Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Geçiyor zaman öyle böyle hayat ,mayat. Atmayın çöpe, ekmek bayat
Her şey çok zor, meşekatlı
Paylaşanlar kitapları hep yaşattı
Murtaza üstattır o yorulmaz
Her akşam tarar hesap sorulmaz
Emrinde kaç kişi var yok Her zaman kalbi güzel ,gözü tok.
Yoruma hemen kapaktan başlamam gerekiyor bu kez. Kapaktaki kadın kim ? Dergiyi açmadan ki çok önceden indirdim ama bu güne dek açıp okuyamadım. Ama kapaktaki kadın hep aklımın bir yerinde. Çünkü tanıdık birini andırıyor. Şimdi açtım baktım yanılmışım. Bilmediğim , tanımadığım "Michele Morgan" imiş.
Eeee.... ne olmuş ?... Şu olmuş. Ben onu "Ayten Gökçere" benzetmiştim. Efendim gözü şu renk falan da falan demeyin .... Siz de uzun uzun bakın "Ayten Gökçer" i andırmıyor mu? Ayten Gökçer'in birçok oyununu Ankara'da izlemiştim. Ama en çok onu Bir Cumhuriyet Bayramında Anıtkabir ziyaretimde kitlelerin arasında görünce sevmiştim. Ayaküstü sohbet etmiştim... Kocasının tersine kendisi sağcı değildi. Cumhuriyetçi ve Atatürkçüydü...
"Geçen Haftaki Celal Bayar'ın sıhhi sebeplerle 6 ay için tahliye edilmesi , gösteri yürüyüşlerine yol açtı."
Bu habera ait yazı ve fotoğraflar var... Celal Bayar için yürüyüş yapan gençler var.
İşin tehlikeli yanı "27 Mayıs Umdelerine sadık gençlik" ve "Milliyetçi Gençlik" gibi iki ayrı kutuptaki iki ayrı gurup İstiklal Caddesinde karşılaşıyorlar... Asker çatışmayı önlüyor.
Not : Umde = İlke
"İnsan bir makine değildir. Makine bile olsa boşuna çalışması bir mana ifade etmez. Bir dikiş makinesini gözünüzün önüne getiriniz : Bir hanım , dikecek hiçbir şey koymadan makineyi çevirirse ne çıkar? Dikecek bir şey olmadıktan sonra , makine ha çalışmış , ha çalışmamış hepsi bir değil mi? İnsan da öyledir."
Bu satırlar Şevket Rado'nun "İşli Gibi Görünen İşsizler" başlıklı yazısından...
"Sizlere bu sayfalarda son tablosunu 2 milyon 500 bin liraya satan Salvador Dali'nin kendine has dünyasını tanıtıyoruz..."
"Onun tablolarını seyrederken gözlerimiz kamaşıyor. Resmettiği deniz o kadar canlı ki sanki su , ayaklanızın üzerine kadar gelip ıslatıyor. Güneşin ışıkları teninize dokunuyor. Bazan ıstırap dolu bakışlar ruhunuza işliyor.
Uzmanlar onu , kendisini teşhir etmekten zevk duyan bir ruh hastası olarak vasıflandırıyorlar. Oysa , Dali bu garip davranışlarını şu tezle savunuyor :
"İçinde yaşadığım cemiyetin fertlerinden ayrılamazsam , kendimi bahtsız sayarım. Çevremin yadırgadığı yaşayış tarzım işte bundan ileri gelir."
Dedo11 Yorumu : Ben aslında bu tür gerçeğe yakın resim tarzını seviyorum. Yani Bir tarafta Picasso diğer tarafta Dali olsun benim tercihim Dalinin tabloları olur. Elbet te ki sevgili dost "eankara"nın da bu konuda söyleyecekleri olursa dikatlice okumaya hazırım...
"Ünlü Yıldızların Çocukları da Şöhret Yolunda"
"-- Babam , modası geçmiş bir aktördür, kendisini severim, hürmet ederim, ama hiçbir zaman meslek hayatımı onun direktiflerine göre tanzım etmek istemem... Babamın soyadiyle şöhrete ulaşmak da istemiyorum."
Dedo11 Yorumu : Bu satırlarda adı geçen baba Henry Fonda , sözler ise onun kızı Jane Fonda'ya ait...
Bir kez Jane Fonda bu sözleri doğru söylüyor. Laf olsun diye söylemiyor. Jane Fonda da iyi bir oyuncuydu. Ben ise onun siyasi tavrına hayrandım. Amerikanın Vietnam'ı şimdiki İsrailin Filistini bombalaması gibi sürekli bombaladığı anlarda hiç çekinmeden Amerikada Vietnam Savaşına karşı mitingler yapıp konuşmalarında Amerikan Emperyalizmini mahkum ederdi...
".... Ünlü İngiliz yazarı Charles Dickens'in "Oliver Twist" romanı geçenlerde Varşova'da yayınlandığında9 birkaç gün sonra kapışıldı. Polonya gençliğinin dünya edebiyatın karşı gösterdiği bu yakın ilgi , mahalli eğitim uzmanlarını sevindirdi, ama çok geçmeden durum aydınlandı. Gençlik, bu romanı , "Twist" dansının inceliklerini öğrettiği düşüncesiyle almıştı."
Dedo11 Yorumu : .........!!!!!!!! ...... ????????
Fikriye tedavi olmak için Almanya'da bir sanatoryumda. Bir telgraf ile "30 kanunusani (Ocak) tarihli İstanbul ve Ankara gazetelerinin serian gönderilmesini istiyor. 3 gün sonra istediği gazeteler gelir... Boynundaki kendine Mustafa Kemal'in hediye ettiği tesbihin tanelerini okşayarak gazeteleri açar veee "Latife Hanımla Gazi Mustafa Kemal Paşanın nikahları 29 kanunusani günü İzmirdeki köşkte, İzmir kadısı tarafından, 10 dirhem gümüş mihri müeccel ile kıyılmıştı."
HAYAT ın hikayesi :
"İyiliğin Karşılığı" Dedo11 Yorumu : Bu öykü tablo güzelliğinde bir resimle sunuluyor... Tıpkı Hayat Yayınlarının kitap kapaklarındaki gibi...
Atatürk ile Latife Hanım'ın 29 Ocak 1923'de nikahlanmışlardılar.Dedo 11 dostumun paylaşımını
alıntı yapmayı beceremedim.Mihr-i muaccel dini nikaha göre erkeğin kadına vermek zorunda
olduğu altın,gümüş,takı veya taşınmaz mal güvencesi.Latife Hanım ve ailesi zamanın en varlıklı
ailelerinden.Atatürk'le evlendiğinde 1 milyon liralık(1923 yılında 1 milyon dikkat buyrun!)çeyiz
getirdiğini bir yerde okumuştum.Evlilik yürümedi ve Murat Bardakçı'nın bir kitabına da isim
olarak"sizi serbest bırakmayı muvafık bularak,tatlik ettim"(yani boşadım!)telgrafı ile son bulmuştu.
Latife Hanım'ın o mihr-i müeccele zaten ihtiyacı olmazdı.