Akbaba Dergisi 1960 Sayı 453 ( 17 Kasım, 1960 )

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,893
5,287


Sayın murtaza5 ;

AKBABA okuma günlüğü : AKBABA OKU(YORUM) :



Dedo11 Yorumu : Başmakalenin altında bir çizim var. "10-17 Kasım arası "Atatürk haftası" olarak kabul edildi." Demek ki Atatürk haftası olarak kabulu için ancak 27 Mayıs 1960 sonrası olması gerekiyormuş... Ben bunu önerip kabul edenlerin arasında olsaydım "10-17 Kasım Atatürk haftası değil , ATATÜRK'Ü ANMA VE ANLAMA HAFTASI , olsun" diye öneriden bulunurdum.....
Ek : Çizimi Bülent Seren yapmış. Atatürk rüzgarının hangi zihniyeti uçurduğu , tarumar ettiğine dikkat !!!!!!!!



"Erenköy istasyon kahvesinin bahçesinde o akşam , emekli arkadaşlardan yalnız dördü vardı. Bunlardan biri , albay , belki de general emeklisi olacak. Dimdik duruşu , yüzünün sert çizgileri , yürürüken bakışlarının hep ileride oluşu bunu gösteriyor.

Öbürü de bir vali emeklisi olmalı. Makaralı kahkahaları var. Ellerini , kollarını geniş geniş oynatarak konuşuyor.
.........
Eski kulhanbeyler , kabadayılar, şimdiki Amerikan kovboyları gibi , ggngsterler gibi yumruk yumruğa döğüşmüyorlardı. Hatta kavgada yumruk atmak, bayağı bir şeydi. Ha kavga ettiğin adamın yüzünü tırmalamışsın , ha ellerini dişlemişsin , ha yumruk atmışsın... Yumruk atmak, kavgada kadınsı bir davranıştı.

Eski kabadayılar, tokat atarlardı. Ama ne tokat... O tokatı yiyen feleğini şaşırırdı."

Dedo11 Yorumu : Bu satırlar Aziz Nesin'in "Eli ağır emekliler" adlı anlatısından. Bu yazıda "OSMANLI TOKATI" nın yerini ve gereğini anlatıyor , elbette ki Aziz Nesince ....




8. Sayfada Oktay Verel'in "Esnekbel ile Alkışlar" adlı anlatısında :
27 Mayıs 1960 sonrası "Hasan Esnekbel ile Hüseyin Alkışlar" tutuklanırlar. Hakim karşısına çıkarılırlar...
" -- Hasan Esnekbel hanginiz?

-- Bendeniz beyefendi hazretleri!
-- Hakkınızda bir ihbar mektubu aldık. Size bir sürü suç isnad ediliyor bu mektupta. Muhabbet tellallığı , demir karaborsacılığı , asker kaçaklığı gibi. Bütün bu marifetleri de mensubu olduğunuz Demokrat Partinin nüfuzunu kullanmak suretiyle yapmışsınız. Ne dersiniz?
-- İnanmayınız hakim bey! Bütün bunlar iftiradır. Ben namuslu bir vatandaşım. 27 Mayıs kurtuluş gününü kimse benim kadar candan alkışlamış değildir. İşte arkadaşım Hüseyin Alkışlar'a sorabilirsiniz beni. O , size benim ne kadar namuslu ve dürüst bir vatandaş olduğumu anlatacak....
Genç hakimin gözleri şimdi ona dikilmişti :
-- Siz de Hüseyin Alkışlar'sınız tabii...
-- Evet beyefendi ; bendeniz her zaman Milli Birlik komitesini alkışlarım!
-- Senin neyi alkışladığnı bilmiyorum. Sen öteden beri muska yazar , üfürükçülük yaparmışsın.
-- Ben mi? Haşa!
-- Kağıt karaborsacılığı yaptığını da tesbit ettik. İzmit kağıt fabrikasından ayda on ton kağıt alıp bunu karaborsaya sürüyormuşsun................
Bir de eroin kaçakçılğın varmış. Evini arattık , yarım kiloya yakın eroin bulduk.
-- Allah Allah , kim bırakmış acaba onu oraya?
-- Bu suçları kabul etmiyor musun?

-- Asla ! Şurada bulunan Hasan bey biraderimiz beni tanırlar. sorun kendilerine beni , söylesin."




Dedo11 Yorumu : Bu satırları uzun uzun neden yazıdım buraya ( aktardım ) ? Bu tip insanlar her devirde var. Düşünün çıkar sağlamak için Fetonun ayağına gidenler devir değişince birden ne kadar hızlı değişiyorlar. Ne kadar azılı saldırganlık sergiliyorlar. İki gün önce haberlerde izledim. Adamın biri kendini 15 Temmuz kahramanı olarak lanse etmiş. Hatta 15 Temmuz gazisi saydırıp aylığa bağlamış. Oysa 15 temmuzda kendisi barda içiki içiyorken kendini fotoğraflamış... mış ta , mış ... mış ...
Gelelim işin püf noktasına : Ankara'dayım tam bir milli bayram... Her zamanki gibi Dost Kitabevine günlük uğramamı yapmış bazı dergi ve kitaplar almıştım , ki anonslar , marşlar yeri göğü inletiyor... Oradan hemen Kızılay'a bulvara çıktım... Millet bulvarın iki yakasını hınca hınç doldurmuş. Tören geçidi yapılıyor... Önde bando geçti. Arkasından güvenlik güçleri geçti. Herkes eh işte şöyle iş olsun diye alkışlıyor... Dikkat iş olsun diye alkışlıyor , diyorum... Derken arkadan gaziler gelmeye başladı.... İnanılmaz pırıl pırıl askeri Jeeplere bindirilmiş bakımlı , besili gencecik insanlar geçiyor önümüzden. Şaşkın şaşkın bakıyorum. Nasıl alkışlanıyorlar biliyor musunuz? Yer gök inliyor... Düşünüyorum yahu gazi dediğin yaşlı olur , üstünde şöyle böyle bir eski de olsa ünforma olur , göğsunde madalya olur... Bunlar gencecik insanlar , sivil giyinmişler , yürümüyorlar en pırıl pırılından askeri jeeplere binmişler. Anons ediliyor ve ben o an anlıyorum. Anonsta "Kahramanlar geliyooooooor ! 15 Temmuz Demokrasi kahramanları geliyooooor!!!!! 15 Temmuzun kahraman gazileri geliyooooor !!!!!" Tezehurat , alkışlar yeri göğü inletiyor... Bende bir iç savaş başlıyor... Biliyorum rahat duramayacağım ... Neyse dayan diyorum kendime... Bu gösterişli "Bu dağları ben yarattım havalarında" gurubun hemen arkasında yürüyen oldukça eski resmi giyisili ve oldukça yaşlı bir gazi gurubu geliyor. Sessiz sakin yürüyor... Kimse ne alkışlıyor ne bir şey... Patlıyorum işte o zaman kaldırımdakilerin önünde duran eli silahlı sivil ve resmi yürüyüş kolunu koruyan görevlileri aşıyorum. Asfalta çıkıyorum... "Ey millet , ey gafiller !!! asıl kurtuluş savaşını veren veya onunların anılarını miras alanları alkışlamanız lazım. Önde giden koçları değil. Onların çoğu inanın Fetocuydu ... Fetocu olmanın bütün nimetlerinden faydalanmıştı. Biz o zaman da bunlarla mücadele veriyorduk. Şimdi gelmiş bukelamun gibi şekil ve renk değiştiriyorlar!!!" Çok geçmedi sarkık bıyıklı birkaç sivil silahlı adam geldi beni derdest etti......



Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...










 

Levent 16

Aktif Üye
22 Kas 2011
338
1,781
Bir mizahçı kara mizahı neden yanlış anlar bilinmez. Tahlili güçtür. Bunu bırakalım, mizahçı ne yapmak ister, amacı nedir, bazen bu sorunun cevabını bile vermek mümkün olmuyor.
Örneğin bu sayının 7 ci sayfasındaki "Menderes'in kasasından çıkan lekeli şey herhalde bu surattan daha temizdi" diye biten bir fıkradan mizah adına payımıza öfkeden başka birşey düşmüyor.
Gene aynı sayfanın altındaki karikatürde hangi mizah anlayışı olduğunu anlamak mümkün değil.
16 cı sayfasında da "Menderes'in kasasından çıkan donların hadise olduğu bu günlerde Marika'nın Donu şairini de unutmamak lâzım" diyen bir anlayışta anlam bakımından bir mantık uyumsuzluğu var.

Marika,
Bu ne caka,
Bu ne surat yavrum?

diye başlayıp,

Donundan utan Marika,
Bir de rüzgârdan!

diye biten bir şiir ile Menderes'in özel hayatı arasında bir mantık bağı kurmak mümkün değil.

Mizah zordur efendiler.
 

eankara

Onursal Üye
24 May 2010
1,254
7,339
Sayın @murtaza5 'in , bir dönemin başarılı mizah dergisi Akbaba paylaşımını ve diyar dostlarından @dedo11 'in güzel yorumlarını keyifle okudum . Paylaşım ve katkılarından dolayı değerli dostlara teşekkür ediyorum. Dergide yer alan tüm yazı ve çizimler üzerinden Sn. @dedo11 'in yorum ve önerilerine aynen katıldığımı belirtmek isterim.
 
Üst