Akbaba Dergisi 1972 Sayı 01 (20 Aralık 1972 )

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,893
5,287


Sayın murtaza5 ;

AKBABA okuma günlüğü : AKBABA OKU(YORUM) :


"Bürokrasi.

Bu frenkçe deyimi dilimize "memur egemenliği" diye çevirebiliriz.
.............
Dokunamazsınız.
Niçin dokunamazsınız?

Çünkü dokunmak için başlatacağınız bütün işlemler yine bürokrasinin eliyle uygulanacaktır."
Bu satırlar "Akbaba" imzalı "Kaş Yapılırken..." adlı başmakaleden...
Dedo11 Yorumu : Bürokrasi devlet yönetimindeki kanser hücreleri gibidir....


"Yaşadığım altmış yılın içinde, iktidar baskısının en çok arttığ günlerdeydik. Her şeye egemen olan çıkarcılar, gerçeklerin açıklanmasına katlanamıyorlardı. Doğruları söyleyip yazanları, türlü yasa dışı yollarla, baskılarla suturuyorlardı. Halk, görülmemiş darlık, anlatılamaz sıkıntı içindeydi. geçim çok zorlaşmıştı. Basıkı günden güne artıyor, yaşamak da gittikçe zorlaşıyordu. Herkes birbirine "Neden bu hale düştük?" diye sormaktaydı."

Bu satırlar Aziz Nesin'in "Neden Bu Hale Düştük" başlıklı anlatısından...
Dedo11 Yorumu : Şimdi bu yazının altına 2024 yazsanız ( Aziz Nesin yaşamadığı için ) tek yanlışın Aziz Nesin Adı olduğunu diğer herşeyin geçerli olduğunu kabul etmez misiniz? Sakın sesli düşünmeyiniz, sakın yazıya dökmeyiniz ( bu son yazdıklarımı anlamlandırmak için tüm yazıyı okumanız gerekecek. )


"-- Sizce reform ne demektir?
-- Reform, iyileştirme hareketidir abicim."
Bu satırlar Vedat Saygel'in "Reform Nasıl Yapılır" başlıklı anlatısından.

Dedo11 Yorumu : Aklıma Bizi kabul edip çok iyi ağırlayan Başbakan Bülent Ecevit'le ( o dönem toprak ve tarım reformu yapmaya çalışıyordu. ) tartışma-kavgamızı anlatmayacağım. Ancak Bülent Ecevit'e de anlattığım gibi "Bir Reform Nasıl Yapılamıyacağını" ı çok iyi bilirim... Şimdilik bu kadar.




"Ama niçin yalnız İstanbul'un çamurundan söz ediyorum? Öteki şehirlerimiz başka türlü mü? Hele bütünüyle Anadolu islanınca elbette çamur olan bildiğimiz toprak halinde değil mi?

Elle tutulur gözle görülür çamura yine can kurban! Bir de toplum çamurları var. İnsanın ayaklarını değil, ruhunu batağa sokan, yurdun kaderini çıkmazda bırakan, hepimizi sürgit vıcık vıcık çukurlarda debelendiren sosyal çamurlar...
.........
"Çamurlarımızda debelenin!"

Bir de perde kalktı gözümden. Ulusumuzun bütün çektiklerine rağmen nasıl çıldırmayıp kalenderce bir rahatlık içinde dengesini koruyabildiğini hep merak ederdim."

Bu satırlar Refik Erduran'ın "Yelpaze" adlı köşesinden...

Dedo11 Yorumu : Bir toplumun en büyük belası "Sosyal çamurlar"
Alıntıdaki son tümce : "Ulusumuzun bütün çektiklerine rağmen nasıl çıldırmayıp kalenderce bir rahatlık içinde dengesini koruyabildiğini hep merak ederdim." diyor. Ben de 2024'ten yanıt veriyorum :
-- Refik Erduran sen öyle sanmaya devam et. Sen öyle san .... Sen öyle sanıyorsun....



FIKRALARDAN SEÇTİKLERİM :

ELBETTE

Kamyonla uzak bir yere mal götürüyorlardı. yolda bir ara şöför, çırağına :
-- Görüyorsun ya , dedi, hiçbir araba bizi geçemiyor!
Çırak gülerek :

-- Elbette geçemez ustacğım! dedi. Bizim çivi fıçılarından biri açılmış, yola habire çivi döküyoruz!.."

Dedo11 Yorumu : Hangi dönem olursa olsun iktidara gelenler kendileriyle yarışan partilerin önüne bilerek isteyerek, planlayarak çiviler döker. Muhalefet o çiviler nedeniyle hep seçim kaybeder. ( Nasıl benzetme ama... Yalan mı ? )



LÜZUMSUZ ADAM

Küçük Janine, lohusa yatağındaki annesine sordu:
-- Bu bebeği bir leyleğin getirdiğine emin misin?
Anne cevap verdi :
-- Evet yavrum.

-- Öyleyse babama ne lüzum var?




SEÇME SÖZLER :

* Kız çocuğu neymiş ki, çocuk dediğin erkek olmalı. --->> Bir sünnetçi

* Vurmasana ulan, ne vuruyorsun! --->> Davul

* Son pişmanlık fayda etmez. --->> İlk pişmanlık




BU SAYIDA OLTAMA TAKILAN KELİMELER ( SÖZCÜKLER ) :

Onlar "bürokrasi" diyor , biz "memur egemenliği" diyoruz...
Onlar "küstah-laşmak" diyor , biz "saygısız-laşmak" diyoruz...
Onlar "şirret" diyor , biz "edepsiz, kavgacı" diyoruz...
Onlar "Frenkçe" diyor , biz "(Özellikle) Fransız dili" diyoruz...
Onlar "trajikomik" diyor , biz "buruk gülünçlük" diyoruz...
Onlar "zatialiniz" diyor , biz "siz" diyoruz...
Onlar "malum" diyor , biz "belli, bilinen" diyoruz...
Onlar "nesir" diyor , biz "düzyazı" diyoruz...



Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...



 
Üst