Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Hayat Aksiklopededisi'ni çok iyi hatırlıyorum.Benim ortaokul,lise
yıllarımda tek kaynaktı.Sonra Meydan Larousse çıkmıştı.Hatırlıyorum da o yıllarda kitap
bizler için ne kadar değerliydi.Ablamlar Kerime Nadir,Muazzez Tahsin Berkant kitaplarını
okurlar;babam Akbaba dergisi abonesi.Evde hiç Aziz Nesin kitapları eksik olmazdı.Ben ve
ağabeylerim de çizgi roman tutkunu.
1980'li yıllarda ise gazeteler kupon karşılığı dağı taşı ansiklopedi doldurmuşlardı.
Zamanı geriye almak mümkün değil ama bu eski yayınları da görünce insan bir anda yıllar
öncesine gidiyor...
Ansiklopediler belki de ekonomik nedenlerle önce fasikül fasikül çıkar, sonra ciltlenir veya ciltli versiyonunun da çıkması beklenirdi. Fasiküller halinde çıkınca bunlara bizler gibi orta halli ailelerin ulaşması haliyle daha kolay oluyordu. Bizim eve de bu kolaylık nedeniyle hemen hemen tüm ansiklopediler girdi diyebilirim; Hayat Ansiklopedisi, Bilgi Çantası, Resimli Bilgi vs vs.Tek bir ansiklopediyi alamadık, o da Meydan Larousse. Sebebi de benim saçma gururum. "Oğlum, ML ansiklopedisi çıkmış, git bayiiden (bakkaldan) al" dediler evden, bana bu isim çok saçma geldi. Levent Kırca'nın parodisindeki "Associated Press" söcüğünü telaffuz edemediği için işini kaybeden karakter gibi, bakkala "Meydan Larus" dersem bana gülecekler gibi geldiydi. Bakkalda kalmamış yalanını uydurdum evdekilere. Zaten iki sayı kaçırınca başlamanın da anlamı yoktu. Sonradan bir gazete kupon karşılığı dağıtmıştı da ciltler halinde alabilmiştik.
Zamanında abimden kalan, Günaydın gazetesinin verdiği, bir ansiklopedi olmasa da, hacimli ve en önemlisi de renkli resimli bir kitabı vardı. Okuma yazma bilmeden bile o kitaba saatlerce baktığımı hatırlıyorum. O kitaptan gözümün önünden gitmeyen bir iki resim var: Birinde rüzgarın tesiriyle aşınmış ve insan şeklini almış kayalar ve Mısır'daki Ebu Simbel tapınağı. Hayat tarih dergileriyle eskiciler vasıtasıyla tanıştım. İlk aldığımda lise yıllarındaydım. O dönemde bile kalitesine, tarih alanında, yaklaşan dergi yoktu diye hatırlıyorum. Ebette konuları ve işlenişi halka hitap eder dergi olduğuna işaret ediyordu. Ama güzeldi işte. Hele baskı kalitesi ki, tifdruk denen bir baskıydı, harikaydı. Sanırım bu kalitede o dönem hiç bir yerde pek bulunmayan bir kağıt türü kullanmalarının etkisi vardı.
Babam rahmetli bir gün beş ciltlik Gelişim yayınlarının 20. yüzyıl ansiklopedisini getirmişti. Çok okuduğumu hatırlarım o ansiklopediyi. Meydan Larusumuz hiç olmadı. Ama hatırladığım, çok kaliteli bir kağıdı olduğudur. Bazı arkadaşlarımızda her cildi olmasa da bazı ciltleri bulunurdu.
Hatta işe başlayınca AnaBrittanica almıştım bayağı hatırı sayılır bir paraya, hatta bir süre hanımla papaz olmuştuk bu yüzden.