gitarisyen
Çeviri & Balonlama
Bundan birkaç ay önce, 29 Eylül 2022 tarihinde vefat etti babam. 78 yaşındaydı, ancak yaşlılığa bağlı ufak tefek rahatsızlıkları dışında gözle görünür önemli bir hastalığı yoktu. Annem ve babamla Antalya'da birlikte yaşayan ve benden iki yaş küçük olan erkek kardeşim 28 Eylül 2022 sabahı beni aradı ve babamızın lavaboda düştüğünü, durumunun kötü olduğunu, ambulansla hastaneye gitmekte olduklarını söyledi. Ben de eşimle birlikte bulunduğum şehirden hemen Antalya'ya doğru yola çıktım. Biz Antalya'ya vardığımızda babamı hastanede yoğun bakıma almışlardı. Sonradan anlaşıldığına göre sabah lavabodayken akciğerinde emboli / pıhtı atmış, bu nedenle düşüp kendini kaybetmişti. Hastanedeyken de 5 kez kalbi durmuş ve tekrar çalıştırmışlar. Ancak bundan sonra tekrar akciğerinde emboli atmış ve makineye bağlamışlar. O gün yoğun bakımda olduğu için ben babamı hastanede göremedim. Doktorlar bize o gün eve dönmemizi, şu anda yapacak bir şey olmadığını, babamızın uzun süre makineye bağlı olarak kalma ihtimalinin bulunduğunu, bu şekilde aylarca hastanede kalan hastaların olduğunu, hastaneden taburcu olsa bile aylarca, belki de senelerce yatağa bağımlı olarak yaşayabileceğini söylediler. O akşam karmaşık duygular, sıkıntılar ve üzüntü içinde hastaneden babamların Antalya'da bulunan evlerine döndük. Evde kardeşim, annem, eşim ve kardeşimin çocukları ne diyeceğimizi bilemeden birbirimize bakıyor, o günün yorgunluğu ve hüznü sonrasında kalan gücümüzle ihtimaller üzerine yorumlar yapıyorduk. Bir yandan da babamın durumunu duyup öğrenen eşin, dostun, akrabaların telefonlarına cevap veriyor, bu belirsiz durumu onlara anlatmaya çalışıyorduk.
O gece hayatımın / hayatımızın en uzun gecesi oldu. Ve ertesi gün, yani 29 Eylül 2022 Perşembe gününün sabahında hastaneden o bizi yasa boğan telefon geldi: Babamız ölmüştü. Sabah saat 07:00 civarında tekrar kalbi durmuş, ne yaptılarsa hayata döndürememişlerdi babamı. Kardeşimle birbirimize sarıldık, ağladık. Sonra annemle, sonra eşimle... Ben öyle içi doldurulmuş bir ağlama hâli yaşadığımı hiç hatırlamıyordum. Demek böyle oluyormuş. Belki de bir dostumun daha sonra söylediği gibi: "İnsan babası ölene kadar çocuk kalıyor, babası ölünce büyüyormuş!". Artık sıkıştığım zaman desteğini isteyeceğim, esprilerine gülebileceğim, telefonda "Seni Seviyorum oğlum!" diyen sesini duyabileceğim, derdimi açıp tavsiyesini alabileceğim veya bıraktım hepsini bir kenara; bayramlarda ya da sık sık Antalya'ya gittiğimde heyecanla kapısını çalıp elini öpüp sohbet edebileceğim babam yoktu.
Haberi aldıktan sonra kardeşimle balkona oturup bir sigara yaktık. Hayatımın en zorunlu sigarasıydı belki de... Kardeşimle birbirimize bakıyor, konuşamıyorduk. Bir yandan boğaz düğümlenmeleri, beri yandan ağlamaklı duygularla haber verilmesi gerekenleri aradık telefonla. Sonra hastaneye doğru yola çıktık. Hastanenin morgundan babamı aldığımızda yüzünü açıp baktım: Aydınlık yüzüyle her zamanki gibi gülümsüyordu. Sanki her zaman yaptığı gibi televizyonun karşısında uyuyup kalmış ve biraz sonra uyanacakmış gibiydi. Eğildim, yüzünden öptüm. Bugüne kadar bizi yetiştirdiği, bize bizi biz yapan değerleri kattığı ve her şeyden öte babamız olduğu için teşekkür ettim. Sonra defnedileceği Kurşunlu Mezarlığı'na doğru yola çıktık. Biz kardeşimle cenaze aracının arkasından mezarlığa doğru yol alırken telefonlarımız susmak bilmiyordu. Bir yandan ölümün şoku, üzüntüsü, kaybımızın acısı, bir yandan da arayanların ve babamızın ne kadar iyi bir insan olduğunu söyleyenlerin güzel duygu ve sözleri bizi hüzünlü bir mutluluğun veya mutlu bir hüznün olduğu karmaşık duyguların içinde sürüklüyordu.
İkindi namazı sonrasında defnettik babamızı. Antalya dışından, başka şehirlerden de akraba ve dostlarımız son görevlerini yapmak, daha doğrusu son yolculuğunda sevdikleri bu insanın yanında olmak için gelmişler, cenazeye yetişmişlerdi. Definden önce bir kez daha yüzünü görmek ve cenazesinin yıkanmasında bulunmak fırsatını buldum, bu onuru tattım. Yine her zamanki gibi gülümsüyordu yüzü. Yine öptüm. Yine kulağına fısıldadım: "Seni seviyorum, baba. Hoşça kal!" Dağ gibi cüssesiyle sanki biraz sonra uyanacakmış gibi duruyordu yine, ya da bana öyle geliyordu... Hiç beklemiyorduk baba, sen sürprizleri sevmezsin, ama bu kez sürpriz yap bize: Uyan!
Uyanmadı tabii... Biz ona son görevimizi yaparken düşündüm de; aslında her zaman yaptığı gibi yine bizi düşünmüştü. Ölümünden önce hep söylerdi ve bunu vasiyet etmişti: "Ben nerede ölürsem, en kolay şekilde, size hiçbir zorluk çıkarmayacak biçimde öldüğüm yere defnedin beni. Doğduğum yere, ya da başka şehirdeki aile mezarlığına götüreceğim diye uğraşmayın!" Ah baba ah, biz seni dünyanın öbür ucuna da götürürdük... Sen ne istersen o olurdu... İsteklerin bizim için emir bile değil, hayatımızın amacı olurdu... Yeter ki biraz daha kalabilseydin bizimle... Ama ölüm hak, ölüm gerçek.. İlla ki; öyle veya böyle herkesin başına gelecek. İster 40 yaşında ister 80 yaşında olsun, ister hasta ister sağlıklı olsun elbet bir gün herkes gidecek... Fakat biliyorum ki; bu öykünün sonu böyle bitmeyecek. Bir gün herkes sevdikleriyle sonsuz bir alemde buluşacak. Ben de şimdi dünyadaki rolümü oynuyor ve sıra bana / bize geldiğinde o sonsuz alemde babamızla buluşacağımız günü bekliyorum.
Ve ne mutlu bana ki; vefatından birkaç ay önce telefonla onu aramış, onunla helalleşmiştim. Televizyonda bir babanın yanlış tavırları ve çocuğunu istemediği bir cemaat grubunun içine gönderdiği için yaşadığı zorluklar sonrası çocuğun intihar ettiğini gördükten sonra babamı aramış; ona bizi her türlü akıl ve bilim dışı yapılanmalardan uzak tuttuğu, Atatürk'ü tanıyıp sevmemizi sağlayarak yine Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyette bizi vatanına, milletine, manevi değerlerine, geleneklerine bağlı ve saygılı insanlar olarak yetiştirdiği, bizi biz yapan değerleri bize kattığı, özgür ve özgürlükçü düşünmemiz için önümüzü açtığı ve her zaman yanımızda olduğu için teşekkür etmiş; ona karşı bir hatam olduysa hakkını helal etmesini istemiştim. O da her zaman yaptığı gibi beni çok sevdiğini, hakkını helal ettiğini, benim de ona karşı hakkım geçtiyse hakkımı helal etmemi istemişti. Helalleşmiştik babamla ve telefonda ağlamıştık karşılıklı. Şimdi düşünüyorum da; iyi ki o uzun konuşmayı yapmışım babamla, iyi ki onu arayıp duygularımı söylemişim. İyi ki helalleşmişim.
İlkokul 3'üncü sınıftan terk bir insandı babam. Belki öğretim cahiliydi ama kesinlikle eğitim cahili değildi. O yüzden de hep hoşgörülü, özgür düşünceli, insanlara saygılı, onları dinleyen biri oldu ve bizi de öyle yetiştirdi. Şimdi bir kez de buradan teşekkür ediyorum. İyi ki vardı babam, iyi ki babamız oldu. Daha doğrusu iyi ki hâlâ var, iyi ki hâlâ babamız. Çünkü hâlâ babamız olmanın verdiği güç ve aydınlıkla kararlar alıyor, hâlâ bu duyguyla yolumu yürüyorum. İçimde yaşıyor ve içimde yaşamaya da devam edecek.
Ve artık babası vefat etmiş insanların duygularını çok daha iyi anlayabiliyorum. Daha önce hiç babam ölmemişti ki benim... Bilmiyordum o yüzden bu duyguyu. Ama şimdi biliyorum, şimdi anlıyorum, şimdi hissediyorum... Bu vesileyle babası vefat etmiş tüm dostlarımın babalarına Allah'tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. Allah babasını yitirmiş herkese sabır versin ve tüm çocukların yolları o güzel babaların ışığıyla dolsun...
Son olarak; babam bir 29 Eylül sabahı vefat etti, oğlum da bundan 26 yıl önce bir 29 Eylül sabahı dünyaya gözlerini açmıştı. 29 Eylül, benim için artık hem doğumun sevinci hem ölümün hüznü olacak. Ve her 29 Eylül'de içimde doğum ve ölüm birbiriyle yarışacak...
İşte babamın vefatından sonra, bu duygular içinde babalarla ilgili şiirler, şarkılar, romanlar ve çizgi romanlar ararken keşfettim "You Can't Just Kiss Anyone You Want / Canının İstediği Herkesi Öylece Öpemezsin" adlı çizgi romanı. Bu çizgi roman doğrudan babalarla ilgili değildi belki, ama romanın içindeki Viktor adlı çocuk karakterin babasının davranışları, tarzı, yaklaşımı ve hoşgörüsü benim baba figürümle aynıydı. Bu yüzden çizgi romanın asıl konusu ve temasından çok bu oğul-baba ilişkisi etkiledi beni. Eseri bir çırpıda okudum ve henüz Türkçeye çevrilmemiş tek sayılık bu çizgi romanın Türkçe çeviri ve balonlamasını yapmaya karar verdim. Bu çalışmayı yaparkenki duygularımı tahmin edebilirsiniz: Eserin çeviri ve balonlamasını yaparken hüzün, keyif, umut, umutsuzluk gibi duygular arasında gidip geldim. Ama sonunda bu çizgi romanın çeviri ve balonlamasını tamamladım. Aşağıda tanıtımını yapacağım bu çizgi romanı umarım siz de zevkle okursunuz...
Küçük bir oğlan çocuğu, bir ilkokulda ve bir film gösterimi sırasında yanında oturan ve arkadaşı olan bir kız çocuğunu öpmeye çalışır. Bu, aslında her ilkokulda her çocuğun başına gelebilecek ve her öğretmenin de yaşayabileceği normal bir şeydir. Ancak bu olay, sosyalist bir cumhuriyetteki bir okulda, üstelik bir propaganda filminin gösterimi sırasında ve Doğu Bloku'nun dünyanın diğer ülkeleriyle ördüğü kalın duvarlar kalkmadan yıllar önce meydana gelmişse büyük bir sorun var demektir. İşte Viktor da kız arkadaşı Agata'yı böyle bir sosyalist cumhuriyetteki bir okulda, Stalin'i anlatan bir propaganda filminin tam ortasında öpmeye çalıştığında ve Agata ani bir refleksle çığlık attığında tüm ışıklar yanar, Viktor okul müdürünün odasına gider. Bu olay belki de bir eylem olarak görüldüğünden Viktor'un arkadaşları sorgulanır ve iş Viktor'un yazar olan babasıyla ailesinin sisteme itaatini ya da muhalifliğini sorgulamaya ya da bir koz olarak kullanmaya kadar uzanır. Ancak dalgalanma etkisi, bu olayla birlikte olaya dâhil olan diğer karakterlerin hayatlarından kesitleri ve onların hem bu olaydan hem de genel olarak sistemden nasıl etkilendiklerini yavaş yavaş bize gösterecektir.
Yukarıda da bahsettiğim gibi babalarla ilgili, babayı anlatan, en azından içinde baba kavramı geçen bir eser ararken buldum bu çizgi romanı. Belki doğrudan "baba" konulu bir çizgi roman değildi, ancak çizgi romanın içinde hoşgörülü, kültürlü, ailesini ve çocuğunu düşünen, sorgulamayı bilen ve birçok kısımda olayların onun etrafında döndüğü bir "baba" figürü vardı. Bu da beni etkiledi.
Çizgi romanın ana teması ve konusu; totaliter bir rejimde geçen basit bir olayın ne kadar büyüyebileceğini ve nelere yol açabileceğini gösteriyor. Eserde yer ve zaman belirtilmiyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında herhangi bir Doğu Bloku ülkesinde geçen bir olayın anlatılmış olduğunu romanın genel yapısından anlayabiliyoruz.
Aslında sert ve gerilimli bir konuya sahip olan çizgi roman; çocuk bakış açısıyla anlatılmasının da etkisiyle daha yumuşak ve sevimli hatlara bürünmüş gibi geldi bana. Tabii bunda çizgi romanın çizeri, Polonyalı bir karikatürist olan Marzena Sowa'nın çizimleriyle; eserin senaryosunu yazan Fransız yazar Sandrine Revel'in olaylara mizahi ve çocuk gözüyle yaklaşımının da büyük rolü olduğunu düşünüyorum. Yine çizgi romanı okuduğunuz zaman göreceğiniz üzere, eserin içindeki bazı panellerde bulunan çizimleri sanki bir sanat eseri gibi değerlendirmek sanırım yanlış olmaz. Marzena Sowa'nın bu gerçekçi, etkileyici ve yalın çizimleri İkinci Dünya Savaşı sonrasında totaliter rejimle yönetilen bir ülkenin durumunu çok güzel anlatıyor: O sahneleri adeta canlıymışçasına yaşıyorsunuz.
Eserin çizeri Marzena Sowa Polonyalı, yazarı Sandrine Revel Fransız olduğu ve bu çalışma "Dupuis" tarafından Belçika'da yayımlandığı için çizgi romana "Polonya - Fransa - Belçika" ortak yapımı demek, sanırım yanlış olmaz. Eser aslında ilk olarak 2013 yılında ve "Dupuis" tarafından Fransızca olarak yayımlanmış. Eserin orijinal ismi ise "N' embrassez pas qui vous voulez". Ancak 2017 yılında Edward Gauvin tarafından İngilizceye çevrilmiş ve Sylvain Dumas tarafından da balonlaması yapılmış. Bu tarihten sonra da ün kazanmış ve birçok okura ulaşmış.
Sonuç olarak; "Canının İstediği Herkesi Öylece Öpemezsin / You Can't Just Kiss Anyone You Want", hem senaryosu hem çizimleriyle tarihe, drama ve özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği etkisindeki Doğu Bloku ülkelerine ilgi duyan okurların hoşuna gidebileceğini düşündüğüm bir çizgi roman. Üstelik çizgi romandaki çocuk kokusu ve dokunaklı, ancak duygu sömürüsüne yer vermeyen umutlu, naif anlatım da sizi hemen içine çekebilecek bir yapıya sahip. Ya da en azından ben öyle düşünüyorum.
Bu çizgi romanın çeviri ve balonlamasını tamamlamak -boş zamanlarımda çalışmak kaydıyla- birkaç haftamı aldı. Çalışmayı yaparken herhangi bir zorlukla karşılaşmadım. Eser nispeten yeni ve çizgi romanın dijital nüshası da temiz olunca keyifli ve çabuk ilerleyen bir süreç oldu benim için.
Yukarıda da belirttiğim gibi; çizgi romanın internetteki tanıtımlarında çıkış tarihi 2017 olarak görünmesine rağmen eser aslında ilk olarak 2013 yılında ve "Dupuis" tarafından Fransızca olarak yayımlanmış. Eserin orijinal ismi ise "N' embrassez pas qui vous voulez". Ancak 2017 yılında Edward Gauvin tarafından İngilizceye çevrilmiş ve Sylvain Dumas tarafından da balonlaması yapılmış. Ben de çeviriyi İngilizceden yaptığım için bu çizgi romanın orijinal ismini "You Can't Just Kiss Anyone You Want" olarak bırakmaya ve başlık çevirisini de "Canının İstediği Herkesi Öylece Öpemezsin" olarak yapmaya karar verdim.
Yukarıda da bahsettiğim üzere babamın vefatı sonrası bu çizgi romanın çeviri ve balonlamasıyla uğraştığım için çalışma sürecim boyunca değişik duygular içinde buldum kendimi. Keyifli bir çeviri ve balonlama süreci yanında naif bir hüzün de sürekli eşlik etti bana.
Sonuçta; değişik duygular içinde üzerinde çalıştığım bu çizgi romanın çeviri ve balonlamasını yaparken oldukça keyif aldım, bazen hüzünlendim, bazen hüznümü unutup eserin temasına ve çizimlerine dalıp gittim. Umarım siz de okurken keyif alırsınız.
O gece hayatımın / hayatımızın en uzun gecesi oldu. Ve ertesi gün, yani 29 Eylül 2022 Perşembe gününün sabahında hastaneden o bizi yasa boğan telefon geldi: Babamız ölmüştü. Sabah saat 07:00 civarında tekrar kalbi durmuş, ne yaptılarsa hayata döndürememişlerdi babamı. Kardeşimle birbirimize sarıldık, ağladık. Sonra annemle, sonra eşimle... Ben öyle içi doldurulmuş bir ağlama hâli yaşadığımı hiç hatırlamıyordum. Demek böyle oluyormuş. Belki de bir dostumun daha sonra söylediği gibi: "İnsan babası ölene kadar çocuk kalıyor, babası ölünce büyüyormuş!". Artık sıkıştığım zaman desteğini isteyeceğim, esprilerine gülebileceğim, telefonda "Seni Seviyorum oğlum!" diyen sesini duyabileceğim, derdimi açıp tavsiyesini alabileceğim veya bıraktım hepsini bir kenara; bayramlarda ya da sık sık Antalya'ya gittiğimde heyecanla kapısını çalıp elini öpüp sohbet edebileceğim babam yoktu.
Haberi aldıktan sonra kardeşimle balkona oturup bir sigara yaktık. Hayatımın en zorunlu sigarasıydı belki de... Kardeşimle birbirimize bakıyor, konuşamıyorduk. Bir yandan boğaz düğümlenmeleri, beri yandan ağlamaklı duygularla haber verilmesi gerekenleri aradık telefonla. Sonra hastaneye doğru yola çıktık. Hastanenin morgundan babamı aldığımızda yüzünü açıp baktım: Aydınlık yüzüyle her zamanki gibi gülümsüyordu. Sanki her zaman yaptığı gibi televizyonun karşısında uyuyup kalmış ve biraz sonra uyanacakmış gibiydi. Eğildim, yüzünden öptüm. Bugüne kadar bizi yetiştirdiği, bize bizi biz yapan değerleri kattığı ve her şeyden öte babamız olduğu için teşekkür ettim. Sonra defnedileceği Kurşunlu Mezarlığı'na doğru yola çıktık. Biz kardeşimle cenaze aracının arkasından mezarlığa doğru yol alırken telefonlarımız susmak bilmiyordu. Bir yandan ölümün şoku, üzüntüsü, kaybımızın acısı, bir yandan da arayanların ve babamızın ne kadar iyi bir insan olduğunu söyleyenlerin güzel duygu ve sözleri bizi hüzünlü bir mutluluğun veya mutlu bir hüznün olduğu karmaşık duyguların içinde sürüklüyordu.
İkindi namazı sonrasında defnettik babamızı. Antalya dışından, başka şehirlerden de akraba ve dostlarımız son görevlerini yapmak, daha doğrusu son yolculuğunda sevdikleri bu insanın yanında olmak için gelmişler, cenazeye yetişmişlerdi. Definden önce bir kez daha yüzünü görmek ve cenazesinin yıkanmasında bulunmak fırsatını buldum, bu onuru tattım. Yine her zamanki gibi gülümsüyordu yüzü. Yine öptüm. Yine kulağına fısıldadım: "Seni seviyorum, baba. Hoşça kal!" Dağ gibi cüssesiyle sanki biraz sonra uyanacakmış gibi duruyordu yine, ya da bana öyle geliyordu... Hiç beklemiyorduk baba, sen sürprizleri sevmezsin, ama bu kez sürpriz yap bize: Uyan!
Uyanmadı tabii... Biz ona son görevimizi yaparken düşündüm de; aslında her zaman yaptığı gibi yine bizi düşünmüştü. Ölümünden önce hep söylerdi ve bunu vasiyet etmişti: "Ben nerede ölürsem, en kolay şekilde, size hiçbir zorluk çıkarmayacak biçimde öldüğüm yere defnedin beni. Doğduğum yere, ya da başka şehirdeki aile mezarlığına götüreceğim diye uğraşmayın!" Ah baba ah, biz seni dünyanın öbür ucuna da götürürdük... Sen ne istersen o olurdu... İsteklerin bizim için emir bile değil, hayatımızın amacı olurdu... Yeter ki biraz daha kalabilseydin bizimle... Ama ölüm hak, ölüm gerçek.. İlla ki; öyle veya böyle herkesin başına gelecek. İster 40 yaşında ister 80 yaşında olsun, ister hasta ister sağlıklı olsun elbet bir gün herkes gidecek... Fakat biliyorum ki; bu öykünün sonu böyle bitmeyecek. Bir gün herkes sevdikleriyle sonsuz bir alemde buluşacak. Ben de şimdi dünyadaki rolümü oynuyor ve sıra bana / bize geldiğinde o sonsuz alemde babamızla buluşacağımız günü bekliyorum.
Ve ne mutlu bana ki; vefatından birkaç ay önce telefonla onu aramış, onunla helalleşmiştim. Televizyonda bir babanın yanlış tavırları ve çocuğunu istemediği bir cemaat grubunun içine gönderdiği için yaşadığı zorluklar sonrası çocuğun intihar ettiğini gördükten sonra babamı aramış; ona bizi her türlü akıl ve bilim dışı yapılanmalardan uzak tuttuğu, Atatürk'ü tanıyıp sevmemizi sağlayarak yine Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyette bizi vatanına, milletine, manevi değerlerine, geleneklerine bağlı ve saygılı insanlar olarak yetiştirdiği, bizi biz yapan değerleri bize kattığı, özgür ve özgürlükçü düşünmemiz için önümüzü açtığı ve her zaman yanımızda olduğu için teşekkür etmiş; ona karşı bir hatam olduysa hakkını helal etmesini istemiştim. O da her zaman yaptığı gibi beni çok sevdiğini, hakkını helal ettiğini, benim de ona karşı hakkım geçtiyse hakkımı helal etmemi istemişti. Helalleşmiştik babamla ve telefonda ağlamıştık karşılıklı. Şimdi düşünüyorum da; iyi ki o uzun konuşmayı yapmışım babamla, iyi ki onu arayıp duygularımı söylemişim. İyi ki helalleşmişim.
İlkokul 3'üncü sınıftan terk bir insandı babam. Belki öğretim cahiliydi ama kesinlikle eğitim cahili değildi. O yüzden de hep hoşgörülü, özgür düşünceli, insanlara saygılı, onları dinleyen biri oldu ve bizi de öyle yetiştirdi. Şimdi bir kez de buradan teşekkür ediyorum. İyi ki vardı babam, iyi ki babamız oldu. Daha doğrusu iyi ki hâlâ var, iyi ki hâlâ babamız. Çünkü hâlâ babamız olmanın verdiği güç ve aydınlıkla kararlar alıyor, hâlâ bu duyguyla yolumu yürüyorum. İçimde yaşıyor ve içimde yaşamaya da devam edecek.
Ve artık babası vefat etmiş insanların duygularını çok daha iyi anlayabiliyorum. Daha önce hiç babam ölmemişti ki benim... Bilmiyordum o yüzden bu duyguyu. Ama şimdi biliyorum, şimdi anlıyorum, şimdi hissediyorum... Bu vesileyle babası vefat etmiş tüm dostlarımın babalarına Allah'tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. Allah babasını yitirmiş herkese sabır versin ve tüm çocukların yolları o güzel babaların ışığıyla dolsun...
Son olarak; babam bir 29 Eylül sabahı vefat etti, oğlum da bundan 26 yıl önce bir 29 Eylül sabahı dünyaya gözlerini açmıştı. 29 Eylül, benim için artık hem doğumun sevinci hem ölümün hüznü olacak. Ve her 29 Eylül'de içimde doğum ve ölüm birbiriyle yarışacak...
----------
İşte babamın vefatından sonra, bu duygular içinde babalarla ilgili şiirler, şarkılar, romanlar ve çizgi romanlar ararken keşfettim "You Can't Just Kiss Anyone You Want / Canının İstediği Herkesi Öylece Öpemezsin" adlı çizgi romanı. Bu çizgi roman doğrudan babalarla ilgili değildi belki, ama romanın içindeki Viktor adlı çocuk karakterin babasının davranışları, tarzı, yaklaşımı ve hoşgörüsü benim baba figürümle aynıydı. Bu yüzden çizgi romanın asıl konusu ve temasından çok bu oğul-baba ilişkisi etkiledi beni. Eseri bir çırpıda okudum ve henüz Türkçeye çevrilmemiş tek sayılık bu çizgi romanın Türkçe çeviri ve balonlamasını yapmaya karar verdim. Bu çalışmayı yaparkenki duygularımı tahmin edebilirsiniz: Eserin çeviri ve balonlamasını yaparken hüzün, keyif, umut, umutsuzluk gibi duygular arasında gidip geldim. Ama sonunda bu çizgi romanın çeviri ve balonlamasını tamamladım. Aşağıda tanıtımını yapacağım bu çizgi romanı umarım siz de zevkle okursunuz...
_____________________________
CANININ İSTEDİĞİ HERKESİ
ÖYLECE ÖPEMEZSİN
(You Can't Just Kiss Anyone You Want)
(2017)
(Çizgi Roman / Tek Sayı / Tam Macera)
_____________________________
_____________________________
Çeviri ve Balonlama:
_____________________________
ÇİZGİ ROMAN HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ:
ÇİZGİ ROMANIN KONUSU:
CANININ İSTEDİĞİ HERKESİ
ÖYLECE ÖPEMEZSİN
(You Can't Just Kiss Anyone You Want)
(2017)
(Çizgi Roman / Tek Sayı / Tam Macera)
_____________________________
_____________________________
Çeviri ve Balonlama:
_____________________________
ÇİZGİ ROMAN HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ:
ÇİZGİ ROMANIN KONUSU:
Küçük bir oğlan çocuğu, bir ilkokulda ve bir film gösterimi sırasında yanında oturan ve arkadaşı olan bir kız çocuğunu öpmeye çalışır. Bu, aslında her ilkokulda her çocuğun başına gelebilecek ve her öğretmenin de yaşayabileceği normal bir şeydir. Ancak bu olay, sosyalist bir cumhuriyetteki bir okulda, üstelik bir propaganda filminin gösterimi sırasında ve Doğu Bloku'nun dünyanın diğer ülkeleriyle ördüğü kalın duvarlar kalkmadan yıllar önce meydana gelmişse büyük bir sorun var demektir. İşte Viktor da kız arkadaşı Agata'yı böyle bir sosyalist cumhuriyetteki bir okulda, Stalin'i anlatan bir propaganda filminin tam ortasında öpmeye çalıştığında ve Agata ani bir refleksle çığlık attığında tüm ışıklar yanar, Viktor okul müdürünün odasına gider. Bu olay belki de bir eylem olarak görüldüğünden Viktor'un arkadaşları sorgulanır ve iş Viktor'un yazar olan babasıyla ailesinin sisteme itaatini ya da muhalifliğini sorgulamaya ya da bir koz olarak kullanmaya kadar uzanır. Ancak dalgalanma etkisi, bu olayla birlikte olaya dâhil olan diğer karakterlerin hayatlarından kesitleri ve onların hem bu olaydan hem de genel olarak sistemden nasıl etkilendiklerini yavaş yavaş bize gösterecektir.
ÇİZGİ ROMANIN ÖZELLİKLERİ:
Özgün Adı: You Can't Just Kiss Anyone You Want
Türkçe Adı: Canının İstediği Herkesi Öylece Öpemezsin
Ülkesi: Polonya, Fransa, Belçika
Yayın Tarihi: 2017
Orijinal Dili: Fransızca / İngilizce
Türü: Dram, Tarihî
Yayıncı: Dupuis (Belçika)
Yazan: Sandrine Revel
Çizen: Marzena Sowa
Macera Durumu: Tam macera
Uygunluğu: Genç / yetişkinler için uygun
Renk Durumu: Renkli
Sayfa Sayısı: 97 sayfa
Türkçe Çeviri: gitarisyen
Balonlama: gitarisyen
ÇİZGİ ROMAN HAKKINDAKİ
GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERİM:
Özgün Adı: You Can't Just Kiss Anyone You Want
Türkçe Adı: Canının İstediği Herkesi Öylece Öpemezsin
Ülkesi: Polonya, Fransa, Belçika
Yayın Tarihi: 2017
Orijinal Dili: Fransızca / İngilizce
Türü: Dram, Tarihî
Yayıncı: Dupuis (Belçika)
Yazan: Sandrine Revel
Çizen: Marzena Sowa
Macera Durumu: Tam macera
Uygunluğu: Genç / yetişkinler için uygun
Renk Durumu: Renkli
Sayfa Sayısı: 97 sayfa
Türkçe Çeviri: gitarisyen
Balonlama: gitarisyen
ÇİZGİ ROMAN HAKKINDAKİ
GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERİM:
Yukarıda da bahsettiğim gibi babalarla ilgili, babayı anlatan, en azından içinde baba kavramı geçen bir eser ararken buldum bu çizgi romanı. Belki doğrudan "baba" konulu bir çizgi roman değildi, ancak çizgi romanın içinde hoşgörülü, kültürlü, ailesini ve çocuğunu düşünen, sorgulamayı bilen ve birçok kısımda olayların onun etrafında döndüğü bir "baba" figürü vardı. Bu da beni etkiledi.
Çizgi romanın ana teması ve konusu; totaliter bir rejimde geçen basit bir olayın ne kadar büyüyebileceğini ve nelere yol açabileceğini gösteriyor. Eserde yer ve zaman belirtilmiyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında herhangi bir Doğu Bloku ülkesinde geçen bir olayın anlatılmış olduğunu romanın genel yapısından anlayabiliyoruz.
Aslında sert ve gerilimli bir konuya sahip olan çizgi roman; çocuk bakış açısıyla anlatılmasının da etkisiyle daha yumuşak ve sevimli hatlara bürünmüş gibi geldi bana. Tabii bunda çizgi romanın çizeri, Polonyalı bir karikatürist olan Marzena Sowa'nın çizimleriyle; eserin senaryosunu yazan Fransız yazar Sandrine Revel'in olaylara mizahi ve çocuk gözüyle yaklaşımının da büyük rolü olduğunu düşünüyorum. Yine çizgi romanı okuduğunuz zaman göreceğiniz üzere, eserin içindeki bazı panellerde bulunan çizimleri sanki bir sanat eseri gibi değerlendirmek sanırım yanlış olmaz. Marzena Sowa'nın bu gerçekçi, etkileyici ve yalın çizimleri İkinci Dünya Savaşı sonrasında totaliter rejimle yönetilen bir ülkenin durumunu çok güzel anlatıyor: O sahneleri adeta canlıymışçasına yaşıyorsunuz.
Eserin çizeri Marzena Sowa Polonyalı, yazarı Sandrine Revel Fransız olduğu ve bu çalışma "Dupuis" tarafından Belçika'da yayımlandığı için çizgi romana "Polonya - Fransa - Belçika" ortak yapımı demek, sanırım yanlış olmaz. Eser aslında ilk olarak 2013 yılında ve "Dupuis" tarafından Fransızca olarak yayımlanmış. Eserin orijinal ismi ise "N' embrassez pas qui vous voulez". Ancak 2017 yılında Edward Gauvin tarafından İngilizceye çevrilmiş ve Sylvain Dumas tarafından da balonlaması yapılmış. Bu tarihten sonra da ün kazanmış ve birçok okura ulaşmış.
Sonuç olarak; "Canının İstediği Herkesi Öylece Öpemezsin / You Can't Just Kiss Anyone You Want", hem senaryosu hem çizimleriyle tarihe, drama ve özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği etkisindeki Doğu Bloku ülkelerine ilgi duyan okurların hoşuna gidebileceğini düşündüğüm bir çizgi roman. Üstelik çizgi romandaki çocuk kokusu ve dokunaklı, ancak duygu sömürüsüne yer vermeyen umutlu, naif anlatım da sizi hemen içine çekebilecek bir yapıya sahip. Ya da en azından ben öyle düşünüyorum.
ÇEVİRİ VE BALONLAMA HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ:
ÇEVİRİ VE BALONLAMADA
KULLANILAN FONT BİLGİLERİ:
CCCutthroatLower: Genel olarak
CCHipFlask: Ön ve İç Kapak / Başlık / Künye
Times New Roman: Ön Kapak / Çeviri ve Balonlama Etiketi
Times New Roman: Arka Kapak / Teşekkür Metni ve Künye
Bookman Old Style: 82 ve 83'üncü Sayfalar
Arial TUR: Arka Kapak / Bilgilendirme Metni
ÇEVİRİ VE BALONLAMA SÜRECİ:
ÇEVİRİ VE BALONLAMADA
KULLANILAN FONT BİLGİLERİ:
CCCutthroatLower: Genel olarak
CCHipFlask: Ön ve İç Kapak / Başlık / Künye
Times New Roman: Ön Kapak / Çeviri ve Balonlama Etiketi
Times New Roman: Arka Kapak / Teşekkür Metni ve Künye
Bookman Old Style: 82 ve 83'üncü Sayfalar
Arial TUR: Arka Kapak / Bilgilendirme Metni
ÇEVİRİ VE BALONLAMA SÜRECİ:
Bu çizgi romanın çeviri ve balonlamasını tamamlamak -boş zamanlarımda çalışmak kaydıyla- birkaç haftamı aldı. Çalışmayı yaparken herhangi bir zorlukla karşılaşmadım. Eser nispeten yeni ve çizgi romanın dijital nüshası da temiz olunca keyifli ve çabuk ilerleyen bir süreç oldu benim için.
Yukarıda da belirttiğim gibi; çizgi romanın internetteki tanıtımlarında çıkış tarihi 2017 olarak görünmesine rağmen eser aslında ilk olarak 2013 yılında ve "Dupuis" tarafından Fransızca olarak yayımlanmış. Eserin orijinal ismi ise "N' embrassez pas qui vous voulez". Ancak 2017 yılında Edward Gauvin tarafından İngilizceye çevrilmiş ve Sylvain Dumas tarafından da balonlaması yapılmış. Ben de çeviriyi İngilizceden yaptığım için bu çizgi romanın orijinal ismini "You Can't Just Kiss Anyone You Want" olarak bırakmaya ve başlık çevirisini de "Canının İstediği Herkesi Öylece Öpemezsin" olarak yapmaya karar verdim.
Yukarıda da bahsettiğim üzere babamın vefatı sonrası bu çizgi romanın çeviri ve balonlamasıyla uğraştığım için çalışma sürecim boyunca değişik duygular içinde buldum kendimi. Keyifli bir çeviri ve balonlama süreci yanında naif bir hüzün de sürekli eşlik etti bana.
Sonuçta; değişik duygular içinde üzerinde çalıştığım bu çizgi romanın çeviri ve balonlamasını yaparken oldukça keyif aldım, bazen hüzünlendim, bazen hüznümü unutup eserin temasına ve çizimlerine dalıp gittim. Umarım siz de okurken keyif alırsınız.
ÇİZGİ ROMANDAN ÖRNEK 4 SAYFA:
_____________________________
"CBR" FORMATINDA HAZIRLANMIŞ
ÇİZGİ ROMAN DOSYASINI
İNDİRMEK İÇİN LİNKLER:
1-) "MediaFire" Sitesinden İndirmek İçin Linkler:
2-) Kendi Kişisel Sitemden Doğrudan İndirme Linki
(Alternatif Link):
_____________________________
ÇİZGİ ROMANI DOSYA İNDİRMEDEN
DOĞRUDAN OKUMAK İSTEYENLER İÇİN:
_____________________________
"CBR" FORMATINDA HAZIRLANMIŞ
ÇİZGİ ROMAN DOSYASINI
İNDİRMEK İÇİN LİNKLER:
1-) "MediaFire" Sitesinden İndirmek İçin Linkler:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
2-) Kendi Kişisel Sitemden Doğrudan İndirme Linki
(Alternatif Link):
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
_____________________________
ÇİZGİ ROMANI DOSYA İNDİRMEDEN
DOĞRUDAN OKUMAK İSTEYENLER İÇİN:
Bu çizgi romanı ve eserle ilgili burada yer verdiğim özellikleri / bilgileri kendi kişisel siteme de yüklediğimden; çizgi romanı (ve eserle ilgili bilgileri / açıklamaları) aşağıdaki kişisel site adresimin linkine tıklayarak bilgisayar ya da tablette doğrudan okuyabilirsiniz. Ancak çizgi romanın yapısı / özelliği gereği balonlarda bulunan yazı puntoları küçük olduğundan eseri okumakta güçlük çekerseniz bilgisayarda daha rahat okumak için resimlere sağ tıklayıp "Resmi yeni sekmede aç" dedikten sonra açılan yeni sekmede resmi büyüterek (veya "Ctrl" tuşunu basılı tutarken mouse tekerleğini çevirerek ekranı büyütmek yoluyla) okuyabilirsiniz. Eğer eseri tablette okuyorsanız ve yine okumakta güçlük çekiyorsanız tableti yan çevirip okumak da bir çözüm olabilir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
NOT: Konu çizgi romanla ilgili olduğu için ve kişisel sitemde çizgi romanlar için ayırdığım bölümde bu çizgi romanın sunumuna / özelliklerine / bilgilerine de yer verdiğimden bu linki paylaşmakta bir sakınca görmedim. Ancak eğer bir sakıncası varsa sevgili yöneticiler linkleri kaldırabilirler veya ben linkleri ve linklerden bahsettiğim kısımları silebilirim.
_____________________________
Keyifli bir okuma serüveni diliyorum...
_____________________________
Keyifli bir okuma serüveni diliyorum...
_____________________________