1980'li yılların ikinci yarısında "Dark Knight Returns", "Watchmen", ve "Maus"un (3 Büyükler) albüm versiyonlarının kazandığı başarıyla beraber 'grafik roman' terimi gündeme geldi. Bu üç kitabın yetişkinlere yönelik olması, basında "Çizgi Romanlar Büyüyor" gibi başlıkların görülmesine neden olmayı başlamıştı. Çizgi romandan pek de haberdar olmayan gazeteciler bu trendi yeni ve eşsiz olarak nitelendiriyorlardı. Üniversitelerde kültürel çalışmaların artması ve post-modernist teorinin giderek yaygınlaşmasıyla kültürün sadece 'yüksek sanatlar'dan ibaret olmadığı, televizyon, video, rock müzik ve genel olarak popüler kültürü de içerdiği kabul görmeye başlamıştı. Bu noktada halkla ilişkiler sektörü, bu durumu daha fazla sömürebilmek için olaya el attı. Çizgi romanların büyümesi fikrinin ciddiye alındığını gören yayıncılar kazançlarını artırmak üzere hikâyenin devam etmesi için uğraştılar. Böylece "yeni bir tür" kavramı ortaya çıktı. Bir pazarlama taktiği olarak bu yeni türe "grafik roman" (graphic novel) adı verildi. Bu adın kullanılmasının çeşitli avantajları vardı. Öncelikle, bu türün yeni bir şey olduğunu ima ediyor ve "comic" kelimesinin çocuksu çağrışımlarını uzaklaştırıyordu. Ayrıca türü roman/edebiyat statüsüne ulaştırma umudu içerisindeydi, ikincil olarak, bu türün örneklerini, albüm formatının kültürel anlamda saygı gördüğü ve her yaştan insan tarafından okunduğu Avrupa çizgi romanlarına benzeştiriyordu. Son olarak, grafik romanların edebiyatın evrimindeki son basamak olduğu ve romanın yerini tamamen alabileceği bile iddia ediliyordu. Romanın ölmekte olduğu ve görsel iletişimin büyüdüğü söyleniyordu.
Grafik romanın gündeme gelmesini "Adult Comics" adlı kitabında yukarıdaki gibi anlatan Roger Sabin bu iddiaların bazı önemli konularda yanlış izlenimler uyandırdığı kanısında. Grafik romanın önceden de varolduğunu ve çizgi romanın tanımlanabilir bir kategorisi olduğunu öne sürüyor. Grafik roman için verdiği tanımlama ise şöyledir: Normalden uzun, kitap şeklinde, temasal bir bütünlüğe sahip olan bir çizgi roman çalışması. Yukarıda sayılan "Üç Büyüklerin" her biri bu tanıma uyuyordu. Gerçekten uzaklaşılan nokta bu türün yeni bir şey olduğunun iddia edilmesiydi. Sabin, grafik romanların geçmişinin 1940'lardaki çocuk çizgi romanlarına dek uzandığını ve çizgi roman fanlarının bu terimi 1970'lerin sonlarından beri kullandığını söylüyordu.
Amerika'da 1940'larda ve 1950'lerde yayımlanan ve çocukları kaliteli edebiyatla tanıştırmayı amaçlayan Resimli Klasikler Serisi altmış sayfalık baskılardan oluşuyordu. Başka örnekler de vardı. Tenten albümleri 1950'lerin sonlarında İngilizce'ye çevrilerek yayımlandı ve 1960'larda bunlara Asteriks ve diğer Avrupalı kahramanlar da katıldı. 1950'ler ve 1960'larda ayrıca filmden çizgi romana uyarlanan eserler de vardı. Son olarak 1940'ların sonunda, IPC, "Süper Library" adı altında 130 sayfalık cep çizgi romanları hazırlamaya başlamıştı. Bunlar savaş ve casus hikâyelerinden oluşuyordu.
Robert C. Harvey ise Art of the Comic Book adlı kitabında, Gil Kane'in 1960'ların sonlarında ve 1970'Ierde yaptığı His name is... Savage ve Blackmark gibi eserlerin modern anlamda grafik romanın ilk örnekleri olduğunu öne sürüyor ve Sabin'in formata yönelik yaklaşımına karşılık grafik romanı daha biçimsel bir yönden tanımlıyor. Çizgi roman türünün en temel iki özelliğinin konuşma balonları ve anlatının karelere bölünerek bir süreklilik kazanması olduğunu söyleyen Harvey, konuşma balonlarının çizgi romana hayat verdiğini, resimlerle konuşmaların eşzamanlı olmasının bir çeşit "gerçek hayat" izlenimi yarattığını ve anlatının karelere bölünmesinin de çizgi romanda zaman kavramını oluşturduğunu belirtiyor.
Harvey'e göre grafik romanlarda resimlere eşlik eden bir metin olmalıdır. Olmaması gereken şey ise resimlerin sadece metni süslemesidir. Metin, resimler ve konuşmalar iç içe geçmeli ve birbirlerini tamamlamalıdır. Bu üç öğe bir araya gelerek hiçbirinin tek başına başaramayacağı bir etki uyandırmalıdır. Metin, resimlerde görülemeyecek ayrıntılara girmeli ve resimler dikkati metinde geçen belirli öğelere odaklamalıdır. Resimler aynca hareketin hızını arttırmalı ve dramatik vurgu için zamanı ve olayları algılama biçimimizi manipule etmelidir. Harvey, grafik romanın çizgi romanın bir türü olduğunu göz önüne alarak ve modern anlamdaki ilk çizgi romanın konuşma balonlarıyla ortaya çıktığı fikrinin ışığı altında ondokuzuncu yüzyılda ve yirminci yüzyılın başlarında yapılan ve resimlerin altında bir metnin olduğu örnekleri grafik roman kapsamına almıyor.
Gil Kane, Savage'den üç yıl sonra yaptığı Blachmark'ın "resmin, sinemanın, dramanın ve romanların tüm öğelerini bir araya getirmesi açısından önemli bir ilk" olduğunu söylemiştir. Harvey de grafik romanın eğer çizgi romanın ötesinde bir şey olması gerekiyorsa Kane'in çalışmalarına çok şey borçlu olduğunu belirüyor. Öte yandan Harvey, seksenlerin sonunda grafik roman teriminin çizgi romanlardan sadece sayfa sayısının fazla olması ve kapağının kalınlığıyla ayrılan eserler için kullanılmaya başladığından dem vuruyor. Bunun bir pazarlama taktiği olduğunu ve türün sanatsal statüsünü yükseltmek için kullanıldığını düşünüyor.
Roger Sabin grafik romanı üçe ayırıyor: İlki, kitap şeklinde normal bir çizgi romandan daha uzun bir çizgi anlatıyı içeren yayındır ve önceden seri olarak yayımlanmamıştır. İkincisi, önceden seri olarak yayımlanmış bir çalışmadır. Bir ciltte toplanmadan önce bölümler halinde bir dergi ve saire içinde yayımlanmıştır. Daha çok ondokuzuncu yüzyılda yayımlanan ve Charles Dickens'ın çalışmalarıyla örnek teşkil ettiği tefrika romanlara benzer. Üçüncü ve en yaygın biçimi, çizgi roman sürekliliğinin bir bölümünü içerir ve Amerikan ya da Amerikan tarzı çizgi romanlara uyar. Eger bu tip çizgi romanları pembe diziler olarak düşünürsek, grafik romanlar dört, altı, on iki ya da herhangi bir sayıda bölümün bir ciltte toplanmasıdır. Sabin'e göre grafik roman bütün bir hikâyeden ya da bağlantılı kısa hikâyelerden oluşabilir. Grafik romanın kilit noktası temasal bir bütünlüğe sahip olmasının gerekmesidir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, grafik roman kitap şeklindeki bir çizgi romandır; ama kitap şeklindeki her çizgi roman grafik roman değildir. Örneğin, sonu olmayan hikâyelerin toplandığı albümler bu kapsama girmez.
Grafik romanın yaptığı patlamanın kökeninde üç tarihsel olay vardı: 1970'lerde ve 1980'lerde Avrupa'da ortaya çıkan yetişkinlere yönelik albümlerin etkisi, kalıplara uymayan sanatçıların, henüz fikri bile kabul görmemişken daha uzun soluklu çalışmalar yapması ve pazarda doğrudan bir "kitap kültürü'nün ortaya çıkması. Bu üç özelliğin herbirinin ardında underground'un entelektüel anlamda özgürleşıirici etkisi vardır: Çizgi romanları tekrar yetişkin bir kitleye sunmakla kalmamış, sanatçılara da her alanda "daha büyük düşünmek" için ilham vermiştir.
Avrupa'da 1970'lerin ortasından itibaren yetişkinlere yönelik bir çizgi roman kültürü gelişmeye başlamıştı. Son aşamada albüm olarak yayımlanması planlanan işler aylık dergilerde, her seferinde birkaç sayfa olmak üzere yayımlanıyordu. Bu sistem daha uzun anlatıların, kaliteli prodüksiyonun ve sanatçılar için önceden görülmemiş bir biçimde prestijin kapılarını açtı ve sonradan bu bir 'auteur' sistemine dönüştü. Böylece sanatçının ünü temel alınarak albümler yayımlanmaya başladı.
Avrupa'daki bu albümler 1970'lerde düzenli bir şekilde çevrilerek ve yayımlanarak ingiltere'de ve Amerika'da bulunan ilk "yetişkinlere yönelik grafik romanlar" oldular.
Avrupa örneği İngiltere ve Amerika'yı iki sebepten dolayı etkiledi. Birincisi, albüm satışları inanılmaz rakamlara ulaşabiliyordu. İkincisi İngiltere ve Amerika'daki sanatçılar, Avrupalı meslektaşlarının kültürel ve mali statü açısından kazandıkları saygıdan ve bunun getirdiği yaratıcı özgürlükten ilham almışlardır.
1980'lerin ortasında "grafik roman" terimi artık iyice yerleşmişti. Yine de, eklemek gerekir ki, gerçekten bir süreklilik arz eden anlatıların yüzdesi çok azdı. Çoğu grafik roman, kökenlerinde dergiler olduğu için bağlantılı kısa hikâyelerden oluşma egilimindeydiler. Aslında bazıları bütünlüğe dikkat etmeden, grafik roman terimini sadece eski ürünleri yeniden yayımlamak için kullandı.
1986-87'de grafik roman yer üstüne çıktı. Sonrasında, yetişkinlere yönelik çizgi romanlarda, özellikle grafik romanlarda bir patlama yaşandı. Bu şekilde her türlü şey yayımlandı ya da yeniden basıldı. Yayıncıların sömürebilecekleri pek çok materyal vardı: Avrupa'dan, Japonya'dan ve dünyanın diğer yerlerinden çizgi romanlar, önceki on yıl boyunca yayımlanmış en iyi seriler, 1986'dan sonra yayımlanan, devamlılık ve bütünlük arz eden bazı hikâyeler. Çeşitlilik açısından, sadece roman listelerinde görülebilecek bir yelpazeye sahipti.
Ûç Büyükler'in neden olduğu grafik roman patlamasıyla beraber çizgi roman dükkanlarında yeni bir müşteri tipi belirdi. Bu müşterilerin çizgi romanla ilgili pek fazla bilgileri yoktu; sadece medyanın pompaladığı albümlerle ilgileniyorlardı. Daha da önemlisi, çizgi romanlar için tamamen yeni bir satış noktası ortaya çıktı; kitabevleri. Çizgi romanların daha önce çizgi roman dükkanlarına hiç rastlamamış olan insanlara ulaştırılmasında bu, ileri doğru, büyük bir adımdı. Böylece Üç Büyükler'in her biri çok satanlar listesine girdi. Yazarları ve çizerleri ünlü oldu ve çizgi romanlarla değil de grafik romanlarla iştigal ettiklerinde önceden görmedikleri bir saygı ve ciddiyetle karşılandılar.
Ama her grafik roman her anlamda iyi değildi. Kalite her zaman öncelikli değildi. Bazıları elde bulunan kaynaklarla alelacele hazırlanıyor, digerleriyse grafik roman fikrinden açıkça hoşlanan ama pek söz sahibi olmayan sanatçılardan alınıyordu. Dahası, bu tür altında yayımlanan eserlerin çoğu, Dark Knight ve VVatchmen'in başarısının ardından ortaya çıkan revizyonist süper kahraman hikâyeleriydi ve genelde grafik roman olmadıkları halde bu terimi bir pazarlama aracı olarak kullanıyorlardı. Daha olumlu bir şeylerden bahsetmek gerekirse yeni çıkan ürünlerin bazıları gerçekten olağanüstüydü. Yeni auteur'ler arasında Türkiye'de de Arkabahçe yayıncılık tarafından Sandman adlı eserinin ilk kitabı yayımlanan Neil Gaiman ve Grant Morrison (Arkham Asylum) da vardı.
Ama, bu "dalgada" ürünün kalitesi ne olursa olsun satıyordu. Büyük kitabevleri grafik roman rafları açmaya başlamıştı. Ve yayıncılar bu pazarı gittikçe daha çok hedefliyordu. Grafik romanlar artık sıklıkla kaliteli dergilerin edebiyat sayfalarında yer alıyordu ve bu sayfalarda genellikle çizerlerden çok yazarlara değiniliyordu. Bazı üniversitelerde onlar hakkında araştırmalar yapılıyordu. Kısaca, grafik romanlar, çizgi romanların edebiyat imajında yeniden yaratılmasına hizmet etmiştir.
Üç büyüklerin ardından gelen tüm iyimserliğe rağmen grafik romanların satış rakamları hayal kırıklığına uğrattı. Bunun sebepleri arasında yüksek fiyatlar, kitap sektöründe tecrübesiz olma ve halkın ilgisiz kalması vardı. 1991'de bazı kitabevleri grafik romanları raflardan indiriyor ve bazı yayıncılar pazardan tamamen çekiliyorlardı.
Yine de kendilerini marjinal bir şekilde de olsa kanıtlamışlardı ve artık yayın dünyasının daha önce olmadıkları kadar bir parçasıydılar. Bugün, kimsenin onların kalıcı olduğundan şüphesi yok.
Önemli grafik roman sanatçılarından bazıları şöyle sıralanabilir:
Will Eisner; Spirit karakterinin yaratıcısı olan Eisner, 1970'lerin başından itibaren underground kapsamında eserler vermeye başlamıştı. 1978'de, 1930'larda New York'un viranelerindeki hayatı anlatan yarı otobiyografik eseri A Contract with God'ı yayımladı (Kitap formatındaydı, önceden seri olarak yayımlanmamıştı ve grafik roman adıyla pazarlanan ilk yayındı).
Bryan Talbot; İngiliz underground'unun yıldızlarından biri olan Talbot'un The Adventures of Luther Arkwright adlı eseri tutkulu, çok katmanlı bir bilim-kurgu macerasıydı. Okült temaları, İngiliz tarihinden senaryoları ve anarşist politikayı bir araya getiriyor ve öykü aynı anda çeşitli "paralel evrenler"de geçiyordu. Nicholas Roeg'in filmlerinden etkilenen anlatıda çeşitli sinemasal anlatım teknikleri de kullanılmıştı.
Art Spiegelman; en çok bilinen eseri "Maus"tur. Chicago underground'unun önde gelen isimlerinden olan Spiegelman, Maus üzerinde çalışmaya 1978'de başlamış. Orijinal olarak Raw dergisinde altı bölümde yayımlanan hikâye 1987'de Penguin tarafından kitaplaştırıldı. Maus, Vladek Spiegelman'ın Nazi katliamı sırasındaki deneyimlerini, oğlunun kaydettiği şekilde anlatıyor ve yahudileri fare, Almanları kedi, Polonyalıları domuz olarak çiziyordu. Eseri aynı zamanda yazarın, babasıyla günümüzdeki ilişkisini ve nazi katliamının bu ilişkiyi nasıl etkilediğini gösterdiğinden, kısmen otobiyografik özellikler de taşıyordu. Daha sonra 1992'de Vladek Spiegelman'ın savaşın son yılındaki deneyimlerini anlatan ve yine daha önce Raw'da yayımlanmış olan Maus-2'yi kitaplaştırıldı.
Çizgi romanın, roman şiir, hikâye gibi yüksek sanatlar arasında sayılmaması. Nazi katliamını hafife almakla suçlanmasına neden olsa da Maus edebi çevrelerce kabul gördü ve çeşitli ödüller kazandı.
Alan Moore'un en çok bilinen eserleri Swamp Thing ve Watchmen'dir. Moore genelde çizgi romanlara ileri düzeyde bir psikolojik derinlik kazandırmasıyla tanınır. Üç Büyüklerden biri olan eseri Watchmen'i İngiliz 2000 AD dergisinden arkadaşı Dave Gibbons resimlemişti. Moore'un yazdığı bu revizyonist süper kahraman hikâyesinde, aralarından biri bir suikaste kurban giden bir grup orta yaşlı süper kahramanın emeklilikten vazgeçip işin başına dönmeleri anlatılıyordu. Hikâye boyunca bu kahramanların çatışan dünya görüşleri vurgulanıyordu. Watchmen "gerçek bir dünyadaki" kostümlü karakterlerin hikâyelerini anlatıyor ve aşırı şiddet sahneleri içeriyordu. Moore'un eseri politik anlamda liberal bir görüşü savunuyor ve 'vigilantism' (kendi adaletini yerine getirme) kavramını sorguluyordu.
Yine Alan Moore'un yazdığı ve Batman hayranları arasında önemli bir yeri olan Killing Joke adlı hikâye, 1989 yılında Tim Burton'ın yönettiği ilk Batman filminin başlattığı furya sırasında -Batman kolyeleri veren gençlik dergileri, Batman maskesi veren gazeteler ve saire- Bando dergisi tarafından ek olarak verilmiştir. Batman'in gizemli düşmanı Joker'in geçmişini anlatan hikâyede ileri derecede şiddet ve komiser Gordon ve kızı Barbara'nın çıplak olarak göründüğü sahneler olmasına rağmen çocuklara yönelik bir dergide yayımlanması ilginçtir (Bando'nun aynı zamanda, yine önemli bir Batman hikâyesi olan ve ikinci Robin, Jason Todd'un Joker tarafından demir bir sopayla dövülerek öldürüldüğü A Death in the Family'yi de ek olarak verdiğini de söyleyelim).
Frank Miller; en çok Marvel'ın Daredevil'i ve DC'nin Batman'indeki çalışmalarıyla tanınır. 1976'da profesyonel olarak çalışmaya başlayan Miller, 1979'da Marvel'ın o dönem düşüşte olan kahramanı Daredevil'in başına geçerek ve onu en çok satanlar listesine sokarak ün kazandı, önceleri sadece çizdiği Daredevil'i sonradan hem yazıp hem çizmeye başladı. Öykülerinde kara film atmosferi ve şiddet ön plana çıkıyordu. Çizgilerinde ise tüm geleneksel kalıpları yıkıyordu.
1982'de Marvel'dan ayrıldı ve 1983-84'te DC için 6 sayılık bir mini seri olan Ronin'i hazırladı. 1986'da ise en ünlü eseri olan Dark Knight Returns yayımlandı. Üç Büyüklerden biri olan "Dark Knight..." Bruce Wayne'i 1980'lerde elli yaşına gelmiş bir adam olarak resmediyordu. Emekliye ayrılmış olan Batman, geri dönmeye karar veriyor ve eski yöntemlerinden vazgeçiyordu. Artık suçluları yetkililere teslim etmekle uğraşmıyordu. Böylece revizyonist süper kahraman hikâyeleri geleneğini başlatan Miller hikâyesinde çeşitli yergi unsurları kullanıyordu: Başkan Reagan küçük bir ülkeyi işgal ederken gösteriliyordu ve Superman artık bir hükümet ajanı olmuştu.
Miller'ın önemli eserlerinden ikisi Türkiye'de de yayımlanmıştır. Dark Knight Returns, daha önce sözünü ettiğimiz Batman furyası sırasında Milliyet gazetesinin eki olarak verilmiştir. Frank Miller'ın yazdığı ve John Romita, Jr.'ın çizdiği Daredevil hikâyesi "The Man Without Fear" ise 2001 Şubatında Arkabahçe yayıncılık tarafından "Korkusuz" adıyla albüm formatında yayımlanmıştır.
CAN T. YALÇINKAYA
Grafik romanın gündeme gelmesini "Adult Comics" adlı kitabında yukarıdaki gibi anlatan Roger Sabin bu iddiaların bazı önemli konularda yanlış izlenimler uyandırdığı kanısında. Grafik romanın önceden de varolduğunu ve çizgi romanın tanımlanabilir bir kategorisi olduğunu öne sürüyor. Grafik roman için verdiği tanımlama ise şöyledir: Normalden uzun, kitap şeklinde, temasal bir bütünlüğe sahip olan bir çizgi roman çalışması. Yukarıda sayılan "Üç Büyüklerin" her biri bu tanıma uyuyordu. Gerçekten uzaklaşılan nokta bu türün yeni bir şey olduğunun iddia edilmesiydi. Sabin, grafik romanların geçmişinin 1940'lardaki çocuk çizgi romanlarına dek uzandığını ve çizgi roman fanlarının bu terimi 1970'lerin sonlarından beri kullandığını söylüyordu.
Amerika'da 1940'larda ve 1950'lerde yayımlanan ve çocukları kaliteli edebiyatla tanıştırmayı amaçlayan Resimli Klasikler Serisi altmış sayfalık baskılardan oluşuyordu. Başka örnekler de vardı. Tenten albümleri 1950'lerin sonlarında İngilizce'ye çevrilerek yayımlandı ve 1960'larda bunlara Asteriks ve diğer Avrupalı kahramanlar da katıldı. 1950'ler ve 1960'larda ayrıca filmden çizgi romana uyarlanan eserler de vardı. Son olarak 1940'ların sonunda, IPC, "Süper Library" adı altında 130 sayfalık cep çizgi romanları hazırlamaya başlamıştı. Bunlar savaş ve casus hikâyelerinden oluşuyordu.
Robert C. Harvey ise Art of the Comic Book adlı kitabında, Gil Kane'in 1960'ların sonlarında ve 1970'Ierde yaptığı His name is... Savage ve Blackmark gibi eserlerin modern anlamda grafik romanın ilk örnekleri olduğunu öne sürüyor ve Sabin'in formata yönelik yaklaşımına karşılık grafik romanı daha biçimsel bir yönden tanımlıyor. Çizgi roman türünün en temel iki özelliğinin konuşma balonları ve anlatının karelere bölünerek bir süreklilik kazanması olduğunu söyleyen Harvey, konuşma balonlarının çizgi romana hayat verdiğini, resimlerle konuşmaların eşzamanlı olmasının bir çeşit "gerçek hayat" izlenimi yarattığını ve anlatının karelere bölünmesinin de çizgi romanda zaman kavramını oluşturduğunu belirtiyor.
Harvey'e göre grafik romanlarda resimlere eşlik eden bir metin olmalıdır. Olmaması gereken şey ise resimlerin sadece metni süslemesidir. Metin, resimler ve konuşmalar iç içe geçmeli ve birbirlerini tamamlamalıdır. Bu üç öğe bir araya gelerek hiçbirinin tek başına başaramayacağı bir etki uyandırmalıdır. Metin, resimlerde görülemeyecek ayrıntılara girmeli ve resimler dikkati metinde geçen belirli öğelere odaklamalıdır. Resimler aynca hareketin hızını arttırmalı ve dramatik vurgu için zamanı ve olayları algılama biçimimizi manipule etmelidir. Harvey, grafik romanın çizgi romanın bir türü olduğunu göz önüne alarak ve modern anlamdaki ilk çizgi romanın konuşma balonlarıyla ortaya çıktığı fikrinin ışığı altında ondokuzuncu yüzyılda ve yirminci yüzyılın başlarında yapılan ve resimlerin altında bir metnin olduğu örnekleri grafik roman kapsamına almıyor.
Gil Kane, Savage'den üç yıl sonra yaptığı Blachmark'ın "resmin, sinemanın, dramanın ve romanların tüm öğelerini bir araya getirmesi açısından önemli bir ilk" olduğunu söylemiştir. Harvey de grafik romanın eğer çizgi romanın ötesinde bir şey olması gerekiyorsa Kane'in çalışmalarına çok şey borçlu olduğunu belirüyor. Öte yandan Harvey, seksenlerin sonunda grafik roman teriminin çizgi romanlardan sadece sayfa sayısının fazla olması ve kapağının kalınlığıyla ayrılan eserler için kullanılmaya başladığından dem vuruyor. Bunun bir pazarlama taktiği olduğunu ve türün sanatsal statüsünü yükseltmek için kullanıldığını düşünüyor.
Roger Sabin grafik romanı üçe ayırıyor: İlki, kitap şeklinde normal bir çizgi romandan daha uzun bir çizgi anlatıyı içeren yayındır ve önceden seri olarak yayımlanmamıştır. İkincisi, önceden seri olarak yayımlanmış bir çalışmadır. Bir ciltte toplanmadan önce bölümler halinde bir dergi ve saire içinde yayımlanmıştır. Daha çok ondokuzuncu yüzyılda yayımlanan ve Charles Dickens'ın çalışmalarıyla örnek teşkil ettiği tefrika romanlara benzer. Üçüncü ve en yaygın biçimi, çizgi roman sürekliliğinin bir bölümünü içerir ve Amerikan ya da Amerikan tarzı çizgi romanlara uyar. Eger bu tip çizgi romanları pembe diziler olarak düşünürsek, grafik romanlar dört, altı, on iki ya da herhangi bir sayıda bölümün bir ciltte toplanmasıdır. Sabin'e göre grafik roman bütün bir hikâyeden ya da bağlantılı kısa hikâyelerden oluşabilir. Grafik romanın kilit noktası temasal bir bütünlüğe sahip olmasının gerekmesidir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, grafik roman kitap şeklindeki bir çizgi romandır; ama kitap şeklindeki her çizgi roman grafik roman değildir. Örneğin, sonu olmayan hikâyelerin toplandığı albümler bu kapsama girmez.
Grafik romanın yaptığı patlamanın kökeninde üç tarihsel olay vardı: 1970'lerde ve 1980'lerde Avrupa'da ortaya çıkan yetişkinlere yönelik albümlerin etkisi, kalıplara uymayan sanatçıların, henüz fikri bile kabul görmemişken daha uzun soluklu çalışmalar yapması ve pazarda doğrudan bir "kitap kültürü'nün ortaya çıkması. Bu üç özelliğin herbirinin ardında underground'un entelektüel anlamda özgürleşıirici etkisi vardır: Çizgi romanları tekrar yetişkin bir kitleye sunmakla kalmamış, sanatçılara da her alanda "daha büyük düşünmek" için ilham vermiştir.
Avrupa'da 1970'lerin ortasından itibaren yetişkinlere yönelik bir çizgi roman kültürü gelişmeye başlamıştı. Son aşamada albüm olarak yayımlanması planlanan işler aylık dergilerde, her seferinde birkaç sayfa olmak üzere yayımlanıyordu. Bu sistem daha uzun anlatıların, kaliteli prodüksiyonun ve sanatçılar için önceden görülmemiş bir biçimde prestijin kapılarını açtı ve sonradan bu bir 'auteur' sistemine dönüştü. Böylece sanatçının ünü temel alınarak albümler yayımlanmaya başladı.
Avrupa'daki bu albümler 1970'lerde düzenli bir şekilde çevrilerek ve yayımlanarak ingiltere'de ve Amerika'da bulunan ilk "yetişkinlere yönelik grafik romanlar" oldular.
Avrupa örneği İngiltere ve Amerika'yı iki sebepten dolayı etkiledi. Birincisi, albüm satışları inanılmaz rakamlara ulaşabiliyordu. İkincisi İngiltere ve Amerika'daki sanatçılar, Avrupalı meslektaşlarının kültürel ve mali statü açısından kazandıkları saygıdan ve bunun getirdiği yaratıcı özgürlükten ilham almışlardır.
1980'lerin ortasında "grafik roman" terimi artık iyice yerleşmişti. Yine de, eklemek gerekir ki, gerçekten bir süreklilik arz eden anlatıların yüzdesi çok azdı. Çoğu grafik roman, kökenlerinde dergiler olduğu için bağlantılı kısa hikâyelerden oluşma egilimindeydiler. Aslında bazıları bütünlüğe dikkat etmeden, grafik roman terimini sadece eski ürünleri yeniden yayımlamak için kullandı.
1986-87'de grafik roman yer üstüne çıktı. Sonrasında, yetişkinlere yönelik çizgi romanlarda, özellikle grafik romanlarda bir patlama yaşandı. Bu şekilde her türlü şey yayımlandı ya da yeniden basıldı. Yayıncıların sömürebilecekleri pek çok materyal vardı: Avrupa'dan, Japonya'dan ve dünyanın diğer yerlerinden çizgi romanlar, önceki on yıl boyunca yayımlanmış en iyi seriler, 1986'dan sonra yayımlanan, devamlılık ve bütünlük arz eden bazı hikâyeler. Çeşitlilik açısından, sadece roman listelerinde görülebilecek bir yelpazeye sahipti.
Ûç Büyükler'in neden olduğu grafik roman patlamasıyla beraber çizgi roman dükkanlarında yeni bir müşteri tipi belirdi. Bu müşterilerin çizgi romanla ilgili pek fazla bilgileri yoktu; sadece medyanın pompaladığı albümlerle ilgileniyorlardı. Daha da önemlisi, çizgi romanlar için tamamen yeni bir satış noktası ortaya çıktı; kitabevleri. Çizgi romanların daha önce çizgi roman dükkanlarına hiç rastlamamış olan insanlara ulaştırılmasında bu, ileri doğru, büyük bir adımdı. Böylece Üç Büyükler'in her biri çok satanlar listesine girdi. Yazarları ve çizerleri ünlü oldu ve çizgi romanlarla değil de grafik romanlarla iştigal ettiklerinde önceden görmedikleri bir saygı ve ciddiyetle karşılandılar.
Ama her grafik roman her anlamda iyi değildi. Kalite her zaman öncelikli değildi. Bazıları elde bulunan kaynaklarla alelacele hazırlanıyor, digerleriyse grafik roman fikrinden açıkça hoşlanan ama pek söz sahibi olmayan sanatçılardan alınıyordu. Dahası, bu tür altında yayımlanan eserlerin çoğu, Dark Knight ve VVatchmen'in başarısının ardından ortaya çıkan revizyonist süper kahraman hikâyeleriydi ve genelde grafik roman olmadıkları halde bu terimi bir pazarlama aracı olarak kullanıyorlardı. Daha olumlu bir şeylerden bahsetmek gerekirse yeni çıkan ürünlerin bazıları gerçekten olağanüstüydü. Yeni auteur'ler arasında Türkiye'de de Arkabahçe yayıncılık tarafından Sandman adlı eserinin ilk kitabı yayımlanan Neil Gaiman ve Grant Morrison (Arkham Asylum) da vardı.
Ama, bu "dalgada" ürünün kalitesi ne olursa olsun satıyordu. Büyük kitabevleri grafik roman rafları açmaya başlamıştı. Ve yayıncılar bu pazarı gittikçe daha çok hedefliyordu. Grafik romanlar artık sıklıkla kaliteli dergilerin edebiyat sayfalarında yer alıyordu ve bu sayfalarda genellikle çizerlerden çok yazarlara değiniliyordu. Bazı üniversitelerde onlar hakkında araştırmalar yapılıyordu. Kısaca, grafik romanlar, çizgi romanların edebiyat imajında yeniden yaratılmasına hizmet etmiştir.
Üç büyüklerin ardından gelen tüm iyimserliğe rağmen grafik romanların satış rakamları hayal kırıklığına uğrattı. Bunun sebepleri arasında yüksek fiyatlar, kitap sektöründe tecrübesiz olma ve halkın ilgisiz kalması vardı. 1991'de bazı kitabevleri grafik romanları raflardan indiriyor ve bazı yayıncılar pazardan tamamen çekiliyorlardı.
Yine de kendilerini marjinal bir şekilde de olsa kanıtlamışlardı ve artık yayın dünyasının daha önce olmadıkları kadar bir parçasıydılar. Bugün, kimsenin onların kalıcı olduğundan şüphesi yok.
Önemli grafik roman sanatçılarından bazıları şöyle sıralanabilir:
Will Eisner; Spirit karakterinin yaratıcısı olan Eisner, 1970'lerin başından itibaren underground kapsamında eserler vermeye başlamıştı. 1978'de, 1930'larda New York'un viranelerindeki hayatı anlatan yarı otobiyografik eseri A Contract with God'ı yayımladı (Kitap formatındaydı, önceden seri olarak yayımlanmamıştı ve grafik roman adıyla pazarlanan ilk yayındı).
Bryan Talbot; İngiliz underground'unun yıldızlarından biri olan Talbot'un The Adventures of Luther Arkwright adlı eseri tutkulu, çok katmanlı bir bilim-kurgu macerasıydı. Okült temaları, İngiliz tarihinden senaryoları ve anarşist politikayı bir araya getiriyor ve öykü aynı anda çeşitli "paralel evrenler"de geçiyordu. Nicholas Roeg'in filmlerinden etkilenen anlatıda çeşitli sinemasal anlatım teknikleri de kullanılmıştı.
Art Spiegelman; en çok bilinen eseri "Maus"tur. Chicago underground'unun önde gelen isimlerinden olan Spiegelman, Maus üzerinde çalışmaya 1978'de başlamış. Orijinal olarak Raw dergisinde altı bölümde yayımlanan hikâye 1987'de Penguin tarafından kitaplaştırıldı. Maus, Vladek Spiegelman'ın Nazi katliamı sırasındaki deneyimlerini, oğlunun kaydettiği şekilde anlatıyor ve yahudileri fare, Almanları kedi, Polonyalıları domuz olarak çiziyordu. Eseri aynı zamanda yazarın, babasıyla günümüzdeki ilişkisini ve nazi katliamının bu ilişkiyi nasıl etkilediğini gösterdiğinden, kısmen otobiyografik özellikler de taşıyordu. Daha sonra 1992'de Vladek Spiegelman'ın savaşın son yılındaki deneyimlerini anlatan ve yine daha önce Raw'da yayımlanmış olan Maus-2'yi kitaplaştırıldı.
Çizgi romanın, roman şiir, hikâye gibi yüksek sanatlar arasında sayılmaması. Nazi katliamını hafife almakla suçlanmasına neden olsa da Maus edebi çevrelerce kabul gördü ve çeşitli ödüller kazandı.
Alan Moore'un en çok bilinen eserleri Swamp Thing ve Watchmen'dir. Moore genelde çizgi romanlara ileri düzeyde bir psikolojik derinlik kazandırmasıyla tanınır. Üç Büyüklerden biri olan eseri Watchmen'i İngiliz 2000 AD dergisinden arkadaşı Dave Gibbons resimlemişti. Moore'un yazdığı bu revizyonist süper kahraman hikâyesinde, aralarından biri bir suikaste kurban giden bir grup orta yaşlı süper kahramanın emeklilikten vazgeçip işin başına dönmeleri anlatılıyordu. Hikâye boyunca bu kahramanların çatışan dünya görüşleri vurgulanıyordu. Watchmen "gerçek bir dünyadaki" kostümlü karakterlerin hikâyelerini anlatıyor ve aşırı şiddet sahneleri içeriyordu. Moore'un eseri politik anlamda liberal bir görüşü savunuyor ve 'vigilantism' (kendi adaletini yerine getirme) kavramını sorguluyordu.
Yine Alan Moore'un yazdığı ve Batman hayranları arasında önemli bir yeri olan Killing Joke adlı hikâye, 1989 yılında Tim Burton'ın yönettiği ilk Batman filminin başlattığı furya sırasında -Batman kolyeleri veren gençlik dergileri, Batman maskesi veren gazeteler ve saire- Bando dergisi tarafından ek olarak verilmiştir. Batman'in gizemli düşmanı Joker'in geçmişini anlatan hikâyede ileri derecede şiddet ve komiser Gordon ve kızı Barbara'nın çıplak olarak göründüğü sahneler olmasına rağmen çocuklara yönelik bir dergide yayımlanması ilginçtir (Bando'nun aynı zamanda, yine önemli bir Batman hikâyesi olan ve ikinci Robin, Jason Todd'un Joker tarafından demir bir sopayla dövülerek öldürüldüğü A Death in the Family'yi de ek olarak verdiğini de söyleyelim).
Frank Miller; en çok Marvel'ın Daredevil'i ve DC'nin Batman'indeki çalışmalarıyla tanınır. 1976'da profesyonel olarak çalışmaya başlayan Miller, 1979'da Marvel'ın o dönem düşüşte olan kahramanı Daredevil'in başına geçerek ve onu en çok satanlar listesine sokarak ün kazandı, önceleri sadece çizdiği Daredevil'i sonradan hem yazıp hem çizmeye başladı. Öykülerinde kara film atmosferi ve şiddet ön plana çıkıyordu. Çizgilerinde ise tüm geleneksel kalıpları yıkıyordu.
1982'de Marvel'dan ayrıldı ve 1983-84'te DC için 6 sayılık bir mini seri olan Ronin'i hazırladı. 1986'da ise en ünlü eseri olan Dark Knight Returns yayımlandı. Üç Büyüklerden biri olan "Dark Knight..." Bruce Wayne'i 1980'lerde elli yaşına gelmiş bir adam olarak resmediyordu. Emekliye ayrılmış olan Batman, geri dönmeye karar veriyor ve eski yöntemlerinden vazgeçiyordu. Artık suçluları yetkililere teslim etmekle uğraşmıyordu. Böylece revizyonist süper kahraman hikâyeleri geleneğini başlatan Miller hikâyesinde çeşitli yergi unsurları kullanıyordu: Başkan Reagan küçük bir ülkeyi işgal ederken gösteriliyordu ve Superman artık bir hükümet ajanı olmuştu.
Miller'ın önemli eserlerinden ikisi Türkiye'de de yayımlanmıştır. Dark Knight Returns, daha önce sözünü ettiğimiz Batman furyası sırasında Milliyet gazetesinin eki olarak verilmiştir. Frank Miller'ın yazdığı ve John Romita, Jr.'ın çizdiği Daredevil hikâyesi "The Man Without Fear" ise 2001 Şubatında Arkabahçe yayıncılık tarafından "Korkusuz" adıyla albüm formatında yayımlanmıştır.
CAN T. YALÇINKAYA