Araban

bakunin

Admin
12 Mar 2009
6,577
73,500
NeverLand
ahmet1405_araban5.jpg

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Gaziantep İli’nin bir ilçesi olan Araban, güneyinde Karadağ ve Yavuzeli ilçesi, kuzeyinde Adıyaman’ın Besni İlçesi, batısında Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi, doğusunda ise Fırat Nehri ve Şanlıurfa’nın Halfeti ve Bozova ilçeleri ile çevrilidir. Gaziantep ilinin kuzeydoğusunda 250 km2 lik genişlikteki Araban Ovası’nda yer almakta olup, ismini de bu ovadan almıştır. Araban 1000-1500 m. yüksekliğinde bir plato üzerinde yer almaktadır. Batısında Kartal (Sof) Dağları doğu-batı doğrultusunda uzanır. İlçe Fırat Nehri’nin batısında ve bu nehre dökülen karasu Irmağı’nın kenarındadır. Aynı zamanda Karasu, Araban’ın Şanlıurfa ili ile doğal sınırını da çizer ve Araban Ovası’nın içerisinden geçerek Fırat’a dökülür.

Gaziantep’e 76 km. uzaklıktaki ilçe, denizden 610 m. yüksekliktedir. Yüzölçümü 534 km2 olan ilçenin toplam nüfusu 41.439’dur.

İlçenin ekonomisi tarıma dayalı olup, hayvancılık da yapılmaktadır. Yetiştirilen başlıca ürünler, Antepfıstığı, buğday, arpa, mercimek, nohut, kavun, karpuz, pamuk ve biberdir. Zeytincilik de yapılmaktadır. İlçede sanayi kuruluşları küçük atölyeler ve iş yerleri şeklindedir. Ayrıca ilçede kurşun ve amyant gibi maden yatakları da vardır.

Bölgede yapılan araştırmalar Araban ve yöre tarihinin Tunç Çağı’na (M.Ö. 3000-1200) kadar indiğini göstermektedir. Elif, Hisar ve Hasanoğlu köylerinde mezarlar ve İlçe merkezindeki eski yapı kalıntılarından, yörenin Sasani, Urartu ve Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetlerinde kaldığına işaret etmektedir. O yıllarda isminin Arat olduğu da anlaşılmaktadır.

İslâm öncesi Raban Kalesi denilen Araban İç Kalesi XI-XIII. yüzyıllar arasında stratejik önemini korumuştur. Özellikle Urfa Haçlı Kontluğu, Ermeni Krallığı, Haçlı Seferleri, Memlûklu ve Türkmen boylarının akınlarında önemli rol oynamıştır. Kalesi Ermeniler ile Urfa Haçlı Kontluğu arasında sık sık el değiştirmiştir. 1093 yılında Ermenilerin elinde bulunan Araban Kalesi,1112’den sonra Urfa Haçlı Kontluğu’nun eline geçmiştir. 1108-1120 tarihleri arasında Ermeni Kralı Vasil’in eline geçirdiği kale, Antakya Krallığının hakimiyetine girmiş(1112-1120), daha sonra da tekrar Ermeniler’e bırakılmıştır. Tarihi kaynaklar kalenin çok sağlam olduğu ve kolay kolay ele geçirilemediğini belirtilmektedir.

Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıçarslan 1148-1150 yıllarında Araban Kalesi’ni ele geçirmiş, daha sonra 1155’te Atabey Nureddin Mahmud Zengi, Araban’ı Selçuklulardan almıştır. Bu tarihten sonra yöre, Halep Eyyubileri, Anadolu Selçukluları (1218), Memlûklular, İlhanlılar (1259), Memlûklular (1260), Dulkadiroğulları ve tekrar Memlûkluların hakimiyeti altına girmiştir. Yavuz Sultan Selim zamanında bölge, Osmanlı topraklarına 1517’de katılmış, 1523 yılından sonra Birecik Sancağı’nın Rumkale kazasına bağlanmıştır. Gaziantep’e bağlı olan Araban, Cumhuriyetin ilanından sonra Altıntaş isimli bir kasaba iken, ismi Araban’a dönüştürülmüş ve 1957 yılında da ilçe olmuştur.

İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Araban Kalesi, Elif, Hisar ve Hasanoğlu, Çiftekoz köylerindeki kaya mezarları, Sultan Murat Köprüsü, İç Kale Camisi bulunmaktadır.

Araban (Raban, Kale-i Zerrin) Kalesi

Araban yöresinde yapılan kazılar ilk yerleşimin Tunç Çağı’na (MÖ.3000-1200) kadar indiğini göstermektedir. Araban’da bulunan kalenin de ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber XI. Ve XIII.yüzyıllarda kalenin önemini koruduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Özellikle Urfa Haçlı Kontluğu, Ermeni Krallığı, Memluklu ve Arap akınları sırasında bu kale stratejik öneminden ötürü sürekli işgal edilmiştir. Haçlı Seferleri sırasında da kaleden kaynaklarda söz edilmiştir. Urfa Haçlı Kontluğu ile Ermeniler arasında sık sık el değiştirmiş, daha sonra da Antakya Kralının eline geçmiş ve yeniden Ermenilere bırakılmıştır.

Araban Kalesi bu tarihi dönemler içerisinde kolay fethedilemeyen bir konumda olup, güçlü bir yapıya sahiptir. Anadolu Selçuklularından Mesut Kılıçarslan (1148-1150) Araban Kalesini ele geçirmiş, daha sonra 1155’te de Atabey Nurettin Mahmut Zengi kaleyi onlardan almıştır. Bundan sonra Halep Eyyubileri, Anadolu Selçukluları (1218), İlhanlılar (1259), Memluklar (1260), Dulkadiroğulları, tekrar Memlukluların ve 1258’de de Osmanlıların eline geçmiştir.

Osmanlı döneminde Birecik Sancağı’nın Rumkale kazasına bağlanan Araban ile birlikte kale önemini yitirmiş ve terk edilmiştir.

Kalın blok taşlardan ve moloz taşlardan yapılmış olan kale 1940 yılına kadar ayakta iyi durumda kalmış, daha sonra çevre halkı tarafından taşları sökülerek yavaş yavaş ortadan kalkmıştır. Araban’ın ortasında 35 m. yüksekliğinde yığma bir tepe üzerinde bulunan bu kale 95.00x85.00 m2’lik bir alanı kaplıyordu. Sur duvarlarının içerisinde cami, su deposu ve erzak depoları bulunuyordu.

İç Kale Camisi

Araban Kalesinin içerisinde bulunan caminin kitabesi ve vakfiyesi olmadığından caminin ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber caminin kalenin en parlak dönemi olan XII.-XIV.yüzyıllar arasında Selçuklular tarafından yapıldığı, Memluklular ve Osmanlılar tarafından da kullanıldığı sanılmaktadır.

Cami 13.20x18.50 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı, iki sahınlı olup, blok taşlardan yapılmış üzeri de düz bir damla örtülmüştür. Savunma amaçlı bir kale içerisinde bulunmasından ötürü de içe dönük bir yapıdır.

Cami XX.yüzyılın başında kendi haline terk edilmiş, çevrede yaşayanlar tarafından kale ile birlikte caminin de taşları sökülmüştür. Günümüze yalnızca güney ve doğu duvarındaki taş kaplamaları ve kuzey cephesinde bulunan giriş kapısı gelebilmiştir. Giriş kapısı dikdörtgen bir çerçeve içerisinde basık kemerlidir. Kilit taşının altında dışa dönük kemer uzantıları bulunmaktadır.

Caminin güney cephesi tamamen kale surlarına bitişik olarak yapılmıştır. İbadet mekanında mihrabın iki yanındaki sivri kemerli açıklıktan 1.20x1.40 m. ölçüsünde bir bölüm bulunmaktadır. Bu bölüm duvarlar içerisinde de devam etmektedir. Kıble duvarının ortasında mihrap nişi bulunmaktadır. Duvarlardan hafif ıçe doğru kademeli bir silme ile sınırlanmıştır.Köşelerde sütunçelerle sınırlanmıştır.

Sultan Murat Köprüsü

Gaziantep Araban ilçesi, Köyönü’nde (Tilbaşar) bulunan bu köprüyü Sultan IV.Murat Bağdat seferine giderken yaptırmıştır. Kesme ve moloz taştan, yuvarlak kemerli olan bu köprüde yıkık bir durumdadır.

Gaziantep’te bu köprüler dışında Gaziantep-İslahiye yolunda, Ma’anoğlu Köprüsü; Rumkale Yolunda Teftigen Köprüsü; şehrin dışında Aynülleben, Yazıcık, Kara Asar ve Babilke Köprüleri yapılmışsa da bunlar yeterli bir bilgi veremeyecek kadar harap durumda günümüze gelmişlerdir. Ayrıca kaynaklarda da bunlarla ilgili bilgi bulunmamaktadır.
 
Üst