oktayyapıcı13
Onursal Üye
- 29 Haz 2015
- 1,654
- 18,406
Cilt no 1:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Cilt no 2:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
“Şaman, insanlık tarihinin alelade bir figürü değildir. O, kültürel normlarının dikte ettiği vazifeleri üstlenmiş bir kişidir.”
İki cilt halinde yayınladığımız ve devamını getirmeyi umduğumuz bu derlemeye ilham veren iki isim var: Yüzyılımızın en özgün tarihçilerinden Carlo Ginzburg ve tarihimizin en sıra dışı isimlerinden seyyah Evliya Çelebi. Ginzburg, 1966’da yayınlanan Gece Savaşları adlı muhteşem çalışmasıyla cadılığın ve Cadıların Şabatı inançlarının “bütün Avrasya’ya yayılmış kökenleri” olabileceğini söyleyerek bahsi geçen tartışmayı başlatan kişidir. Evliya Çelebi ise 17. yüzyılda yaptığı geziler ve yazdığı -tamamlanmamış- 10 ciltlik seyahatnamesine, türlü “acaib ve garaib” arasına cadılar ve büyücüleri de dâhil etmiştir. Umulur ki, merakları, araştırmacılıkları ve özgünlükleriyle bu iki isim, ilham oldukları bu derlemenin ulaştığı herkeste yeni ilhamlara, fikirlere ve yepyeni akademik araştırmalara ve çalışmalara vesile olsun.
“Şamanizmde tehdit dış dünyadan, şamanın, yani doğaüstü bir konuma sahip koruyucunun koruduğu bir topluluğa dışarıdan gelirken; cadı, ‘içerideki düşman’dır.”
Sibirya, “klasik Şamanizmin beşiği”, doğduğu yerdir. Binlerce yıl önce Sibirya-Asya taraflarından boy birlikleri, Karadeniz’in kuzeyine, oradan Balkanlara, Avrupa’nın kuzeyine ve iç kısımlarına kadar göç edip yerleşmiş. Aynı coğrafyadan çıkan Türkler, Altay Dağları çevresinden güneye, buradan İran’a, Anadolu’ya ve Ortadoğu’ya kadar uzanmış. Uzun zaman önce aynı coğrafya ve inanç kaynağından beslendiğimiz kültürlerdense maalesef neredeyse hiç haberimiz yok. Bunların başında Fin, Eston, Saami ve Macarlar olmak üzere Fin-Ugor dilleri konuşan çeşitli halklar geliyor. Sibirya’dan Balkanlara uzanan çok geniş bir hat üzerinde yaşayan çeşitli toplulukların Şamanizm, cadılık ve büyücülük hakkındaki inanışlarını derlediğimiz bu serinin okurlarımızın meraklarını tatmin etmesini, onlarda yeni meraklar uyandırmasını, kültür tarihine, antropolojiye ve folklora ilgiyi artırmasını temenni ediyoruz.