Doğan Kardeş 1977 Sayı 025

abartman

Onursal Üye
13 Ocak 2011
2,006
12,013
07AnAV.jpg




Çam Sakızı Çoban Armağanı,
NİCE YILLARA ÇİZGİDİYARI...

Bu günleri görmemizi biraz da ona borçlu olduğumuz malum cihazın atasının
1977'de Doğan Kardeş'e konu olduğu şu sayfayı da dikkatinize sunuyorum...

1Y0vo1.jpg
 
Son düzenleme:

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,368
142,834
Abi teşekkürler, linki yüklemeyi atlamışsınız sanırım.

Elimde Türkiye Çocuklar bitsin 72 yılındaki eksikleri tamamlıyacağım.

Sağolasın.
 

abartman

Onursal Üye
13 Ocak 2011
2,006
12,013
Sevgili dostum, indirme sayfası adres çubuğu üzerinden kopyalayıp yapıştırdım. Test ettim, çalışıyor link. Belki de mediafire bu sefer sana kapris yapmıştır.. :)

Edit:
valla tekrar test ettim, "private" olarak görünüyor... Yani sıkıntı var, haklısın.. Çözerim birazdan..

Edit 2:
Şimdi faal olması lazım...
 
Son düzenleme:

Gabby

Onursal Üye
18 Haz 2012
265
1,452
Bu günleri görmemizi biraz da ona borçlu olduğumuz malum cihazın atasının 1977'de Doğan Kardeş'e konu olduğu şu sayfayı da dikkatinize sunuyorum...


Daha geçenlerde, bilgisayarın hayatımıza girişi ve gelişimi üzerine konuşmuş, 5.25 disketli 8086, 8088, 80286 ve Pentium dönemi 386, 486 yatay kasalı bilgisayarlarımızı hatırlayıp hey gidi günler hey deyip eskileri yad etmiştik kardeşimle.

Sizin malum cihazın atası örneklemenizin, kardeşimin anlattığı bir anektodla nasıl da örtüştüğünü gördüm. Şu anda yine aynı yerde mi bilmiyorum, yetmişli yılların sonlarında Taksim Gümüşsuyu caddesinde bulunan IBM’e, çalıştığı şirketin elektronik daktilolarının tamirleriyle ilgili birkaç kere gitmiş. IBM'in şirket odalarından birinin içini olduğu gibi kaplayan üzerinde düğmeler, şalterler, bol ışık ve alabildiğine kablolu cihaz dikkatini çekmiş, sorduğunda kompüter gibisinden bi’ laf ettiydiler demişti.

Eh, o dönemin bıyıkları bile terlememiş, başında kavak yelleri esen gencecik delikanlısı nereden bilecek bilgisayarın atasıyla karşılaştığını ve nereden bilecek günün birinde oda dolusu bu devasa kütleyi çanta gibi gittiği her yere taşıyıp, dizinin üzerinden ayırmayacağını…:) nereden nereye…

Neyse, sohbeti yine konuyla ilintili oldukça enteresan bir çizgiroman örneği ile bağlayalım. Aşağıdaki çizim Alex Raymond’un bir Flash Gordon karesi ve ilk kez 1937 yılında bir Pazar gazetesinde strip olarak yayınlanmış. Öyle böyle değil, Raymond tam 78 yıl önce, ki insanlar evlerinde düğmesine bastığında hemen devreye girmeyen, birkaç dakika ısınması gereken ve nihayet lambası iyice yandığında ses vermeye başlayan ahşap mobilyalı lambalı radyoları kullandığı dönemde resmen günümüz dizüstü bilgisayarlarının protoripini çizmiş.

Hani Usta halen hayatta olsa ve üretilen her Laptop’tan pay istese mahkeme kendisini haklı bulurdu, o derece yani… :)



25pmj2t.jpg
 

abartman

Onursal Üye
13 Ocak 2011
2,006
12,013
Gerçekten ilgi çekici bir kare yakalamışsınız. Ben de geçen gün okuduğum Dan Barry çizimi 60'ların başlarında yayınlanmış bir hikayede flat tv çizimi görüp, "vay canına" demiştim ama, sizin dikkat çektiğiniz "öngörü" çok daha ileriye bakıyormuş!

Öte yandan IBM'in o kompüter odasını görmemiş olsam da o dönemde Türkiye'de satışı yapılan ve basın camiasının bir dönem gözbebeği olan "IBM Composer" elektronik daktilolarıyla epey haşır neşir olmuşluğum var. Top gibi bir başlığın üzerine yerleştirilmiş harf kabartmalarıyla daktilolar gibi kadıda vurarak yazın, sağlı sollu düzgün hatlı (justified) sayfaları içindeki minik hesap kapasitesiyle kerning ayarı yaparak otomatik oluşturan, yazılan metnin birkaç sayfalık bilgisini hafızasında tutup tekrar yazdırabilen aletlerdi ve o zamanlar insanlara çooook büyük bir teknonoji ürünü gibi gelirdi. Fiyatları da neredeyse bir otomobil parasına denkti... Sadace on yıl sonra fotodizgi denilen ve içine bilgisayar teknolojisi biraz daha girmiş olan Macintosh marka makineler onları bir anda gömmüştü. Tıpkı şimdi her sene çıkan yeni işlemcilerin bir öncekini katlayıp demode etmesi gibi..

Macintoshlar ilerleyen yıllarda Apple olarak özellikle Amerika'da evlere girdi tabi.. IBM firması PC yapısını 3. firmaların üretimine izin verir hale getirmek yönünde stratejik bir hamle yapmasaydı, herhalde Apple bugün dünyanın sahibi olurdu diye düşünüyor insan.. Aralarındaki rekabet bizim işimize yaradı kısacası..
 
Son düzenleme:

savok

Admin
30 Eki 2009
20,013
85,030
Kasımpaşa
Mark III'ü görünce geçmişe yolculuk yaptım... Sanırım 1982 yılıydı... Ben İstanbul Hukuk'ta okuyorum, bir arkadaşım da Boğaziçi İnşaat'ta... Gel lan diyor okul çok güzel, yemekhane güzel falan filan bir türlü gidemiyorum, bir gün dedi ki gel oğlum bir kız var dünya güzeli görmen lazım... Bunu duyunca gitmemek olmaz... Atladım gittim tabiatıyla... Gezdik dolaştık, kampüs boğaza bakan bir yerde... Tuvalette işerken bile boğazı görüyorsun öyle güzel, ama beni bunlar sıkıyor, sürekli nerde olum bu kız diyorum bekle dedi... Kantinde oturuyoruz, çay içip etrafı kesiyoruz tam o sırada kapıdan bir kız girdi, kadın erkek istisnasız hepimiz döndük ve bakakaldık... Dedim ki bu kız dünya güzeli olur olum, hakkaten de oldu ya la... Kız kim mi? Neşe Erberk... Niye anlattım bütün bunları?.. Aynı gün gel dedi sana, kompüter göstereceğim dedi, çok umurumda da değildi ya kıramadım, girdik bu odaya... Her tarafta alüminyum büro dolapları gibi kocaman dolaplar var... Dedim ki ne yapıyor, anlattı bir sürü şey sonra eskiden at yarışı oynanan kuponlar gibi bir şeyin üstüne test cevap kağıdı çözer gibi karaladı. Makineye soktu yaklaşık beş on dakika sonra bişeyler çıkarttı... He çok iyiymiş filan dedim ama aklımdan Neşe erberk çıkmıyordu ki... İşte ben de böyle tanıştım kompüterle..
 

abartman

Onursal Üye
13 Ocak 2011
2,006
12,013
Valla, öyle anlatmışsın ki resmen gözümde canlandı, Neşe Erberk'i kapıdan girerken gördüm, sonra sesini duydum da büyü bozuluverdi.. :)

O yıllanda bir arkadaşım bilgisayar kursuna gidiyordu, muhasebe yazılımı filan yapanlar parayı buluyor diye heveslenmişti, zaar. Elinde görürdük bahsettiğin gibi programlama kartlarını. Bir de bunların bilgisayar tarafından işlenmiş, veya başka bir deyişle "kaydedilmiş" versiyonmarı olurdu. Delikli Kart diyorlardı ve galiba disket filan gibi kayıt ortamlarının yerini tutuyordu bunlar da... Geçiş döneminin ara estrumanları oldukları ve halk geneline yayılmadıkları için görünür görünmez kayboldu bu tür aletler ülkemizde.. Neşe Erberk'in kalıcılığı ise tartışılmaz tabi.. :)
 

md35

Kıdemli Üye
28 Haz 2013
202
709
Sayın Savok, "geçmişe yolculuk yaptınız", yollarımız çakıştı. Ben de İstanbul Hukuk 1983 mezunuyum. Sizinle dönemdaşmışız. Ne kadar hızlıca geçti zaman. Ama sizin için zaman biraz yavaş geçmiş sanki. Fotoğraflarınıza göre daha yakın dönem mezunu olduğunuz intibaını veriyorsunuz. Ömrünüze bereket olsun. Sağlık ve esenlik dilerim.
 
Üst