Arkadaşlar; biz Antalya grubu birbirimizle çok iyi uyuşup anlaştığımızı görünce, toplantı işini rutine bağladık; her hafta perşembe günü toplanıyoruz.
Bu hafta galiba üçüncüyü yaptık. Sadece Murtaza5 gelemedi. İşyerinin soyulması gibi gayet ciddi bir mazereti vardı. Onca işine ve öylesi bir gerginliğe karşın, yine de toplantı saatinde arayıp özür diledi. Şu inceliğe bakar mısınız?
Bense, ettiği telefona rağmen, işyerinin soyulduğu haberini Daltas ve Hakan Sait'e anlatmayı unuttum... Şimdi bu sayfayı okurlarsa, herkesle birlikte öğrenecekler. (Öhöm!)
Bu hafta ağırlıklı olarak Teks konuştuk. Malum, Daltas demek Teks demek... "Acaba Mars çöllerinde bir Teks filmi çekilebilir mi," konulu geyik yaptık. Ben Daltas'a "Abi Teks'i çıkaran yayınevi ile irtibata geçip editörlük yapmak istediğini söylesen, Diyar'da yaptıklarını gördükten sonra üzerine atlarlar," dedim ama değerli abim bana, içinde "amatör ruh" gibi lafların sıkça geçtiği uzun bir yanıt verdi. Söylediklerinin hepsini hafızamda tutamadım; galiba özetle "İttir et!" demek istedi.
Teks muhabbetinden sonra, konu tam EsseGesse'ye gelmek üzereyken Daltas izin isteyip, biraz erkence ayrıldı. Biz, Hakan Sait'le "Edi ile Büdü" gibi kalınca, sohbete ara verip, "şöööyle bir" dolaştıktan sonra evlerin yolunu tuttuk. Bu toplantı günümüzden sizlere bu sıkıcı yazı ve toplantı sırasında çektiğim şu aşağıdaki resimler kaldı.
Tüm Diyar'a sevgiler, saygılar...
Daltas Arizona'da kaybettiği çakmağını düşünürken, Hakan Sait her zamanki "Peşin Satan" pozunu vermiş.
Dünya kışa hazırlanırken, sonbahar nihayet Antalya'ya da teşrif etti.
Bu yaprak, kendine deniz kabuğu süsü vererek ne elde etmeyi umuyor bilmiyorum.
Gözünü sevdiğimin hazan mevsimi!...
Bunu ve sonrakileri Hakan Sait'le dolaşırken çektim. Burası Ulusoy Bulvarı.
Şu parkta hiç sonbahar havası var mı? Antalya böyle işte!...
Antalya tam olarak giremese de amcamız tüm ruhuyla hazan mevsimine duhul etmiş.
Bu hafta galiba üçüncüyü yaptık. Sadece Murtaza5 gelemedi. İşyerinin soyulması gibi gayet ciddi bir mazereti vardı. Onca işine ve öylesi bir gerginliğe karşın, yine de toplantı saatinde arayıp özür diledi. Şu inceliğe bakar mısınız?
Bense, ettiği telefona rağmen, işyerinin soyulduğu haberini Daltas ve Hakan Sait'e anlatmayı unuttum... Şimdi bu sayfayı okurlarsa, herkesle birlikte öğrenecekler. (Öhöm!)
Bu hafta ağırlıklı olarak Teks konuştuk. Malum, Daltas demek Teks demek... "Acaba Mars çöllerinde bir Teks filmi çekilebilir mi," konulu geyik yaptık. Ben Daltas'a "Abi Teks'i çıkaran yayınevi ile irtibata geçip editörlük yapmak istediğini söylesen, Diyar'da yaptıklarını gördükten sonra üzerine atlarlar," dedim ama değerli abim bana, içinde "amatör ruh" gibi lafların sıkça geçtiği uzun bir yanıt verdi. Söylediklerinin hepsini hafızamda tutamadım; galiba özetle "İttir et!" demek istedi.
Teks muhabbetinden sonra, konu tam EsseGesse'ye gelmek üzereyken Daltas izin isteyip, biraz erkence ayrıldı. Biz, Hakan Sait'le "Edi ile Büdü" gibi kalınca, sohbete ara verip, "şöööyle bir" dolaştıktan sonra evlerin yolunu tuttuk. Bu toplantı günümüzden sizlere bu sıkıcı yazı ve toplantı sırasında çektiğim şu aşağıdaki resimler kaldı.
Tüm Diyar'a sevgiler, saygılar...
Daltas Arizona'da kaybettiği çakmağını düşünürken, Hakan Sait her zamanki "Peşin Satan" pozunu vermiş.
Dünya kışa hazırlanırken, sonbahar nihayet Antalya'ya da teşrif etti.
Bu yaprak, kendine deniz kabuğu süsü vererek ne elde etmeyi umuyor bilmiyorum.
Gözünü sevdiğimin hazan mevsimi!...
Bunu ve sonrakileri Hakan Sait'le dolaşırken çektim. Burası Ulusoy Bulvarı.
Şu parkta hiç sonbahar havası var mı? Antalya böyle işte!...
Antalya tam olarak giremese de amcamız tüm ruhuyla hazan mevsimine duhul etmiş.
Moderatör tarafında düzenlendi: