EVREN çizgilerle-175sayfa

murtaza5

Yönetici
15 Tem 2009
12,521
336,646



kL3Yx.jpg




Saygılarımla.
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,248
7,182
Çok yararlı bir kitap . '' Link yanlış olabilir mi ? '' diye düşünüyordum ama , teşekkürler , üstteki link ile kitaba ulaştım. Gördüğüm kadarıyla , diyarımızda son zamanlarda bilimsel konulara çizgili anlatım şeklinde yaklaşım yapan kitaplar , benim gibi birçok dostun ilgisini çekiyor. Üstelik , paylaşım yaptığınız kitap , az sayfalı sayılmaz . Son sayfalardaki dikkatimi çeken biyografi dizini , kitabın okurun bilgi dağarcığına katkısının belgesi adeta. Sağ olun @murtaza5 . Ayrıca , okur için bilimsel kitaplar , görsel unsurlarla desteklendiğinde hiç şüphesiz daha da yararlı oluyor. ( Yeri gelmişken belirtmiş olayım , kitaptaki '' Standart Modelin 'Evren ile Karşılaştırılması '' konusunda , dünden bugüne görüşler anlatılırken , Picasso'nun '' Guernica '' tablosu ile karşılaşmak , benim için büyük sürpriz oldu !! )
 
Son düzenleme:

cagan73

Onursal Üye
17 Kas 2013
482
9,396
Astrofizik alanında neredeyse her şey hakkında bir şeyler içeren bu kitabı anlaşılan kaçırmışım umarım 2.elde tedarik edip kütüphaneme katabilirim. MS. 3 -MS 14.yy. arasını saymazsak insanlık kozmoloji alanında hep ilerlemeyi başardı. İlk kez evrenin tüm sırlarını çözmeye çok yaklaştık;
Kara enerji ve Kara maddenin (belki önümüzdeki 20-30 yıl içinde keşfedilecek) var olduğundan eminiz fakat ne olduğunu bilmiyoruz. (Tıpkı Demokritos'un 2500 yıl önce maddenin atomlardan oluştuğunu öngörmesi fakat ispat edebilecek donanımın olmaması gibi)
Atom altı parçacıkların içinde kuarklar, leptonlar olduğunu bulduk, daha altında çok daha küçük parçacıkların olduğunu biliyoruz fakat halen emin olamıyoruz (Bkn. Sicim Teorisi)
Tüm olgular için maddi açıklamalar yapabiliyoruz. Bu açıklamalara ise bilim sayesinde ulaşıyoruz. Unutulmaması gereken en önemli şey ise bugünün bilimi gelecekte yanlış olabilir ama bu yanlışları yine bilim bulacaktır. Tıpkı 2000 yıl önce dünyanın düz olduğu, bir anda yaratıldığı gibi olguların bugünün bilimi tarafından düzeltilmesi gibi..
Yaşadığımız dönemin bir diğer önemli kazanımı ise binlerce yıldır bazı kutsal metinler ve diğer felsefi görüşlerde öne sürülen "Evrenin sadece insan için yaratıldığına" dair görüşlerin tamamen yanlış olduğunu da öğrendik: Yüz bin yıldır yaşamış tüm insanların (Sapiens) her birini tek tek ayrı ayrı bir gezegene koysaydık içinde yaşadığımız galaksimizi bile dolduramayacak, hala milyarlarca boş gezegen kalacaktı.
Sakin bir günde sessiz bir doğa manzarasını seyrederken aslında içinde yaşadığımız Dünya'nın saatte 110.000 km hızla döndüğünü hissetmiyoruz, aslında son derece ölümcül güneş ışınlarının ise sadece içimizi ısıttığını hissediyoruz, evrenin inanılmaz bir hızda genişlediğini keşfetmişken güneş sistemimiz içindeki her şeyin neden genişlemediğini de biliyoruz: Her şey için Fizik kuralları çerçevesinde cevaplarımız var.
Dünya genelinde bu cevaplara elbet daha uzun bir süre kendini kapatan pek çok insan kalacaktır zira bir geçiş döneminde yaşıyoruz. Birkaç yüzyıl sonra ise (eğer kendi kendimizi yok etmezsek) inandığımız her şeyin sadece fizik kuralları ile açıklanan olgular olduğu görülecek, bilim her alanda hakim olacaktır.
Astrofizik'e başlamak için bu kitap mutlaka okunmalı ve okutulmalı.
Paylaşımınız için çok teşekkür ederim.
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,248
7,182
Son zamanlarda diyarımızda '' bilim '' konulu eser paylaşımlarında bulunan Sn. @murtaza5 ve Sn. @cagan73 'ün mesajlarına aynı sayfada rastladığıma çok sevindim. Önce , @cagan73'ün mesajını beğeniyle okuduğumu belirteyim. Bilim açısından , özellikle içinde bulunduğumuz yüzyılda , her geçen yıl daha da büyük gelişmeler yaşadığımız , geçmişle karşılaştırılmayacak seviyede olduğumuz bir gerçek .Bir ortaçağ bilgini bilgilerine , artık günümüzde bir orta öğrenim öğrencisinin sahip olduğunu görebiliyoruz. Şüphesiz , Sn. @cagan73'ün '' geçiş devresindeyiz '' diye tanımladığı bir gerçek de bulunmakta. Yani , çok daha gelişmiş bilim seviyesindeki yarınlarla , çeşitli akıl dışı inanışların var olduğu geçmiş arasındaki dönemi yaşıyoruz. Belki de , '' sürekli gelişme ''nin değişmez kaderi gereği , bu durumu insanoğlu yarınlarda da yaşayacak. Bu konunun en bariz yaşandığı alanlardan biri olarak '' Yapay Zeka '' konusunu görmekteyim. Üniversite zamanlarımdaki oda büyüklüğündeki bilgisayarların ( UNIVAC ) yerini , bugün çok daha fazla kapasiteli , küçük hacimli bilgisayarlar aldı . Ayrıca , belirtildiğine göre , Yapay Zeka konularındaki '' Chiplerin dünyası ''ndaki yaşanan gelişmelerde görülen hız , aritmetik ya da geometrik seri şeklinde değil , üstel fonksiyon olarak görülmekte. ( Yani , bir bakıma gelişme grafiği '' dümdüz '' yukarıya doğru gidiyor ! ) Buna rağmen , henüz Yapay Zeka konusunda çok ileri seviyede sayılmıyoruz. Düşünülecek olursa , günümüzdeki yanımızdan ayırmadığımız cep telefonlarının geçmişi daha çok yeni , yaklaşık 40 yıl ! ( MOTOROLA ) Ancak , çok büyük hızla , insanoğlunun yaşam döngüsünün sonuna doğru gitmekte olduğu ( özellikle ekolojik etkenleri de düşünecek olursak ) şeklinde ileri sürülen '' distopik '' fikirler de korkutmuyor değil !! (7. kitlesel yok oluş teoremi)
Çizgilerle Evren kitabı paylaşımı için Sn. @murtaza5 'e ve de mesajıyla konuya yararlı katkı sağlayan Sn. @cagan73 'e teşekkür ediyorum. Mesajımın sonunda , her iki dostumuzdan '' bilim '' ya da '' Yapay Zeka '' gibi konularda , Türkçe ya da yabancı dilden eser beklentilerimi belirtmek isterim.
 
Son düzenleme:

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,906
5,307


Sayın murtaza5 ;

Cagan73'ün yorumundan :
"yaratıldığı gibi olguların bugünün bilimi tarafından düzeltilmesi gibi..
Yaşadığımız dönemin bir diğer önemli kazanımı ise binlerce yıldır bazı kutsal metinler ve diğer felsefi görüşlerde öne sürülen "Evrenin sadece insan için yaratıldığına" dair görüşlerin tamamen yanlış olduğunu da öğrendik: Yüz bin yıldır yaşamış tüm insanların (Sapiens) her birini tek tek ayrı ayrı bir gezegene koysaydık içinde yaşadığımız galaksimizi bile dolduramayacak, hala milyarlarca boş gezegen kalacaktı. "

Dedo11 Yorumu : Yıllar önce 1970 olmalı. Ben Ceylanpınar ( Şanlı Urfa ) DÜÇ ( Devlet Üretme Çiftliği ) de çalışıyorken . Misafirhanesinde kalıyordum ( yatıyordum ) . Arkadaşlar "Bir şeyh gelmiş" herkesi toplamış konuşma yapıyor" deyince kalkıp toplantı yerine gittim.

Biraz dinledim. Fırsat bulunca , sesimi yükselterek :

Ben : Kendine Şeyh diyormuşsun ?
O : Evet Şeyhim...
Ben : Bak buradaki şu arkadaş Ziraat Mühendisi. O bunu hakketmek için yıllarca okumuş. Diploma almış. işçe girmiş. Resmi görev olarak "Ziraat Mühendisi" olmuş. Peki sen nasıl kazanmışsın bu ünvanı ?
O : Ben kendimi Şeyh benden başka şeyhlerden el alarak atadım. Şu kadar müridim var. Ben Şeyhim...
Ben : Kaç müridin , var ?
O : Birkaçyüz bin ...
Ben : Eğitimin ne ?
O : Şamda 4 yıl , Mısırda 8 yıl eğitim aldım.. Hakikatın Sırrına vardım. Ondan sonra buraya döndüm ve Şeyh oldum...
Ben : Ne eğitimi aldın ? Bu eğitim kurumları resmi , bilinen eğitim kurumu muydu ? Senin eğitim aldığın kişilerin eğitim verebilecek düzeyde olduğunu niye kabul edelim..
O : ..............
Ben : Sana basit bir soru ? Güneş nedir ? Ay nedir ?
O : Allahı Teala bunları kendine oyuncak olsun diye yaratmış. Güneş nurdur... Ay da nurdur...
Ben : Siz "Nur" sözcüğüne ulvi bir anlam vermek istiyorsunuz. Oysa Nur , Işık demek... Bu durumda bile yanlış sizin bilgileriniz. Çünkü Güneş ışık kaynağı ama ay güneş kaynağı değil. Peki biraz da bunların ne olduğunu yani "Nur" gibi gizemli lafla geçiştirme.... Örnek Ay üzerine bildiklerini anlatsana...
O : Ne diyeyim Allahı Teala kendine oyuncak diye yaratmış. Göğü süslesin diye yaratmış...
Ben : E... Ay ne kadar büyük ?
O : .... Şey... Bir leğen kadar büyüklüğündedir.
Ben : Güneşin , Yıldızların büyüklüğü ???
O : Pek büyüklükleri yok. Yıldızlar nokta kadar Nur işte. Allahı Teala göğü süslesin diye yaratmış.
Ben : Sen bilgi cahilisin... Gazete bile okuyabilsen daha fazla bilgi edinirdin. Eğer sen gerçekten o saydığın yerde gerçekten o kadar sene eğitim aldıysan. Boşuna .... Haydi arkadaşlar Cahili kendi başına bırakalım.

Birkaç dinci ve dincilere yakın olanlar dışında orayı terk ettik...


Bu anımı uzun uzun nedenim "Cagan73"ün yorumu neden oldu.



Düşünün ;
Güneş ve Ay aynı büyüklükte ve ikisi de LEĞEN büyüklüğünde. NURDAN oluşmuş. Yıldızlar nokta kadar NURDAN oluşmuş. Allahı Teala göğü süslesin diye yaratmış. Bu tür düşüncelere sahip olanlar EVRENİ kavrayabilir mi ?

Başka sorum yok ... Yorumu siz kendinize yapın .... ( Bilime uygun olmak kaydıyla buraya da yaparsanız seviniriz )
İnanın sayfalar , sayfalar yazılacak düşüncelerim var. Ama yeri değil ... Sanırım bu kadar yeterli ...


Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...



 

Otacı

Süper Üye
5 Tem 2016
822
12,754
Eğer evren sonsuz büyüklükte ise o zaman herhangi bir şeyin içine genişleme zorunluluğu olmayacaktır. Çünkü sonsuz büyüklükte bir evren için böyle bir durumdan bahsetmek olanaksızdır. Eğer evren sonsuz büyüklükte değilse o zaman evrenin dışında bir şey var mı ya da evren neyin içine genişliyor sorusunu sormak pek de yanlış olmayacaktır.

Burada şöyle bir örnek verebiliriz: Fırındaki pişen bir kekin genişlediğini düşünelim. Kekin neyin içine doğru genişlediği sorusunu sorarsak, onun etrafındaki boşluğa, yani uzaya genişlediği cevabını verebiliriz. Ancak evren neyin içine genişliyor sorusunu sorduğumuzda böyle bir cevap vermemiz pek de mümkün olmaz. Çünkü evren, genişlenebilecek ne kadar boşluk varsa hepsini kapsayan bir uzaydır. Evrenin ötesinde ne olduğu sorusunu cevaplamak için de evrenin sonuna ulaşmak gerekir ki bu da imkansızdır.

Evrenin bir sınırı var mıdır?
Diyelim ki bir şekilde evrenin “sonuna” ulaştık. Evrenin sonu neye benzerdi? Bu sorunun da bir cevabı yok. Ancak bildiğimiz bir şey var ki evren bir sınıra sahipmiş gibi görünmüyor. Bilim insanları, evren her ne kadar sonsuz büyüklükte olmasa da bir sınırının olmadığı yönünde güçlü bir inanışa sahiptirler.

Bu görüşü şuna benzetebiliriz: Örneğin Dünya, boyutu itibariyle belirli bir sona sahiptir. Yani sonlu bir büyüklüğü vardır. Ancak küresel yapıda olduğundan Dünya’nın bir sınırı bulunmamaktadır. Evrenin bir sonu olup da sınırı olmadığı düşüncesini bu örneğe bakarak anlayabiliriz. Böylelikle evrende nereye yol alırsak alalım, tıpkı Dünya’da olduğu gibi önünde sonunda varacağımız yer başlangıç noktası olacaktır. Sonuç olarak evrenin bir sonu varsa bile bunu asla göremeyebiliriz.

Öte yandan eğer evren sonsuz büyüklükte ise herhangi bir şeyin içine genişlemek zorunda değildir. Sonsuzluk hakkında düşünmek çoğu zaman insanların kafasını karıştırır. Ancak basit bir matematik kullanarak verilen şu örnekle evrenin genişlemesine rağmen nasıl herhangi bir şeyin içine genişlemek zorunda olmadığını anlayabiliriz: Farz edin ki elinizde 1,2,3…. şeklinde başlayıp sonsuza kadar giden bir sayı listesi var. Sonrasında bu listedeki her sayıyı 2 ile çarptığınızı düşünün. Elde edeceğiniz sayılar bu sefer 2,4.,6… diye sonsuza kadar gidecektir.

Listedeki ardışık sayılar arasındaki “mesafe” ya da uzaklık bir iken artık iki oldu. Yani her ardışık sayı arasındaki fark ikiye çıktı. Ancak listenizdeki sayıların çokluğunun arttığını gerçekten söyleyebilir misiniz? İlk listedeki 1,2,3…. diye başlayan sonsuz sayı adedi, siz bu sayıları iki ile çarpınca artmış mı oldu? İlk listede de sayılar aynı miktarda sonsuza gidiyordu, ikinci listede de aynı miktarda sonsuza gidiyor.

İşte evrenin genişlemesine bu şekilde bakarsak evren neyin içine genişliyor sorusuna da bir cevap verebiliriz. Evren sonsuz büyüklükteyse genişlemeye devam etmesine rağmen herhangi bir şeyin içine genişlemek zorunda kalmayacaktır. Tıpkı sayı örneğimizde olduğu gibi. Eğer sayıların, evrendeki galaksiler arasındaki mesafeleri temsil ettiğini düşünürsek, mesafeler artsa da evrenin toplam boyutunun aslında değişmeyeceğini anlayabiliriz.

Burada sıklıkla dillendirilen bir argüman, karıncaların 3. uzay boyutunu deneyimleyemiyor olmasının, 3. bir boyutun var olmadığı anlamına gelmediğidir. Dolayısıyla, bizim 4. bir uzay boyutunu algılayamıyor veya deneyimleyemiyor oluşumuzun, Evren'in içine genişlediği 4. bir uzay boyutu olmadığı anlamına gelmediği itirazıdır.

Ayrıca; evrenimiz ikisi uzaysal ve artı biri zamansal boyutu olan bir üst evrende oluşan, bir kara kuyu içinde üçü uzaysal ve artı biri zamansal boyutu olan, bir bebek evren olarak gelişiyor olabilir.

Bu durumda 4. bir uzay boyutu olabilir mi? Bilmiyoruz. Olabilir... Eğer varsa, 4. boyuttan Evren'e bakan biri, onun genişlediğini dışarıdan da onaylayabilir ve hesaplayabilirdi. Ama olmayabilir de; çünkü Evren'in genişleyebilmesi için illâ 4. bir uzay boyutuna ihtiyacımız yok.

SONUÇ:

Evren, onu nasıl algıladığımızdan bağımsız olarak genişlemeye devam ediyor. Her 3.26 milyon ışık yılı mesafede saniyede ortalama 73 kilometre hızla genişleyen evrenin, yeteri kadar uzak mesafeler arasında da ışık hızından hızlı bir şekilde genişleyebildiğini artık öğrenmiş bulunmaktayız.

Peki, evrenin genişlemesine sebep olan fenomen nedir? Bunun cevabını kimse bilmiyor. 1998 yılında astronomlar evrenin hızlanarak genişlediğini keşfettikleri zaman, bu genişlemeye sebep olan şeyi “karanlık enerji” olarak nitelemeye başladılar. Ancak karanlık enerjinin ne olduğu konusuna dair bilim insanlarının en ufak bir fikri bulunmamaktadır. Günümüzde kozmolojinin en büyük problemlerinden birisi olarak görülen karanlık enerjinin ne olduğu sorusu, gelecekte de bilim insanlarını bir hayli uğraştıracak gibi görünüyor.
 

cagan73

Onursal Üye
17 Kas 2013
482
9,396
sn. @Otacı,
Yalnızca bilmeyi değil anlatma kabiliyetini de hissettiren çok güzel bir makale olmuş, katkı sağlamak adına; bir balonu hafifçe şişirdiğimizi varsayalım. Balonun dış yüzeyine keçeli kalemle bir kaç nokta çizelim. Balonu şişirmeye devam ettiğimizde noktaların arası da artan oranda açılacaktır. Havayı saldığımızda ise balon büzüşecek ve noktalar birbiri ile birleşecektir. (Evrenin sonuna dair görüşlerden biri)
Genişlediğini nasıl anlıyoruz?
Uzaktaki bir yıldızın ışığının zaman içerisinde daha koyu kırmızı renk tonlarına kaydığının görülmesi bize uzaklaştığı bilgisini veriyor.
Bu olguyu ilk defa 1923 yılında Edwin Hubble, içinde olduğumuz Samanyolu galaksisi haricinde evren de daha pek çok galaksi olduğunu da keşfederek gözlemlemiş. (Bu aşamada bir Hubble çizgi romanı ne güzel giderdi)
 
Son düzenleme:

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,248
7,182
Ben de aynen sizin gibi , Hubble ya da benzeri konuları içeren çizgi romanlar beklentisi içindeyim Sn. @cagan73 . Son zamanlarda diyarımızda siz ve diğer dostlar tarafından sunulan bilimsel konulu eserlerde artış görüyorum . Avrupa kaynaklı birbiri ardına yayınlanan bilimsel konulardaki eserleri bu ortamda görmek oldukça önemli bana göre . Özetle macera çizgi romanları kadar , biyografi ya da örnek verdiğiniz bilim konulu çizgi romanları, diyarımızda daha çok görmeyi dilemekteyim.
 

Otacı

Süper Üye
5 Tem 2016
822
12,754
Sayın cagan73;
Elbette balon, aslında 3 boyutlu uzay içerisinde var olan bir nesnedir. Dolayısıyla teknik olarak, 3. boyutun içine genişlemektedir. Dolayısıyla balon analojisi önsel bir hata yapmaktadır: Eğer 3 boyutlu uzay içinden bir nesne seçip, onun yüzeyi üzerinden Evren'in genişlemesini anlatacak olursanız, elbette o 2 boyutlu yüzeyin 3 boyut içinde genişlediğini kabul etmek zorunda kalırsınız ve bu durumda herhangi bir NNN boyutlu nesnenin her zaman N+1N+1N+1 boyutlu uzay içinde genişlediği sonucuna varırsınız. Ama bu, geçerli bir kanıt değildir ve işte tam da bu noktada, benzeşim bozulmaya başlamaktadır.

Evren'in genişlemesiyle ilgili olarak sıklıkla kullanılan balon benzeşiminin en büyük sorunu, balonun genişleme nedeninin içine durmadan hava üflenmesi olmasıdır. Evren'in genişleme nedeni, "içine bir şey üflenmesi" ya da "içindeki maddenin artması" değildir.

Bu sorunu düzeltmek amacıyla, benzeşim şöyle güncellenebilir: "Balon, içine hava üflendiği için değil de, dışarıdaki odanın basıncı düşürüldüğü için, iç basıncı dış basıncından fazla olduğundan genişlemektedir." denebilir. Bu, benzeşimi pek fazla düzeltmemektedir; çünkü Evren'in genişleme nedeni iç basınç ve dış basınç farkı da değildir.

Balon benzeşimiyle ilgili bir diğer açık sorun, balonun hava girişi için ufak bir deliği olmasıdır. Evren'in bir pompanın girmesi ya da ağzın oturması için bir girişi yoktur. Dolayısıyla yekpare üretilmiş bir balon hayal edip, içindeki havanın basıncının dış basınçtan yüksek olması nedeniyle şiştiğini hayal edebilirsiniz; ancak gerçekte Evren'in genişlemesinin basınç farkıyla ilgisi olmadığını anımsamamız gerekir.

Balon örneğiyle ilgili daha büyük bir sorun, bizim Evren'in genişlemesini görselleştirme çabamızın bir parçası olarak, halihazırda 3 boyutlu uzay içinde olduğunu bildiğimiz bir nesneyi (balonu) seçiyor olmamızdır. Balon, gerçekten de 3 boyutlu uzay içinde genişlemektedir. Evren içinse aynı şey doğru olmak zorunda değildir.

Evren, bildiğimiz kadarıyla, 4 boyutlu bir yapıdır: 3 uzay boyutu ve 1 zaman boyutu vardır. Biz, bu 3 uzay boyutunun genişlemesini anlamak için, 2 uzay boyutunun genişlediği bir örnek olarak balonu seçmekteyiz. Ancak bu, sanki 4 uzay boyutu varmış da, 3 boyutlu uzay da bunun içine genişliyormuş gibi bir algıya neden olmaktadır.

Evrenin bir şeyin içerisine genişlemesine gerek yok. Evren bir bütün halinde esnemeye devam ediyor. Ancak bu cevabın da başka sorular doğurup tam bir cevap vermediğini biliyoruz.

Evrenin genel boyutunu başlangıçta sonsuz büyüklükte kabul edersek esnese dahi sonsuz bir büyüklükte olduğunu söyleyebiliriz, ancak evrenin sonlu bir boyutu varsa işler değişebilir.

Eğer gözlemlenebilir evrenin sonlu bir boyutu varsa "evrenin dışında" bir şeyler olduğunu düşünmek doğru bir yaklaşım olabilir. Ancak ne yazık ki bu noktada cevaplarımız tükeniyor. İçerisinde bulunduğumuz evrenin dışındaki hiçbir şeyi gözlemlememiz mümkün değil. Çünkü bizim kullandığımız yasalar, bizim evrenimiz için geçerli. Onun dışında bir şeyler varsa bunu kendi bilimimizle cevaplandıramıyoruz.

Bükülme, esneme gibi hareketler yapan uzayı çok daha karmaşık bir yer olarak görmemiz gerekiyor. Aslında her şey tek bir noktada başladı. O ilk noktada olan büyüklük de evrenin tamamıydı, şu anda milyarlarca ışık yılı mesafeye ulaşan büyüklük de aynı şekilde evrenin tamamı. Şu anki bilimimiz bize evrenin muhakkak bir şeyin içine genişlemek zorunda olmadığını gösteriyor, ancak gelecekte belki de evrenin dışını gözlemleme imkanı bulabiliriz.

Açıkçası, 4. bir uzay boyutu olup olmadığını bilmiyoruz (Sicim Kuramı, 11 boyuttan söz etse de, henüz genel geçer kabul gören bir kuram değildir). Evren'in genişlemesi için, 4. bir uzay boyutuna ihtiyaç yok.
Zaten "nesnelerin konumu" olarak bahsettiğimiz şeyleri barındıran uzay-zaman dokusunun kendisi genişlemektedir; bu genişlemenin dışında, artı bir konuma gerek yoktur. Uzay-zaman, yalnızca genişleyebilir ve bu genişleme, onun içsel bir özelliğinden kaynaklanıyor olabilir.
giphy.gif
 

Otacı

Süper Üye
5 Tem 2016
822
12,754
0D'den 1D, 2D, 3D ve 4D'ye inşa ederek bir tesseract'ı (hiperküp ailesinde) görselleştirdiğimiz 4. boyuta giriş. Görsel öğrenenler için birçok dördüncü boyut illüstrasyonu kullanılmaktadır. Ayrıca Düzülke'den, 2D bir nesnenin 3D şekilleri nasıl gördüğüne dair örnekler...

 
Üst