Akbaba Dergisi 1961 Sayı 462 ( 19 Ocak 1961 )

Levent 16

Aktif Üye
22 Kas 2011
338
1,781
Sayfa 6 da Nimet Arzık, Cevat Fehmi Başkut'un Hacıyatmaz adlı oyunundan bahsediyor. Başkut şöyle demiş yazdığı tiyatro oyunu hakkında:

"Hacıyatmaz vak’ası 1965 yılında Ankara’da geçiyor. Binaenaleyh, hiçbir şahsın, hiçbir partinin alınmasına sebep ve mana yok. Eserin bütün elemanları muhayyeldir, yalnız bir tek tip müstesna; dalkavuk! Bu tipten olan insanlar alabildiğine gocunabilirler. Zaten eser de bunu temin etsin, aynı zamanda gözleri onun üstüne çeksin diye yazıldı. Hacıyatmaz demek ister ki; bu memlekette devirler değişiyor, partiler gelip geçiyor, politikacılar tekrar ayağa kalkmak yahut bir daha kalkmamak üzere yuvarlanıyor. Bu hengamede yalnız bir tek adam var ki, o daima ayakta kalıyor: DALKAVUK. O, binanın temelindeki çamur, o ağacın altındaki kurt, o hastanın kanındaki mikrop. Eğer onu ortadan kaldırmanın çaresini bulamazsak milletçe daha çok çekeceğimiz var” (Devlet Tiyatroları Dergisi, 1960, S: 11)


1br9qfwldmm4yny1u7c.jpg
 

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,893
5,287


Sayın murtaza5 ;

AKBABA okuma günlüğü : AKBABA OKU(YORUM) :


"Biz, imparatorluğun son çocuklarıyız. Ziya Gökalp'ın altın meşalesi yolumuzu ışıtmasaydı, her adımda alnımızı aruzun ve Osmanlıcanın duvarlarına çarpan
çağdaş birer belagatçi olurduk ancak!
Türkçülük, önce dilde başlamıştır : Gökalp'ın Diyarbakır'dan Selanik'e götürdüğü ve Balkan bozguniyle İstanbul'a getirdiği kurtarıcı fikirler... Ömer Seyfeddin'in Bulgar sınırından Ali Canib'e yazdığı ihtilal mektubiyle...
Hecenin beş şairi, bu ihtilalin ilk san'at ordusudur.
....... İmparatorluk teknesinde yoğuran hayalin elleri, tek tip bir millet yarattığını sanmıştır : Osmanlı!
Ama, Türk'ün milliyetini hatırlatması suç olan bu vatanda Irkkçılık vardı : Arap ırkçıydı, Arnavut ırkçıydı, Gürcü ırkçıydı.
..........
Şimdi, vatanımızın adı bile değişmiştir : Osmanlı İmparatorluğunda değil, Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz. Eski mektepler marşı : "Osmanlıyız, şanlıyız!" türküsü yerine, okul çocuklarının başları : "Türküz... Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi!" marşıyle dikeliyor. Öğrenci yemini "Varlığım Türk varlığına
armağan olsun" diye biter!"

Bu satırlar Yusuf Ziya Ortaç'ın "Bir Çerkes Delikanlısı" adlı başmakalesinden...

Dedo11 Yorumu : Daha önceki bir oku(yorum) yazımda Öztürkçe'yi savundum diye "Pertev" bir prof.un yazısı ile yanıt vermişti. Arapça , Farsça kelimelere Türkçe diyorlardı. Ona yanıtı aceleye getirmedim... Nedeni var... Ama yukarıdaki Yusuf Ziya'nın yazısı nedeniyle birtakım noktalara değinmeden de olamıyacak.
Kendine muhafazakar diyen bir kesim ( aslında hiçbir tarihi değeri muhafaza etmeyenler bunlar. Bakın inşaatlara , anlarsınız ) her gerekli yeniliğe olduğu kadar dildeki yeniliğe ilericiliğe de karşı çıkıyor. Kendini "Osmanlıcılık"a kilitlemiş durumda... Oysa
tarih elbette ki önemlidir ancak onun içinde yaşamaya elverişli değildir. Ancak tarih ondan ders çıkarıp ileriye gitmeye yarayan çok iyi bir öğretmendir ( doğru okuyabilenlere )
Kısaca değineceğim :
1 - Tüm dünyadaki ülkelerin milliyetçileri kendi öz dillerinin yılmaz savunucularıdır. Bir tek Türk Milliyetçileri ( daha doğrusu milliyetçi geçinenleri demeliyiz. ) hariç... Ben bu güne dek tek bir milliyetçiyim diyen ( veya geçinen ) arkadaşımın Türk dilindeki çalışmalara , sadeleştirmelere, öztürkçeye , Türk Dil Kurumuna ( 12 Eylül Askeri darbesi önceki haliyle ) sahip çıktığını görmedim. Biliyorum büyük bir suçlama gibi görünüyor... Ama ne yapayım üzülerek söylüyorum , suçlamak amacı ile değil maalesef böyle. Oysa dünyadaki diğer ülkelerin milliyetçilerinin dil konusundaki tutumuna baksınlar , bana hak verirler.
Almanya'da hani bu bizi kıskanmaktan manyağa dönmüş Almanlar var ya her yıl binlerce kendi dillerinde yeni ( gereksinimlere ve gelişmelere yanıt olarak ) Almanca sözcük üretiyor. Bir tek Alman kalkıp buna "Uydurukçuluk" demiyor. Çünkü onlar bizi kıskanıyor, çünkü Almanlar aptal da ondan...
2 - Dünyadaki birçok ülkede kendi dillerine dönme hareketi Milliyetçilik akımı ile başlıyor. Rönasans - Reformların bir amacı da her ülkenin insanın kendi dilini oluşturması , savunmasıdır ( İncili kendi dillerinde okumak , kendi dilinde konuşmak vb. ) Fransa'da kendi dillerini oluşturma hareketi 12-13. yüzyıllarında hızlanır ve ondan sonra Felsefede , edebiyatta sıçrama yaşanır...
3 - Hakkını yemiyelim ilk Türkçü milliyetçilik akımlarını savunanlar Türk Dilin de savunmuşlardır. Yukarıdaki yazıda adı geçen Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının Öztürkçe konusunda ( o dönemdeki koşulların doğal sonucu olarak bazı hatalar içerse de ) çalışmalar yapmışlardır...

4 - Yukarıdaki "Hecenin beş şairi" diye bir deyiş var. Yıllarca tüm edebiyat öğretmenlerime ve edebiyat çevrelerine "Beş Hececiler" nitelemesinin yanlış olduğunu bunun Türkçeyi iyi bilmemekten doğduğunu söyledim durdum. Çünkü "Beş Hececiler" sizce de "Hece şiiri yazan ve her satırında veya sözcüğünde "Beş Hece" barındıran bir akım düşüncesini de uyandırmıyor mu ( elbette ki çoğumuz asıl anlamını biliyor ; ama ben çağrıştırdığı diğer düşünceyi soruyorum. ) Bu nedenle ben tanımlamanın "Hecenin Beş Şairi" denmesi gerektiğini yıllar yılı savundum ve önerdim. Şimdi Yusuf Ziya'nın bu satırlarında görünce demek benim gibi düşünenler de varmış ( hem de ben bir küçücük çocukken )...

5 - "Şimdi, vatanımızın adı bile değişmiştir : Osmanlı İmparatorluğunda değil, Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz." diyor.
Bizim şimdimizde ise başta belediyeler, valilikler olmak üzere birçok kurumdan T.C. söküldü.....

6 - "Eski mektepler marşı : "Osmanlıyız, şanlıyız!" türküsü yerine, ...."
Oysa benim bildiğim birçok yerde mehter marşı ile bu marş hala bütün şevkiyle ve coşkusu ile çalınıp söyleniyor...

7 - "okul çocuklarının başları : "Türküz... Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi!" marşıyle dikeliyor."
Ne yazık ki bu marşı tüm halkımız değil sadece bir ilerci , Cumhuriyetçi , Atatürkçü vb. çevreler benimseyerek coşku ile söylerken büyük bir kesim ağzına bile almıyor...

8 - "Öğrenci yemini "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" diye biter!"
Ne yazık ki "Andımız" yasaklandı , kaldırıldı... Sanki suç unsuru varmış gibi. Sanki yanlış bir şey içeriyormuş gibi...
Evet suç unsuru var bu andımızda , evet yanlış bir şeyler var bu andımızda. Bu anda inanarak büyüyen çocuklar ülkesini seven birer yurttaş olarak yetişirler. Bundan daha büyük suç var mı , emperyalizm ve onun yerli işbirlikçileri için..
SON SÖZ : "Ziya Gökalp'ın altın meşalesi yolumuzu ışıtmasaydı"
Yahu bdüşüncede altın meşale bize birşey anlatmaz biz sadece ve tek başına "ALTIN" dan anlarız. Örnek mi Erzincan'daki göz göre göre gelen felaket. Düşünün o yabancı şirketin ülkesinde ( yerli olan bunun dışında ) siyanürle altın araması yasak. Neden bizde serbest... Neden bu kadar alçalabilir bir ülke... sorular çok. Onları da lütfen siz kendinize sorunuz...



"Bundan çıkan sonuç şudur : Hırsızın akıllısı ve iş bileni, bir kişiden 40 bin lira çalmaz, 4 bin kişiden onar lira çalar. Böylece, hem parası çalınanlar şikayet zahmetine katlanmazlar, hem de hısızın kim olduğunu kimse bilmez.
Hırsız daha da akıllı ve tehlikeyi büsbütün üstünden uzaklaştırmak istiyorsa, 4 bin kişiden onar lira da çalmaz ; 40 bin kişiden birer lira çalar. 1 lira da para mı kuzum..."

Bu satırlar Aziz Nesin'in "Gayret Dayıya Düştü" adlı harika yazısından aldım.
Dedo11 Yorumu : Yorum sizin....


Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...





 
Üst