Akbaba Dergisi 1961 Sayı 484 ( 22 Haziran 1961 )

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,893
5,287
Sayın murtaza5 ;

AKBABA okuma günlüğü : AKBABA OKU(YORUM) :



"Sayın İsmet İnönü'nün, Uşak'ta başına taş atılınca, bu sütünlarda, bütün belaları göze alarak bir yazı yazmıştım. Adı, hatırlarsınız : Bir Taş, Bir Baş!
O yazı : "İnönü'nün başına atılan taş, demokrat partinin mezar taşı olacaktır." diye bitiyordu.
...............[ O dönem DP'nin gizli oturumunda ]
.... sövdükten, saydıktan sonra , hıncını alamamış :
-- Ben Yusuf Ziya'yı tanırım, menfaati için anasını satar, demiş!
...............

Anasını satmak!.. Şaşmıyorum, hayatımda satmıyacağı hiç bir şeyi olmayan böyle alçaklar için ana bile satılıktır!"

Bu satırlar Yusuf Ziya Ortaç'ın "Vay Alçak Vay!.." adlı başmakalesinden.

Dedo11 Yorumu : Herşeylerini çıkarı için satan veya satmaya uygun kişiler başkalarının da öyle olduğunu sanır ; böyle olmayanları ise düşman ilan edip onlara tüm pisliklerini kusar...




"İbrahim Bey, köyden dışarı çıkmamış, yayladan bir kere kasabaya inmemiş çobanı karşısına alır, Einstein'in "görelik" kuramını, Freude'in en çarpaşık kuramlarını, ona anlatır, öyle bir anlatır ki, köylü, onun bütün anlattıklarını anlar, öğrenir."

Bu satırlar "Falan-Filan" imzalı "300 Milyon" adlı anlatısından...
Dedo11 Yorumu : Öğrenmek istemeyen, tek kitabın dışındaki tüm bilgilere kapalı insana hiçbir şey öğretemezsiniz...



7. Sayfada müthiş bir duyuru var :
"Otuz dokuz yıldır kendi kendisiyle yarış halinde olan Akbaba, yeni bir değer daha kazandı :
Güzel panoramalar ve lokum kadınlar çizicisi, ünlü sanatçımız Suat YALAZ...
Gelecek sayımızdan cidden pek nefis bir plaj sahifesini bulacağınız YALAZ, her hafta değerli fırçasiyle Akbaba'yı güzelleştirecektir."

Dedo11 Yorumu : SUAT YALAZ Bizler için tam anlamı ile bir fenomendir. İlginç olan tanıtımdaki şu cümlelere bakınız "Güzel panoramalar ve lokum kadınlar çizicisi" bunlar o dönem için elbette ki doğru. Ancak Suat Yalaz'ı sadece bu yönüyle ( belli ki o dönem ünlü çizerimiz bu aşamadaydı ) tanıtılıyor. Ancak elbette ki o bunun çok ötesinde bir sanatçıdır. Yahu pardon ben nerede yazdığımı unutmuşum :) :) :)

Aynı sayfada Semih Balcıoğlu'nun da Akbaba kadrosuna katıldığı bildiriliyor.



"Bu tip bir olaya 27 Mayıs devriminden önce başkentte rastlamıştık... 20 mayıs mı idi neydi?.. Nehru Ankara'ya gelecek, Menderes de karşıya çıkacaktı. O günlerde ise Kızılay'da hemen her akşam bir nümayış oluyor; Menderes, yuhalanıyordu. Bizim kurt Menderesçiler ne yapsın? Civar köylerden ahaliyi taşır Kızılay'a iki sıralı dizdirir, el çırptırırız diye düşünmüşler...
O Akşam bir de baktık, Ankara köyleri, kamyonlar dolusu Kızılay'a dökülüverdi. Ama bir o kadar da ıslıkçı genç var... Kasketlilerle, ıslıkçılar, sıra sıra dizildiler. Kırmızı kazaklı, spor gömlekli ve herhallerinden nümayışçi oldukları anlaşılan ıslıkçı gençlik, ne oluyor, ne bitiyor, kim geliyor, kim gidiyor her şeyden habersiz köylülerin arasına daldılar... Ayak üstünde şu fısıltıyı yaydılar :
-- Gelenin kim olduğunu biliyor musunuz?
-- Yooo.
-- Hindistan Başbakanı gelecek, Adını biliyor musunuz?
-- Yoooo.
-- Onun adı "yuuuuh"dur... Menderes'le birlikte geçerken "yuuuuh" diye bağırın!...
Derken, Menderes, beraberinde misafir Başbakan Nehru olduğu halde Bulvarın bir ucunda göründü. Daha Kızılay'a gelmeden iki sıralı kalabalıktan, bir uğultudur yükseldi :
-- Yuuuuuuuu!"
......................
Bundan sonra, rivayet olunur ki, Menderes ile Nehru arasında şu konuşma geçmiş :
Nehru -- Ne diyorlar?
Menderes -- Yaşasın demek istiyorlar!
......................
Sonra gene rivayet olunur ki, akşam, Köşkteki resepsiyonda Nehru kadehini, Menderesin kadehine tokuşturarak şöyle demiş :
-- Yuuuuu Menderes!"


Bu satırlar 8. Sayfadaki Orsan Öymen'in "Yerin Kulağı" sayfasından..

Dedo11 Yorumu : Çok komik lütfen yukarıdaki yazı uzun diye okumamazlık etmeyiniz. Elbette ki en az bir kısmı uydurmadır. Ama ilginç... Lütfen okuyunuz...
Gençliğimizde ne zaman çok acaip, komik, trajikomik olacak gibi bir olayla karışlaşsak "Tam Aziz Nesinlik" derdik. Sahiden bu olay ne kadar doğru ne kadarı uydurma bilemem ama tam "AZİZ NESİNLİK" bir olay...
EK : Melih Gökçek felaketi ( Baykal , Ecevit vb. yüzünden ) Ankara'nın başına gelmişti. Biraz zaman geçince birde baktık Kızılay'da yaya geçitleri GEÇİLMEZ olmuş. Yaya geçitlerine BETON BLOKLAR konulmuş. İlle Altkata metroya inilecek oradan karşı kaldırımlara geçilecek.... Elbette ki yeryüzünü yayaların elinden alıp sadece taşıtlara sunan bu zihniyete karşı çıktık. Bu karşı çıkış çığ gibi büyüdü. Belli bir zaman geçince Melih Gökçek bile baktı bu itirazlara karşı duramıyor. Tuttu o kendine yeten aklı ile her yere yazılarla bu konu için referandum yapılacağını , bunun için sandık konulacağını ve referandum sonucunda "EVET" çıkarsa o beton bloklar yerinde kalacak, "HAYIR" çıkarsa beton bloklar kaldırılacak. Referandum tarihi bildiriliyordu. Neyse uzatmayalım referandum tarihi geldi. Bizler akın akın Kızılayda konulan ( alttaki metro katında ) sandığa oy kullanmaya gidiyoruz. Bir de baktık köylü kıyafetli o kadar çok insan var ki ? şaştık kaldık. Yeryüzüne çıktık. Baktık yüzlerce otobüs sürekli insan taşıyor. Bütün köylerden insan taşınıyor. Hiç Kızılayı kullanmamış ( belki ilk kez gören bile vardı. ) bu gün hariç belki bir daha Kızılay'a gelmeyecek bu insanlar biz orada yaşayanların kaderini etkileyecek, tayın edecek. Sonra o insanlara tek tek sorduk :

-- Ne için geldiniz?
-- Oy kullanacağız?
-- Ne diye kullanacaksınız?
-- EVET oyu vereceğiz.
-- Peki ne için EVET DİYECEĞİNİZİ BİLİYOR MUSNUZ?
-- Yok bilmiyoruz...
-- Peki neden EVET diye oy kullanıyorsunuz?
-- Bize Melih Gökçek EVET OYU verin ben de size .... vereceğim, dedi ve altımıza otobüs çekti , bizi getirdi.

Bunlara inanmayacaksınız. Ama o günlerde bu söyleşiler ( röportaj ) TV de haberlerde de yayınlandı...
SONUÇ : Bunlar hep böyle işte... Şimdi de KÖYLÜ KULLANILIYOR , yetmeyince SURİYEDEN GÖÇENLER getiriliyor , yetmeyince AFGAN GÖÇMENLERİ getiriliyor oy kullandırılıyor ( yok siz 10 milyon küsür insanı insanca duygularla mı ülkeye buyur ediyorlar sanıyordunuz. )




BU SAYIDA OLTAMA TAKILAN SÖZCÜKLER :

Onlar "ufunet" diyor, Biz "kötü koku , irinli kötü koku" diyoruz.
Onlar "gazap" diyor, Biz "kızgınlık, öfke" diyoruz.
Onlar "ihsas" diyor, Biz "üstü örtülü olarak anlatma, sezdirme" diyoruz.
Onlar "nümaiş" diyor, Biz "gösteri" diyoruz.
Onlar "resepsiyon" diyor, Biz "resmi kabul töreni" diyoruz.



Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...
 
Son düzenleme:
Üst