Akbaba Dergisi 1953 Sayı 073

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,906
5,308


Sayın ritvan ;

AKBABA okuma günlüğü : AKBABA OKU(YORUM) :


"
Edebiyatta Türkçülük bayrağını bizim nesil açmıştır. Öyleyken "Bakan"ların "Vekil" oluşlarına sevindim. Bir kere "Bakan" "Nazır"ın karşılığı olmayan fena bir çevirme idi."

Bu satırlar Yusuf Ziya Ortaç'ın "Bakanlara Vekillere Dair" adlı başmakalesinden.

Dedo11 Yorumu : İtirazım var sayın Yusuf Ziya Ortaç... Sana ve yazına itirazım var !!!!!!
1 - "Edebiyatta Türkçülük" deyimini yanlış kullanmışsın. Hayret sen Türkçeyi bilen birisin bana göre. Bu hatayı sana ne yaptırıyor
bilemiyorum (DP iktidarının ortamı hem de cicim aylarının devam ettiği yıllar içinde olmak mı (1953) seni buna itti bilemiyorum. ). Gelelim neden yanlış
olduğuna :
a) Türkçülük bir siyasi akımdır. Şimdilerde birkaç parti bunu sahiplenmektedir. MHP , İyi Parti vb. Ben bu siyasi akımlara dikkatli yaklaşan biriyim. Alparslan Türkeşe de demiştim. "Ben sizin anladığınız anlamda Milliyetçi değilim. Ama YURTSEVERİM." Atatürk'te kendi dönemindeki Milliyetçiliği aslında YURTSEVERLİĞİ-VATANSEVERLİĞİ kapsayan bir çizgide o dönemde çok İLERİCİ BİR AKIMDI.
b) Edebiyatta Türkçülük değil , Edebiyatta ve hayatta
Türkçecilik olmalıydı... Çünkü Türkçecilik dilde Türkçeyi savunmaktır. Türkçülük ise Türk Irkı üzerine kurulu siyasi bir akımdır.
2 - Edebiyatta , dilde Türkçecilik akımını Yusuf Ziya Ortaçlar'ın nesli değil onlardan çok önce başlatılmıştır. Ömer Seyfettin bunlardan biridir.
3 - Doğru anlarsak evet Yusuf Ziya Ortaç ve bazı arkadaşları dilde Türkçecilik akımını savunanlardandır.
Ancak bu "Arkadaşları" sözcüğünü dikkatli kullanmak gerek... O zaman adama sormazlar mı ? Orhan Seyfi Orhon senin arkadaşın değil mi? Dilde Türkçeciliğe ( özleşmeye ) karşı olanların başında Orhan Seyfi Orhon gelir.
4 - Bilinen gerçektir. Gericiler hep o dilin özleşmesine karşıdırlar. Bu anlaşılabilir bir şeydir. Çünkü insanların anlamadığı dili kullanması onları papağana çevirir , düşnme yetilerini dumura uğratır. Düşünen değil biat eden yığın yaratır. Bu da sağ iktidarların istediği bir şeydir. Daha önce bir yorumumda da değinmiştim. DP iktidara gelir gelmez Türk Halkının "KENDİ DİLİNDE İBADET HAKKI" nı elinden alıyor.
Atatürk'ün ezanı ( namaza çaığırıyı ) Türkçe okutmuşken ( 1941 yılından 1950 yılına dek ezan Türkçe okunmuştu ) ; DP 1950 den sonra ezanı Arapça okumaya döndörüyor.
Şimdi dilde gerici tavır sadece ezanda olsa yine din , iman edebiyatı yapıp savunabilirler ( belki )
DP dilde gerici tavrını burada bırakmıyor ki alıyorlar ellerine Anayasayı tek tek Türkçe sözcükleri eski Türkçe denilen melez dile GERİ döndürülüyor. Genel Kurmay Başkanı karşılığı olarak "Erkan-ı Harbiye-i Umumiye" kullanılmaya , Bakanlara karşılık o konudaki vekil denilerek kullanılmaya
başlanıyor ( Neden Nazır denmiyor onun da incelenmesi gerek. Nazır sözcüğünün kökeni bilindiği gibi Arapça kökenli "nzr" sözcüğünden gelir ve "bakan , nezaret eden" anlamına gelir ) örneğin Başbakan yerin "Başvekil" denmeye başlıyor ( Bu gün bile sık sık geçtiğim Şehremini bölgesindeki "Başvekil Caddesi-Sokağı" var. Bundan kasıt ta bilindiği gibi BAŞVEKİL = Adnan Menderes demek oluyor..



SEÇTİĞİM FIKRALAR :

AKILLICA BİR İŞ

Fazıl Ahmet, kendi kendine konuşarak yürüyordu, Talat Artemel onu durdurdu :
-- Neden kendi kendinize konuşuyorsunuz üstad?
-- Konuşmağa ihtiyacım var da ondan. Kendi kendime konuşursam iki ihtiyacımı birden karşılıyorum. Yani hem akıllı bir adama söz söylemek zevkini, hem de
akıllı bir adamın söylediklerini dinlemek zevkini tadıyorum...

Dedo11 Yorumu : Harika bir yanıt... Bundan sonra ben de bu yolu deneyeceğim...


MÜNAKAŞA

Siyaset münakaşası yapılıyordu. İçlerinden sadece susan birine dediler ki :
-- Neden bir şey söylemiyorsun? Herhalde senin de bu mevzuda bir fikrin vardı...
-- Var tabii, dedi, o , ama biz bir arkadaşla geçenlerde bu meseleyi münakaşa ettik ve kat'i neticeye vardık...
-- Ya?..

-- Evet, beni hastahaneye götürdüler, onu da karakola...

Dedo11 Yorumu : Doğu toplumunda özellikle de cahil veya tek kitap dışında kitap okumayanlar tartışmalarda kendi fikirlerini "KANİJE KALESİNİ SAVUNUR GİBİ SAVUNUR" tanımı çok yerindedir. Karşıdaki ne demiş, doğru mu demiş, yeni bir bakış açısı mı getirmiş, karşısındaki başka düşünceye sahip biri değil o bir düşmandır .... gibi düşünceye sahip insanlar tartışmaya başka türlü yaklaşamaz ki....




BU SAYIDA OLTAMA TAKILAN SÖZCÜKLER :
Onlar "hulasa" diyor, biz ise "öz, özet" diyoruz...
Onlar "Cumhurreisi" diyor, biz ise "Cumhurbaşkanı" diyoruz...
Onlar "münasebet" diyor, biz ise "ilgi, ilinti, ilişki, ilişik, yakınlık" diyoruz...
Onlar "âlim" diyor, biz ise "bilgin" diyoruz...
Onlar "abide" diyor, biz ise "anıt" diyoruz...
Onlar "müjde" diyor, biz ise "muştu" diyoruz...
Onlar "kat'i" diyor, biz ise "kesin" diyoruz...
Onlar "münakaşa" diyor, biz ise "tartışma" diyoruz...
Onlar "mevzu" diyor, biz ise "konu" diyoruz...
Onlar "netice" diyor, biz ise "sonuç" diyoruz...



Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...








 
Üst