Giresun

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,585
74,780
NeverLand
Genel Bilgiler

Yüzölçümü : 6.934 km²

Nüfus : 417.505

Merkez Nüfusu : 113.936

İl Trafik No : 28


giresun_deniz_kiyi.jpg


Coğrafi Konumu :

Karadeniz Bölgesinin Doğu Karadeniz Bölümü’nde yer alan Giresun İli, 370 500 ve 390 120 doğu boylamları ile 400 070 ve 410 080 kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır. İl, doğusunda Trabzon ve Gümüşhane, batısında Ordu, güneyinde Sivas ve Erzincan, güneybatısında yine Sivas illeriyle komşu olup, kuzeyi Karadeniz ile kuşatılmıştır. Giresun İli, 6.934 km2 lik alanı kaplamaktadır.

Şehir, Aksu ve Batlama Vadileri arasında denize doğru uzanan bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Şehrin ilk kuruluş yeri Batlama deresi ağzındaki Çıtlakkaledir . Doğu ve batı sahilleri doğal plaj görünümündedir ve sahilin 1 mil açığında Doğu Karadeniz ‘in tek adası olan Giresun Adası (Aretias) şehrin boynunda bir inci kolye gibi durmaktadır.

Giresun.jpg


Yeryüzü Şekilleri :

Giresun yeryüzü şekilleri bakımından engebeli bir görünüşe sahiptir ve dağlar, vadiler ve dik kıyılar geniş yer kaplamaktadır. Karadeniz kıyısı boyunca uzanan oldukça dar ve alçak düzlüklerden oluşan bir kıyı şeridi ile güneyde Kelkit Çayı Vadisi arasını kaplayan Giresun Dağları şehrin yeryüzü şekillerinin çatısını meydana getirir. Kıyıdan 50-60 km içeride, kıyıya paralel olarak yükselen bu dağların ortalama yüksekliği 2000 m. dir.

Bazı yerlerde 3000m.’yi aşan Giresun Dağları’nın en önemli yükseltileri şunlardır: Abdal Musa Tepesi (3.331m.), Cankurtaran Tepesi (3.278 m.), Gâvur Dağı Tepesi (3.067 m.), Küçükkor Tepesi(3.044 m.), Karagöl Dağları üzerindeki Karataş Tepesi (3.107 m.) ve Kırkkızlar Tepesi (3.040 m.). Kıyıya paralel olarak yükselen bu dağlar üzerinde, kıyı ile iç kesimler arasındaki ulaşım, Şehitler (2.350 m.), Eğribel (2.200 m.) geçitlerinden, Kurtbeli Mevkii’(1760 m.)nden ve İlçelerimizin Yayla yollarından sağlanır.

Şebinkarahisar, Alucra ve Güce ilçelerini içine alan ve daha az engebeli olan güney kesiminde ortalama yükseklik 1000-1500 m. civarında olup arazi Kelkit Vadisine doğru eğimlidir.

Giresun’un güneyini kuşatan dağlar kuzeye ve güneye doğru alçalarak belirli yerlerde düzlükler oluşturur. 1750-2200 m. Yükseklikteki bu düzlüklerde pek çok yayla vardır. Giresun Dağları üzerindeki bu yaylaların başlıcaları Kümbet, Kulakkaya, Bektaş, Tamdere, Karagöl, Eğribel, Kazıkbeli, Çakrak, Paşakonağı, Karaovacık ve Sisdağı yaylalarıdır.

Akarsular ve Göller :

Giresun İlinin Kuzey bölümünde, Giresun Dağları ile Kuzey Anadolu Dağları’nın bazı kesimlerinden doğan çok sayıda akarsu vardır ve bu nedenle kıyı şeridi sık vadiler ağıyla yarılmıştır. Yükseklerden doğarak Karadeniz’e ulaşan sular yaz kış debi farkı gösterirler. Başlıcaları şunlardır:

Aksu: Karagöl Bölgesinden doğup Merkez İlçenin Doğu sınırından Karadeniz’e dökülen ırmağın uzunluğu 60 km.dir.

Harşıt Çayı: Kaynağını Gümüşhane Dağlarından alan Harşıt Çayı 160 km.dir ve üzerinde Doğankent Hidroelektrik Santralleri vardır. Tirebolu İlçesinin doğusunda denize dökülür.

Gelevera Deresi: Espiye’nin doğusundan denize dökülen Gelevera Deresinin uzunluğu 80 km.dir.

Yağlı Dere : Erimez Dağlarından doğar ve Espiye’nin batısından denize dökülür. Uzunluğu 70 km.’dir.

Pazarsuyu : Karagöl ve Yürücek Bölgelerinin sularının birleşmesiyle oluşur ve Bulancak’ın batısından denize dökülür. Uzunluğu 80 km.dir.

Batlama Deresi: Çaldağ’ın batı yamacının güneyinde Bektaş Yaylasından doğar ve Merkez İlçenin batısında denize dökülür. Uzunluğu 40 km.dir.

giresun_karagol.jpg


Giresun’daki arazi yapısı göl oluşumuna uygun olmadığından büyük göllere rastlanmaz. Ancak dağların tepelerinde bazı buzul gölleri bulunmaktadır. Bunların en önemlisi Giresun, Ordu ve Sivas İllerinin birleşme noktasına yakın Karagöl Dağlarının doruğundaki Karagöl krater gölüdür. Yaklaşık 3000 rakımında bulunan Karagöl çevresinde yaz aylarında bile kar ve buz parçaları bulunur. Çevresinde geniş otlaklar bulunduğu için kuzu besiciliği yapılır.

Giresun’da Karagöl’den başka bilinen Sağrak Gölü vardır ve daha ufak bir göldür.

İklim :

Giresun’un yer aldığı Doğu Karadeniz Bölgesi, Ülkemizin en çok yağış alan bölgesidir. Bölgenin orta kesiminde, Giresun Dağları’nın kuzey yamaçlarına yayılan ve bir bölümü ile de Kelkit Havzasına sarkan il alanında değişik iklim özellikleri görülmektedir.

İlin büyük bölümünü kaplayan Karadeniz’e bakan kısmı ılık ve yağışlı iklim özellikleri gösterirken; Kelkit Havzasına giren bölümü kara iklimi özellikleri göstermektedir.

Kuzey kısmında yazlar serin, kışlar ılık geçer, yağış dört mevsime dağılır. Yıllık yağış ortalaması 1300 mm’yi aşar. Yükseklere bol kar düşer. Giresun Dağları’nın güneyi ise Orta Anadolu iklim karakterini gösterir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlıdır. Yağış ortalaması 500-700 mm. civarındadır.

Giresun İl Merkezinde yıllık ortalama sıcaklık 14.2 C0 ‘dir. Bu zamana kadar kaydedilen en yüksek sıcaklık Ekim ayında 37.3 C0, en düşük sıcaklık ise Şubat ayında –9.8 C0 olmuştur. Gündüz-gece ve yaz-kış ısı farkı fazla değildir. Güney kesimde yıllık ortalama sıcaklık daha düşük gündüz –gece ve yaz-kış ısı farkı daha büyüktür. Ortalama deniz suyu sıcaklığı 16.9 c dir. En yüksek deniz suyu sıcaklığı 24-25 derece arasında değişir.

Giresun merkezinde yıllık ortalama nisbi nem 176’dır. Nisbi nemin en yüksek olduğu ay %81 ile mayıs ayıdır. Şebinkarahisar ilçesinde yıllık ortalama nisbi nem %61 olup, nisbi nemin en yüksek olduğu ay %71 ile aralık ayıdır.

Giresun il merkezinde yıllık ortalama yağış miktarı 1295 mm’dir. Kıyı kesiminde Tirebolu 1759..8 mm yıllık ortalama yağışla başta gelir. Şebinkarahisar ilçesinde ortalama yağış miktarı 56.313’tür. Bu miktar Alucra’da 43.913 ve Çamoluk ‘ta 382.1’dir.

Merkezde ortalama karla örtülü günler sayısı 10.8 ve en fazla kar kalınlığı ve karla örtülü günler sayısı en fazla ilçe Tirebolu’dur. Şebinkarahisar İlçesinde karla örtülü günler sayısı 77.9 ve kar kalınlığı 115 cm.dir.

ust3.jpg


Bitki Örtüsü :

Giresun iklimi bitkilerin yaşayıp gelişmesine çok elverişli olduğundan il yüzölçümünün %35’ini kaplayan ormanlar deniz kıyısından başlayarak 2000 m. Kadar yükselir. Bölgenin karayele açık olması bitki örtüsünün gür olmasını sağlar.

Bölgede kültür bitkileri olarak fındık, mısır, patates, fasülye, fiğ, çay, tütün ve turunçgillerle çeşitli sebzeler ve meyveler yetiştirilmektedir.

Bol yağış alan kuzey kesimde bitki örtüsü zengindir. Bu kesimde 600 metre yüksekliğe kadar fındık ve diğer meyve ağaçları ile genellikle yapraklarını döken ağaçlar yer alır. Bu arada kızılağaç, akçaağaç, kayın, gürgen, meşe, ıhlamur, kestane gibi ağaçlar sayılabilir. 800-2000 m.yükseklik arasında sarıçam, ladin, dışbudak, köknar gürgen, meşe gibi ağaçlara rastlanır. 2000 metreden yukarıda genellikle alpin, nebatlar görülür. Boylu orman ağaçları altında genellikle ormangülü, çalıçileği, ılgın, karayemiş, defne ve şimşir gibi bodur ağaçlar bulunur. Toprak üstü florası ise sürünücü otsu ve soğanlı bitkiler ile mantarlardan teşekkül eder. Bunlardan başlıcaları böğürtlen, şerbetçiotu, buğdaygil ve baklagillerden türlü çayır otları, eğreltiotu, çuha çiçeği, düğün çiçeği, yabani çilek, basurotu, hodan, ısırgan, at kuyruğu, kuzu kulağı, geven, kekik, nane, dikenler, çeşitli yosunlar, kardelen, zambak, sahlep, süsen, sıklamen ve zehirli zehirsiz birçok mantarlardır.

Giresun’da bitki örtüsünün yaygınlığına ve tümüne bağlı olarak değişik kesimlerde çeşitli yaban hayvanları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları kurt, çakal, yaban domuzu, bıldırcın, yabani ördek, yabani kaz, kuğu kuşu, kartal, atmaca akbaba, keklik, sülün, keçi, karaca ve birçok diğer av hayvanları yörede bulunur.

Jeolojik Yapı :

Giresun İlinin birçok yerinde özellikle kuzey kesiminde Üst-Kretase volkanik fasiyesli arazi çok geniş yer kaplar. Bunlar Kuzey Anadolu bölgesinde yaygın olan formasyonun İl’e düşen bölümüdür. Bu seri alanlarında Espiye, Yağlıdere, Görele çevrelerinde bakır madenleri vardır. Bu arada Kovanlık bucağı ile Dereli İlçesi güneyindeki yüksek bölgede ve Doğankent yakınlarında Granit, Granodiyorit, Kuvarslı Diyorit kütlelerine ve damarlarına rastlanır. Bunlar yer yer Şebinkarahisar kuzeyinde de yüzeyde görülür.

Giresun İli’nin kıyıları çok yerde yarlı kıyılar(falezler) halindedir. Bu dik ve yüksek kıyılar arasında yer yer kumsallar oluşmuştur. Kıyıların önündeki sığ deniz dibi geniş değildir. Çok yerde deniz birdenbire derinleşir.

Türkiye’de Alpin dağ oluşumu soyundan kıvrımlı ve Mezozoik-Tersiyer yaşlı sıradağların bir bölümü olan Giresun Dağlarının oluşması sırasında ve daha sonraki dönemde kıvrılmalar, kırılmalar ve bindirmeler olmuş; zaman zaman meydana gelen volkanizma olayları sebebiyle kalın volkanik yığıntılar oluşmuştur. Bu arada büyük kırılmalar olmuş; özellikle ilin güneyinden deprem kuşağı tipik bir aktif fay alanı olarak belirmiştir. Buna karşılık ilin diğer yerleri, yer sarsıntılarının zararsız geçtiği üçüncü dereceden deprem bölgesi içindedir.

Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Giresun bir yarımada üzerine kurulmuştur. Giresun, Anadolu'nun kuzeydoğusunda, yeşille mavinin kucaklaştığı Karadeniz'in inci kentlerinden birisidir. Doğal ve tarihi değerler açısından turizme oldukça elverişli bulunan Giresun'un bakir ormanları, yaylaları ve akarsuları ilgi çekicidir.

TARİHÇESİ

Giresun, Anadolu'nun kuzeydoğusunda, yeşille mavinin kucaklaştığı Karadeniz'in inci kentlerinden birisidir. Şehir, denize doğru uzanan yarımadanın üzerinde yer almaktadır. 6934 kilometrekarelik yüzölçümü ile ülkenin binde 8,5'ini kaplar. Şehrin kuruluş tarihi M.Ö'den önce 350 yıllarına dayandıran kaynaklar vardır. Yine bu bölgede Türklerin MÖ. 2000 yıllarından beri yaşadığı bilinmektedir.

g2.jpg


Doğu Karadeniz ve Giresun'la ilgili Yunan coğrafyacı ve seyyahların verdiği bilgilerle beraber eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde, dil incelemeleri sonucunda M.Ö.2000'li yıllardan günümüze bu bölgedeki Türk varlığı inkar edilemez bir gerçektir.

Bölgenin ilk ahalisi eski Anadolu kavimleridir. Sonraki çağlarda Orta Asya göçleri sırasında gelen Talip'ler, Tiberen'ler, Mosinekler gibi Türk oymaklarının bu bölgede yerleştikleri söylenir. Sonradan Miletos'lular Çıtlakkale yakınlarında Kerasus şehrini kurdular (MÖ.D.C.Y.Y) Şehir adını çevrede yetişen yaban kirazından (ceresia) alır.

MÖ.183 'te Pontos Kralı Pharnakes I şehri zapteder.Savaşlar sırasında harabolan kentin yerine 2 km. doğudaki yanmada üzerinde yenisi kurulur ve Pharnakeia adını alır. Pontos Kralı Mitridates, Romah Lukullus'a yenilince Pharnakeia, Romalıların eline geçer.(M.Ö.172).

Daha sonra Roma ile Pontos arasında birkaç defa el değiştiren kentin adı, Roma hakimiyeti sırasında Kerasus olur. İmparatorluğun ikiye bölünmesi üzerine Doğu Roma İmparatorluğuna bağlanır.(M.S.395). Fatih Sultan Mehmet'in 1461 "e Trabzon' u fethi ile Kerasus, Osmanlılar'a geçer ve adı Giresun olur.
Osmanlı yönetiminde Tanzimat'a kadar Trabzon'un bir ilçesi olan Giresun, daha sonra Şebinkarahisar'a ve tekrar Trabzon'a bağlanır. Bir süre müstakil (1920)mutasarrıflık olduktan sonra da İl Merkezi ilan edilir(1923).

TÜRK FETHİ ÖNCESİ GİRESUN

M.Ö.7.Y.Y.'da Kimmerler ve Sakaiar'ın Karadeniz'e göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmiştir.Bu bölgede de bu Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç'ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türk'lerinin yerleşimi mevcuttur.
Yunan yazar ve filozof Ksenophon (MÖ.427-335) Anabasis adlı eseriyle Miletoslular devrine biraz olsun ışık tutmaktadır.

11-3.jpg


Akdeniz ve Marmara kıyılarında bir çok koloniler kuran Miletoslular 'in M.Ö.VIII. yüzyılda Sinope (Sinop)a yerleştikten sonra Amisos(Samsun),Kotyora(Ordu),Kerasus(Giresun)ve Trapezus(Trabzon) kentlerini kurdukları veya geliştirdikleri kabul edilmektedir.

Kerasus'un ,bugünkü Giresun şehrinin 2km.batısında ,Çıtlakkale mahallesinin yerinde kurulduğu ve adının o zamanlar çevrede çok sayıda bulunan kiraz ağacını ifade eden Keresea 'dan geldiği genellikle benimsenmektedir.Gİresun adının boynuz anlamına gelen 'Keras' kelimesinden geldiğini iddia eden tarih araştırmacılarına da rastlanmaktadır.Bu görüşte olanlar ,Kale'nin doğu ve batı yakasına düşen İki koy'un boynuzu andırması gerekçesine dayandırmaktadırlar.

MÖ.183 yılında Sinope'un ,Kral 1. Pharnakes tarafından alınması üzerine başşehir buraya taşındı ve Sinope'a bağlı koloniler ,bu arada Kerasus Pontos Devleti'nin eline geçti.Yapılan savaşlar sırasında Kerasus harap olduğundan bunun 2km. doğusundaki yarımada üstünde bugünkü şehir kuruldu ve adına Pharnakeia (Famakya )denildi.

Kimmerlerden sonra bölgede hüküm süren İskitler,Doğu Anadolu'da Med hakimiyetine son verip Küçük Asya'ya yayıldılar.Giresun Adası'nda yaşadığı ileri sürülen Amazonlar 'in menşei İskitler'e dayandırılmış,Trabzon'lu Minas Bıjiskyan ise Amazonların cesur, savaşçı kadınlar olduğundan, eski tarihçiler Terme'de bağımsız devlet kurarak Karadeniz'e hakim olduklarından ,Heredot'ta Amazonların İskit 'li gençlerle kaynaşmasından bahsetmiştir.

Giresun Türk'lerden önceki dönemlerde Miletoslu'lar, Pontuslu'lar, Romalılar ardından Bizanslılar'ın denetimine girmiştir. 1204 yılında Haçlılar ;Bizans'ın başkenti İstanbul'u ele geçirince İmparator Kommenos'un çocukları Trabzon'u alıp burada Trabzon Rum İmparatorluğunu kurmuşlardır.Giresun da bu devletin sınırlan içersinde yer almıştır.Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244'de Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Rum Devleti Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir.

GİRESUN'DA TÜRK VARLIĞI VE BÖLGENİN TÜRK HAKİMİYETİNE GİRMESİ

Trabzon'a bağlı bulunan Giresun ve çevresi de Moğol nüfusu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan bîri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Giresun'un Türkleşmesi Anadolu Selçuklu Beylikleri döneminde daha da artarak devam etmiştir. Türkmenler, Sinop ve Samsun bölgesine hakim olduktan sonra 1297'de Ünye yöresini ele geçiren Çepniler, Trabzon'a kadar akınlarda bulunmuşlardır. İbn-Bibi, EI Evamir Ul-Alaiyye adlı eserinde Türkmenlerin Çepni boyundan önemli bir kümenin 1277 yılında Sinop yöresinde yaşadığını yazmaktadır. İbn Bibi'ye göre yine 1277'de Çepni Türkleri Sinop Şehrine denizden hücum eden Trabzon Rum İmparatorunu yenilgiye uğratmış, bu tarihten itibaren Canik (Canit) denilen Samsun'un doğusundan Giresun yöresine kadar uzanan sık ormanlık bölgeye giderek orayı yavaş yavaş fethetmişlerdir. İşte,Giresun'un Türkleşmesini gerçekleştiren Hacı Emir ve Oğullarının Türkmenler'in bu Çepni boyundan geldiği kesinlik kazanmıştır.

XIV. yüzyılın başlarında Çepni Türkmenlerinin akınları sırasında kalenin zaptedildiği tahmin edilmektedir. Nitekim tarihçi Panaretos'un kısa yıllığına göre 1301 'de İmparator II. Alezios, Kerasus'a "Koustougans" adlı Türkmen beyini yenilgiye uğratmış, surları yeniden yaptırıp kaleyi tahkim etmiştir. Panaretos'un zikrettiği bu Türkmen beyinin Küçük Ağa veya Küçdoğan olduğu belirtilmektedir. Bu Beyin bölgede etkili olan Bayram Beyle irtibatı hakkında herhangi bir bilgi yoktur.

Bayram Bey Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin Beyidir. XV. - XVII. yüzyıllar arasında ve daha da sonraları Bayram Beyin Oğlu Hacı Emir Beyin döneminde Ordu Bölgesine Bayramlu Beyliği deniliyordu. Bayram Bey aynı zamanda Ordu bölgesi ile Giresun bölgesinin bîr kısmının fatihi ve adı geçen bölgelerde kurulmuş olan Hacı Emirli Beyliğinin kurucusu idi.

Tarihçi Panaretos'un Chronique De Trebisonde adlı tarih günlüğünde Hacı Emir'in 1358'de Trabzon'un güneyinde ki Maçka yöresine geldiği daha sonra sonra ülkesine döndüğü ve ayrıca 1361'de Giresun'a bir hücumda bulunduğu da kaydedilmektedir.

Hacı Emir 1364'te hastalanınca beyliğin yönetimine oğlu Süleyman geçti. Daha sonra iyileşip yönetimi yeniden ele almak istediyse de, oğlu Süleyman buna karşı çıktı. Baba ile oğul arasındaki bu iktidar mücadelesinden yararlanmak isteyen Canik Beyi Tacüddin Caniti Hacı Emir'in topraklarına saldırınca, Hacı Emir'in oğlu Süleyman Bey dönemin etkin kişilerinden Sivas ve Kayseri Hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed'in yardımına sığındı. İkisi arasında arabuluculuk yapmayı kabul eden Kadı Burhaneddin, Tacüddin'e elçi ve mektuplar göndererek ilişkilerin düzelmesine çalıştı. Tacüddin Caniti Kadı Burhaneddin'in elçisi Şeyh Yar Ali'ye, Süleyman Bey'e dokunmayacağına söz verdiyse de elçi daha Sivas'a dönmeden Süleyman Bey'in ülkesine yeniden saldırdı. Çatışma sırasında Tacüddin Süleyman Bey'e yenilip öldürülünce, Niksar yöresi Kadı Burhaneddin'in egemenliği altına girdi. Süleyman Bey de Kadı Burhaneddin'e bağlanıp, içişlerinde bağımsız olarak yönetimini sürdürdü.

Beylik içi birliği sağlayan Süleyman Bey 1397'de Giresun şehrini ele geçirdi ve böylece Giresun ve çevresinin Türkleşmesi süreci noktalanmış oldu. Bilindiği gibi Trabzon Şehri de 1461'de Fatih Sultan Mehmet taralından fethedilmek suretiyle, Kuzey Karadeniz Bölgesinde ikiyüz elli yıldan fazla egemen olan Rum İmparatorluğuna son verilmiştir.

Giresun'un Türkleşmesi yanlış bir kanaat olarak Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun'un Osmanlı Devletine bu devirde katıldığı doğrudur. Oysa Giresun'un Türkleşmesi 1397'de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Bey'in Giresun'u fethetmesiyle gerçekleşmiştir.

İlçeler

* Alucra
* Bulancak
* Çamoluk
* Çanakçı
* Dereli
* Doğankent
* Espiye
* Eynesil
* Görele
* Güce
* Keşap
* Piraziz
* Şebinkarahisar
* Tirebolu
* Yağlıdere
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,585
74,780
NeverLand
Yöre Mutfağı

Giresun yemeklerinin malzemeleri insanı etkileyen bir doğallığa , tazeliğe ve güzelliğe sahiptir. Bu malzemelerin başında yemeklik olarak kullanılan Karalahana, Isırgan, Pezik, Madımak, Galdirik, Mantar, Sakarca, Çileklik, Mendek, Merulcan, Marul, Maydanoz... gelir. Hayvansal besinlerden süt, yoğurt, yumurta, tereyağı, süzme, bal, peynir, çökelek en yaygın olarak kullanılan malzemelerdir.

ads305zsu7.jpg


Bunların yanında mutfaklarda, kilerlerde ve serentilerde saklanarak yerine göre kullanılan malzemelerde mevcuttur. Bu malzemeler şunlardır :

Kuruluklar :
Fırın Fasulyesi, Fırın Darısı ve unları, Soğan, Sarımsak ve Tahıllar, Yufka, Kadayıf, Patates.

Pekmezler :
Taflan Pekmezi, Üzüm Pekmezi, Armut, Elma Pekmezi, Töngel (Döngel-Muşmula) Pekmezi.

Reçeller :
İncir, Üzüm, Kiraz, Ayva, Vişne, Kızılcık, Şeftali, Elma Reçeli.

Turşular :
Fasulye, Salatalık, Yeşil Domates, Biber, Beyaz Lahana Turşusu.

Tuzlular :
Fasulye, Mantar, Yeşil Domates, Hamsi Tuzlusu.

Salçalar :
Biber, Domates Salçası.

Baharatlar :
Karabiber, Kırmızı Biber, Nane, Anuk, Kekik, Reyhan.

Çerezler :
Fındık, Ceviz, Kestane, Pestil, Çedene, Pıtlak (Patlamış) Mısırı, Dut Kurusu ve Kuru Üzüm

Sıcak içecekler :
Çay, Ihlamur, Nane, Kekik, Kuşburnu, Papatya.


* Karalahana Çorbası
* Çalıçileği Çorbası
* Mendek Çorbası
* Etli Pancar (Karalahana) Sarması
* Isırgan Yemeği
* Fırın Kurusu Fasulye
* Hamsi Böreği
* Yağlaş
* Karalahana Diblesi
* Fasulye Diblesi
* Taflan Tuzlusu Kavurması (Daphne)
* Yeşil Domates Tuzlusu Kavurması
* Kiraz Tuzlusu Kavurması
* Merevcen (Diken Ucu) Kavurması
* Fasulye Turşusu Kavurması
* Mantar Kavurması
* Pezik (Pazı) Mıhlaması
* Sakarca Mücveri
* Merevcen (Diken Ucu) Mücveri
* Pezik (Pazı) Mücveri
* Tel Kadayıf
* Samaksa
* Siron
* Katmer
* Mısır Unu Ekmeği
* Hamsili Mısır Ekmeği
* Pideler
* Fındıklı Badem
* Fındıklı Güllaç
* Pezik (Pazı) Kökü Turşusu
* Fasulye Turşusu

Düğün Gelenekleri

Düğün gelenekleri ilçeden ilçeye, köyden köye farklılık göstermesine rağmen genellikle gözetilen düğün geleneklerine aşağıda yer verilmiştir.

Erkek ailesi tarafından beğenilen kızın evine bir görücü heyeti gönderilir. Görücü heyetinin izlenimleri olumlu İse erkek ailesi büyükleri tarafından kız istemeye gidilir. Kız tarafı kızı vermeye niyetli ise biraz nazlanır. Sonra söz kesilir, kızın nüfus kağıdı bir mendile sarılarak erkek tarafına verilirken, erkek tarafı da mendili verene bahşiş verir, hazırlıklara başlanır. Hazırlıkların tamamlanmasından sonra erkek tarafı bir Cuma günü düğün tarihini belirlemek için kız evine gider. Buna "Şerbet içme" denir. Erkek evi kız evini tavukla, kız evi de erkek evini baklava ile ağırlar.

Düğüne genellikle Salı günü başlanır. İlk geceye "Kına gecesi" ya da "Komşu gecesi" denir. Konuklan her iki tarafta kendi evlerinde karşılar. Gece mumlar yada çıralarla erkek evinden bir gurup kadın, kız evine gider. Geline ak gelinliği giydirilir, duvağı takılır, genişçe bir tepsinin ortasında kına ezilir, çevresinde mumlar yakılır, gelinin avucuna konan kına, tülbentle sarılır. Baş parmağı arasında yanan bir mum sıkıştırılır. Gelinlik çağındaki kızlar da bir mum yakarak törene katılır, gelini de aralarına alarak horon teperler, erkek evinden gönderilen çerezler yenir, kına yakılırken türküler söylenir, eğlence sabaha kadar sürer.

Kına yakıldıktan sonra elinde defi ile bir kadın dolaşır bahşiş toplar. Bahşiş önce kızın annesinden istenir. Anne ilgisiz kalırsa, "Anne gelmeyince, bahşişi vermeyince, kız vermez elini kınaya" diye söz atılır. Çarşamba günü erkek tarafı gelini giydirmeye gider. "Ağırlık" denen takılar takılır. Kızın Çeyizi de bir sandıkla erkek evine gönderilir. Bunlarla gelin odası döşenir, misafirlerin görüşüne açılır. Kimi köylerde çeyiz görme sırasında "töre atılır" (Bahşiş verilir.)

Perşembe, "Gelin alma günü" dür. Sabah kız evine hazırlanan "Güvey bohçası" bir tepsi baklava ile erkek evine gönderilir. Sağdıcı ile hamama giden güvey, bohçadaki giysileri giyer. Öğleden sonra "Gelin alayı" davul, zurna ve kemence eşliğinde kız evine gider. Genellikle bu alayda damat bulunmaz, büyükler öncülük eder.

Aynı akşam kızın erkek kardeşleri ve onların arkadaşları erkek evine baskına gider. Eve yaklaştıklarında silah atarak geldiklerini duyururlar. Erkek evinden bir gurup, davul, zurna ile yola çıkar onları karşılar. Misafirler başka bir eve götürülerek ağırlanır. Kız evinden gelenler, ağırlamada kusur bulursa çeşitli tatsızlıklar çıkar. Bu "Baskın" bir anlamda kız tarafının üzüntüsünü gidermek içindir.

Gelin alayı aynı gün, kimi yörelerde de Cuma günü hareket eder, eskiden süslenen bir at üzerinde götürülen gelin, günümüzde "Gelin arabası" denen süslenmiş bir taksi ile erkek evine götürülür. Evden çıkmadan önce gelini büyüklerinin ellerini öperek vedalaştığı sırada "defçi kadın def çalarak "Gelin ağlatma türküsü" söyler. Gelin alayı erkek evine döndüğünde yine çalgılarla karşılanır. Oyunlar oynanır. Gelin eve kaynanasının kapıya bağladığı bir ipliği kopararak girer bununla tüm uğursuzlukların kırıldığına inanılır. Kapıdan girerken gelinin başından para ve çerez serpilir. Kimi yerlerde de bereket getireceği inancı ile mısır ya da buğday serpildiği de olur. Kayınbaba ya da kaynana yüz görümlüğü vererek gelinin yüzünü açar.

Güvey sağdıçları ile birlikte ikindi namazına gider, sağdıçlardan biri evli olması gerekir. Namaz dönüşü arkadaşları güveyi yumruklayarak gerdek odasına sokar.

Pazar günü kız yanı, gelin görmeye gider. Buna kimi yerlerde "Çerez yeme" denir. Fındık, leblebi, kuru üzüm, pasta, peynir, gelinin ve içindeki durumu gözlenir, çeyiz görülür.

Bir hafta sonu güvey, gelin ve yakınları ile birlikte "Yumurta Yemeye" gider. Hal hatır sorma, şakalaşma ve söyleşiden sonra, üstü peşkir havlu ile örtülü bir tabakta, pişmiş yumurta getirilir. Dağıtımın yapılması için, güveyin bahşiş vermesi beklenir. Bu gidip gelmeler, aileler arasındaki akrabalık, dostluk bağlarının güçlenmesi içindir.

Adanın Etrafını Dolaşma Geleneği

Soyun sürdürülmesi inancıyla yapılan sacayaktan geçme geleneği Ada'nın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanır. Ada turu Hamza Taşı'nın önünde başlar. Yine Hamza Taşı'nın önünde son bulur.

Törenin amacı; Soyun sürdürülmesi, belaların denize atılması, döllenmenin bu mevsimde başlaması ve toprağın bereketlenmesi. Her yıl Mayıs ayının 20'sinde yapılan bu festival Uluslararası boyutlara ulaşmıştır. Bu festivalin Halk Oyunları bölümünü organize eden GİFSAD (Giresun Kültür Sanat ve Folklor Derneği) aynı zamanda Giresun yöresi oyunlarının yurt içinde ve yurt dışında tanıtımını da yapmaktadır.

İmece Âdeti

Karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmanın bir ifadesi olan imece İlimiz de türlü şekillerle uygulanır. Bel ve ekin imecesi, mısır toplama, fındık toplama , fındık ayıklama ve mısır soyma imeceleri vardır.

a) Bel İmecesi:
İmece sahipleri komşularını imeceye akşamdan çağırır. Çağırılanlar ertesi sabah iş yerinde belleri ile birlikte gelir. Çalışmaları akşama kadar sürer. Öğle yemeği imece sahibi tarafından verilir.

b) Ekin İmecesi:
Kuşluk vaktine kadar sürer, yemeksizdir. Mısır tarla üzerine atıldıktan sonra bir kenardan kazmaya başlanır. Bu imece de muhakkak bir kemençeci ve bu kemençeye uyarak türkü söyler kazmalar hep birlikte iner istekle çalışılır.

Giyim Kuşam


İl Merkezi ve İlçe Merkezlerinde çağdaş giysiler benimsendiği halde kırsal kesim ve iç kesimlerde geleneksel giysiler yaygındır. Karadeniz genelinde olduğu gibi, Giresun'da da peştamal, kadın giyiminin değişmez öğeleri arasındadır. Erkek giyiminde dağlık kesimlerde "Aba zıpka" denen paçaları dar, baldırdan yukarısı bol pantolonlar giyilir. Bu giyimde yörenin sert ikliminin etkisi vardır. İl Merkezi ve kıyı kasabalarında ise ceket pantolon ve kasket yaygındır.

Kadınlarda, başa örtülen, bele sarılan peştamalın varlık durumuna göre değişen türleri vardır. Varsıllar başlarına "Keşan Peştamal" denen daha gösterişli ve ince bir dokuma örterler. Düz çizgili ve "Direkli Peştamal" diye adlandırılan dokumada bele sarılır. Varsıllar eskiden Canfez üç etek, sırmalı peştamal da giyerdi.

Ev gezmeleri, düğün, bayram gibi özel günlerde kadınlar başlarına altın tepelik, boyunlarına beşi birlik, saatli kordon takardı. Bunun yanında hasır bilezik, günümüzde de geniş ilgi görmektedir.

Eskiden kilim desenleri ile, canlı renklerle örülen yün çoraplara günümüzde pek rastlanmamaktadır. Oyalı yaşmak, ya da çember, peştamal, entari, hırka ve kara lastik günlük kadın giyimini oluşturmaktadır. Kentte de görülen bu giyimin yanında etek, buluz ve kundura da yaygındır. "Yol gezmesi" denen gezmelerde üste manto giyilir.

Erkeklerde, aba zıpkanın yanında, Çerkez kayışı, kama (belde) gümüş hamaylı (boyunda), karabaşlık ve "çapula" denen altı kabaralı ayakkabılar geleneksel giyimi oluşturmaktadır. 'Trabzon Lastiği" denen kara lastik ayakkabılar, kırsal kesimde, günümüzde de yaygındır. İl Merkezinde ise kundura giyilmektedir.

Günümüzde Giresun Halkı zamanın şartlarına göre giyinmektedir. Yine de Köy ve Kasabalarda kadınlar ev içinde oyalı yaşmak veya çember, entari, peştamal, dışarıda ise bunlardan başka başlarına peştamal veya şal alırken, ayaklarına düz lastik veya kundura giyerler.

El Sanatları

İl de ekonomik gelişmeye ve büyük orandaki göçe koşut olarak, geleneksel el sanatları da ortadan kalkmaya yüz tutmuştur. Alucra yöresinde Palaz kilim dokumacılığı yer yer sürdürüyorlarsa da, pek yaygın değildir. Öte yandan Tamzara dokumacılığı ile adlandırılan dokumalarda Pazar için üretime yöneldiğinden eski biçimlerini yitirmiştir. Ayni dönemde geniş bir üretim alanı olan bakır işçiliği de hemen tümüyle ortadan kalkmıştır. Eynesil ve Ören'de "Dastar" denilen kilimlerin dokumacılığı yaygındır, dar tezgahlarda iki parça olarak dokunan kilimler yan yana getirilip dikilir. Bunlar genellikle 1.20x2.48 metre ölçülerindedir.

Düz, yatık, cizgili yol yol kareli yada soyut desenli olanları vardır. Al renginin değişik tonları yanında da siyah kullanılır. Bu renklendirme kilimlere ayrı bir canlılık ve görünüm kazandırır. Alucra'nın Ak çiçek, Kara dikmen, Usluca, Yenice Köyü, İngölü ve Boyluca Köylerinde kilim, cecim(Cicim) dokumacılığı yaygındır. Bunlarda "Tahtalı" dene , düz çizgili desenler egemendir. Kıldan dokunan cecimler eskiden ev içini bölmede kullanılırdı. Usluca ve Boyluca Köylerinde dokunan heybe boncuklu Damat ve azık torbalan Karadeniz yöresinde ünlüdür.

Bu torbalar el çantası büyüklüğündedir. Dikey olarak yünden dokunur torbanın çevresine iki sıra düğme dikilir dikey olarak ortasından bir sıra , yatay olarak ta, ikişer sıra düğme ile torbanın yüzeyi bölümlenir. Bölümlerin arasına püsküller dikilerek, yüzey büyük ölçüde kaplanır. Püsküller kırmızı yeşil yünden yapılır, aralarına mavi boncuk dikilir. Uçlarına da çeşitli renklerde oya boncukları geçirilir. Torbanın askılıkla birleştiği yerlere birer tane dış bölümüne de bir sıra püskül dikilir. Askılık ta yünden dokunur. Çeşitli desenlerle bezenir.

Sembolik olarak çeyizlerde bulunan Giresun işi bakır ibrik ve güğümlerde eski el sanatlarındandır. Konik yapılı ibriklerin gövdesi dövme bakırdandır. Tutacak ve kopacak bölümleri de pirinçten yapılarak gövdeye eklenmiştir. Bu sanat başta plastik ve metal kapların yaygınlaşması, ustaların il dışına göçmeleri ile hemen hemen ortadan kalkmıştır.

Ayrıca, Görele'de eskiden köylerde bulunan tezgahlarda şayak ve şal cinsi kumaşlar dokunurken, bu gün önemini yitirmiş bulunmaktadır. Görele'deki eski bir el sanatı da şimşir kaşık yapımı olup, halen sürdürülmektedir. Ayrıca İl 'de azda olsa sepet ve hasır örmeciliği yapılmaktadır.

Halk Oyunları

Karadeniz Bölgesi halk oyunları ufak-tefek farklarla birbirlerine benzer. Hepsi de kıvrak ve coşturucudur. Şebinkarahisar ve Alucra halk oyunları daha çok Orta ve Doğu Anadolu'nun etkisi altındadır.

Giresun oyunları arasında bölgenin meşhur oyunu "horon" alır. bu oyunu erkekler kemençe veya davul zurna eşliğinde, kadınlar ise; def, ud ve saz eşliğinde oynarlar. Horonun; düz horon, sık saray, dik horon gibi çeşitleri vardır.

Giresun karşılaması ve metelik oyunları bölgenin en çok tutulan oyunları arasındadır. Giresun Karşılaması, Çandır Karşılaması, Bel Kırması ve Sallama gibi müziğin ritmine göre değişen türlere ayrılır.

HALK OYUNLARI: Karadeniz Bölgesi Halk Oyunları bazı ayrıntı farklılıkları dışında genelde birbirine benzerler. Bölge halkı kıyısında yaşadığı deniz gibi hareketli ve coşkundur. Oyun ve türküleri de kendilerine uygundur. Giresun oyunları içinde en önemlisi Giresun Karşılaması ve horondur. Horona erkekler bölgenin meşhur çalgısı kemençe veya davul zurna eşliğinde oynarlar. Horonun; düz horon, sık saray, dik horon ve karşılamanın; tüfekli çandır karşılaması, bel kırması ve sallama gibi müziğin ritmine göre değişen çeşitleri vardır. Giresun türküler yönünden de zengin bir ildir. Giresun türkülerine Mican, Tamzara, Karahisar Türküsü, Fingil, Bir Fındığın İçini, Merekte Sarı Saman, Oy Giresun Kayıkları, Aksu Derler Adına, al Perde Yeşil Perde, Sokak Başı Meyhane örnek verilebilir.
 

tafamus

Süper Üye
11 Şub 2010
1,867
13,986
bakunin üstad bize karadeniz hasretini giderdiğin için teşekkürler
 

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,585
74,780
NeverLand
Giresun Müzesi (Gogora Kilisesi)

18. yüzyıldan kalma bir yapıdır. 18. yüzyılın ortalarında, Ortodoks kilisesi olarak yapılmış olan bina, 1923 yılına kadar kilise olarak kullanılmıştır. 1923 yılından 1948 yılına kadar boş kalmış, 1948-1967 yılları arasında cezaevi olarak kullanılmış, 1967 yılından 1982 yılına kadar tekrar boş bırakılmıştır. 1982 yılında restore edilen bina 1988 yılında müze olarak açılmıştır. Müze içerisinde Eski Tunç Çağı, Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait antik eserler, taş kabartmalar, eski tarihlerde kullanılan silah, giysi ve para örnekleri sergilenmektedir.

giresun-muzesi.jpg


Yapı dıştan dikdörtgen, içten bazilika plan ile kubbeli haç planının birleştirildiği karma plan şeklindedir. Müze binası olarak kullanılan yapının hemen kuzeyinde bodrum üzerine üç katlı tarihi bir bina daha vardır ki burası da papaz evi olarak bilinmektedir. 1993 yılında burası da orijinaline uygun olarak yeniden yapılıp müzenin idari binası olarak hizmete açılmıştır.

Kuvay-ı Milliye kahramanlarımızın ve şehitlerimizin anılarını yaşatmak amacıyla 1999 yılında müze içinde Fotoğraf, Sergi salonu, Kuvay-ı Milliye'de Osman Ağa ve Giresun Gönüllüleri Fotoğraf Müzesi izleyicilerin ilgisine sunulmuştur.

Çocuk Kütüphanesi (Katolik Kilisesi)

Giresun merkez Çınarlar Mahallesinde bulunan 19.yüzyılın başlarında yapıldığı tahmin edilen, 1967 yılında ise Çocuk Kütüphanesi olarak kullanılmaya başlanan Katolik Kilisesi dikdörtgen planlı, ana cephesi üçgen alınlı belirlenmiş olup, köşelerde taştan yivli köşe kolonları bulunmaktadır.

aa.jpg


Girişin üzeri dört köşeli sütunla taşınan yuvarlak kemerli kırma çatılı bir sündürme ile örtülüdür. İç ve dıştan çok güzel görünen bina Kültür Bakanlığınca 2001-2002 yılında bina ve çevre düzenlemesi tam olarak yapılmıştır.

Giresun Adası

Kıyıdan bir mil açıkta bulunan ada, Doğu Karadeniz’in yaşanabilir tek adasıdır. Ada, Aretias, Areos Nesos ve Arionesos adlarıyla da anılmaktadır. Adanın kapladığı alan yaklaşık olarak 40.000 m2’dir.

giresunadas.jpg


Efsaneye göre Argonautların Altın Post seferine katılan Herkül, Giresun Adası’na da uğramış, burada insan yiyen kuşlarla savaşmıştır. Ayrıca, kadın savaşçılar olarak bilinen Amazonlar, Giresun Adası’nı üs olarak kullanmıştır.

GiresunAdas2.jpg


Kent ve yöre halkı tarafından kutsal sayılan adanın etrafı surlarla kaplı olup, saray ve manastır kalıntıları yer almaktadır. Adanın yazın hizmet veren bir çay bahçesi ile büfe, çadır sahaları, piknik alanı bulunmaktadır. Her yıl 20 Mayıs'ta yapılan Aksu Şenliğinde kayıklarla ada çevresinde dolaşılır.

Şebinkarahisar Taşhanlar

Şebinkarahisar İlçe merkezinde kalenin kuzey eteğinde yer alan tarihi bir yapıdır.

Yerli kara taştan iki katlı, kemerli, tipik Osmanlı Taşhanları mimarisinde yapılmıştır. Şebinkarahisar Taşhanı'nın günümüze gelebilen en sağlam tarafı güney cephesidir.

Girişin iki yanında, iki katlı kemerli mekanlara, tam ortada ise bir avluya yer verilmiştir. Kuzey cephesinde dışarıya dönük beş adet kemerli dükkan kısımları mevcuttur.

Zeytinlik Mahallesi


z2.jpg
z1.jpg


Kalenin güneydoğusunda yer alan Zeytinlik Mahallesi eski tarihi Giresun evlerinden oluşur. Kentsel sit alanı olarak koruma altındadır. Kentin geçmişteki dokusunu yansıtan gezilip görülecek müstesna bir mahallemizdir. Bazı evlerin restorasyonu yapılmış bazıları kamulaştırılma aşamasında olup, iyileştirme çalışmaları devam etmektedir.

Şebinkarahisar Atatürk Evi Müzesi

Giresun İli, Şebinkarahisar İlçe merkezinde bulunan 12 Eylül 1924 tarihinde Atatürk'ün Şebinkarahisar'a gelişinde kaldığı ev olarak kullanılan Atatürk Evi Müzesi, İlçenin tam merkezinde ahşaptan yapılmış iki katlı sade bir binadır.

Yapım tarihi kesin bilinmemekle beraber 19. yüzyılın sonunda veya 20. yüzyılın hemen başında yapıldığı tahmin edilmektedir. Binanın bulunduğu kısım ve bahçesi yoldan yüksekçe bir platform üzerinde yer almaktadır. Birinci kata giriş doğudan, zeminden genişçe bir ahşap kapıyla sağlanmıştır. Faal olarak kullanılmayan bu kattan ahşap dönerli bir merdivenle ikinci kata çıkılmaktadır. Ancak ikinci kata çıkış asıl anıtsal olarak kuzeyden ayrı bir girişle sağlanmıştır.

Önü çıkmalı üçgen alınlıklı, ahşap sütunların taşıdığı, 10 adet taş basamaklı merdivenlerin bulunduğu ana giriş kısmı mevcuttur ki buradan da iki kanatlı ahşap bir kapıyla direk ikinci kata girilmektedir. Asıl müze olarak kullanılan kat burası ve hemen üzerinde yarım kat halindeki ön cepheden görünmeyen çatı katıdır. Bu çatı katına da ikinci kattan dönerli ahşap bir merdivenle çıkılmaktadır.

Maliye ve Gümrük Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 2 Mayıs 1986 gün ve 3121-749/16781 sayılı yazısıyla mülkiyeti Hazineye ait bu yapının Kültür ve Turizm Bakanlığına olan tahsisi kaldırılmış, Şebinkarahisar Belediyesi'ne tahsis edilmiştir. Halen Şebinkarahisar Belediyesi'ne ait olan Atatürk Evi Müzesinde, Atatürk'ün kaldığı esnada kullandığı bazı eşyalar ve yöresel etnoğrafik bazı eserler sergilenmektedir.

Giresun Kalesi


ust4.jpg


kale_osman_aga2.jpg


giresunkalesinw7.jpg


Kenti ikiye bölen yarımadanın ucundaki tepe üzerinde, I. Pharnakes (M.Ö. 2. yüzyıl) tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. İç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Güneybatıdan başlayarak ve kenti çevreleyerek kuzeydoğuya uzanan kale duvarlarının bir bölümü yıkılmıştır. İç kalede bir saray kalıntısı bulunmaktadır. Büyük blok taşlarla örülmüş olan kalenin kuzeyinde, sığınak olarak kullanıldığı düşünülen mağaralar vardır. Kale surları, Roma döneminde onarım görmüştür. Günümüzde piknik ve günübirlik kullanım alanı olarak düzenlenmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığınca onarım çalışmaları devam etmektedir.

Tirebolu Kalesi

Tirebolu ilçe merkezinde, denize doğru uzanmış küçük bir yarımadanın üzerinde yer alır. Kalenin kesin yapım tarihi bilinmemekle beraber M.Ö. 15. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kalenin içerisinde bazı binalara ait temeller vardır. Bunların başında güney duvarı içerisine oyularak yapılmış bir mescit mihrabı ve bu mescide ait duvar temelleri bulunmaktadır. Kalenin batı tarafında ikinci bir kule gibi yükselen ayrı bir kısım daha vardır. Kale restore edilmiştir.

Andoz Kalesi

Espiye İlçesi girişindeki Yağlıdere Deresi'nin kenarında, denize ve vadiye hakim doğal bir sivri tepe üzerinde yer almaktadır. M.Ö. 1300’lü yıllarda yapıldığı zannedilmektedir.

Kaleye ulaşım kuzeyinde bulunan yol ile sağlanır. Etrafı surlarla çevrilidir. Duvarlar yer yer yıkılmıştır. Bazı kısımlarda kuleler mevcuttur. Andoz Kalesi oldukça küçük bir kaledir.

Şebinkarahisar Kalesi

Şebinkarahisar yerleşmesinin güneyinde bozalt bir tepe üzerinde kurulmuş olan kale, şehirden 160 metre daha yüksektedir. İlk görenler bu haliyle kaleyi denizde ada veya gemiye benzetirler. Planı bütünüyle bir yamuğu andırmaktadır. Kalenin kulelerle desteklenen surları sarp kayalara oturtulmuştur. Bu surları bazı kısımlarda daha önce ikinci bir sur kuşağı takviye eder. Surlarda değişik dönemlerin duvar yapım tekniklerini görebilmek mümkündür. Bazı kısımlarda kaya yontularak sur temeli yerleştirilmiştir.
Bazı kısımlarda ise düz yonu, moloz taş, veya balık sırtı duvar örgüleri yapılmıştır.

Kale, iç kale ve dış kale olarak iki bölümden müteşekkildir. İç Kale, aşağı kesimden yaklaşık 40 metre daha yüksektir. Şehirden dış kaleye ulaşan yol eski özelliğini halâ korur. Bu gün kullanılan sivri kemerli giriş kapısı iki kule arasına yerleştirilmiştir. Dış surların kapı bölümünde düzgün yontu taş kullanılmıştır.

Bugünkü giriş kapısının 15 m. Kuzeyinde kapatılmış bir kapı daha bulunmaktadır. Bu kapının Bizans döneminde 10. Yüzyıl başlarında tamir edilmiş olduğu sanılmaktadır. Dış kalenin en önemli bölümü, güneybatı köşesindeki "Kızlar Kalesi"dir. Dış kalenin diğer kesimlerinde güney ve doğuda surlar oldukça harap durumdadır.

Kale içerisinde eski yapı izleri ile, sarnıç kalıntılanna rastlanılmaktadır. Evliya Çelebi, kale içinde yetmiş kadar ev, sarnıç ve buğday ambarları ile Fatih Camiinden bahseder. Fakat bu caminin yerini belirlemek mümkün olmamaktadır. Aynca kalede var olduğu söylenen Kilise de belirlenememektedir. Kalede beş değişik su sarnıcı vardır. Bunlardan dördü kapalı, bir tanesi açıktır. Halkın 40 badal (basamak) dediği bu yer altı su tünellerinin örnekleri Hitit döneminde görülmektedir. Benzer bir tünel Çamoluk' un Kaledere köyü kalesinde bulunmaktadır.

İç kale, dikdörtgen bir avlu ile kuzeybatı köşesindeki sekizgen plânlı ve dört katlı büyük kuleden oluşmaktadır. İç kale kapısı da kulelerle desteklenmiştir. Büyük kulenin iç çapı 12 m. yüksekliği 27 m. Duvar kalınlığı 1,5 m.dir. Kule köşeler, pencere ve kapı gibi açıklıklarının söge kısımları yonu, diğer kısımlar düzgün sıralar halinde moloz taşla örülmüştür. Duvarlarda alt sıradakiler mazgal, üsttekiler sivri kemerli büyük dikdörtgen açıklıklar halinde pencereler yer alır. Kulenin üçüncü katında kale yöneticisine ait bir mescit bulunduğu ve bunun Mengücükler zamanından kaldığı tespit edilmiştir. Kulenin Önünde beşik tonozla örtülmüş büyük bir sarnıç vardır. Kalenin sur duvarlarının çok az bir kısmında Bizans veya daha eski dönem yapı Özellikleri görülür. Kalenin bugünkü giriş kapısı ve çevresindeki surlar Selçuklu (Mengücekli), Osmanlı dönemlerine aittir. Kale kapısı üzerindeki kitabe ve Selçuklu çift başlı kartal kabartması da 1896 yılında Rumlar tarafından yerinden sökülüp yok edilmiştir. İç kale sur duvarları ve kule duvarlarının yapısı Osmanlı dönemi, 17-18. Yüzyıl özellikleri göstermektedir.

Şebinkarahisar kalesinin tarihlendirilmesi için kazı ve ayrıntılı araştırmalar yapmak gerekmektedir. Tarih bölümünde açıklandığı gibi muhtemelen kale Roma döneminden daha eskiye gitmektedir. Burası M.Ö. 1. Yüzyılda Romalılar tarafından genişletilmiştir. Surlar, Mengüceklilerin 11. Yüzyılda şehri fethi sırasında harap olmuş ve geniş ölçüde yeniden inşa edilmiştir. Surlar daha sonra Osmanlı döneminde birkaç defa onarılmıştır. Kale 1915 yılındaki Ermeni ayaklanması sırasında bütünüyle tahrip olmuş bundan sonra da bir daha onarılmamıştır.

Eynesil Kalesi

Arkeolojik sit alanı ilan edilen ve altında mağaralar bulunan Eynesil Kalesinin restorasyon çalışmaları 2003 yılında yapılmış, Kale denize ve ilçeye hakim bir görüntü sergilemektedir.

Tirebolu Bedrama Kalesi

Tirebolu İlçesine 8 km uzaklıkta yüksek bir tepe üzerinde Harşit Vadisine hakim, çok dar bir yaya yoluyla güney istikametinden çıkılan kale, kayalar üzerine kurulmuş stratejik bir konuma sahiptir.

Şebinkarahisar Licese Kilisesi

Şebinkarahisar İlçesi, Asarcık mevkii, Licese Köyünde bulunan kilisenin 18. yüzyılın ortalarında yapıldığı tahmin edilmektedir.

Kesme taştan yapılmış, merkezi tek kubbeli, haç planlı, üç apsisli bir kulisedir. Ortodoks Kilisesi olarak kullanılmış olan binanın, başında anıtsal bir giriş kapısı mevcuttur. Ayrıca kuzey tarafında bir tali kapısı vardır. İçerde mekan dört adet yuvarlak taş sütün ve iki adet paye taşımaktadır. Ana kapıdan içeri girdikten sonra hemen sağdan ve soldan merdivenlerle ikinci kata çıkılmaktadır. Binanın dışında kuzey batı köşesinde binaya bitişik küçük bir çan kulesine yer verilmiştir. Binanın üzeri orijinalde alaturka kiremitle kaplı iken sonradan çinko saçla kaplanmıştır.

Binanın kuzey ve güney cephelerinde üçer adet dikdörtgen pencereye, girişin sağında ve solunda birer, apsislerde ise küçük birer dikdörtgen pencereye yer verilmiştir. Çatının tam ortasında bir kubbe diğer yerlerde ise kırma çatı kullanılmıştır.

Şebinkarahisar Meryemana Manastırı

Şebinkarahisar İlçesi, Kayadibi Köyünde bulunan manastır Bizans dönemine aittir. Sarp bir kayalığın tam ortasında büyükçe bir oyuk içersine yapılmasıyla Trabzon Sümela Manastırı anımsatan yapının buradan etkilenerek inşa edildiği tahmin edilmektedir.

Bir çok yapı kompleksinin bir arada bulunduğu manastırda yer yer düzgün kesme taş kullanılsa da aslında yapı düzgün olmayan yerli moloz taşlardan inşa edilmiştir. Yatakhane, dersane, kilise, yemekhane, çeşme ve diğer yapı komplekslerinin birarada olduğu manastır, büyük ölçüde tahrip olmuş durumdadır.

Manastır dibine kadar çıktığı belli olan yol, yer yer görülsede aşağı yukarı tamamı, kayan kum ve taşlar arasında kaybolmuş durumdadır. Manastıra bugün için çıkmak oldukça güçtür.

Hacı Hüseyin Camii

Kent merkezinde bulunan cami, 1594 yılında Çobanoğlu Hacı Hüseyin tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra yıkılan yapı, 1861 yılında Dizdarzade Murat Bey’in kızı, Ayşe Emetullah hayratı olarak yenilettirmiştir. 1901 tarihli kitabesinden mermer şadırvanının Hattatzade Hacı Ömer Ağa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Hacı Miktad Camii

1661 yılında Hacı Miktad Ağa tarafından yaptırılmış, daha sonra 1841 ve 1889 tarihlerinde yenilenmiştir. 1841 tarihli kitabesinden Hacı Çalık Kaptan'ın hayratı olduğu anlaşılmakta; ana kapı üzerindeki 1889 tarihli kitabeden de, camiyi Hacı İsmail Efendi'nin yeniden yaptırdığı öğrenilmektedir.

Çekek Camii

Giriş kapısı üzerindeki 1884 (h.1301) tarihli kitabeden bu camiden önce aynı yerde bir mescidin bulunduğu, zamanla harap olduğundan Sarı Alemdar Zade tarafından bugünkü camii inşa ettirilerek imam ve müezzin için birer bahçe vakfedildiği anlaşılmaktadır.

Fahrettin Behram Camii

Şebinkarahisar ilçe merkezinde bulunan bu küçük cami, Mengücek Hükümdarı Fahrettin Behramşah adına oğlu Muzeffirrüddin Mehmet tarafından 12. yüzyılda inşa ettirilmiş, 1978 yılında ise onarım görmüştür.

Kale Camii

Kent merkezinde, Hükümet Konağı yakınında mimari değeri yüksek bir yapıdır. İki kitabesi vardır. Giriş kapısı üstündeki 1830 tarihli kitabesinde ilk camiyi Dizdarzade Emetullah Hanımın yaptırdığı bilinmektedir. 1911-1912 tarihli kitabesinde ise caminin Sarı Mahmutzade El-Hac Mustafa Efendi tarafından yeniden inşa ettirildiği bildirilmektedir.

Kurşunlu Camii

Şebinkarahisar ilçe merkezinde, 1587 yılında inşa ettirilmiştir. 1968 yılında restore edilen cami, Osmanlı mimari özelliklerini taşıyan müstesna bir eser olma özelliği taşımaktadır. Üç kubbeli bir son cemaat yeri ile tek kubbeli bir ana mekandan oluşmaktadır.

Şeyh Keramettin Camii

Aynı adla anılan mahallede bulunan kagir camii daha önce Şeyh Keramettin adlı zat tarafından yeri vakfedilerek inşa ettirilen ahşap caminin yerinde yaptırılmıştır fakat camii zamanla yıkıldığından 1900 (h.1318) yılında Sarı Alemdarzade İzzet Kaptan'ın varisleri tarafından hayrat olarak yeniden yaptırılmıştır.

Taş Mescit

Şebinkarahisar’da kalenin batı eteğindedir. Ertanoğulları zamanında 1352 yılında Melik Ahmet Bey tarafından yaptırılmıştır.

Soğuksu Camii

Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeden, Müslim isminde bir zat tarafından yaptırıldığı; 1896 yılında da Giresun Kaymakamı Mahmut Rüştü Bey tarafından "ianeten" genişletilerek yenilendiği anlaşılmaktadır.

Kapu Camii

Kapu mahallesi, Fevzipaşa caddesinde bulunan bu zarif yapı 1461 yılına tarihlenmektedir.

Sarı Halife Türbesi

Yağlıdere ilçesi Tuğlacık köyünde Muharrem bin Abdullah tarafından 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Hatun adına yaptırılan Sarı Halife’nin türbesidir.

Kıyı Turizmi

Giresun kentinin doğu ve batısındaki sahiller kilometrelerce uzayıp giden doğal plajlar durumundadır. Kent merkezine yaklaşık 5 km. uzaklıkta yer alan, Belediye ve Jandarma plajları Giresun'un başlıca plajlarıdır. Giresun'da kamping yapılacak plajlar Bulancak Belediye Plajı, Keşap Düzköy Belediye Plajı, Tirebolu Plajı’dır. Ayrıca yaz aylarında Giresun Adası ile Giresun Limanı arasında belli zamanlarda “Mavi Tur” düzenlenmektedir.

Kaplıcalar

Giresun doğal maden suları ile de ünlüdür. İnişdibi Maden Suyu, Freşa Maden Suyu, Çaldağ Maden Suyu; Batlama Deresi üzerindedir. Şişelenmesi yapılarak pazarlanan bu maden suları, böbrek taşlarına iyi gelmekte, hazmı kolaylaştırmaktadır. Pınarlar Maden Suyu, Şebinkarahisar yolu üzerinde Kulakkaya yol ayrımında bulunmaktadır.

ALUCRA AKTEPE KÖYÜ HAYRAN KAPLICASI:

Giresun İli, Alucra İlçesi, Aktepe Köyü sınırları içerisindeki Belen Çayırı bölgesinde Hayran sıcak su kaynağının yanı sıra iki adet de içme suyu bulunan ve güneyinden geçen Hayranlı deresi Mağaraları, kuzeyindeki ormanlık bölge ve temiz havasıyla nadide bir dinlenme tesisidir.

Yayla Turizmi

Giresun'un güneyini kuşatan dağlar,kuzeye ve güneye doğru alçalarak belirli yerlerde düzlükler oluştururlar. 1750-2200 metre yükseklikteki bu düzlüklerde pek çok yayla mevcuttur.

Tarihsel gelişimi içinde yaylacılık Giresun'da yatay bir hareketlilik olarak tanımlanabilir. Yaylacılık ilin hemen hemen tüm köylerinde görülür ve ekonomik nedenlerle yapılır. Yaylalara Mayıs ayının ortalarında çıkılmaya başlanır.Eylül ayının sonuna kadar yaylalarda kalan yaz boyunca elde ettikleri yağ,peynir ve ot balyalan ile köylerine dönerler.

Yaylacılığın bir diğer amacı da sayfiye olarak kullanılmasıdır.Giresun'da yaylaların şehir merkezine yaklaşık 45-60 km. uzaklıkta olması,temiz hava,sağlıklı besinler,çam ormanları,yeşillikler ve çayırların çok cazip bir peyzaj sergilemesi yaylalara olan talebi artırmaktadır.Esasen Doğu Karadeniz bölgesinde yaz mevsiminin kısa sürmesi de talebi deniz turizminden yayla turizmine doğru kaydırmaktadır.

Yayla Şenliklerinin Doğuşu:Yayla Şenliklerinin temelinde Doğu Karadeniz Bölgesinde yaygın bir gelenek olan "Ötçu Göçü" yatmaktadır.Mısırların 20-30 cm. büyüdüğü zamanlarda aralarında sık biten kısımların aralan 30-40 cm. açılacak şekilde sökülmesine "Sık kazma",dibindeki otları ikinci kez temizlemeye "ot biçme" ve fındık bahçelerindeki otları tırpan veya oraklarla biçmeye de "ot biçme" denilmektedir.Bu işlerden iyice yorulan ve işleri biten köylülerin yorgunluklarını atmak ve eğlenmek için genellikle temmuz ayında yaylalara yaptıkları toplu gezi ve ziyaretlerine "Otçu Göçü" denir. Zaman olarak mısır otunun alınması ile fındık toplamaya başlanması arasındaki 15-20 günlük boşluktur.Genellikle Perşembe ve Cuma günü yaylaya götürülecek yiyecekler ve giyecekler paketi enir,yola çıkılır. Geçmişin getirdiği örf adet gereği,yolculuk sırasında pınar başlarında oturulur,yemekler yenir,türküler söylenir,horon tepilir.

Bu güzel geleneklerin kaybolmaya yüz tuttuğunun sezinlenmesi üzerine eski günlerin tekrar yaşanması amacıyla Yayla Şenlikleri düzenlenmeye başlanmış ve büyük ilgi görmüştür.Böylece yayla şenlikleri kültürel etkinliklerin yaşatılması için her yıl düzenlenmektedir.

Giresun'da Kümbet, Bektaş ve Kulakkaya Yaylaları Bakanlar Kurulu Kararı ile Turizm Merkezi olarak ilan edilmiş olan yaylalarımızdır.


* Kümbet Yaylası
* Bektaş Yaylası ve Şenlikleri
* Yavuz Kemal Beldesi (Kulakkaya Yaylası)
* Melikli Obası Yaylası
* Tamdere Yaylası
* Tamzara Yaylası
* Kulakkaya Yaylası
* Sis Dağı Yaylası
* Paşakonağı Yaylası
* Çakrak Yaylası
* Anastos Yaylası
* Dokuzgöz Yaylası
 
Üst