cagan73
Onursal Üye
- 17 Kas 2013
- 509
- 9,645
Önsözden:
Tarihle başlayalım.
Açalım kitaplan, hatıradan, büyü kitaplarını ki kelimeler ortaya saçılıp efsanelere, hayallere dönüşsün; farklı görüşlere hayat versin; unutulanları hatırlatsın.
Öğrenciyken bu hayaller yüzünden kırdık okulu, kendi hikâyelerimizi yazabilelim diye. Şimdi ise aynı hayaller bizi yeni bir haçlı seferine götürüyor. Geçmişte olanlardan, tarih kitaplarında anlatılanlardan çok farklı olmakla birlikte onlardan da muğlak izler taşıyor.
Bu arada, o tarih kitaplarından neler öğrenmiştik?
Sekiz haçlı seferi düzenlendiğini... İki yüzyıl boyunca Kudüs’teki’deki Kutsal Kabir’i kurtarmak amacıyla düzenlenen sekiz askeri hac yolculuğu (güzel bir oksimoron örneği!) olduğunu...
İki yüzyıl, uzun bir süre. Her haçlı seferinin de kendine özgü özellikleri var. Ama hepsinde ortak olan şey, seferlere katmanlardaki iman. Öyle bir imandır ki cesaretle zalimliğin, yoldan çıkmayla kutsallığın karışmasına yol açmıştır.
Tanrı orada ölüleri sayar. Korkunç bir iştir, ama savaşta başka ne yapılabilir ki?
İlk Haçlı Seferinde (1096-1099) ısınma turu olarak önce Yahudileri katlederler.
Bu sefere, Urbanus II ön ayak olur. Pierre l’Ermit sefere adam toplamak için köyler, şehirler katetmiş, geçtiği yerlerde halkta fedakârlık duygusu ve coşku uyandırmıştır.
Bir de delilik...
Toplanan haçlılar, disiplinsiz bir şekilde yola koyulur. Başlarına komutan olarak atanan kişiler, bu vesileyle komutan olmuş vasıfsız kişilerdir.
12 bini Anadolu’ya gelir gelmez Türkler tarafından kılıçtan geçirilir.
Bunun üzerine, Fransız, Lorenli ve Alman baronlar daha iyi örgütlenmiş, daha iyi yapılandırılmış, daha etkili bir ordu kurulması için harekete geçer.
30 bin kişi Anadolu’ya girerek Nikaia ve Antiokheia’yı (Antakya) ele geçirir.
15 Temmuz 1099’da Kudüs nihayet düşer.
Şehir yağmalanır, sakinlerinin çoğu katledilir (İnsan iyi alışkanlıklarından vazgeçemiyor!).
Godefroy de Bouillon önderliğinde Kudüs Latin Krallığı kurulur. Krallığın daimi ordusu Malta Şövalyeleri ile Tapınak Şövalyelerinden oluşur. Görevleri haçlılar tarafından fethedilen toprakları savunmaktır. Bu topraklardan biri de Godefroy’nın kardeşi Bodouin’in savunduğu Edessa Kontluğu’dur.
İkinci Haçlı Seferi (1147-1149)
Bu sefere III. Eugene ön ayak olmuştur. Bernard de Clairvaux’yu. Hıristiyanları tekrar coşturmakla görevlendirir. Zira haberler kötüdür: Edessa düşmüştür.
Harekete geçmek gerekmektedir. III. Conrad ile VII. Louis sefere önderlik ederler. İmparator ile Kral anlaşamaz, başarısız olurlar. Her biri kendi topraklarına çekilir.
Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192)
Bizi ilgilendiren, işte bu seferdir.
I. Friedrich Barbarossa, Philippe Auguste ve Arslan Yürekli Richard’ın katıldığı haçlı seferidir.
Karşılarında yabana atılmayacak bir isim vardır: İslamiyet'in en asil şahsiyetlerinden biri olan Selahaddin. Kudüs’ü yeniden ele geçirmiş, İslam âleminde birlik sağlamıştır.
I. Friedrich ölür, Philippe Auguste Fransa’ya döner.
Tek başına kalan Arslan Yürekli Richard, cesaretine ve ustalığına rağmen Kutsal Şehri Selahaddin’in elinden almayı başaramayacaktır.
İki taraf arasında üç yıllık ateşkes imzalanır. Ama artık efsane yayılmıştır.
Arslan Yürekli Richard ile Selahaddin’i karşı karşıya getiren mücadele insanların hayal gücünü canlandırmış, Avrupa'da halk ozanlarının şarkılarına konu olmuştur.
Yüzyıllar geçer, Walter Scott bu mücadeleyi Selahaddin Eyyubi ve Arslan Yürekli Richard adlı kitabında anlatır, Ridley Scott da bu kitaptan esinlenerek Cennetin Krallığinı çeker.
Cecil B. De Mille The Crusadede ilginç bir Arslan Yürekli Richard portresi çizer. RicharcTın Yurtsuz John’un iktidarı ele geçirdiği İngiltere’ye dönüşü iki mite can verecektir: Ivanhoe ve Robin Hood.
Nihayet, Rex Harrison’ın Selahaddin’i, George Sanders’ın da Arslan Yürekli Richard'ı canlandırdığı David Butlerin King Richard and the Crusaddvti de unutmayalım.
Gördüğümüz kadarıyla, efsane gerçeklerin önüne geçmiş. Çocuklara artık yalnızca kitapları açıp hayallere dalmak kalıyor.
Dördüncü Haçlı Seferi (1202-1204)
Bu haçlı seferi Papa III. Innocentius tarafından başlatılmış, Foulques de Neuilly tarafından da desteklenmiştir. Birtakım olaylar silsilesi haçlıların Kudüs yerine Konstantinopolis’e saldırmalarına yol açar, şehir düşer.
Ardından katliamlar, yağma gelir. Tanrı ortalıkta görünmez, ama Haçlılann çullan altınla dolar.
Beşinci Haçlı Seferi (1217-1221)
Mısır’a yapılmış seferdir. Zira o tarihlerde Mısır, Müslümanların en güçlü olduğu merkezlerden biridir. Sefer sonucunda yalnızca Dimyat alınabilmiştir.
Altıncı Haçlı Seferi (1228-1229)
Bu haçlı seferinin başında Hohenstaufen’lı II. Friedrich vardı. Hümanist prens, Müslümanlarla müzakerelere gitme yolunu yeğler. 1229’da Selahaddin’in yeğeni Melik el-Kâmil ile bir anlaşma yapılır. El-Kâmil, Kudüs’ü II. Friedrich’e bırakır, prens de şehrin yöneticisi olur.
Gelgelelim Kutsal Şehir 1244 yılında tekrar Müslümanların eline geçecektir.
Yedinci Haçlı Seferi (1248-1254)
Bu haçlı seferinin başında Aziz Louis vardır. Hedef, bir kez daha Mısır’dır. Kral Kahire’ye yürür, Memlûklulan ezip geçer. Ancak veba da ordusunu kırıp geçirince geri çekilmek zorunda kalır. Aziz Louis esir düşer. Serbest bırakılması için istenen fidye bedeli çok yüksek olacaktır.
Sekizinci Haçlı Seferi (1270)
Karşımızda yine Aziz Louis var. Tunus Emirini Hıristiyan yapmaya kalkışır. Bir salgın hastalık ordusunu kırıp geçirir. Kral da 25 Ağustos 1270’te ölür.
Haçlı seferleri, bu simgesel ölümle son bulur. Matah bir sonuç elde edilememiştir.
Şimdi biz, III. Innocentius’ün haçlı seferini, 1212 yılında Kudüs’ü fethetmeyi düşleyen Alman ve Fransız gençlerinin katıldığı o inanılmaz seferi hayal edelim. Bu gençlerin hemen hemen hepsi açlıktan ya da yorgunluktan ölür.
Bir de hiçbir tarih kitabında okuyamayacağınız şu haçlı seferi var: Bizim haçlı seferimiz. Anlaşılan şeytan bu hikâyede fazlaca öne çıkıyor.
Ama haçlı seferlerinin hepsinde rolü yok mudur zaten? Kâh haçın arkasına saklanır, kâh dibine.
Uzayarak yükselen gölge, şeytanın gölgesidir.
Bu uğursuz gölge, görünenin ardında, aynanın yansıttığı görüntünün ardında neyin saklandığını bilir.
Şeytanın rüzgârları bütün hırslan siler.
Ve çölün kumlan kemik kusar sadece.
Kimse bir haçlı seferinden zarar görmeden dönemez.
Tarihle başlayalım.
Açalım kitaplan, hatıradan, büyü kitaplarını ki kelimeler ortaya saçılıp efsanelere, hayallere dönüşsün; farklı görüşlere hayat versin; unutulanları hatırlatsın.
Öğrenciyken bu hayaller yüzünden kırdık okulu, kendi hikâyelerimizi yazabilelim diye. Şimdi ise aynı hayaller bizi yeni bir haçlı seferine götürüyor. Geçmişte olanlardan, tarih kitaplarında anlatılanlardan çok farklı olmakla birlikte onlardan da muğlak izler taşıyor.
Bu arada, o tarih kitaplarından neler öğrenmiştik?
Sekiz haçlı seferi düzenlendiğini... İki yüzyıl boyunca Kudüs’teki’deki Kutsal Kabir’i kurtarmak amacıyla düzenlenen sekiz askeri hac yolculuğu (güzel bir oksimoron örneği!) olduğunu...
İki yüzyıl, uzun bir süre. Her haçlı seferinin de kendine özgü özellikleri var. Ama hepsinde ortak olan şey, seferlere katmanlardaki iman. Öyle bir imandır ki cesaretle zalimliğin, yoldan çıkmayla kutsallığın karışmasına yol açmıştır.
Tanrı orada ölüleri sayar. Korkunç bir iştir, ama savaşta başka ne yapılabilir ki?
İlk Haçlı Seferinde (1096-1099) ısınma turu olarak önce Yahudileri katlederler.
Bu sefere, Urbanus II ön ayak olur. Pierre l’Ermit sefere adam toplamak için köyler, şehirler katetmiş, geçtiği yerlerde halkta fedakârlık duygusu ve coşku uyandırmıştır.
Bir de delilik...
Toplanan haçlılar, disiplinsiz bir şekilde yola koyulur. Başlarına komutan olarak atanan kişiler, bu vesileyle komutan olmuş vasıfsız kişilerdir.
12 bini Anadolu’ya gelir gelmez Türkler tarafından kılıçtan geçirilir.
Bunun üzerine, Fransız, Lorenli ve Alman baronlar daha iyi örgütlenmiş, daha iyi yapılandırılmış, daha etkili bir ordu kurulması için harekete geçer.
30 bin kişi Anadolu’ya girerek Nikaia ve Antiokheia’yı (Antakya) ele geçirir.
15 Temmuz 1099’da Kudüs nihayet düşer.
Şehir yağmalanır, sakinlerinin çoğu katledilir (İnsan iyi alışkanlıklarından vazgeçemiyor!).
Godefroy de Bouillon önderliğinde Kudüs Latin Krallığı kurulur. Krallığın daimi ordusu Malta Şövalyeleri ile Tapınak Şövalyelerinden oluşur. Görevleri haçlılar tarafından fethedilen toprakları savunmaktır. Bu topraklardan biri de Godefroy’nın kardeşi Bodouin’in savunduğu Edessa Kontluğu’dur.
İkinci Haçlı Seferi (1147-1149)
Bu sefere III. Eugene ön ayak olmuştur. Bernard de Clairvaux’yu. Hıristiyanları tekrar coşturmakla görevlendirir. Zira haberler kötüdür: Edessa düşmüştür.
Harekete geçmek gerekmektedir. III. Conrad ile VII. Louis sefere önderlik ederler. İmparator ile Kral anlaşamaz, başarısız olurlar. Her biri kendi topraklarına çekilir.
Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192)
Bizi ilgilendiren, işte bu seferdir.
I. Friedrich Barbarossa, Philippe Auguste ve Arslan Yürekli Richard’ın katıldığı haçlı seferidir.
Karşılarında yabana atılmayacak bir isim vardır: İslamiyet'in en asil şahsiyetlerinden biri olan Selahaddin. Kudüs’ü yeniden ele geçirmiş, İslam âleminde birlik sağlamıştır.
I. Friedrich ölür, Philippe Auguste Fransa’ya döner.
Tek başına kalan Arslan Yürekli Richard, cesaretine ve ustalığına rağmen Kutsal Şehri Selahaddin’in elinden almayı başaramayacaktır.
İki taraf arasında üç yıllık ateşkes imzalanır. Ama artık efsane yayılmıştır.
Arslan Yürekli Richard ile Selahaddin’i karşı karşıya getiren mücadele insanların hayal gücünü canlandırmış, Avrupa'da halk ozanlarının şarkılarına konu olmuştur.
Yüzyıllar geçer, Walter Scott bu mücadeleyi Selahaddin Eyyubi ve Arslan Yürekli Richard adlı kitabında anlatır, Ridley Scott da bu kitaptan esinlenerek Cennetin Krallığinı çeker.
Cecil B. De Mille The Crusadede ilginç bir Arslan Yürekli Richard portresi çizer. RicharcTın Yurtsuz John’un iktidarı ele geçirdiği İngiltere’ye dönüşü iki mite can verecektir: Ivanhoe ve Robin Hood.
Nihayet, Rex Harrison’ın Selahaddin’i, George Sanders’ın da Arslan Yürekli Richard'ı canlandırdığı David Butlerin King Richard and the Crusaddvti de unutmayalım.
Gördüğümüz kadarıyla, efsane gerçeklerin önüne geçmiş. Çocuklara artık yalnızca kitapları açıp hayallere dalmak kalıyor.
Dördüncü Haçlı Seferi (1202-1204)
Bu haçlı seferi Papa III. Innocentius tarafından başlatılmış, Foulques de Neuilly tarafından da desteklenmiştir. Birtakım olaylar silsilesi haçlıların Kudüs yerine Konstantinopolis’e saldırmalarına yol açar, şehir düşer.
Ardından katliamlar, yağma gelir. Tanrı ortalıkta görünmez, ama Haçlılann çullan altınla dolar.
Beşinci Haçlı Seferi (1217-1221)
Mısır’a yapılmış seferdir. Zira o tarihlerde Mısır, Müslümanların en güçlü olduğu merkezlerden biridir. Sefer sonucunda yalnızca Dimyat alınabilmiştir.
Altıncı Haçlı Seferi (1228-1229)
Bu haçlı seferinin başında Hohenstaufen’lı II. Friedrich vardı. Hümanist prens, Müslümanlarla müzakerelere gitme yolunu yeğler. 1229’da Selahaddin’in yeğeni Melik el-Kâmil ile bir anlaşma yapılır. El-Kâmil, Kudüs’ü II. Friedrich’e bırakır, prens de şehrin yöneticisi olur.
Gelgelelim Kutsal Şehir 1244 yılında tekrar Müslümanların eline geçecektir.
Yedinci Haçlı Seferi (1248-1254)
Bu haçlı seferinin başında Aziz Louis vardır. Hedef, bir kez daha Mısır’dır. Kral Kahire’ye yürür, Memlûklulan ezip geçer. Ancak veba da ordusunu kırıp geçirince geri çekilmek zorunda kalır. Aziz Louis esir düşer. Serbest bırakılması için istenen fidye bedeli çok yüksek olacaktır.
Sekizinci Haçlı Seferi (1270)
Karşımızda yine Aziz Louis var. Tunus Emirini Hıristiyan yapmaya kalkışır. Bir salgın hastalık ordusunu kırıp geçirir. Kral da 25 Ağustos 1270’te ölür.
Haçlı seferleri, bu simgesel ölümle son bulur. Matah bir sonuç elde edilememiştir.
Şimdi biz, III. Innocentius’ün haçlı seferini, 1212 yılında Kudüs’ü fethetmeyi düşleyen Alman ve Fransız gençlerinin katıldığı o inanılmaz seferi hayal edelim. Bu gençlerin hemen hemen hepsi açlıktan ya da yorgunluktan ölür.
Bir de hiçbir tarih kitabında okuyamayacağınız şu haçlı seferi var: Bizim haçlı seferimiz. Anlaşılan şeytan bu hikâyede fazlaca öne çıkıyor.
Ama haçlı seferlerinin hepsinde rolü yok mudur zaten? Kâh haçın arkasına saklanır, kâh dibine.
Uzayarak yükselen gölge, şeytanın gölgesidir.
Bu uğursuz gölge, görünenin ardında, aynanın yansıttığı görüntünün ardında neyin saklandığını bilir.
Şeytanın rüzgârları bütün hırslan siler.
Ve çölün kumlan kemik kusar sadece.
Kimse bir haçlı seferinden zarar görmeden dönemez.