Bran Mak Morn / Son Kral'ın Önsözü

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
775
5,745
Kdz. Ereğli
BRAN MAK MORN
ÖNSÖZ
Rusty Burke

Robert E. Howard (1906–1936), bir düzine yıldan kısa süren bir yazı kariyerinde, efsanevi dergi Weird Tales’te ilk görünüşünden uzun süre sonra bile okurları heyecanlandırmaya devam eden Conan, Kull ve Solomon Kane gibi birçok akıldan çıkmaz fantezi macerası karakteri yarattı. Sonsuz özgünlükte görünen yazar, aynı zamanda Breckenridge Elkins gibi uzak batı öyküleri, Denizci Steve Costigan’ın eğlenceli terslik öyküleri ve El Borak ve Kirby O’Donnell’in Ortadoğu başarıları gibi diğer tarzlarda inanılmaz popüler karakterler de yarattı. Oysa yarattığı karakterlerin tümü içinde, hiç biri Pictler dediği halk ve onların yüce kralları Bran Mak Morn kadar cazip gelmiyordu Teksaslı yazara.

Pulp dergileri için yazanlar, okurların sık sık kayda değer bir yemek fişine dönüştürdüğü popülerlikte tek bir karakter (Örneğin Tarzan veya Doc Savage) bulurlardı. Çağdaşlarının çoğundan farklı şekilde, Howard bunu bulsa da, okurlar tarafından ne kadar popüler olursa olsun, bir seriye ebediyyen devam edemezdi. Arkadaşı Weird Tales yazarı Clark Ashton Smith’e en ünlü eseri Conan hakkında “Zaman geldiğinde aniden onun hakkında ikna edici şekilde yazamaz bulacağım kendimi. Bu geçmişte de sürüyle karakterimle de olduydu; aniden kendimi fikirle teması kesmiş bulurum. Tıpkı adam bizzat çabalarımı yöneterek omzumda durmaktaymış da, aniden beni başka bir karakter ararken bırakarak çekip gitmiş gibi” der.

Efsanevi bir ülkenin kralına dönüşen Atlantisli Maceracı Kull öykülerinin çoğu, 1927 ve 1929 yılları arasında yazılmıştır. H.P. Lovecraft, 1934’te Howard’a daha fazlasını yazdığında Teksaslı şu yanıtı verir: “Oturup bilinçli bir şekilde başka bir öykü yazmaya yeltenmek, sırf görünüşü yapay bir şey üretmek için olur.” Solomon Kane öyküleri 1927 ve 1930 yılları arasında, Conan öyküleri ise 1932 ve 1935 yılları arasında yazılmıştır. Bu karakterlerin tutulmalarına rağmen—Weird Tales okurları son görünüşlerinden dört beş yıl sonra hala daha fazla Kull ve Kane öyküsü istemektedir—Howard sırf fikirle temasını kaybettiğinden daha fazla öykü yazmak için kendini ikna edemez.

Pictler, Howard’ın belki 1923’ten öncesine tarihlenen erken dönem elyazmalarının bazılarında ve 1935’te yazılan son Conan öykülerinde görünse de, bir Howard öyküsünde görünmeleri arasından nadiren bir yıl geçer.

“Bugün beni şaşırtan bir hobim var,” diye yazar Howard 1932’de Lovecraft’a. “Bu ilgim, kısalığı hatırına hep Pictler olarak tasvir ettiğim halkla ilgili. Tabii ki, terimi kullanışımın sorgulanabileceğinin farkındayım… Fakat benim için ‘Pict’ hep Britanya’nın ufak tefek esmer Akdeniz kökenli yerlilerini ifade ediyor. O yerlileri ilk okuduğumda, Pictler olarak söz edildiklerinden tuhaf değil bu. Asıl tuhaf olan onlara bitip tükenmeyen ilgim.”

Howard’ın Pictlere hayranlığının nedenleri şüphesiz insanoğlunun kendisi kadar karmaşıktır ve bilgin ve eleştirmen kuşakları için potansiyel olarak bereketli bir saha sağlar. Bu nedenler her ne olursa olsun, gerçek odur ki, en tanınmış veya en popüler karakterleri bile muhayyilesinin katmanlarında sadece kısaca oynarken, Pictler kariyerinin başından sonuna dek öykülerinde görünmüştür. Bu kesinlikle, en azından kısmen, Howard’ın bu halkla hissetmiş olması gereken bir tür tanışlık duygusuna bağlansa gerek. Fakat onun Pict konsepti aynı zamanda efsanevi tarihöncesinin en uzak girintilerinden modern çağa dek engin bir tuval boyunca uzanır, tarihi bir halkı temel alsalar da, konsept “Bir parça fanteziyle” karışmıştır; öyle ki, sadece tarihsel geçmişte değil, Kull ve Conan’ın tümüyle hayali tarihöncesi içinde de; hatta ‘Cthulhu Mythos’ denilen nispeten modern çağda geçen öyküler yaratmaya olanak sağlayabildiler.

Howard’ın ilk yayınlanan (ve de profesyonel yayın için kabul edilen ikinci öyküsü) Pict öyküsü The Lost Race (Kayıp Kavim-Çn) tarihi bir geçmiş periyodunda, Britonların şimdi İngiltere olan güneyden gelip erken dönem Gaellerinin yerini daha yeni aldığı bir dönemde kurgulanmıştır. Pictler burada Taş Devri esnasında Akdeniz bölgesinden göç eden bir kavim olan Adalar’ın Kelt öncesi yerlilerinin kalıntılardır. İhtiyar Pict, kavminin tarihini anlatırken, kökenlerinin Afrika’da olduğunu ima eder görünür. Onların yeraltına (mağaralara, göller üstünde inşa edilen Crannogs denilen meskenlere) sürülmüş oldukları ve ‘Küçük Ahali’ efsanelerinin onlardan kaynaklandığı gibi kavim köklerine ilişkin görüşler Howard’ın dönemindeki (O zaman şimdiki gibi Pict terimi genellikle bu Akdenizliler için kullanılmamıştır gerçi) geçerli tarih anlayışıyla uyumludur.

Howard’ın tamamlanmış ikinci Pict öyküsü ise başka bir meseledir. Men of the Shadows (Gölge İnsanları ÇN.), The Lost Race’nin aynı dergide kabul edilmesinden yaklaşık bir yıl sonra, 1926’da Weird Tales tarafından geri çevrilmiştir. Editör Farnsworth Wright “Bu bir ‘öyküden’ çok, …bir kabilenin günlüğü, bir kavmin evriminden bir resim,” diye şikâyet eder. Eleştiri gösteriyor ki, sadece Howard’ın Pict kavramını anlamaya çalışanlar için çok önemli bir öyküdür bu. Bu öyküde, The Lost Race’de olduğu gibi, Pict tarihini kabilenin ihtiyar bir üyesi (bu kez isimsiz bir büyücü) tarafından anlatıldığını görürüz; oysa artık bu antik dönemin daha ötesine, ‘tarih’ saydığımız şeyin sınırların ötesine kadar uzanmaktadır. Burada, Howard’ın alâmetifarikasına dönüşecek olan şeyin en erken örneğini de buluyoruz; güç bela kazanılan kültürleri yok ederek onları yeniden vahşete geri atarak dünyayı parçalayan depremlerden sağ kalan halkların bir sonraki tufana kadar yavaş ve biteviye tırmanışlarını yaptığı, içinde insanlığın uzun göçleri bulunan engin eskilikte bir devran fikri.

Men of the Shadows, en azından iki daha erken kâğıda dökme girişimini teşhis etsek de, aynı zamanda ilk tamamlanmış Bran Mak Morn öyküsüdür. Burada Bran’ın göründüğü bize ulaşan en erken dönem çalışmasının içinde, (Tamamlanmamış Oyun, Bran Mak Morn) bir görev duygusuyla halkına bağlı buluruz; tek başına onları vahşilikten çıkarma duygusu. Bu epey erken dönem çalışmasında bile, Bran öyküsünün üzerine asılı olan kader duygusunu keşfederiz. “Onları hedefe doğru azıcık çektiğimi farz edebilir miyim? Savaşa tutuşacağım, onlar da barbarlık çukuruna daha da derinine geri dönecekler.” Yazar David Weber, Bran öykülerini Howard’ın diğer kahramanlık öykülerinden ayıran niteliklerden birini şöyle teşhis eder: “Howard’ın kahramanlık fantezisinin tümüne fiilen yapışan kasvetli karanlık, hiçbir yerde en eski kavmin son kralı Bran Mak Morn öykülerinden daha güçlü değildir–bütün kavmini ne yaparsa yapsın karanlığa gittiğini bildiği, yozlaşmış insanları arasında, saf kanı tarafından ayrı bir yere konulan bir yabancı. Pict’lerin kaderinin tüm kaçınılmazlığının farkında olmasına rağmen, Bran bunu kabul etmeyi reddeder… Sanırım Bran Mak Morn’un Howard’ın diğer karakterlerinin herhangi birinden çok kendisini bekleyen kaderi berrak şekilde biliyor olduğu gerçeği, Bran’ı Howard kahramanlarının özetinin özeti yapar; zira Howard’ın kahramanlarının hepsi teslimiyeti reddedişi paylaşır, hatta öbürlerinin bazıları da, çabalarının mutlak beyhudeliğiyle kaçınılmaz olarak yüz yüze getirilir.”

Men of the Shadows’da Bran bir kral olarak değil sadece bir “Şef” olarak tanımlanır. Bu öykünün yazıldığı zaman krallık teması henüz Howard’ın çalışmasına girmemiştir. Kull öykülerinde bunu yaptığı zaman da Pictler vardır ama Bran yoktur. Pictler ve Atlantisliler bu öykülerde Kull’un Valusia krallığının batısındaki ada zincirlerini mesken tutan kadim düşmanlardır ama Kull’un en iyi arkadaşı ve müttefiki Mızrak Katili Brule olur. Adı The Lost Race’deki Berula’yı anıştıran Brule, belirtildiği üzere büyük oranda 1927 ve 1929 yılları arasında yazılan Kull serilerinde neredeyse tüm öykülerde görünür.

Pictlerin Howard’ın çalışmalarında bir sonraki kayda değer görünüşü, ne kadar farklı devirler olsa da onları tarihsel döneme geri getirir. Howard’ın başrolüne Bran Mak Morn ve Kull’u koyduğu başyapıtı Kings of the Night’in, Howard tarafından hiç yazılmamış bir Bran öyküsü için bir sinopsis ile fiilen aynı periyoda yerleştirilmiş olduğu görülüyor: ‘M.S 296-300 arasında.’ (Bunun Bran’ın tarihteki yerini net olarak gösterdiğini farz etmekte acele etmeyelim, zira Howard öyküleri ve karakterleri Bran’ın çağının M.S 100 gibi olduğunu gösteriyor bize.) Yayına aynı sıralarda kabul edilen Kings of the Night (Gecenin Kralları Çn.)veThe Dark Man (Kara Adam: Çn) 11. Yüzyılın başlarında geçiyor. İlk öyküde Bran kendi çabasıyla birçok Pict klanını bir ulusa dönüşen bir şey halinde birleştiren bir şef oğludur. Sonraki öyküde ise Bran Britanya adalarının dış saçaklarında yaşamını sürdüren Pict kalıntıları için bir tanrıya dönüşmüştür. İki öyküde de Howard Mızrak Katili Brule’nin doğrudan torunu olduğunu anlatarak, Bran’ı Kull dönemi ile sıkıca bağlar ve Bran’ın bir ‘şef’ten çok, Pictlerin ‘Kralı’ olarak ilk bu öykülerde tanımlanır. The Dark Man aynı zamanda Bran’ın ve halkının daha önceki öykülerde de öngörülen olası yazgısına bir göz atmayı da sağlar: “Bran Mak Morn savaşta öldü; ulus bölündü. Biz Pictler kurtlar gibi şimdi dağınık adalar arasında, yaylalar ve loş Galloway tepelerindeki kayalıkların arasında yaşıyoruz. Biz solan bir halkız. Göçüp gidiyoruz.” (Bran’dan söz edilmese de, Pictleri de vitrine koyan 1930 ilkbaharında yazılmış bir 5. Yüzyıl yağmacısı Cormac Mac Art öyküsü Night of the Wolf dikkate değer olabilir)

1930’un sonlarında Howard, Teksaslıyı birbirlerinin çalışmalarındaki kurgusal eserlerin referanslarına göz atma ve hepsine gerçeğe benzerlik aurası katma girişiminde, kendisi ve Clark Ashton Smith’e katılmaya cesaretlendiren saygın gizem kurgucusu H.P Lovecraft ile mektuplaşmaya başlar. Howard’ın ‘Cthulhu myhthos’a katkıları Unaussprechlichen Kulten (Nameless Cults) -Meçhul Kültürler Çn-ve yazarı Von Junzt, deli şair Justin Geoffrey, Kara Taş, Kull öykülerinden Yılan adamlar’ı içerir – ve de Pictlerle yüce kral/tanrıları Bran Mak Morn’u. Lovecraft tarzı ilk öykü girişimi olan The Children of the Night’te (Gecenin Çocukları Çn) Howard bugün bile yüce krallarının taştan tasviri The Dark Man’a tapan Pict kavminin kalıntıları olan Bran Kültü’ne göndermede bulunur. Lovecraft’ın mektupları tarafından daha da ilham alarak, aynı zamanda Pictlerin yazgısı hakkında bir erken dönem teorisi belirler. 1928 sıralarında yazılan The Little People’de (Küçük Ahali Çn.) Pictleri (The Lost Race’de olduğu gibi) mağaraların içine sürüldüğünü ve bu iğrenç yaratıklar halinde yozlaştıklarını ima ederek Arthur Machen’in The Shining Pyramid’inin tiksindirici yeraltı sakinleriyle ilişkilendirir. The Children of the Night’te, bu yeraltı yaratıkları Lovecraft’ın Neolitik halklar döneminde Avrupa’ya ve Britanya Adaları’na yayılmaya başladığını söylediği ve Pictler kadar Keltlerin de iğrendiğini öğrendiğimiz yozlaşmış bir Mongol kavmi halini alır.

Bu fikir, Lovecraft’ın sözünü ettiği Bran Mak Morn ve Pict öyküsünün, neden Howard’ın çoğu hayran için en iyi öykü (ve en iyi dönemi) olarak kabul edildiğini anlamaya yarar. “Birkaç okur, o ürkütücü başyapıt Worms of the Earth’ın (Yeryüzü Solucanları: Çn) iğrenç ve zorlayıcı gücünü asla unutmayacaktır.” Bu öyküde Bran, bir Pict’in çarmıha gerilmesini emreden Romalı bir valiye karşı intikam açlığını gidermek için, iğrenç yer altı sakinleriyle uğursuz bir anlaşma yapar. Lovecraft, Howard’ın öykülerinin böyle canlı yapan şeylerden birine dikkat çeker; “Bizzat o da onlardan biridir,” bizzat Howard da bu öyküyle bunu fark eder. Bran ve Pictlerin önceki öykülerin Pict olmayan anlatıcılar aracılığıyla anlatılmış olduğuna dikkat çekerek, “Sadece son Bran öyküm Worms of the Earth’ta Pict gözüyle baktım ve bir Pict’in diliyle konuştum!”

Yorum yazık ki bir kehanet de içeriyor: Worms of the Earth Howard’ın son Pict öyküsü olmasa da, yazacağı Bran Mak Morn öyküsü olacaktır. 10 Mart 1932’ye tarihlenen bir mektupta Weird Tales editörü Farnsworth Wright şöyle yazıyor: “Worms of the Earth’ı yakında programa almak istiyorum, zira bu sıra dışı güzellikte bir öykü diye düşünüyorum.” Aynı mektupta bir öyküyü doğrudan reddeder, diğerini de revize edilmek üzere geri gönderir; bunlar The Frost-Giant’s Daughter ve sonraki üç yıl için maceralarının günlüğüyle Howard’ı meşgul edecek Cimmerialı Conan’ın ilk öyküsü The Phoenix on the Sword’dur. Pictler, elbette ki, Kull’un Tufan Öncesi Çağı ve kendi kayıtlı tarih dönemimiz arasındaki efsanevi geçmişte kalan Conan’ın Hyboria Çağını da mesken tutar. Her zamanki gibi dünyanın saçaklarında yaşarlar; (Atlantislilerin torunu) Conan’ın halkının çağlar yaşındaki düşmanları olan, memleketlerine girmeyi deneyen herkese acı şekilde karşı koyan batıdaki ilkel ormanların vahşi sakinleri... Pictler Howard’ın son ve en iyi Conan öykülerinden Beyond the Black River’de merkezi bir rol oynarlar. Anayurdu Texas’ı içeren Amerikan sınırlarında gerçekleşen mücadeleden kurgulanmış bir öyküdür bu. Bu öyküdeki Pictler, Aquilonialılara karşı anlık bir başarı kazanarak, kendilerinden alınan toprağı geri alırlar, tıpkı Bran’ın Kaledonya’daki istilacıları püskürtmesi gibi.

Howard, bizim loş tarihöncesi dönemlerimiz ve Kull’un çağıyla bağlantı kurduğu, Conan’ın dünyası için uydurma bir tarihin dış hatlarını çizdiği The Hyborian Age’de bize Conan’ın zamanından yaklaşık beş yüz yıl sonra Hyboria krallıklarının Gorm adında büyük bir şefin yönetimindeki engin bir Pict imparatorluğunun büyümesiyle yıkıldığını anlatır. Fakat Howard şuna da dikkat çeker:

Fetih ve refah Picti değiştirmedi; yıkılan uygarlığın kalıntılarından Anka kuşu gibi yeni bir kültür yükselmedi. Fethettiklerinin sanatsal ihtişamını parçalayan kara eller, onları kopyalamayı hiç denemedi. Parçalanmış sarayların parıltılı yıkıntıları arasında otursalar da, sert bedenleri mağlup kralların ipek giysilerini giyse de, Pictler, vahşi, basit ve sadece hayatın temel ihtiyaçlarıyla ilgilenen ebedi barbarlar olarak kaldı, şaşmaz ve değişmez içgüdülerinin hepsi savaş ve yağmaya ilişkindi ve sanat ile kültürel gelişime yer yoktu içlerinde.”

Yazı kariyerinin başından sonuna dek, Mızrak Katili Brule’nin Tufan Öncesi yiğitliklerinden, Conan’ın Hyboria Çağı’ndan ve Marchers of Valhalla ve Valley of the Worm’un ilkel çağlarına, Bran Mak Morn’un kayıtlı tarihi boyunca, hatta günümüze dek sağ kalanlar da olmak üzere Pictler, Robert E. Howard’ın çalışmalarında merkezi bir rol üstlenirler. Yazarın gözünde temel, Ebedi Barbarlık’ı Conan’dan, Kull’dan daha fazla temsil eder onlar…


Rusty Burke
2001​
 
12 Şub 2010
15,006
545,695
Bran Mak Morn adına aşinalığım vardı ve bu nikli üyemizin olduğunu da biliyorum. Ama ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ta ki, sayın Hüseyin Aksakal'ın bu paylaşımına kadar.
Conan'ın yaratıcısı Robert E. Howard'ın yarattğı bir kahramanmış ve Pict'miş. Üstelik Mızraklı Katil Brule'ın torunuymuş.
Yazıda Mızrak Katili olarak geçen Brule, Kull öykülerinde Mızraklı Katil olarak geçiyor. Doğrusu hangisi acaba?
Diyarda arama bölümünden baktığımda kahramanı Bran Mak Morn olan bir paylaşım göremedim. Belki de iyi bakamamışımdır.
Her yönüyle kahramanı tanıtan güzel bir yazı ve paylaşım için çok teşekkür ediyorum.

Benim anladığım, Amerikan yazarları bir kahraman yaratıyorlar ve o kahraman hedef kitle tarafından tutuluyorsa artık o yazarın tekelinden çıkıyor. Yayınevi editörleri, öykünün gelişimi hakkında baskın şekilde söz sahibi oluyorlar ve ayrıca asıl yazarın yanına bir sekreterya oluşturarak destek veriyorlar. Böylece yazara sağladıkları geniş çalışma olanakları sayesinde yazar fikren ve ruhen senaryoya odaklanarak daha verimli üretim yapabiliyor. Belki de bazen sadece ana fikrin çerçevesini çiziyor, iskeletini oluşturuyor ve yardımcı yazarlar ile editör öyküyü yayınlanabilir hale getiriyorlardır.

Bir de bizim yazarların çalışma ve üretim koşullarını kıyaslamaya kalksam oldukça üzücü bir tablo olacağını söyleyebilirim. Bizde bırakın bir sekreteryaya sahip olmak yazarlık bile çizere kaldığı için zavallının zavallısı senaryolarla bir çok değerli çizerlerimizin emekleri heba olup gidiyor.
Yurt dışına emek veren bir Yıldırım Örer'e senaryo yazdırılması söz konusu olabilir mi?
Yurt dışında kabul edilmiş çizgileri, senaryoyu kendi yazmaya kalksa o çizgi romanı kurtarmaya yetebilir mi?

Bizde maalesef yazar sıkıntısı var, yani aslında yok.

Sadeleştirme ve özleştirme akımının etkisiyle farsça, arapça kökenli bir çok kelimeyi attık, dışladık, kullanmaktan sarfınazar ettik. TDK nın çabasıyla bir çok güzel ve halen kullanageldiğimiz bir çok yeni kelime türettik ama hem siyasi nedenlerle arkası gelmediği gibi teknolojik gelişmelerin, biraz züppeliğin etkisiyle, Türkçeden attığımız Türkçeleşmiş kelimelerden çok daha fazla ingilizce kelimeyi günlük konuşma dilimize kadar dahil etmeyi başardık(!).

Bana böyle söyleten son şey, yeniden okuduğum Solomon Kane (Çizgi Düşler yayını) oldu. Tam dört kişi çevirmiş. Belli ki, bölümleri aralarında paylaşmışlar çevirmek için. Tam bir hayal kırıklığı oldu benim için. Bence çok kötü tercüme edilmiş. Bir çok cümlede ne demek istendiği anlaşılmıyor. Orijinalinin çok iyi ve şiirsel olduğuna şüphe götürmeyen bu çizgi roman adeta katledilmiş.

Çünkü Korku Magazinlerde okuduğum Solomon Kane öykülerindeki akıcılık ve çekicilikten bile yoksun bir tercüme olmuş. İmla hataları ise düzeltmenliğin bile baştan savma yapıldığını kanıtlıyor.

Türkçenin dirilmesi için mutlaka yönetimlerin de destek vereceği ve halkın da güçlü talebi olması şart gözüküyor. Buna, tabelalardan, reklamlardan, TV dizilerinden, kısaca tüm iletişim araçlarından başlamak gerekiyor...

Robert E. Howard, Roy Thomas gibi yazarların bizde de yetişmesi umuduyla paylaşım için sayın Hüseyin Aksakal'a çok teşekkür ediyorum.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
775
5,745
Kdz. Ereğli
Robert E. Howard bir çizgi roman yazarı değil. Amerikan Çizgi Roman endüstrisinin yararlandığı bir gizemli öykü yazarı. Edebiyat kariyeri sürekli çalışmakla, mücadele etmekle geçmiş. Öyle bir sekreteryası falan da yok. Son yıllarında Otis Adelbert Kline diye bir temsilci edinmiş o kadar. Öte yandan öykülerini Weird Tales dergisinin editörü Farnsworth Wright'e gönderiyordu. Wright, öyküyü ya reddediyor, ya da gerekçelerini belirterek revizyon istiyordu. Howard gibi kadınlarla arası iyi denilemeyecek birisinin öykülerinde Conan (Hepsi sanılmasın yirmi iki tamamlanmış öyküden beş, bilemedin altı tanesinde kadınları elde etme peşinde koşar) romantik bir barbar gibi görünsün diye cinsellik faktörlerini sokmaya zorlayan odur. Kaldı ki, bu öyküler Robert E. Howard'ın Conan serisinde en az rağbet görenleri arasında yer alır.

Bran Mak Morn, Howard'ın El Borak'tan sonra yarattığı ikinci karakterdir. Değil Conan, Kull dahi ortada yokken Bran Mak Morn vardı Howard için. Edebi kariyerinin başından sonura dek yazdığı öykülerde Pictler öyle veya böyle yer almıştır. Fakat Pictler genellikle başka uluslardan insanların bakış açılarından anlatılmıştır. Sadece Worms Of The Earth (Yeryüzü Kurtçukları) öyküsünde, bir Pict'in bakış açısıdan verilir olaylar. Howard öyküleri içindeki ana karakter gruplarının en önde geleni Cimmerialılar, Atlantisliler falan değil, Pictlerdir. İLk öykülerinden son öykülerine dek, karakter kim olursa olsun bir yerlerden çıkıp öykülere renk katar onlar.


Roy Thomas, Conan öykülerini ÇR'ye uyarlayan sekreterya içindeki senaristlerden birisi. O da tam anlamıyla bir yazar değil. Howard'ın Conan'larını ÇR senaryosu haline getirmiş. Başka Howard öykülerini Conan öyküleri olarak yeniden yazmış. Birkaç da orijinal öykü eklemiş. Üslup kökenini Thomas'tan değil Howard'dan alır.

Howard'ın eserleri fantezi edebiyatında sadece Tolkien'inkilerle kıyaslanabilir. Tolkien'in aristokrasiyi yücelten Britanik bakışına karşı, Howard, aristokrasiyi ve safsatalarını küçümseyen bir tavır takınır. Bu tavır, Howard'ın temel felsefesinin de özetidir.

Mızrak Katili meselesine gelince, orijinaıl terim "Brule the Spear-slayer" şeklinde. Ben Mızrak Katili demeyi tercih ettim. Mızraklı katil de denilebilir elbette. Bu bir lakap olduğundan önemli değil. İki şekilde de çevrilebilir bence.

Howard'ın eserlerinin şiirselliği tartışılmaz. Özellikle Conan dönemi diye bilinen son dört yılında bu şiirsellik daha da belirginleşir. Kull ve Solomon Kane öykülerinin yazıldığı 1930 öncesi dönemde bu nitelik daha seyrek ortaya çıkardı. Çizgi romanda, Roland Green, Robert Jordan (Türkiye'de Zaman Çarkı ile tanınır), John Maddock Roberts gibi imitasyon Conan yazarlarının öykülerinin yanı sıra, Clark Ashton Smith gibi yazarların bazı öykülerinin uyarlamaları da çizgi romana aktarılmış. O yüzden çizgi romanda orijinal Conan'dan üslup olarak epey bir uzaklaşma vardır.

Bizde Howard ölçeğinde fantezi yazarı çıkmaması konusunda söylenecek bir şey yok. Howard'ın üslubuna en çok yaklaştığını düşündüğüm yazarımız, Pembe İncili Kaftan ile Ömer Seyfettin olsa gerek.

Rahmi Turan'ın Kara Murat'ı hayli aksiyon içeriyor ama "Bir Türk Bin Düşmanı Yener" i aşamadığımız sürece bu işin gelişeceği yok. ÇR'nin süper kahraman Conan'ını bir yana bırakırsanız, REH'in karakterinin son derece gerçekçi olduğunu gözlemlersiniz. En fantastik olayın bile fiziksel evrende hayat bulduğuna ikna eder sizi...

Hep orta boylu, karayağız bir Türk olan Kara Murat'ın bileğinden çok zekasını kullanmasını istemişimdir. Bir manga bizanslıyı surlardan atan Kara Murat'ın değil, İstanbul'un ara sokaklarında palas pandıras kurtulmak için kaçan, bir köşede gizlenirken soluğunu düzeltmeye, terini silmeye çalışan bir Kara Murat'ın daha çekici olacağını düşünmüşümdür. Elbette sonunda kazanan Murat olmalıdır.
 
Son düzenleme:

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
775
5,745
Kdz. Ereğli
Bran hakkinda...

Robert E. Howard, kısa ama bereketli edebiyat kariyerinin tamamında Pict öyküleri yazmıştır. Yazar Bran'ı 'El Borak'tan sonra yarattığım ikinci karakter' olarak tanımlar.

Howard, uygarlığa karşı barbarlık temasına dayalı bir tür naturalizm fikrini savunur. Bu bağlamda, bir dönem İngiltere'nin tamamını yöneten, ancak Keltler tarafından yerlerinden yurtlarından edilen Pictler, onun ebedi barbarlık fikrine en yakın kavimdir.

Yirmili yaşlarının ortalarında yazdığı Kull öykülerinde Thuria Çağı Valusia'sının, dolayısıyla Atlantisli Barbar Kral Kull'un müttefiki olarak ortaya çıkarlar: Kull'un en yakın dostu Pict Brule'dir. Conan'ın Hyboria çağında ise Pictler Conan'ın daha sonra kralı olacağı Aquilonia'nın batısında, (Ki Howard'ın Avrupa üzerine çizdiği Hyboria haritasına göre bu İngiltere-manş civarlarında topraklara denk gelir) tüm Hyboria Uygarlığını yıkmakla tehdit eden, hayvanlardan azıcık fazlası olan vahşi bir kavim olarak karşımıza çıkarlar. James Allison, Cormac Mac Art gibi karakterlerin maceralarında da Pictler sık sık boy gösterirler.

Howard, esasen bir Anglo Sakson tipi olmasına karşılık, kendisini bir Pict gibi görmek istediğini yazmıştır.

Bran Mac Morn, Roma İmparatorluğu'nun en güçlü döneminde İngiltere'yi işgal ettiği yıllarda dağınık kabileler halinde yaşayan Pict ulusunu toplayan bir kral olarak tasarlanıyor. Bran, Kull'un kadim dostu Mızraklı Katil Brule'nin doğrudan torunlarından olarak tanımlanır. Zaman içinde uygarlığın sürekli önünde sürdüğü Pict ulusu eciş bücüş, çirkin bir kavme dönüşmüş, ancak Pict krallarının soyundan gelen Brule gibiler atalarının soylu güzelliğini aynen korumuştur. Öykü dizisinde aynı zamanda Pict Büyücü Gonar da doğrudan Kull dönemindeki saray büyücüsü Gonar'ın torunlarındandır--bir tasavvura göre de ta kendisidir. Dahası Gecenin Kralları öyküsünde Kull ve Bran Mak Morn, izi çağın birleştiği bir öyküde, Pict ulusunun kurtuluşu için omuz omuza savaşırlar.

Bran Mak Morn ismi, İskoç-irlanda geleğinden 'Brian Mc Mourne' isimli bir karakterin varyantıdır. Bran öyküleri Howard'ın diğer öykülerine göre daha karanlık, daha dokunaklıdır. Bunun nedeni Bran'ın yok olmaya mahkum bir ulusu canlandırmak için umutsuz bir çaba içinde olduğunu biliyor oluşudur...

Howard'ın sağlığında iki Bran Mak Morn öyküsü yayınlandı. Bunlar Gecenin Kralları (Kull ile birlikte) ve Yeryüzü Kurtçukları (Yeryüzü Solucanları diye de çevrilebilir) isimli iki öyküdür. Bunun dışında yayınlanmamış Men of Shadows'ta Norveçli kahramanı esir alan Pict kabilesinin gücünü ispatlama ihtiyacındaki reisi olarak karşımıza çıkar ama bir yan karakterdir. Howard Morn hakkında şiirler ve birkaç öykü taslağı da bırakmıştır. Baş kahramanı Turlogh O'Brien olan Dark Man--Kara Adam öyküsünde belirsiz bir geçmişte Pict kavminin efsanevi kralı olarak, People of the Night (Gecenin Çocukları--Bu öyküyü Çizgi Diyarı'nda paylaştım Link: http://www.cizgidiyari.com/forum/huseyin-aksakal/96449-gecenin-cocuklari.html) öyküsünde de, bugün artık hatırlanmayan bir dinin önderi olarak hatırlanır. Bu öykülerin tamamı Howard'ın Pict külliyatını da oluşturur aynı zamanda...

Bu konuda bir makaleyi çevirip diyarda yayınlamıştım... Linki şöyle:

http://www.cizgidiyari.com/forum/huseyin-aksakal/88009-bran-mak-morn-son-kralin-onsozu.html

Değerli Shoryuken... Howard Külliyatına yabancı birinin basitçe anlayabileceği şekilde Bran Mak Morn böyle biri... Daha fazlasını merak eden dostlar linkini verdiğim makaleye göz atabilirler... Bran sahiden de çok ilginç bir karakter... Umarım başka uyarlamalar da bulunup çevrilir. Gecenin Kralları'nın siyah beyazını görmüştüm ama sonra arayınca bulamadım. Bulunursa öyküleri zaten çevirdiğim için ÇR'nin çevrilmesine de katkı verebilirim.

Bu arada Bran'ı Çizgi Diyarı'ndaki dostlarla buluşturmanız çok üst düzey bir çalışmayla olmuş... Howard fanları için en iyiler listesinin başlarındadır bu öykü... Tebrik ediyorum.

Hepinizin yeni yılı kutlu olsun... sevgiler




Son Not: Yeryüzü Kurtçukları, bir Pict'in gözünden yazılmış tek Robert E. Howard öyküsüdür. Pictler başka öykülerde hep diğer kavimlere mensup kişilerin gözünden anlatılır.
 
Son düzenleme:
Üst