Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
AKBABA okuma günlüğü ( 5 Nisan 2024 - Cuma ) : AKBABAOKU(YORUM) :
Akbaba Dergisi (1973) Sayi 020 (02 Mayis 1973) -20s (Normale dönmek-Bal Mahmut)
"Ünlü sözdür : -- Dönemeçlerde arabanın savruluşu herkesin ne kadar sıkı durduğunu belli eder ; sağlam basan kalır, tutunamayan yuvarlanıp gider. Toplumumuzun uzun yıllardan beri sağa sola sayısız yalpa vurdu. Her dönüşte, kişiler gibi düşüncelerin de hangilerinin gerçekler üstünde sıkıca durduğu, hangilerinin tutunamadığı anlaşıldı. ........... Ağızdan ağıza dolaşan deyimle : -- Olağana dönüş! ........ -- Olağan ya da normal ne demektir? Eğer bu sözcükleri "işin doğrusu, iyisi, oması gereken biçimi" anlamında kullanıyorsak öyle bir sağlıklı duruma dönüş elbette sevindiricidir. Ama olağan yahut normal sözcüklerini sırf "alışılmış, yaygın, eski hamam eski tas durum" diye anlıyorsak, o koşullara dönüşün hiçbir şeyi temelden çözümlemeyeceğini de iyice bilmemiz gerekir. ......... Şimdi toplumumuzun normale dönmekte olduğu söylenirken bu deyim hangi anlamda kullanılıyor acaba? Dikkatimizi çeken bir başka nokta da "Bunalım atlatıldı" denilirken şu soru üstünde pek durulmaması . -- Bunalım neden çıkmıştı ve o zamandan bu yana ne değişti ki şimdi olağana dönülünce bunalımsız yaşayacağımza inanabiliyoruz?"
Bu satırlar "Akbaba" imzalı "Dönerken" adlı başmakaleden... Dedo11 Yorumu : Sözcükleri sever ve onların değerini bilirseniz düşünceleriniz de kaliteli olur. Buradaki "Olağan" ve "Normal" sözcüğünü böyle aldığında ne kadar yerinde sonuçlara gidilebiliyor... Birkaç ay önce dost-kardeşim Sedat Gemici'ye ( telefonla bir saate yakın konuşmuştuk ) "Okuma(k)" konusunda düşüncelerimi aktarmış ve irdelemem sonucunda yepyeni sonuçlara erişmiştik birlikte... O güne dek sanırım o da "okuma(k)" sözcüğü üzerine böylesine düşünmemişti...
"Atatürk Savarona yatının alınmasını istediği zaman bir sürü güçlüklerle karşılaşılmış. En kötüsü, bir Amerikalı kadına ait olduğu halde o ara bir Alman limanında demirli bulunan gemiyi Hitler de istermiş. Düğümü çözmekle Baler [ Mahmut Baler ] görevlendirilmiş. Soluğu Amerika'da almış Mahmut Bey. O sırada Almanya'da Amerikan bayrağının yırtılmasıyla sonuçlanan bir Nazi gösterisini bahane ederek ilgili komisyondan "Savarona gemisinin Alman bayrağıyla donatılması sonucu yaratacak bir satışa konu olamıyacağı" kararını çıkartmış, yatı kurtarmış Hitler'in pençesinden!"
Bu satırlar Refik Erduran'ın "YELPAZE" adlı köşesinden... Dedo11 Yorumu : Savarona gemisinin alımındaki bu ayrıntıyı kaçımız biliyordu? Ben bilmiyordum. Hele hele HİTLER'in isteğinin yerine gelmemesine sevindim doğrusu. Hem de düşünün Savarona Alman limanlarında demirli iken... Bunu da Mahmut Baler'in diplomatik mücadelesinin ne denli becerili olduğunu da görüyoruz. Bu satırlar nedeniyle de bir protestomu yazmasam kendime saygım kalmayacaktı : Yazıklar olsun kendine Türk Ordusu diyen NATO ordusunun tüm komutanlarına. Güya o dönemde Atatürkçüyüz diye at oynatıyorlar üstelik... Atatürk'ün hatırasına da mı saygınız yoktu... Savarona'ya sahip çıkamayıp ( üstelik Deniz Lisesinin eğitim gemisi envanterine kayıtlı iken ) onun satılmasına hatta kumarhane, eğlence gemisine dönüşmesine engel olmayıp seyreden komutanların tümüne evet tümüne ( şimdilerde mazlum diye ortalıkta gezenine de ) yazıklar olsun. YUH OLSUN!!!!! Küçük gemiyi bile koruyamayan, kendini koruyamayan bu Ordu mu Türkiyeyi Cumhuriyeti'ni koruyacaktı. Elbette ki koruyamadılar... Tuzla Piyade Okulu'nun Subaylar Lokalinde generaller dahil tüm subayları rezil etmiştim ( her türlü cezayı göze alarak )( Yedek subaydım )( Bir gün yeri geldiğinde bunu da anlatmak isterim. )...
Biliyorum biraz uzayacak. Ama ne olur aşağıdaki satırları da okumaya devam ediniz ( Refik Erduran'ın yazısının ikinci anı anlatısından )
"Vaktiyle Mahmut Bey (Mahmut Baler) müfettişmiş. Orası senin, burası benim dolaşırken Antalya'ya da gitmesi gerekmiş. O zamanlar yollar şimdiki gibi değil. Otomobille şehre yaklaşırlarken bir yerde çamurlu çukurlarken bir yerde çamurlu çukurlarla karşılaşmışlar. Geçilirdi geçilemezdi diye bir zaman tartıştıktan sonra denemeyi yapmış ve çamura saplanmışlar. Arabayı bataktan kurtarmak için ne kadar uğraşmışlarsa fayda etmemiş : Bataktan bir türlü çıkmıyormuş tekerlekler."
Dedo11 Yorumu : "Dedo ne var bu anlatılanlarda? Uzatmaya değecek ne var?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ben de diyorum ki ; az daha sabırla okumaya devam ediniz lütfen...
"Toplaşan köylülere sormuşlar : -- Ne halt edeceğiz? Onlar hemen yakındaki birinin öküzleri olduğunu, çağırılırsa onun gelip otomobili çamurdan çıkarabileceğini söylemişler.. Hemen haber yollanmış. Adam gerçekten öküzleriyle gelmiş çabucak. Biraz pazarlıktan sonra anlaşmaya varılmış. Hayvanlar otomobili şıp diye çekip kurtarmışlar bataktan."
Dedo11 Yorumu : Yaaa!!!!!!! Neden hepsi gülüyor acaba ?......
"-- Bu iş falanca yerde mi oldu? Mahmut Baler : -- Evet. -- Adamın adı filan mı? Mahmut Baler : -- Öyle. Ne biliyorsunuz ? ( "Nereden biliyorsunuz?" , "Nasıl bildiniz?" un yerine bunlar da denir - Dedo ) -- Şu kadar da para verdin, değil mi? Mahmut Baler : -- Hayır, biraz daha fazla. -- Kazıklanmışsın. Tarifesi bellidir..."
Dedo11 Yorumu : Tarifesi de varmış üstelik... İş ilginç hale gelmedi mi? Size demiştim ; lütfen okuyunuz diye... Devam ediniz lütfen ...
"Meğer yolun üstündeki çukurları kazan ve her zaman suyla dolu bulunduran kişinin öküzlerinin sahibi köylü olduğunu herkes bilirmiş oralarda..."
Dedo11 Yorumu : Mahmut Baler'in bu konudaki anısı burada bitiyor. Ama Refik Erduran'ın anlatacakları daha bitmedi. Lütfen Okumaya devam ediniz....
"Bu hikayeyi Mahmut Baler'den dinleyip güldükten sonra beni bir düşünce aldı. İkide birde çeşitli bataklara saplanıyor bizim toplumumuz da. Bir zaman uğraşıyor, üzülüyor, sonra sökün ediveren kurtarıcıların şartlarına razı olup da düze çıkınca sevinçten uçuyordu. Ne dersiniz : İçine battığımız çukurlar kendiliğinden mi oluyor? Yoksa kazma kürek mi var işin içinde?"
Dedo11 Yorumu : Refik Erduran yazısını böyle bitiriyor. Sabrediniz okuyunuz, sabrediniz okuyunuz... demekle haksız mıymışım?
Şöyle yakın tarihimize bakarsanız Refik Erduran'ın haklı olduğunu görürsünüz...
1970'li yıllarda adeta derin devlet eliyle anarşi denilen çatışmalar yaratılmıştır. Sağa da sola da silah satanların aynı kaynak olduğunu biliyoruz. Bunu silahların seri numaralarından çözen Bedrettin Cömert'ti ( kendisini yakından tanımıştım. Öldürülmeden birkaç gün önce Çağdaş Sahne'de uzun uzun görüşmüştüm ve bana konuyu anlatmıştı. ) deşifre edecekti ki Ülkücü tetikçileri kullanıp öldürttüler... Kahramanmaraş katliamında derin devletin ( Solcular camiye bomba attı diye halkı kışkırtan kişinin üzerinden çıkan kimlikte Yüzbaşı olduğu saptanmıştı. Ve şehir dışından Ülkücülerin taşındığını hatırlayacaksınız. ) Yetmez PKK yı bile derin devletin kurduğunun belgelerine bile ulaşıldı. ( Keçiörende bir evde yapılan PKK kuruluş toplantısının metinleri sonradan Milliyet Gazetesinde yayınlandı. Orada tüm gerçekler ortaya çıkmıştı. ) Uğur Mumcu'nun "Kürt Sorunu ve PKK'nın içyüzü" üzerine belgelere dayalı bir kitap hazırlarken öldürüldüğünü biliyor musunuz? Neyse uzatmayalım ... Kenan Evren bile "Bekleyelim daha olgunlaşsın , ondan sonra yönetime el koyalım." dediğini bilmeyeniniz var mı? Onun yaptığı "12 Eylül 1980" askeri darbesinde Amerikadaki Pentagon yetkililerinin "Bizim oğlanlar başardı..." dememişler miydi? Sonra ortaya çıkan sorunlar ( yaratılan sorunlar : çukur ) için Turgut Özal'ın ABD patentli olduğunu bilmeyeniniz mi var... Bu enkaz ( çukur ) tam kaldırılırken bu kez de çıkan ekonomik kriz için acı reçetesiyle millet acı içinde kıvranırken ki sorunların çözüleceğinin kesin olmasına rağmen durup dururken hem de iktidar ortağı olmasına rağmen MHP nin başkanı Devlet Bahçeli'nin hemem erken seçim istemesi tesadüf olabilir mi? Bu durumda erken seçim akla , hayale sığacak şey miydi? Peki bu erken seçim neye neden oldu? Bildiniz ...... Bu günkü iktidarı getirdi...... Gerisini de siz düşünün lütfen...
Şimdi gelelim burada adı geçenlere bir iki satır da olsa değinmeye... Mahmut Baler : Aslında bizim kuşak onu BAL MAHMUT olarak bilir. Bir dönem ( renksiz TV dönemi ) TV de de adeta ballandıra ballandıra anlattığı küçük fıkraları dinler dururduk. Ben onun "Baldan Damlalar" adlı kitabını okumuştum. Hatta bir bayram öngününde galiba Hürriyet Gazetesi onun anlattığı fıkralardan oluşan çok küçük boyutta ( küçük cep boyutunda ) kitapçık bile vermişti. Refik Erduran : Bizde onun yeri ayrıdır. Birçok yönü var elbette... Ama benim için en önemli yönü Nazım Hikmet'in yurtdışına kaçmasında yardım eden kişi olması... Daha ne olsun?
MEŞHURLARDAN BÜYÜK SÖZLER : "Her hükümdar, saltanatı kadar hükmeder. -->> Dara"
Bu sözü Süavi Süalp'in yaratıcı kaleminden ( yukarıda adı yazılan köşesinden ) aldım.. Dedo11 Yorumu : Neymiş ?... Hep birlikte tekrar edelim "Her hükümdar, saltanatı kadar hükmeder." siz ne dediğimi anladınız değil mi?
BU SAYIDA OLTAMA TAKILANKELİMELER ( SÖZCÜKLER ) :
Onlar "kesat" diyor , biz "durgunluk, azlık" diyoruz... Onlar "fedakar" diyor , biz "özveri-li" diyoruz... Onlar "mimik" diyor , biz "el,kol ve yüz devinimi" diyoruz... Onlar "mütecaviz" diyor , biz "saldırgan" diyoruz... Onlar "müteyakkız" diyor , biz "uyanık, tetikte" diyoruz...