agartan
Onursal Üye
- 28 Haz 2019
- 1,220
- 11,307
Breaker Morant (1980)
Sayın Hacılı, doğum gününüzü kutlar,
sağlıklı, huzur ve mutluluk dolu nice yıllar dilerim.
Yönetmen: Bruce Beresford
Senaryo: Kenneth G. Ross, Jonathan Hardy, David Stevens
Ülke: Avustralya
Tür: Dram, Tarihi, Savaş
Süre: 107 dk
Vizyon Tarihi: 30 Nisan 1980 (Fransa)
Dil: İngilizce, Afrikaans
Web Sitesi: Southern Star Group
Çekim Yeri: Adelaide, South Avustralya, Avustralya
IMDb Rating: 7.8
Cannes Film Festivali 1980: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Jack Thompson
Başka 13 ödül daha
Sunum: 980 MB, 720p, orijinal dil ve Türkçe altyazısı yanındadır.
Breaker Morant:
Film, 19. yüzyılın sonlarında Avustralya’da yaşayan Henry ‘Breaker’ Morant adlı bir İngiliz’in etrafında şekilleniyor.
İngilizler’le Boerler arasında patlak veren savaşta gönüllü olarak çarpışan Morant ve adamları, bir grup mahkumu kurşuna dizerek infaz eder.
Ne var ki, bu mahkumlardan biri Alman askeridir ve İngiltere’nin bu yüzden Almanya ile arasını bozmaya hiç tahammülü yoktur.
Filmin afişinde "kahraman veya cani" diye sormasının nedeni, Morant'ın Avustralyalılarca kahraman olarak görülmesidir.
Bu yüzden film, Avustralya Film Enstitüsü tarafından 1980 yılında bütün önemli ödüllere layık görülmüş.
Bunun yanında, Cannes Film Festivali'nde büyük bir ödül kazanan ilk Avustralya filmidir.
Harry 'Breaker' Harbord Morant
Fotoğrafta da görülebileceği gibi, aktör Edward Woodward, bir söyleşide Breaker Morant'a şaşılacak derecede benzerliği için
rolü aldığını belirtmişti. 'Breaker' kırıcı anlamında değil, "at ehlileştiren" anlamındadır.
Morant, Handcock ve Witton'un yargılanmasının bir sonucu olarak,
Avustralya Ordusu birliklerinin İngiliz askeri mahkemesi tarafından yargılanmasına bir daha izin vermeyi reddetti.
Avustralyalı askerler aleyhine gelecekteki tüm suçlamalar Avustralya mahkemelerinin önüne konulacaktı.
Gerçek bir hikayeye dayanan filmi bir çok eleştirmen, Stanley Kubrick'in Paths of Glory (1957), şurada: http://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/141671-paths-glory-1957-a.html
ile Joseph Losey'ın King & Country (1964 - Türkçe altyazı sorunu var) filmlerine benzetmişti.
Boer Savaşları, ilki İngiltere'nin 1877'de Transvaal'i zengin altın yatakları nedeniyle Hollanda kökenli Boerlerden ilhak etmesiyle 1880-1881'de gerçekleşmiş savaşlardır.
1880'de patlak vermesinin öncesinde bir süre için iki tarafın da Zulularla mücadelesini de kapsayan bu savaşlarda en sonunda Boerler
İngiliz güçlerini mağlup etmiş ve Transvaal tekrar (1899'da çıkacak ikinci savaşa kadar) bağımsız bir Boer devleti konumuna gelmiştir.
İngilizlerin Zulularla yaptıkları 22 Ocak 1879 tarihli Rorke Geçidi savaşını destansılaştıran bir filmi de vardır, ileride sunacağım. (Zulu 1964)
İkincisi ise 1899-1902 yılları arasında İngiltere ile Güney Afrika'da hakim olan Boerler arasında Güney Afrika hakimiyeti için yapılan savaşlardır.
Filmde, II. Boer savaşı anlatılıyor. Bu Boer savaşında Winston Churchill de esir alınmış ve bir esir kampına götürülmüş;
daha sonra kamptan kaçan Churchill, İngiltere'de kahraman ilan edilmiştir. Ta ki, Çanakkale'de kahramanlık unvanını kaybedene kadar.
Bildiğiniz üzere, daha sonra ABD'nin desteği ile II. Dünya Savaşında Nazilere karşı İngiltere'yi siyasi lider -başbakan- olarak yengiye taşımıştı.
İlk savaşın bozgunundan sonra -şans işte- Transvaal'de bu sefer dünyanın en zengin elmas madenleri bulununca,
iştahı kabaran İngilizler ikinci savaşta yarım milyonluk bir kuvvet ile Boer halkına çoluk çocuk demeden büyük bir yıkım getirmiştir.
Böylesine büyük bir güç karşısında gerilla yöntemiyle savaşan Boerleri (60-70 bin) yıldırmak için,
Lord Kitchener'in emri ile evleri ve çiftlikleri yakılan yerel halk insanlık tarihinin ilk toplama kamplarına götürülmüşlerdir.
Kötü ve yetersiz bakım nedeniyle ölüm oranının yüzde 40'ları bulduğu kamplarda yöneticiler tarafından sabun bile lüks mal sayılarak kamplara sokulmamıştır.
Savaş sonrası İngiltere iç siyasetini de etkileyen bu olaylar dizisi "hümanist" liberallerin mevcut yönetimi anti-emperyal söylemlerle yıpratıp sonrasında da iktidarı ele geçirmelerine ön ayak olmuştu.
Berlin'de 1930'larda Britanya büyükelçisi olan Sir Neville Henderson anılarında konuya şöyle bir dokunur.
Nazi toplama kamplarının acımasızlığı konusunda Goering'e sitem ettiğinde; onun, kitaplığından bir Alman ansiklopedisini çıkardığını aktarır:
-Konzentrationslager (Toplama kampı -KZ-)maddesinin bulunduğu sayfayı açtı ve yüksek sesle okudu;
"...önce İngilizler Güney Afrika savaşında kullanmıştır."
(kaynak: Niall Ferguson - Empire: How Britain Made the Modern World.)
Bir söylentiye göre, -doğrulanmamıştır- dönemin padişahı 2. Abdülhamid'in, galibiyeti için İngiltere'ye kutlama yazısı yolladığı rivayet edilmiş;
karşı görüştekiler, kutlama yazısının Servet-i Fünûn yazarlarınca kaleme alındığını; yazıyı sunmak için İsmail Safâ'nın bir heyet ile Britanya Elçiliğine gittiğini;
muhbirleri marifetiyle bunu öğrenen 2. Abdülhamid'in -memleket aydınlarının yabancılarla temasına izin veremeyeceği için- İsmail Safâ'yı sürdürdüğünü...
Şimdi; burada, filmlerde sıklıkla örneklerini gördüğümüz anakronizm (zaman-bozum) hatasını görüyoruz.
Şöyle:
II. Anglo-Boer Savaşı 11 Ekim 1899 - 31 Mayıs 1902 tarihleri arasında yapılmış, Vereeniging Barışı ile iki Boer devleti kesin yenilgiye uğramışlardır.
Peyami Safâ'nın babası olan İsmail Safâ ise, yazdığı "Ey Halk Uyan" ve "Sultan Hamid'e" adlı şiirleri nedeniyle 29 Nisan 1900 günü Sivas'a sürgün edilmiş,
24 Mart 1901 tarihinde tekrarlayan verem hastalığından, orada vefat etmiştir.
Bu durumda, rahmetli İsmail Safâ, gömüldüğü 'garipler' mezarlığından 14 ay sonra kalkıp da Britanya Elçiliğine gitmiştir!
Elbette, yakın tarihimizi yeniden yazmak çabasındaki trollerin bu iddiasını çürütmek,
2. Abdülhamid'in galibiyeti için İngiltere'ye kutlama yazısı yolladığı iddiasını doğrulamaz; rivayeti olduğu gibi bırakır...
Boer Gerillaları (1900)
Meselenin başına saracak olursak; hadi İngiltere'yi biliyoruz, emperyallerin ağa babası.
Ama, Hollanda nere, Güney Afrika nere?
Daha fazla altın ve elmas hırsı içindeki Britanya 48 bin kayıp, Boerler ise 14 bin askeri kayıp, 24 bini çocuk, 28 bin sivil, toplam 42 bin kayıp vermiş.
Her iki tarafın kafaya alıp, birbirine kurşun sıktırdığı siyahi yerel halk ise (tahmini) 107 bin kayıp vermiş.
Elli yıl sonra (1948-1994) Afrikaan dilinde (Afrika doğumlu Avrupalı beyaz) bir Nazi görüşü olan Apartheid -ayrılık demektir- politikası uygulanmış,
yerel halkın altınları, elmasları, bütün değerli madenleri kıyasıya sömürülmüştü.
Ne diyelim, böyle olur emperyal devletlerin kahramanları...
"Filler tepişir, çimenler ezilir"
Keyifli seyirler,
sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler dilerim.
*
Sayın Hacılı, doğum gününüzü kutlar,
sağlıklı, huzur ve mutluluk dolu nice yıllar dilerim.
Yönetmen: Bruce Beresford
Senaryo: Kenneth G. Ross, Jonathan Hardy, David Stevens
Ülke: Avustralya
Tür: Dram, Tarihi, Savaş
Süre: 107 dk
Vizyon Tarihi: 30 Nisan 1980 (Fransa)
Dil: İngilizce, Afrikaans
Web Sitesi: Southern Star Group
Çekim Yeri: Adelaide, South Avustralya, Avustralya
IMDb Rating: 7.8
Cannes Film Festivali 1980: En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Jack Thompson
Başka 13 ödül daha
Sunum: 980 MB, 720p, orijinal dil ve Türkçe altyazısı yanındadır.
Breaker Morant:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Film, 19. yüzyılın sonlarında Avustralya’da yaşayan Henry ‘Breaker’ Morant adlı bir İngiliz’in etrafında şekilleniyor.
İngilizler’le Boerler arasında patlak veren savaşta gönüllü olarak çarpışan Morant ve adamları, bir grup mahkumu kurşuna dizerek infaz eder.
Ne var ki, bu mahkumlardan biri Alman askeridir ve İngiltere’nin bu yüzden Almanya ile arasını bozmaya hiç tahammülü yoktur.
Filmin afişinde "kahraman veya cani" diye sormasının nedeni, Morant'ın Avustralyalılarca kahraman olarak görülmesidir.
Bu yüzden film, Avustralya Film Enstitüsü tarafından 1980 yılında bütün önemli ödüllere layık görülmüş.
Bunun yanında, Cannes Film Festivali'nde büyük bir ödül kazanan ilk Avustralya filmidir.
Harry 'Breaker' Harbord Morant
Fotoğrafta da görülebileceği gibi, aktör Edward Woodward, bir söyleşide Breaker Morant'a şaşılacak derecede benzerliği için
rolü aldığını belirtmişti. 'Breaker' kırıcı anlamında değil, "at ehlileştiren" anlamındadır.
Morant, Handcock ve Witton'un yargılanmasının bir sonucu olarak,
Avustralya Ordusu birliklerinin İngiliz askeri mahkemesi tarafından yargılanmasına bir daha izin vermeyi reddetti.
Avustralyalı askerler aleyhine gelecekteki tüm suçlamalar Avustralya mahkemelerinin önüne konulacaktı.
Gerçek bir hikayeye dayanan filmi bir çok eleştirmen, Stanley Kubrick'in Paths of Glory (1957), şurada: http://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/141671-paths-glory-1957-a.html
ile Joseph Losey'ın King & Country (1964 - Türkçe altyazı sorunu var) filmlerine benzetmişti.
Boer Savaşları, ilki İngiltere'nin 1877'de Transvaal'i zengin altın yatakları nedeniyle Hollanda kökenli Boerlerden ilhak etmesiyle 1880-1881'de gerçekleşmiş savaşlardır.
1880'de patlak vermesinin öncesinde bir süre için iki tarafın da Zulularla mücadelesini de kapsayan bu savaşlarda en sonunda Boerler
İngiliz güçlerini mağlup etmiş ve Transvaal tekrar (1899'da çıkacak ikinci savaşa kadar) bağımsız bir Boer devleti konumuna gelmiştir.
İngilizlerin Zulularla yaptıkları 22 Ocak 1879 tarihli Rorke Geçidi savaşını destansılaştıran bir filmi de vardır, ileride sunacağım. (Zulu 1964)
İkincisi ise 1899-1902 yılları arasında İngiltere ile Güney Afrika'da hakim olan Boerler arasında Güney Afrika hakimiyeti için yapılan savaşlardır.
Filmde, II. Boer savaşı anlatılıyor. Bu Boer savaşında Winston Churchill de esir alınmış ve bir esir kampına götürülmüş;
daha sonra kamptan kaçan Churchill, İngiltere'de kahraman ilan edilmiştir. Ta ki, Çanakkale'de kahramanlık unvanını kaybedene kadar.
Bildiğiniz üzere, daha sonra ABD'nin desteği ile II. Dünya Savaşında Nazilere karşı İngiltere'yi siyasi lider -başbakan- olarak yengiye taşımıştı.
İlk savaşın bozgunundan sonra -şans işte- Transvaal'de bu sefer dünyanın en zengin elmas madenleri bulununca,
iştahı kabaran İngilizler ikinci savaşta yarım milyonluk bir kuvvet ile Boer halkına çoluk çocuk demeden büyük bir yıkım getirmiştir.
Böylesine büyük bir güç karşısında gerilla yöntemiyle savaşan Boerleri (60-70 bin) yıldırmak için,
Lord Kitchener'in emri ile evleri ve çiftlikleri yakılan yerel halk insanlık tarihinin ilk toplama kamplarına götürülmüşlerdir.
Kötü ve yetersiz bakım nedeniyle ölüm oranının yüzde 40'ları bulduğu kamplarda yöneticiler tarafından sabun bile lüks mal sayılarak kamplara sokulmamıştır.
Savaş sonrası İngiltere iç siyasetini de etkileyen bu olaylar dizisi "hümanist" liberallerin mevcut yönetimi anti-emperyal söylemlerle yıpratıp sonrasında da iktidarı ele geçirmelerine ön ayak olmuştu.
Berlin'de 1930'larda Britanya büyükelçisi olan Sir Neville Henderson anılarında konuya şöyle bir dokunur.
Nazi toplama kamplarının acımasızlığı konusunda Goering'e sitem ettiğinde; onun, kitaplığından bir Alman ansiklopedisini çıkardığını aktarır:
-Konzentrationslager (Toplama kampı -KZ-)maddesinin bulunduğu sayfayı açtı ve yüksek sesle okudu;
"...önce İngilizler Güney Afrika savaşında kullanmıştır."
(kaynak: Niall Ferguson - Empire: How Britain Made the Modern World.)
Bir söylentiye göre, -doğrulanmamıştır- dönemin padişahı 2. Abdülhamid'in, galibiyeti için İngiltere'ye kutlama yazısı yolladığı rivayet edilmiş;
karşı görüştekiler, kutlama yazısının Servet-i Fünûn yazarlarınca kaleme alındığını; yazıyı sunmak için İsmail Safâ'nın bir heyet ile Britanya Elçiliğine gittiğini;
muhbirleri marifetiyle bunu öğrenen 2. Abdülhamid'in -memleket aydınlarının yabancılarla temasına izin veremeyeceği için- İsmail Safâ'yı sürdürdüğünü...
Şimdi; burada, filmlerde sıklıkla örneklerini gördüğümüz anakronizm (zaman-bozum) hatasını görüyoruz.
Şöyle:
II. Anglo-Boer Savaşı 11 Ekim 1899 - 31 Mayıs 1902 tarihleri arasında yapılmış, Vereeniging Barışı ile iki Boer devleti kesin yenilgiye uğramışlardır.
Peyami Safâ'nın babası olan İsmail Safâ ise, yazdığı "Ey Halk Uyan" ve "Sultan Hamid'e" adlı şiirleri nedeniyle 29 Nisan 1900 günü Sivas'a sürgün edilmiş,
24 Mart 1901 tarihinde tekrarlayan verem hastalığından, orada vefat etmiştir.
Bu durumda, rahmetli İsmail Safâ, gömüldüğü 'garipler' mezarlığından 14 ay sonra kalkıp da Britanya Elçiliğine gitmiştir!
Elbette, yakın tarihimizi yeniden yazmak çabasındaki trollerin bu iddiasını çürütmek,
2. Abdülhamid'in galibiyeti için İngiltere'ye kutlama yazısı yolladığı iddiasını doğrulamaz; rivayeti olduğu gibi bırakır...
Boer Gerillaları (1900)
Meselenin başına saracak olursak; hadi İngiltere'yi biliyoruz, emperyallerin ağa babası.
Ama, Hollanda nere, Güney Afrika nere?
Daha fazla altın ve elmas hırsı içindeki Britanya 48 bin kayıp, Boerler ise 14 bin askeri kayıp, 24 bini çocuk, 28 bin sivil, toplam 42 bin kayıp vermiş.
Her iki tarafın kafaya alıp, birbirine kurşun sıktırdığı siyahi yerel halk ise (tahmini) 107 bin kayıp vermiş.
Elli yıl sonra (1948-1994) Afrikaan dilinde (Afrika doğumlu Avrupalı beyaz) bir Nazi görüşü olan Apartheid -ayrılık demektir- politikası uygulanmış,
yerel halkın altınları, elmasları, bütün değerli madenleri kıyasıya sömürülmüştü.
Ne diyelim, böyle olur emperyal devletlerin kahramanları...
"Filler tepişir, çimenler ezilir"
Keyifli seyirler,
sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler dilerim.
*