Georges Seurat

ilhanx

Süper Üye
15 Ağu 2009
5,401
191
Georges Seurat (1859-1891)

1859 2 Aralık tarihinde Paris’te doğdu. La Vilette’de memur olarak çalışan babası ailesinden ayrı bir hayat sürüyor ve haftada bir ziyaretlerine geliyordu. Seurat’a çok yakın olan annesi Ernestine Faivre orta sınıf varlıklı bir aileden geliyordu.
1869-1876 Amatör bir ressam olan amcası Seurat’nın resme başlamasında rol oynadı.
1875-1877 Justin Lequien tarafından verilen desen-çizim derslerine katılan Seurat burada Edmond Aman-Jean ile arkadaşlık kurdu.
1878 Aman-Jean ile birlikte Güzel Sanatlar Okulu’na (Ecole des Beaux-Arts) kabul edildi.
1879 Seurat okulu bırakıp Aman-Jean ve Earnest Laurent ile bir stüdyo kiraladı. Kasım ayında Brest’te askerlik hizmetine başladı.
1880 Dönüşünde ailesine yakın bir yerde bir oda kiraladı ve 1886’ya kadar en önemli eserlerini burada gerçekleştirdi.
1881 Seurat, Ogden N. Rood’un renk teorilerini ve Eugéne Delacroix’nın resimlerini inceledi.
1883 Seurat, Aman-Jean’ın bir resmini sergileyerek resmî Salon’a bir kez katılmış oldu.
1884 Salon Seurat’nın ilk büyük resmi olan “Asniéres’te Yüzenler” adlı tabloyu reddetti, ancak daha sonra eser, Société des Artistes Indépendants (Bağımsız Sanatçılar Cemiyeti) tarafından Mayıs ayında sergilendi. Seurat burada Paul Signac ile tanışarak yakın arkadaş oldu.
1885 Seurat “La Grande Jatte” adlı eserini gerçekleştirdikten sonra Signac onu sanatsal avangard ve sembolist edebiyat camiası ile tanıştırdı.
1886 “La Grande Jatte” son Empresyonist sergide yeraldıktan sonra, sanat eleştirmeni Félix Fénéon, Seurat’nın tekniği ve stili üzerine yorumlarını yazdı. Fénéon sayesinde tanıştığı matematikçi ve sanat teorisyeni Charles Henry Seurat’yı çok etkiledi. Seurat Bağımsızlar tarafından düzenlenen sergilerde 10 adet tablosunu sergiledi. Belçikalı şair Emile Verhaeren, Seurat’yı Brükselli avangard topluluk “Les Vingt” ile birlikte sergiye katılması için davet etti. Bu sırada “Les Poseuses” adlı eseri üzerinde çalışıyordu.
1887 Signac ile birlikte Brüksel’deki “Les Vingt” sergisine katıldı. “La Grande Jatte” dahil olmak üzere yedi tablosunu sergiledi. Noktacılık tekniğini kullanan sanatçı, Albert Dubois-Pillet, Charles Angrand, Maximillien Luce ve Camille-Lucien Pissarro’dan oluşan Neo-Empresyonistler topluluğuna katıldı. Aynı zamanda “Les Poseuses” ve “Özel Gösteriye Davet” adlı eserlerini gerçekleştirdi.
1888 Ocak ayında Seurat ve arkadaşları Fénéon’un başlattığı “Revue Indépendante” da işlerini sergilediler. Seurat bu sırada birçok deniz manzarası resmi yaptığı Normandiya kıyılarına gitti.
1889 Seurat Brüksel’deki “Les Vingt”e bir kez daha katıldı. Modellik yapan Madeleine Knobloch ile tanışarak onunla birlikte yaşamaya başladı.
1890 Oğlu Pierre Georges dünyaya geldi. Seurat “Le Chahut” ve “Pudralanan Genç Kadın” adlı eserlerini Bağımsızlarda sergiledi. Yaz aylarını deniz kıyısındaki Gravelines’da geçirirken deniz manzaralarından oluşan resimler yaptı.
1891 “Le Chahut” adlı tablosu ve altı adet manzara resmiyle “Les Vingts”e katıldı. Bağımsızlar Salonu’nda henüz bitmemiş olan “Circus” adlı eserini sergiledi. 29 Mart’ta bir bulaşıcı anjin nedeniyle hayatını kaybeden Seurat Paris’te gömüldü. Çok geçmeden aynı hastalığa yakalanan oğlu da öldü.
Seurat'nın çok kısa, çağının ve seçtiği meslek dalının Van Gogh, Lautrec ve Gauguin gibi renkli kimliklerine göre sade ve olaysız bir yaşam süreci vardır. Bir sergi açılışı için Brüksel'e gitmesinin dışında Fransa'da ve Paris cıvarında yaşamış, Normandiya kıyılarında bazı yazlarını geçirmiştır. Ailesine bağlıdır, onları sık sık ziyaret etmiş, bilinen tek aşk macerasından bir oğlu olmuştur. Onun yaşamının neredeyse her anı sanatının temel gereksinmelerine adanmış bir yaşam olmuştur denebilir, yedi yıllık etkinlik döneminde gerçekleştirdiği yüzlerce eskiz ve tartışılmaz 6 başyapıt bunu kanıtlamaktadır.
"Spektral öğenin saflığı tekniğin kilit noktasıdır; fırçayı elime aldığımdan beri optik resmin formülünü aramaktayım", diye Félix Fénéon'a düşüncelerini yazan Seurat'ın bu konuda geliştirdiği ilk önemli araç veya resmetme yöntemi kendine özgü siyah beyaz desenleridir. Çizgi darbelerine dayalı geleneksel desen yönteminden çok farklı olarak, sanatçı Conté kurşunkalemlerini Michallet kağıdının direngen dokusına sürterek ışık ve gölge bölgelerinin birbirine geçişlerini saptar, konu seçtiği nesneleri ve figürleri kayda alır. Bu yalın ancak hassas yöntem ile, Seurat nesnelerin ışık gölge karşıtlığı ile algılanan kütlelerini ve hacimlerini yakalayan duyarlı ve özgün bir desen dili yakalamayı başarmıştır.
"Fénéon'un 'siyah ve beyaz yumuşak dalgalı hareketler' olarak adlandırdığı bu desenler özel bir ritme sahiptir. Sınırsız bir mutluluk veya duygu patlaması yoktur. Ve ancak kovan etrafında dönen arıların titreşimleri, yakıcı güneş altında kıpırdayan hava gibi hareket halindeki güçlerin izlenimi vardır. Fazlasıyla canlandırılmış herhangi bir hareket bulunmaz - ancak gün ve gecenin kaçınılmaz yaklaşımlarına cevap veren yoğun ve tutkulu yavaşlığa sıkça rastlanır."Bu desenleri üzerine sanatçı diye düşüncelerini şöyle açıklar: "Bu tarz çizimin harikalarından biri, buradaki ışığın aslında kalem darbelerinin arasından görünen beyaz kağıt olduğunun farkedilmesidir. İçgüdüsel olarak ressamın karanlığı ışığıyla aydınlattığını düşünürüz. Çünkü doğal bir ışık kaynağı ile özdeşleştiririz. Resminde sanki hareketli bir öğeymiş gibi ışığı ordan oraya hareket ettirdiğini düşünmeye meyilliyizdir. Ama aslında kağıt üzerinde itelediği karanlığın ta kendisidir."
Seurat'ın ilk büyük resmi olan Une Baignade, Asniéres onun resim oluşturma yönteminin ipuçlarını da içeren bir gerçekleştirilme süreci sergiler. Tümüyle bu resim ile ilişkilendirilebilecek ondört ahşap üzerine yağlıboya yerinde yapılmış poşadın ve on adet desenin varlığını bilmekteyiz. Sanatçı bu ön çalışmaları ile konu seçtiği yeri insanlar olmadan ıssızken resmettiği gibi, özellikle hafta sonları Pazar günü kalabalığının içerisinden ilgisini çeken tüm tipleri ve faaliyetleri de çizdiğini ve boyadığını bu eskizlerden bilmekteyiz.. Bu ön çalışmaların ortaya çıkardığı bir gerçek de Seurat'nın müthiş bir desen becerisine sahip olmadığını ortaya koymalarıdır. Bunda ressamın bazı hızlı eskizlerini sırf konusunun renk armonilerini belirlemek için yapmasının veya daha çok insan, hayvan vb. figürlerin konturlarına ve kompozisyon içerisindeki konumlarını araştırmaya daha çok önem vermesinin de rolü olduğu söylenebilir. Seurat kafasındaki belirsizlikleri gidermek için konu olarak seçtiği yerde etüdlerini yaparak projesini adım adım netleştirmiştir. 1883-1884'e tarihlenen 15x25 cm boyutlarında son bir eskiz ile kompozisyonunun ana kurgusuna karar verdikten sonra da devasa ve son eskizin yaklaşık 150 katı büyüklüğündeki esas resme yönelmiş ve tüm ön çalışmalar ile verdiği kararların ışığında resmin önemli sorunlarını ve dilini bu büyük tuval (200x300 cm) üzerinde çalışırken çözümlemiştir. Burada da ona yol gösteren desenlerinde yakaladığı hassas, "ışık noktaları"nı içeren tekniği boyaya aktarmanın yolunu araştırmak olmuştur. Yağlıboya ön etüdler ona sadece renklerin hatırlanması konusunda ona yol göstermiş, resmin etkileyiciliği ve büyüleyiciliği çizgi yerine noktaya yaklaşan yeni bir resim dilini geliştirmesi sayesinde olmuştur.
Seurat bu ilk önemli resmi sergilenmek üzere atölyesinden ayrılmasının hemen ardından başyapıtı da sayılan Le Grande Jatte'ın çalışmalarına başlamıştır. Bu yapıtın ise 62 eskizinin olduğu bilinmektedir. Ressamın yaşamının ve eserlerinin en yakın vakanüvisi olarak kabul edebileceğimiz Fénéon bu resmi şöyle tanımlar: "Yılın en sıcak günlerinden bir Pazar, saat öğleden sonra dört. Kırlangıç derenin üstünde bir ileri bir geri süzülmekte. Adanın üzerinde çeşit çeşit Pazar kalabalığı bir araya gelmiş, ağaçlar altında, temiz havada, keyifli. Aynen modern bir Puvis de Chavannes'de olduğu gibi; Seurat, kırk kadar figürünü ön tarafa veya sırtları dönük olarak yerleştirerek, ya da profilleri görünecek şekilde dik açılarda, yatay olarak uzatılmış veya belirgin şekilde dimdik oturtmuş, özetle ve hieratik bir tarzda uygulamıştır."
John Russell ise, resmin sosyolojik öneminin üzerinde durur ve resmin değişim içindeki bir toplumun portresi mi, yoksa şiirsel bir hayal gücünün anlamı hala yakalanamamış bir ürünü mü olduğu sorusuna yanıt arar: "Gerek Seurat'ın konu seçimi, gerekse çalışma şekli bu kapsamda bize yardımcı olmaktadır. Grande Jatte için Baignade manzarasına döndü: Neuilly ve Asniéres arasında, Seine'in tam ortasındaki o uzun, ince kara parçasına… Bir kez daha ara-dünya onu büyülemiştir: ne kırsal ne de şehirli olan o bölge. Konu sosyolojik anlamda patlama noktasına gelmiş iki unsuru bir araya getirmekteydi: sanayi toplumundaki banliyöler ve Pazar günleri. Birden fazla anlamda fethedilebilir bir yerdi: resimlerin asılabileceği yeni yerler vardı (...) ve incelenmesi gereken yeni sosyal yapılanmalar vardı, ve sosyal içgüdülerde uyarı olarak ortaya konulan yeni deformasyonlar vardı, belki de gelecek nesiller için. Birçok ressamın aksine Seurat doğuştan bir kitap kurduydu. Zola ve J.K. Huysmans'ın Asniéres ve Courbevoie gibi yerlere benzerlik gösteren yerlerdeki yaşamları dile getiren öncü çalışmalarını kapsayan 1880'lerin romanlarını okumuş olması çok olasıdır.
"Adadayken desen üzerine (sur le motif) bir hayli uzun süre çalışmış olduğuna şüphe yok; öldükten sonra ünlü olmasının ardından ise arkadaşları, işiyle meşgulken gelip geçenlere selam bile veremeyişini ve su kenarındaki otlar fazla uzadığında kesilmelerini rica etmesinden, yazın son günlerinde doğayla ilgili notlarını bitirmeye çalışırken öğle yemeğini çikolatayla geçiştirmesine kadar onunla ilgili her türlü resimsel detayı anımsıyordu."
Seurat Grande Jatte üzerinde on ay yoğun olarak çalıştıktan ve resmi sergilemeyi düşündüğü Mart 1885 sergisi de gerçekleşmeyince, Normandiya sahilindeki Grandcamp'a gidip biraz dinlenmeyi ve çalışmaya ara vermek için bir gezi yapar, ama yine boş duramaz ve bu yeni yöreden yaptığı gözlemler onun deniz konulu çalışmalarının da başlangıcı olur. Grandcamp'da yerinde yaptığı günümüze kalan poşadların büyük çoğunluğu 15x25 cm boyutlarında ve sahili, sivri çatıları, kayaları, yelkenlileri ve denizi konu alan "noktacılık"tan çok geç-izlenimci resim uygulamalarına daha yakın etüdlerdir; ancak ressam Paris'e dönüp yakaladığı konuları atölyesinde daha büyük boyutlara taşıdığında, bu dönemden Le Bec du Hoc, Marée Basse 'a Grandcamp gibi yapıtlarında çok yakından izlediği renk teorilerinin titiz uygulamalarına girişir ve hatta Grande Jatte'ın bazı bölgelerini de bu "bölünmeci"(divisionist) eğilim ile tekrar ele alır.
Seurat'ın son yıllarının diğer büyük ve önemli resimleri olan Poseuses(1887), Parade(1887-1888), Chahut(1889-1890), bitiremediği Cirque(1891) ve büyük ölçüde de sonradan gerçekleştirdiği manzaraları ilk iki büyük resminde ve ilk deniz manzaralarında kavradığı kuralları, yöntemleri titizlikle uyguladığı çalışmalarıdır. Russel onun bu yaklaşımını şöyle özetler: "(…) Seurat'nın katkısının benzersizliği altında yatan gerçek, ilk önce renk uyumlarını fizik ve optiğin değişmez kurallarına göre yapılandırmayı öğrenmiş olması, ardından resim tasarımı, yapı, çizgi, hareket ve gücün dağılımına ait diğer öğeleri aynı oranda katı kurallara göre sunmuş olmasıdır."
Seurat'ın geride bıraktığı üçyüz cıvarındaki siyahbeyaz desenin bazılarından düşünmeye ve tasarlamaya başladığı birçok resmi -örneğin Cafe Concert konusunu- gerçekleştiremeden öldüğünü bilmekteyiz. Henri Matisse'in 1908'de onun gerçek önemini vurgulayan değerlendirmesi, onun kısa kariyerini en doğru özetleyen metinlerden birisidir: "Bölünmecilik Empresyonist yöntemin ilk defa düzenlenmiş şekilde kullanılmasıdır ancak düzenleme tam anlamıyla fiziksel ve sıklıkla sadece mekaniktir. Renk bölünmesi form ve konturlerin de bölünmesine yol açmıştır. Sonuçta yüzey bulanık bir hal alır. Zamanla gittikçe grileşen Seurat'nın eserleri renk aranjmanındaki programlanmış kaliteyi kaybetmiş, fakat diğer gerçek değerleri olan hatta günümüzde daha bile derin görünen insani ve ressama ait değerlerden hiçbirşey kaybetmemiştir."
Seurat'ın öneminin bir başka boyutu da, ürettikleri ile kendinden sonraki çok sayıda önemli sanatçıyı etkilemesi ve onların çalışmalarına katkıda bulunmasıdır: "Robert Delaunay Seurat'nın ilgilendiği renk teorileri ve nokta mekanizması arasında ayrım yaparken çok dikkatli davranmıştır. Söylediğine göre "nokta yalnızca, saf ifadenin aracı olan renk kontrastı kuralının önemiyle karşılaştırılamayacak bir teknik araçtır." Ayrıca Delaunay 1914 öncesinde Fransa'da olduğu kadar Almanya'da da etkili olmuştur. Klee, Macke ve genç Max Ernst, hepsi ondan öğrenmiştir. Klee'nin 1912 tarihli bir makalesi, kendisinin Seurat ve Delaunay'ın renk öğretisini eserlerinde renk belirgin şekilde öne çıkmadan çok önce benimsediğini ortaya koymaktadır. Sonrasında verdiği Bauhaus derslerinde öğrencilerine tam olarak Seurat'nın kişisel tarzını doğuran şemaları çalışmalarını etüd ettirmiştir. Max Ernst, Seurat'yı kendi özel Pantheon'unda Piero della Francesca'yla aynı kefeye koymuştur ki bu iki sanatçı arasındaki akrabalık araştırmacılar tarafından açığa çıkarılmadan çok öncedir. Balthus, Le Passage du Commerce adlı eserinde, Seurat'ın eserlerine eşlik edebilecek düzeyde kentsel bir coğrafya yaratır ve mimarisinin yoğunluğu ve sosyal gözlemin ayrık ironisi açısından, ona borçludur."
Seurat'ın resim nesnesini otonom ve kurgulanmış bir nesne olarak görmesinin yanısıra, ressamların kendilerini cezbeden her türlü görsel deneyim alanından yola çıkma özgürlüğünü getiren bir öncü olması da onun kalıcılığının bir başka nedeni olarak görülebilir.
George Seurat'ın dünyamıza tek sefer uğrayan bir kuyruklu yıldız benzeri bir yaşam öyküsü olduğu söylenebilir, ama geride bıraktıkları ve anısı günümüzde de resim heveskarlarına yol gösterecek en önemli derslerden bazılarını kendinde saklı tutan sıradışı bir yaratıcının yaşam kaydı örnekleri olarak değerlerini saklı tutmayı başarmışlardır.

Puantilizm : 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Fransız yeni izlenimci ressamlar tarafından yaygın olarak kullanılmış bir resim tekniğidir. Bu teknikle yapılan resimlerde, çok sayıda ufak temel renk noktası, birbiriyle karıştırılmadan bir araya getirilerek izleyicinin gözünde çeşitli ara renklerin illüzyonu oluşturulur.Puantilizm, insan gözünün, birbirine yakın duran ufak renk noktalarını birleşik görmesi esasına dayanır. Bu tekniği başarıyla kullanabilmek, renk teorisi konusunda iyi bir eğitim gerektirir. Puantilizm (Fr. pointillisme) kelimesi ilk olarak 1880'lerde bu teknikle alay eden sanat eleştirmenleri tarafından kullanılmış olsa da, bugün küçümseme anlamı içermez.Puantilizm tekniğini başarıyla kullanan ressamlar arasında Georges Seurat, Paul Signac, Camille Pissarro ve Henri-Edmond Cross sayılabilir.Günümüzün televizyon ve bilgisayar ekranlarının çalışma prensibi de aslında puantilisttir, çünkü bu cihazlarda çok sayıda küçük kırmızı, yeşil ve mavi nokta bir araya getirilerek geniş bir renk paleti yaratılır.



seu003.jpg


seu004.jpg


seu005.jpg


seu006.jpg


seu007.jpg


seu008.jpg


seu009.jpg


seu010.jpg


seu012.jpg


seu013.jpg


seu014.jpg


seu015.jpg


seu001.jpg


seu002.jpg
 
Son düzenleme:
Üst