Bahçe İlçesi

Colinmccay

Yönetici
27 Haz 2009
7,008
11,185
0093496a76vw6.jpg


01284984d9dy2.jpg


Akdeniz Bölgesi’nde, Osmaniye İline bağlı bir ilçe olan Bahçe, kuzeyde Kahramanmaraş, doğusunda Gaziantep, güneyde Osmaniye Merkez, batısında da Düziçi ilçesi ile çevrilidir. İlçe topraklarının tamamı dağlarla kaplıdır. Amanos Dağlarının batı yamaçlarında, Huma Çayı Vadisinde yer alan ilçenin kuzeyini Dumanlı Dağı, doğusunu da Akçadağ engebelendirmektedir. İlçe topraklarını bu dağlardan doğan Huma Çayı sulamaktadır.

Kar Deresi ve Bilalik Deresi, ilçe merkezinin batısında birleştikten sonra güneyde Aslanlı Deresi ile birleşir ve Horu Çayı’nı oluştururlar. Bahçe’nin batısında, ortasından Horu Çayının geçtiği aşınım vadisi ve geniş tabanlı ovası yer almaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 665 m.dir.Yüzölçümü 212 km2 olan ilçenin toplam nüfusu 27.486’dır.

İlçeyi çevreleyen dağlar ormanlarla kaplıdır. İlçe, konum itibariyle Akdeniz ikliminin etkisi altında olup, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer. Ancak yerleşim alanının denizden yaklaşık 665 m. yükseklikte olması sıcaklık değerinin biraz düşmesine ve buna karşılık yağışın bir miktar artmasına yol açmıştır.

İlçenin ekonomisi ormancılık ve hayvancılığa dayalıdır. Ovalık alanlarının az oluşundan tarım pek gelişmemiştir. Bununla birlikte az miktarda buğday, pamuk ve üzüm yetiştirilmektedir. Hayvancılıkta ise kıl keçisi başta olmak üzere büyük ve küçükbaş hayvan yetiştirilmektedir.

Antik Çağda Kilikya Bölgesi içerisinde yer alan Bahçe MÖ.1000’lerde Kargamış Hitit Krallığının sınırları içerisinde olup, bir kale kalıntısı üzerinde kurulmuştur.

00994996c4io1.jpg


010349b01dft7.jpg


MÖ.XIV.yüzyılda Hititlerin egemenliği altında olup, Hitit Federasyonu’ndan Kızwatna Krallığının toprakları içerisinde idi.

Asurlular bir süre bölgeyi egemenlikleri altına almışlarsa da sonunda Kilikyalılar onlara karşı ayaklanmışlardır. MÖ.VI.yüzyılın ortalarında Kilikya Bölgesi ile birlikte Perslerin eline geçmiş ancak, MÖ.333 yılında Büyük İskender’in Pers İmparatoru Darius’u yenmesinden sonra yöre Makedonyalıların egemenliğine geçmiştir. Büyük İskender İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra Çukurova ile birlikte Bahçe yöresi de Seleukosların payına düşmüştür.

Ardından Romalıların egemenliğine girmiştir. İmparator Hadrianus MS.120-135 yıllarında Çukurova bölgesine önem vermiş ve burasını önemli bir ticaret merkezi haline getirmiştir. MS.395’de Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra Adana ile birlikte, Doğu Roma’nın (Bizans) yönetimine girmiştir. Bizans hakimiyeti VII.yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir. Abbâsilerle, Araplar bu bölgeye akınlar düzenlemişler ve kısa bir süre sonra 965 yılında Bizanslılar yöreye yeniden egemen olmuşlardır.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmen boylarından bazıları yöreye yerleşmişler, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra 1335’te Ramazanoğulları Beyliğinin eline geçmiştir. 1336 yılında Memlûklular bölgeyi hâkimiyetleri altına almışlardır. 1378 yılında Ramazanoğulları Beyliği döneminde bölgede ziraat ve hayvancılık yeniden gelişmiş, kent ve yollar îmar edilmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra yörede huzursuzluklar ve yönetimde boşluklar yaşanmış, bu durum XVIII.yüzyıldan sonra daha da kötüye gitmiştir. Yöredeki aşiretler köylere baskınlar düzenleyerek köyleri yağmalamışlardır. Bunun üzerine halk köylerini ve tarlalarını bırakarak dağ yamaçlarına çekilmiştir. I.Dünya Savaşı sırasında bu karmaşa kendisini daha çok hissettirmiştir. Bunun üzerine 1866 yılında Fırka-i Islahiye bölgede düzenlemeler yapmış ve Bahçe’yi Halep vilayetinin Maraş sancağına bağlı bir kaza yapılmıştır. Ardından da 1878’de Adana Vilayetinin Cebel-i Bereket (Osmaniye) Sancağına bağlanmıştır.

I.Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Çukurova yöresini Fransızlar işgal etmiştir. Bu arada Bahçe bir süre için boşaltılmıştır. Çukurova’da başlayan direniş hareketleri sonucunda bölgede çete harbi başlamış, 1921’de Kuvayı Milliye’nin direnişi karşısında Fransızlar zor durumda kalmışlar, bunun sonucu olarak da 20 Ekim 1921’de Yeni Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan Ankara Antlaşması ile bölgeyi terk etmişlerdir.
Cumhuriyetin ilanından sonra, Çukurova yöresi ve Bahçe yeniden imar edilmiş, 1933’te belediye teşkilatı kurulmuş, ve Adana’ya bağlı ilçe konumuna getirilmiştir. Osmaniye’nin 1996’da il olması üzerine de Adana’dan alınarak Osmaniye’ye bağlanmıştır.

İlçede günümüze gelebilen eserler arasında;

Ağcabey Camisi
Ağcabey Kümbeti
Mehmet Ağa Türbesi
Kurtlar Kalesi
Haruniye Kalesi bulunmaktadır.


Ağcabey Camisi (Bahçe)

001484394fd4bdow0.jpg


Osmaniye Bahçe ilçesinde, Belediye Meydanı’nda bulunan bu cami, Türkmen Ağalarından Ağcabey tarafından 1809 yılında yaptırılmıştır.

Kesme ve moloz taştan yapılan caminin içerisindeki ağaç işleri Beylikler dönemine tarihlendirilmektedir. Aynı zamanda minaresinin de Beylikler döneminden kaldığı ileri sürülmektedir. Caminin bulunduğu yerde daha önceki tarihlerde Beylikler döneminde yapılmış bir cami olduğu sanılmaktadır. Ancak bu cami ile ilgili herhangi bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamıştır.

Cami kareye yakın dikdörtgen planlıdır. İç kısmında bezeme unsuru görülmemektedir. Caminin yanında bulunan minaresi taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli olup, üzeri yivlerle hareketlendirilmiştir. Şerefe altı ise kabartma bezemelerle süslenmiştir. Camiyi yaptıran Ağcabey ve ailesine ait mezarlar şehir dışındaki mezarlıkta bulunmaktadır.

Ala Cami (Kadirli)

Osmaniye ili Kadirli ilçesinde bulunan bu cami, bir Roma mabedi üzerinde ve onun duvarlarından yararlanılarak yapılmıştır. Bizans döneminde bu mabet bazilika olarak kullanılmıştır. Osmanlıların bölgeyi ele geçirmesinden sonra, 1489’da camiye çevrilmiştir. Cami ismini Alaüddevle’den almıştır.

Cami günümüzde harap bir durumda olup, Osmanlı döneminden yalnızca minaresi ayakta kalabilmiştir. Caminin beden duvarları Roma döneminde yapılmış kesme taştandır. Dikdörtgen planlı olup, iç mekânının yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlatıldığı kalıntılarından anlaşılmaktadır. Kalıntılarından anlaşıldığına göre üzeri kırma bir çatı ile örtülü idi.

Mabedin duvarları üzerlerine oturtulan minare yuvarlak gövdeli ve oldukça güdük, tek şerefelidir.

Hamidiye Camisi (Kadirli)

001485794ff892za0.jpg

Osmaniyer ili Kadirli ilçesinde bulunan bu cami XIX.yüzyılın ikinci yarısında, Sultan II.Abdülhamit döneminde yapılmış, bu yüzden de Hamidiye Camisi ismi ile anılmıştır.

Cami kesme taştan kare planlı olup, üzeri pandantifli merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe kuzey ve güneyden ana duvarlara oturtulmuş, doğu ve batısındaki birer sütun üzerine kubbe ağırlığı bindirilmiştir. Önündeki üç bölümlü son cemaat yeri çapraz tonozla örtülüdür. Caminin iç mekânı duvarlarındaki ikişer yuvarlak kemerli pencere ile aydınlatılmıştır. İç mekânın bezemesi XIX.yüzyıl üslubunu yansıtan kalem işleri ile süslüdür.

Minaresi doğu duvarı üzerine oturtulmuş olup, 12 köşelidir. Şerefe altı taş bezeme ile süslenmiştir.


Ağcabey Kümbeti (Bahçe)

Osmaniye ili Bahçe ilçesinde bulunan Ağcabey Camisi’ni yaptıran Türkmen ağalarından Ağcabey’in mezarı ilçe dışında, İstasyon yolundaki mezarlıkta bulunmaktadır.

Kümbet şeklindeki sekizgen gövdeli kesme taştan olan bu türbenin üzeri konik bir çatı ile örtülmüştür.

Mehmet Ağa’nın Türbesi (Bahçe)

00148440rv4.jpg


Osmaniye ili Bahçe ilçesindeki Mehmet Ağa’ya ait olan bu türbe, Mehmet Bey’in annesi tarafından 1856 yılında yaptırılmıştır. Mehmet Ağa Ağcabey’in oğludur.

İstasyon yolundaki mezarlıkta, babasının kümbeti yanında olan bu türbe kesme taştan kare planlı olup, etrafı açıktır. Üzerini örten kubbe dört ayak üzerine oturtulmuştur. Türbenin mimarı Ali oğlu Kamber’dir.

Hasan Dede Türbesi (Kadirli)

Osmaniye ili Kadirli ilçesi, İlbastı Köyü’nün güneybatısında mezarlık içerisinde bulunan bu türbesinin kapısı üzerinde 1990 yılında konulmuş kitabede “Hasan Dede Türbesi 1365-1440” yazısı bulunmaktadır. Bu kitabenin hangi kaynağa dayanarak yazıldığı bilinmemektedir. Büyük olasılıkla bu tarih 1325 olmalıdır. Türbe 1960 yılında Hüseyin Pınarbaşı tarafından onarılmıştır.

Hasan Dede’nin kim olduğu konusunda bilgi bulunmamaktadır. Yöre halkının inanışına göre Hasan dede, Hoca Ahmet Yesevi’nin Anadolu’ya gönderdiği müritlerindendir. Onunla ilgili anlatılan bir söylenceye göre;

Hasan Dede çobanlık yapmaktaymış. Halk, çevredeki bir değirmene uzakça bir yerden değirmen taşı getirmek istemiş, fakat taşı bir türlü yerinden oynatamamış. Bu durumu gören Hasan Dede, değirmen taşını götürebileceğini söylemiş. Yirmi otuz kişilik köylü grubu ise Hasan Dede'nin bu teklifiyle alay ederek evlerine dağılmıştır. Hasan Dede ise bunlara aldırmaz ve “Gel taşım, gel taşım” diyerek yola düşmüş. Taş da arkasından yuvarlanarak gelmiştir. Bu olaydan sonra Hasan Dede hırkasını taşın başına bırakarak kaybolmuştur. Hırkasının bulunduğu yere halk tarafından bu türbe yapılmıştır.

Türbe 5 m. çapında yuvarlak planlıdır. Üzeri kubbe ile örtülmüştür. Yapı malzemesi kaba taştan olup, üzeri sıva ile örtülmüştür. Dış ve iç mekânlar sıva ile örtülü olduğundan bunların altında bezemelerin olup olmadığı bilinmemektedir. Kuzeybatı yönünden iki basamaklı merdivenle çıkılan türbenin yuvarlak kemerli ahşap bir kapısı bulunmaktadır. Türbenin içerisi delik şeklinde bir pencere ile aydınlatılmıştır.

Türbe içerisinde ahşap bir sanduka bulunmaktadır.


Alıntıdır. mytra tarafından düzenlenmiştir.
 
Üst