hayvan şeklinde mezar taşlarına rastlanmaktadır. Bu mezar taşları genellikle kahramanlıkları görülen kişiler ile genç yaşta ölen kişiler için dikilmiştir. Bu taşların üzerinde kitabelere rastlanmamaktadır.

Karakoyunlu’daki koç başlı mezar taşları yöresel taşlardan yapılmışlar ve bunların büyük bir kısmı da günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.

Kültepe Urartu Mezarlığı

Iğdır Melekli beldesi yakınındaki Kültepe’de 1913 yılında yapılan kazılarda bir Urartu mezarlığı ortaya çıkarılmıştır.

Bu mezarlıktaki ölülerin yakılarak, küllerinin küpler içerisine konulup gömüldüğü kazılar sonucunda anlaşılmıştır. Ayrıca bu mezarlıkta süs eşyaları, silahlar ve mühürler bulunmuştur.

Soykırım Anıtı

Soykrmant.jpg


Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi’nin yapımına 1 Ağustos 1997 tarihinde başlanmış, 5 Ekim 1999’da da açılışı yapılmıştır.

Soykırım Anıt ve Müzesi 1.3 hektarlık bir alan üzerine kurulmuştur. Türkiye’nin en yüksek anıtlarından biri olup, yüksekliği 43.50 m.dir. Anıtın altındaki 350 m2’lik alan müze olup, üzerine beş kılıcın oluşturduğu bir anıt dikilmiştir. Bu anıtın kılıçlarının granitleri Çin’den, diğer mermer, granit, taş ve keramik gibi malzemeler de Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden getirilmiştir.

Anıttaki kılıçların kabzalarında tunç döküm rölyeflerle eski Türk devletlerinin kuruluşundan Cumhuriyete kadar gelen devreler anlatılmaya çalışılmıştır.

Anıtın altındaki müzede bölgede Ermenilerin 1915-1918 tarihleri arasında yapmış oldukları katliamlar, sonraki yıllarda bulunan toplu mezarlardan çıkarılan belge ve malzemeler ile fotoğraflar sergilenmektedir.

Garip Dede Türbesi

00065079.jpg


Iğdır Karakoyunlu ilçesinde, mezarlığın kenarında Garip Dede Türbesi bulunmaktadır. Bu türbenin kime ait olduğu bilinmemektedir. Bununla beraber, Türbenin mimari yapısından XII.-XIII.yüzyıla ait Selçuklu eseri olduğu anlaşılmaktadır.

Türbe, kesme taştan yapılmış, sekizgen planlıdır. Gövdenin her kenarında sivri kemerler içerisinde yuvarlak kemerli birer pencere bulunmaktadır. Giriş kapısı oldukça yüksektir. Sekizgen gövdenin üzerinde sekizgen kasnağın taşıdığı sivri bir külah ile üzeri örtülmüştür. Türbe günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.

Ağrı Dağı

Türkiye’nin doğu ucunda Türkiye-İran ve Ermenistan sınırlarının kesiştiği noktada bulunan sönmüş bir volkanik kütle olan Ağrı Dağı’nın kuzey ve doğu etekleri denizden 1.000 m. yüksekliğindeki geniş bir alüvyon ovasının ortasında yükselmektedir. Dağın çapı ortalama 40 km.dir.

00065089.jpg


Ağrı Dağı’nın birbirlerinden 11 km. uzaklıkta iki doruğu bulunmaktadır. Bunlar Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı olarak isimlendirilmiştir. Büyük Ağrı Türkiye’nin en yüksek dağı olup, deniz seviyesinden 5.165 m. yüksekliğindedir. Küçük Ağrı ise koni biçimindedir ve deniz seviyesinden 3.925 m. yüksekliktedir. Bunların her ikisi de volkanik patlamalar sonucunda oluşmuştur. Kraterleri bulunmamakla beraber zirvesinde ve kenarlarında koniler ve çatlaklar görülmektedir.

Dağın 4.000 m.den sonraki yükseklikleri sürekli karla kaplıdır. Büyük Ağrı’nın kuzey yanında, doruğa yakın yerde gerçek bir buzul tabakası bulunmaktadır. Bu buzul tabakası 10 km.lik bir alanı kaplamaktadır.

Ağrı Dağı’nın 1.500-3.500 m. arasındaki yükseklikleri ardıçlarla kaplı olup, burada geniş otlaklar bulunmaktadır. Bununla beraber Büyük Ağrı’nın büyük bir bölümü ağaçsızdır. Buna karşılık Küçük Ağrı’da az da olsa kayın ormanları ile karşılaşılır.

Ağrı Dağı’nın Nuh efsanesine göre, Nuh’un gemisinin tufandan sonra burada karaya oturduğuna inanılmıştır. Ağrı dağı’nın kutsal kitaplarda ismi Ararat, Kuh-i Nuh, Cebel el Haris olarak geçmektedir. Gezgin Marco Polo bu dağdan hiçbir zaman çıkılamayacak bir dağ olarak Seyahatnamesi’nde söz etmiştir.

Ağrı Dağı’nda il kez 1829’da Alman Dağcısı Johann Jacob Von Parrot tırmanmıştır. Onun ardından 1834 ve 1843’te Antonomof başkanlığında Rus dağcıları, 1845’te Wagner ile Abich ve 1856’da da Monteith ile Stuart isimli Batılı dağcılar tırmanmıştır. Türk dağcıları ise ilk defa Cumhuriyet döneminde Ağrı’ya tırmanmayı başarmışlardır. Türkiye dağcılık Federasyonu eski başkanlarından Dr.Bozkurt Ergör 21 Şubat 1970’te Ağrı’ya tırmanmıştır. Sonraki dönemlerde de Türk dağcıları Ağrı Dağı’nda kış tırmanışlarını gerçekleştirmişlerdir. Bununla beraber, dağın coğrafi konumundan ötürü hızla değişen hava koşulları ve sert fırtınalar kış aylarında solo tırmanışı yapamamışlardır.

Korhan Yaylası

Ağrı Dağı’nın 3.000 m. yüksekliğinde bulunan Korhan Yaylası dağın kuzeydoğu yamaçlarındadır. 1860’lı yıllara kadar Korhan yaylası Iğdır’ın önemli bir yerleşim yeri idi. Ancak 1860 yılında burada meydana gelen bir deprem sonrası yaylada yaşayan 50 bin kişi ovaya inerek Iğdır kentini kurmuşlardır.

Otlaklarla kaplı olan bu yayla günümüzde yöre halkının, göçerlerin hayvanlarını otlattığı bir yer olarak kullanılmaktadır.

Yaylada 1990’lı yıllarda yasa dışı örgüt PKK’nın kampı bulunduğundan ötürü yöre halkı ve göçerler bu yaylaya çıkamıyorlardı. Yayladan yasa dışı örgüt kampının temizlenmesinden sonra halk yeniden hayvanlarını otlatmak üzere bu yaylaya getirmektedirler. Bugün yaylada bulunan Jandarma Karakolu ile güvenlik sağlanmıştır.

Günümüzde Korhan Yaylası Festivali yapılmaktadır.
 

fenerbahce_100

Süper Üye
26 Mar 2009
1,837
1,019
Ellerinize sağlık kardeşim,Iğdır gerçekten görülmesi gereken bir yer.İklimiyle,bitki örtüsüyle,insanlarıyla Türkiyenin 3 sınırını Türk milleti adına milli bir heyecanla bekleyen bir serhat şehridir
 
Üst