Fotoğraf elimde...
Bu, bir kadınla bir adamın fotoğrafı.
1959 yılında, bir eğlence parkındalar.
Yirmi saniye içinde fotoğrafı ayaklarımın dibinde,
Kuma bırakıp uzaklaşıyorum.
Yirmi saniye uzaktaki gelecekte çoktan orada yatıyor.
On saniye kaldı...
Fotoğraf elimde...
Onu yirmi yedi saat önce, Gila Düzlükleri test üssü'nde virane bir barda buldum...
Yirmi yedi saat geride hala oradaki karanlık barda çerçevelenmiş, duruyor.
Hala oradayım, ona bakıyorum.
Fotoğraf elimde. Kadın, baş ve işaret parmakları arasında patlamış mısır tutuyor. Dönme dolap dönüyor.
Yedi saniye kaldı.
Ekim 1985. Mars'tayım.
Temmuz 1959. New Jersey'de, Palisades eğlence parkındayım.
Dört saniye. Üç...
Fotoğrafa bakmaktan sıkıldım.
Parmaklarımı açıyorum. Ayaklarımın dibine, kuma düşüyor...
Yıldızlara bakacağım.
O kadar uzaktalar ve ışıklarının bize ulaşması o kadar sürüyor ki...
Yıldızların tek görebildiğimiz şeyleri, eski fotoğrafları...
Güneşten iki yüz yirmi yedi milyon kilometre uzaktayım.
Işığı şimdiden on dakikalık. Daha iki saat Pluton'a ulaşamaz.
İki saatlik geleceğimde, cam bir balkonda meteorları izlerken babamı düşünüyorum.
Yirmi saniyelik geçmişimde, parmaklarımı açıyorum. Fotoğraf düşüyor.
Yıldızları izliyorum. Halley kuyruklu yıldızı, çizdiği yetmiş beş yıllık büyük elipsinde güneş sistemine dalıyor.
Babam gökyüzünün kesinliğine hayrandı. Saat tamir ederdi.
1945. Brooklyn'de bir mutfakta oturmuş, siyah bir kadife üzerindeki sıra sıra dişlilerin büyüsüne kapılmışım. On altı yaşındayım.
1985. Mars'tayım. Elli altı yaşındayım.
Fotoğraf ayaklarımın dibinde yatıyor. Parmaklarımdan düşüyor. Elimde.
Uzay ve zamanda izledikleri karmaşık yörüngelere hayran kalarak yıldızlara bakıyorum.
Onları harekete geçiren güce bir isim bulmaya çalışıyorum...
................
...............
...............
Yukarıdaki paragraf bir sayıklama değil, bir çizgi roman sayfasından.
Neden çizgi roman okumalıyız sorusunun en ete kemiğe bürünmüş hali bana göre. Her karesi ve her cümlesi insanın içine işleyen bu çizgi roman sizce hangisi?
Bu, bir kadınla bir adamın fotoğrafı.
1959 yılında, bir eğlence parkındalar.
Yirmi saniye içinde fotoğrafı ayaklarımın dibinde,
Kuma bırakıp uzaklaşıyorum.
Yirmi saniye uzaktaki gelecekte çoktan orada yatıyor.
On saniye kaldı...
Fotoğraf elimde...
Onu yirmi yedi saat önce, Gila Düzlükleri test üssü'nde virane bir barda buldum...
Yirmi yedi saat geride hala oradaki karanlık barda çerçevelenmiş, duruyor.
Hala oradayım, ona bakıyorum.
Fotoğraf elimde. Kadın, baş ve işaret parmakları arasında patlamış mısır tutuyor. Dönme dolap dönüyor.
Yedi saniye kaldı.
Ekim 1985. Mars'tayım.
Temmuz 1959. New Jersey'de, Palisades eğlence parkındayım.
Dört saniye. Üç...
Fotoğrafa bakmaktan sıkıldım.
Parmaklarımı açıyorum. Ayaklarımın dibine, kuma düşüyor...
Yıldızlara bakacağım.
O kadar uzaktalar ve ışıklarının bize ulaşması o kadar sürüyor ki...
Yıldızların tek görebildiğimiz şeyleri, eski fotoğrafları...
Güneşten iki yüz yirmi yedi milyon kilometre uzaktayım.
Işığı şimdiden on dakikalık. Daha iki saat Pluton'a ulaşamaz.
İki saatlik geleceğimde, cam bir balkonda meteorları izlerken babamı düşünüyorum.
Yirmi saniyelik geçmişimde, parmaklarımı açıyorum. Fotoğraf düşüyor.
Yıldızları izliyorum. Halley kuyruklu yıldızı, çizdiği yetmiş beş yıllık büyük elipsinde güneş sistemine dalıyor.
Babam gökyüzünün kesinliğine hayrandı. Saat tamir ederdi.
1945. Brooklyn'de bir mutfakta oturmuş, siyah bir kadife üzerindeki sıra sıra dişlilerin büyüsüne kapılmışım. On altı yaşındayım.
1985. Mars'tayım. Elli altı yaşındayım.
Fotoğraf ayaklarımın dibinde yatıyor. Parmaklarımdan düşüyor. Elimde.
Uzay ve zamanda izledikleri karmaşık yörüngelere hayran kalarak yıldızlara bakıyorum.
Onları harekete geçiren güce bir isim bulmaya çalışıyorum...
................
...............
...............
Yukarıdaki paragraf bir sayıklama değil, bir çizgi roman sayfasından.
Neden çizgi roman okumalıyız sorusunun en ete kemiğe bürünmüş hali bana göre. Her karesi ve her cümlesi insanın içine işleyen bu çizgi roman sizce hangisi?