Çizgi Roman Nedir?

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,523
NeverLand
Çizgi roman ne resim, ne de yazıdır. Resmin ya da yazının, bütünleyici olarak kullanılan diğer bir faktörle ilişkisi sonucunda ulaştığı sentezdir. Yani çizgi roman, birbirinden farklı iki temel unsurun (metinle resmin) kaynaşmasıyla oluşan bir anlatım biçimi, bir kurgu sanatıdır. Çizgi roman içindeki yazı ve çizimin birbirine oranı, yapılacak kurguya ve anlatılmak istenen olaya bağlı olarak sürekli bir şekilde değişime uğrar.

İlk çizgi romanlar, önceden varolan bir metnin, özellikle de tasvire ihtiyaç gösteren kısımlarının resimlerle betimlenmesi, yorum ve diyaloglarınınsa aynen aktarılmasıyla oluşturuldu. Öte yandan, zaman içinde bir tür resim-metin işbirliği oluşmuş bulunduğundan, günümüzde çizgi ve yazı, çizgi romanın temelini oluşturan yegane iki parçası durumuna gelmiş bulunmaktadır. Romanesk özelliklerine karşın, bir yönüyle romanın yozlaşması olan çizgi roman, diğer bir yönüyle de çağdaş sanat-edebiyat türleri arasında kendine özgün ve ciddi bir yer edinmiştir. Çizgi roman bir sanattır ve özünde taşıdığı çarpıcı ayrımların, karşıtlıkların öne çıkardığı yalın bir ironiye sahiptir. Kısacası çizgi roman yaratıcıdır ve sayılı sanatların sekizincisidir!

Çizgi Roman Ne Değildir?


1- Çizgi romanın en temel öğesi daha önce de belirtildiği gibi resimdir. Gelişimi ve yapısı büyük oranda çizime dayanır. Görevi bir hikâyeyi tamamlamak ya da desteklemek değildir. Aksine çizgi roman, kendiliğinden bir hikâye anlatır. Ve bunu neredeyse sinematografik bir tarzda yapar. Çizgi roman kimilerinin iddia ettiği gibi sinemanın kağıt üzerindeki karşılığı değildir. Çizgi roman sinemadan çok daha önce oluşmaya başlamış, gelişim aşamasında sinemanın tekniklerinden yararlanmış, ancak kendine onunkinden çok daha farklı bir yol çizmiş bir sanat dalıdır. Çizgi roman, 7. sanat sinemadan sonra (bazılarının savunduğu gibi 9. sanat değil) 8. sanat olarak kabul görmüştür. Çünkü kendine has anlatım tarzlarına sahip bağımsız bir sanat dalı olarak, gene kendine has farklı ve bağımsız bir evren "yaratma" imkânına sahiptir.

2- Günümüzde birçok kişi çizgi romanın kolay bir eğlence ve vakit geçirme yolu olduğunu, okuyucunun ruhsal gelişimini engellediğini, hayal gücünü kısıtladığını vs. iddia etmektedir. Diğer bütün sanat dallarında olduğu gibi çizgi romanın da kendi içinde zararlı bazı ürünlere yer verdiğini elbette ki kabul etmek gerekir. Ancak bundan dolayı bütün çizgi romanları "zararlı" olarak nitelendirmek hiç kuşkusuz ki yanlış bir tutumdur. Çünkü resim basittir, ne de ilk bakışta anlaşılmasını sağlayacak kadar kolay okunur. Bir çizgi romanı oluşturan her bir parça, içinde bir mesaj taşır. Her bir kare birbirinden bağımsız olarak bazı bilgiler içerir. Böylece her okuyucu kendi tecrübe, düşünce, bakış açısı, hayal gücü ve o anki ruh haline dayaanarak; okuduğu her çizgi romanın, konusu ve anlatım tarzından bağımsız olarak (kullandığı resimler aracılığıyla), kendi bünyesinde içerdiği bu bilgileri algılamak ve değerlendirmek zorundadır. Öyle çizgi romanlar vardır ki; her bir kareyi, her bir resmi ayrı ayrı "okumak" zorunda kalan okuyucu (başlı başına bir boyut olan rengin de katılımıyla) bundan anlatılamayacak kadar büyük bir haz duyar. Bunu anlayabilmek için Guido Crepax'ın Valentina'sını okumak yeterlidir. Burada resimler yazının yerine "konuşur", onun çizgi roman içindeki varlığını gereksiz hale getirir. Hiç kuşku yok ki bu çizgi romanlar 8. sanatın asıl gücünü ortaya koyar.

3- Bir önceki maddeyle bağlantılı olarak çizgi roman, tipografik bir uygarlığın ürünü olarak, bir bilginin dolaylı aktarımını sağlar. Bu bilginin (çizgiyle yazının bileşimi anlamında) "optik" olarak algılanışı ve bu bilgiyi aktaran "nesne" (dergi) ile algılayan 'kişi" (okuyucu) arasında varolan okuma esnasındaki mesafe, okuyucuya "okuduğu"
mesaja yönelik eleştirel bir bakış açısı kazandırır. Bu bilginin "algılanışı", kendisinin seçtiği bir yer ve zamanda, gene kendisinin karar verdiği bir hızla, dışarıdan gelen "yardım"a ihtiyaç duymadan yavaşça, sakın bir ortamda gerçekleşir.

Bu durum "okuyucu"ya, istediği bilgileri kendi hayal gücünü kullanarak, kendi kapasitesine göre algılayıp, kendi kriterlerine dayanarak değerlendirmesi olanağını verir. İkisi arasındaki ilişki sırf tüketime dayalı olmak zorunda değildir. Kendi bakış açısına göre her okuyucu-tüketici, okuduğu çizgi romanların kendisine ilettiği "bilgi"leri kabul etme ya da reddetme hakkına sahiptir. Yani, her okuyucu, sağduyusunun değişmesini, kişiliğinin boğulmasını ve ruhunun (özgür düşüncenin) boyun eğmesini sağlayabilecek bu tür "bilgi aktarımları"na müdahale etme hakkına, imkânına ve gücüne sahiptir.

Daha gerçekçi (ve felsefî) bir şekilde anlatmak gerekirse: Burjuvazinin yönlendirdiği sanayileşmiş toplumlarda; sağduyulu bir varlık olan "insan"ı, günlük uğraşılarında hapsolmuş kişiliksiz bir "kukla"ya dönüştürmek amacıyla, uygarlığın "simgesi" olan çeşitli objeler üretilir. Çizgi roman da, (özellikle sanayileşmiş Amerikan toplumunun sanayileşmiş çizgi romanları) bu çabanın bir parçası olma yolunu tutmuştur (tıpkı sinema gibi). Ancak, bu çabaya katılıp katılmamak tamamıyla bize kalmış bir şeydir. Hangi çizgi romanları okuduğumuz ve hangi kriterlerle değerlendirdiğimiz de öyle!

KOSTA CERAN
 
Üst